-
Fransiz ressam Henri Joseph Constant Dutilleux'nun dogum yildonumu (5 Ekim 1807)
Vue de la rue de Crambious, près de Fleurbaix, 1854
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._Crambioux.jpg
Effet de neige, 1865
https://upload.wikimedia.org/wikiped...t_de_neige.jpg
-
Alman ressam Joseph Wenglein'in dogum yildonumu (5 Ekim 1845)
Kalksteinsammlerinnen im Isarbett bei Tölz, 1883
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ett_-_1883.JPG
Im Ampermoos, 1910
https://upload.wikimedia.org/wikiped...oos_ca1910.jpg
-
Fransiz ressam Édouard Detaille'in dogum yildonumu (5 Ekim 1848)
Chorus Of The Fourth Infantry Battalion At Tsarskoe Selo, 1889
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rskoe_Selo.jpg
Officer and bugler from a Cuirassier Regiment in front of a Country House, 1897
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ntry_House.jpg
-
Amerikali ressam Thomas Pollock Anshutz'un dogum yildonumu (5 Ekim 1851)
The Ironworkers' Noontime, 1880
https://upload.wikimedia.org/wikiped...s_Noontime.jpg
Checker Players, circa 1895
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Art_Museum.jpg
-
Sinemanin temellerini atan Fransiz Lumière kardeslerden Louis Jean Lumière'in dogum yildonumu (5 Ekim 1864)
https://amp.agoravox.fr/local/cache-...6236-bfbfe.jpg
https://upload.wikimedia.org/wikiped...mi%C3%A8re.jpg
-
Italyan ressam Benvenuto Benvenuti'nin dogum yildonumu (5 Ekim 1881)
Villa al mare, 1911
https://www.artribune.com/wp-content...ni-Fattori.jpg
Calafuria, 1920
https://www.museofattori.livorno.it/...-1073x1400.jpg
-
Ingiliz ressam Maxwell Ashby Armfield'in dogum yildonumu (5 Ekim 1881)
Faustine 1900 - 1904
http://3.bp.blogspot.com/_0n9IExEpmh...0/Faustine.jpg
Oh! Willo! Willo! Willo!, 1902
https://www.tate.org.uk/art/images/w.../T01902_10.jpg
-
5 Ekim 1911
"Birkac gunden sonra ilk kez icimde yine o tedirginlik duygusu; hatta bu yazi karsisinda bile kaybolmuyor. Odaya girip elinde kitapla masaya oturan kizkardesime karsi duydugum muthis ofke. Bu ofkeyi aciga vurmak icin ilk kucuk firsati kollayis. Derken kizkardesim, zarfindan cikardigi bir kartvizitle dislerini kurcaliyor. Kafamin icinde yogun bir duman bulutu birakarak dagilip giden ofke; ardindan hafifleme ve bir guven duygusu; yeniden yazmaya koyuluyorum.
Dun aksam Cafe Savoy'da. Yahudi oyunculardan bir topluluk. Erkek rolune cikan Bayan Klug. Kaftan giymis, ayaginda kisa ve siyah bir pantolon, beyaz coraplar, uzerinde siyah bir cepken, cepkenin altinda ince ve beyaz yun bir gömlek; boynun on kisminda bir iplik dugmeyle tutturulan gomlek, genis ve bol bir sivri yakaya donuserek arkaya devriliyor. Basinda kadin saclarini orten, ama baska bakimdan da gerekli olan ve bir esini kocasinin giydigi koyu renk bir bere; berenin uzerinde kenarlari hayli yukari kivrilmis yumusak ve siyah kocaman bir sapka.- Kadinla kocasinin boyle bir kilikla hangi kisileri canlandirdigini dogrusu bildigim yok. Bu konudaki bilgisizligimi itirafa pek yanasmayacagim birine kimleri canlandirdigini aciklayacak olsam, Yahudi cemaatinin hizmetinde calisan kimseler diyebilirdim; bir tapinangin bakimiyla gorevlendirilmis, cemaatin kendilerine hosgoruyle davrandigi miskin insanlar; dinsel nedenlerden dolayi nasilsa baskalarina ustun tutulan dilenciler; cemaatle baglari koptugu icin, ozellikle hu nedenden cemaat yasaminin orta noktasina pek yakin bulunan, sagda solda casuslar gibi dolastiklari icin de bir suru ilahi bilen, butun cemaat uyelerinin durumlarini avuclarinin ici gibi goren, ama is hayatiyla iliskilerinin tumuyle kopuklugundan dolayi bilgilerini nerede kullanacaklarini kestiremeyen insanlar; salt din icinde yasayan, ama hic zahmete girmeksizin, anlamadan ve yakinmadan bu yasami surduren katiksiz Yahudiler."
