Federico Fellini'nin Sekiz Bucuk (Otto e mezzo -8½, 1963) filminde Carla karakterine hayat veren Italyan aktris ( Salvatrice Elena Greco ) Sandra Milo'nun dogum gunu ( 11 Mart 1933 )
https://upload.wikimedia.org/wikiped...cropped%29.png
Printable View
Federico Fellini'nin Sekiz Bucuk (Otto e mezzo -8½, 1963) filminde Carla karakterine hayat veren Italyan aktris ( Salvatrice Elena Greco ) Sandra Milo'nun dogum gunu ( 11 Mart 1933 )
https://upload.wikimedia.org/wikiped...cropped%29.png
Alman yazar Luiz Heinrich Mann'in olum yildonumu ( 11 Mart 1950 )
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ner_Jahren.png
" Iste boyle mucadele etmek istiyoruz. Her zaman var olacak egemenlere karsi degil, baskalari icin tuzukler, kararnameler hazirlayan ve mesakkati ve isleri baskalarinin sirtina yuklenenlere karsi degil. Onlari, sirtlarinda dans ettiklerinden, kalin kafaliliklari ve her zaman hosnut olmalariyla bu ulkenin basina gelen felaketlerde kabahati olanlardan, cicekli terliklerinden memleketin tozunu silkmesini gormek istediklerimizden yoksun birakmak istiyoruz. Yani tebaadan! " Tebaa
https://m.media-amazon.com/images/W/...1Lb1NQM59L.jpg
" So wollen wir kämpfen. Nicht gegen die Herrscher, die es immer geben wird, nicht gegen Menschen, die Verordnungen für andre machen, Lasten den andern aufbürden und Arbeit den andern. Wir wollen ihnen die entziehen, auf deren Rücken sie tanzten, die, die stumpfsinnig und immer zufrieden das Unheil dieses Landes verschuldet haben, die, die wir den Staub der Heimat von den beblümten Pantoffeln gerne schütteln sähen: die Untertanen! "
" Hayatinin tamamini okullarda gecirdigi icin cocuklara ve onlarin yaptigi seylere, olgun birinin gorus acisindan bakmaktan yoksun kalmisti. Iclerinden biriymis ama yanlislikla yetkiyle donatilmis ve kursuye cikarilmis gibi, yakindan goruyordu onlari. " Mavi Melek
https://m.media-amazon.com/images/I/...1000_QL80_.jpg
“ Da er sein Leben ganz in Schulen verbracht hatte, war es ihm versagt geblieben, die Knaben und ihre Dinge in die Perspektive des Erfahrenen zu schieben. Er sah sie so nah wie einer aus ihrer Mitte, der unversehens mit Machtbefugnissen ausgestattet und aufs Katheder erhoben wäre. "
Ingiliz bilimkurgu yazari Douglas Noel Adams'in dogum yildonumu ( 11 Mart 1952 )
https://www.famousauthors.org/famous...glas-adams.jpg
" Icinde yasamaya cok iyi uyum sagladigimiz icin evrenin tanri tarafindan, bizim icin bir sekilde hazýrlandigi seklindeki kibirli inancin boslugunu soyle gostermisti: Camurlu bir su birikintisinin, her nasilsa kendisiyle tipatip ayni bicime sahip bir cukura rahat ve guvenli bir sekilde siginisinin, muhtesem komiklikte bir taklidini yapmisti. Buyuk bir zevkle anlattigi bir baska sey de mesajini aciklamaya gerek olmayan su kisa oykudur: Bir adam televizyonun nasil calistigini bilmiyormus ve kutunun icinde, goruntuleri buyuk bir hizla elle hareket ettiren bir suru adam olmasi gerektigine kendisini inandirmis. Bir mühendis ona elektromanyetik spektrumun yuksek frekans modulasyonlarini, vericileri, alicilari, yukselticileri, katot isin tuplerini, fosforlu ekranda bir yandan obur yana ve asagidan yukariya hareket eden tarama cizgilerini anlatmis. Adam, muhendisi dikkatli bir ilgiyle, anlattiklarinin her asamasinda basini sallayip onaylayarak dinlemis. Sonunda ikna oldugunu bildirmis. Artik bir televizyonun nasil calistigini gercekten biliyormus. Emin olmak icin sormus: 'Ama umarim, iceride o kucuk adamlardan hic olmazsa birkac tane kalmistir, degil mi ? ' " Kuskucu Somon
https://m.media-amazon.com/images/I/71CapgZm-BL.jpg
