-
"53 yil 7 ay 11 gun vazgecemedigimi en sonunda kalbim tamamlamisti. Ve memnuniyetle kesfettim ki sinirlari olmayan sey olum degil yasamdi. / Dopo 53 anni , 7 mesi , 11 giorni e notti , il mio cuore finalmente si è placato ed io ho scoperto , con mia grande gioia , che è la vita - e non la morte - a non avere confini." Gabriel Garcia Marquez, Kolera Gunlerinde Ask / L'Amore Ai Tempi Del Colera
http://www.naufragio.it/il-tempo-di-...idelcolera.jpg
-
"Zaman bekleyenler icin cok yavastir, korkanlar icin cok hizli, yas tutanlar icin cok uzun, neselenenler icin cok kisa; ancak sevenler icin zaman, sonsuzluktur." Henry Van Dyke
https://pbs.twimg.com/media/DEiQs6LXoAM9I9e.jpg
"Il tempo è troppo lento per coloro che aspettano, troppo rapido per coloro che temono, troppo lungo per coloro che soffrono, troppo breve per coloro che gioiscono, ma per coloro che amano il tempo è eternità."
-
https://pbs.twimg.com/media/DEjKNckW0AAAVnT.jpg
"Siddetle baslayan hazlar, siddetle son bulurlar. Olumleri olur zaferleri, opusurken yok olan atesle barut gibi. En tatli bal bile tadildikca bikkinlik verir, aynı tat istegi, istahi koreltir. Onun icin, olculu sev ki uzun sursun sevgin. Hedefe hizli giden, yavas kadar gec varir." Romeo ve Juliet
-
https://pbs.twimg.com/media/DEmxtcYWAAA0CF5.jpg
Ben paraya muhtac degilim.
Hissiyata muhtacim.
Kelimelere,
Ustalikla secilmis kelimelere,
Dusunceleri aktaran ciceklere,
Buradayim diyen gullere,
Agaclarin yasamasina imkan saglayan ruyalara,
Heykelleri dans ettiren sarkilara,
Yildizlara ihtiyacim var.
Asiklarin kulaklarina mirildanan
Siire ihtiyacim var.
Her kelimesi
Yeni bir duygu rengini uyandiran.
-
"Dunyamizin herseyi kapsadigini dusunebilir, kumsalda eglenebilir, arabalarla dolasabilir, telefonla sohbet edebilir, ziyarete gidebilir, yiyip icebiliriz ve evde oturup televizyona cikanlarla aramizdaki bu tuhaf, yari yapay simbiyozda onlarin yuzlerini, goruslerini, kederlerini ozumseyebiliriz ve herseyin bunlarla sinirli olduguna kendimizi giderek daha cok inandirir, yillarca uyustururuz; ama gozlerimizi gokyuzune cevirip uzaklara baktigimizda tek dusunebildigimiz sey gucumuzun ve kavrayisimizin yetersizligini anlamak olur; bizi boyle kandirmasina izin verdigimiz dunya gercekte ne kadar kucuk ve onemsiz? Evet,elbette, gordugumuz seanslar gorkemliydi, icsellestirdigimiz imgeler yuceydi, ustelik bazen vahiy gibiydi; ama biz koleler durust olmaliyiz, gercekte bunlarda rolumuz ne?
Hic."
Karl Ove Knausgaard, Asik Bir Adam
https://images-na.ssl-images-amazon....PCSNE%2ByL.jpg
"This was beyond our comprehension. We might believe that our world embraced everything, we might do our thing down here on the beach, drive around in cars, phone each other and chat, visit one another, eat and drink and sit indoors imbibing the faces and opinions and the fates of those appearing on the TV screen in this strange, semi-artificial symbiosis we inhabited and lull ourselves for longer and longer, year upon year, into thinking that this was all there was, but if on the odd occasion we were to raise our gaze to this, the only possible thought was one of incomprehension and impotence, for in fact how small and trivial was the world we allowed ourselves to be lulled by? Yes, of course, the dramas we saw were magnificent, the images we internalized sublime and sometimes also apocalyptic, but be honest, slaves, what part did we play in them?
