-
Elvis Presley'nin basrolunu ustlendigi Umutsuz Ask (Love Me Tender - Fratelli Rivali) filmi promiyerini, 15 Kasim 1956 tarihinde New York, Paramount Sinemasinda yapti.
(Filmde Elvis bir Konfederasyon askerinin kucuk kardesi Clint Reno karakterini canlandiriyordu ve film en basta The Reno Brothers ismiyle yayinlanacakti ancak Clint Reno’nun film boyunca soyledigi Love Me Tender ismiyle degistirildi.)
https://images-na.ssl-images-amazon....7,1000_AL_.jpg
-
Holcomb, Kansas’ta yasayan varlikli ciftci Herb Clutter ve ailesinin 3 uyesi (esi Bonnie ve cocuklari 16 yasindaki Nancy ve 15 yasindaki Kenyon) 15 Kasim 1959 gecesi olduruldu. Amerikali yazar Truman Capote, 1966 yilinda yayimladigi Sogukkanlilikla (In Cold Blood) romanini bu olaydan etkilenerek kaleme aldi.
https://i.dailymail.co.uk/i/pix/2017...0164569518.jpg
https://rdcnewsadvice.wpengine.com/w...lood-house.jpg
“1959 yilinin Kasim ayinin ortalarindaki o gune dek cok az Amerikalinin (hatta cok az Kansaslinin) Holcomb diye bir yerin varligindan haberi vardi. Tipki nehrin sulari, otoyoldaki motosikletliler ve Santa Fe raylarinda hizla yol alan sari trenler gibi beklenmedik bir olay kiligina burunmus trajedi de buraya hic ugramamisti. Kasabanin iki yuz yetmis sakini, yasamlarinin boyle gecmesinden mutluydular; calismak, avlanmak, televizyon izlemek, okulun duzenledigi sosyal etkinliklere, koro calismalarina ve 4-K kulubunun toplantilarina katilmaktan ibaret olan, siradan bir yasam surmek onlar icin hos bir seydi. Ama Kasim ayindaki o Pazar gununde sabahin cok erken saatlerinde, olagan Holcomb gecelerinde duyulan seslere (col tilkilerinin tiz inleme sesleri, ruzgarda yuvarlanan yabani ot yiginlarinin cikardigi hisirti ve tren duduklerinin gittikce uzaklasip zayiflayan cigliklari) bazi yabanci sesler karisti. Sonuc olarak alti insanin yasamini noktalayan dort el ates sesini, uykuya dalmis Holcomb sakinlerinden hicbiri duymadi. Ancak kapilarini hemen hemen hic kilitlemeyecek kadar birbirine guvenen kasabalilar, daha sonra bu sesleri hayal dunyalarinda bircok kez duydular. Bu korkunc patlama sesleri, kasabalilarin yuregine kusku tohumlari ekti ve artik eski komsular birbirlerine garip davranmaya, hatta birbirlerini yabanci olarak gormeye basladilar. […]”
https://images-na.ssl-images-amazon....1iP2GO-ywL.jpg
“Until one morning in mid-November of 1959, few Americans—in fact, few Kansans—had ever heard of Holcomb. Like the waters of the river, like the motorists on the highway, and like the yellow trains streaking down the Santa Fe tracks, drama, in the shape of exceptional happenings, had never stopped there. The inhabitants of the village, numbering two hundred and seventy, were satisfied that this should be so, quite content to exist inside ordinary life—to work, to hunt, to watch television, to attend school socials, choir practice, meetings of the 4-H Club. But then, in the earliest hours of that morning in November, a Sunday morning, certain foreign sounds impinged on the normal nightly Holcomb noises—on the keening hysteria of coyotes, the dry scrape of scuttling tumbleweed, the racing, receding wail of locomotive whistles. At the time not a soul in sleeping Holcomb heard them—four shotgun blasts that, all told, ended six human lives. But afterward the townspeople, theretofore sufficiently unfearful of each other to seldom trouble to lock their doors, found fantasy re-creating them over and again—those somber explosions that stimulated fires of mistrust in the glare of which many old neighbors viewed each other strangely, and as strangers. […]”
-
Ingiliz roman ve kisa oyku yazari Tibor Fischer’in dogum gunu (15 Kasim 1959)
“Verebilecegim tek tavsiye, olur da basiniz deli gibi donerken, tamamen aksamdan kalma bir halde, cirilciplak, oraya nasil geldiginiz ile ilgili hicbir sey hatirlamaksizin, etrafiniz icinde cocuklarin yetiskin eylemlerinde bulundugu musrifce basilmis balya balya dergiyle cevriliyken polisin coskulu kopekler esliginde kapiyi balyozladigi yabanci bir evde uyanirsaniz yani, verebilecegim tek tavsiye guler yuzlu ve kibar olmaya calismanizdir.”
https://img.letgo.com/images/8d/cf/b...policy=img_600
“The only advice I can offer, should you wake up vertiginously in a strange flat, with a thoroughly installed hangover, without any of your clothing, without any recollection of how you got there, with the police sledgehammering down the door to the accompaniment of excited dogs, while you are surrounded by bales of lavishly-produced magazines featuring children in adult acts, the only advice I can offer is to try to be good-humored and polite.”
“Buyuk, eski uygarlik agir sikletlerinin varlik nedenleri begenilmek icin degil, beyninizin kas gucune karsi teste tabi tutulmak, onun daha otesine cikarilmak icindir. Buyuklerin duz yazilari, arada kaldirmazsaniz, yataginizin altindaki dambillardan farksizdir.” Dusunce Cetesi
https://images-na.ssl-images-amazon....1GOPTohP2L.jpg
“The great heavyweights of antiquity are not there to be admired but to be lifted, to be tested against your brain's brawn.The prosifications of the greats are no more use than dumbbells under the bed if you don't pump them.”