" He was gently able to poke fun without wounding, and it would be aimed not at individuals but at their absurd ideas. To illustrate the vain conceit that the universe must be somehow preordained for us, because we are so well suited to live in it, he mimed a wonderfully funny imitation of a puddle of water, fitting itself snugly into a depression in the ground, the depression uncannily being exactly the same shape as the puddle. Or there's this parable, which he told with huge enjoyment, whose moral leaps out with no further explanation. A man didn't understand how televisions work, and was convinced that there must be lots of little men inside the box, manipulating images at high speed. An engineer explained about high-frequency modulations of the electromagnetic spectrum, transmitters and receivers, amplifiers and cathode ray tubes, scan lines moving across and down a phosphorescent screen. The man listened to the engineer with careful attention, nodding his head at every step of the argument. At the end he pronounced himself satisfied. He really did now understand how televisions work. 'But I expect there are just a few little men in there, aren't there ? "
Amerikali genc yetiskin roman yazari Libba Bray'in dogum gunu ( 11 Mart 1964 )
https://www.lbyr.com/wp-content/uplo...size=500%2C700
“ Bana karanfil getirdigine inanabiliyor musunuz? Cicek dilinde ne anlama geldigini biliyor musunuz? Hayranlik! Tam da bir kizin kalbini kazanmayi saglayacak sey. / Can you Believe that he Brought me red carnations? Do you know what that means in the language of flowers? Admiration! That will certainly win a girl's heart. ” Muthis Ve Korkunc Guzel
“ Kurallari ve sonu onceden belirlenmis bir oyunu oynuyoruz.Ama ya kendimizinkiler disinda hic kimsenin kurallarina aldirmamiz gerekmeyen bir yerimiz olsaydý ? / We're playing their predetermined little game. But what if we had a place where we played by no one's rules but our own ? ”
“ Geceleri sizi susturmak icin böyle hikayeler anlatan sadist ruhlu dadilariniz olmadi mi sizin?Tanrim,eger kucuk kizlari korkutma aliskanliklarini dahi kaybediyorlarsa bu ulkenin dadilarina neler oluyor böyle ? / Didn't you have any sadistic nannies who told you these tales to keep you quiet and well behaved at night? Heavens, what's to become of the Empire if governesses have lost their touch for scaring the wits out of their girls ? ”
https://m.media-amazon.com/images/I/...1000_QL80_.jpg
“ Kisi ask icin olmenin romantik oldugunu iddia edebilir. Elbette, o zaman olmus oldugundan Alpler'de diger genc ve saygin ciftlere hava atarak balayi yapmak gibi bir sansi da olamaz.Ne uzucu. / One could argue that it's romantic to die for love. Of course, then you're dead and unable to take that honeymoon trip to the Alps with all the other fashionable young couples, which is a shame. ”
“ Hintcemin babaminki kadar iyi olmadigini ve pazaryeri nerede diye sormayi denerken komsumuzun inegini dogradim deme riskim oldugunu bilmeme karsin onlara pazar yerine nasil gidecegimi sorabilirim. Denemeye deger. / I could ask them for directions back to the marketplace, though my Hindi isn’t nearly as good as Father’s and for all I know Where is the marketplace may come out as I covet your neighbor’s fine cow. Still, it’s worth a try. ”
https://i.pinimg.com/originals/fd/cc...16a1f98444.png
Ingiliz bilim kurgu yazari ( Parkes Lucas Beynon Harris ) John Wyndham’in dogum yildonumu ( 11 Mart 1969 )
https://www.nocloo.com/wp-content/up...-Wyndham-2.jpg
