Frank Sinatra, Laurence Harvey ve Janet Leigh’in rol aldigi drama-gerilim Casuslara Karsi (The Manchurian Candidate - Va' e uccidi), 24 Ekim 1962’de Amerika’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...8,1000_AL_.jpg
Printable View
Frank Sinatra, Laurence Harvey ve Janet Leigh’in rol aldigi drama-gerilim Casuslara Karsi (The Manchurian Candidate - Va' e uccidi), 24 Ekim 1962’de Amerika’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...8,1000_AL_.jpg
Irlandali - Kanadali roman - oyun - senaryo yazari ve edebiyat tarihcisi Emma Donoghue'nun dogum gunu (24 Ekim 1969)
“Ona orumcek agini anlatmiyorum. Anne’nin degil benim olan bir seye sahip olmak garip. Baska her sey bizim. Sanirim bedenim ve kafamdaki dusunceler benim. Ama hucrelerim onun hucrelerinden yapilma bu yuzden ben bir cesit ona aidim. Ayrica ne dusundugumu soyledigim zamanlar o da bana ne dusundugunu soyluyor, birimizin fikirleri oburunun kafasina sicriyor, tipki sarinin ustune mavi pastel surup yesil yapmak gibi.”
https://www.theyoungfolks.com/wp-con...acf6f2869e.jpg
“I still don't tell her about the web.It's weird to have something that's mine-not-Ma's. Everything else is both of ours. I guess my body is mine and the ideas that happen in my head. But my cells are made out of her cells so I'm kind of hers. Also when I tell her what I'm thinking and she tells me what she's thinking, our each ideas jump into our other's head, like coloring blue crayon on top of yellow that makes green.”
" Disarisi'nin her seyi var. Kayaklar veya havai fisekler ya da adalar veya asansorler yahut yoyolar gibi bir seyi her dusundugumde, bunlarin gercek oldugunu, Disarisi'nda hep birlikte var olduklarini hatirlamam gerekiyor. Bu dusunce basimi yoruyor. Ve insanlar da, itfaiyeciler ogretmenler soyguncular bebekler azizler futbolcular ve her cesit insanlar, hepsi gercek olarak Disarisi'nda varlar. Ama ben orada degilim, ben ve Anne, orada olmayan bir tek biziz. Biz gene de gercek miyiz? "
https://images-na.ssl-images-amazon....1T7sUODbSL.jpg
“Outside has everything. Whenever I think of a thing now like skis or fireworks or islands or elevators or yo-yos, I have to remember they're real, they're actually happening in Outside all together. It makes my head tired. And people too, firefighters teachers burglars babies saints soccer players and all sorts, they're all really in Outside. I'm not there, though, me and Ma, we're the only ones not there. Are we still real?”
Amerikali yazar, senarist ve Uzay Yolu’nun (Star Trek) yaraticisi Gene Roddenberry’nin olum yildonumu (24 Ekim 1991)
https://thehumanist.com/wp-content/u...oddenberry.jpg
http://astropt.org/blog/wp-content/u..._star_trek.jpg
Amerikali roman, kisa oyku ve yemek kitaplari yazari Laurie Colwin'in olum yildonumu (24 Ekim 1992)
https://static01.nyt.com/images/2014...WIN4-jumbo.jpg
"Yemek yedigimizde seyahat ederiz.
En son ciktiginiz seyahati getirin akliniza. One cikan anilar nelerdi? Eger biraz olsun benim gibiyseniz, gecmiste yaptiginiz seyahatlere dair anilarinizi anlatirken yediginiz yemekler zihninizde on saflari tutacaktir. Madrid’de aylaklik ettigimiz bir Pazar gunu altin sarisi ve bol yagli bir tortilla; Tel Aviv’de dumanlari tuten bir saksuka; Whitstable catilarinin altinda ka-buklarinin icinden cikarilip yutulan midyeler... Tum bu yerlerde gordugu seylere dair anilarim gel zaman git zaman puslu, sepya tonlara donusmus olsa da o yemekleri tum renkleriyle animsiyorum.
Proust’un cayin yaninda petit madeleine yediginden soz etmesi gibi,biz de gecmise giderken yemek bize eslik eder ve bellegimizi sekillendirir. Baska baska zaman ve mekanlarda tadina vardigimiz farkli lezzetler, malzemeler ve pisirme yontemleri ayni zamanda soz konusu kulture de bir giris kapisidir. Belli bir yerde ne yedigimiz de en az orada yaptigimiz diger seyler kadar —muze ve galerilere yapilan ziyaretler, yuruyusler ve turlar kadar—onemlidir, zira yemek bize kelimenin tam manasiyla gundelik yasamdan bir tat sunar..."
https://images-na.ssl-images-amazon....Z%2B6qGkDL.jpg
"When we eat, we travel.
Think back to your last trip. Which are the memories that stand out? If you’re anything like me, meals will be in the forefront of your mind when you reminisce about travels past. Tortilla, golden and oozing, on a lazy Sunday in Madrid; piping hot shakshuka for breakfast in Tel Aviv; oysters shucked and sucked from their shells on Whitstable shingle... My memories of the things I saw in each of those places have acquired a hazy, sepia quality with the passing of time. But those dishes I remember in Technicolor.
As Proust noted on eating a petit madeleine with his tea, food escorts us back in time and shapes our memory. The distinct flavors, ingredients and cooking techniques that we experience in other spaces and times are also a gateway to the culture in question. What we ate in a certain place is as important, if not more so, than the other things we did there—visits to galleries and museums, walks, tours—because food quite literally gives us a taste of everyday life..."
