Printable View
Irlandali-Amerikali yazar ve oyun yazari Jean Kerr’in dogum yildonumu (10 Temmuz 1922)
http://www.azquotes.com/picture-quot...r-15-65-63.jpg
“Bir erkekle evlenmek; uzun suredir vitrinde gozunuze takilmis bir seyi satin almaya benzer. Cok hosunuza gider, ama eve gelir gelmez evdeki hicbir seye uymadigini fark edersiniz.”
2013 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan, Kanadali kisa oyku yazari Alice Munro’nun dogum gunu (10 Temmuz 1931)
“Eger bir cocuksan her yil farkli bir insan olursun. Genellikle sonbaharlari, okulda egitim yeniden basladiginda, yaz tatili kesmekesini ve uyusuklugunu uzerinden atip bir ust sinifta yerini aldiginda boyle hissedersin. Degisikligi en kesin haliyle kaydettigin zamandir bu. Sonrasinda hangi yilda ya da ayda oldugunu bilmezsin; ama degisim eskisi gibi devam eder. Uzun bir sure boyunca gecmis senden kolayca ve sanki otomatige baglamis gibi duzenli bir sekilde akip gider. Gecmiþin sahneleri yok olmazlar da, gundem disi kalirlar. Sonra keskin bir donemece cika gelirsin ve ardinda biraktigin olan bitenler taptaze yeni surgunler verip ilgini, hatta bir seyler yapmani ister, elden bir sey gelmedigi asikar olmasina ragmen.”
https://static1.squarespace.com/stat...8/?format=300w
“Every year, when you're a child, you become a different person. Generally it's in the fall, when you reenter school, take your place in a higher grade, leave behind the muddle and lethargy of the summer vacation. That's when you register the change most sharply. Afterwards you are not sure of the month or year but the changes go on, just the same. For a long while the past drops away from you easily and it would seem automatically, properly. Its scenes don't vanish so much as become irrelevant. And then there's a switchback, what's been all over and done with sprouting up fresh, wanting attention, even wanting you to do something about it, though it's plain there is not on this earth a thing to be done.”
https://s3.amazonaws.com/zweb-s3.upl...lice-munro.jpg
Venezuelali asker, yazar ve dort Osmanli Ordusunda gorev yapmis Rafael de Nogales Méndez'in olum yildonumu (10 Temmuz 1936)
"Iki yildan beri duzenli Osmanli Ordusu'nda aktif gorev yapiyordum. Sirasiyla suvari, piyade, topcu ve makinali tufek birliklerinde gorev yapmis ve onemli askeri idare makamlarinda bulunmustum. Ornegin Van 'da sayilari bir tumene yakin karma birliklere kumanda etmistim. Bu sekilde yine en sevdigim sinif olan suvari sinifina ve insanin kendini surekli olarak mükemmellestirdigi, kurmaylik adi verilen, basi ve sonu olmayan bu ihtirasli ortama donmus oluyordum." Hilal Altinda Dort Yil
https://www.editorialrenacimiento.co...media-luna.jpg
"Después de dos años de servicio activo en el ejército regular otomano, y durante las cuales había ejercitado sucesivamente las armas de caballería, infantería, artillería, ametralladoras, etc., ocupado puestos de administración militar importantes y mandado, como en Van, por ejemplo, tropas mixtas hasta el pie de fuerza de una división, iba yo a recomenzar con mi arma favorita, la caballería, ese círculo vicioso llamado Estado Mayor, que no tiene principio ni tiene fin, y en el cual uno no acaba nunca de perfeccionarse."
http://grupoalmuzara.com/libro/97884...00_portada.jpg
Fransiz oyun ve roman yazari, sair Jacques Audiberti’nin olum yildonumu (10 Temmuz 1965)
https://i.pinimg.com/originals/a3/6d...7ac0d43e57.jpg
“Yuruyen bir dangalak, oturan on entellektuelden daha iyidir. / Uno stupido che cammina va più lontano di dieci intellettuali seduti. / A cunt who walks is better than ten seated intellectuals.”
https://qqcitations.com/images-citat...rti-114312.jpg
"Kadinin aglamasi, erkegin yureginin kuflenmesine neden olur."
Modern Family dizisinin Gloria Pritchett'i Kolombiyali aktris, model, komedyen, TV sunucusu ve yapýmcisi Sofía Vergara'nin dogum gunu (10 Temmuz 1972)
https://media.giphy.com/media/Jtnefj5gytkbe/giphy.gif
https://68.media.tumblr.com/tumblr_m...KHA1r81sif.gif
John Carpenterin yonettigi, Kurt Russell, Lee Van Cleef ve Ernest Borgnine’in rol aldigi New York'tan Kacis (Escape from New York - 1997: fuga da New York) 10 Temmuz 1981’de vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...3,1000_AL_.jpg
Turk yazar ve edebiyat tarihcisi Cevdet Kudret Solok'un olum yildonumu (10 Temmuz 1992)
“Gulnaz Kadin, yattigi yerden cocuklarinin nefeslerini dinliyor, bagirmamak icin alt dudagini isiriyor, kapali kirpiklerinin arasindan sizan gozyaslari sakaklarina dogru sessizce suzuluyordu. Disarida hayat gene eskisi gibi surup gitmekteydi. Ogle uzerleri ustu beyaz bir bezle ortulu tepsinin gelem saati gecince pencereden baktilar: insanlar her gunku hayatlarini yasiyor, bos ellerini iki yanlarinda sallaya sallaya gecip gidiyorlardi. O zaman gene eskisi gibi evde pisirmek gerekti.
