-
Italyan yazar, oyun yazari ve cevirmen Giuseppe 'Beppe' Fenoglio'nun dogum yildonumu ( 1 Mart 1922 )
https://albacitytours.com/wp-content...ldoAgnelli.jpg
“ Dondurucu soguktan hissizlesmis halde, Johnny bog yere disaridaki tuvalet giderini onarmaktaydi. Aksayan, kotu durumda, guneyli bir arkadasinin geldigini fark etti. Basini vurmamasi icin egdi ve arkadasini sizdirmakta olan duvara hizalayarak odasinin lambasinin kasvetli isigina dogru rehberlik etti. Kogusa yeniden bakti, uniformasini bir gecelik gibi giymekte olan, cekmecesinin gozleri odul ve takdir olarak verilen yiyecekler ve tutunle dolu su pislik subayi yeniden gordu. “
Johnny uzun boylu ve zayif, daha dogrusu ince uzundu. Gozlerinden kuvvet ve guzellik okunmaktaydi. Askere cagrildigi zaman Ingiliz dili ve edebiyati ogretmeni olmak icin ogrenimini yarilamisti. Ortaokul ucte yeni bir ad vermek icin ona Johnny ismini veren de Ingilizce ogretmeniydi; yeni ismi once okul arkadaslari, ardindan ev ahalisi ve en sonunda tum sehir tarafindan kullanilmaya baslanmisti.
Soyunma sirasi onlara geldiginde, avlunun ortasinda bir asker hizla gecmekte onlerine giysiler birakmaktaydi. Tek sira halinde giysi odasindaki subayin naftalin kokulu magaramsi yerine gittiler. O guneyli buyuk gozlerini Johnny’nin uzerine dikti.
−Pantolonla ilgi ne kadar endise etsen de, bunlar sana tam uyacak. Bu da parkan.
−Komutanim, bu bana uymadi, sirtimda ikiye ayrilacak.
Dirsegini tezgaha dayamis halde, burnundan soluyor ve esip gurluyor:
−Sizi zengin zuppeleri, cici ve tatli cocuklar. Artik ordudasiniz, tum isteklerinizden ayrilmak zorundasiniz, evde biraktiginiz tum o shik giysilerinizi dusunmeyi birakmak zorundasiniz.
Johhny o kiyafet icin dislerini sikmaktan kendini alamiyordu; yapayalniz, sirilsiklam ve binbasi Borgna’nin ona yaklastigindan habersizdi. Bir yarasanin kanat cirpisi kadar ani olmustu her sey ve Johnny o tokatla tamamen iki buklum olmustu. Sanki bembeyaz bir simsek cakmisti, gok gurultusuyle birlikte. Johnny yumruklarini sikmis ve kendini toplamis vaziyetteydi, binbasi onune dogru geldi ve asik bir suratla
−Ozur dilerim, evlat -, diye mirildandi, −hepsi, tamamen istemeden oldu ve elim sana geldi, yani beni yuzustu birakmayan tek kisiye. “
https://ilmestieredileggereblog.file...i-bellezza.jpg
“ Insensibile al freddo mordace, Johnny fissava vacuamente lo scarico della latrina. Si riscosse all’arrivo di uncompegno, ciabattante, malsano, terrone. Lo scansò a testa bassa e filò a via rasentò il muro sgocciolante, orientandosi sull’alone funereo della lampada della sua camerata. Rivide il distretto, quel lercio maresciallo nelprimo ufficio, che portava l’uniforme come una camicia da notte, i cassetti della scrivania pieni di omaggi epedaggi in viveri e tobacco.
Johnny era alto e asciutto, anzi magro, negli occhi il suo punto di forza e bellezza. Al momento dellachiamata alle armi si trovava a metà degli studi per diventare professore di lingua e letteratura inglese. Aribattezzarlo Johnny era stata l’insegnante d’inglese, in terza ginnasio; il nome era subito entrato nell’uso deicompagni di scuola, poi dei suoi di casa e infine di tutti nella sua città.”
