Evet hesaplamalarımda ENAG enflasyonunu kullanıyorum.ENAG'ın 2020 yılı enflasyonu %36.72,yayınladığı 5 aylık enflasyonun yıllıklandırılmışı %48.2.Şu anda enflasyon trendinde düşüş sağlayacak makroekonomik bir gelişme görünmüyor,aksine küresel ölçekte artan gıda,sanayi emtiaları,petrol,navlun gibi kalemlerden maliyet baskısı geliyor,bunu önceki yazılarımda detaylı yazmıştım.
Ekonomi teorisine uyumlu olarak ;üretim maliyetleri reel enflasyon kadar artar,eğer döviz kurları da üretim maliyetleri kadar artmaz ise,reel enflasyona göre oluşan üretim maliyetleri bir süre sonra ihracatı zarar eder hale getirirken ithalat patlar, cari açık zıplar, bir süre dış borçla bu açığı kapatmaya çalışırsınız ama dış borç belli bir eşik seviyeye gelince yabancılar daha fazla borcun geri ödemesi riskli olacağı endişesiyle geri çekilince kaçınılmaz olarak ödemeler dengesi krizi patlar ve devalüasyon olur, döviz kurları olması gereken yere yani ülkeler arası enflasyon farkı kadar artarak yeni denge seviyesine gelir.
Daha önce bu başlıkta verdiğim örneği yeni forum üyeleri için buraya yeniden alayım:
************************************************** **************************
Şöyle düşünelim; 1 USD=1 TL olsun. Bu tür bir kur seviyesinde de cari açığımızın sıfır olduğunu varsayalım. Ulaştırma maliyetleri ve korumacılık önlemlerinin olmadığı bir ortamda, Bizim ürettiğimiz 1 adet çamaşır Makinesi = 1000 TL ise, bu çamaşır makinesi'nin dolar bazında fiyatı 1000 ABD dolarıdır (Çünkü 1 USD =1 TL'dir). Aradan 2 yıl geçmiş olsun ve Türkiye'deki enflasyon izleyen 2 yılda toplam %40 olsun. Yani çamaşır makinesi'nin fiyatı 1000 TL'den 1400 TL'ye çıkmış olsun ve ABD'de bu sürede enflasyon "sıfır" olsun. Eğer kurlar hala 1 USD = 1 TL ise bizim paramız ABD dolarına karşı aşırı değerlenmiştir. Yani adet çamaşır makinesi = 1400 USD seviyesine gelmiştir. Dolayısıyla ABD'li biri bizim ürettiğimiz 1400 USD'lık çamaşır makinesini değil kendi ürettikleri 1000 USD'lık Çamaşır makinesini satın alacaktır. Paramız aşırı değerli olduğu için, biz de kendi çamaşır makinemizi, televizyonumuzu, otomobilimizi veya buzdolabını almak yerine daha ucuza gelen diğer ülke mallarını (Bu örnekte ABD mallarını) almak isteriz(1400 TL yerine 1000 TL'ye). Zaten gelişmekte olan ülkelerdeki en büyük problemlerden biri ithal mallarını tüketmeye yönelik güçlü istektir. Şimdi örneğe tekrar dönecek olursak; eğer bu 2 yıl içinde enflasyon birikimli olarak %40 olmuşken, Türk lirası da dolara karşı %40 değer kaybetmiş olursa 1USD =1.40 TL olacaktır. Böylelikle bizim bir adet çamaşır makinemiz 1400 TL olsa dahi dolar fiyatı = 1400/1.40 = 1000 USD şeklinde olacak ve dış ticaret açığı oluşmasını engelleyecektir. TL'nin değer kaybetmesi, hem yerlilerden gelen ithal taleplerini sınırlayacak, hem de ihracatın sorunsuz devam etmesini sağlayacaktır. İşte bu mantıkla bir hesaplama yapılabilir.
"Satın alma gücü paritesi teorisi" baz alınarak dolar kaç TL olmalı sorusuna cevap aranırken, ülkenin cari açık vermediği bir yıl bulunur. Örneğin Türkiye'de 2001 yılı cari fazla verdiğimiz bir yıldır,1 Ocak 2002 referans alınarak bu hesaplama yapılabilir.
Ama bir şey daha var,ince ayar hesap yapmak için ülkeler arası "verimlilik artışını" da dikkate almak lazım.
Bu yüzden,birkaç yılda bir burda da bir ayarlama yapmak gerekiyor.(Türkiye'de son 13 yılda verimlilik artışı sıfır iken ABD'de eskiye göre daha düşük olsa da düzenli olarak işgücü verimliliği artıyor,bu da dış ticarette rekabet gücümüzü korumak için TL'nin değerinde düşüş yönünde ince ayarlama gerektiriyor)
https://tr.sputniknews.com/ekonomi/2...noloji-yerine/