Birkaç gundur baska turlu yiyecege alisan agizlari Gulnaz Kadin’ýin sade suya denecek kadar az yagli patatesini yadirgadi ise de, buna alismaktan baska yapacak yoktu. Evdeki hazir zahire bitene kadar, yani uc dort gun, pek ac kalmadilar; fakat yag, un, patates gibi seyler bitince zorluk basladi; bir iki gun de kosede bucakta ne buldularsa, iki bas sogan, birkac dis sarimsak, dolabin kosesine dokulmus bes on bakla ici, kuru fasulye vb. ile nefislerini korelttiler. Sonunda, evdeki butun kaplarin sepetlerin, siselerin, kutularin bosaldigi bir gun geldi cattý. O gun ilk defa hicbir sey yemeden yasadilar.”
http://www.cevdetkudretodulleri.com/...cevdet/024.jpg
"Gulnaz lay in her bed, listening to the murmurs of her children, biting her lips in order not to cry out, tears flowing down her temples from under her close lids. Life outside went on as before. They kept their hopes up till noontime, running to the door with the sound of each footstep in the street outside, hoping to see a big tray with a white cloth cover it but instead they saw people simply going about their daily lives, merely passing by, their empty hands hanging at the ends of their arms.
They were not really hungry for about three or four days, until their staples were all used up. They ran out of butter, flour and potatoes. For the next few days they ate whatever they found here and there in the house: two onions, one clove of garlic, a handful of dry lima beans found in the corner or the cupboard. Finally, there came a day when all the pots, baskets, bottles, and boxes in the house were empty. That day, for the first time, they went to bed on empty stomachs." Feast of the Dead
Alman super metal opera grubu Avantasia, ilk uzun albumu The Metal Opera'yi 10 Temmuz 2001'de Century Media Records etiketiyle Amerika'da piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/D_Gh0qpXkAA6m-L.jpg
Lubnan asilli Misirli unlu aktor Omer Serif'in olum yildonumu (10 Temmuz 2015)
https://pbs.twimg.com/media/C8-cLlrXoAIq9pN.jpg
https://pbs.twimg.com/media/D_HcAzuX4AIziuq.jpg
Son Italyan Divasi, Terry Gilliam, François Truffaut ve Michelangelo Antonioni'nin gozdesi Italyan aktris Valentina Cortese, bugun 96 yasinda Milano'da hayata veda etti.
https://pbs.twimg.com/media/D_HNGqKWkAAlsz1.jpg
https://www.cinetecamilano.it/storag...o%20nemici.jpg
Akademi Odul adayligi bulunan ve 1 Emmy Odullu Amerikali aktor Elmore Rual "Rip" Torn 88 yasinda hayata veda etti.
https://i.dailymail.co.uk/i/pix/2010...63_468x589.jpg
https://media.urbanpost.it/wp-conten...rip-torn-1.jpg
Felicity Jones, George Clooney imzali Good Morning, Midnight’ta rol alacak.
Lily Brooks-Dalton‘in romanindan uyarlanacak olan film, kiyamet sonrasý bir dunyada geciyor ve Kuzey Kutbu’nda yalniz bir bilim insani olan Augustine ile Aether uzay aracinda bulunan bir astronotun hikayesini ayni noktada bulusturuyor.
https://bloximages.chicago2.vip.town...size=750%2C488
https://www.celebretainment.com/movi...99c5606fe.html
Netflix, ogullarýndan uzakta, banliyode yasayan uc anne Carol, Gillian ve Helen'in yasamlarina odaklanan komedi Otherhood'un fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/q2b8MKsUloc?t=1
Netflix, muazzam bir yabanci cismin dunya'ya inince Niko Breckinridge, kaynagini bulup ilk temasi kurmak icin yildizlararasi bir goreve onculuk ettigi bilim kugu Another Life'in teaserini yayinladi.
