Belcikali ressam Emile Claus'un dogum yildonumu (27 Eylul 1849)
The Cock Fight, 1882
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Vlaanderen.jpg
The Old Gardener, 1885
https://upload.wikimedia.org/wikiped...d_Gardener.jpg
Printable View
Belcikali ressam Emile Claus'un dogum yildonumu (27 Eylul 1849)
The Cock Fight, 1882
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Vlaanderen.jpg
The Old Gardener, 1885
https://upload.wikimedia.org/wikiped...d_Gardener.jpg
Amerikali yazar Harriet Beecher Stowe, Uncle Tom's Cabin (Tom Amca'nin Kulubesi - La Capanna dello Zio Tom) romanini 27 Eylul 1852 tarihinde Troy, New York'ta yayinladi.
"Soguk bir Subat aksamustu gec saatlerde Kentucky'nin P. kasabasinda iki beyefendi onlerinde birer kadeh sarapla iyi dosenmis bir yemek salonunda oturuyorlardi. Gorunurde hizmetci yoktu ve iki bey iskemleleri birbirine iyice yaklastirmis, hararetle tartisiyorlardi.
Aslina bakarsaniz baslarken uygun bir dil kullanmak amaciyla iki beyefendi deyip gectik. Ancak dikkatle incelendiginde biri, dogrusunu soylemek gerekirse pek de beyefendi tanimina uymuyordu. Kaba, bayagi yuz cizgileri ve daha iyi bir yer kapmak icin cevresindekileri dirsekleyerek yukselmeye calisan dusuk duzeyli birinin tipik gostergesi olan o kasinti tavriyla kisa boylu, tiknaz bir adamdi. Bir suru cig rengin alacasindan olusmus yelegi, neseyle sallanan sari benekli mavi atkisi ve genel havasina pek uyan cafcafli bir boyunbagiyla asiri derecede suslu pusluydu."
https://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/...00386601-1.jpg
"Late in the afternoon of a chilly day in February, two gentlemen were sitting alone over their wine, in a well-furnished dining parlor, in the town of P -- -- , in Kentucky. There were no servants present, and the gentlemen, with chairs closely approaching, seemed to be discussing some subject with great earnestness.
For convenience sake, we have said, hitherto, two gentlemen. One of the parties, however, when critically examined, did not seem, strictly speaking, to come under the species. He was a short, thick-set man, with coarse, commonplace features, and that swaggering air of pretension which marks a low man who is trying to elbow his way upward in the world. He was much over-dressed, in a gaudy vest of many colors, a blue neckerchief, bedropped gayly with yellow spots, and arranged with a flaunting tie, quite in keeping with the general air of the man."
Fransiz ressam Louis-Auguste Girardot'nun dogum yildonumu (27 Eylul 1856)
Femme du Riff, 1897
https://upload.wikimedia.org/wikiped...me_du_Riff.png
Jeune femme au vase, 1903
https://www.artcurial.com/sites/defa...10583321_0.jpg
1926 yilinda Nobel Edebiyat Odulu'nu alan, Italyan yazar Grazia Deledda'nin dogum yildonumu (27 Eylul 1871)
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/i...tu4rLLR4wb7WFQ
"Her dag, her koy kilisesi, her sato kalintisi, her orman, her magara, kendi hazinesini saklar. Kimin koydugu hazineyi? Bu soruyu sorarsaniz, son derece makul aciklamalar getirirler size. Sardinya'nin, tarihinin her doneminde, ozellikle Sarazenler, Gotlar ve Vandallar eliyle ugradigi savaslar, akinlar, yagmalar, belleklerde belli belirsiz bir iz birakmistir, dolayisiyla cok eski atalarimizin, para, mucevher ve degerli taslardan olusan hazinelerini, isgalcilerin talanindan kurtarmak icin erisilmez yerlere gizledikleri ve bu hazinelerin buyuk bir bolumunun, ilk sahipleri oyle istedigi ya da tam tersine onlar istemese de, gizli yerlerde kaldigi, hala varligini korudugu soylenir.Buraya kadar anlattiklarim, isin dogal kismi. Dogaustu kismi ise, hazinelerin basinda seytanin nobet tuttugudur. Bu son derece koklu inanca gore, insanlar belli bir sure sonunda hazineyi bulamazlarsa, onu bizzat seytan sahiplenip cehenneme goturecektir; altin ve incilerin bulundugu testilere ya da mucevher kutularina, o altin ve inciler yerine, bir o kadar komur ve kul birakarak. Hazineler efsanesinin oyle derin kokleri vardir ki, herhangi bir kimse, kisisel emegi ve zekasiyla ya da belki de dolandiricilik ve ahlaksizlik yoluyla, soyle ya da boyle bir servet edinmeye gorsun, halk arasinda o kisinin bir aschisorgiu, yani bir hazine buldugu soylentisi yayilir hemen." Sardinya Efsaneleri
