-
https://i.postimg.cc/VNR2RcFF/512988...34279680-n.jpg
Dünya Kimsenin Hakkında Bilgisi Olmadığı Bir Katmana Sahip
Dünya hakkındaki bilgilerimiz çok yüzeysel. Deneyimleyebildiğimiz her şey, en derin okyanusun tabanından en yüksek dağa kadar, Dünyanın en üstünde bulunan tabaka okyanusun dibinden ölçüldüğünde 6.4 km kalınlıkta, karadan ölçüldüğünde ise 32 km – 48 km kalınlıkta olmasından ibaret. Unutmadan, bir de Dünyanın yarı çapının 6378 km olduğunu biliyoruz.
Fakat artık bir giz daha açığa çıkıyor. Nature Geoscience’da yayınlanan bir makaleye göre araştırma ekibi yeni, sert bir tabaka keşfetti. Keşfedilen bu tabaka erimiş halde bulunan taşlardan oluşuyor ve orta kabukta bir yerlerde yüzüyor.
“Dünyanın birçok tabakası var, adeta bir soğan gibi” diyor Utah Üniversitesi’nden jeolog Lowell Miyagi ve ekliyor, “çoğu tabaka minerallerin varlığı sayesinde keşfedildi, fakat bu tabaka minerallerin sertliği sayesinde.”
Bilim insanları zaten bazı levhaların birbirlerini mantoya doğru ittiğini eski araştırmalardan dolayı biliyordu. Fakat bu levhaların neden 1.488 km sınırından aşağıya doğru kıvrılmaya devam etmediği anlaşılamıyordu. Aslında anlaşılmamasının iki sebebi var, birincisi kimse Dünyayı mantoya kadar delemedi; ikincisi de bu kıvrılma olayının mantoya ulaşması 300 milyon yıl alıyor. İşte bu yüzden Miyagi ve ekibinin yaptığı bu araştırma çok önemli.
Elmastan yapılmış bir örs kullanılarak mantoda bulunan kayaların aynılarına baskı uygulandı. 1.488 km aşağıdaki koşullar bu taşlar üzerinde sağlandı tabii ki ve derimlik arttıkça taşların dayanıklılığının da arttığı görüldü. Hem de 300 kata kadar! 1.488 km’nin üstünde ise atomlar daha rahat hareket ediyor ve levha bükümlerinin ilerlemesine izin veriyor.
(Science anad Religion-Facebook)
-
Sık Aspirin Kullanımı Kanama Riskinin Artmasına Neden Olabilir
Bugün Amerikan Tıp Birliği Dergisi’nde (JAMA) yayınlanan yeni bir çalışma, kalp krizlerini ve felçleri önlemek için düzenli olarak aspirin almanın majör kanama bölümlerinde yaklaşık% 50 artış riskine yol açabileceğini keşfetti.
King’s College London ve King’s College Hospital’daki bilim adamlarının sistematik derlemesi, kardiyovasküler hastalığı bulunmayan hastalar üzerindeki genel etkilerini inceledi.Düşük kalp krizi riski ve diğer kardiyovasküler olaylar ile ilişkiliyken, artan majör kanama riskine yol açtığını da buldular.
Aspirinin daha önce felç ve kalp krizi geçirmiş olanlar için riskleri azalttığı biliniyorsa da, aspirinin kardiyovasküler olayların önlenmesindeki rolünün kanıtı kesin değil.
Bu çalışma, bilinen kardiyovasküler hastalığı olmayan ve on iki ay sonra takip edilen 1000’den fazla katılımcıyı kapsayan denemelerin sonuçlarını incelemiştir. Katılımcılar, aspirin alan, diğeri ise plasebo alan veya hiç tedavi almayanları içermiştir.
Sonuçlar şunu gösterdi:
Aspirin kullanımı % 11 daha düşük kardiyovasküler olay riski ile ilişkilendirildi.
Tek bir kalp krizi, inme veya kardiyovasküler ölümü önlemek için yaklaşık 250 hastanın 5 yıl boyunca aspirin ile tedavi edilmesi gerekiyordu.
Aspirin kullanımı, almayanlara kıyasla majör kanama olaylarının% 43’üyle ilişkiliydi.