https://youtu.be/bj2gA6bldcY?t=3
Italyan Maniyerist ressam Giuseppe Arcimboldo'nun olum yil donumu (11 Temmuz 1593)
Il Bibliotecario (Librarian, 1566)
https://pbs.twimg.com/media/DEbjHjmXYAAaPBe.jpg
L'imperatore Rodolfo II in veste di Vertumno (Vertumnus, 1591)
https://pbs.twimg.com/media/D_Lv8WxXoAAqnC1.jpg
Italyan ressam, oyma sanatcisi ve ogretim gorevlisi Giacinto Gigante'nin dogum yildonumu (11 Temmuz 1806)
La Pinacoteca
https://www.compro-antiquariato.it/w...a-1024x673.jpg
Sorrento, 1840
https://www.compro-antiquariato.it/w...rento_1840.jpg
Amerika dogumlu Ingiliz ressam James Abbott McNeill Whistler'in dogum yildonumu (11 Temmuz 1834)
Thames Police, 1859
https://pbs.twimg.com/media/D_MH9nVXkAAaqa3.jpg
Wapping, 1860-1864
https://pbs.twimg.com/media/D_MH8MoW4AAtHKy.jpg
Fransiz roman, deneme, hiciv yazari ve sair Léon Bloy’nin dogum yildonumu (11 Temmuz 1846)
“Ortacagin en onemli kisiliklerinden biri olan Ustat Jean Tauler, bir munzevinin hikayesini anlatir. Bir gun, haddini bilmez bir ziyaretci gelmis ve hucresinde bulunan bir seyi istemis. Munzevi adam nesneyi alabilmek icin eve girmek zorunda kalmis. Ama iceri girerken ne istendigini unutmus cunku harici nesnelerin goruntusu aklinda kalmiyormuþ. Bunun uzerine diasari cikmis ve ne istedigini soylemesini ziyaretciden rica etmis. Ziyaretci istegini tekrarlamis. Munzevi adam iceri girmis ve soz konusu nesneyi bulamadan ne oldugunu yine unutmus. Defalarca denedikten sonra nezaketsiz ziyaretciye soyle demek zorunda kalmis: ‘Iceri girin ve size gereken seyi kendiniz arayin, cunku sizin imgenizi isteginizi yerine getirecek kadar uzun sure icimde tutamiyorum.’ " Sevimsiz Hikayeler
http://www.arbre-vengeur.fr/wp-conte.../couv-bloy.jpg
“Un des plus grands hommes du Moyen Age, maître Jean Tauler, raconte l'histoire d'un solitaire à qui un visiteur importun vint demander un objet qui se trouvait dans sa cellule. Le solitaire se mit en devoir d'entrer chez lui pour y prendre l'objet. Mais, en entrant, il oublia de quoi il s'agissait, car l'image des choses extérieures ne pouvait demeurer dans son esprit. Il sortit donc et pria le visiteur de lui dire ce qu'il voulait. Celui-ci renouvela sa demande. Le solitaire rentra, mais avant de saisir ledit objet, il en avait perdu la mémoire. Après plusieurs expériences, il fut obligé de dire à l'importun : ‘Entrez et cherchez vous-même ce qu'il vous faut, car je ne puis garder votre image en moi assez longtemps pour faire ce que vous me demande.’ ”
“Insan ancak varlikli ise gercekten olur. Ruhu teslim etmek icin sermayeye sahip olmak kacinilmazdir, iste bunu anlamak istemiyorlar. Olum, paradan ayri kalmaktir, baska bir sey degil. Paraya sahip olmayanlar yasamiyor demektir, dolayisiyla olmeleri de mumkun degildir."
https://images-na.ssl-images-amazon....1lQmxifOTL.jpg
“On ne meurt véritablement qu’à la condition de posséder. Il est indispensable d’avoir des capitaux pour rendre l’âme, et voilà ce qu’on ne veut pas comprendre. La Mort n’est que la séparation d’avec l’Argent. Ceux qui n’en ont pas n’ont pas la vie, et, dès lors, ne sauraient mourir.”
Alman hukukcu, filozof, siyaset kuramcisi ve hukuk profesoru Carl Schmitt'in dogum yildonumu (11 Temmuz 1888)
"Cogunluk, kanunilik ve kanundisilik uzerinde diledigince tasarrufta bulunuyorsa evvela ic politikada kendi rakibini yasadisi ilan edebilir. %51'e hukmeden geriye kalan %49'u yasal yollardan yasadisi yapabilecektir. %51 pekala bizzat icinden gectigi kanunilik kapisini arkadan kilitleyebilecek ve bundan sonra kapali kapiyi muhtemelen cizmeleriyle tekmeleyecek siyasi karsitina adi bir sucluymuscasina muamelede bulunabilecektir." Kanunilik ve Mesruiyet
https://upload.wikimedia.org/wikiped...4t%2C_1932.jpg
"Kann die Mehrheit über Legalität und Illegalität nach Willkür verfügen, so kann sie vor allem ihren innerpolitischen Konkurrenten für illegal. Wer 51 v. H. beherrscht, würde die restlichen 49 v. H. auf legale Weise illegal machen können. Er dürfte auf legale Weise die Tür der Legalität, durch die er eingetreten ist, hinter sich schließen und den parteipolitischen Gegner, der dann vielleicht mit den Stiefeln gegen die verschlossene Tür tritt, als einen gemeinen Verbrecher behandeln."
"En muazzam zenginlik en korkunc sefaletle; her seye sahip olan sinif hicbir seye sahip olmayan sinifla; sahip ve malik olmaktan baska bir sey bilmeyen ve insanliktan cikmis olan burjuva hicbir seye sahip olmamakla birlikte insan olan proleterle yuzlesmek zorundadir." Parlamenter Demokrasinin Krizi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Der ungeheuerste Reichtum muß dem ungeheuersten Elend gegenüberstehen, die alles-besitzende Klasse der nichtsbesitzenden, der Bourgeois, der nur besitzt, nur hat und nichts Menschliches mehr ist, dem Proletarier."