Amerikali nu metal ve alternative metal grubu Linkin Park, cikis albumu Hybrid Theory’i 24 Ekim 2000’de Warner Bros. etiketiyle piyasaya surdu.
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rid_theory.jpg
(Kapaktaki Kanatli Asker figurunu, grubun Rap Vokalisti Mike Shinoda cizdi.)
Amerikali insan haklari savunucusu Rosa Parks’in olum yildonumu (24 Ekim 2005)
https://www.azquotes.com/picture-quo...-135-26-82.jpg
“Bir hayal olmadan insanlar yok olur; ancak cesaret olmadan da hayaller olur.”
http://izquotes.com/quotes-pictures/...rks-141942.jpg
“Yillar gectikce ogrendim ki, bir insan bir kez kararini verdi mi, korkulari azalmaya baslar.Ne yapacagini bilmek korkuyu ortadan kaldirir.”
http://www.americaslibrary.gov/asset..._parks_1_e.jpg
(Rosa Parks, 1 Aralik 1955’de Alabama, Montgomery’de otobuste bir beyaza yer vermegi icin tutuklanmisti.)
Albert Einstein'in 1922'de Japonya'da bir kuryeye bahsis yerine verdigi, mutlulugu tarif eden not, 24 Ekim 2017 tarihinde Kudus'te yapilan acik artirmada 1,56 milyon dolara satildi.
https://nationalpostcom.files.wordpr...y=60&strip=all
(Einstein, 1922’de Imperial Hotel Tokyo'da kalirken bir Japon kurye kendisine bir mesaj getirdi. Kuryeye bahsis vermek istedi. Fakat bozuk para olmadigi ya da kurye bahsis kabul etmedigi icin bu mumkun olmadi. Kuryeyi yine de eli bos gondermek istemeyen Einstein, kendisine el yazisiyla iki adet Almanca not verdi.)
("Sansin yaver giderse belki bu notlar alelade bir bahsisten cok daha degerli olabilir. / Wenn du Glück hast, diese Notizen viel wertvoller werden als nur ein normales Trinkgeld. / Maybe if you’re lucky those notes will become much more valuable than just a regular tip.")
("Basari pesinde kosmak ve bununla beraber gelen surekli huzursuzluga karsin, sakin ve alcak gonullu bir yasanti daha fazla mutluluk getirecektir. / Bescheidenes Leben gibt mehr Glück als erfolgreiches Streben. / A calm and modest life brings more happiness than the pursuit of success combined with constant restlessness.”)
Warner Bros., Clint Eastwood'un yonettigi, Sam Rockwell, Olivia Wilde, Jon Hamm'in rol aldigi ve 1996 yilinda duzenlenen Yaz Olimpiyatlari sirasinda Centennial Olympic Parki’nda yapilan bombali saldiriya odaklanan Richard Jewell'in yeni posterini yayinladi.
https://pbs.twimg.com/media/EHplVcbW...jpg&name=large
Netflix, Timothée Chalamet, Joel Edgerton, Ben Mendelsohn, Robert Pattinson'in rol aldigi; babasinin olumunun ardindan Ingiltere tahtina cikinca hem saraydaki entrikalarla hem de devraldigi savas ve kaos ortamiyla bas etmek zorunda kalan simarik prens Hal'un hikayesine odaklanan The King'in final fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/svVykTznk9Q?t=1
Amazon Studios, Eddie Redmayne, Felicity Jones, Tom Courtenay'in rol aldigi; pilot Amelia Wren ve bilim insani James Glaisher’in sicak hava balonu ile kesif yapmaya calistiklari sirada hayatta kalmak icin verdikleri mucadeleyi konu edinen The Aeronauts'in yeni fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/QBQYHz6skJ0?t=2
Ingiltere'nin ve Ingiliz edebiyatinin ilk buyuk sairi Geoffrey Chaucer'in olum yildonumu (25 Ekim 1400)
https://pbs.twimg.com/media/CejSo3EW8AA4L51.jpg:large
Boyle yakiniyorum, cunku tek sevgilimsin,
Baska kimseye degil, ey kesem, yalniz sana!
Dogrusu cok uzgunum hafif oldugun icin
Ne kadar agir olsan o kadar edip dua
Agirligina bakmaz, kordum seni koynuma;
Sana siginiyorum, ben, mahzun biraktigin
N' olur agirlas, yoksa katilim sayilirsin.
Bana yardim et biraz, gorunsun artik icin,
O kutlu sesler gelsin yeniden kulagima,
Isisin gozlerimde rengi gibi gunesin
Beni coktan birakan o altinlar sirayla;
Dumeni ol kalbimin, yine gir hayatima,
Rahatligin sultani, iyi arkadasligin,
N' olur agirlas, yoksa katilim sayilirsin.
Boyle kese gormedim, sen ne bicim kesesin,
Keseler yardim eder, isik tutar yollara,
Kurtarmadin da beni borclarindan su sehrin,
Veznedarlik etmedin bana bu pis dunyada,
Bir kesis saci kadar az para var yanimda.
Comertligini goster, acilsin artik agzin.
N' olur agirlas, yoksa katilim sayilirsin.
Sunu
Buyuk Ingiltere'nin ulu fatihi, dinle,
Ey Kral sectigimiz asil hur bir secimle:
Senin olsun bu sarki, sana gonderiyorum,
Saklamadan soyledim: budur kesemde durum;
Haznedarina bildir, n'olur, gorsun beni de.
