-
Kuzey Avrupa Ronesansi'nin onemli ustasi ve klasik edebiyat arastirmacisi, humanist bilgin ve ilahiyatci Desiderius Erasmus’un olum yildonumu (12 Temmuz 1536)
"Delinin ruhunda ne varsa yuzunde yazilidir, agzi da bunu gizlemeden soyler; oysa ki bilgenin, yine Euripides'e gore iki dili vardir: Biri hakikati soylemek icin, oteki de yeri gelince hakikatin kiligini degistirmek ya da onu gizlemek icin. Bilgede aki kara, karayi da ak kilmak sanati vardir. Agzindan hem soguk hem sicak soluk cikar. Sozleri de cogu zaman dusuncelerinden epey uzaktir." Delilige Ovgu
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"For whatever a fool has in his heart, he both shows it in his looks and expresses it in his discourse; while the wise men's are those two tongues which the same Euripides mentions, whereof the one speaks truth, the other what they judge most seasonable for the occasion. These are they "that turn black into white," blow hot and cold with the same breath, and carry a far different meaning in their breast from what they feign with their tongue."
-
Amerikali yazar, filozof, sair, tarihci Henry David Thoreau'nun dogum yildonumu (12 Temmuz 1817)
"Cogu insan, nispeten ozgur olan bu ulkede bile, mutlak cehalet ve yanilgi sonucu, sahte kaygilarla ve gereksizce bayagi yasam cabalariyla oyle çok mesgul oluyor ki hayatin daha guzel meyvelerini toplayamiyor. Asiri calisma sonucu parmaklari bu is icin cok sakar ve cok titrek hale geliyor. Hakikaten, calisan insan emegi pazarda deger kaybedeceginden gercek bir butunluk icin ihtiyac duydugu bos vakte gun gectikce daha az sahip olabiliyor; insanlarla kurulan en insanca iliskileri surdurmeye zaman bulamiyor. Bir makineden baska bir sey olabilmeye zamani yok."
http://sanatkaravani.com/wp-content/...lden-kitap.jpg
"Most men, even in this comparatively free country, through mere ignorance and mistake, are so occupied with the factitious cares and superfluously coarse labors of life that its finer fruits cannot be plucked by them. Their fingers, from excessive toil, are too clumsy and tremble too much for that. Actually, the laboring man has not leisure for a true integrity day by day; he cannot afford to sustain the manliest relations to men; his labor would be depreciated in the market. He has no time to be anything but a machine."
-
Acik havada ilk resim yapan, Fransiz manzara ressami Eugène Louis Boudin'n dogum yildonumu (12 Temmuz 1824)
La spiaggia di Vikkerville( The Beach at Vikkerville, 1864)
https://pbs.twimg.com/media/DEherUGXoAA9eq1.jpg
-
Rus materyalist filozof Nikolay Gavrilovic Cernisevski’nin dogum yildonumu (12 Temmuz 1828)
“Birtanem! Lutfen soyler misin, nedir ‘kadinsilik’ dedigin sey? Tamam, kadin kontralto, erkek bariton sesle konuþur.Iyi ama bundan ne cikar? Bizim sesimizin kontralto olmasindan cikarak birtakim yorumlar yapilabilir mi? Neden sirf sesimiz kontalto diye bizi kandirmak icin yalvarip yakarirlar? Neden bize hep kadinsi olmamizi, kadinsi kalmamizi soylerler? Aptallik degil mi butun bunlar birtanem?” Nasil Yapmali?
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Akh! my dearest, what does that word 'femininity' mean? I understand that a woman speaks in a contralto voice,—a man, in a baritone; but what of that? Is it worth while to bother about our contralto voices? Is it worth while to ask us about such things? Why do people keep telling us that it is our duty to remain feminine? Isn't it a piece of nonsense, dear?"
-
Kanadali doktor ve Johns Hopkins Hastanesi'nin dort kurucu profesorunden biri olan Sir William Osler’in dogum yildonumu (12 Temmuz 1849)
http://thequotes.in/wp-content/uploa...r-Quotes-4.jpg
“Yarin icin en iyi hazirlik, bugunun isini fevkalede iyi yapmaktir.”
http://www.azquotes.com/picture-quot...r-22-15-39.jpg
“Cehalet ne kadar fazla ise dogmatizm de o kadar buyuktur”.
-
Alman sembolist sair ve cevirmen Stefan George’un dogum yildonumu (12 Temmuz 1868)
Gel benimle sevgili cocuk
Uzak mustu ormanlarina
Ve al armagan boncuk
Yalniz turkumu agzina.
Yunalým ipek mavisinde birak
Gemi mahmuzlarinin misk dolu:
Govdelerimiz oyle isiltili
Cig tanesinden daha berrak
Havada incecik gumus
Isinlar bize duvak orecek.
Cimlerde ketenler acacak
Narin kar ve yildiz isiltisi dusmus.
Gol cevresinde agaclar altýnda
Birleþmiþ süzüleceðiz sevincle.
Sarkilar mirildanip. Cicekler sacip erincle.
Beyaz karanfiller beyaz yonca.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
Zieh mit mir, geliebtes kind,
In die wälder ferner kunde,
Und behalt als angebind
Nur mein lied in deinem munde.
Baden wir im sanften blau
Der mit duft umhüllten grenzen:
Werden unsre leiber glänzen,
Klarer scheinen als der tau.
In der luft sich silbern fein
Fäden uns zu schleiern spinnen,
Auf dem rasen bleichen linnen,
Zart wie schnee und sternenschein.
Unter bäumen um den see
Schweben wir vereint uns freuend,
Sachte singend, blumen streuend,
Weisse nelken, weissen klee.