https://cdn1.dokuzsoft.com/u/kabalci...85c9309779.jpg
"Ogni montagna, ogni chiesa di campagna, ogni rudere di castello, ogni bosco ed ogni grotta na-sconde il suo tesoro. Posto da chi?... Se fate questa domanda vi si dànno delle spiegazioni plausibi-lissime. Si ha un vago ricordo delle guerre, delle escursioni, dei saccheggi sofferti in ogni tempo dalla Sardegna, e specialmente dai Saraceni, dai Goti e dai Vandali, e si dice che i nostri antichissimi avi nascondessero in siti impenetrabili i loro tesori - denaro, gioielli e pietre preziose -, per scamparli dall'espilazione degli invasori, e che la maggior parte di questi tesori, rimasti nei nascondigli per volontà o contro la volontà dei primi possessori, sussista ancora. Sin qui il naturale. Il sovrannaturale è la credenza radicalmente invalsa che a guardia dei tesori vigili il diavolo: il diavolo che, se alla fine di un certo tempo gli uomini non ritrovano il tesoro, se ne appropria lui stesso e se lo porta indice all'inferno, lasciando nelle anfore o negli scrigni contenenti l'oro e le perle, tanta bella quantità di carbone o di cenere. La leggenda dei tesori ha così profonde radici da noi che non appena un individuo è riuscito, col suo lavoro e con la sua intelligenza, o magari con l'inganno e la perversità, ad acquistarsi qualche fortuna, subito la voce del popolino afferma che egli ha trovato un aschisorgiu, cioè un tesoro."
"Ama kucuk ogrencimizin ilgisini en cok ceken sey Signor Carlino' nun kitapcisiydi, cunku orada defter, murekkep ve kalem uclari, yani kelimelerin, kelimelerden de cok insanin dusuncelerinin isaretlere donusturulmesine izin veren butun o buyulu seyler satilirdi."
https://amerblog.files.wordpress.com...ma-deledda.jpg
"Ma quella che più interessa la nostra scolaretta è la libreria del signor Carlino, dove si vendono i quaderni, l'inchiostro, i pennini; tutte quelle cose magiche, insomma, con le quali si può tradurre in segni la parola, e più che la parola il pensiero dell'uomo."
Rus ressam Elena Andreevna Kiseleva'nin dogum yildonumu (27 Eylul 1878)
Trinity day (sketch), 1907
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._museum%29.jpg
https://78.media.tumblr.com/e2b67e97...qglgo1_540.jpg
https://68.media.tumblr.com/356610c5...1peo1_1280.jpg
Rus yazar Ivan Aleksandrovic Goncarov’un olum yildonumu (27 Eylul 1891)
“Kis, yanina yaklasilmaz, soguk bir guzel kadin gibi huyunu hic degistirmeden sicaklarin gelecegi belli gunlere kadar uzar; ne umulmadik gunesli havalarla insanlari sasirtir, ne de gorulmemis soguklarla bellerini buker.”
https://2.bp.blogspot.com/-8dIQKBQy_...movPenguin.jpg
“Winter, like a cold, unapproachable beauty, retains her character until the lawful season of thaw has arrived. Never does she mock one with unexpected softenings of the air; never does she triple-harness the earth with unheard-of degrees of frost.”
“Mesela deniz. Tanri eksik etmesin ama bizden uzak olsun daha iyi. Insana huzun vermekten baska seye yaramaz. Baktikca aglayacaginiz gelir. Bu ucsuz bucaksiz su kitlesi onunde ruh ezilip buzulur. Hic degismeden, alabildigine uzayip giden bu guzel manzarada yorulan goz, dinlenecek bir yer bulamaz.”
https://images.gr-assets.com/books/1...96l/254308.jpg
“The sea, for example? Never mind about that! It brings man only sorrow; looking at it makes him feel like crying. The heart is flummoxed in the face of the boundless shroud of waters, and there is nothing upon which to rest one’s gaze, tormented as it is by the vast scene’s monotony.”