Isvec asilli Fransiz yazar (Henri-Benjamin Constant de Rebecque) Benjamin Constant‘nin dogum yildonumu (25 Ekim 1767)
“Evet, bayim, bana geri gonderdiginiz el yazmalarini yayinlayacagim (yararli olacagi konusunda sizin gibi dusundugum icin degil; bu dunyada herkes kendi cabalari olcusunde kendini yetistirir, bunu okuyacak olan kadinlarin tamami Adolphe'ten daha iyisiyle karsilastiklarini ya da Ellenore'dan daha degerli olduklarini dusuneceklerdir); ama insan kalbinin sefaleti hakkinda oldukca sahici bir hikaye olarak yayinlayacagim. Eger bu hikayede egitici bir ders varsa, bu ders erkekler icindir. Bu hikaye bize gosteriyor ki, bunca gurur duydugumuz bu akil ne mutlulugumuzu bulmamiza ne de baskalarini mutlu etmemize yarar; saglam karakter, metanet, vefa, iyilik ancak Tanri vergisi niteliklerdir; ve sabirsizligi hizaya getirmeyen, pismanligin bir an icin kapar gibi oldugu yaralarin yeniden acilmasina engel olamayan bu gecici acima duygusuna iyilik denemez. Hayattaki en buyuk mesele, baskalarina yasattigimiz acidir ve ustalikli metafizik dahi kendisini seven bir kalbi paramparca etmis bir adami hakli cikaramaz. Kaldi ki, aciklamasini yaptigi seyi maruz gosterdigini zanneden zihnin o kendini begenmisliginden nefret ediyorum; yaptigi kotululgu anlatirken kendiyle mesgul olan, kendini tarif ederken sempati kazanmaya calisiyor gorunen ve enkazlarin arasinda yok edilemezmis gibi suzulerek pisman olacagi yerde kendini analiz edip duran o kibirden nefret ediyorum. Kendi yetersizliginden oturu surekli baskalarina satasan ve kotulugun etrafinda degil de bizzat kendinden kaynaklandigini goremeyen o zayifliktan nefret ediyorum.”
https://images.gr-assets.com/books/1...l/15836243.jpg
“Oui, monsieur, je publierai le manuscrit que vous me renvoyez (non que je pense comme vous sur l'utilité dont il peut être ; chacun ne s'instruit qu'à ses dépens dans ce monde, et les femmes qui le liront s'imagineront toutes avoir rencontré mieux qu'Adolphe ou valoir mieux qu'Ellénore) ; mais je le publierai comme une histoire assez vraie de la misère du cœur humain. S'il renferme une leçon instructive, c'est aux hommes que cette leçon s'adresse : il prouve que cet esprit, dont on est si fier, ne sert ni à trouver du bonheur ni à en donner ; il prouve que le caractère, la fermeté, la fidélité, la bonté, sont les dons qu'il faut demander au ciel ; et je n'appelle pas bonté cette pitié passagère qui ne subjugue point l'impatience, et ne l'empêche pas de rouvrir les blessures qu'un moment de regret avait fermées. La grande question dans la vie, c'est la douleur que l'on cause, et la métaphysique la plus ingénieuse ne justifie pas l'homme qui a déchiré le cœur qui l'aimait. Je hais d'ailleurs cette fatuité d'un esprit qui croit excuser ce qu'il explique ; je hais cette vanité qui s'occupe d'elle-même en racontant le mal qu'elle a fait, qui a la prétention de se faire plaindre en se décrivant, et qui, planant indestructible au milieu des ruines, s'analyse au lieu de se repentir. Je hais cette faiblesse qui s'en prend toujours aux autres de sa propre impuissance, et qui ne voit pas que le mal n'est point dans ses alentours, mais qu'il est en elle. “
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
Ingiliz tarihci Thomas Babington Macaulay'in dogum yildonumu (25 Ekim 1800)
https://izquotes.com/quotes-pictures...lay-248724.jpg
"En iyi hukumet, halkini mutlu kilmak isteyen ve onlari mutlu kilmayi bilen hukumettir."
https://quotefancy.com/media/wallpap...man-s-real.jpg
"Bir insanin gercek karakteri, hicbir zaman yakalanmayacagini bile bile yaptigi davranislara gore olculur."
Ingiliz Romantik manzara ressami ve Ingiliz stilini Fransaya tasiyan Richard Parkes Bonington'in dogum yildonumu (25 Ekim 1802)
Fishmarket, 1824
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rt_Project.jpg
Landscape near Quilleboeuf, France, 1824 - 1825
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rt_Project.jpg
Alman filozof (Johann Kaspar Schmidt) Max Stirner'indogum yildonumu (25 Ekim 1806)
"Neymis benim ustlenmem gereken o bir suru mesele? Oncelikle iyi meseleleri benimsemeliymisim, sonra Tanri meselesini, insanlik, hakikat, ozgurluk, insaniyet, adalet meselelerini; dahasi halkimin, hukumdarimin, vatanimin meselelerini, ayrica tin meselesini ve daha binlerce baska meseleyi. Bir tek Benim kendi meselem hicbir zaman Benim olmamaliymis!