Amerikali yazar Elwyn Brooks White’in dogum yildonumu (11 Temmuz 1899)
“Bir sakiz parcasi buyuklugundeydi. Sekiz bacagi vardi, bunlardan bir tanesini de, Wilbur'i dostca selamlamak icin salliyordu. ‘Beni gordun mu simdi?’ diye sordu.” Sevgi Agi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“She was about the size of a gumdrop. She had eight legs, and she was waving one of them at Wilbur in friendly greeting. ‘See me now?’ she asked.”
White'in insanliga karsi umudunu yitirmis olan Mr. Nadeau'ya yazdigi mektup:
Sevgili Mr. Nadeau:
Namuslu bir adam, sefkatli bir kadin oldugu surece, bu duygular bulasici sekilde yayilir ve sahne issizlasmaz. Umut kotu gunlerde bize kalan tek seydir. Duzene ve azme bir katki olarak pazar sabahi kalkmali ve saati kurmaliyim.
Denizcilerin hava durumu hakkinda bir deyimi vardir: hava harika bir blofcu derler. Sanirim ayni sey bizim insan toplulugumuz icin de dogru, gidisat karanlik gorunebilir, sonra bulutlarin aralanmaya basladigi gorulur ve her sey, bazen oldukca aniden, degisir. Insan irkinin, bu gezegende tuhaf bir karmasaya yol actigi oldukça aciktir. Ama belki de bir insan olarak, sartlar uygun oldugunda uzun bir suredir derinlerde filizlenmeyi bekleyen iyilik tohumlarini barindirmaktayizdir. Insanin meraki, onun insafsizligi, onun yaraticiligi, onun marifeti, onun derin bir sikintinin icine dogru cekilmesine neden olmustur. Biz sadece bu ayni ozelliklerin kendi yolunu penceleri ile acmasinda ona olanak saglayacagina dair umut edebiliriz.
Sapkana saril. Umuduna saril. Ve saati kur cunku yarin baska bir gundur her zaman.
Ictenlikle,
E. B. White
https://i0.wp.com/www.brainpickings....pg?w=680&ssl=1
Dear Mr. Nadeau:
As long as there is one upright man, as long as there is one compassionate woman, the contagion may spread and the scene is not desolate. Hope is the thing that is left to us, in a bad time. I shall get up Sunday morning and wind the clock, as a contribution to order and steadfastness.
Sailors have an expression about the weather: they say, the weather is a great bluffer. I guess the same is true of our human society — things can look dark, then a break shows in the clouds, and all is changed, sometimes rather suddenly. It is quite obvious that the human race has made a queer mess of life on this planet. But as a people we probably harbor seeds of goodness that have lain for a long time waiting to sprout when the conditions are right. Man’s curiosity, his relentlessness, his inventiveness, his ingenuity have led him into deep trouble. We can only hope that these same traits will enable him to claw his way out.
Hang on to your hat. Hang on to your hope. And wind the clock, for tomorrow is another day.
Sincerely,
E. B. White
FIAT (Fabbrica Italiana Automobili Torino), 11 Temmuz 1899'da kuruldu.
https://pbs.twimg.com/media/D_LZhBoWwAE9REr.jpg
https://pbs.twimg.com/media/D_MMpz1WsAA7WXO.jpg
https://pbs.twimg.com/media/D_IxILyXUAAAX5a.jpg
Ingiliz sair, elestirmen ve editor William Ernest Henley'in olum yildonumu (11 Temmuz 1903)
https://thecaptainslog.com/wp-conten...tus_poster.jpg
Beni saran geceden baska
Kapkaradir o cukurda bastan basa
Hangi tanrilar bahsetmisse bana
Sukrederim yenilmez ruhum icin onlara
Kotu sartlarda olsam bile
Ne korktum, ne de agladim kimselere
Kaderin pervasiz darbelerinde bile
Kana bulansa da basim, egilmedi asla
Bu gazap ve gozyasi ulkesinin otesinde
Gorunmez golgelerin dehsetinden baska bir sey
Ve beni bulur o senelerin tehdidi
Bulacaktir da korkusuz
Kapi ne kadar dar olsa da
Cezalarim ne kadar agir olsa da
Kaderimin efendisi benim
Ruhumun kaptani benim
Akademi Odullu Rus asilli Amerikali aktor (Yuliy Borisovich Briner) Yul Brynner'in dogum yil donumu (11 Temmuz 1920)
https://pbs.twimg.com/media/DEc-HseXoAAqdtZ.jpg
https://media3.giphy.com/media/3oEdu...nbjO/giphy.gif
https://68.media.tumblr.com/c575b772...kh43o3_500.gif
Rus asilli Amerikali bilim adami, sumerolog, yazar ve olu diller konusunda arastirmalar yapan Zecharia Sitchin'in dogum yildonumu (11 Temmuz 1920)
"Ve soyle dedi; Kulum Endubsar, kirk gun kirk gece boyunca sozlerimi sadakatle gecirdin. Gorevin burada tamamlandi. Simdi bir baþka tablet al eline; ustune kendi yeminini yazacak ve sonuna ise muhrunle taniklik ettigini gosteren isareti basacaksin, tableti alip birlikte sandiga koy cunku belirlenmis bir zamanda, secilmis olanlar gelip sandigi ve tabletleri bulacak ve sana yazdirdigim her seyi ogrenecekler. Baslangiclarin, Onceki Zamanlarin ve Eski Zamanlarin ve Buyuk Afetin gercek hikayesi bundan boyle Efendi Enki’nin Sozleri olarak bilinecek. Ve bu gecmise Taniklik Kitabi ve gelecegin Kehanet Kitabi olacak cunku gelecek, gecmiste yatmaktadir ve baslar da son olacaktir." Enki'nin Kayip Kitabi
https://i.ytimg.com/vi/n0k9reMoZ7Q/maxresdefault.jpg
"And he said: Endubsar my servant, for forty days and forty nights you have faithfully recorded my words. Your task here is completed. Now take hold of another tablet, and on it you shall write your own attestation, and at the end thereof as a witness mark it with your seal, and take the tablet and put it together with the other tablets in the divine chest; for at a designated time chosen ones shall come hither and they shall find the chest and the tablets, and they shall learn all that I have dictated to you; and that true account of the Beginnings and the Prior Times and the Olden Times and the Great Calamity shall henceforth be known as The Words of the Lord Enki. And it shall be a Book of Witnessing of the past, and a Book of Foretelling the future, for the future in the past lies and the first things shall also be the last things."