" Anlamaya calisma zahmetine girdiklerinde kadinlarin en karmasik ve hassas makineleri kullanabildiklerini ve kullandiklarini pekala biliyorsun. Ama genelde, zorunlu olmadiklari surece anlamaya calismaya zahmet etmeyecek kadar tembeller. Cazip bir caresizlik geleneginin kadinsi bir erdem olarak rasyonalize edildigi bir kulturde, yapmalari gereken isi baskasinin uzerine yikabildikleri surece neden zahmet edecekler ki? Normalde, boyle bir yapmacikligi yok etmek icin ugrasmaya degmez. Tersine, herkesin tesvik ettigi bir tavir bu. Erkekler de zavalli sevgililerinin elektrikli supurgelerini yigitce onararak ve patlamis ampullerini beceriyle degistirerek desteklediler. Butun bu sacmalik her iki taraf icin de kabul edilebilirdi. Mizaclarinin narinligini ve erkeklere pek sevimli gelen bagimliliklarini pratik sebepler tamamliyordu ve ellerini kirletmek zorunda kalan erkek oluyordu. " Triffidlerin Gunu
https://m.media-amazon.com/images/I/...1000_QL80_.jpg
“ You know perfectly well that women can and do – or rather did – handle the most complicated and delicate machines when they took the trouble to understand them. What generally happens is that they’re too busy to take the trouble unless they have to. Why should they bother when the tradition of appealing helplessness can be rationalized as a womanly virtue – and the job just shoved off on to somebody else? …Men have played up to it by stoutly repairing the poor darling’s vacuum cleaner, and capably replacing the blown fuse. The whole charade has been accepatable to both parties. Tough practicality complements spiritual delicacy and charming dependence – and he is the mug who gets his hands dirty. ”
Italyan ressam Orazio Gentileschi'nin guzel ressam kizi Artemisia Gentileschi'ye tecavuz ettigi sikayeti uzerine 7 ay yargilanan, 2 yil hapis cezasi alan ve ( asilsiz oldugu icin ) hemen cezasi iptal edilen Italyan ressam Agostino Tassi'nin olum yildonumu ( 12 Mart 1644 )
Competizione sul colle Capitolino, anni '30 del XVII secolo ( Musei Capitolini )
https://upload.wikimedia.org/wikiped...-_WGA22037.jpg
Naufragio della flotta di Enea ( The Fleet of Aeneas, 1627 )
https://upload.wikimedia.org/wikiped...nea_-_1627.jpg
Librettosunu Antonio García Gutiérrez'nin yazmis oldugu Simon Bocanegra isimli tiyatro oyunundan Francesco Maria Piave’nin uyarladigi, Giuseppe Verdi’nin besteledigi 3 perdelik operasi Simon Boccanegra, ilk kez 12 Mart 1857’de Venedik, Teatro La Fenice’de sahnelendi.
https://upload.wikimedia.org/wikiped...estoration.jpg
http://www.momus.hu/images/glry_imag...1857plakat.jpg
Italyan romanci, sair, oyun ve oyku yazari, gazeteci ve " Sehvet Cocugu " romaninin yazari Gabriele D'Annunzio'nun dogum yildonumu ( 12 Mart 1863 )
https://www.edizionibignami.it/wp-co..._3.630x360.jpg
Ve, kadina soyle diyordu
gulerek ( golgedeki yuzunde
belli belirsiz bir gulumsemeyle ),
soyle diyordu:
-Neden bunca yil sonra
zinciri kirmak ?
Neye yarar eski acilarin yerine
yeni sikintilar koymak?
Dostum, hicbir sey
bizim icin yeni olamayacak belki de.
Eski sefkatin kendine has
buyusu surecek yine de.
Suregelen ve yasama
karsi koyan aska,
gelmez hicbir sey daha tatli ve huzun dolu
uzak seylerden baska.
Donussun askimiz
sakin bir ogleden sonraya,
ucussun saclarin
ruzgarsiz havada,
gullerin icinde,
guneste, dalga dalga.
Menekse elim
konuyor sakagina;
ve, ciceklerimin arasinda
egilince alinin,
kalbim hissediyor tumunu
senin gizli acilarinin.
Konusmuyorum seninle.
Taniyorum golgesini sikintinin,
bazi bikkinliklarin
ve iskence eden agirligini etin,
nemli sisi de: Ruhu
uzun gunlerce sikintiya bogan,
dusunceler olmaksizin:
Ah, iste, yine ayni acilar!
Konusuyorsan eger, ara sira,
biliyorum ki kalbin uzakta,
sana ‘ Dinle ’
diye yineliyorum bosuna.
-Peki neden, bunca yil sonra
zinciri kirmak ?
neye yarar eski acilarln yerine
yeni sikintilar koymak?
