-
Alman roman yazari Guner Grass, 30 Eylul 1999 tarihinde, 1959 yilinda yazmis oldugu Teneke Trampet (Die Blechtrommel - The Tin Drum) romani ve ‘kara mizah oykuleriyle tarihin unutulan yuzunu ortaya cikarmasi’ gerekcesiyle Nobel Edebiyat Odulunu kazandi.
https://p5.focus.de/img/fotos/origs8...5-p5/Grass.jpg
“Bir resim albumundeki anlati zenginligi, bu dunya yuzunde baska nerede vardir? Hamarat bir amator fotografci kimligiyle bizi her pazar yukardan asagi, yani boylarimizi alabildigine kisaltip, isik durumunu biraz iyi, biraz kotu ayarlayarak resimlerimizi ceken ve kendi albumune yapistiran Aziz Tanri, dilerim elimden tutsun, ne denli haz duyarsam duyayim, yakisik almayacak olcude uzun sure tek bir resim karsisinda oyalanmaktan alikoyarak, bu album icinden selametle gecirsin beni; Oskar'in dolambacli yollara sapma hevesini koruklemesin; cunku fotograflarin asillarini ortaya koymayi ne kadar istiyorum bilseniz." Teneke Trampet
https://imageserver.kitapyurdu.com/s...termarked=true
"Was auf dieser Welt, welcher Roman hätte die epische Breite eines Fotoalbums? Der liebe Gott, der uns als fleißiger Amateur jeden Sonntag von oben herab, also schrecklich verkürzt fotografiert undmehr oder weniger gut belichtet in sein Album klebt, möge mich sicher und jeden noch so genußvollen, doch unschicklich langen Aufenthalt verhindernd, durch dieses mein Album leiten und Oskars Liebe zum Labyrinthischen nicht nähren; ich möchte doch allzu gerne den Fotos die Originale nachliefern."
-
http://traviseliot.com/travis_eliot_...QUOTE_RUMI.jpg
Sen bir kudretle dogdun.
Sen faziletle ve tevekkulle dogdun.
Sen ideallerle ve duslerle dogdun.
Sen asaletle dogdun.
Sen kanatlarla dogdun.
Sen dalkavukluk etmek icin dogmadin.
O yüzden sakýn buna kalkýþma.
Senin kanatlarin var.
Bunlari kullanmayi ve ucmayi ogren.
https://scontent-msp1-1.cdninstagram...ninstagram.com
-
https://www.azquotes.com/picture-quo...i-36-97-18.jpg
"Aldigin yara, Isigin sana akacagi yerdir. / La ferita è il luogo in cui la luce entra in te."
-
—Ilk yildizi gorunce ne dilersin?
—Baska bir yildizi gormeyi,’ dedi kiz. ‘Cogu zaman bunu dilerim?’
—Ya bu gece?
Sylvia yere oturdu, basini adamin dizine dayadi.
—Bu gece duslerimi geri alabilmeyi diledim,
—Hepimizin dilegi o degil mi zaten? dedi Oreilly; kizin saclarini oksadi.
—Peki, sonra ne yapacaksin? Demek istedigim, duslerini geri alabilirsen, dilegin tutarsa, ne yapacaksin o zaman?
Sylvia bir an sustu; sonra konusmaya basladi; gozleri ta uzaklardan bakiyordu.
—Eve giderim,’ dedi yavasca. ‘Korkunc bir karar dogrusu, cunku eve gitmekle yillardir kurdugum bambaska duslerden vazgecmis olacagim.
https://www.vintagememorabilia.com/m...1DFBC7819B.jpg
—What do you wish when you see the first star?
—I wish to see another star,” she said. "At least that is what I usually wish.
—But tonight?
She sat down on the floor and leaned her head against his knee.
—Tonight I wished that I could have back my dreams.
—Don’t we all?” Oreilly said, stroking her hair. "But then what would you do? I mean what would you do if you could have them back?
Sylvia was silent a moment; when she spoke her eyes were gravely distant.
—I would go home,” she said slowly. "And that is a terrible decision, for it would mean giving up most of my other dreams.