"Cennetten Kovulmaya yol acan olaylar zinciri hala yanitlanmamis bir soruyu dogurur: Adem ve Havva, Tanri'yi nasil isitmekteydiler? Tanri insanlarla boyle Ilahi Karsilasmalar sirasinda nasil iletisim kurmaktadir? Insanlar konusan ilahi gorebilmekte midir yoksa yalnizca mesaji mi isitebilirler? Ve bu mesaj nasil iletilir? Yuz yuze mi? Telepatik yolla mi? Holografik bir gorumde mi? Ruyalar araciligiyla mi?" Ilahi Karsilasmalar
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“The chain of events leading to the Expulsion from Paradise raises a lasting question: How did Adam and Eve hear God – how does God communicate with humans at such, or any Divine Encounters? Can the humans see the divine speaker, or just hear the message? And how is the message conveyed – face-to-face? Telepathically? In a holographic vision? Through the medium of dreams?"
Amerikali roman yazari Harper Lee, klasik romani Bulbulu Oldurmek (To Kill a Mockingbird), 11 Temmuz 1960 tarihinde J. B. Lippincott & Co. araciligiyla yayinladi.
https://media.giphy.com/media/CSBL6awmfdrIA/giphy.gif
https://visualnews-wp-media-prod.s3....e56a82c21c.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DEclu4NXYAAoiGz.jpg
"Cogunlugun kuralina uymayan tek sey insanin vicdanidir."
https://pbs.twimg.com/media/DEcd_gtWAAAfYmM.jpg
"Bir insani, sorunu onun acisindan dusunmeye alismadikca anlaman olanaksizdir.Derisinin icine girip gezineceksin."
Iran Yeni Dalgasi'nin en etkili isimlerinden olan Iranli yonetmen, senarist ve yapimci Cafer Penahi'nin dogum gunu (11 Temmuz 1960)
https://alchetron.com/cdn/jafar-pana...resize-750.jpg
https://wrongreel.com/wp-content/upl...__Sound_ad.jpg
Amerikali sair ve kisa oyku yazari Delmore Schwartz'in olum yildonumu (11 Temmuz 1966)
Yuregim carparken, kanim dolasirken,
Isik parildarken,
Kafam calisirken, toprak donerken,
Saat hizla tik-tak ederken,
Zaman ilerlerken, zaman biterken,
Zaman durmadan bitip tukenirken!
Zaman vedalasmadir! Zaman vedalasma!
Yanimda kal: birakip gitme,
Ama yurumeyen oluler gibi degil,
Parktaki heykeller, dalgalari karsilayan
Kayalar gibi de degil,
Dileklerin, gelen siralarin, devinimlerin,
Seslerin ve ofkeli istekle yikilan yarinin
Akip gittigi danstan vazgec,
Vazgec kaninin ve guzelliginin akip gittigi
danstan:
Kimildamadan dur benim yanimda.
Kimildamadan duramayiz, zaman oluyor,
Biz oluyoruz: Zaman vedalasmadir!
Kal oyleyse, kal! Bekle beni,
Bile bile, ozenle, dikkatle,
Bile bile
Dur.
Uygun adim kosarken birlikte,
Ayni hiz, ayni atilimla,
Iyi oluruz iste o zaman, kosut ve esit,
Birlikte koþarak makadam yolda,
Birlikte yuruyerek,
Hizimizi denetleyerek, yaslanmadan once,
Birlikte yuruyerek uzaklasan yolda,
Sarloyla yetim kizkardesi gibi,
Birlikte zamanin icinden butun iyiliklere.
https://www.thenation.com/wp-content...ion_ba_img.jpg
My heart beating, my blood running,
The light brimming,
My mind moving, the ground turning,
My eyes blinking, the air flowing,
The clock’s quick-ticking,
Time moving, time dying,
Time perpetually perishing!
Time is farewell! Time is farewell!
