-
Kolombiyali yazar Gabriel Garcia Marquez'in, 21 Ekim 1982'de " Gercekle gercekustunu, bir anakaranin yasamini ve celiskilerini zengin bir hayal dunyasinda birlestiren roman ve celiskilerinden dolayi " gerekcesiyle Nobel Edebiyat Odulunu kazandigi Komite tarafindan aciklandi.
( Odul, kendisine 8 Aralik 1982'de Isvec'te torenle verildi. )
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ia_Marquez.jpg
“ …bir gun Bayardo San Roman, salondaki salincakli sandalyede ogle uykusunu uyurken, Angela Vicario'yla annesi, ellerinde yapma cicekler dolu birer sepetle meydandan geciyorlardi. Bayardo San Roman, gozlerini aralamis, ogle sonrasi saat ikideki durgunlugun ortasinda sanki tek canli varliklarmis gibi gorunen, acimasiz kapkara giysileri icindeki o iki kadini gorerek, gencinin kim oldugunu sormustu. Pansiyon sahibesi de, yanindaki kadinin kucuk kizi oldugu, adinin da Angela Vicario oldugu yanitini vermisti. Bayardo San Roman, ta meydanin obur ucuna kadar bakislariyla izlemisti onlari.
‘ Adini iyi koymuslar. ’demisti.
Sonra da basini salincakli sandalyenin arkasina dayamis, gozlerini yeniden yummustu.
‘ Uyandigimda, ’ demisti, ’ onunla evlenecegimi bana hatirlatin. ' " Kirmizi Pazartesi
https://http2.mlstatic.com/cronica-d...7_112015-F.jpg
" ...la pensión de hombres solos donde vivía Bayardo San Román, contaba que éste estaba haciendo la siesta en un mecedor de la sala, a fines de setiembre, cuando Ángela Vicario y su madre, atravesaron la plaza con dos canastas de flores artificiales. Bayardo San Román despertó a medias, vio las dos mujeres vestidas de negro inclemente que parecían los únicos seres vivos en el marasmo de las dos de la tarde, y preguntó quién era la joven. La propietaria le contestó que era la hija menor de la mujer que la acompañaba, y que se llamaba Ángela Vicario. Bayardo San Román las siguió con la mirada hasta el otro extremo de la plaza.
' Tiene el nombre bien puesto ' -dijo.
Luego recostó la cabeza en el espaldar del mecedor, y volvió a cerrar los ojos.
' Cuando despierte ' -dijo-, ' recuérdame que me voy a casar con ella. ' "
-
Nick Nolte, Ed Harris, Gene Hackman’in basrollerini paylastigi Ates Altinda ( Under Fire ), 21 Ekim 1983 tarihinde Amerika ve Kanada’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...0MTQ@._V1_.jpg
-
Fransiz yonetmen, senarist ve aktor Francois Truffaut’nun olum yildonumu ( 21 Ekim 1984 )
https://pbs.twimg.com/media/C6JsCxIWMAEDxTj.jpg
“ Gunde uc film, haftada uc kitap ve guzel muzik albumleri beni olene kadar mutlu etmeye yetebilir. "
-Bana: seni seviyorum. dedin.
-Ben sana: bekle dedim. Al beni diyecektim.
-Sen bana: git dedin.
https://pbs.twimg.com/media/C60OtoGWoAINDGP.jpg
-M'hai detto: ti amo.
-Ti dissi: aspetta.Stavo per dirti: eccomi.
-Tu m'hai detto: vattene.
Jules et Jim, Francois Truffaut
https://68.media.tumblr.com/0e3c9b79...2o1_r2_500.gif
" Mutlulugu anlatmak zordur. Farkina varilmadan eskir. / La felicità si racconta male perché non ha parole,ma si consuma e nessuno se ne accorge. " Francois Truffaut, Jules ve Jim
-
Alman arastirmaci gazeteci ve yazar Gunter Wallraff, Turk iscisi kimligiyle yasadiklarini kaleme aldigi En Alttakiler ( Ganz Unten - Faccia da turco - Lowest of the Low ) romanini 21 Ekim 1985 tarihinde Kiepenheuer & Witsch araciligiyla Almanya’da yayimladi.