Tanrisal seyler Tanri'nin meselesidir; insani seyler ise insanin. Benim meselem ne tanrisaldir ne insani; hakikat, iyilik, adalet, ozgurluk vs. de degil, sadece ve sadece Benim olandir ve genel olmayip tipki benim biricik oldugum gibi o da biriciktir. Benim icin Benden daha onemlisi yoktur!" Biricik ve Mulkiyeti
https://black-mosquito.org/pub/media...0/0/003370.jpg
"Was soll nicht alles Meine Sache sein! Vor allem die gute Sache, dann die Sache Gottes, die Sache der Menschheit, der Wahrheit, der Freiheit, der Humanität, der Gerechtigkeit; ferner die Sache Meines Volkes, Meines Fürsten, Meines Vaterlandes; endlich gar die Sache des Geistes und tausend andere Sachen. Nur Meine Sache soll niemals Meine Sache sein!
Das Göttliche ist Gottes Sache, das Menschliche Sache »des Menschen. Meine Sache ist weder das Göttliche noch das Menschliche, ist nicht das Wahre, Gute, Rechte, Freie usw., sondern allein das Meinige, und sie ist keine allgemeine, sondern ist - einzig, wie Ich einzig bin."
Alman ressam Carl Morgenstern'in dogum yildonumu (25 Ekim 1811)
Prospekt von Frankfurt, von der neuen Brueckenmuehle aus gesehen, 1828
https://upload.wikimedia.org/wikiped...sehen-1828.jpg
Blick auf Frankfurt am Main von Westen, 1850
https://upload.wikimedia.org/wikiped...BCcke_1850.jpg
At the Italian Coast, 1851
https://www.the-athenaeum.org/art/di....php?id=561696
Isvicreli ressam Antonio Ciseri'nin dogum yildonumu (25 Ekim 1821)
Ecce Homo (Behold the Man! 1860s)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ri_%281%29.jpg
Il martirio dei sette fratelli Maccabei (The Martyrdom of the Seven Maccabees, 1863)
https://scontent-yyz1-1.cdninstagram...om&_nc_cat=111
Avusturyali klasik bati muzigi bestecisi ve Vals Krali (The Waltz King) Johann Strauss II’nun dogum yildonumu (25 Ekim 1825)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...tpostkarte.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=_CTYymbbEL4
Iskoc manzara ve deniz ressami William McTaggart'in dogum yildonumu (25 Ekim 1835)
Spring, 1864
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rt_Project.jpg
Dawn at Sea. Homewards, 1891
https://upload.wikimedia.org/wikiped...f_Scotland.jpg
Fransiz besteci (Georges Alexandre-Cesar-Leopold Bizet) Georges Bizet'nin dogum yildonumu (25 Ekim 1838)
http://english.ahram.org.eg/Media/Ne...086949-208.gif
https://pbs.twimg.com/media/DqVQestX4AAYf0r.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=cCrKncOpE7Q
20. yuzyil sanatinin en taninmis sanatcisi, Ispanyol ressam, heykeltras, baski yapimcisi, seramik sanatcisi, sahne tasarimcisi, sair ve oyun yazari Pablo Diego José Ruiz Picasso'nun dogum yildonumu (25 Ekim 1881)
https://pbs.twimg.com/media/DqWLYg2XcAAr4Gu.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DqV80nhX4AAeI-m.jpg
"On iki yasindayken Raphael gibi resim cizerdim, ama bir cocuk gibi resim yapabilmek icin bir omur gecirdim."
Coppia spagnola davanti all'osteria (A spanish couple in front of inn, 1900)
http://art-picasso.com/image/1890/19...20of%20inn.jpg
Zingara davanti a Musca (Gypsy in front of Musca, 1900)
https://uploads3.wikiart.org/images/...jpg!HalfHD.jpg
Guernica 1937
http://66.media.tumblr.com/9a59060ba...faryo1_500.gif
https://pbs.twimg.com/media/DqV-qLFWkAEuFBK.jpg
"Hayal edebildiginiz her sey gercektir. / Todo lo que puedas imaginar es real."
https://pbs.twimg.com/media/DqV3-O1WkAAUXs9.jpg
“Kucuk bir cocukken annem bana soyle demisti: 'Eger asker olursan general olacaksin, rahip olursan Papaliga yukseleceksin.’ Ama ben ressam oldum ve Picasso olarak kaldim.”
https://pbs.twimg.com/media/DqWVn2zXQAIXnTP.jpg
“Her cocuk bir sanatcidir, sorun buyudugumuzde nasil sanatci kalabilecegimizdir. / Todo niño es un artista. El problema es cómo seguir siendo artista una vez que crecemos."