Abide with me: do not go away,
But not as the dead who do not walk,
And not as a statue in the park,
And not as the rock which meets the wave,
But quit the dance from which is flowing
Wishes and turns, gestures and voices,
Angry desire and fallen tomorrow,
Quit the dance from which is flowing
Your blood and beauty: stand still with me.
We cannot stand still: time is dying,
We are dying: Time is farewell!
Stay then, stay! Wait now for me,
Deliberately, with care and circumspection,
Deliberately
Stop,
When we are in step, running together,
Our pace equal, our motion one,
Then we will be well, parallel and equal,
Running together down the macadam road,
Walking together,
Controlling our pace before we get old,
Walking together on the receding road,
Like Chaplin and his orphan sister,
Moving together through time to all good.
Pakistan asilli Ingiliz roman yazari Nadeem Aslam'in dogum gunu (11 Temmuz 1966)
"Ruhlari yaratmak ne kadar kolay diye dusundu birkac dakika sonra, zihninin, icinde Nahid'in anisi bulunan bolmelerinin hepsinin birer birer kapandigini hissederek olurken. Ve her seye ragmen, sevmis olmak cok degerliydi. Dunya gozden kaybolmadan hemen once, her seyin bu kadarla bitmeyecegiyle, bir bicimde geri donecegiyle ilgili bir umut belirdi icinde.
Kollari, kanat olduklari zamanlari hatirlayarak, yukseldi." Kor Adamin Bahcesi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“How easy it is to create ghosts, he thinks as he begins to die a minute later, feeling his mind closing chamber by chamber, the memory of Naheed contained in each one. And despite it all it means much to have been loved. Just before the world vanishes, a hope surfaces in him that this wasn’t necessarily everything, that he will return somehow.
His arm rises, remembering when it used to be a wing.”
"Onun, yolun tozuyla yuzu solmus, boynunda kendi kolyesiyle donecegi ani dusunerek seher havasini soludu Nahid. Hasarli ve yara izleriyle dolu olsa da hala kusursuzdu o; ve tanrilarin neden insanlari arac olarak kullanmak istediklerini anliyordu."
https://www.worldliteraturetoday.org...aslamblind.jpg
"She breathes the dawn air, thinking of the moment he will return pale with road dust and with her necklace at his throat. Damaged and scarred, he is still perfect and she sees why gods might wish to use human beings as instruments."
Pulitzer ve Man Booker Odullu, Hint asilli Amerikali roman yazari Nilanjana Sudeshna "Jhumpa" Lahiri'nin dogum gunu (11 Temmuz 1967)
"Bir basinalik da kendine ozgu yoldasligini sundu ona: kaldigi odalarin guvenilir sessizligi, aksamlarin istikrarli sukuneti. Her seyi koydugu yerde bulacaginin, hicbir mudahale, hicbir surpriz olmayacaginin guvencesi. Onu alt etmek gibi bir arzusu yoktu. Aksine artik bel baglayabilecegi, her iki evliliginde yasadigindan daha tatminkar ve kalici bir iliskiye girdigi bir seydi bir basinalik." Sacinda Gun Isigi
https://cdn.theatlantic.com/assets/m...landcover1.jpg
“Isolation offered its own form of companionship: the reliable silence of her rooms, the steadfast tranquility of the evenings. The promise that she would find things where she put them, that there would be no interruption, no surprise. She had no wish to overcome it. Rather, it was something upon which she’d come to depend, with which she’d entered by now into a relationship, more satisfying and enduring than the relationships she’d experienced in either of her marriages”
"Asoke'nin Ingilizcesi yeterince iyi oldugunda kitaplari kendisi okumaya basladi. Karamazov kardesler, Anna karenina, Babalar ve Ogullarý kitaplarinin kimi sayfalarini dunyanin en gurultulu, en kalabalik sokaklari olan Chowringhee ve Gariahat caddelerinde yururken okumustu. Bir defasinda onu taklit etmeye calisan kucuk kuzeni Asoke'nin evindeki kirmizi kil merdivenlerinden dusup kolunu kirmisti. Asoke'nin annesi en buyuk oglunun bir gun kafasi Savas ve Baris'in icine gomulu halde yururken, bir tramvayin ya da otobusun altinda kalacagindan emindi. Oldugu anda bile kitap okuyor olacakti." Adas
http://im.hunt.in/cg/iol/About/Perso...umpalahiri.jpg
"When Ashoke’s English was good enough, he began to read the books himself. It was while walking on some of the world’s noisiest, busiest streets, on Chowringhee and Gariahat Road, that he had read pages of The Brothers Karamazov, and Anna Karenina, and Fathers and Sons. Once, a younger cousin who had tried to imitate him had fallen down the red clay staircase in Ashoke’s house and broken an arm. Ashoke’s mother was always convinced that her eldest son would be hit by a bus or a tram, his nose deep into War and Peace. That he would be reading a book the moment he died."