-
Fransiz sair, ressam ve yazar Max Jacob’un dogum yildonumu (12 Temmuz 1876)
Bilir misiniz Buyuk Albert’i?
Joachim’i? Amaury de Bene’i?
Ya insan kiligina girip Isa’nin
Thoss’te gebe biraktigi Margareta Ebner’i?
Bilir misiniz Henri Suso’yu?
Nam-i diðer Saygideger Ruysbrock’u?
Ya balonluga ozenip de
Kanatlanmak isteyen Cupertino’yu?
Bilir misiniz butun bunlari?
Ya torenlerini Jean Tauler’in?
Gokten inmis bir Amazon sanilan
Delikanlisini Yedi Rahibeler’in?
Bilir misiniz Jacob Boehm’i?
Ya Signatura Rerum’u?
X-isinlarinin oncusu olan
Arsiduk Paracelsus’u?
Sevdiklerini pek bilmez insan,
Beni bir yana koyun,ben bilirim,
Butun bunlarin hepsi de benim,
Yine de sebegin tekiyim.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
Connaissez vous le grand Albert ?
Joachim ? Amaury de Bène ?
à Thöss, Margareta Ebner
de Christ enceinte en chair humaine ?
Connaissez vous Henri Suso ?
Ruysbrock surnommé l'Admirable ?
et Joseph de Cupertino
qui volait comme un dirigeable ?
Et les sermons de Jean Tauler ?
et le jeune homme des Sept Nonnes
qu'on soigna comme une amazone
débarquant des Ciels-univers ?
Connaissez vous Jacob Boehm
et la signatura rerum?
Et Paracelse l'archidoxe,
le précurseur des rayons X ?
On connaît bien peu ceux qu'on aime
mais je les comprend assez bien
étant tous ces gens là moi même
qui ne suis pourtant qu'un babouin.
-
Italyan ressam ve heykeltiras Amedeo Clemente Modigliani'nin dogum yildonumu (12 Temmuz 1884)
Jeanne Hebuterne con cappello e collana (Jeanne Hebuterne with Hat and Necklace, 1917)
https://pbs.twimg.com/media/DEdY6f3XkAEtIM2.jpg
https://2.bp.blogspot.com/-NM3-5Jipi...0/_DSC0429.JPG
"Gorevin fedakarlik degil ruyani kurtarmaktir"
http://lacapannadelsilenzio.it/wp-co...-2-768x980.jpg
(Scuola dei Macchiaioli'nin kurucusu ressam Giovanni Fattori'nin arkasinda duran Amedeo Modigliani. 1898)
https://www.youtube.com/watch?v=yvj5nsO_vaAf
-
Polonyali yazar, guzel sanatlar sanatcisi, edebi elestirmen ve sanat ogretmeni Bruno Schulz’un dogum yildonumu (12 Temmuz 1892)
"Uyusuk kentin , o dipsiz bucaksiz sikintisina karsi savas acan bu yalniz kahramani, ancak bugun anlayabiliyorum. Bizim tarafimizdan gelecek her turlu destek ve saygidan yoksun kalmis bu tuhaf adam, siirin yitik sorununu savunuyormus meger. Dogu baharatlarinin tum renkleri ve kokulariyla birlikte ogutulerek ortaya cikmasi icin, icine, bos saatlerin kepeklerinin akitildigi harika bir degirmenmis o. Ama o muhtesem sihirbazin , o fizik otesi numaralarina alisik oldugumuz icin, bizi gunlerin ve gecelerin uyusuklugundan kurtaracak o sinirsiz buyunun kýymetini bilememisiz."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Only today do I understand the lonely heroism with which he gave single-handed battle against the boundless element of boredom numbing the town. Bereft of all support, without acknowledgement on our part, that astonishing man defended the lost cause of poetry. He was a wondrous mill, into whose hoppers the bran of the empty hours was poured, bursting into bloom in its mechanism with all of the colours and aromas of oriental spices. But we, having grown accustomed to that metaphysical prestidigitator’s magnificent jugglery, were inclined to misapprehend the value of his sovereign magic, which delivered us from the lethargy of our empty days and nights.”
-
Alman filozof, gazeteci, deneme yazari ve sair Gunther Anders'in dogum yildonumu (12 Temmuz 1902)
"Diktatorluk donemini, savasi, toplama kamplarini, isgal guclerini, atese verilmis kentleri 'korku devri' olarak niteleme hakkina iliskin tek bir soz dahi etmek yakisik almazdi. Ote yandan savasin finalindeki felaketi izleyen on yilda bu 'korku devri' teriminin tuhaf denebilecek asiri gercekdisi kariyerine tanik olduk. Bugun Viyana’da, Paris’te, Londra’da, New York’ta — 'Age of anxiety'nin revacta oldugu yerlerde - korkuyu, gercek korkuyu aramaya ciksak neredeyse elimiz bos donerdik. Kuskusuz, 'korku' — sozcugunu basilmis halde bulurduk, suruyle hem de, balyalarca - her gun yuzlercesi hurda kagida donusen, yuzlerce yenisi cikan - yayinda. Cunku korku bugun artik bir metaya donusmustur. Korku hakkinda herkes konusuyor. Lakin korkudan konusan cok az kisi var." Insanin Eskimisligi
https://media1.jpc.de/image/w600/fro...3406723162.jpg
"Über die Berechtigung, die Zeit der Diktatur und des Krieges, der Lager, der Besatzungen, der brennenden Städte, das 'Zeitalter der Angst' zu nennen, auch nur ein Wort zu verlieren, wäre unerlaubt. Aber unterdessen, in den zehn Jahren, die der Schlußkatastrophe gefolgt sind, hat der Ausdruck eine merkwürdige Karriere gemacht, eine höchst unreelle. Ginge man heute in Wien, in Paris, in London, in New York — wo immer die Redensart „Age of Anxietj" geläufig ist, auf die Suche nach Angst, nach wirklicher Angst — die Ausbeute würde äußerst bescheiden ausfallen. Gewiß : das gedruckte Wort 'Angst' würde man finden, in Schwärmen sogar, in Ballen von Publikationen, von denen Hunderte täglich in die Makulatur wandern, um von anderen Hunderten ersetzt zu werden. Denn Angst ist heute zur Ware geworden; und über Angst spricht heute jedermann. Aber aus Angst sprechen nur sehr wenige."