https://upload.wikimedia.org/wikiped...1200198%29.jpg
“ Seriflerden biri, bir vardiya sonu arkadaslari oteki vardiyaya zorlarken ben de oradayim. Hukuk dilinde buna -zor kullanmak- derler; cezalandirilmasi gereken bir santaj bu. Vardiya sonrasi, minubusle toplanma yerimize goturuluyoruz. Bitmisiz hepimiz de. Arabanin icinde dalip gidenler var yorgunluktan. Ustabasilardan biri minubusu durduruyor. Havadan sudan soz edermiscesine: '’Calismaya devam!’ diyor; ‘Cift vardiya bugun!’ Kimimiz itiraz ediyor. Eve gitmek isteyenler, gitmesi gerekenler var. Canlari cikmis, besbelli. Ustabasi orali degil. Thyssen'den emir var. Bir vardiya daha calisilacak. Mutlaka eve gitmesi gereken Cezayirli isci T., oracikta isten atiliyor. Minubusten zorla indirilip yolun ortasinda birakiyorlar. Ne hali varsa gorsunmus. ” En Alttakiler
https://m.media-amazon.com/images/M/...0,1200_AL_.jpg
“ Als uns der Sheriff regelrecht zwingt — juristisch erfüllt es den Tatbestand der Nötigung —, wieder mal , eine Doppelschicht zu machen. Wir werden gerade im Bus zum Sammelplatz gefahren. Wir sind fix und fertig. Einige sind im Sitzen schon eingeschlafen, als der Vorarbeiter unseren Bus stoppt und mehr beiläufig sagt: ‘Es wird weitergearbeitet! Doppelschicht!’ Einige protestieren, müssen, wollen nach Hause, sind total ka¬ putt. Es wird ihnen klargemacht, Thyssen verlangt das, es wird wei¬ tergearbeitet. Der algerische Kollege T., der unbedingt nach Hause muß, wird auf der Stelle entlassen. Er wird aus dem Bus ‘rausgeholt und auf die Straße gesetzt. Er kann sehen, wo er bleibt. ”
“ Remmert'in Sanayi Temizlik Isleri Komandit Sirketi'nde calisan 36 yabancinin durumu daha da kotu. Remmert'in adami olarak Mannesmann'a devredilen bir Turk arkadasimiz, nasil yanlis vaadlerde bulunuldugunu anlatiyor: ‘Ise baslarken bize gunde 20 tondan fazla yakmayi becerirseniz, her fazladan ton icin ayrica iki mark zam verecegiz,' dediler. Biz de olanca gucumuzle giristik ise. Ayin sonunda fazladan 1600 ton atik yakmistik. Uc bin iki yuz mark ederdi. Sekiz Turk, uc de Alman'dik. Hepimize ayrica ucer yuz mark ek ucret odemeleri gerekirdi. Fazladan tek kurus vermedi Remmert. ”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“ Die 36 Ausländer bei Remmerts »Industriereinigung GmbH sind noch schlechter dran. Ein Türke, der für Remmert bei Mannesmann arbeiten mußte, berichtet, daß der Betriebsleiter die Arbeiter mit falschen Versprechungen zu höheren Leistungen anspornt: ‘Man hat uns gesagt, wenn ihr mehr als 20 Tonnen am Tag brennt, dann zahlen wir euch für jede weitere Ton¬ne 2 Mark zusätzlich.’ Wir haben dann besonders reingehauen, und am Monatsende hatten wir 1600 Tonnen zusätzlich gebrannt, das wären 3200 Mark gewesen. Für jeden Brenner, wir waren da acht türkische Kollegen und drei deutsche, hätte es knapp 300 Mark mehr geben müssen. Tatsächlich hat uns der Remmert aber keinen Pfennig extra bezahlt. ”
-
Madonna, Sex isimli kitabini 21 Ekim 1992’de Warner Books, Maverick ve Callaway Books araciligiyla yayimladi.