-
Monica Bellucci ve Vincent Cassel, Charles Aznavour'un Le Temps sarkisiyla dans ediyorlar.
https://youtu.be/Oz7WnOqUeck?t=1
Apartman (L'appartement - The Apartment, 1996) Yon: Gilles Mimouni
-
20th Century Fox, Matthew Vaughn'in yonettigi, Ralph Fiennes, Aaron Taylor-Johnson,Gemma Arterton ve Matthew Goode'un rol aldigi, 2020'de vizyona girecek The King's Man'in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/XsN9NnD0tFY?t=1
-
Johnny Depp, Mark Rylance ve Robert Pattinson’in basrollerini paylastigi, J.M. Coetzee’nin ayni isimli kult romanindan Ciro Guerra’nin sinemaya uyarladigi Waiting for the Barbarians’tan ilk poster yayinlandi.
https://pbs.twimg.com/media/EFtUGUpW...pg&name=medium
-
BBC, H.G. Wells’in daha Once beyazperdeye de tasinan bilimkurgu romanindan uyarlanan dizisi The War of the Worlds’ten ilk fragmani yayinladi.
https://youtu.be/KI6CNC4BtXk?t=1
-
"Bir kadin bir kez kendini guzel olarak tanimlarsa, ona asik oldugunu soyleyen hicbir erkegin sozunden kusku duymaz artik. O erkegin kalbini fethedecek kadar cekici olduguna inanmistir madem, bunun sonuclarinin ortaya cikmasi da dogaldir." Daniel Defoe, Moll Flanders
https://www.kitapsihirbazi.com/u/kit...1506838637.png
[IMG]“If a young woman once thinks herself handsome,she never doubts the truth of every man that tells her he is in love with her; for if she believes herself charming enough to captive him,’tis natural to expect the effects of it.”[/IMG]
https://pbs.twimg.com/media/EFs5pbjW...g&name=900x900
Resim: Pietro Rotari
-
https://pbs.twimg.com/media/EEcfAbDW...jpg&name=small
George Sheridan Knowles, The Minstrel’s Lady
A. Vivaldi: Concerto for 2 mandolins, strings & b.c. in G major (RV 532)
https://www.youtube.com/watch?v=jGliBO7p7no
-
Romali tarihci (Gaio Sallustio Crispo) Gaius Sallustius Crispus'un dogum yildonumu (1 Ekim MO86)
"Acgozlulukte, hicbir bilgenin istek duymadigi para sevgisi vardir; bu, erkegin ruhunu ve bedenini zararli agulara batirilmis gibi, kadinsi yapar; hep sinirsizdir, doymak bilmez, ne bollukla ne kitlikla azalir. Lucius Sula, yonetimi silahla ele gecirdikten sonra, iyi bir baslangicin ardindan kotu sonuclar geldigi zaman, herkes calip cirpmis, baskasinin malini elinden almis, biri bir eve, oburu bir topraga goz dikmis, galipler ne olcu bilmisler, ne alcakgonulluluk gostermisler, yurttaslara karsi cirkin ve gaddar davranislarda bulunmuslardir."
https://static.nadirkitap.com/fotogr...06_21303_4.jpg
"L'avidità non ama che il denaro, cosa non certo tipica dei saggi; questa forma di avidità è simile ad un veleno mortale; illanguidisce il corpo e l'animo dell'uomo; è sempre inesauribile e insaziabile, né l'abbondanza, né la penuria di mezzi riescono a placarla. Ma dopo che Lucio Silla, conquistato il potere con le armi, fece seguire a buoni princpi conclusioni negative,- tutti si die dero alla rapina e al saccheggio, bramando chi una casa, chi un terreno; i vincitori non conoscevano misura n modera zione, e perpetravano contro i cittadini scelleratezze e crudeltà."
https://image.anobii.com/images/0/0/...49ba42da7c.jpg
-
Italyan Yeni Platoncu dusunur Marsilio Ficino'nun olum yildonumu (1 Ekim 1499)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...8detail%29.jpg
"Kendini tani, ey insan kiligindaki tanrisal soy. / Conosci Te stessa o Stirpe Divina in vesti umane."