Isvecli yazar ve sair Pär Fabian Lagerkvist’in olum yildonumu (11 Temmuz 1974)
“Boyum yirmi alti inc, endamli ve biçimliyimdir, belki basim biraz buyukce. Saclarim, obur cucelerininki gibi siyah degil, kirmiziya caliyor, çok SIK ve sert, sakaklarim ve alnim biraz acilmistir. Alnim genis ama alcaktir. Sakalim yok, ama bunun disinda yuzum oteki erkeklerin yuzu gibi. Kaslarim bitisik. Gucum kuvvetim yamandir, hele kizarsam… Bizi Jehoshaphat ile gurese tutusturduklarinda yirmi dakika gecti gecmedi, sirtini yere getirdim ve bogdum onu. Ondan beri sarayin tek cucesiyim.” Cuce
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“I am twenty-six inches tall, shapely and well proportioned, my head perhaps a trifle too large. My hair is not black like the others’, but reddish, very stiff and thick, drawn back from the temples and the broad but not especially lofty brow. My face is beardless, but otherwise just like that of other men. My eyebrows meet. My bodily strength is considerable, particularly if I am annoyed. When the wrestling match was arranged between Jehoshaphat and myself I forced him onto his back after twenty minutes and strangled him. Since then I have been the only dwarf at this court.”
"Shamas acik kapýda durup topraga, kari gokyuzunden kendisine ceken o miknatisa bakti. Kar taneleri, temkinli, neredeyse duraksayan suzulusleriyle, suda batmakta olan kus tuylerine benziyorlardi. Kar firtinasi, yakindaki ksilofon biciminde mendiregi olan golden yayilip evlerin icine kadar sizan kokudan havayi temizlemisti; ama koku, silinip gitmisken bile varligini hissettiriyor, yokluguna dikkat cekiyordu.
Yilin ilk kariydi; mahallenin cocuklari bugun butun gun yokus tepelerinde olacaklar, daha hizli kaysinlar diye mumlar yakip kizaklarin raylarýini isitacaklar, kilisenin ve caminin cevresindeki korkuluklarin donmus civilerini yalamak icin birbirlerini cesaretlendirecekler, yapacaklari kardan adamlari duzeltip simetrik hale getirmek icin mutfaklardan peynir rendeleri asiracaklar, o yasta her sey muazzam bir seruven oldugundan, sogugun farkina bile varmayacaklardi; bir midyenin, incinin etine gomulmesine ses cikartmamasi gibi, gol kiyisindaki cakil taslari da cocuklarin ciplak ayaklarinin tabanlarini acitmiyordu anlasilan.
Tepesinden bir buz sarkit kopup, isik sacan bir hancer gibi Shamas’a dogru dustu; ustunde durdugu tas basamakta parcalandi; ezildiginde seffafligini kaybeden toz seker gibi beyaz bir pudraya donustu. Shamas, ayaginin bir hareketiyle bu gecici enkazi, cocuklarindan birinin yillar once olu bir ispinoz kusu gomdugu ve o gunden sonra agirlik altlnda narin kemikler ve bir onceki bahar icinde olustugu yumurtanin kabugu kadar hassas minik kafatasi kirilmasin diye kimsenin basmasina izin vermedigi kosrsinde Mayis'ta ve Haziran'da cilek buyuklunde ve sertliginde gul goncalarinin olusacagi, karla kapli on bahceye gonderdi..." Nadeem Aslam, Kaybolan Sevgililere Yollar
https://images-na.ssl-images-amazon....1OMsAP70zL.jpg
"Shamas stands in the open door and watches the earth, the magnet that it is, pulling snowflakes out of the sky towards itself. With their deliberate, almost-impaired pace, they fall like feathers sinking in water. The snowstorm has rinsed the air of the incense that drifts into the houses from the nearby lake with the xylophone jetty, but it is there even when absent, drawing attention to its own disappearance.
This is the first snow of the season and the neighbourhood’s children will be on the slopes all day today, burning candles to heat the runners of toboggans to make them slip with increased fluency, daring each other to lick the frozen spikes of the railings around the church and those around the mosque, smuggling cheese-graters out of the kitchens to refine the symmetry of the snowmen they will build, oblivious to the cold because everything is a sublime adventure at that age; an oyster tolerates the pearl embedded in its flesh, and so the pebbles on the lake shore don’t seem to pain the soles of the children’s bare feet.
An icicle breaks off from above and drops like a radiant dagger towards Shamas, shattering on the stone step he is standing on, turning into white powder the way a crystal of sugar loses its transparency when crushed. With a movement of his foot, Shamas sends this temporary debris into the snow-covered front garden where in May and June there will be rosebuds the size and solidity of strawberries, into the corner where one of his children had buried a dead finch many years ago, not allowing anyone to set foot on that spot afterwards lest the delicate bones crack under the weight, the tiny skull as fragile as the eggshell within which it had formed the previous spring..."
"Metal Masters" Metallica, grubun abc’sini anlatacak cocuk kitabi yayinlayacak.