27 Eylul 1911
"Dun Wenzel Alani'nda iki kiza rastladim; birinden hayli uzun sure ayiramadim gozlerimi, oysa ozellikle otekisinin, benim pek gec fark ettigime gore evcil bir yumusakligi iceren kahverengi, plili, onu biraz acik bol bir manto giymis obur kizin nazli bir boynu ve narin bir burnu vardi, simdi animsayamadigim bir nedenden saclari guzeldi. – Belvedere'de bol pantolonu uzerinden sarkan bir adam; islik caliyor, kendisine baktim mi duruyor, gozlerimi baska yana cevirince yeniden basliyor; nihayet ben baksam da islik calmasina ara vermez oluyor. – Buyuk ve zarif bir dugme, bir kizin giysisinin yenine guzelce oturtulmus. Kiz, giysi icinde nasil hareket edecegini de iyi biliyor. Amerikan cizmelerinin uzerinde suzuluyor giysi. Guzel bir sey benim elimden ne kadar da seyrek cikiyor; oysa yaptigi isteki guzelligin ayrimina varmaksizin dugmeyi oldugu yere ilistiren terzi bunu basariyor. - O anda agzindan cikan sozlerden bagimsiz, anlattigi oykuyu basindan sonuna memnunlukla kucaklayan gozleriyle Belvedere yolunda ilerleyen kadin. – Gurbuz bir kizin boynunu sert bir devinimle soylece dondurusu."
https://m.media-amazon.com/images/I/...2L._SL500_.jpg
27. September 1911
"Gestern auf dem Wenzelsplatz 2 Mädchen begegnet, zu lange den Blick auf einer gehalten, während gerade die andere, wie sich zu spät zeigte, einen häuslich weichen braunen faltigen weiten vorn ein wenig offenen Mantel trug, zarten Hals und zarte Nase hatte. Das Haar war in einer schon vergessenen Weise schön. – Alter Mann mit locker hängenden Hosen auf dem Belvedere. Er pfeift; wenn ich ihn anschaue, hört er auf; schaue ich weg, fängt er wieder an; endlich pfeift er auch wenn ich ihn anschaue. – Der schöne große Knopf schön angebracht unten auf dem Ärmel eines Mädchenkleides. Das Kleid auch schön getragen über amerikanischen Stiefeln schwebend. Wie selten gelingt mir etwas Schönes und diesem unbeachteten Knopf und seiner unwissenden Schneiderin gelingts. – Die Erzählerin auf dem Weg zum Belvedere, deren lebhafte Augen unabhängig von den augenblicklichen Worten zufrieden ihre Geschichte bis an ihr Ende überblickten – Mächtige halbe Halswendung eines starken Mädchens."
Fransiz yazar ve sair Remy de Gourmont’nun olum yildonumu (27 Eylul 1915)
https://qqcitations.com/images-citat...ont-138105.jpg
“Erkekler aska asik olarak baslarlar,kadinlara asik olarak bitirirler; kadinlarda erkeklere asik olarak baslar, aska asik olarak bitirirler. / L'uomo comincia con l'amare l'amore e finisce con l'amare una donna. La donna comincia con l'amare un uomo e finisce con l'amare l'amore. / Man begins by loving love and ends by loving a woman. Woman begins by loving a man and ends by loving love.”
Fransiz ressam ve heykeltiras (Hilaire Germain Edgar de Gas) Edgar Degas'nin olum yildonumu (27 Eylul 1917)
https://www.diachroniki.com/wp-conte...edgerdegas.jpg
Prova di balletto (The Ballet Rehearsal, 1875)
http://www.settemuse.it/pittori_scul..._degas_022.jpg
https://www.francetvinfo.fr/image/75...0/18523367.jpg
"Degas est l'un des rares peintres qui aient donné au sol son importance. Il a des planchers admirables. / Degas, zemine gercek onemi veren az sayidaki ressamdan biridir ve bazi takdire sayan zeminleri vardir." Paul Valéry
https://www.youtube.com/watch?v=_X878q2uOSk
Amerikali yonetmen, film, televizyon ve tiyatro yapimcisi Arthur Hiller Penn'in dogum yildonumu (27 Eylul 1922)
https://pbs.twimg.com/media/EFdntArW...jpg&name=small
https://m.media-amazon.com/images/M/...wNTY@._V1_.jpg
Amerikali buyuk sair Kay Ryan'in dogum gunu (27 Eylul 1945)
https://image.slidesharecdn.com/prot...?cb=1246605060
Pilicler
kusatiyor ve
gunu ortadan
kaldiriyor. Gunes
parlak, ama
pilicler
yolda. Evet,
gokyuzu
piliclerle kapli,
piliclerle SIKISIK.