"Mesela, su tasi alalim. Goruyor musunuz? Bicimsiz bir tas parcasi, hicbir seyi temsil etmiyor. Yine de icinde bir ide sakli, bir bicim hapsedilmis duruyor. Bir heykelcinin, yavas yavas, bilincli bir tutumla, 'fazlalýk' her seyi cikarmasi yeterli olurdu; o zaman, bu tastan olaganustu bir heykel varlik kazanir, daha dogrusu ozgurlesip cikardi. Ellerimizle degil, sevgili dostlarim, zihnimizle resmeder ya da bicim veririz."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Prendiamo questo sasso. Lo vedete? È un pezzo di pietra, informe, non rappresenta nulla. Eppure qui dentro è racchiusa un’ idea, è imprigionata una forma. Basterebbe che uno scultore levasse a poco a poco, con sapienza, tutto ciò che è 'di più' e ne verrebbe fuori, anzi, libererebbe, una statua meravigliosa. Non è con le mani, amici miei, che si dipinge o si modella, ma con l’intelletto!”
-
Belcikali ressam Jan Gossaert'in olum yildonumu (1 Ekim 1532)
Hercules and Deianira, 1517
https://upload.wikimedia.org/wikiped...d_Deianira.jpg
Adam and Eve, c. 1520
https://upload.wikimedia.org/wikiped...-_WGA09775.jpg
-
Girit dogumlu, Ispanyol Ronesansinin ressam, heykeltýras ve mimari El Greco'nun (Domenikos Theotokopoulos) dogum yildonumu (1 Ekim 1541)
Adoración de los Reyes Magos, 1568
https://media.wsimag.com/attachments...8-El-Greco.jpg
Veduta di Toledo (View of Toledo, 1596 - 1600)
https://www.metmuseum.org/toah/image...b_29.100.6.jpg
-
Italyan Barok ressam Cesare Dandini'nin dogum yildonumu (1 Ekim 1596)
Rinaldo e Armida, 1635
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._y_Armida.jpeg
Apollo (Apollon, 1635-1645 ca)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...on_Dandini.JPG
-
Hollandali Altin Cag ressami Nicolaes Pieterszoon Berchem'in dogum yildonumu (1 Ekim 1620)
A Southern Harbour Scene, 1657 - 1659
https://upload.wikimedia.org/wikiped...on_Berchem.jpg
Italian Landscape At Sunset, 1670 - 1672
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._At_Sunset.jpg
-
17. yuzyilin en buyuk uc Fransiz tiyatrocularindan Pierre Corneille'in olumm yildonumu (1 Ekim 1684)
https://cdn.modele-lettre-gratuit.co...67/12772-1.jpg
"Bir hediyeyi verirken davranisimiz, hediyenin kendisinden daha cok anlam tasir. / The manner of giving is worth more than the gift."
https://www.azquotes.com/picture-quo...-123-70-82.jpg
"Eger bana ihanet edersen, nefret ettigin kisiyi sevmekten daha iyi bir intikam alabilir miyim? / Me puis-je mieux venger, si vous me trahissez, Que d'aimer à vos yeux ce que vous haïssez?"
https://www.azquotes.com/picture-quo...le-6-47-49.jpg
"Caba ne kadar buyuk olursa, zafer de o kadar buyuk olur. / Mais plus l'effort est grand, plus la gloire en est grande."
https://qqcitations.com/images-citat...lle-166501.jpg
"Birisi cogu zaman, cok adil olmaktan sucludur. / One is often guilty by being too just."
-
Hollandali ressam Cornelis Dusart'in olum yildonumu (1 Ekim 1704)
Village Kermesse, 1680
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Dusart_002.jpg
Fish market, 1683
https://upload.wikimedia.org/wikiped...t_Vismarkt.jpg
-
Ingiliz roman ve seyehat yazari, elestirmen, sanat koleksiyoneri William Thomas Beckford’un dogum yildonumu (1 Ekim 1760)
"Tanrinin insanin bilgisine koydugu sinirlarin otesine gecmek isteyen kor merakin cezasi bu olacaktir; en saf varliklara mahsus bilimlere sahip olmak isteyen hirs, olcusuz bir gururdan baska bir sey elde edemez, insanin kaderinin basit ve cahil olmak oldugunu goremez. Boylece, bos bir satafat ve yasak bir guce erismek icin binlerce gunah isleyen, ruhu kararan halife Vathek kendisini pismanliklar, sonsuz ve sinirsiz acilar icinde buldu..."
https://images.gr-assets.com/books/1...92l/859694.jpg
“Such is, and such should be, the chastisement of blind ambition, that would transgress those bounds which the Creator hath presecribed to human knowledge; and, by aiming at discoveries reserved for pure Intellegence, acquire that infatuated pride, which perceives not that the condition appointed to man is to be ignorant and humble.Thus the Caliph Vathek, who, for the sake of empty pomp and forbidden power, had sullied himself with a thousand crimes, became a prey to grief without end, and remorse without mitigation…”
-
Fransiz sair Charles Cros'un dogum yildonumu (1 Ekim 1842)
Olumsuz dizeler suzmek vergidir bana
Dogruyu soyleyen sesime herkesler hayran.