Proje için Howie Abrams ve illüstrator Michael “Kaves” McLeer ile guclerini birlestiren Metallica, kitabin satisindan elde edilen gelirin buyuk bir kismini is gucu egitimini, aclikla mucadeleyi ve diger kritik yerel hizmetleri destekleyerek surdurulebilir topluluklar yaratma uzerine calisan All Within My Hands Foundation’a bagislanacagini acikladi.
https://www.metallica.com/on/demandw.../abcs-book.jpg
Grup yaptigi aciklamada "The ABCs of Metallica, gecmise geri donuslerle ve eglenceli anektodlarla birlikte Garage Days’ten Master of Puppets’a, A’dan Z’ye grubun seruvenini anlatacak.” dedi. Kitap 26 Kasim 2019'da piyasada olacak.
https://www.metallica.com/news/2019-...metallica.html
Netflix, 2016 Amerika baskanlik seciminin ardindan Cambridge Analytica isimli bir veri sirketinin sosyal medyanin karanlik yonunun sembolu haline geldigini anlatan The Great Hack'in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/iX8GxLP1FHo?t=2
Akademi Odullu Hilary Swank, Nick Cuse ve Damon Lindelof'in senaryosunu yazdigi, Craig Zobel'in yonettigi The Hunt'in kadrosuna katildi.
https://bloximages.chicago2.vip.town...size=750%2C488
https://www.celebretainment.com/movi...c453380ce.html
AMC, babasini kaybetmesinin ardindan hayatin anlamini sorgulamaya baslayan tembel sorfcu Dud'in yasamina odaklanan komedi Lodge 49'in 2.sezon fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/q84WhyUEI3o?t=1
Sophia Loren, oglu Edoardo Ponti’nin yonettiði The Life Ahead (La vita davanti a sé) ile 10 yil aranin ardindan sinemalara geri donuyor. Romain Gary’nin daha once Madame Rosa ismiyle sinemaya aktarilan romanindan uyarlanan film onumuzdeki yil vizyona girecek.
http://www.ciakclub.it/wp-content/up...019/07/1-3.jpg
http://www.ciakclub.it/2019/07/11/la...-sophia-loren/
Vertical Entertainment, Diane Kruger ve Martin Freeman'in basrollerini paylastigi, Mossad tarafindan Tahran'a gizli gorev icin gonderilen Rachel'e odaklanan The Operative'in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/ynSapCE8ErI?t=2
STX Entertainment, Jennifer Lopez, Julia Stiles, Madeline Brewer, Lili Reinhart, Constance Wu'nun rol aldigi Hustlers'in teaserini yayinladi. Asil fragmani 17 Temmuz'da yayinlayacak.
https://youtu.be/nU52kQ4OSe8?t=1
IFC Films, yogun duygular yasadiginda fenalasmasina sebep olan nadir bir hastaliga yakalanan ve yeni tanistigi Francesca2ya hisler beslemeye baslayinca bu rahatsizligindan fazlasiyla muzdarip olan Charlie'nin hikayesine odaklanan komedi Ode to Joy'un fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/JOofCjR2tMc?t=8
Roma Imparatoru Jul Sezar'in (Gaio Giulio Cesare) dogum yildonumu (12 Temmuz 100)
Cesare, M.O 58-51 yillari arasinda Gallia valiligi yaptigi sirada giristigii savaslari anlattigi 7 ciltten olusan Gallia Savasi (Commentarii de Bello Gallico) isimli eserinden:
"Bunlar yuzlerindeki korku ifadesini saklayamiyorlar, hatta bazen gozyaslarini bile tutmak ellerinden gelmiyordu. Cadirlarina girerek sanslarindan yakiniyorlar ve arkadaslariyla birlikte tehlikenin buyuklugu hakkinda konusuyorlardi. Ordugahin her yerinde vasiyetnameler yaziliyordu. Bu insanlarin korkakca sozleri cok tecrubeli askerleri, yuzbasilari, atli komutanlari bile etkiliyordu. Korkakliklarini saklamak isteyen bazi kimseler ise dusmandan korkmadiklarini, fakat kendilerini korkutan seyin kendileriyle Ariovistus arasinda bulunan dar bogazlar, ucsuz bucaksiz ormanlar ve yiyecek tasinmasi isinin kolayca yapilamayacak olmasini gosteriyorlardi.”
https://upload.wikimedia.org/wikiped...lo_Gallico.jpg
"Questi non potevano dissimulare l’espressione del volto, né ogni tanto trattenere le lacrime; nascosti nelle tende o si lamentavano del loro destino o commiseravano con i loro amici il comune pericolo. In ogni punto dell’accampamento si firmavano testamenti. A causa delle dicerie e della paura di costoro, a poco a poco, anche quelli che avevano grande pratica di vita militare, soldati, centurioni e quelli che stavano a capo della cavalleria, si agitavano. Quelli, tra questi, che volevano essere giudicati meno pavidi dicevano che loro non temevano il nemico, ma le gole sul tragitto e la grandezza delle foreste che stavano tra loro e Ariovisto, oppure dicevano di avere paura che il frumento non potesse essere trasportato abbastanza facilmente."
https://www.frasi-celebri.net/images...da3ed90907.jpg
"Geldim, gordum, yendim."
Senatoda oldurulurken:
"Sen de mi Brutus?"
("Sen de mi Brutus, oglum!")
https://pbs.twimg.com/media/DYUVuFFW4AEssw1.jpg
[Tu quoque, Brute, fili mi!]
"Anche tu, Bruto?"
("Anche tu, Bruto, figlio mio!")