Donuyorlar ve
sonra yine
donuyorlar.
Bunlar pilicler
birini ayni anda
saliyorsun
ve kucuk-
cesitli turleri.
Simdi
tunemek icin eve
geliyorlarâ۠hepsi
ayni cins
ayni hizda.
Ingiliz romantik roman yazari (Katie Rose Gordon-Cumming) Katie Fforde'un dogum gunu (27 Eylul 1952)
"Sira makyajdaydi. Tum bunlar otomatik olarak devam ederken Sarah, Hugo ile ilgili kendi icine dogru zorlu bir yolculuk yapiyordu. Onun bana yaklasmasýna neden izin vermiyorum? Iyi arkadas olabilecekken onunla konusurken neden icim pir pir ediyor? Ona karsi koymak icimi rahatlatacagina neden yipratiyor, huysuzlastiriyor beni? Neden ona herkese davrandigim gibi davranamiyorum?"
https://imageserver.kitapyurdu.com/s...termarked=true
"Now make-up. As this went on more or less automatically she had time to examine her soul on the subject of Hugo Marsters. Despite being absolutely sure she should avoid getting too close to him, and that he could only ever be a friend at most, why did she feel fluttery when she spoke to him? And why did counteracting this make her abrasive and churlish instead of just calm? Why couldn't she behave like everyone else?"
Iskoc yazar Irvine Welsh'in dogum gunu (27 Eylul 1958)
"Hayati sec. Bir is sec. Bir kariyer sec. Bir aile sec. Buyuk ekranli s*kindirik bir televizyon sec, camasir makinesi, araba, cd calar ve elektrikli konserve acacagi sec. Saglikli olmayi, dusuk kolestrolu ve dis sigortasini sec. Sabit faizli mortgage taksitleri sec. Bir ev sec. Arkadaslarini sec. Rahat kiyafetler ve onlara uygun bavullar sec. Taksitle satin alabilecegin, s*ktigimin degisik kumaslarindan yapilmis uc parcali bir takim elbise sec. Kendin monte edecegin mobilyalari ve pazar sabahlari kim oldugunu sorgulamayi sec. O koltukta oturup zihni korelten ruhu somuren yarisma programlari izleyerek agzina s*kindirik abur cuburlari tikistirmayi sec. Yerini almalari icin urettigin bencil, simarik veletlerin hala yasadigin icin of cektigi mutsuz bir evde sonunda curuyup gitmeyi sec. Gelecegini sec. Hayati sec... Ama neden boyle bir seyi yapmak isteyeyim ki?"
http://ecx.images-amazon.com/images/I/81EQuBhU0YL.jpg
"Choose Life. Choose a job. Choose a career. Choose a family. Choose a fucking big television, choose washing machines, cars, compact disc players and electrical tin openers. Choose good health, low cholesterol, and dental insurance. Choose fixed interest mortgage repayments. Choose a starter home. Choose your friends. Choose leisurewear and matching luggage. Choose a three-piece suit on hire purchase in a range of fucking fabrics. Choose DIY and wondering who the fuck you are on Sunday morning. Choose sitting on that couch watching mind-numbing, spirit-crushing game shows, stuffing fucking junk food into your mouth. Choose rotting away at the end of it all, pissing your last in a miserable home, nothing more than an embarrassment to the selfish, fucked up brats you spawned to replace yourselves. Choose your future. Choose life... But why would I want to do a thing like that?"