Bu essiz gucumle ogunmek zaman zaman
Satin alinir sey degil parayla pulla.
Her seye dokundum: atese, kadinlara, elmalara;
Her seyi duydum: kisi, ilkbahari ve yazi;
Her seyi buldum: hicbir kapi duramadi karsimda.
Ama su talih, belki de kor Talih onun adi.
Oyalaniyorum bakip camekanlara
Iste eldivenler, iste cekler, iste mantarlar
Mutluluk hep alti sifirli sayilarin ardinda.
Yahu, degerlisin krallar, piskoposlar kadar
Albaylar, saymanlar ne ki senin yaninda
Ama ne havan, ne gunesin, ne karpuzlarin var.
https://2.bp.blogspot.com/-s7rmm_WYq.../s1600/cc1.jpg
Je sais faire des vers perpétuels. Les hommes
Sont ravis à ma voix qui dit la vérité.
La suprême raison dont j'ai, fier, hérité
Ne se payerait pas avec toutes les sommes.
J'ai tout touché : le feu, les femmes, et les pommes ;
J'ai tout senti : l'hiver, le printemps et l'été
J'ai tout trouvé, nul mur ne m'ayant arrêté.
Mais Chance, dis-moi donc de quel nom tu te nommes ?
Je me distrais à voir à travers les carreaux
Des boutiques, les gants, les truffes et les chèques
Où le bonheur est un suivi de six zéros.
Je m'étonne, valant bien les rois, les évêques,
Les colonels et les receveurs généraux
De n'avoir pas de l'eau, du soleil, des pastèques.
https://image.slidesharecdn.com/80-f...?cb=1375753650
eyaz kocaman bir duvar - ciplak mi ciplak
Uzerinde bir merdiven - yuksek mi yuksek
Duvar dibinde bir ciroz - kuru mu kuru
Bir herif geldi elleri - kirli mi kirli
Tutmus bir cekic bir civi - sivri mi sivri
Bir buyuk yumak da sicim - zorlu mu zorlu
Cikti merdivene derken - yuksek mi yuksek
Mihladi sivri civiyi - tak tak da tak tak
Duvarin ta tepesine - ciplak mi ciplak
Atti cekici elinden - dus Allahim dus
Takti sicimi civiye - uzun mu uzun
Asti ucuna cirozu - kuru mu kuru
Indi merdivenden tekrar - tikir da tikir
Sirtinda cekic merdiven - agir mi agir
Cekti gitti baska yere - uzak mu uzak
O gun bugundur cirozcuk - kuru mu kuru
Mezkur sicimi ucunda - uzun mu uzun
Nazikce sallanir durur - durur mu durur
Ben bu hikayeyi duzdum - basit mi basit
Kudursun bazi adamlar - ciddi mi ciddi
Ve gulsun diye cocuklar - kucuk mu kucuk
-
Ingiliz sosyalist, kadin haklari aktivisti, yazar, hatip, egitimci ve hayirsever Annie Besant'in dogu yildonumu (1 Ekim 1847)
"Prof Bain; 'Inancin gucu davranislara yansimasiyla olculur' diyor ve devam ediyor.'Karmaya inandiginiz vakit yasaminiz saf, guclu, sakin ve mutluluk verici olmak zorundadir. Sadece kendi eylemlerimiz bizi engeller, sadece kendi kendimize kostek olabiliriz. Insanlýk bir kez bu gerceði kabul ettiginde onlarin kurtulus gongu calmistir. Bilgelikle kazanilan bu gucunu ve bilgeligini sevgi ile kullanan bir ruh asla kendi dogasinin kolesi olmaz.' "
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
" 'The strength of a belief,' says Professor Bain, 'is measured by its influence on conduct, and belief in karma ought to make the life pure, strong, serene and glad. Only our own deeds can hinder us; only our own will can fetter us. Once let men recognize this truth, and the hour of their liberation has struck. Nature cannot enslave the soul that by wisdom has gained power, and uses both in love.' "
-
Amerikali cocuk kitaplari yazari Louisa May Alcott, Kucuk Kadinlar (Little Women - Piccole donne) romanini 1 Ekim 1868 tarihinde Amarika, Boston'da Roberts Brothers araciligiyla yayinladi.