"Hitler'in 1933'te kitaplari yaktirmasi sirasinda binlerce sayfa tutusup kul oldugunda, Iskenderiye Kutuphanesi yanginindakinden farkli olarak tek sayfa bile yanmadi. Cunku her birinin geride yuz ya da bin kardesi vardi. Kundakcinin maksadi ne denli kepazece, pek yakinda kagit disinda bir takim baska seyleri de atese atacagini acik eden el hareketi ne denli dusundurucu idiyse de, o safhadaki imha eylemi katisiksiz maskaralikti. Odun yiginin etrafinda dans edip bagiran kitlenin ortasinda, alevlerin ulasamadigi, olan biteni takmayan ve gorunmeden dans eden bir alaycilar kumesi de vardi : Kitap numunelerinden olusan bir kumeydi bu ve "'Yakýn örneklerimizi bakalim! Yaksaniz ne yazar! Bizi yakmis olmayacaksiniz ki!' diye seslenip her yone savruluyorlardi. Bugunse, o sozde yakilmis olanlar, binlerce nushalariyla yeniden hayattalar."
https://images.gr-assets.com/books/1...l/18337161.jpg
"Als bei Hitlers Bücherverbrennung 1933 Tausende von Seiten in Asche sanken, verbrannte, im Unterschiede zum Bibliotheksbrand in Alexandria, keine einzige Seite. Denn von jeder gab es hundert oder tausend Geschwister. Wie schmählich die Absicht des Brandstifters auch gewesen sein mochte; wie ominös die Geste seiner Hand, die verriet, daß sie bald anderes als Papier den Flammen übergeben würde — in diesem Stadium war seine Zerstörung noch reine Farce: denn inmitten der johlenden Menge, die den Scheiterhaufen damals umtanzte, tanzte ungesehen eine leichte, den Flammen nicht erreichbare Schar von Spöttern: die der Buchmodelle, die 'Verbrennt nur unsere Exemplare!' riefen, „'verkennt sie nur! Uns verbrennt Ihr nicht' — um dann in alle Winde zu zerstieben. — Und heute leben die angeblich Verbrannten von Neuen in abertausenden von Exemplaren."
-
1971 yilinda Nobel Edebiyat Odullunu kazanan, Silili sair ve yazar (Ricardo Eliécer Neftalí Reyes Basoalto) Pablo Neruda'nin dogum yildonumu (12 Temmuz 1904)
https://3.bp.blogspot.com/-8L3_vjEUm...s1600/Base.JPG
Olursem, sag kal butun pak gucunle
uyandir olumun ve sogugun ofkesini,
kaldir kalici gozlerini guneyden guneye,
duyulsun gitarin agziý gunesten gunese.
https://2.bp.blogspot.com/-wcg1t085O...tamoNeruda.jpg
Tuzun gulu gibi ya da topaz gibi
ya da atesi cogaltan karanfillerin oku gibi sevmem seni:
karanlik bazi seylerin, gizlice, golgeyle ruh arasinda,
sevildigi gibi severim seni.
ciceklerin isigini icinde gizleyen
ciceklenmeyen bitki gibi severim seni,
ve tesekkurler askina, kasvetle bedenimde
yasar topraktan yukselen kesif rayiha.
severim seni bilmeden nasil, ne zaman, nereden,
basitce severim seni, sorunsuz ve gurursuz,
baska turlu sevmeyi bilmedigim icin boyle severim seni.
Fakat ne sen varsin ne de ben,
oyle yogun ki sevdamiz, bagrimdaki elin elimdir,
oyle yogun ki, uyudugumda kapanan gozlerindir.
https://pbs.twimg.com/media/CnLeA_hWEAAOY1R.jpg
Ve siir cime dusen ciy gibi duser cana.
Ne cikar sevdam onu tutamadiysa.
Gece yildizla dolu ve yanimda degil o.Hepsi bu.
Sarki soyluyor uzaklarda biri. Cok uzaklarda.
Ruhum kayboldu onsuzlukta.
Gozlerim onu ariyor geri getirirmis gibi, yuregim onu.
Ve yanimda degil o.
"Ah, sar beni tutusmus agzinla, yokla istersen geceden gozlerinle, ama birak yuzeyim ve uyuyayim adinin ustunde. / Oh invadimi con la tua bocca bruciante, indagami, se vuoi, coi tuoi occhi notturni, ma lasciami nel tuo nome navigare e dormire. / Invade me with your hot mouth; interrogate me with your night-eyes, if you want—only let me steer like a ship through your name; let me rest there."
https://data.whicdn.com/images/10437464/original.jpg
-
Kanadali yazar Pierre (Francis de Marigny) Berton'in dogum yildonumu (12 Temmuz 1920)
https://media.allauthor.com/images/q...gnorant-it.jpg
"Irkcilik cahilin siginagidir. Bolmek ve yok etmek ister. Ozgurlugun dusmanidi ve kafaya kafaya carpisip yok edilmeyi hak eder. / Le racisme est un refuge pour l’ignorant. Il cherche à diviser et à détruire. Il est l’ennemi de la liberté et mérite d’être affronté et enrayé."