Amerikali sair, roman ve ani yazari Hilda 'H.D.' Doolittle'nun olum yildonumu (27 Eylul 1960)
Ne baglanacak biri var,
ne susuzlugu giderecek bir golcuk,
yalnizim sonsuza dek,
tukenmisim sonsuza dek;
derim ki,
bir renk tut;
beyaza donustur kirmiziya,
maviye,menekse rengine,yesile;
derim ki tek tek ele al her birini,
beyaz oldurecek her birini...
http://www.azquotes.com/picture-quot...-123-89-16.jpg
There is no man can take,
there is no pool can slake,
ultimately I am alone;
ultimately I am done
I say,
take colour;
break white into red,
into blue into violet into green;
I say, take each separately,
the white will slay...
Amerikali cevre dostu bilim insani ve yazar Rachel Louise Carson, Sessiz Bahar (Silent Spring - Primavera Silenziosa) romanini 27 Eylul 1962 tarihinde Houghton Mifflin araciligiyla yayimladi.
"Bir zamanlar Amerika'nin kalbinde butun yasamin cevresiyle ahenk icerisinde gorundugu bir kasaba varmis. Bu kasaba, ilkbaharda yesil tarlalarin uzerinde beyaz cicek bulutlarinin gezindigi, yamaclarinda meyve bahceleri ve yesil bugday tarlalarinin olusturdugu bir satranc tahtasinin tam ortasindaymis. Sonbaharda, mese, akcaagac ve hus agaclari camlarin arkasindan yanip parildayan bir renk cumbusu yaratirmis. Tepelerde tilkiler ulur, geyikler sonbahar sabahlarinin sislerinde yari kaybolmus halde, tarlalardan sessizce gecerlermis.
Yilin buyuk bolumunde, defne, kartopu ve kizilagaclar; buyuk egrelti otlari ve kir cicekleri yolcularin gozlerini sevinc isiklari ile doldururmus. Kisin bile yol kenarlari sayisiz kusun, meyve cekirdekleri ve karlarin arasindan basini uzatmis kuru yabanil otlarin tohumlariyla beslenmek icin geldikleri cennet gibi yerlermis. Gercekten de tum yazi yaban; kus cesidi ve bollugu ile taninirmis; ilkbahar ve sonbaharda gocmen kus suruleri akmaya basladiginda insanlar cok uzaklardan onlari izlemeye gelirlermis. Digerleri tepelerden akan ve kuytularda alabaliklarin yasadigi golcukler olusturan tertemiz, buz gibi derelerde balik tutmaya gelirlermis. Butun bunlar bolgeye ilk yerlesenlerin evlerini dikip, kuyularini acmalarindan ve ahirlarini yaptiklari gunlerden yillarca onceymis." Sessiz Bahar
https://geneticliteracyproject.org/w.../04/carson.jpg
"There was once a town in the heart of America where all life seemed to live in harmony with its surroundings. The town lay in the midst of a checkerboard of prosperous farms, with fields of grain and hillsides of orchards where, in spring, white clouds of bloom drifted above the green fields. In autumn, oak and maple and birch set up a blaze of color that flamed and flickered across a backdrop of pines. Then foxes barked in the hills and deer silently crossed the fields, half hidden in the mists of the fall mornings.
Along the roads, laurel, viburnum and alder, great ferns and wildflowers delighted the traveler's eye through much of the year. Even in winter the road- sides were places of beauty, where countless birds came to feed on the berries and on the seed heads of the dried weeds rising above the snow. The country- side was, in fact, famous for the abundance and variety of its bird life, and when the flood of migrants was pouring through in spring and fall people traveled from great distances to observe them. Others came to fish the streams, which flowed clear and cold out of the hills and contained shady pools where trout lay. So it had been from the days many years ago when the first settlers raised their houses, sank their wells, and built their barns."
1 Akademi, 1 Golden Globe ve 1 Emmy Odullu Amerikali aktris Gwyneth Kate Paltrow'un dogum gunu (27 Eylul 1972)
https://pjensi.files.wordpress.com/2...30-collage.jpg
https://media.giphy.com/media/D2JTMLyciOY0/giphy.gif
Ingiliz new wave, electronic ve alternative rock grubu Depeche Mode, 2.studyo albumu A Broken Frame'i 27 Eylul 1982'de Mute ve Sire etiketleriyle piyasaya surdu.