Toccò a loro spogliarsi, nel centro del cortile, e uno svelto fante percorreva il loro fronte seminandoindumenti. Andarono in terza fila all’antro naftalinoso del maresciallo al vestiario. Buttò su Johnny i suoi grassiocchi meridionali.
- Per quanto concerne i pantaloni, questi ti andranno certamente bene. Giubba, questa.
−Questanon mi va, maresciallo, questa mi si spacca sulla schiena. Si accubitò sul bancone, si pinzò il naso e soffiò:
−Voifiglietti di papà, studentelli belli e cari. Ora state nell’esercito, dovete smetterla con tutte le vostre esigenzesmetterla di pensare ai bei vestiti attillati che avete lasciato a casa.
Johnny non finiva di smascellarsi per quell’orbace, tutto solo, fradicio, ignaro del maggiore Borgna che loabbordava. Fu come l’ala di un pipistrello, Johnny si arricciò tutto sotto lo schiaffo. Scoppiò un fulminebianchissimo, col tuono a ruota. Johhny si raddrizzò coi pugni chiusi e bilanciati, il maggiore si protese verso dilui, la facia stravolta.
−Perdonami, ragazzo, - balbettò, −tutti, tutti sono scappati e la mia mano è caduta su di te,l’unico che non mi ha abbandonato.”
O kiza,
resimde yirtilmis parca parca
taramis kuzguni saclarini,
Aziz Stephen’dan bir cayirda,
Misir bagasi ve altindan goz kamastiran taragiyla
https://m.media-amazon.com/images/I/71VdXNZutAL.jpg
Alla ragazza della foto,
tagliata fuori da questa storia,
che si accarezzava i capelli
con un pettine di tartaruga
in un prato di Santo Stefano
-
Canti Orfici ( Orfik Sarkilar ) siir kitabini yazan Italyan sair Dino Carlo Giuseppe Campana'nin olum yildonumu ( 1 Mart 1932 )
Ey gun gormus kibirli dusmus Sicilyali kadin
limandaki sokagin ruzgar yemis penceresinde
vapur duduklerinin vagon seslerinin dovdugu kentin bagrinda
limanlarin o bildik akdenizli kadini;
pembe kulrengi kentin icinden
aksamin sesleri sekerek yankilaniyor
ve dingin karanligin, gece seslerine karisip kayboluyordu.
https://m.media-amazon.com/images/I/..._AC_SY780_.jpg
O Siciliana proterva opulenta matrona
A le finestre ventose del vico marinaro
Nel seno della città percossa di suoni di navi e di carri
Classica mediterranea femmina dei porti:
Pei grigi rosei della città di ardesia
Sonavano i clamori vespertini
E poi più quieti i rumori dentro la notte serena
Porselen bir magarada
Kahvemi yudumlarken
Pencerenin camindan seyrettim hizla týrmanan kalabaligi
Ellerinde deniz urunleri, boguk bagrislari
Kimiltisiz terazilerinde yansiyan
Sokak saticilarinin arasindan:
Hala boyle hatirliyorum seni ve yeniden goruyorum
Aksamin maviliginde
O dik ve gurultulu patirtili yamacta
Acilan kapiya dogru gorkemli yukselisini,
Dusler icinde, masalsi andaclarla
Bulutsuz goge dogru yukselen ciplak kuleler arasinda,
https://i.gr-assets.com/images/S/com...14._SY475_.jpg
Entro una grotta di porcellana
Sorbendo caffè
Guardavo dall’invetriata la folla salire veloce
Tra le venditrici uguali a statue, porgenti
Frutti di mare con rauche grida cadenti
Su la bilancia immota:
Così ti ricordo ancora e ti rivedo imperiale
Su per l’erta tumultuante
Verso la porta disserrata
Contro l’azzurro serale,
Fantastica di trofei
Mitici tra torri nude al sereno,
-
Rus sair ve yazar Mihail Alekseyevic Kuzmin’in olum yildonumu ( 1 Mart 1936 )
https://upload.wikimedia.org/wikiped...0px-Kuzmin.jpg