https://m.media-amazon.com/images/I/...2L._SL500_.jpg
5. Oktober 1911
"Zum erstenmal seit einigen Tagen wieder Unruhe selbst vor diesem Schreiben. Wut über meine Schwester, die ins Zimmer kommt und sich mit einem Buch zum Tisch setzt; Abwarten der nächsten kleinen Gelegenheit zum Losgehn dieser Wut. Endlich nimmt sie eine Visitkarte vom Behälter und stochert mit ihr zwischen den Zähnen herum. Mit abfahrender Wut, von der mir nur ein scharfer Dampf im Kopf zurückbleibt, und beginnender Erleichterung und Zuversicht fange ich zu schreiben an.
Gestern abend Cafe Savoy. Jüdische Gesellschaft – Frau Klug "Herrenimitatorin". Im Kaftan kurzen schwarzen Hosen, weißen Strümpfen, einem aus der schwarzen Weste steigenden dünnwolligem weißen Hemd, das vorn am Hals von einem Zwirnknopf gehalten ist und dann in einen breiten, losen, langauslaufenden Kragen umschlägt. Auf dem Kopf, das Frauenhaar umfassend, aber auch sonst nötig und von ihrem Mann auch getragen, ein dunkles randloses Käppchen, darüber ein großer weicher schwarzer Hut mit hochaufgebogenem Rand. – Eigentlich weiß ich nicht, was für Personen das sind, die sie und ihr Mann darstellt. Wollte ich sie jemandem erklären, dem ich meine Unwissenheit nicht eingestehen will, würde ich sehn, daß ich sie für Gemeindediener halte, für Angestellte des Tempels, bekannte Faulenzer, mit denen sich die Gemeinde abgefunden hat, irgendwie aus religiösen Gründen bevorzugte Schnorrer, Leute, die infolge ihrer abgesonderten Stellung gerade ganz nahe am Mittelpunkt des Gemeindelebens sind, infolge ihres nutzlosen aufpasserischen Herumziehns viele Lieder kennen, die Verhältnisse aller Gemeindemitglieder genau durchschauen aber infolge ihrer Beziehungslosigkeit zum Berufsleben nichts mit diesen Kenntnissen anzufangen wissen, Leute, die in einer besonders reinen Form Juden sind, weil sie nur in der Religion aber ohne Mühe, Verständnis und Jammer in ihr leben."
-
Irlandali yazar, oyun yazari ve hiciv ustasi (Brian O'Nolan) Flann O'Brien’in dogum yildonumu (5 Ekim 1911)
“Bir kitabin tek bir baslangici ve tek bir sonu olmasi hemfikir oldugum bir sey degildi. Iyi bir kitabin birbirinden tamamen farkli ve sadece yazarin ongorusunde birbiriyle iliskili uc ayri baslangici ve hatta tam da bu sebepten yuz farkli sonu olabilirdi.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“One beginning and one ending for a book was a thing I did not agree with. A good book may have three openings entirely dissimilar and inter-related only in the prescience of the author, or for that matter one hundred times as many endings.”