http://collection.ryanlb.com/images/...rame-cover.jpg
Alacakaranlik Kusagi (The Twilight Zone) dizisi, 27 Eylul 1985'te CBS kanalinda yayainlanmaya basladi. (Turkiye, Trt1, 1988)
https://i.kinja-img.com/gawker-media...rtf8ml64qx.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=nMNZU3oqX3U
Metallica'nin bas gitaristi Cliff Burton'in olum yildonumu (27 Eylul 1986)
https://pbs.twimg.com/media/DoGeY6IVAAAFuIR.jpg
(Lars ve James, Cliff'i San Fransisco'da bulunan 'Whiskey A Go Go' adli barda calarken 1982 yilinin Agustos ayinda fark ettiler.Lars ve James, Cliff'in bas gitar calisindan gercekten de etkilenmislerdi. Bundan sonra, Metallica, Cliff'i gruba kazandirmak icin tam anlamiyla buyuk bir kovalamaca baslatti. Burton eger Metallica San Francisco'ya tasinirsa gruba katilabilecegini soyledi.Metallica butun problemleri ile San Francisco'ya tasindi. Metallica'nin Cliff ile ilk calismasi ses duzenleyicisi Mark Witaker'in evindeydi. O sirada James ve Lars o evde kaliyorlardi. 5 Mart 1983'te 4 sarkilik bir demo kaydettiler. Cliff, Metallica ile ilk kez The Stone'da caldi. Boylece "3 iyi Metallica yili" baslamis oldu. Cliff, Isvec'te Ljungby kasabasinin yakinlarinda bir konserden donerken yolun buzlanmasi nedeniyle kayan tur otobusunden disari firlayarak 27 Eylul 1986'da, 24 yasindayken hayatini kaybetti)
https://68.media.tumblr.com/0347f396...zgroo1_500.gif
Jeff Bridges, Robin Williams ve Adam Bryant'in rol aldigi komedi-drama-fantazi Balikci Kral (The Fisher King - La leggenda del re pescatore) 27 Eylul 1991'de Amerika'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...6,1000_AL_.jpg
Goldie Hawn, John Heard ve Damon Redfern'in rol aldigi gerilim Aldanis (Deceived - Doppio inganno) 27 Eylul 1991'de Amerika'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...0Nw@@._V1_.jpg
Amerikali thrash metal grubu Slayer, 16.studyo albumu Divine Intervention'i 27 Eylul 1994 American etiketiyle piyasaya surdu.
http://pa1.narvii.com/6423/8a2eac792...80a8428_hq.gif
Teri Hatcher, Jeff Daniels ve Danny Aiello'nun Vadide Iki Gun (2 Days in the Valley - Due giorni senza respiro) 27 Eylul 1996'da Amerika ve Kanada'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...0,1000_AL_.jpg
Hugh Grant, Gene Hackman ve Sarah Jessica Parker'in rol aldigi suc-drama-gizem Dehset Siniri (Extreme Measures - Soluzioni estreme) 27 Eylul 1996'da Amerika ve Kanada'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...0Nw@@._V1_.jpg
Ang Lee'nin yonettigi, Kevin Kline, Joan Allen ve Sigourney Weaver'in rol aldigi drama Buz firtinasi (The Ice Storm - Tempesta di ghiaccio) 27 Eylul 1997'de bazi eyaletlerde vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...5NTA@._V1_.jpg
27 Eylul 1998
https://www.orangewebsite.com/articl...nniversary.gif
Jackie Chan, Jennifer Love Hewitt ve Jason Isaacs'in rol aldigi aksiyon-komedi-bilim kurgu Smokin (The Tuxedo - Lo smoking)27 Eylul 2002'de Amerika'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...0NTE3._V1_.jpg
Jake Gyllenhaal, Dustin Hoffman ve Susan Sarandon'in rol aldigi romantik drama Ay isiginda (Moonlight Mile - Voglia di ricominciare) 27 Eylul 2002'de Amerika'da bazi sehirlerde vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...5NDg3._V1_.jpg
Reese Witherspoon, Patrick Dempsey ve Josh Lucas'in rol aldigi komedi Beni Untma (Sweet Home Alabama - Tutta colpa dell'amore) 27 Eylul 2002'da Amerika ve Kanda'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...3OTY3._V1_.jpg
Amerikali yazar Mary Lee Settle'in olum yildonumu (27 Eylul 2005)