“ Askin kendinden baska hicbir maksadi yoktur. / Love has no other objective beyond itself. ”
" Bedenin kendisi, madde, yok olacaktir, sanat eserleri, mesela Phidias, Mozart, Shakespeare yok olacaktir, ama bunlarda yuceltilmis guzellik fikri, turu yok olamaz ve bu da belki yasamin degisen ve gecici cesitliligindeki tek degerli seydir." Kanatlar
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ition_2007.jpg
“ The body itself, the physical substance, will perish, and perhaps even the creations of art—Phidias, Mozart, Shakespeare—will perish, but the idea, the form of beauty contained in them cannot perish, and this, perhaps, is the only thing of value in the changing and transient diversity of life. “
“ Doganin yasasi belirli bir agacin meyve vermek zorunda olmasi degil , belirli kosullarda meyve verecek , digerlerine de vermeyecek olmasi ve onun bile meyve verisindeki kesinlik ve sadelik olcegidir. ”
https://upload.wikimedia.org/wikiped...n_novel%29.jpg
“ The law of nature is not that a given tree must produce its fruit, but that in certain conditions it will produce a fruit, and in others it will not, and will even die itself, just as fairly and simply as it would have borne fruit. ”
-
Italyan roman, oyun ve oyku yazari, sair ve gazeteci Gabriele D'Annunzio'nun olum yildonumu ( 1 Mart 1938 )
https://www.focus.it/site_stored/img...3.1020x680.jpg
https://imgv2-2-f.scribdassets.com/i...1581309202?v=1
Siirlerim cocugudur
ormanlarin,
kimileri dalgalarin,
kimileri kumsallarin,
kimileri gunesin,
kimileri bati ruzgarinin.
Sozcuklerim,
derin,
topraktaki kokler gibi,
bazýlarý sakin,
yýldýzlý gokyuzu gibi,
hayat dolu, genclerin
damarlari gibi
dikenli, erik agaci gibi,
karmasik, dumanlar gibi,
karmasik,
berrak, dag
kristalleri gibi,
titrek, kavagin,
dallari gibi,
siskin, dort nala kosan
atlarin
burun delikleri gibi,
hafif, yayilan
hos kokular gibi,
el degmemis, yeni açan
cicekler gibi,
gecemsi, gokten inen
ciy gibi,
huzun yuklu, oluler kenti Hades'in
solgun cicekleri gibi,
esnek, su kiyisindaki
sogutler gibi,
narin, orumcegin
iki dal arasina
dokudugu ag gibi.
Dal dusler alemine sevgili ruhum.
Hersey olacak uzak zamanlardaki gibi.
Koyacagim senin arindiran avuclarina
tum yuregimi. Henuz hersey bitmis degil ki.
Dusle dusle… Yasam katacak yasamin bana.
Yeniden yasayacagim basit ve derin bir hayatta.
Alacagim parmaklarinin arasindan
kutsal ekmek parcasini, beni arindiracak olan
Dusle. Dus kurma zamani geldi iste.
Konusuyorum ben. Soyle. Ruhun anliyor mu beni ?
Goruyor musun bir Nisan hayaletinin
kipirdayarak belirdigini ?
https://liosite.com/wp-content/uploa...nsolazione.jpg
Sogna, sogna, mia cara anima! Tutto,
tutto sarà come al tempo lontano.
Io metterò ne la tua pura mano
tutto il mio cuore. Nulla è ancor distrutto.
Sogna, sogna! Io vivrò de la tua vita.
In una vita semplice e profonda
io rivivrò. La lieve ostia che monda
io la riceverò da le tue dita.
Sogna, chè il tempo di sognare è giunto.
lo parlo. Di’: l’anima tua m’intende?
Vedi? Ne l’aria fluttua e s’accende
quasi il fantasma d’un april defunto.
-
Amerikali sair Robert L. Hass'in dogum gunu ( 1 Mart 1941 )
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._Hass_6052.jpg
https://poetry.arizona.edu/files/rob...measure020.jpg
Yinelemeler.