"Cocuklar icinde buyudukleri kotu cevrenin etkisiyle kirleniyor ve ********lere, suclulara ve gaddar insanlara donusuyorlardi. Kotuluk, ona gore, bilinen butun illetlerin en bulasici olaniydi. Bir hirsizi durust insanlarin arasina koy, er ya da gec adamcagizin saatini yurutuverirler.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“They grew up to be polluted by their foul environment and transformed — was not the word a feeble one! — into bawds and crimmals and harpies. Evil, it seemed to him, was the most contagious of all known diseases. Put a thief among honest men and they will eventually relieve him of his watch.”
-
Alman ressam Hans von Bartels'in olum yildonumu (5 Ekim 1913)
Two Girls in the Sand Dunes, 1898
https://upload.wikimedia.org/wikiped...es%2C_1898.jpg
Interieur mit Fischerfrauen und Kindern, 1908
https://upload.wikimedia.org/wikiped...nd_Kindern.jpg
-
Macar roman yazari Magda Szabó’nun dogum yildonumu (5 Ekim 1917)
“Hic kimseyi cilginca sevmeyin cunku kaybedersiniz, er ya da gec. En iyisi asla hic kimseyi sevmemek cunku o zaman hic kimsenizi parcalamazlar ve siz de hicbir vagondan asagi atlamazsiniz.”
https://images.gr-assets.com/books/1...69l/497499.jpg
“It is better not to love anyone, because then no-one you care about will get butchered, and you won’t end up jumping out of wagons.”
“Ben sana aittim ama sen benim degildin; kollarimin arasindayken bile benden uzaksin. Bazi geceler seni sarsarak uyandirip parolayi zorla agzindan almak, sana kavusmak icin nereye gitmem gerektigini nihayet soyletmek gelirdi icimden.” Iza’nin Sarkisi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“I who was yours; you were never mine, you were distant from me even when you were in my arms. Sometimes at night I wanted to wake you from your sleep and shout, say the word that would allow you to be yourself, the word that would save you and tell me where to start looking for you so I might find you.”
-
Italyan ressam Alberto Sughi'nin dogum yildonumu (5 Ekim 1928)
Ragazza sul divano (Girl on the Couch)
http://www.museumsyndicate.com/images/4/30855.jpg
Viaggio di notte, 1955
http://www.albertosughi.com/f_html/428_a.jpg
Teatro d'Italia, 1984
http://www.albertosughi.com/f_html/132_a.jpg
-
Cek tiyatro yazari, dusunce adami, Cekoslavakya eski Devlet Baskani Vaclav Havel,’in dogum yildonumu (5 Ekim 1936)
“Beni sevdigine inaniyorum! Senin sevme yeteneginden yoksun biri olabilecegine inanmiyorum! Sevgimle, senin icinde sevgi uyandiramayacagima inanmiyorum! Ben yalnizca senin iyiligini istiyorum! Sevmeyen bir insan, yarim insan sayilir. Kendi ozbenligimizi, ancak karsimizdaki kisi sayesinde kazaniriz.”
https://images.gr-assets.com/books/1...l/27163466.jpg
“I believe you do love me! I don’t believe that you are incapable of love! Idon’t believe that my love is incapable of awakening love even in you! I’mon your side. Without love no one is a complete person! We only achieve anidentity through the person next to us!”
“Iliskimize bir ad bulmaya calisman ve konumunu kurumlastirmak icin bitmek tukenmek bilmeyen cabalarin. Kendi alanini koruma bicimin ve bu alani, belli etmeden, ama surekli olarak genisletmeye calisman. Bunlar uzerinde hep tartisma geregi duyman. Butun bunlar ben de bir korunma istegi uyandiriyor. Cekingenligimle,asiri dikkatimle, belki biraz igneleyici tavrimla, bilincaltimda yatan senden etkilenme ve hatta benligimin somurgelestirilmesi korkusunu bastirmaya calisiyor gibiyim. Bu davranislarim yuzunden kendimi SIK SIK sucluyor degilim, ama bunlari engellemeye gucum yetmiyor.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Your ceaseless effort to give a name to our relationship, to make yourstatus somehow official, and the way you defend your territory while quietly but relentlessly trying to enlarge it – the way you have to discuss it endlessly– all that, quite naturally, makes me defensive. By my reserve, by wariness,perhaps even by a mild cynicism, I have been compensating for a subconscious fear of being manipulated, if not actually colonized – Ireproach myself bitterly for my behaviour but I can’t overcome it.”