"Virginia'da bir dostum vardi. Kore Savasi'nda bir esir kampinda Turk askerleri ile birlikte kalmisti. Turkler'le ilgili gozlemlerini soyle anlatti: 'Biz Amerikalilar kendimize bakmayi beceremiyorduk. Turkler bize acidi. Ormanda kaybolmus arkadaslari gibi goruyorlardi bizi. Hakim adinda bir arkadasim vardi. Hastalandigim zaman bana yiyecek getirdi ve bir Turk arkadasina bakar gibi bakti bana. Hayatta kalabilmeyi biliyorlardi. Bizden fazla yiycekleri yoktu, ancak neleri varsa paylasiyorlardi. Kendimi olum doseginde sandigimda, Hakim bana corba getirdi, yanimda kaldi ve iyilestirdi. Yardimlari bana cesaret verdi. Bircok Amerikali asker oldu. Cunku umutlarini yitirdiler. Oysa kamptaki Turk askerleri bir kisi dahi kaybetmediler." Anadolu'da Bir Zaman Cemberi
https://d28hgpri8am2if.cloudfront.ne...1779979_hr.jpg
"I have a friend in Virginia who, nearly forty years ago, was in a prison camp in Korea. His life was saved by a Turk. He told me that: 'We didn’t know how to look after ourselves, and the Turks took pity on us. My friend was Hakim. When I was sick, he brought me food, and he looked after me as he would have another Turkish person. When our sweaters and socks wore out, they picked the wool apart and reknitted it. Hakim made me a pair of socks. We had informers among us, and we knew who they were. I still know. The Turks did not have one single informer. When I was so sick I thought I was going to die, Hakim brought me soup and sat with me, and pulled me through it. I think he gave me courage; so many GIs just died because they gave up."
James McAvoy, Forest Whitaker ve Gillian Anderson'in rol aldigi biyografi- drama-tarih Iskocya'nin Son Krali (The Last King of Scotland - L'ultimo re di Scozia) 27 Eylul 2006'da Amerika'da bazi eyaletlerde vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...xMzE@._V1_.jpg
Kaliforniyali heavy metal grubu Machine Head, 7. studyo albumu Unto The Locust'i 27 Eylul 2011'de Roadrunner etiketiyle piyasaya surdu.
https://www.nuclearblast.de/static/a.../1000x1000.jpg
Joseph Gordon-Levitt, Bruce Willis ve Emily Blunt'in rol aldigi Tetikciler (Looper - In fuga dal passato) 27 Eylul 2012'de Yunanistan, Hong Kong, Hirvatistan, Maceristan, Israil, Yeni Zelanda, Rusya ve Ukrayna'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...5,1000_AL_.jpg
Scarlett Johansson, Joseph Gordon-Levitt, Julianne Moore'un rol aldigi romantik komedi Kalbim Sende (Don Jon) 27 Eylul 2013'de Kanada, Estonya, Izlanda, Litvanya, Tayvan ve Amerika'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...8,1000_AL_.jpg
Paula Patton, Taye Diggs ve Jill Scott'in rol aldigi komedi Koca Araniyor (Baggage Claim - L'amore in valigia) 27 Eylul 2015'de Kanada ve Amerika'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...1OQ@@._V1_.jpg
Dane DeHaan, James Hetfield, Lars Ulrich, Kirk Hammett ve Robert Trujillo'nun rol aldigi Metallica Through the Never, 27 Eylul 2013'de Amerika, Turkiye, Bulgaristan, Kanada, Danimarka, Endonezya, Singapur, Litvanya ve Letonya'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...5,1000_AL_.jpg
"Oliena daglarinda, sut mavisi sivri doruklari gokle ic ice gecen kirecli sirtlarin arasinda buyuk ucurumlar uzanir; cok eski volkanik sarsintilarin birer anisi olan bu ucurumlardan bazilarinin dibini goremez insan. Adlari sas nurras olup halk onlarin cehennemle dunya arasindaki gizemli baglanti noktalari olduguna inanir. Seytanlar oradan disari cikar, ak daglarda kosusturarak, ruhlar ve seruvenler ararlarmis. Nurra’larla ilgili oteki efsaneler arasinda, bu pek tuhaf ve belli ki cok eski olmayan efsaneyi buldum.