https://www.youtube.com/watch?v=-3RRzUV0xDM
Amerikali amiral ve kutup kasifi Richard Evelyn Byrd'in dogum yildonumu (25 Ekim 1888)
"Bundan sonra olanlari hafizama guvenerek yazdim. Hayal gucumu zorlamam gerekiyor, butun bunlar cilginca ve olmamasi gereken seyler. Telsizcimle beraber ucaktan ciktik, icten ve samimi bir karsilama bu. Tekerlekleri olmayan kucuk bir platformun ustune bindik. Simdi hizla parlayan kente dogru gidiyoruz, kent sanki kristalden yapilmis gibi, iceri girerken daha once hic gormedigim buyuklukte binalar goruyorum. Bu yapilar Frank Lloyd Wright cizimlerinin otesinde. Ya da bir Buck Rogers filminin setindeyim. Daha once hic tatmadigim sicak icecekler ikram ediliyor, cok lezzetliler. On dakika kadar sonra iki hostes geliyor, cok guzeller ve kendileriyle beraber gelmemi soyluyorlar. Yapacak birsey yok, gidiyorum ama telsizcim kaliyor. Kisa bir yuruyusten sonra asansore benzer bir yere giriyor, asagiya dogru inmeye basliyoruz, arac duruyor ve kapi yukariya dogru sessizce aciliyor. Uzun bir koridorda ilerliyoruz, gulkurusu renkte bir isik heryerden yayiliyor, sanki duvarlarin icinden geliyor. Buyuk bir kapinin onunde duruyoruz. Kapinin uzerinde okuyamadigim bir yazi var, kapi ses cikarmadan aciliyor, girmem icin isaret ediliyor. Hosteslerden bir tanesi; 'Korkacak birsey yok Amiral, Ustad´in huzuruna kabul edileceksiniz...' " diyor.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"From this point I write all the following events here from memory. It defies the imagination and would seem all but madness if it had not happened.The radioman and I are taken from the aircraft and we are received in a most cordial manner. We were then boarded on a small platform-like conveyance with no wheels! It moves us toward the glowing city with great swiftness. As we approach, the city seems to be made of a crystal material. Soon we arrive at a large building that is a type I have never seen before. It appears to be right out of the design board of Frank Lloyd Wright, or perhaps more correctly, out of a Buck Rogers setting!! We are given some type of warm beverage which tasted like nothing I have ever savored before. It is delicious. After about ten minutes, two of our wondrous appearing hosts come to our quarters and announce that I am to accompany them. I have no choice but to comply. I leave my radioman behind and we walk a short distance and enter into what seems to be an elevator. We descend downward for some moments, the machine stops, and the door lifts silently upward! We then proceed down a long hallway that is lit by a rose-colored light that seems to be emanating from the very walls themselves! One of the beings motions for us to stop before a great door. Over the door is an inscription that I cannot read. The great door slides noiselessly open and I am beckoned to enter. One of my hosts speaks. 'Have no fear, Admiral, you are to have an audience with the Master...'
Turk halk ozani (Asik) Veysel Satiroglu'nun dogum yildonumu (25 Ekim 1894)
Guzelligin on para etmez
Bu bendeki ask olmasa
Eglenecek yer bulaman
Gonlumdeki kosk olmasa.
Kim okurdu kim yazardi
Bu dugumu kim cozerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir baska bask'olmasa.
Guzel yuzun gorulmezdi
Bu ask bende dirilmezdi
Gule kiymet verilmezdi
Asik ve masuk olmasa.
Senden aldim bu feryadi
Bu imis dunyanin tadi
Anilmazdi Veysel adi
O sana asik olmasa.
https://pbs.twimg.com/media/CeDfvGKXIAAF7na.jpg
Your beauty wouldn't worth a dime
If I didn't have this love
You wouldn't find a place to have fun
If it wasn't for my welcoming heart
Who would read and who would write
Who would untie this knot
Sheep would wander with the wolf
If the idea wouldn't be different
Your beautiful face wouldn't be seen
This love wouldn't rise in me
The rose wouldn't be valued
If there weren't a lover and the beloved
I got this shriek from you
That was the flavor of the world
Nobody would call the name of Veysel
If he weren't in love with you
Onuncu Yil Marsi, Lukus Hayat opereti gibi unlu eserlerin yaraticisi Turk besteci, piyanist ve opera yonetmeni Cemal Resit Rey'in dogum yildonumu (25 Ekim 1904)
http://sislihayat.com/wp-content/upl...t-13.19.44.png
Amerikali sair ve akademisyen John Berryman’in dogum yildonumu (25 Ekim 1914)
Henry, zavalli Hemingway'e agliyordu
Hemingway umutsuzdu, ulasmisti sona,
Hemingway'in sonu,
Tasrada bir yemek odasinda gozyaslari,
daha evlenmemisti, yillar onceydi bu,
Tanri kor talihi daha gondermemisti ona.
Bizleri tufeklerden, babalarin intiharindan korusun Tanri,
Kimin babasi oldugunu dusunmen gerek
Kendini oldurmek istiyorsan
kotu ornektir insanin kendi katili olmasi
Canevinde merhametti gizleyerek,
sevginin son olumu, duygusunun son fiskirmalari.
Kapida bir kiz: "Aynasizlar baslamis dua etmeye"
Ama donelim yine Hemingway'e,
o kati yurekli, ustun yetenekli insana.
Merhamet et, cekme tetigi, babacigim,
yoksa omrun boyunca senin acini yasayacagim,
basladigini olduren ofken kiyacak bana.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
Tears Henry shed for poor old Hemingway
Hemingway in despair, Hemingway at the end,
the end of Hemingway,
tears in a diningroom in Indiana
and that was years ago, before his marriage say,
God to him no worse luck send.
Save us from shotguns & fathers' suicides.
It all depends on who you're the father of
if you want to kill yourself-
a bad example, murder of oneself,
the final death, in a paroxysm, of love
for which good mercy hides?
A girl at the door: 'A few coppers pray'
But to return, to return to Hemingway
that cruel & gifted man.
Mercy! my father; do not pull the trigger
or all my life I'll suffer from your anger
killing what you began.
Amerikali ressam William Merritt Chase'in olum yildonumu (25 Ekim 1916)
"Keying Up" - The Court Jester 1875
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._Keying_up.jpg
Alman ressam (Johannes Wilhelm Olde) Hans Olde'nin olum yildonumu (25 Ekim 1917)
Bei der Heuernte, 1883
https://upload.wikimedia.org/wikiped...r_Heuernte.jpg
Woman with children under the apple tree, 1895
https://upload.wikimedia.org/wikiped...h_children.jpg
Turk yazar, toplumbilimci, sair ve siyasetci Ziya Gokalp'in olum yildonumu (25 Ekim 1924)
http://www.resimlisiirler.net/wp-con...kalp_vatan.jpg
In the mosque the ezan is read in Turkish,
Peasants understand the meaning of their prayers.