Jo, halinin uzerine uzanmis, "Hediyesiz Noel olur mu hic?"diye soyleniyordu.
Meg, eskimis giysilerine bakarak icini cekti ve "Fakir olmak ne kotu!" dedi.
Kucuk Amy burnunu cekerek "Bazi kizlarin bir suru seyi varken bazilarinin hicbir seyinin olmamasi bana hic de adil gelmiyor," diye onlara katildi.
http://www.altinkitaplar.com.tr/stat...kadinlar-m.png
"Christmas won't be Christmas without any presents," grumbled Jo, lying on the rug.
"It's so dreadful to be poor!" sighed Meg, looking down at her old dress.
"I don't think it's fair for some girls to have plenty of pretty things, and other girls nothing at all," added little Amy, with an injured sniff.
-
Amerikali sair, antolog, elestirmen ve editor Louis Untermeyer’in dogum yildonumu (1 Ekim 1885)
https://pbs.twimg.com/media/ChFJc4qWkAAs-Xq.jpg
Unutur zihnim, fakat hatirlar kanim.
Orada, mantigin oyunu bittigi zaman
En karanlik odadaki son, ciliz kivilcim
Tutar asktan ve asiktan kalanlari toptan.
Sozcuklerin savasi, hicle sonuclanacak
Kendine karsi suren omurluk savasin;
O olu siyaha elbisesinden haykiracak
Kiraz kizili mercan silsilesinden daha azini anlatsin.
Nesi var ki zihnin, daha da surmesini umut eden?
Unutulmus siddetten yola koyulur kan,
El yordamiyla, sesindeki kirik hiddetten.
Yalnizca renk ve sessizliktir kalan.
Kalir bunlar, arastirir hayati damarlarinda
Bunlar, hayatin atesi yanarken icin icin;
Omuzlarindaki yildizlarla daglarin safaga
Yurudugunu ikinizin gordugu o gece icin;
Kendine cekerken onu, yatistirarak agrisini
Fiskiran kavaklarin tutuk fiskiyelerinde;
Notalar, sozcukler degil, bitmemis bir cumlenin yarisi;
Muzik, sessizlik. . . Iste bunlar kalacak geriye.
-
1 Ekim 1911
"Dun Alt-Neu Havrasi'ndaydim. Kol Nidre.27 Bir borsadakine benzer boguk mirildanmalar. Giriste bir kutu, uzerinde bir yazi: 'Sessiz bagislar, ofkeyi savar.' Kiliselerdeki gibi bir ic mekan. Uc zahit, anlasilan Dogu Yahudileri. Ucunun de ayaklarinda çorap. Dua kitaplarina egilerek cuppelerini baslarina cekmis, elden geldigince buzulup ufalmislar. Ikisi agliyor. Ayin gunu oldugu icin duygulandiklarindan mi? Birinin gözleri hastalikli anlasilan; kitaptan ayirdigi yuzunu hemen yine kitaba egmeden, katlanmis mendilini gozlerine soylece bastiriyor. Gercekte ya da pek teganni edilmiyor sozler, ama her sozun pesi sira, o sozun kil inceliginde orulusuyle olusan arabeskler uzaniyor. Butun üzerinde en ufak bir fikirden ve sagini solunu gorebilme olanagindan yoksun bir cocuk, kulaklarinda gurultu, kalabalik arasinda ite kaka ilerliyor ve kendisi de itilip kakiliyor. Asker gorunuslu biri tapinirken acele silkiniyor bazen; silkinisler insanda her sozcugun belki sacma, ama guclu bir sekilde vurgulanisi izlenimini uyandiriyor. Beri yandan, ses kollanip gozetiliyor;
zaten gurultu ortasinda ari duru ve etkili bir vurgulama saglanacak gibi degil. Aile uyeleriyle genelev sahibi. Pinkas Havrasi'nda bununla kiyaslanamayacak kadar guclu Yahudice bir hava icinde hissetmistim kendimi..."