-
Ingiliz akademisyen ve filozof Simon Blackburn'un dogum gunu (12 Temmuz 1944)
"Hicbir sey yeterli neden olmadan meydana gelemez. Bu ilkeye gore, seyleri yeterince iyi bilen birisi icin, bunun neden baska turlu degil de ne ise o oldugunu belirlemek icin yeterli bir neden saglamak mumkun olmadikca hicbir sey meydana gelemez. Bu ilkeyi kabul etmekle sormaya hak kazandigimiz ilk soru sudur. Neden hicbir sey degil de bir sey var? Zira ‘hic(bir sey)’ bir seyden daha basit ve kolaydir. Dahasi seylerin var olmak zorunda olduklarini varsaysak bile, onlarin neden baska turlu degil de olduklari gibi var olmak zorunda olduklarina iliskin bir neden sunabilmeliyiz."
https://i.gr-assets.com/images/S/com...05i/193548.jpg
“Nothing takes place without sufficient reason, that is to say that nothing happens without its being possible for one who has enough knowledge of things to give a reason sufficient to determine why it is the thus and not otherwise. This principle, having been laid down, the first question, we are entitled to ask will be: Why is there something rather than nothing? For ‘nothing’ is simpler and easier than ‘something’. Further, supposing that things must exist, it must be possible to give a reason why they must exist just as they do and not otherwise.”
-
Turk sair ve Polisiye yazari Amet Umit'in dogum gunu (12 Temmuz 1960)
“...Ana tanricayi bilirsiniz. Iki yaninda birer pars, bacaklarinin arasinda bir cocuk olan sisman ilk kadin tanri. Insanligin ilk tanrisi. Anadolu'nun eski insanlarinin onu neden tanri olarak sectiklerini biliyor musunuz? Cunku erkekler kendi dolleyici rollerinin farkinda degillerdi. Kadinlari dolleyen seyin ruzgar, yagmur, irmak, yani doga oldugunu saniyorlardi. Bu dusunce o zamanlar icin hic de yadirgatici degil. Insanlar kendilerini doganin bir parcasi olarak goruyorlardi. Dogumu bir buyu, bir mucize saniyorlardi...”
https://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/...00338628-1.jpg
"...You know about the Mother Goddess - the first female god, a fat woman with a lion on one side and a child between her legs. She was the first god of humankind. Do you know why than ancient people of Anatolia chose her as their god? Because men were not aware of their roles as impregnators. They thought that it was the wind, the rain, the rivers, in short, nature, that impregnated women. And this was not at all a strange idea at the time. People viewed themselves as part of nature. They thought birth was magic, a miracle..."
"Adnan Sonmez gecmiste basarili bir gazetecidir. Ancak alkole olan bagimliligi karisinin onu terk etmesi onun artik meslegini tam anlamiyla yapmasini engellemektedir. Artik kovulmayi beklemektedir. Gunun birinde gazetenin binasina girer ve iceri giremez. Bu sekilde kovuldugunu ogrenir. Yolda yillardir gormedigi uvey kardesi Dogan’la karsilasir. Dogan karisik islere karistigini ve yardim etmesini ister. Adnan bu islere bulasmak istemez. Ancak bir yandan da gazeteci tarafi agir basar ve bu iki duygu arasinda gel gitlere kapilir. "
http://2.bp.blogspot.com/_-dyf0gVhSY...Umit_Kukla.jpg
"Adnan Sonmez, journaliste sur le déclin, sombre dans l'alcoolisme. Sa femme l'a quitté et il vient de se faire renvoyer de son journal, sans explications. Il rencontre par hasard son demi-frère qu'il n'a pas vu depuis plus de vingt ans, et qu'il estime peu. Dogan, craignant pour sa vie, demande à Adnan de lui accorder son aide. Celui-ci, presque malgré lui, par instinct journalistique et par curiosité, va finir par s’impliquer dans cette affaire complexe qui va le mettre en butte à ce qu’on appelle en Turquie."
-
Budizm, Zen ve Shin konularinda kitap ve makaleler yazan Japon Budist bilgin ve yazar Daisetsu Teitaro Suzuki’nin olum yildonumu (12 Temmuz 1966)
“Yasamin su kati gercekleri dedigimiz seylerle surekli olarak karsi karsiya olmak zihnimizi kemiklestiriyor. Yumusaklik kalmiyor, siirsellik gidiyor. Orada yesil otlarin bitmesine olanak veremeyen bir kum coluyle karsilasiyoruz. Basho’nun caginda yasam daha boylesine siirsellikten yoksun, boylesine tikistirilip SIKISTIRILMIS degildi. Bambu kamislarindan yapilmis bir kulube, bir kamis sopa, pamukludan yapilmis cuval gibi bir cul sair icin cevresinde dolanmak, gonlunun cektigi, hosuna giden koyde kalmak, her turlu yasantiyi tatmak icin yeterliydi. Bu yasantilarin cogunlugu da ilkel bir yolculukta karsilasilacak gucluklerin getirecegi yasantilardi. Yolculuk cok kolay, cok rahat olunca yolculugun ruhsal anlami yok oldu. Belki buna duygusallik diyebilirsiniz ama yolculugun uyandirdigi bir tur yalnizlik duygusu vardir, insani yasamin anlami konusunda dusuncelere goturur. Aslina bakacak olursaniz yasam da bir bilinmezden otekine bir yolculuk degil mi? Payimiza dusen altmis yetmis ya da seksen yillik omrumuzde, eger elimizden gelirse gizlerin ortulerini kaldirmaya calisiyoruz. Bu kisa omru uzuntusuz sikintisiz da olsa kapali gozle gecirmek bizi bu sonsuzluk duyarliginin yalnýzligindan yoksun birakir.” Zen Budizm
https://pictures.abebooks.com/isbn/9780090484317-us.jpg
“Where science rules the imagination beats a retreat. We are all made to face so-called hard facts whereby our minds are ossified; where there is no softness left with us, poetry departs; where there is vast expanse of sand, no verdant vegetation is made possible. In Basho's day, life was not yet so prosaic and hard-pressed.: One bamboo hat, one cane stick, and one cotton bag were perhaps enough for the poet to wander about with, stopping for a while in any hamlet which struck his fancy and enjoying all the experiences-which were likely mostly hardships of primitive travelling. When travelling is made too easy and comfortable, its spiritual meaning is lost. This may be called sentimentalism, but a certain sense of loneliness engendered by travelling leads one to reflect upon the meaning of life, for life is after all a travelling from one unknown to another unknown. A period of sixty, seventy, or eighty years alloted to us is meant to uncover if we can the veil of mystery. A too smooth running over this period, however short it may be, robs us of this sense of Eternal Aloneness.”