-
Avustralyali yazar Liane Moriarty'nin dogum gunu (1966)
"Bunu daha once de yasadin. Seni oldurmez bunlar. Simdi nefes alamiyormussun gibi hissediyorsun ama aliyorsun. Sonsuza kadar aglayacaksin saniyorsun ama elbet birakacaksin aglamayi."
https://images-na.ssl-images-amazon....18ktztX7oL.jpg
“You’ve been here before. It won’t kill you. It feels like you can’t breathe, but you actually are breathing. It feels like you’ll never stop crying, but you actually will.”
"John-Paul'un anlatacaklarinin sonu gelmiyordu bir turlu. Cecilia'nin aklina bir sehir efsanesi geldi. Efsaneye gore egzotik bir kurtcuk vardi ve bu kurtcuk vucudunuza girdiginde yapilacak tek bir sey oluyordu. Once kendinizi bir guzel ac birakiyordunuz, sonra onunuze nefis bir yemek koyuyordunuz, kurtcuk yemegin kokusunu alinca bogazinizdan yukari yavasca tirmanip agzinizdan cikiyordu. Iste John-Paul'un sesi de bu kurtcuk gibiydi; butun igrencligiyle cikip duruyordu agzindan."
https://www.qbd.com.au/img/products/0/9781742613949.jpg
"He kept talking. It was endless. Cecilia thought of that urban myth about an exotic worm that lived in your body, and the only cure was to starve yourself and then place a hot dinner in front of your mouth, and wait for the worm to smell the food and slowly uncoil itself, sliding its way up your throat. John-Paul's voice was like that worm: an endless length of horror slipping from his mouth."
-
Martin Scorsese'nin yonettigi, Harvey Keitel, Zina Bethune, Anne Collette'in basrollerini paylastigi romantik drama Kapimi Calan Kim? (I Call First / Who's That Knocking at My Door - Chi sta bussando alla mia porta?) filminin 53.yili (Chicago Uluslararasi Film Festivali, 15 Kasim 1967)
https://pbs.twimg.com/media/DOrSuyNX0AEb59e.jpg
-
Frank Zappa, enstrumantal albumu Jazz from Hell'i 15 Kasim 1986'da Barking Pumpkin (Amerika) ve EMI Records (Ingiltere) etiketleriyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DsDIEAUWwAEjqlt.jpg
-
Amerikali heavy metal grubu Kiss, en iyi hitlerini derledigi albumu Smashes, Thrashes & Hits'i 15 Kasim 1988'de Mercury Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DsDCw51U0AYZxeP.jpg
-
“Amerikalilar papagan gibidir, durmadan iki kelimeyi tekrarlarlar: dolar ve is, dolar ve is, dolar ve is. Bu iki kelime Amerika’da kulturu oldurdu. Bir Amerikali, Ingiliz ahlakina sahip olmanin ne oldugunu bile bilmez. Dolar ulkesi denen bir ulkede yasamanin vahametini bir dusunsenize. Avrupa’da insanlar var. Amerikalilar her seye, ahbaplarina bile, kac dolar ettiklerine gore deger bicerler. Eger bir sey para etmiyorsa, onun yanindan bile gecmezler. Sonra da Carnegie sirketiyle ortaya cikar ve bizi tiksindirici esnaf felsefesiyle sasirtmaya ugrasirlar. Dunyanin parasinin bir miktarini alip, sonra birazini buyuk bir gosterisle geri vererek dunyanin gelismesine yardimci olduklarini mi dusunuyorsunuz? Bize paralarinin bir kismini verme lutfunda bulunsalar, Mozart ve Beethoven’imizdan, Kant ve Schopenhauer’imizdan, Schiller ve Goethe’mizden, Rembrandtlardan, Leonardolardan, Michael Angelolardan, kisacasi sanatsal ve entelektuel zenginliklerimizden vazgecer miyiz? Amerikali asagilik bir milyoner, bir para manyagi, tum bu saydigim buyuk insanlara kiyasla kim oluyor ki? Birakin gelsin o bizden sadaka istesin.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Der Amerikaner ist ein Papagei, der unaufhörlich die beiden Worte dollar und business spricht. Business and dollar! Dollar and business! An diesen zwei Worten ist in Amerika die Kultur krepiert. Nicht einmal den Spleen kennt der Amerikaner. Denken Sie bloß an den furchtbaren Ausdruck: das Dollarland. Bei uns in Europa wohnen doch Menschen. Der Amerikaner sieht alles in der Welt und auch seinen Mitmenschen immer nur daraufhin an, welchen Wert er in Dollar ausgedrückt repräsentiere. Außer dem in Dollar Ausgerechneten sieht er nichts. Und dann kommen diese Herren Carnegie und Konsorten und wollen uns mittels des widerwärtigen Inhalts ihrer Kramladenphilosophie in Erstaunen setzen. Meinen Sie denn, die Welt sei gefördert, wenn sie ihr ihre Dollars abknöpfen? – oder wenn sie ihr einen Teil der abgeknöpften Dollars, mit großem Trara, wieder zurückschenken? Meinen Sie, wenn sie die Gnade haben, uns zu scheren, so werden wir dafür unsere Mozart und Beethoven, unsere Kant und Schopenhauer, unsere Schiller und Goethe, unsere Rembrandts, Leonardos und Michelangelos, kurz unseren ganzen geistigen europäischen Riesenbesitz über Bord werfen? Was ist denn dagegen so ein armer Lumpenhund von einem amerikanischen Milliardär und Dollarkretin? Er mag uns um milde Gaben ansprechen!”