https://m.media-amazon.com/images/I/...2L._SL500_.jpg
1. Oktober 1911
"Altneusynagoge gestern. Kolnidre. Gedämpftes Börsengemurmel. Im Vorraum Büchse mit der Aufschrift: "Milde Gaben im Stillen, besänftigen den Unwillen. " Kirchenmäßiges Innere. Drei fromme offenbar östliche Juden. In Socken. Über das Gebetbuch gebeugt, den Gebetmantel über den Kopf gezogen, möglichst klein geworden. Zwei weinen, nur vom Feiertag gerührt? Einer hat vielleicht nur wehe Augen, an die er das noch gefaltete Sacktuch flüchtig legt, um das Gesicht gleich wieder nahe an den Text zu halten. Nicht eigentlich oder hauptsächlich wird das Wort gesungen, aber hinter dem Wort her werden Arabesken gezogen aus dem haardünn weitergesponnenem Wort. Der kleine Junge, der ohne die geringste Vorstellung des Ganzen und ohne Orientierungsmöglichkeit, den Lärm in den Ohren, sich zwischen den gedrängten Leuten hinschiebt und geschoben wird. Der scheinbare Commis, der sich beim Beten rasch schüttelt, was nur als Versuch einer möglichst starken, wenn auch vielleicht unverständigen Betonung jedes Wortes zu verstehen ist, wobei die Stimme geschont wird, die überdies in dem Lärm eine klare große Betonung nicht zustande brächte. Die Familie des Bordellbesitzers. In der Pinkassynagoge war ich unvergleichlich stärker vom Judentum hergenommen..."
-
-
-
Il Postino (Postaci) filminde Pablo Neruda karakterini canlandiran Fransiz aktor (Philippe Pierre Fernand Noiret) Philippe Noiret'nin dogum yildonumu (1 Ekim 1930)
https://78.media.tumblr.com/560b2c29...d7lko1_400.gif
https://78.media.tumblr.com/23345a86...d7lko1_400.gif
https://www.youtube.com/watch?v=FEwWhoERAyg
-
-
Alman arastirmaci gazeteci ve yazar Gunter Wallraff’in dogum gunu (1 Ekim 1942)
“Seriflerden biri, bir vardiya sonu arkadaslari oteki vardiyaya zorlarken ben de oradayim. Hukuk dilinde buna -zor kullanmak- derler; cezalandirilmasi gereken bir santaj bu. Vardiya sonrasi, minubusle toplanma yerimize goturuluyoruz. Bitmisiz hepimiz de. Arabanin icinde dalip gidenler var yorgunluktan. Ustabasilardan biri minubusu durduruyor. Havadan sudan soz edermiscesine: '’Calismaya devam!’ diyor; ‘Cift vardiiya bugun!’ Kimimiz itiraz ediyor. Eve gitmek isteyenler, gitmesi gerekenler var. Canlari cikmis, besbelli. Ustabasi orali degil. Thyssen'den emir var. Bir vardiya daha calisilacak. Mutlaka eve gitmesi gereken Cezayirli isci T., oracikta isten atiliyor. Minubusten zorla indirilip yolun ortasinda birakiyorlar. Ne hali varsa gorsunmus.” En Alttakiler
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Als uns der Sheriff regelrecht zwingt — juristisch erfüllt es den Tatbestand der Nötigung —, wieder mal , eine Doppelschicht zu machen. Wir werden gerade im Bus zum Sammelplatz gefahren. Wir sind fix und fertig. Einige sind im Sitzen schon eingeschlafen, als der Vorarbeiter unseren Bus stoppt und mehr beiläufig sagt: ‘Es wird weitergearbeitet! Doppelschicht!’ Einige protestieren, müssen, wollen nach Hause, sind total ka¬ putt. Es wird ihnen klargemacht, Thyssen verlangt das, es wird wei¬ tergearbeitet. Der algerische Kollege T., der unbedingt nach Hause muß, wird auf der Stelle entlassen. Er wird aus dem Bus ‘rausgeholt und auf die Straße gesetzt. Er kann sehen, wo er bleibt.”