Aspirin ile tedavi edilen yaklaşık 200 kişiden birinde majör kanama oldu.
Aspirin ile yeni kanser tanıları veya ölümleri üzerinde bir etki görülmedi.
Ana yazar,King’s College London’daki Kardiyoloji Akademik Kliniği Baş Araştırmacısı Dr. Sean Zheng, şunları söyledi: “Bu çalışma, kalp krizi, felç ve kardiyovasküler hastalığı olmayan kişilerde kalp krizi, felç ve kardiyovasküler ölümlerin önlenmesinde rutin aspirin kullanımını önermek için yeterli kanıt olmadığını göstermektedir.
Diyabetli hastalarda kardiyovasküler hastalık riski yüksek olan ve diyabetli hastalarda yapılması gerekenler konusunda daha fazla belirsizlik vardı. Bu çalışma, bu hastalarda kardiyovasküler olayların azalmasına rağmen, bu yararların majör kanama riskinin artmasıyla aynı oranda olduğunu göstermektedir.
Aspirin kullanımı, hasta ile hekimi arasında tartışma yapılmasını gerektirir; bununla birlikte, herhangi bir küçük potansiyel kardiyovasküler yararına karşılık, majör kanama riskini arttırdığı da bilinmeli.
ÇEVİRİ:ÖZGÜL
Kaynak: https://www.sciencedaily.com/release...0122114950.htm
-
https://i.postimg.cc/cCMzpWpW/517811...60300544-n.jpg
Science dergisinde, Maryland Üniversitesi’nden araştırmacıların geliştirdiği kumaş üstüne bir makale yayımlandı. Yeni materyal, kumaşın aldığı ısı miktarını ayarlayabilecek özelliğe sahip.
Kumaşın iplikleri iki farklı materyal kullanılarak üretilirken bu materyallerin ikisi de doğada bulunan malzemeler arasından seçildi. Materyallerden biri nemi emerken diğeri ise uzaklaştırıyor. Metal kaplı iplikler sayesinde kumaştan geçen ısı miktarı kontrol edilebiliyor.
Kumaş, terleyen deriye yakın olduğunda şekil değiştirerek daha çok ısının kaybedilmesini sağlıyor. Böylece teni hızla serinletiyor. Tersi durumda ise kumaş, deride ve üstünde bulunan nemi buharlaştırarak ısınmayı sağlıyor.
Araştırmanın yazarlarından Min Quyand, insan bedeninin mükemmel bir radyatör olduğunu ve kolayca ısıyı yayabildiğini söylüyor. Şimdiye kadar bu radyatörü kat kat giyinerek ya da kıyafetleri çıkararak kontrol ettiğimizi söyleyen bilim insanı, bu çift yönlü düzenleyici sayesinde artık buna gerek kalmadığını söylüyor.
Bu kumaşın tüketicilere sunulması biraz daha zaman alacak. Yine de araştırmalar, kıyafetlerimizin vücut ısımızı kontrol edip biz bir şey yapmadan rahat etmemizi sağlayacak ürünlerin çok da uzakta olmadığını gösteriyor.
(Facebook -Alıntı)
Elin gavuru ne işlerle uğraşıyor.
Bunların "ilim-alim" dedikleri farklı galiba...:)
-
-
-
https://twitter.com/i/status/1097955055586721798
Yaraların kapanması için dikiş atılması ihtiyacını ortadan kaldıran muhteşem çözüm.
-
https://i.postimg.cc/W4vxGbsV/529745...83252736-n.jpg
Havada neler oluyor?
Herşey bundan 2 yıl evvel İstanbul'dan İzmir'e uçakla dönüşümde uçak penceresinden gördüğüm çok ürkütücü ve gökten yere doğru uzanmış bir bulut manzarasıyla başladı. Doğal görünmeyen bu bulutu internette biraz araştırdığımda, yurtdışı ve yurtiçi kaynaklı çok ilginç iddialarla karşılaştım.