In the school the Qur’an is read in Turkish,
Young and old, everyone knows God’s order
Oh Turkish son, your motherland is there!
There are no other eyes for our soil.
In every person the ideal is one, language, custom, religion is one
The parliament is clean, the traitors’ word is gone,
The frontier willingly gives life to its children;
Oh Turkish son, your motherland is there!
In the market, wealth has returned,
The path to art is shown by science.
The tradesmen protect one another;
Shipyards, factorys, boats, trains;
Oh Turkish son, your motherland is there!
1 BAFTA, 3 César ve 1 David di Donatello Odullu Fransiz aktris Annie Girardot'nun dogum yildonumu (25 Ekim 1931)
https://farm6.staticflickr.com/5254/...1dd955b8_b.jpg
Isvicre dogumlu Arjantinli, modernist donem sairlerinden Alfonsina Storni Martignoni'nin olum yildonumu (25 Ekim 1938)
Bu gece gel. Dunya var
Kalbimin uzerinde... yasam patliyor...
Bu gece gel, ey sevgili, korkuyorum
Ruhumdan.
Aglayamam! Bana ellerini ver
Goreceksin ki ruh
Usulca kayiyor; bak nasil dusuyor ruh
Bir gozyasina...
https://img.europapress.es/fotoweb/f...071940_640.jpg
Ven esta noche, amado;
tengo el mundo sobre mi corazón...
la vida estalla...
Ven esta noche, amado;
tengo miedo de mi alma.
¡Oh, no puedo llorar!
Dame tus manos
y verás cómo el alma resbala tranquilamente,
cómo el alma cae en una lágrima...
Fransiz ressam Robert Victor Felix Delaunay'nin olum yildonumu (25 Ekim 1941)
Breton Landscape, 1906
https://upload.wikimedia.org/wikiped...collection.jpg
La Verseuse, 1916
https://upload.wikimedia.org/wikiped...on_%281%29.jpg
Pulitzer Odullu Amerikali roman yazari Anne Tyler’in dogum gunu (25 Ekim 1941)
https://pbs.twimg.com/media/DqWlhMRXcAAjUX2.jpg
“Sarilarla ve yesillerle bezeli, esintili, sahane bir ogleden sonraydi.Iste Abby, kocasi Red Whitshank’e asik oldugu gunu boyle anlatmaya baslardi. Birlikte dort cocuk buyuten Abby ve Red iyisiyle kotusuyle nice anilar biriktirmisti. Genis ailelerinde kahkaha ve neseyle dolu gunler oldugu kadar kiskancliklar, hayal kirikliklari ve buyuk sirlar da vardi ancak ne yasanirsa yasansin onlari bir arada tutan bag asla zayiflamazdi. Ve simdi 1900’lerin basindan 21. yuzyila uzanan bu siradisi ailenin ucuncu kusagi, Red ve Abby’den kalan gosterisli, eski Whitshank Evi’yle ve onlardan geriye kalan manevi mirasla bas basa.” Mavi Makara
https://images.gr-assets.com/books/1...l/22501028.jpg
"It was a beautiful, breezy, yellow-and-green afternoon." This is how Abby Whitshank always begins the story of how she fell in love with Red that day in July 1959. The Whitshanks are one of those families that radiate togetherness: an indefinable, enviable kind of specialness. But they are also like all families, in that the stories they tell themselves reveal only part of the picture. Abby and Red and their four grown children have accumulated not only tender moments, laughter, and celebrations, but also jealousies, disappointments, and carefully guarded secrets. from Red's father and mother, newly-arrived in Baltimore in the 1920s, to Abby and Red's grandchildren carrying the family legacy boisterously into the twenty-first century, here are four generations of Whitshanks, their lives unfolding in and around the sprawling, lovingly worn Baltimore house that has always been their anchor.”
Fritz Lang'in yonettigi, Edward G. Robinson, Joan Bennett, Raymond Massey'in rol aldigi Penceredeki Kadin (The Woman in the Window - La donna del ritratto), 25 Ekim 1944'de vizyona girdi.
https://pbs.twimg.com/media/EHuQZoOW...jpg&name=large
https://pbs.twimg.com/media/EHuQZoQW...jpg&name=large
https://pbs.twimg.com/media/EHuQZoRW...jpg&name=large
Ingiliz heavy metal grubu Judas Priest'in efsane gitaristi Glenn Raymond Tipton'in dogum gunu (25 Ekim 1947)
https://pbs.twimg.com/media/DqWcHyyXcAEOxPM.jpg
https://media1.giphy.com/media/2jEDH7w2HHxRe/source.gif
Amerikali rock grubu Red Hot Chili Peppers'in bateristi (Chadwick Gaylord Smith) Chad Smith'in dogum gunu (25 Ekim 1961)
https://pbs.twimg.com/media/DqWnniOWkAMTZnz.jpg
Amerikali roman yazari John Steinbeck'in 25 Ekim 1962 tarihinde “sempatik mizahin ve sosyal keskin alginin kombinasyonu, gercekci ve yaratici yazilarindan dolayi” gerekcesiyle Nobel Edebiyat Odulunu kazandigi aciklandi.