-
Avusturyali ressam (Franz Josef Karl Edler von Matsch) Franz Matsch'in olum yildonumu (5 Ekim 1942)
The Triumph of Achilles, 1892
https://upload.wikimedia.org/wikiped...8859760%29.jpg
Franziskus (In Die Kunst für alle, 1907)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Franziskus.jpg
-
Ingiliz roman ve oyun yazari, sair, librettist Sir Michael Andrew Bridge Morpurgo'nun dogum yildonumu (5 Ekim 1943)
https://pbs.twimg.com/media/EF0QGDIX...name=4096x4096
"Su koca alayda tek akli basinda adam benim. Aslinda deli olanlar digerleri ama bunun farkinda degiller. Savasiyorlar ama neden savastiklarini bilmiyorlar. Bu delilik degil mi? Bir insan nasil olur da baska bir insani oldurur, ama sebebini tam olarak bilmez? Farkli renk uniforma giymek ve farkli diller konusmak yeterli bir neden mi yani? Bir de bana deli diyorlar! Su karanlik savasta gordugum tek mantikli yaratiklar sizlersiniz ve tipki benim gibi, burada bulunmanizin sebebi zorla getirilmis olmak. Eger biraz cesaretim olsaydi -ama yok- bu yolda gitmeye devam eder ve bir daha arkamiza bakmazdik. Fakat o zaman beni yakalayip vururlar ve karim, cocuklarim, annem ve babam sonsuza dek bunun utanciyla yasardi. Bu yuzden ben de bu savasa 'yasli kacik Friedrich' olarak devam edecegim ki bir gun Schleiden'e geri donup icinde bulundugumuz bu kesmekes baslamadan once, herkesin tanidigi ve saygi duydugu Kasap Friedrich olabileyim."
https://imageserver.kitapyurdu.com/s...termarked=true
"I am the only sane man in the regiment. It’s the others that are mad, but they don’t know it. They fight a war and they don’t know what for. Isn’t that crazy? How can one man kill another and not really know the reason why he does it, except that the other man wears a different colour uniform and speaks a different language? And it’s me they call mad! You two are the only rational creatures I’ve met in this benighted war, and like me the onlyreason you’re here is because you were brought here. If I had the courage – and I haven’t – we’d takeoff down this road and never come back. But then they’d shoot me when they caught me and my wifeand my children and my mother and my father would have the shame of it on them for ever. As it is,I’m going to live out this war as “mad old Friedrich”, so that I can return again to Schleiden andbecome Butcher Friedrich that everyone knew and respected before all this mess began."