Öncelikle bazı kavramları bilmeniz gerekiyor:
1. Contrails : Jet uçaklarının bazen gökyüzünde arkalarında bıraktıkları kısa ve hemen kaybolan izler..
2. Chemtrails : Bu amaçla kullanılan jet uçaklarının gökyüzünden kasitli olarak spreyledikleri kimyasal maddelerin bıraktığı uzun ve kalıcı izler...
(Contrails ile Chemtrailsi birbirinden ayırmak çok kolay.. Contrails çok kısa ve incecik bir iz ve hemen dağılıyor. Chemtrails ise nispeten kalın bir iz ve hem kalıcı hem de dağılırken buluta ve pusa dönüşüyor)
3. Geoengineering : Dünyayı yönetenlerin sözde Küresel Isınmayı geciktirmek amacıyla ama aslında Dünyanın İklimini Kontrol altına almak amacıyla çalışma yaptıkları mühendislik disiplini.. Bu disipline ait bir çok proje ve patent kayıtları mevcut.. Henüz "planlama" aşamasında denilse de, aslında yıllardır uygulandığı söyleniyor.
4. HAARP : Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı (İngilizce: High Frequency Active Auroral Research Program) veya kısaca HAARP; Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Alaska Üniversitesi tarafından ortak yürütülen iyonosferin özelliklerini ve davranışlarını araştırmak üzere Alaska'da sürdürülen çalışma. Bu fikir, ilk kez Sırp asıllı ABD'li bilim adamı Nikola Tesla tarafından ortaya atılmıştır..
Internette karşılaştığım iddialar, Geoengineering adı altındaki bir projenin aslında 1960lardan beri yürütüldüğü, 1980lerde yoğunlaştırıldığı ve 2015 itibarıyle çığrından çıktığı yönündeydi. Bu projenin bir çok değişik elemanı var; denizaltılarla okyanus tabanı çalışmalarından dahi söz ediliyor ancak bizim ilgimizi çeken ve üzerinde araştirma yaptığımız konu, 15 km yüksekten (uluslararası hava sahası) ABD ve BM (ve henüz bilinmeyen diğer uçaklar) jet uçaklarıyla püskürtülen kimyasal gazlar ve sonrasında uygulanan radyo frekans dalgaları meselesidir.
Bu gazların içeriğinde nano partiküller halinde aluminyum, baryum, ağır metaller, mikroplazmalar, nano fiberler, virüsler ve başka farklı maddeler de bulunmaktadır.
Peki AMAÇ nedir?
Farklı farklı iddialar olsa da, belli başlıklarda toplamak mümkün:
1. Dünyanın iklim kontrolünü ele geçirerek bunu bir silah olarak kullanmak (denemeler başlamıştır),
2. Dünyadaki toprak ve suyu asidik hale getirerek bunlara dayanıklı tohumları satmak (patentleri Monsanto tarafından alınmış durumda)
3. Salgın hastalıkları yaymak ve bu suretle ilaç sektörünün para kazanmasını sağlamak (özellikle her kış farklılaşan grip virüsleri),
4. Kanser ve Alzheimer başta olmak üzere, solunum yolları hastalıklarına ve ciddi alerjilere sebep olmak; yanısıra insanlarda kısırlığa yol açacak ve nüfus artışını durdurucak etkilerde bulunmak,
5. Dünya nüfusunu infiale yol açmayacak biçimde yavaş yavaş azaltmak suretiyle kolayca yönetilebilir hale getirmek..
6. İnsanların duygu, düşünce ve davranışlarını istedikleri biçimde kontrol edebilmek, yönlendirebilmek
7. Güneş ışınlarını örterek insanların bağışıklık sistemini destekleyen D Vitamini sentezini engellemek..
OYUNCULAR kim?
ABD ordusunun işin içinde olduğu, Birleşmiş Milletler, Petrol Şirketleri, NASA, Monsanto (GDOlu Tohum Şirketi), Bayer (Yakında Monsanto ile birleşti) Diğer İlaç Şirketleri ve iklim felaketlerinde çok büyük paralar ödemek zorunda kalmış Sigorta Şirketlerinin de bu işin içinde olduğu söyleniyor. Ve tabi ki Bildenberg grubu orkestranın şefi! Hani hep gündeme gelen Dünyayı yönettiği iddia edilen aileler (Rothschild ve Rockefeller) birliği..