(Odul, kendisine 10 Aralik 1962'de Isvec, Stockholm City Hall'de torenle verildi.)
https://litreactor.com/sites/default.../steinbeck.png
Fransa dogumlu Turk yazar Elif Safak'in dogum gunu (25 Ekim 1971)
”Simdiye degin nasil yasadiysan, gene oyle yasayacaksin sanirsin. Sonra beklenmedik bir anda biri cikar gelir.Etrafindaki kimseye benzemez. Kendini bu yeni insanin aynasinda gormeye baslarsin.Var olani degil, sende eksik olani gosteren sihirli bir aynadir o. Ve sen bunca zaman aslinda hep bir eksiklik duygusuyla yasadigini, bilmedigin bir seye hasret cektigini anlarsin. Samar gibi iner hakikat suratina. Sana icindeki boslugu gosteren bu kisi bir pir, ustad, arkadas, yoldas, es ya da bazen bir cocuk olabilir. Onemli olan seni tamamlayacak olani bulmandir.Her peygamberin verdigi ogut aynidir; Sana ayna olacak insani bul!”
http://online.anyflip.com/swjm/lypi/...jpg?1537357542
"Bienheureuse et riche est votre vie, pleine et complète --- à ce que vous croyez. Jusqu'à ce que quelqu'un arrive et vous fasse comprendre ce que vous avez raté tout ce temps. Tel un miroir qui reflète plus ce qui manque que ce qui est là, il montre les vides de votre âme -- les vides que vous avez refusé de voir. Cette personne peut être un amant, un ami ou un maître spirituel. Parfois il peut être un enfant sur lequel veiller. Ce qui compte, c'est de trouver l'âme qui va compléter la vôtre. Tous les prophètes ont donné le même conseil : trouvez celui qui sera votre miroir!"
"Cogu zaman onu bahcede bir orumcek aginin dokusunu yahut gece acan bir cicekteki cig tanelerini inceler halde buluyordum. Bocekler, bitkiler, kristaller, recineler, dikenler ve cumle doga, Sems'e kitaplardan ve risalelerden daha ilgi cekici, daha ilham verici geliyordu. Ama tam da ben kitap okumaya duskun olmadigini dusunurken, bir bakiyordum elinde asirlik bir el yazmasi, ozenle tek tek cozuyor harflerin manasini; daha fazla okumak ugruna gunler gecelerce uykusuz kaliyor. Sonra gene bir bakiyordum tek bir kitabin kapagini acmadan haftalar gecirmis. Bu durumu kendisine sordugumda soyle dedi: 'Insan, aklini ac ve muhtac bir bebek farz edip kasik kasik bilgiyle doyurmali. Ama nasil ki bazi yiyecekler bebege agir gelirse, bazi bilgiler de akla agir gelir, onu da unutmamali.' Meger kirk kuralindan birisi bu konudaymis. Besinci Kural: Aklin kimyasi ile askin kimyasi baskadir. Akil temkinlidir. Korka korka atar adimlarini. 'Aman sakin kendini' diye tembihler. Halbuki ask oyle mi? Onun tek dedigi: 'Birak kendini, koy gitsin!' Akil kolay kolay yikilmaz. Ask ise kendini yipratir, harap duser. Halbuki hazineler ve defineler yikintilar arasinda olur. Ne varsa harap bir kalpte var!" Ask
https://www.kitap.nl/u/kitap/img/c/a...1501177916.jpg
"Nutriva una grande curiosità per tutto ciò che era nuovo e insolito, ed era un grande osservatore della natura. Quante volte l'ho sorpreso in giardino ad ammirare la simmetria di una ragnatela o lo scintillio delle gocce di rugiada su un fiore notturno. Insetti, piante e animali sembravano interessarlo e ispirarlo più di libri e manoscritti. Ma proprio quando iniziavo a pensare che leggere non gli interessasse, lo trovavo immerso in qualche antico volume. Poi, di nuovo, era capace di starsene settimane intere senza leggere o studiare alcunché.Quando lo interrogai al riguardo, disse che bisognava tener soddisfatto l'intelletto, ma stando attenti a non viziarlo. Intelletto e amore sono fatti di materiali diversi, spiegò. L'intelletto lega le persone con i suoi nodi, senza rischiare nulla. L'amore, invece, scioglie ogni vincolo, e tutto rischia. L'intelletto è sempre prudente, e consiglia: 'Attento agli eccessi dell'estasi'; l'amore invece dice: 'Oh, non ci pensare troppo! Buttati! '. l'intelletto non si spezza facilmente; l'amore invece in un attimo si riduce in briciole. Ma tra le rovine si nascondono tesori. Un cuore infranto nasconde tesori preziosi."
“Bir elmanin bir meyve oldugu, bir babanin baba, bir savasin savas oldugu, bir gercegin gercek oldugu, bir yalanin yalan oldugu, bir askin ask oldugu, bir bikmanin bikma oldugu, bir baskaldirmanin baskaldirma oldugu, bir sessizligin bir sessizlik oldugu, bir haksizligin bir haksizlik oldugu, bir duzenin bir duzen ve bir evliligin evlilik oldugu, olacagi gunler gelecekti, inaniyordu Tante Rosa.” Siyah Sut
https://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/...00252510-1.jpg
“Tante Rosa credeva che sarebbe arrivato il giorno in cui una mela sarebbe stata una mela, un padre sarebbe stato un padre, la guerra sarebbe stata la guerra, la verità sarebbe stata la verità, una menzogna sarebbe stata una menzogna, l'amore sarebbe stato amore, essere stufi sarebbe stato essere stufi, ribellarsi sarebbe stato ribellarsi, il silenzio sarebbe stato silenzio, l'ingiustizia sarebbe stata ingiustizia, l'ordine sarebbe stato ordine e un matrimonio sarebbe stato un matrimonio.”