Bakirli isik duraksar
Yine kucuk-yaprakli
Japon eriginde. Yaz
ve gun batimi, huzuru
masada yazmanin
ve alisilmis rahatligi
yazmanin, bu seyler
sekiller bir duzeni yalniz benim
ait oldugum oyalanisinda
dikkatin. Onceki gece
mavi dagi cerceveler
ve neredeyse ilisir gozume
benim neye dogdugum,
gun isigina degil
ya da erik agacina
oldugu kadar carpintidaki
bu satirlari duzenleyen.
-
Meksikali yazar ve doktor Mariano Azuela'nin olum yildonumu ( 1 Mart 1952 )
https://www.imer.mx/wp-content/uploa...ela_avatar.jpg
" General Natera’nin Zacatecas kasabasina dogru yuruyuse gectigi gun Demetrio onunla Fresnillo’da bulusmak uzere yuz adami ile hareket etmisti.
Onder onu cok sicak bir kucaklama ile karsiladi: 'Senin kim oldugunu ve beraberinde getirdigin adamlarin niteligini biliyorum. Tepic’den Durango’ya kadar federallere nasil dayak attigini isittim.' Natera Demetrio’nun ellerini hararetle sikarken Luis Cervantes de, cosku ile: 'General Natera ve Albay Demetrio Macias gibi insanlarla ulkemizi bir bastan otekine utku ile donatacagiz,' dedi. Natera'nin kendisine surekli 'Albayim' diye hitap etmesinden Demetrio bu sozlerin amacini anlamisti.
Meksika devriminin ikinci býyuk koylu figuru Emiliano Zapata ile agabeyi ayyas, kadin duskunu Euphemio Zapata. Sarap ve bira ikrami yapildi. Demetrio ve Natera durmamacasina kadeh tokusturuyorlardi. Luis Cervantes soyle bir oneride bulundu: 'Zafer bizim ana hedefimizdir. Adaletin yuce zaferi. Izdirabi bir turlu dinmeyen soylu Meksika halkini ozgurlugune kavusturma ideali gerceklestirilmek uzeredir; cunku topragi, kanlari ve gozyaslari ile sulayan adamlarimiz bu mesakkatlerinin urununu alacaklar.'
Natera acimasiz bakislarini hatibe dikti, sonra Demetrio ile konusmak icin sirtini ona cevirdi. O arada Natera'nin subaylarindan, yuzunden guvenilir bir genc oldugu izlenimi veren biri masanin uzerinden egilerek israrla Cervantes’e bakmaya basladi. " Ezilenler
https://m.media-amazon.com/images/I/...1000_QL80_.jpg
" Demetrio llegó con cien hombres a Fresnillo el mismo día que Pánfilo Natera iniciaba el avance de sus fuerzas sobre la plaza de Zacatecas.
El jefe zacatecano lo acogió cordialmente. —¡Ya sé quién es usted y qué gente trae! ¡Ya tengo noticia de la cuereada que han dado a los federales desde Tepic hasta Durango!
Natera estrechó efusivamente la mano de Macías, en tanto que Luis Cervantes peroraba: —Con hombres como mi general Natera y mi coronel Macías, nuestra patria se verá llena de gloria. Demetrio entendió la intención de aquellas palabras cuando oyó repetidas veces a Natera llamarle "mi coronel". Hubo vino y cervezas. Demetrio chocó muchas veces su vaso con el de Natera. Luis Cervantes brindó 'por el triunfo de nuestra causa, que es el triunfo sublime de la justicia; porque pronto veamos realizados los ideales de redención de este nuestro pueblo sufrido y noble, y sean ahora los mismos hombres que han regado con su propia sangre la tierra los que cosechen los frutos que legítimamente les pertenecen.'
Natera volvió un instante su cara adusta hacia el parlanchín, y dándole luego la espalda, se puso a platicar con Demetrio. Poco a poco, uno de los oficiales de Natera se había acercado fijándose con insistencia en Luis Cervantes. "
-
-
Pink Floyd, 45 milyon kopya satan 8.studyo albumu The Dark Side of the Moon albumunu 1 Mart 1973'te Capitol Records etiketiyle piyasaya surdu.
http://i1.kym-cdn.com/photos/images/...55/876/a1c.gif