-
-
Ingiliz biyografi yazari, roman yazari ve elestirmen Peter Ackroyd’un dogum gunu (5 Ekim 1949)
“Ben kafasiz Platon'um. Bana artik boyle sesleniyorlar. Biraz hak vermek lazim belki de. Size her zaman kendinizi bilmeniz gerektigini ogrettim. Ben de bu yuzden kendi icime baktim ve her zaman hakli olmadigimin farkina vardim. Hatalar yapiyorum. Hakikate dogru tokezleyerek gidiyorum. Bakin. Iste takilip tokezledigim taslardan biri. Yine de benim gibi tas kafali degil. Etrafa sacilmis taslardan biri degil. Akilli bir tas. Yanlarina kazinmis isaretleri goruyor musunuz? Eski insanlar bunun gibi taslara zar derdi. Bunu gelirken yanimda getirdim -nereden oldugunu biliyorsunuz. - Atalarimizin yaptigi gibi yapalim mi? Tasi atin. Simdi tekrar atin. Neden farkli yanlarin ustte kaldigini bana soyleyebilecek olaniniz var mi? Ucuncu atista hangi yaninin gizli kalacaginiý ongorebilen var mi? Elbette yok. Iste bu yuzden tokezliyorum. Iste bu yuzden durup dusunuyorum. Diyelim ki yuz, hatta bin atistan sonra bile hangi tarafin ustte kalacagindan emin olamiyoruz. Bu endisenin bizim kendi hayatlarimizi etkilemeye baslayacagindan suphe edebilir miyiz? Bu kucuk tas her seferinde ayagimizi celecekken, insana ait kesinlikten neden bahsederiz? Belki yine kafasizlik ediyorumdur. Belki de etmiyorumdur.” Platon Gunlukleri
https://images-na.ssl-images-amazon....1WwSo6ky5L.jpg
“I am Plato the witless. That is What they call me now. Perhaps there Is some justice there. I have always taught that you must know yourself. That is why I have looked into myself, too, and I realise I am not always right. I make mistakes. I stumble towards the truth. Look. Here is one of the stones I stumbled upon. It is not a witless Stone like me, however. It is not one of the Stones scattered around us. It is a witty stone. Do you see the marks carved upon its sides? Stones such as this were known to the ancients as dice. I brought it back with me from—you know where. Shall we follow the pattern of our ancestors? Roll the Stone. Now roll it again. Can any of you tell me why different sides appeared? Can anyone predict which side will be hidden on the third roll? Of course you cannot. That is why I stumble. That is why I stop and think. Let us suppose that after a hundred, or even a thousand, throws we could still not be sure which side it would turn upon. Can we doubt that the anxiety would begin to affect our own lives? Why do we speak of human certainty, when this little stone will always trip us up? Perhaps I am being witless again. Perhaps not.”
-
Irlandali sarkici-soz yazari, yazar, politik aktivist ve aktor (Sir Robert Frederick Zenon Geldof) Bob Geldof'un dogum gunu (5 Ekim 1951)
https://static.spin.com/files/2015/0...er-640x437.jpg
-
Ingiliz yazar, yonetmen, ressam ve yapimci Clive Barker’in dogum gunu (5 Ekim 1952)
— Yalnizca senin istemedigin gunleri aldim ben,’ diye karsi cikti Hood. ‘Yagmurlu gunleri. Gri gunleri. Gecip gitmesini diledigin gunleri. Suc bunun neresinde?’
— Neler kaybettigimin farkinda degildim,’ diye karsi cikti Harvey de.
— Ah!’ dedi Hood, yumusak bir sesle. ‘Hep boyle olmaz mi zaten? Elimizdekilerin degerini ancak onlari yitirdikten sonra anlariz. Ama giden gitmistir, Harvey Swick!’ Zamanin Hirsizi
https://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/...00069858-1.jpg
— I only took the days you didn’t want,’ Hood protested. ‘The rainy days. The gray days. The days you wished away. Where’s the crime in that?’
— I didn’t know what I was losing,’ Harvey protested.
— Ah,’ said Hood softly, ‘but isn’t that always the way of it? Things slip from your fingers and when they're gone you regret it. But gone is gone, Harvey Swick.’
“Cehennem, her kusak tarafindan farkli bicimde hayal edilir. Arazisinde tuhafliklar aranir ve taze bir kalipla yeniden bicimlendirilir; dehsetleri incelenir ve gerekiyorsa, gunun vahset ortamina uydurulur, mimarisi modern lanetlileri soke etmek icin tekrar tasarimlanir. Daha eski bir cagda Pandemonium -Cehennem'in ilk sehri- bir lav daginin tepesinde dururdu ve surlarinda dusmus melekleri cagirmak icin isaret isiklari yanardi. Simdiyse boyle sahneler Hollywood'a ait. Cehennem baska bir yerde duruyor. Simsegin, alev cukurlarinin bulunmadigi bir yerde.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Hell is reimagined by each generation. Its terrain is surveyed for absurdities and remade and, if necessary, reinvented to suit the current climate of atrocity; its architecture is redesigned to appall the eye of the modern damned. In an earlier age Pandemonium - the first city of Hell - stood on a lava mountain while lighting tore the clouds above it and beacons burned on its walls to summon the fallen angels. Now, such spectacle belongs to Hollywood. Hell stands transposed. No lightning, no pits of fire."