“Remmert'in Sanayi Temizlik Isleri Komandit Sirketi'nde calisan 36 yabancinin durumu daha da kotu. Remmert'in adami olarak Mannesmann'a devredilen bir Turk arkadasimiz, nasil yanlis vaadlerde bulunuldugunu anlatiyor: ‘Ise baslarken bize gunde 20 tondan fazla yakmayi becerirseniz, her fazladan ton icin ayrica iki mark zam verecegiz,' dediler. Biz de olanca gucumuzle giristik ise. Ayin sonunda fazladan 1600 ton atik yakmistik. Uc bin iki yuz mark ederdi. Sekiz Turk, uc de Alman'dik. Hepimize ayrica ucer yuz mark ek ucret odemeleri gerekirdi. Fazladan tek kurus vermedi Remmert.”
https://m.media-amazon.com/images/M/...0,1200_AL_.jpg
“Die 36 Ausländer bei Remmerts »Industriereinigung GmbH sind noch schlechter dran. Ein Türke, der für Remmert bei Mannesmann arbeiten mußte, berichtet, daß der Betriebsleiter die Arbeiter mit falschen Versprechungen zu höheren Leistungen anspornt: ‘Man hat uns gesagt, wenn ihr mehr als 20 Tonnen am Tag brennt, dann zahlen wir euch für jede weitere Ton¬ne 2 Mark zusätzlich.’ Wir haben dann besonders reingehauen, und am Monatsende hatten wir 1600 Tonnen zusätzlich gebrannt, das wären 3200 Mark gewesen. Für jeden Brenner, wir waren da acht türkische Kollegen und drei deutsche, hätte es knapp 300 Mark mehr geben müssen. Tatsächlich hat uns der Remmert aber keinen Pfennig extra bezahlt.”
-
-
Amerikali roman ve kisa oyku yazari William Timothy ‘Tim’ O'Brien’in dogum gunu (1 Ekim 1946)
"Serttiler.
“Olebilecek adamlarin butun duygusal yukunu tasirlardi. Elem, dehset, sevgi, ozlem — soyut seylerdi bunlar, fakat soyut seylerin de somut bir agirligi vardi. Utanc verici anilar tasirlardi. Zor zaptedilen korkakliklarinin ortak sirrini tasirlardi, kacma veya donup kalma ya da gizlenme icgudusu ve pek cok acidan yuklerin en agiriydi bu, cunku hicbir zaman sirtindan indiremezdin, mukemmel bir denge ve durus gerektirirdi. Onurlarini tasirlardi. Bir askerin en buyuk utancini tasirlardi, yuz kizarikligini. Oldurur ve olurlerdi. Cunku bunu yapmasalar utanirlardi. Savasta bu yuzden vardilardi zaten, olumlu hicbir sey yoktu, ne dus, ne gorkem, ne de onur; onursuzlugun yuz kizarikligi olmasin yeter ki. Utanctan olmemek icin olurlerdi."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“They were tough.
They carried all the emotional baggage of men who might die. Grief, terror, love, longing— these were intangibles, but the intangibles had their own mass and specific gravity, they had tangible weight. They carried shameful memories. They carried the common secret of cowardice barely restrained, the instinct to run or freeze or hide, and in many respects this was the heaviest burden of all, for it could never be put down, it required perfect balance and perfect posture. They carried their reputations. They carried the soldier’s greatest fear, which was the fear of blushing. Men killed, and died, because they were embarrassed not to. It was what had brought them to the war in the first place, nothing positive, no dreams of glory or honor, just to avoid the blush of dishonor. They died so as not to die of embarrassment.“
-
-
Teksas Katliami (The Texas Chain Saw Massacre), 1 Ekim 1974'de yonetmen Tobe Hooper'in memleketi Austin, Texas'ta gosterime girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...zNDI@._V1_.jpg
-
Amerikali punk rock grubu Ramones, 8.studyo albumu Too Tough to Die’yi 1 Ekim 1984’de Sire, Beggars Banquet etiketleriyle piyasaya surdu.
http://www.postpostmoderndad.com/wp-...ugh-to-die.jpg
-
Irlandali rock grubu U2, 4.studyo albumu The Unforgettable Fire’i 1 Ekim 1984’de Island etiketiyle piyasaya surdu.
https://2.bp.blogspot.com/-RwZXi9Cpf...1600/Cover.jpg
-
Amerikali yazar Elwyn Brooks White’in olum yildonumu (1 Ekim 1985)
Elwyn Brooks White'in insanliga karsi umudunu yitirmis olan Mr. Nadeau'ya yazdigi mektup:
Sevgili Mr. Nadeau:
Namuslu bir adam, sefkatli bir kadin oldugu surece, bu duygular bulasici sekilde yayilir ve sahne issizlasmaz. Umut kotu gunlerde bize kalan tek seydir. Duzene ve azme bir katki olarak pazar sabahi kalkmali ve saati kurmaliyim.