https://d2mpxrrcad19ou.cloudfront.ne...3_fullsize.jpg
-
Marty Mcfly, henuz dogmamis cocuklarini kurtarmak icin 21 Ekim 2015’e geldi. ( Gelecege Donus 2 - Back to the Future Part II - Ritorno al futuro - Parte II filmi )
https://i0.wp.com/www.spotlifeasia.c...?fit=620%2C413
https://fsmedia.imgix.net/c3/44/f6/7...ss&dpr=2&w=650
https://www.youtube.com/watch?v=fF2jpIhxQmQ
-
Dogum Gunu Kizi:):)
https://www.azquotes.com/picture-quo...n-11-91-59.jpg
“ Sevgi, bir tas gibi, oylece yerinde durmaz; ekmek gibi yapilmalidir. Her zaman yeniden yapmalisiniz, yenisini yapmalisiniz. / L'amore non resta fermo lì come una pietra; deve esserecreato, come il pane, rifatto ogni volta, rinnovato. ”
-
Dogum Gunu Cocugu:):)
“ Bu sabah Garrone gercek yuzunu gosterdi. Birinci sinif ogretmenim, beni yolda durdurup bizi ne zaman ziyarete gelecegini sordugu icin sinifa biraz gec girdim. Ogretmenimiz henuz gelmemisti. Bir de ne goreyim! Birkac cocuk Crossi'yi aralarina almis, ona eziyet ediyorlardi. Hani su kolu felcli, sebzeci kadinin cocugu. Cetvelleriyle ona vuruyorlar, ustune kestane kabuklari atiyorlardi. Bazisi da sakat kolunun taklidini yapiyor, ‘Colak canavar’ diye bagrisiyordu. Is giderek tatsiz bir hal aliyordu. Cocugu gittikce daha cok hirpaliyorlardi. Bu sirada, Crossi hirsindan kipkirmizi olmus, oldugu yerde titriyordu. Franti bir siranin uzerine cikti. Cocugun annesinin taklidini yapmaya basladi. Kadin, cogu kez kolunda sepetiyle okulun kapisina geliyor, oglunu aliyordu okuldan. Iste bu yaramaz cocuk, simdi o zavalli kadinin taklidini yapiyordu. Ama cocuklar, yapilan maskaraliga gulup duruyordu. Crossi, yapilanlara daha fazla dayanamadi. Elinin yakinindaki bir mürekkep okkasini kaptigi gibi Franti'nin kafasina firlatti. Ama cocuk, bunu gorup basini hizla egdi. Okka gitti, o sirada kapidan iceri giren ogretmenin gogsune carpti. Cocuklar bir an donup kaldilar. Sesler kesildi. Sonra da herkes yerine oturdu. ” Edmondo De Amicis, Cocuk Kalbi
https://www.10elol.it/img/Libro-Cuore_de-amicis.jpg
“ E si diede a conoscere appunto questa mattina, Garrone. Quando entrai nella scuola, — un poco tardi, chè m’avea fermato la maestra di prima superiore per domandarmi a che ora poteva venir a casa a trovarci, — il maestro non c’era ancora, e tre o quattro ragazzi tormentavano il povero Crossi, quello coi capelli rossi, che ha un braccio morto, e sua madre vende erbaggi. Lo stuzzicavano colle righe, gli buttavano in faccia delle scorze di castagne, e gli davan dello storpio e del mostro, contraffacendolo, col suo braccio al collo. Ed egli tutto solo in fondo al banco, smorto, stava a sentire, guardando ora l’uno ora l’altro con gli occhi supplichevoli, perchè lo lasciassero stare. Ma gli altri sempre più lo sbeffavano, ed egli cominciò a tremare e a farsi rosso dalla rabbia. A un tratto Franti, quella brutta faccia, salì sur un banco, e facendo mostra di portar due cesti sulle braccia, scimmiottò la mamma di Crossi, quando veniva a aspettare il figliuolo alla porta; perchè ora è malata. Molti si misero a ridere forte. Allora Crossi perse la testa, e afferrato un calamaio glie lo scaraventò al capo di tutta forza; ma Franti fece civetta, e il calamaio andò a colpire nel petto il maestro che entrava. Tutti scapparono al posto, e fecero silenzio, impauriti. “