-
Charlton Heston, Yul Brynner ve Anne Baxter’in rol aldigi macera-drama On Emir (The Ten Commandments - I dieci comandamenti), 5 Ekim 1956’da Amerika’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...2,1000_AL_.jpg
-
Truman Capote'nin ayni isimli romanindan uyarlanan, Audrey Hepburn, George Peppard, Patricia Neal'in rol aldigi Tiffany'de Kahvalti (Breakfast at Tiffany's - Colazione da Tiffany) 5 Ekim 1961 tarihinde New York’ta gosterime girdi.
"Bu hayatta zengin ve unlu bir kisi olmayi istemezdim demiyorum. Bu benim planlarimda var ve gunun birinde bunu basaracagimi da umuyorum. Fakat oyle olsa bile, benligimin pesim sira gelmesini isterdim. Guzel bir sabah uyanip da Tiffany'de kahvalti ettigim zaman bile yine kendim olmak isterdim."
https://pbs.twimg.com/media/DLYEqmGX0AAqA_H.jpg
"I don't mean I'd mind being rich and famous. That's very much on my schedule, and someday I'll try to get around to it; but if it happens, I'd like to have my ego tagging along. I want to still be me when I wake up one fine morning and have breakfast at Tiffany's."
https://media.giphy.com/media/3ZmkCUNDVet8s/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/qeMbj4CjaRgf6/giphy.gif
-
Sean Connery, Ursula Andress ve Bernard Lee’nin rol aldigi ilk James Bond filmi Doktor No, 5 Ekim 1962’de Londra’da gosterime girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...9,1000_AL_.jpg
-
The Beatles, ilk cikis single’i Love Me Do’yu 5 Ekim 1962’de Parlophone etiketiyle Ingiltere’de yayinladi.
https://www.beatlesbible.com/wp/medi...do-960x949.jpg
-
Ingiliz rock grubu Led Zeppelin, Led Zeppelin III albumunu 5 Ekim 1970’de Atlantic Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://consequenceofsound.net/wp-co...ality=80&w=807
-
Elton John, 7.studyo albumu Goodbye Yellow Brick Road’u 5 Ekim 1973’de MCA (Amerika) ve DJM (Ingiltere) etiketleriyle piyasaya surdu.
https://images-na.ssl-images-amazon....L._SL1400_.jpg
-
-
Ingiliz heavy metal grubu Saxon, 4.studyo albumu Denim and Leather’i 5 Ekim 1981’de Carrere etiketiyle piyasaya surdu.
http://ungtro.com/wp-content/uploads...nd-Leather.jpg
-
Ingiliz hard rock grubu Def Leppard, fantasitk derleme albumu Retro Active'i 5 Ekim 1993'de Mercury etiketiyle piyasaya surdu.
https://images-na.ssl-images-amazon....L._SL1400_.jpg
-
Ingiliz sair Seamus Heaney, 5 Ekim 1995 tarihinde ‘Her gun olan mucizeler ve yasayan gecmisle yukselttigi, calismalarinin lirik guzelligi ve etik derinligi gerekcesiyle Nobel Edebiyat Odulunu kazandi.