None."
-
"Bazen anlamsizliklarin ve korkuncluklarin seyrine umutsuzca kendini kaptirislardan beklenmedik anda bir sevinc yeserivermisti: Siddetli sevdalanis, guzel bir ezgi mirildanma arzusu ya da resim yapma istegi. Ya da bir cicegi koklar, bir kediyle oynarken yasamla o cocuksu uzlasmaya yeniden kavusmustu. Ve simdi de kavusacakti yine, yarin ya da obur gun; ve dunya yine o iyi ve kusursuz haline donusecekti. Yeter ki o dusunup durmalar, can cekisen baliklara, sararip solan ciceklere karsi insani soluksuz birakan o umutsuz sevecenlik, insanlarin domuzlar gibi duygusuz yasayip gitmelerinden, alik alik bakip durmalarindan ve hicbir seyi gorememelerinden duyulan dehset yeniden cikip gelsindi."H.Hesse, Narzis ve Goldmund
http://i.gr-assets.com/images/S/comp...i/20572073.jpg
"At other times a sudden joy blossomed from the hopeless depth of uselessness and horror, a violent infatuation, the desire to sing a beautiful song, to draw. He had only to smell a flower or play with a cat, and his childlike agreement with life came back to him. This time, too, it would come back. Tomorrow or the day after, the world would be good again, it would be wonderful. At least it was so until the sadness returned, the brooding, the remorse for dying fish and wilting flowers, the horror of insensitive, piglike, staring-but-not-seeing human existence."
-
-
-
Open Road Films, biyografi-drama Marshall'in posterini yayinladi.
http://cdn1-www.comingsoon.net/asset...7/marshall.jpg
-
CBS Films ve Lionsgate, American Assassin'in yeni uluslararasi fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/OLSyJT4y_I8?t=1
-
Focus Features, Gary Oldman'in Winston Churchill'i oynadigi biyografi-drama-tarih Darkest Hour'un fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/eFFj2gS9UWs?t=1
-
AT&T’s Audience, Stephen King uyarlamasi Mr. Mercedes dizisinin fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/kVajP0lZSNE?t=2
-
Netflix, Death Note'dan Usta dedektif rolundeki Lakeith Stanfield'in karakter posteri yayinladi.
http://cdn3-www.comingsoon.net/asset...l-l_pre_us.jpg
-
-
Fransiz devrimi 14 Temmuz 1789 tarihinde Paris, Bastille'de basladi.
https://pbs.twimg.com/media/DEr-P9zXUAALt52.jpg
-
Avusturyali ressam Gustav Klimt'in dogum yil donumu (14 Temmuz 1862)
Il Bacio (The Kiss, 1907 - 1908)
http://1.bp.blogspot.com/-LAvxjLd_Rk...inter-gold.jpg
Giuditta I (Judith and the Head of Holofernes, 1901)
http://www.artslife.com/wp-content/u...2/06/klimt.jpg
-
-
Polonya asilli Amerikali yazar Isaac Bashevis Singer'in dogum yil donumu (14 Temmuz 1904)
http://www.azquotes.com/public/pictu...ger-392136.jpg
"Onlar ne biliyor ki, -butun bu akademisyenler, butun bu dusunurler, dunyanın butun liderleri- ne biliyorlar ki senin hakkinda? Onlar butun turlerin en haini olan insanin yaratilis tacini giydigine ikna etmisler kendilerini. Diger butun canlilar sadece iskence gorsunler, yiyecek olsun, giysi olsunlar, sonunda yok edilsinler diye yaratilmislar onlara gore. Hayvanlar icin butun insanlar bir Nazi; hayvanlar icin bu, sonsuz Treblinka'dan baska bir sey degil."
-
-
Alman sair, denemeci, oyun yazari ve elestirmen. Dadacilik hareketinin kurucularindan Hugo Ball, ilk dadaist manifestoyu 14 Temmuz 1916 tarihinde yayinladi.
