Adam gözünü temizliyor, kulağını karıştırıyor, saçını kaşıyor...
Printable View
Adam gözünü temizliyor, kulağını karıştırıyor, saçını kaşıyor...
Masaya otursak bize o ellerle tost yapacak.
Hepimize, özellikle büfeci arkadaşlara söylüyorum: Lavabo dışında hiçbir yerde kişisel temizlik yapmamalıyız. Elimiz bir dursun!..
Yarın kayınvalidemi kemoterapiye götüreceğim. Çarşambaya kadar ekran açamam.
Ekran açtığımda ne oluyor sanki? Kazanıyor muyum? Zarar etmesem kâr...
Hayata hastaneden bakmak bana iyi geliyor.
Hastane süresince öyle bir psikolojiye giriyorum ki paranın ihtiyacımdan fazlası değersizleşiyor.
Şöyle bir anekdot aktarayım:
Kemoterapi odası önünde bekliyorum. Sandalyede otuz, otuz beş yaşlarında bir genç. Bitkin.
- Geçmiş olsun!
- "Sağ olun." Ben onun hastalığının derecesini sormaktan çekiniyorum, o bunu anlamış gibi devam ediyor konuşmaya: "Çok zor! Göğüs kafesimdeki kemikler kül gibi ufalanmış. Göğüs kafesime üç tane platin attılar. Her hafta buraya gelip zehir alıyorum, almasam olmaz."
Ben, "Bir arkadaşım vardı, sizin gibi, iyileşti gitti. Şimdi tıp çok ilerledi" diyorum. Yalan söylüyorum, yutkunarak.
Bir müddet susuyoruz. "Halbuki, diye devam ediyor, köy çocuğuyum, Zonguldak'ın köyünden geliyorum bu Ankara'ya. Her gün köyümüzün tereyağını, balını, kaymağını yeriz. Suyumuz dağlardan gelir seyirterek. Kendi ektiğimiz, biçtiğimiz serilir soframıza... Bu derde nasıl yakalandım ben?.."
Cümleler birer kanama gibi dökülüyor delikanlının ağzından.
Ve o kadar zor bir soru soruyor ki susmaktan başka cevabı yok bu sorunun.
Hava almak için dışarı çıkıyorum.
Hayata hastaneden bakıyorum,
o delikanlının gözünden...
Yarın da insanların özgün hikayeleriyle karşılaşacak; sekiz milyar insanın her birinin ayrı ayrı birey olduğunu, benzersiz olduğunu bir kez daha kalbime kazıyacağım.
Kayınvalidem kemoterapi alacak, ben terapi...
Yarın ve salı günü portföyüm aklıma gelecek en son şey olacak.
Kayınvalidemin 21 günde bir olan kemoterapisi artık haftada bir olacak. Pazartesi kan tahlili, salı kemoterapi...
MSCI 25.90 desteğine gelmiş. Burayı gözleyeceğim. Buranın üstünde ardışık günlük kapanışlar görürsem şortumu, bir tane zaten, vereceğim.
Hastane işlemleri dolayısıyla ben bir yancı olarak masanın kenarından kalkarken masadaki oyunculara dedim ki:
"Saçmasapan oynuyorsunuz, bilen bilmeyen masaya oturmuş!" dedim, içimden dedim tabii.
Dışımdan, "Abiler bir emriniz var mı, biraz işim var da saygıla..."
"Kes lan!" dedi oyunculardan biri, "Atın şunu dışarı!"
Kıraathanedeki izbandutlar beni camdan dışarı bir fırlattılar, asfalta yapıştım.
VİOP'ta yönü bilmek belki de en önemli şey değildir, demiştim.
15 bin puan terste kalıp kâr etmesem de zararsız çıktığım bir long pozisyonum vardı geçen yaz,
"Vadem uzun, yarı param cebimde." prensibim sayesinde.
Bir seneyi geçti bu sayfamı açalı, hâlâ yazıyorum sayfamda.
Bunu temkinli oynamama borçluyum, bilgime değil.
Önümde dört beş bilgisayar yok, derinlik, takas bilgileri şu bu hiçbir verim yok. Telefonum tuşlu, bilgisayarım on yıllık ve Skype yüklü olduğu için geç açılan bir bilgisayar. Kim kurduysa bu programı, kaldıramadım.
Temkin, tedbir... hayatımızın her diliminde önemli, demiştim.
"Acemiler değil, yılların şoförleri kaza yapar." demiştim.
VİOP kısa zamanda köşe dönmek isteyenler mezarlığıdır, demiştim.
"Bugün borsa yükselir, düşer." diye iddialaşanların şöyle iddialaştıklarını düşünelim: "Bugün hava donar, yanar"
Bunu bilmenin çok önemi yok ki... Önemli olan senin her iki duruma hazırlıklı olman...
Şiirim, beğeninize...
YASAKLI
Hava yok
Işık yok
Duvarlar soğuk
İstemsiz nemlendi gözlerim
Ufalanmış mıdır
Yasaklı omurgam
Bakan yok
Duyan yok
İnsanlar duvar
Gözyaşlarım çeneme aktı
Kırılmış mıdır bana
Yasaklı sevdam
https://i.hizliresim.com/k0YODv.jpg