Hükümetlerin ise ya bu çıkar çevreleri ile işbirliği yaptığı, ya bildiği ama çaresiz kaldığı ya da tamamen habersiz olduğu tahmin ediliyor.
Dünyada bunun uygulanmadığı şimdilik 3 ülke olduğu gözlenmektedir. Küba, İran ve Kuzey Kore.. Ne kadar büyük bir tesadüftür ki, bu 3 ülke aynı zamanda Merkez Bankalarına Rothschild ailelerini ortak etmemiş olan 3 ülkedir.
Küba'nın bu uçaklara ateş açtığını biliyoruz. Kuzey Kore ise bir tanesini düşürdü ve uçağın tankerlerinden henüz tanımlanamayan bir çeşit grip virüsü çıktığı iddiaları var.
Peki bunu yapan insanlar nasıl korunuyorlar?
Bu her zaman karşılaştığımız ve sürekli araştırdığımız bir konu.. Designer Protein diye adlandırılan proteinler geliştirttiklerini ve kullandıklarını biliyoruz. Bu proteinler spreylenen ağır metallerin kendi bedenlerine zarar vermesini engelliyor. Bunun haricinde çok sofistike detoks programlarına ve yılda bir tüm kan değişimine başvuruyorlar. Bu alandaki araştırmalarımız sürmekte...
Neden basına yansımıyor?
Basın zaten bu insanların elinde.. Bu ekiplerden ayrılarak Dünyaya yapılanları açıklayan kişiler var. Bunlara whistleblowers diyoruz. Grubumuzda bu kişilerin beyanlarını içeren videoları yayınladık ve yayınlamaya devam ediyoruz.
Biz ne yapacağız?
Öncelikle GÖKYÜZÜNE BAKACAĞIZ ve Komplo Teorisi denilerek gülüp geçilen bu tehditin gerçekliği ile ilgili araştırmalar yapıp, haklı şüphelerimizle ilgili mümkün olduğunca çok insanın uyanmasına destek olacağız.
Eğer söylendiği gibi zehirlenerek yavaş yavaş öldürülüyorsak, toprağımız, suyumuz ve doğamız yok ediliyorsa, mutlaka seyirci kalmanın ötesinde bir şeyler yapmamız gerekmektedir.
Aklınızda hala bir çok soru olduğunu tahmin ediyorum. Sık Sorulan Sorular ve Cevapları paylaşımını da yakında yayınlayacağım.
ÖNEMLİ !!!
Siz kendilerine Chemtrailsden söz ettiğinizde size onların jet motorlarından çıkan su buharları olduğunu söyleyen kişilere söylemeniz gereken ÜÇ ŞEY VAR!
1. Jet izleri hele kalıcı olanları 30.000 feet yükseklikteki havada %70 "BAĞIL NEM" ve buna bağlı olarak %100 ve üzerinde "BUZ ÜZERİNDE BAĞIL NEM" olmadan OLUŞAMAZ! Bu şartların sağlanma sıklığı çok nadirdir ve yılda %5'lik bir zaman diliminden daha fazlası ASLA değildir.
2. Turbofan Jet Motorları kerosene yakmaktadır. Kerosen artık olarak su bırakmaz! Yani yakıt yandıktan sonra açığa su buharı çıkamaz!
3. Yeni teknoloji Turbofan Bypass Jet Motoları içine çektiği havanın sadece %20sini kompresyon için kullanmakta %80'ini ise itici güç olarak kullanmaktadır. %20lik havadaki üretilen su buharı zaten %80 ile karışınca nötralize olmakta, bu nedenle kalıcı bir iz bırakmamaktadır.
Diğer bir deyişle günümüzün jet motorları eskiden kullanılan pro-pel teknolojisi gibi arkasında iz bırakmaz!
Fevkalade BİLİMSEL konuşuyoruz ve bunun Komplo Teorisi ile igisi bulunmamaktadır.
O nedenle havada gördüğümüz KALICI JET İZLERİ kesinlikle jet motorlarından çıkan su ya da yakıt buharının izleri değildir.
Sağlık ve sevgiyle kalın,
Leyla Özlem Demir
-