Denizcilerin hava durumu hakkinda bir deyimi vardir: hava harika bir blofcu derler. Sanirim ayni sey bizim insan toplulugumuz icin de dogru, gidisat karanlik gorunebilir, sonra bulutlarin aralanmaya basladigi gorulur ve her sey, bazen oldukca aniden, degisir. Insan irkinin, bu gezegende tuhaf bir karmasaya yol actigi oldukca aciktir. Ama belki de bir insan olarak, sartlar uygun oldugunda uzun bir suredir derinlerde filizlenmeyi bekleyen iyilik tohumlarini barindirmaktayizdir. Insanin meraki, onun insafsizligi, onun yaraticiligi, onun marifeti, onun derin bir sikintinin icine dogru cekilmesine neden olmustur. Biz sadece bu ayni ozelliklerin kendi yolunu penceleri ile acmasinda ona olanak saglayacagina dair umut edebiliriz.
Sapkana saril. Umuduna saril. Ve saati kur cunku yarin baska bir gundur her zaman.
Ictenlikle,
E. B. White
https://i0.wp.com/www.brainpickings....pg?w=680&ssl=1
Dear Mr. Nadeau:
As long as there is one upright man, as long as there is one compassionate woman, the contagion may spread and the scene is not desolate. Hope is the thing that is left to us, in a bad time. I shall get up Sunday morning and wind the clock, as a contribution to order and steadfastness.
Sailors have an expression about the weather: they say, the weather is a great bluffer. I guess the same is true of our human society — things can look dark, then a break shows in the clouds, and all is changed, sometimes rather suddenly. It is quite obvious that the human race has made a queer mess of life on this planet. But as a people we probably harbor seeds of goodness that have lain for a long time waiting to sprout when the conditions are right. Man’s curiosity, his relentlessness, his inventiveness, his ingenuity have led him into deep trouble. We can only hope that these same traits will enable him to claw his way out.
Hang on to your hat. Hang on to your hope. And wind the clock, for tomorrow is another day.
Sincerely,
E. B. White
-
Ingiliz roman yazari Roald Dahl, Matilda romanini 1 Ekim 1988'de Londra'da Jonathan Cape araciligiyla yayinladi.
"...'Peki ama bu sizin ilginizi cekmiyor mu?' dedi Bayan Honey, 'yani bes yasindaki kucuk bir cocugun, Dickens ve Hemingway'in buyukler icin yazdigi uzun romanlari okumasi? Bu sizi cok heyecanlandirmiyor mu?'
'Hayir,' dedi anne. 'Okumaktan benzi solmus kizlardan hoslanmam. Bir kiz cocugu kendisini cekici kilma konusunda kafa yormali ki ileride iyi bir koca bulabilsin. Gorunum, kitaplardan daha onemlidir, Bayan Hunky...' "
https://www.easons.com/globalassets/...0141365466.jpg
"...'But does it not intrigue you,' Miss Honey said, 'that a little five-year-old child is reading long adult novels by Dickens and Hemingway? Doesn't that make you jump up and down with excitement?'
'Not particularly,' the mother said. 'I'm not in favour of blue-stocking girls. A girl should think about making herself look attractive so she can get a good husband later on. Looks is more important than books, Miss Hunky...' "
-
1 Akademi, 1 Golden Globe ve 1 BAFTA Odullu Amerikali aktris, yonetmen ve sarkici (Brianne Sidonie Desaulniers) Brie Larson'in dogum gunu (1 Ekim 1989)
https://i.redd.it/11w3opr271w21.jpg
https://media0.giphy.com/media/l0Hlw...gtws/giphy.gif
-
Ingiliz heavy metal grubu Iron Maiden, 8.studyo albumu No Prayer for the Dying’i 1 Ekim 1990’da EMI ve Epic (Amerika) etiketleriyle piyasaya surdu.
https://img.discogs.com/JDD-xAmkQlQy...33155.jpeg.jpg
-
Amerikali alternative rock ve grunge grubu Nirvana, canli albumu From the Muddy Banks of the Wishkah’i 1 Ekim 1996’da DGC etiketiyle piyasaya surdu.
https://lastfm-img2.akamaized.net/i/...fb0c438ba111cf