"...Dilin nasil eklemlenmis oldugunu ortaya koymak ise yarar. Ben birakiyorum seslileri aylak aylak dolassinlar. Birakiyorum seslileri, basbayagi olagelsinler, tipki bir kedinin miyavlaması gibi. Sozcukler belirir, sozcuklerin omuzlari, bacaklari, kollari, sozcuklerin elleri. Au, oi, uh. Insan cok fazla sozcuk ortaya salmamali. Bu lanet olasi dile, sanki borsacilarin para tutmaktan asinmis elleriyle bulastirilmis gibi yapisan butun pislikleri temizlemeye bir siir dizesi yeter. Sozcugu basladigi ve bittigi yerde istiyorum..."
https://pbs.twimg.com/media/DEoiajcXcAEDN_e.jpg
"...It will serve to show how articulated language comes into being. I let the vowels fool around. I let the vowels quite simply occur, as a cat miaows...Words emerge, shoulders of words, legs, arms, hands of words. Au, oi, uh. One shouldn't let too many words out. A line of poetry is a chance to get rid of all the filth that clings to this accursed language, as if put there by stockbrokers'hands, hands worn smooth by coins. I want the word where it ends and begins..."
-
Isvecli oyun yazari ve film yonetmeni Ingmar Bergman!in dogum yil donumu (14 Temmuz 1918)
https://pbs.twimg.com/media/DEsa3EhW0AEXizD.jpg
"- Yine de olmek istemiyorsunuz.
- Istiyorum.
- Neyi bekliyorsunuz?
- Bilgi istiyorum.
- Guvence mi istiyorsunuz?
- Adina ne derseniz deyin. Tanriyi duyularla kavramak, oyle amansizcasina anlasilmaz bir şey mi? Neden yarim soz verisler ve gorunmeyen mucizeler sisinde saklar kendini? Kendimize inancimiz yokken, baska bir seye nasil inanc duyabiliriz? Inanmak isteyip de inanamayanlarimizin basina neler gelecek? Peki inanmak isteyen ama inanmaya gucu yetmeyenler ne olacak? Tanriyi neden olduremem icimde? Ona ilenirim, yuregimden sokup atmak isterim de, neden boyle agrilar icinde, boyle asagilanarak yasar durur? Neden, her seye karsin, silkip atamadigim sasirtici bir gercektir o? Isitior musunuz beni?" Ingmar Bergman, Yedinci Muhur
https://images-na.ssl-images-amazon....16A37B9C5L.gif
"Death: Yet you do not want to die.
Block: Yes, I do.
Death: What are you waiting for?
Block: Knowledge.
Death: You want a guarantee.
Block: Call it what you will. Is it so hard to conceive God with one's senses? Why must He hide in a midst of vague promises...and invisible miracles? How are we to believe the believers when we don't believe ourselves? What will become of us who want to believe, but cannot? And what of those who neither will nor can believe? Why can I not kill God within me? Why does He go on living in a painful, humiliating way? I want to tear Him out of my heart...but He remains a mocking reality...which I cannot get rid of. Do you hear me?"
-
-
Amerikali thrash metal grubu Megadeth, 5. Studyo albumu Countdown to Extinction'i 14 Temmuz 1992 tarihinde yayinladi.
http://i.imgur.com/UAXXbF6.gif
-
"Bildigini saniyorsun. O yuzden tedbiri elden birakiyor ve her sey yolundaymis gibi davraniyorsun. Zamanla, olaylara gereken onemi vermiyorsun. Kendini guvende hissediyorsun. Daha ne istersin ki? Hayat da sans da sana gulumsuyor, seviyorsun ve seviliyorsun. Hayallerini gerceklestirebiliyorsun. Her sey mukemmel...sonra sessiz sedasiz, gok kubbe ustune cokuyor. Ancak oldugun zaman farkina varıyorsun ki hayat, butun hayatın -inisleri, cikislari, huzunleri mutluluklari, yeminleri ve basarisizliklari - bir orumcek agi kadar ince ve gorunmez bir ipe bagli. Aniden en kucuk bir gurultu bizi urkutuyor ve hicbir seye inanmak istemiyoruz. Butun istedigin, gozlerini kapatmak ve hicbir sey dusunmemek." Yasmina Khadra, Saldiri
https://images-na.ssl-images-amazon....1SHEkpzNvL.jpg
"You think you know. Then you lower your guard and act as though everything's just great. With the passage of time, you stop paying as much attention to things as you should. You're confident. What more can you do? Life is smiling on you. So is luck. You can afford your dreams. Everything's fine, everything blesses you...and then, without warning, the sky falls in on your head. And once you're flat on your back, you realize that your life, your whole life - with its ups and downs, its pains and pleasures, its promises and failures, hangs and has always hung by a thread as flimsy and imperceptible as the threads in a spider's web. Suddenly, the slightest sound terrifies you, and no longer feel like believing in anything whatsoever. All you want to do is close your eyes and think no more."