-
Alman thrash metal grubu Destruction, 2.studyo albumu Eternal Devastation’i 12 Temmuz 1986’da Steamhammer etiketiyle piyasaya surdu.
https://t2.genius.com/unsafe/571x0/h....500x500x1.jpg
-
Alice Cooper, 20.studyo albumu The Last Temptation’i 12 Temmuz 1994’de Epic Recors etiketiyle piyasaya surdu.
http://www.musicandcomics.com/wp/wp-...8/03/Album.jpg
-
Billy Crystal, Meg Ryan, Carrie Fisher'in rol aldigi komedi Harry Sally ile Tanisinca (When Harry Met Sally), 12 Temmuz 1989'da vizyona girdi.
https://media.giphy.com/media/mqq2SwYlAHD8I/giphy.gif
https://i.gifer.com/ShMm.gif
-
Pakistanli insan haklari aktivisti Malala Yusufzay’in dogum gunu (12 Temmuz 1997)
“Bir erkek ise gider, para kazanir, eve doner, yemek yer ve uyur. O kadar. Bizim erkeklerimiz para kazanip etrafindakilere emirler vermenin insani guclu kildigina inanirlar. Gucun, butun herkesle ilgilenen, cocuklarini doguran kadinlarin elinde oldugunu dusunmezler.”
https://images-na.ssl-images-amazon....j%2BOWbC1L.jpg
“A man goes out to work, he earns a wage, he comes back home, he eats, he sleeps. That’s what hedoes. Our men think earning money and ordering around others is where power lies. They don’t thinkpower is in the hands of the woman who takes care of everyone all day long, and gives birth to theirchildren.”
-
Jamie Lee Curtis’in basrolunu ustlendigi komedi-korku- gerilim Cadilar Bayrami: Korku Bayrami 2 (Halloween: Resurrection - Halloween - La resurrezione) 12 Temmuz 2002’de Amerika ve Kanada’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...0,1000_AL_.jpg
https://fat.gfycat.com/UntimelyDefiniteGerenuk.gif
-
Turk sair, etikci ve Ikinci Yeni siir akiminin onculerinden Ece Ayhan Caglar'in olum yildonumu (12 Temmuz 2002)
Bir cakil taslari gulumseyisi aglarmis karafaki rakisiyla
simdi dipsiz kuyulara su olan Kinar Hanim'dan
duz saclariyla ne yapsin sehzadebasi tiyatrolarinda sapkalarini
tuketemezmis hic
Iste kel Hasan bu kel Hasan karanligi supururmus
ters yakilmis guldurmemek icin serkldoryan sigaralariyla
iste masallara da girermis bir polis o zamanlardan beri surme
kirpiklerini aralayarak insanlari cocuklarin
Ve icinde birikmis ut calan kadin elleri olurmus hep
gibi bir uzunc sokun edermis aksamlari aglarken kuyulara Kinar
Hanim'in denizlerinden.
https://images.gr-assets.com/books/1...l/18479474.jpg
She cried the smile of pebble stones with the raki from the carafe
from Miss Kinar now who became water to steep wells
with her straight hair what can she do in the theatre houses of Shehzadehbashi
she could not have enough hats
This bald Hassan, this baldie swept the darkness
his rebellious cigarette lit backwards to avoid any laughter
and a police enters fair tales which go on ever since
parting the human eyelashes of children
And gathered inside her the sadness of the hands of an oud
playing woman, appeared suddenly into wells in the evenings crying
from Miss Kinar's waters
https://galeri.uludagsozluk.com/20/ece-ayhan_1373.jpg
An absent-mided tightrope walker comes. From the sea of late hours. Blows out a lamp. Lies down next to my weeping side, for the sake of the prophet. A blind woman downstairs. Family. She raves in a language I don't know. On her chest a heavy butterfly, broken drawers in it. My Aunt Sadness drinks alcohol in the attic, embroiders. Expelled from many schools. A blind cat passes in the the black street. In its sack a child just dead. His wings don't fit, too big. The Old Hawker cries. A pirate ship. Has entered the port.
-
https://pbs.twimg.com/media/Bt8stU7CcAEOIdl.jpg
Hayranim denizcilerin sevdasina,
operler ve cekip giderler
soz verirler,
ama donmezler bir daha.
Her kapida bir kadin yollarini gozler.
Denizciler operler ve giderler.
Ve olum yatirir onlari bir gece
denizin dosegine.