Bir zamanlar, dinine cok bagli ve inancli, bu yuzden de seytanin hic hoslanmadigi Olienali bir coban varmis. Seytan, butun ayartma cabalari bosa cikinca, ondan intikamini soyle almis: Coban, biraz sakin gunlerinde, surusunu bir arkadasina emanet edip daglarda geyik ve yabani koyun avina cikiyormus. Guzel bir kis gunu, avlandigi sirada, kendisinden biraz uzakta harika bir geyik gormus. Geyige ates etmis, onu hafifce yaralamis, ama yakalayamamis. Ve kovalamaya baslamis. Geyik buyuk bir hizla bir kayadan otekine sicriyormus, ama coban da ceviklikte ondan asagi kalmadigi icin, oldurmeye kararli oldugu geyigin pesini birakmiyormus. Boylece, dagin doruguna ulasmislar. Tepeler, kayalar, ucurumlar karla kapliymis, ama alti karistan uzun bakir rengi boynuzlariyla o cok guzel, harika geyigin buyusune kapilmis olan ve bu yerleri iyi bilen coban, tek bir tasa takilmadan, avina devam ediyormus. Birden hayvan kara gomulup beklenmedik sekilde yok oluvermis.
Coban, geyigin yok oldugu yere ulasmis ve kendisini korkunc derecede derin bir nurra‘nin kiyisinda bulmus.
Geyik artik gorulmuyormus, ama nurra‘nin dibinden alayci cehennem kahkahalarinin ic karartici yankisi yukseliyormus. Zavalli coban, o zaman, geyigin seytanin ta kendisi oldugunu anlayip kacmaya calimis, ama ayagini bastigi kar gocuvermis ve hac bile cikaramadan dipsiz ucuruma yuvarlanmis…"
https://images-eu.ssl-images-amazon....1mI0oxitwL.jpg
"Nei monti di Oliena, nei contrafforti calcarei dai picchi acuti di un azzurro latteo che si confonde col cielo, esistono grandi crepacci - ricordi di antichissime convulsioni vulcaniche - di alcuni dei quali non si distingue il fondo. Vengono chiamati sas nurras, e volgarmente si crede che sieno misteriose comunicazioni dell'inferno col mondo. Di là escono i diavoli per scorrazzare sulle bianche montagne in cerca di anime e di avventure. Fra le altre leggende riguardanti le nurras ho trovato questa, molto bizzarra, e, pare, non molto antica.
C'era dunque un pastore di Oliena, molto devoto e pio e perciò malvisto dal demonio che, riuscitegli vane tutte le tentazioni per condurlo al male, si vendicò di lui in questo modo. Nei giorni un po' tranquilli il pastore, affidata la greggia ad un suo compagno, si recava alla caccia del cervo e del muflone su per i monti. Un bel giorno d'inverno, mentre cacciava, vide un magnifico cervo poco distante da lui: lo sparò, e lo ferì leggermente, ma non poté pigliarlo. E si mise ad inseguirlo. Il cervo balzava di rupe in rupe, velocissimo; ma il pastore non meno agile, si teneva sempre sulle sue orme, deciso a ucciderlo. Arrivarono così in cima della montagna. La neve copriva i picchi, le rocce, i precipizi; ma il cacciatore, esperto dei luoghi, continuava la sua caccia senza inciampare in una sola pietra, affascinato dal cervo meraviglioso, bellissimo, le cui corna ramate erano alte più di sei palmi. A un tratto l'animale sparì, improvvisamente, sprofondandosi nella neve.
Il cacciatore raggiunse il posto e si trovò sull'orlo di una nurra spaventosamente profonda.
Il cervo non si vedeva più, ma dal fondo della nurra saliva un'eco tetra di sogghigni infernali. Il misero pastore comprese allora che il cervo era il diavolo in persona e cercò di fuggire, ma la neve su cui posava i piedi sprofondò e prima ch'egli si fosse fatto il segno della croce precipitò nell'immensità dell'abisso..."
You're very sweet. Don't let me go.
https://media3.giphy.com/media/s6Fa5L9JpD1Di/giphy.gif
https://66.media.tumblr.com/138554c3...8o4_r1_250.gif
Kadinin Fendi (The Lady Eve, 1941) Yon: Preston Sturges
"Kalbin icgudusu gibi icgudu yoktur. / There is no instinct like that of the heart.” Lord Byron
https://youtu.be/wJJ45UJrZgQ?t=53
Olumsuz Kadin (L'Immortelle, 1963) Yon: Alain Robbe-Grillet
https://pbs.twimg.com/media/EFeH6y1X...jpg&name=small
Ma solitude est déjà prête
À brûler qui la brûlera