-
Federico García Lorca’nin Yerma oyunu (Bernarda Alba'nin Evi ve Kanli Dugun) promiyerini 29 Aralik 1934’de Madrid, Español Theatre’da yapti.
https://cloud10.todocoleccion.online...1/23149654.jpg
http://cdn.mcu.es/wp-content/gallery...ismalibran.jpg
-
1 Akademi Odulu (Coming Home, 1978) , 4 Golden Globe Odulu ve 1 BAFTA Odulu sahibi ve Amerikali aktris Angelina Jolie'nin babasi Amerikali aktor Jon Voight’un dogum gunu (29 Aralik 1938)
https://media.giphy.com/media/l0Hlum...4RBC/giphy.gif
https://media1.tenor.com/images/bbba...itemid=3458703
https://media.giphy.com/media/11xNUFPTM9iAWA/giphy.gif
-
-
-
Avustralyali sarkici Kylie Minogue'un cikis albumu Kylie'de yer alan I Should Be So Lucky sarkisi Mushroom Records ve PWL Records tarafindan 29 Aralık 1987'de yayinlandi.
https://img.discogs.com/O9R33mb1zixa...-8038.jpeg.jpg
https://media.giphy.com/media/Lh6Cep2nLFSCI/giphy.gif
-
“Bir misra yazabilmek icin insan, bircok sehir gormeli, insanlari, nesneleri gormeli, hayvanlari tanimali, kuslarin nasil uctugunu hissetmeli, kucuk ciceklerin sabahlari acarken nasil titrestigini bilmeli. Insan, bilinmeyen yerlerdeki yollari, beklenmedik rastlantilari ve uzun zamandir yaklasmakta oldugunu sezdigi ayriliklari dusunebilmeli, hala anlasilmamis cocukluk gunlerini; sevindirici bir sey soylediklerinde anlamayip kirdigimiz anne babalari; o kadar cok, derin ve agir degisimlerle garip, tuhaf baslayan cocukluk hastaliklarini; sessiz ve kapanik odalarda gecen gunleri; deniz kiyisindaki sabahlari; denizi, denizleri; yukarilarda cagildayan, yildizlarla ucuşan yolculuk gecelerini dusunebilmeli. Butun bunlari dusunebilmek de yetmez. Anilar da olmali; birbirine benzemeyen bircok sevda gecesinden, doguran kadinlarin cigliklarindan, iclerine kapanik, hafif, solgun, uyuyan logusalardan gelme anilarimiz da olmali. Hem sonra olenlerin yaninda bulunmali; odalarda, olulerin basucunda oturmus olmali. Bu da yetmez, anilar da yetmez. Coksa anilar, onlari unutabilmeli, sonra da donup gelmelerini beklemekten yana buyuk sabir gostermeli. Cunku anilarla da bitmez. Onlar ancak icimizde kan, bizde bakis ve davranis olduklari, isimsizlestikleri, artik bizden ayirt edilemedikleri zaman, iste ancak o zaman, cok seyrek bir saatte, bir misranin ilk kelimesi, anilarin arasindan, anilardan cikiverir.” Rainer Maria Rilke, Malte Laurids Brigge'nin Notlari
https://stephenmitchellbooks.com/wp-...sofbrigge1.jpg
“To write a single line of verse one must see many cities, people, things, one must know animals, one must feel birds flying and know the movements flowers make as they open up in the morning. One must be able to think back to roads in unfamiliar regions, unexpected encounters, and partings which one saw coming long before; one must be able to think back to those days in one's childhood that are still unexplained, to one's parents whom one could not help offending when they brought a delightful gift and one didn't appreciate it (it was a delight for someone else), to those childhood illnesses which arose so peculiarly and with so many profound and difficult changes, to those days in peaceful and secluded rooms, and to those mornings by the sea, to the sea anywhere, to seas, to nights of travel that swept along high above, flying with the stars; and it's still not enough, even when one's allowed to think of everything one can. One must have memories of many nights of love--no two nights the same — of the cries of women in labour and of pale, white, sleeping women who have given birth and are now closing again. But one must also have been with the dying, one must have sat in a room with the dead with the window open and random noises coming in. And having memories is still not enough. If there are a great many, one must be able to forget them, and one must have the patience to wait until they return. For the memories are not what's essential. It's only when they become blood within us, become our nameless looks and signs that are no longer distinguishable from ourselves—not until then does it happen that, in a very rare moment, the first word of a verse rises in their midst and goes forth from among them.”
-
"Yapayalnizdi. Kimsenin dikkatini cekmiyordu, mutluydu, yasamin vahsi kalbine yaklasmisti. Yalnizdi, gencti, basina buyruk ve yabanil yurekliydi. Sert havanin issizligi, aci sular, denizden gelme kabuklar ve yosunlar ile perdelenmis kursuni gunisiginda bir basinaydi."James Joyce, Sanatcinin Bir Genc Adam Olarak Portresi
https://dz01iyojmxk8t.cloudfront.net...-Ki-Awaaz3.jpg
"He was alone. He was unheeded, happy, and near to the wild heart of life. He was alone and young and wilful and wildhearted, alone amid a waste of wild air and brackish waters and the seaharvest of shells and tangle and veiled grey sunlight."
-
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...ummer-rain.jpg
Adi nedir bilinmez bir sey cekilip gider,
beklenmedik bir anda yesilliginden parkin;
Duyulur pencereye durunca daha yakin,
ve suskunluk olunca. Israrci, guclu oter,
agacliklar icinden sakir bir yagmurkusu,
mubarek Jerome’yi cagristirarak akla:
Yukselir yogunlukla, nasil da, saganakla
dinlenecek bu sesten yalnizlik ile cosku.
Duvarlari salonun ve yagli boya tablolar
isitmek istemezler sanki cekilip geri
diyeceklerimize etmezler musaade.
Ogleden sonralarin belirsiz isiklari
yansidiginda olgun halilar uzerinde
insan cocukken ancak boyle korkuyla dolar.