Pablo Neruda
-
https://pbs.twimg.com/media/C1RE-a7WQAA44O1.jpg
"...Ýste sizin butun istediginiz, bayim. Sarki soyleyen, yukselen ve dusen sozler... Onlarin onunde ben diz cokerim... Severim onlari, deger veririm onlara, arkalarindan giderim, isiririm onlari, agzimda eritirim... Ben boylesine severim sozleri... Beklenmeyenleri... Hirsla beklenenler, gizlenecek, aniden dussunler diye... Sevgili sozler... Renkli taslar gibi patlarlar, platinden baliklar gibi sicrarlar, kopukturler, isindirlar, madendirler ve de ciy... Bazi sozleri izlerim ben... Oylesine guzeldir ki onlar, elimden gelse hepsini siirlerimde kullanmak isterim... Vizildayarak ucarlarken yakalarim onlari havada, SIKI SIKI tutarim elimde, temizlerim onlari, kabuklarini soyarim, onumdeki tabaga koyar ve hissederim, titreyerek, abanoz agaci gibi bitkisel yosunlar, zeytinler gibi yagli... Sonra ceviririm, onlari hareket ettiririm, agzima atarim, yutarim, agzimdan cikaririm, serbest birakirim... Stalaktitler gibi sallandiririm onlari siirimde, cilali agac, komur, dalgalarin kiyiya attigi armaganlar gibi... Sozde her sey vardir... Bir dusunce degisir, bir soz kucuk bir kralice gibi cumleye girdigi ve digerini disariya attigi icin... Yeni sozu beklemeyen cumle buna boyun eger... Karanliktirlar, saydamdir, agirliklari vardir, saclari ve tüyleri de, yasadiklari surece ulkenin nehirlerinde yaptiklari o sonu olmayan yolculuklarda uzerlerine cok sey takilip kalmistir... Cok yaslidirlar ve de cok genc... Giz dolu tabutlarda ve daha acmamis ciceklerin icinde yasarlar... Ne guzeldir anadilim, o korkunc istilacilar ne guzel sozler birakmislar bize... Dev adimlarla ilerlemisler, patates, fasulye, kara tutun,altin, misir ve yumurta arayarak - dunyanin bilmedigi bir aclikla... Her seyi yutmuslar, dinleri, kabileleri, putlari... Nereye ugramislarsa giderlerken arkalarinda yikintiya donmus topraklar birakmislar... Ancak bu barbarlarin sakallarindan, migferlerinden, atlarinin, nallarindan cakil taslari gibi, bize piril piril sozler kalmis! Anadil... Sonunda biz kaybettik... Sonunda biz kazandik... Altinlarimizi aldilar, bize altin biraktilar... Her seyi aldilar, her seyi biraktilar... Bize sozleri biraktilar." Pablo Neruda, Yasadigimi Itiraf Ediyorum / Confesso que Vivi
-
"Senindim, sen de benim. Daha ne olsun? Bir devrialem yaptik askin gectigi yerlerden. / Fui tuo, fosti mia. Che più? Insieme facemmo Un angolo di strada dove l'amore passò." Pablo Neruda
https://d32dm0rphc51dk.cloudfront.ne...jtg/larger.jpg
-
HBO, Succession’ýÝn 2. sezonundan yeni fragman yayýnladÝ.
https://youtu.be/bvtLNL0N4_w?t=1
-
Amazing ve Bloomgarden Films, Emile Hirsch ve Bruce Dern’un basrollerini ustlendigi, bilimkurgu ve korku turlerini harmanlayan Freaks’ten yeni fragman yayinladi.
https://youtu.be/AnJzwM3S2zc?t=10
-
-
“Bunun icin askin, hep ayni gercegi ifade etmesi gerekir. Bugune kadar hic asik oldugu seyin ne oldugunu bilen birine rastladin mi? Hayir. Yaptigin tek sey, keyfi secimlerde bulunmaktir. ‘Seviyorum’ kelimesi, futursuzca sarf edilir cogu zaman. Neyi sevdiginden emin olmani saglayacak tek sey olgunluktur. Dogruyu aramak. Iste yasamin gercegi bu. Ask; eger gercekse, ancak o zaman bir cozum olur.”
https://i.pinimg.com/originals/81/44...0faf8eb189.jpg
"But for that, love would always have to be true. Do you know anyone who knows right off what he loves? No. All you know are bits and pieces. You grasp at experience. 'I love' is a mixture of many things. To be completely at one with what you love takes maturity. That means searching. That's the truth of life. That's why love is a solution but on the condition that it be true."
Anna Karina (Nana Kleinfrankenheim) ve Filozof (Brice Parain). Hayati Yasamak (Vivre sa vie, 1962) Yonetmen: Jean-Luc Godard
-
“Bir kisiyi oldurursen ‘katil’ derler. Binlercesini oldurursen ‘fatih’ olur adin. Eger hepsini oldurursen de 'Tanri' olursun. / On tue un homme, on est un 'assassin'. On tue des millions d'hommes, on est un 'conquérant'. On les tue tous, on est un 'dieu'.”
https://media.giphy.com/media/JBclwt4WWnVsI/giphy.gif
Erkek Disi (Masculin Féminin, 1966) Yonetmen: Jean-Luc Godard
-
"Kalbin icgudusu gibi icgudu yoktur. / There is no instinct like that of the heart.” Lord Byron
https://youtu.be/wJJ45UJrZgQ?t=2
Olumsuz Kadin (L'Immortelle, 1963) Yonetmen: Alain Robbe-Grillet
-
“Insan yuzunu kim daha dogru gorur: Fotografci mi, ayna mi, yoksa ressam mi? / Who sees the human face correctly: the photographer, the mirror, or the painter?” Pablo Picasso.