Sevmek, sevmek yine,
bir zamanlar sevdigimiz gibi,
soylemek yine, o sozcukleri,
duymak onlari, beklemek
ayni sikintiyla zamanin gelmesini,
donusturmek soysuz davranislari
o goksel iccekislerle,
yildizlardan
gullere, o ruyalari dokumak,
ve sonunda varmak o bikkinliga,
ulasmak her hissin
bilindik sinirina…
Ister misin yani
kadere meydan okumak ?
Hicbir sey, olum disinda
bizim icin yeni olmayacak.
O halde sadik kalalim
eski askimiza!
Namusunun tum peceleri
olmus zaten paramparca;
ve hicbir kucaklama,
artik hicbiri yabanci degil sana.
Ulasti sarhoslugumuz
gunese ve aya.
Peki, yine de,
ne derin bir buyu var bu
issiz ormaninda
anilarin,
usulca ulastigi ruyamizin:
ruzgarsiz havada
yukselen hafif dumanindan
buhurdanin daha da yavas.
O halde sadik kalalim
cunku ne cok gulduk,
ne cok agladik
bu degismez gokler altinda!
Suregelen ve yasama
karsi koyan aska,
gelmez hicbir sey daha tatli ve huzun dolu
uzak seylerden baska.
Ve ben seviyorum o uzak seyleri
bugulu gozlerindeki.
Uzak manzaralardaki
bugulu golleri sevdigim gibi.
Ya sen, birakacak misin
sonunda, terk edilmislige
artik varolmayan seyleri,
artik hic olmayan seyleri!
https://m.media-amazon.com/images/I/...1000_QL80_.jpg
Ed egli le diceva
sorridendo ( sul viso
in ombra era un sorriso
ambiguo ), le diceva:
A che, dopo tanti anni,
rompere la catena?
Giova l’antica pena -
mutar con nuovi affanni?
Nulla forse per noi
sarebbe nuovo, o amica.
La tenerezza antica
ha pur gli incanti suoi.
Per l’amor che rimane
e a la vita resiste,
nulla è più dolce e triste
de le cose lontane.
Il nostro amor sia come
un pomeriggio lento.
Ne l’aria senza vento
fluiscon le tue chiome,
che già folte di rose
ondeggiarono al sole.
La mia mano viole
su la tua tempia pose;
e, quando tra i miei fiori
la tua fronte si china,
il cuor tutti indovina
gli occulti tuoi dolori.
Non ti parlo. Conosco
l’ombra del tedio e certe
stanchezze, e il peso inerte
de la carne, ed il fosco
nembo che tiene oppressa
l’anima per interi
giorni, senza pensieri,
senza sogni: ahi, la stessa
mia pena! E, se talvolta
parlo, so che lontano
il tuo cuore o che in vano
io ti ripeto: «Ascolta».
Ma a che, dopo tanti anni,
rompere la catena?
Giova l’antica pena
mutar con nuovi affanni?
Amare, amare ancóra
come amammo, ancor dire
quelle parole, udire
quelle parole, e l’ora
attendere con quelle
ansie, e alternar quei gesti
bassi con quei celesti
sospiri, e da le stelle
a le rose quei sogni
tessere, e avere al fine
quei disgusti, e il confine
già conosciuto d’ogni
senso giungere... Vuoi
tu ritentar la sorte?
Nulla, fuor che la morte,
sarà nuovo per noi.
Siamo dunque fedeli
al nostro antico amore!
Tutti del tuo pudore
son lacerati i veli;
e nessuna carezza
t’è più ignota, nessuna.
Al sole ed a la luna
salì la nostra ebrezza.
Ma pur, talvolta, quale
profondo incanto è in questa
desolata foresta
di ricordi, ove sale
il nostro sogno lento:
più lento che leggiere
fumo da l’incensiere
in aria senza vento.
Siamo dunque fedeli
poi che tanto ridemmo,
poi che tanto piangemmo
sotto immutati cieli!
Per l’amor che rimane
e a la vita resiste,
nulla è più dolce e triste
de le cose lontane.
Ed io le amo lontane
ne’ tuoi occhi velati
come in laghi velati
apparenze lontane.
E tu, lascerai tu
dunque ne l’abbandono
le cose che non sono
più, che non sono più!