-
Ustunde guvercinler gezen su rahat damin
Kalbi atar ardinda birkac mezarla camin
Sasmaz ogle zamani ateslerle yaratir
Denizi, denizi, hep yeni bastan denizi
Tanrilarin sukunu ceker gozlerimizi
Bir dusunceden sonra, ah o ne mukafattir
Ince piriltilarin o ne saf huneridir
Bir secilmez kopukte nice elmas eritir
Nasıl bir sukun sanki peyda olur o demde
Ve gunes ucurumun ustune gelir durur
Ebedi bir davanin saf marifeti budur
Zaman kivilcim, hulya bilmek olur alemde
Paul Valery
https://pbs.twimg.com/media/DEiLmhmXcAYPND3.jpg
Questo tetto tranquillo, ove colombe
vanno, tra i pini palpita e le tombe;
meriggio il giusto compone di fiamma
il mare, il mare, sempre in sé rinato!
Dopo un pensiero sei ricompensato
guardando a lungo degli dei la calma.
Che lavorìo di lampi che consuma
tutti i diamanti di sottile schiuma,
e quale pace sembra ora accadere!
Se sull'abisso il sole si rafferma,
opere pure d'una causa eterna,
scintilla il Tempo e il Sogno è il tuo sapere
-
"Kendinizi gecmise yansitarak yasiyorsunuz, hala otuz yil oncesinde Coimbra' daymissiniz, kariniz da yani basinizdaymis gibi, boyle yapmayi surdururseniz, bir cesit ani fetisisti olursunuz, belki de karinizin resmiyle konusmaya baslarsiniz. Pereira peceteyle agzini sildi, sesini alcaltarak lafa karisti: Yapmaya basladim bile Doktor Cardoso.Doktor Cardoso gulumsedi." Antonio Tabucchi, Pereira Iddia Ediyor
http://images.gr-assets.com/books/13...60l/775236.jpg
"Lei vive proiettato nel passato, lei è qui come se fosse a Coimbra trent'anni fa e sua moglie fosse ancora viva, se lei continua così diventerà una sorta di feticista dei ricordi, magari si metterà a parlare con la fotografia di sua moglie. Pereira si asciugò la bocca col tovagliolo, abbassò la voce e disse: lo faccio già, dottor Cardoso. Il dottor Cardoso sorrise."
-
"Tek bir kelime bizi hayatin agirligindan ve acilarindan uzaklastirir, o da asktir. / Una parola ci libera di tutto il peso e il dolore della vita: quella parola è amore."Sofokles / Sofocle
https://pbs.twimg.com/media/DEsASowXkAIpDWf.jpg
-
http://www.ilquotidianoinclasse.it/w...bf5ca678ad.jpg
"Iyi olan kararli bir sekilde mucadele etmektir, hayati kucaklayin ve onu tutkuyla yasyin. Savaslarinizi kaliteli bir sekilde kaybedin ve kazanma cesareti gosterin. Cunku dunya yasama cesareti gosterenlere aittir. Hayat onemsiz olamayacak kadar degerlidir."