https://i.pinimg.com/originals/bd/5d...9749c81af6.gif
Jack Lemmon, Garsoniyer filminde. (The Apartament, 1960) Yonetmen: Billy Wilder
-
"Askin hafif kanatlariyla astim bu duvarlari, durduramaz sevgiyi cunku tastan sinirlar. / Con le ali dell'amore ho volato oltre le mura, perché non si possono mettere limiti all'amore." Romeo ve Juliet / Romeo e Giulietta
https://youtu.be/3o4bClKpROM?t=2
"Iyi geceler, iyi geceler! Icimdeki bu tatli rahatlik ve huzur dolsun senin gonlune de. Iyi geceler, iyi geceler! Oyle tatli bir keder ki ayrilik, sabaha dek iyi geceler diyecegim ben artik. / Buona notte, buona notte! Separarsi è un sì dolce dolore, che dirò buona notte finché non sarà mattina. Buona notte, buona notte! Lasciarti è dolore così dolce che direi buona notte fino a giorno."
-
Cek Vatandasi Bohemyali agac oyma sanatcisi Wenceslaus Hollar’in (Ingiltere'de Wenceslaus, Almanya'da Wenzel Hollar, Cek Cumhuriyeti'nde Václav Hollar) dogum yildonumu (13 Temmuz 1607)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...State_2%29.jpg
https://upload.wikimedia.org/wikiped...State_1%29.jpg
-
Kadin ve Erkegin Esitligi Uzerine’nin (Égalité des hommes et des femmes - The Equality of Men and Women) Fransiz yazari Marie de Gournay’in olum yildonumu (13 Temmuz 1645)
https://2.bp.blogspot.com/-QEs0p8rm_...8a121bb3e7.jpg
“Insan esasen ne erkektir ne de disi. Cinsiyetin farkli olmasinin amaci, cinse ozgu bicim farkini olusturmak olmayip yalnizca uremeye yarar.”
https://gallica.bnf.fr/ark:/12148/bp...88/f15.highres
“L'animal humain n'est homme ni femme, à le bien prendre: les sexes étant faits non simplement, ni pour constituer une différence d'espèces, mais pour la seule propagation.”
-
Fransiz bilimadami ve doktor Jean-Paul Marat'nin olum yildonumu (13 Temmuz 1793)
https://pbs.twimg.com/media/Dd9WC1gV4AARO18.jpg
"Devrim bastirildi ve simdi artik durum duzeldi zannediyorsaniz, yaniliyorsunuz. Simdi ortada yoksulluk gormuyorsaniz onu cilaladilar da onun icin gormuyorsunuz. Eger para kazaniyorsaniz, sanayicilerin cevirdikleri dolaplardan kendinize bir seyler kapabiliyorsaniz ve bu size mutluluga acilan bir kapi gibi gorunuyorsa sizden cok daha fazlasina sahip olanlarin bir bulusudur bu. Onlara inanmayin. Omzunuza dostca vurup, arada artik sinif farki kalmadi, anlasmazliga artik hic sebep kalmadi, derlerse onlara inanmayin. Kendinizi kollayin, cunku keyifleri istedigi zaman yigdiklari paralari korumaniz icin sizi yine savasa yollarlar. Satin alýnmis bilimle hizla gelisen silahlari gunden gune kuvvetleniyor. Biliniz ki, o silahlar sizleri kitleler halinde yok etmek icindir. Eger onlara inanirsaniz 'size kultur getiriyoruz' kisvesi altinda; ihtisamli evlerinde killarini bile kipirdatmadan oturup sizi soymaya devam edecekler."
https://anupturnedsoul.files.wordpre...t_de_marat.jpg
"Non, ne croyez pas que vous les ferez plier autrement que par la force! Ne vous laissez pas tromper. Si notre Révolution a été étouffée et si on vient vous dire que les choses vont mieux, si la misère se voit moins parce qu’elle est camouflée, si vous gagnez de l’argent et pouvez vous offrir ceci ou cela de tout ce dont la production industrielle vous inonde, et s’il vous semble que le bien-être est à portée de la main, sachez que ce n’est qu’un bluff de ceux qui, de toutes façons, en ont bien plus que vous. Ne vous y fiez pas lorsqu’ils vous tapent amicalement sur l’épaule et disent qu’au fond, il n’y a plus de différences, que ça ne vaut plus la peine d’en parler, et de se battre pour si peu. Car alors, c’est qu’ils sont au comble de leur puissance dans leurs nouvelles citadelles de marbre et d’acier, d’où ils rançonnent le monde entier, sous prétexte d’y faire régner la civilisation. Prenez garde, car dès qu’il leur plaira, ils vous enverront défendre leur capital à la guerre, où leurs armes toujours plus destructrices grâce aux progrès rapides d’une science à leur solde, vous anéantiront en masse."
"Insan sevgisi, adalet sevgisinin temelidir, cunku adil olma fikri sadece akilla degil, duyguyla da gelisir."
http://catalogue.gazette-drouot.com/.../16766/305.jpg
"L'amour des hommes est la base de l'amour de la justice car l'idée du juste ne se développe pas moins par le sentiment que par la raison."
-
Ingiliz sair John Clare’in dogum yildonumu (13 Temmuz 1793)
https://pbs.twimg.com/media/CQ0nLtgWgAEWkiw.jpg
Yalan soylerler suc ve dusmanlik icinde
Askin olebilecegini tembihleyen gunahlar
Her kim ki soyler iftira dolu nefeslerde
“Bu ask denilen sey aittir gunaha ve olume”.