https://c1.thejournal.ie/media/2013/...-2-752x501.jpg
-
George Clooney, Tilda Swinton ve Tom Wilkinson’in rol aldigi suc-gizem-drama Avukat (Michael Clayton), 5 Ekim 2007’de Amerika, Kanada(Toronto) ve Italya’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...8,1000_AL_.jpg
-
Fransiz yazar Bernard Charles Henri Clavel'in olum yildonumu (45 Ekim 2010)
"Romanci olmak yalnizca yazmayi bilmek demek degildir. Cunku demir gibi yetenek de islendigi surece gelisir. Ancak demir yoksa istediginiz kadar orsu dovun yalnizca ses cikarir, guzel bir demir nesne elde edemezsiniz. Romancinin anlatacak konulari, oykuleri, yasam verecek kisileri, tek kelimeyle okura sunacak bir dunyasi olmalidir. Insanlarin bir gunden otekine yazar olacaklarini dusunerek konuya ciddi olmayan bir bicimde yaklasmalari beni son derece uzuyor. [...] Bu meslekle digerleri arasindaki fark, yazarligin tek basina ogrenilecek bir ugrasi olmasidir."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Etre romancier, ce n'est pas seulement savoir écrire, le talent peut se forger à force de travail. Mais que voulez-vous forger si vous n'avez pas de fer? Vous pouvez toujours battre l'enclume, ça fera une jolie musique, ça ne donnera jamais une pièce de ferronnerie. Pour être romancier, il faut avoir des sujets, des histoires à raconter, des personnages à faire vivre; en un mot: il faut porter un monde. Ce qui me chagrine surtout, c'est la légèreté avec laquelle chacun se dit un matin qu'il va devenir romancier du jour au lendemain. [...] La différence entre ce métier et les autres, c'est qu'il faut fatalement l'apprendre seul."
-
Amerikali girisimci, is adami ve Apple Computer, Inc.'in kurucu ortaklarinda Steve (Paul) Jobs’in olum yildonumu (5 Ekim 2011)
http://emilysquotes.com/wp-content/u...our-heart..jpg
“Bir gun gercekten oleceginizi bilmek, bir seyleri kaybedeceginiz fikrinden uzaklasmanin en kolay yolu. Zaten gercek anlamda bir seye sahip degilsiniz. Yani kalbinizden geceni takip etmemek icin hicbir sebebiniz yok.”
https://www.azquotes.com/picture-quo...s-14-71-51.jpg
“Isiniz, her zaman hayatinizin buyuk bir kismini dolduracaktir. O nedenle, hayattan tat almanin tek yolu, yaptiginiz isi sevmektir. Isinizi sevebilmenizin tek yolu ise, onun guzel ve yararli bir is olduguna inanmanizdir. Eger onu hala bulamadiysaniz, bakmaya devam edin. Kalbiniz, onu buldugunuzda size soyleyecek.”
-
Isvecli roman yazari Henning (Georg) Mankell’in olum yildonumu (5 Ekim 2015)
“Hor gorme aliskanligi insanlarin en zor vazgecebildigi bir aliskanlik midir? Bu, insan yureginin derinliklerini yogun bir sekilde etkileyen, insani degistiren ve insanin bedeninde ele gecirmedik bir yer birakmayan cok kotu bir aliskanliktir. Hiclikten bir varliga gecme asamasi insanoglunun gerceklestirebilecegi en uzun yolculuktur. Asagilik kompleksinden arinmayi ogrendiginizde artik tum yasaminiza hakim olabilecek duzeye gelirsiniz.” Beyaz Aslan
https://images.gr-assets.com/books/1...l/11340786.jpg
“Could it be that submissiveness is the most difficult of all human failings to shake off? It’s a habit so deeply ingrained, it deforms one’s whole being and leaves no part of the body untouched. Progressing from being a nobody to being a somebody is the longest journey a human being can undertake. Once you’ve learned to put up with your inferiority, it becomes a habit which dominates your whole life.”
-
"Kurtulacagiz, bizi terk edenlere duydugumuz nefret kurtaracak hepimizi, geri donup gozlerinin icine bakacagiz, bir daha ne uyuyabilecekler ne yasayabilecekler ne de lanetimizden kurtulabilecekler, biz yasayacagiz, onlar isledikleri sucun agirligiyla her gun olecekler, sonsuza dek - belki o sessiz isiktan ya da tembelce dalgalanan denizden dolayi biraz soluklaniyorlar, ama kimsenin agzini bicak acmiyor ve umutsuzluk uysalliga, duzene ve sakinlige donusuyor..."
https://admin-7866.kxcdn.com/Upload/...9750711077.jpg
"Noi ci salveremo, per l’odio che portiamo controquelli che ci hanno abbandonato, e torneremo per guardarli negli occhi, e nonpotranno più dormire né vivere né sfuggire alla maledizione che noi saremo per loro,noi, vivi, e loro, ammazzati ogni giorno, per sempre, dalla loro colpa - forse è quellaluce silenziosa o il mare che oscilla pigro, come una tregua, ma quel che accade è chegli uomini tacciono e la disperazione diventa mitezza e ordine e calma..."