"Su zenginler yok mu, Allah gozlerini kor etmis bunlarin. Hayatlari boyunca para istifliyorlar. Ne demeye gafil? Kefenin cebi mi var? Sonunda hepimizin giyecegi bir pamuklu kefen. Hepsi bu. Para pul mucevherat da yok. Takim elbise giyebilir misin ahirette? Bak hic soruyorlar mi kendilerine, yahu bu gokyuzunu kim tutuyor diye?"
https://imageserver.kitapyurdu.com/s...termarked=true
"Ces foutus richards ! Ils accumulent de l'argent toute leur vie, pour quoi faire? C'est stupide ! Est-ce que les linceuls ont des poches ? Car nous finirons tous dans le même linceul de coton. Pas de vêtements chics, pas de bijoux. Ils pensent pouvoir emporter leurs smoking ou leurs belles robes de soirée dans leur tombe ? Qui dirige les cieux, selon eux ? Personne ? Dans ce cas, pourquoi le ciel ne nous tombe-t-il pas sur la tête?"
Jamaika asilli Ingiliz yazar Zadie Smith'in dogum gunu (25 Ekim 1975)
https://pbs.twimg.com/media/EHq8zE-U...name=4096x4096
"Insanlari asla kucumsemeyin, kendilerinin olmayan aciyi izlerken, kotu haber verirken, televizyonda bombalarin dususunu izlerken, telefonun obur ucundaki bastirilmis hickiriklari dinlerken aldiklari keyfi de asla kucumsemeyin. Aci tek basina sadece Aci'dir. Fakat Aci + Mesafe = Eglence, rontgencilik, insani ilgi, gercekci sinema, keyifli bir kahkaha, anlayisli bir tebessum, kalkik bir kas veya gizlenmis nefret olabilir." Inci Gibi Disler
https://images-na.ssl-images-amazon....13aDU5TTKL.jpg
“Don’t ever underestimate people, don’t ever underestimate the pleasure they receive from viewing pain that is not their own, from delivering bad news, watching bombs fall on television, from listening to stifled sobs from the other end of a telephone line. Pain by itself is just Pain. But Pain + Distance can = entertainment, voyeurism, human interest, cinéma vérité, a good belly chuckle, a sympathetic smile, a raised eyebrow, disguised contempt."
Fransiz sair, roman ve oyun yazari Raymond Queneau'nun olum yildonumu (25 Ekim 1976)
Havre'da dogmusum Subatin yirmi birinde
Yil bin dokuz yuz ucmus,
Babam tuhafiyeci, annem deseniz oyle,
Tabii ben dogunca ikisi de sevincten havaya ucmus.
Tuhaf bir bicimde haksizligi kavramismisim
Bu yuzden gunun birinde
Vermisler beni bir sutnineye,
Bu obur ve alik kadin da
Dayamis hemen memesini agzima,
Aman efendim o ne gur sut oyle
O saat anlamisim solene kondugumu
Isim ismis yani em Allah em
Armudu andiran o kadin nesnesini.
Azicik daha buyuyunce
Yirmi besinci yirmi altinci ayimda
Beni alip kendi sofralarina oturttular
Eh, ondan sonra daracik korseli gunahkar meleklerin
Ve huzunlu seytanlarin lagimlara ici saman dolu kuclar attiklari
Koskoca bir ulkede
Peder Kral bendeniz de veliaht.
Cekmeceler tiklim tiklim
Abadan, kagittan ciceklerle
Demet demet cicekler
Sapkalari suslemek icin
Bir suru zimbirti iste.
Babamin masasinin ustu
Metrelerce ipekli
Bir araba dugme,
Raflar desen dinine imanina dolu,
Ekstrforlar, turlu turlu kurdele ...
Birkac da kiz vardi bu tatsiz iste ona yardim eden
Kupon mupon kesen,
Merdivene ciktilar mi
Hic sakinmadan oralarini buralarini gosteren.
Zavalli anacigimsa
Muzige bayilirdi
Ve boyuna piyano calardi,
O caladursun
Bir yandan da satis yapilirdi: sapkalar, danteller...
https://oulipobybecky.files.wordpres.../04/111111.png
Je naquis au Havre un vingt et un février
en mil neuf cent et trois.
Ma mère était mercière et mon père mercier :
Ils trépignaient de joie.
Inexplicablement je connus l'injustice
et fus mis un matin
chez une femme avide et bête, une nourrice,
qui me tendit son sein.
De cette outre de lait j'ai de la peine à croire
que j'en tirais festin
en pressant de ma lèvre une sorte de poire,
organe féminin.
Et lorsque j'eus atteint cet âge respectable
vingt-cinq ou vingt-six mois,
repris par mes parents, je m'assis à leur table
héritier, fils et roi
d'un domaine excessif où de très déchus anges
sanglés dans des corsets
et des démons soufreux jetaient dans les vidanges
des oiseaux empaillés,
où des fleurs de métal de papier ou de bure
poussaient dans les tiroirs
en bouquet déjà prêts à orner des galures,
spectacle horrible à voir.
Mon père débitait des toises de soieries,
des tonnes de boutons,
des kilogs d'extrafort et de rubanneries
rangés sur des rayons.
Quelques filles l'aidaient dans ses fade besogne
en coupant des coupons
et grimpaient à l'échelle avec nulle vergogne,
en montrant leurs jupons.
Ma pauvre mère avait une âme musicienne
et jouait du piano ;
on vendait des bibis et de la valencienne
au bruit de ses morceaux...