Oysa meleklerin kanatlarinin uzerinde gelir gokten
Ebedi baharda cicek acmak icin yeryuzunde
Askin olebilecegini tembihleyen gunahlar
Yalan soylerler, yalancilik ve husumetle.
Halbuki bir melegin gogsunde dogmustur
En yumusak ruyalar, en tatli inzivalar
En parlak gunes ve en mavi gokyuzu
Kendi evi ve kubbesidir askin.
Kalbimi neselendiren, asktandir
Ask bu: oylesine ilahi ve tanrisal ki
Gunaha girer, su iftirayi soyleyenler
“Bu ask denilen sey aittir gunaha ve olume”.
Dudaklardan dokulen en tatli ifade
Beyinde uretilen en tatli dusunce
Kalp tarafindan duyulan en tatli histe
Ask nice zeka barýndirir bu sevinclerde.
Gul ve tarcin kokusu
Hatirlanan ask gibi degil midir?
Askin olebilecegini tembihleyen gunahlar
Yalan soylerler, yalancilik ve husumetle.
-
Rus gazeteci, oyun yazari, cevirmen ve kisa oyku yazari Isaac Emmanuilovich Babel’in dogum yildonumu (13 Temmuz 1894)
"Mektubumun ikinci satirinda sana, bundan tam bir yil once kardesim Fedor Timofeic Kurdyukov’u olduren babamdan soz edecegim. Yoldas Pavlicenko’nun yonettigi Kizil tugayimiz Rostov’a dogru ilerlerken, icimizden ihanet edenler cikti. Bu ihanet yuzunden hepimizi esir aldilar. Babam o zamanlar General Denikin’in emrinde bir boluk komutaniydi. Bir sure sonra Timofeic babamin gozune ilisti ve babam onu bir yandan kamciladi ve bir yandan kufredip durdu. Aptal, soyubelli olmayan kizil kopek, pic kurusu seni vb. bircok soz soyleyerek kirbaclamaya, karanlik basip da, Timofeic olene kadar devam etti. Sana Timofeic’in mezarinda bir hac bile olmadigini yazarken, babam tarafindan yakalandým. Kurtarici Isa’nin cektiklerini ben de onun elinden cektim... ” Mektup
https://images-eu.ssl-images-amazon....2BrID6%2BL.jpg
"In these second lines of this letter I hasten to write you about Papa, that he hacked my brother Fyodor Timofeyich Kurdyukov to pieces a year ago now. Our Comrade Pavlichenko's Red Brigade attacked the town of Rostov, when there was a betrayal in our ranks. And Papa was with the Whites back then as commander of one of Denikin's companies. And Papa caught sight of my brother Fyodor Timofeyich. And Papa began hacking away at Fyodor, saying: you filth you, red dog, son of a bitch, and other things, and hacked away at him until sundown until my brother Fyodor Timofeyich died. I had started writing you a letter then, about how your Fyodor is lying buried without a cross, but Papa caught me. I had to bear suffering like our Savior Jesus Christ..."
“…Biz cahil insanlar degiliz. Enternasyonal nedir biliriz. Ben iyi insanlarin bulundugu bir enternasyonal istiyorum. Butun insanlarin dinlenmesini ve tumune gerekli belge ve yasam sartlarinin verilmesini istiyorum. Bana kalirsa insan yemeli, icmeli ve hayatini sevincle geçirmeli. 'Sen enternasyonalin neyle yendigini biliyor musun Pan yoldas?'
'Barutla yenir,' dedim yasli adama ve 'en iyi cins kanla lezzetlendirilir.' ” Gedali
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"...We are not simpletons. The International, we know what the International is. And I want the International of good people, I want every soul to be accounted for and given first-class rations. Here, soul, eat, go ahead, go and find happiness in your life. The International, 'Pan Comrade, you have no idea how to swallow it!'
'With gunpowder,' I tell the old man, 'and seasoned with the best blood.' "
“Votka icmesini bilen insanlar vardir, votka icmesini bilmeyenler de, ama hepsi votka icer.”
https://wordery.com/jackets/9515c977...1544253305.jpg
“There are people who know how to drink vodka, and there are those who do not know how to drink vodka but who drink it all the same.
-
-
-
1986 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan, Nijeryali yazar ve sair Wole Soyinka’nin dogum gunu (13 Temmuz 1934)
Pas olgunluktur, pas
Ve benzi sari misir tuyleri;
Cicek tozlarý ciftlesmek uzeredir
Kirlangiclar dansa durdugu zaman
Okun ucundaki tuy gibi
Ucusmakta misir saplarinin iplikcikleri
Isigin hizasinda. Ve biz isitmekten sevincli
Ruzgarin toplu yuruyusunu, isitmek
Ovadaki bicki sesini, misirlarin birakildigi yerde
Bambu kiymiklari gibi icine islediði.
Biz toplayicilar, simdi
Puskullerin ustundeki pasi beklerken, cekilir
Alacakaranliktan uzun golgeler, kaplanir celenk gibi
Sazdan samandan arabalar tutsuler icinde. Su yuklu saplar
Tohumun curugune yururler - biz bekleriz
Pasin soz verdigini.
http://www.africanbookscollective.co.../cover_preview
Rust is ripeness, rust,
And the wilted corn-plume
Pollen is mating-time when swallows
Weave a dance
Of feathered arrows
Thread corn-stalks in winged
Streaks of light. And we love to hear
Spliced phrases of the wind, to hear
Rasps in the field, where corn-leaves
Pierce like bamboo slivers
Now, garners we,
Awaiting rust on tassels, draw
Long shadows from the dusk, wreathe
The thatch in woods-smoke. Laden stalks
Ride the germ’s decay- we await
The promise of the rust