-
Open Road Films, Reese Witherspoon'un oynadigi romatik komedi Home Again'in posterini yayinladi.
http://cdn2-www.comingsoon.net/asset...n_358_fin8.jpg
-
Netflix, Narcos'un 3.sezonunun fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/j73-IvTvNN0?t=1
-
Netflix, Marlon Wayans'li komedi Naked'in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/nIgeVoVMv90?t=1
-
Annapurna Pictures, drama Detroit'in posterini yayinladi.
http://cdn2-www.comingsoon.net/asset...itposter_0.jpg
-
Vertical Entertainment ve Bron Studios, komedi The Layover'in fragmanini yayinladi:kahkah::kahkah:
https://youtu.be/f71P64Djjks?t=2
-
Hollandali ressam Rembrandt'in dogum yil donumu (15 Temmuz 1606)
Il pittore nello studio (The Artist in his Studio,1629)
http://www.settemuse.it/pittori_scul...tudio_1629.jpg
Bazi film uyarlamalari:
https://pbs.twimg.com/media/DEw7RLKUIAAvcCt.jpg
-
Italyan ressam Annibale Carracci'nin olum yil donumu (15 Temmuz 1609)
Mangiafagioli (The Beaneater, 1584 - 1585)
https://pbs.twimg.com/media/DEtHC9lWAAAicbg.jpg
-
Fransız filozof, edebiyat elestirmeni ve elestirel dusunce yonteminin (Yapı sokumculuk) kurucusu Jacques Derrida'nin dogum yil donumu (15 Temmuz 1930)
"Bugun, cok sayida yerde, ahlaki yeniden tesis etmek ve ozellikle bu konuda kaygilanmak icin ciddi nedenleri olanlara guven telkin etmek icin sempatik ve endise verici bir caba gozlemlenebilir veya bu cabaya istirak edilebilir. Bazi zihinler, Yapi cozumde, sanki tek ve yegane olarak mevcutmus gibi, ahlaksizligin, ahlakdisiligin ya da sorumsuzlugun modern bir formunu teshis ettiklerine inanmislar; daha ciddi, daha az aceleci ve Yapi cozum'e daha fazla egilimli olan digerleri ise, bugun bunun tam tersini iddia etmektedirler. Bunlar, "etik", "moral", "sorumluluk", "ozne", vb guzel isimler altinda teshis edilebildigine inanilan bu seylere iliskin olarak surekli, asiri, dogrudan ya da capraz, ancak giderek daha yogun bir dikkate taniklik edecek olan, cesaret verici ve giderek daha cok sayida isaret ortaya cikarirlar. Yanit olmayana geri donmeden once, sayet odev ve sorumluluk duygusuna sahipsek, bu iki ahlakcilikla, ahlakin bu iki onarimiyla ve yapi cozumun yeniden ahlakilestirilmesi de dahil olmak uzere, ilisigin kesilmesi gerektigini en dogrudan bicimde ilan etmek gerekecek."
https://pbs.twimg.com/media/DEwjNY-WAAEivYW.jpg
"One can today, in many different places, attend to or participate in a congenial and disturbing task: restoring morality and, especially, reassuring those who had serious reasons for being troubled by this topic. Some souls believe themselves to have found in Deconstruction a modern form of immorality, of amorality, or of irresponsibility, while others, more serious, in less of a hurry, better disposed toward so-called Deconstruction, today claim the opposite; they discern encouraging signs and in increasing numbers which would testify to a permanent, extreme, direct, or oblique, in any event, increasingly intense attention, to those things which one could identify under the fine names of "ethics," "morality," "responsibility," "subject," etc. Before reverting to no-responding, it would be necessary to declare in the most direct way that if one had the sense of duty and of responsibility, it would compel breaking with both these moralisms, with these two restorations of morality, including, therefore, the remoralization of deconstruction, which naturally seems more attractive than that to which it is rightly opposed, but which at each moment risks reassuring itself in order to reassure the other and to promote the consensus of a new dogmatic slumber."