-
"Bir insanin calismasinin her zaman bir amacinin olmasini, ask ve aile yasaminin her zaman bir olmasini istiyorsun. Bu da olmuyor. Yasamin guzelligi, cesitliligi, olaganustulugu golgelerden, isiktan olusur. / Vorresti che l’attività di un uomo avesse sempre uno scopo e che l’amore e la vita familiare fossero tutt’uno. E questo non succede. Tutta la varietà e la bellezza della vita son fatte d’ombre e di luci. / You also want the activity of the individual man always to have an aim, that love and family life always be one. And that doesn't happen. All the variety, all the charm, all the beauty of life are made up of light and shade." Lev Tolstoy, Anna Karenina
https://pbs.twimg.com/media/EF8fLSHW...g&name=900x900
-
Guz sabahi uzum baginda
Sira sira, buklum buklum
Kutuklerin tekrari.
Kutuklerde salkimlarin,
Salkimlarda tanelerin,
Tanelerde aydinligin,
Aydinlikta yuregimin.
Tekrardaki mucize gulum,
Tekrarin tekrarsizligi!
https://i.pinimg.com/originals/eb/91...1a84e357af.jpg
il mattino d’autunno nella vigna
fila per fila nodo per nodo i ceppi si ripetono
sui ceppi, i grappoli
sui grappoli, gli acini
sugli acini, la luce
nella luce. il mio amore.
Il miracolo del rinnovamento, mio cuore,
è il non ripetersi del ripetersi.
Nazim Hikmet
-
"Erotizm, siir kadar vazgecilmez bir oz bilginin temel araclarindan biridir. / L'erotismo è una delle basi di conoscenza di sé, tanto indispensabile quanto la poesia. / Eroticism is one of the basic means of self-knowledge, as indispensable as poetry.” Anaïs Nin
https://66.media.tumblr.com/4a6f45fa...yxfo1_1280.jpg
-
"Ask suphesiz harika bir sey. Zumrutlerden daha degerli, islenmis opallerden daha kiymetli. Inciler ve narlar onu satin alamaz, zaten pazarda satilik da degil. / Certamente l’amore è una cosa meravigliosa. È più prezioso degli smeraldi, e più caro di fini opali. Perle e melograni non possono comprarlo, né è previsto che sia venduto. Non può essere acquistato dai mercanti. / Love is a wonderful thing. It is more precious than emeralds, and dearer than fine opals. Pearls and pomegranates cannot buy it, nor is it set forth in the marketplace.” Oscar Wilde
https://pbs.twimg.com/media/EGHwwqVW...jpg&name=large
W.A. Bouguereau, The Pomegranate Seller - Nar Saticisi, 1875
-
https://www.literatpro.de/sites/defa...laettern_0.jpg
"Sonbaharda bir yol gibi: temiz pak supuruyorsun, sonra yol bir kez daha kurumus yapraklarla ortuluyor."
https://pbs.twimg.com/media/EF2bV7SU...jpg&name=small
"Come una strada in autunno: Non si fa a tempo a spazzare, che è già tutta coperta di foglie morte."
-
https://pbs.twimg.com/media/EERhwKSX...g&name=900x900
“Yasam biraz hastaliga benziyor benzemesine, nobetleri, ayilmalari, kendine gore bir seyri var, bir gunluk iyilesmeleri, kotulesmeleri var. Oteki hastaliklardan ayri olarak, her zaman olumcul. Tedavisi yok”