-
"Ocaginda kul olacaksam, adima toz deseler ne cikar? Odanin penceresiysem eger, bosluk olsam ne yazar? Su saatinde saat isem gecsem ne olur, degil mi ki sana ait oldugum surece duracagim, olsem ne olur, sana ait oldukca olmeyecegim madem; seni kaybetsem ne olur, seni kaybettikce bulacaksam eger?" Fernando Pessoa, Huzursuzlugun Kitabi
http://www.mondadoristore.it/img/lib...ernando+Pessoa
"Cenere nel tuo focolare, che importa se io sono polvere? Finestra della tua stanza, che importa se io sono spazio? Ora < > nella tua clessidra, che importa che io me ne vada, se per essere tuo rimarrò; che importa che io muoia, se per essere tuo non morirò; che importa che ti perda, se perderti significa trovarti?"
-
http://spiritualcleansing.org/wp-con...rayals.-It.jpg
"Ask hicbir zaman dogal nedenlerle olmez. Olur, cunku biz onun kaynagini beslemeyi bilmeyiz; korluk ve hatalar ve ihanetler yuzunden olur. Hastaliklardan, aldigi yaralardan olur: bikkinliktan, bakimsizliktan, susuzluktan, donukluktan olur, ama asla dogal nedenlerle degil. Her asik, kendi askinin katili olarak mahkemeye cikarilmaliydi." Dort Odali Kalp
http://ecx.images-amazon.com/images/I/71kNTDO29%2BL.jpg
-
https://pbs.twimg.com/media/DExAA98XYAIAO0u.jpg
325
"Hic dusundun mu senin bana, benim sana nasil da gorunmez oldugumuzu? Hic dusundun mu ne kadar cahiliyiz birbirimizin? Birbirimizi gormeden goruyoruz birbirimizi. Birbirimizi duyuyor ve sadece kendi icimizdeki sese kulak veriyoruz. Baskalarinin kelimeleri kulaklarimizin hatalari, aklımizin denizlerinde olan kazalardir. Ne kadar da guveniriz baskalarinin kelimelerine yakistirdigimiz anlama! Baskalarinin kelimelerle dile getirdigi hazlar bize olumu tattirir. En ufacik bir derinlik katma kaygisi gutmeden, dudaklarindan dokuverdikleri kelimelerde ise hayat ve haz buluruz. Ey her seyi aciklayan, yorumladigin derelerin sesi, miriltilarinda nice anlamlar buldugumuz agaclarin sesi- ah, gizli askim, hepsi, bu katiksiz dusler, hucremizin parmakliklarindan akan kul ne kadar da biz hala!" Pessoa, Huzursuzlugun Kitabi
-
https://pbs.twimg.com/media/DExQFYWXgAAU-rN.jpg
"Bunu aciklamam mumkun degil. Ama mutlaka sen ve de herkes insanin kendisi disinda da bir varliginin oldugunu ya da olmasi gerektigini dusunuyordur. Sadece bu bedende hapissem, yaradilisimin anlami ne olabilir? Bu dunyada hangi buyuk acilari cektiysem bu acilar Heathcliff'in de acilari oldu. O acilarin her birini en basindan musahede ettim ve hissettim. Hayatta en buyuk dusuncem odur. Her sey yok olsaydi ve bir tek o kalsaydi da ben var olmaya devam ederdim. Her sey yerli yerinde olsaydi ve bir tek o yok olsaydi butun kainat tumuyle bana yabanci bir yer olurdu. Kendimi onun bir parcasi gibi hissetmezdim. Linton'a olan sevgim ormandaki yesillikler gibidir. Kis gelince agaclar nasil degisiyorsa eminim zamanla benim bu sevgimde degisecektir. Heatcliff'e olan sevgimse o ormandaki olumsuz kayaliklar gibidir. Kayaliklarin goruntusu pek hos degildir ama onlarsiz da olmaz. Nelly Ben Heathcliff'im. O hep ama hep benim aklimda illa keyif verici bir dusunce olarak degil, nasil ki ben kendimi dusunmekten hep keyif almiyorsam. Ama o sanki benmisim gibi hep aklimda. Onun icin bizim ayrılacagimizdan bahsetme bir daha. Bu olabilecek bir sey degil." Emily Brontë, Ugultulu Tepeler