-
SULTANIN MEMELERİ
Pala sarayın hizmetkarlarından biri..
Yıllardır sultanı görür ve onun göğüslerine hayran olurmuş..
Artık bir saplantı halini almış kraliçenin göğüslerine dokunmak..
Tüm cesaretini toplayıp harem ağasına açılmış..
-Bana sultanın göğüslerini koklat. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin.' demiş.
Harem ağasının aklı yatmış bu karlı ise.
Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı-büyücü karışımı bir kadın varmış.
Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan
sonra giyeceği korseye iyice sürmüş.
Sultan çıplak tenine korseyi takınca, losyon etkisini hemen göstermiş.
Göğüsleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış.
Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar.
Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek.
Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha:
-Saray hizmetkârlarından Pala, derdinize derman olabilir.
Onun salyası, her şeye iyi geliyor. Tek çare, Pala'nın dili.
Kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer siz izin verirseniz' demiş.
Padişah çaresiz, çağırmış Pala'yı hareme.
Pala bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş.
Ne var ki söz verdiği halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış.
-Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider.
Bunu göze alamazsın. Hadi bakalım, çek arabanı'. demiş.
Haremağası çok kızmış..
Öyle kızmış ki, ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın
banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş...
Sonra Pala'yı çağırtmış..
-Padişahın kaşıntısı varmış, seni emretti.'
-
Adam tek başına golf oynayarak vakit öldürürken, yanına bir genç yaklaşmış... " Size katılabilir miyim?" demiş, "Birlikte oynarız.."
"Peki" demiş adam. Çukurlar birer birer geride kalırken, adam gence
"Ne iş yaparsınız" diye sormuş...
"Keskin nişancı bir tetikçiyim" demiş genç…
"Dalga geçmeyin !"
"Yoo, İşim bu.. Bakın silahım da burada" demiş ve yanındaki golf torbasından süper modern bir tüfek çıkarmış.
"Harika bir dürbünlü tüfek bu" demiş adam, hayran hayran..
"Öyledir" demiş genç, "Dürbün yüzlerce metre öteyi gösterir ve kusursuz nişan almamı sağlar "
"Herhalde bu dürbünle buradan bizim ev bile görünür" demiş adam, "Verin bir bakayım.."
Bakmış dürbünden,
"İşte evim... Yatak odası penceresi... Karım içeride... Aaa... Çıplak... Vay anasını... Bizim komşu da orada... O alçak da çıplak.. "
Dönmüş tetikçiye,
"Benim için çalışır mısın?"
"Tabii" demiş delikanlı..
"Parayı veren herkes için çalışırım. Tetik çekme ücretim bin dolardır. "
"O zaman benim için iki kere çek... Önce karımı vurmanı istiyorum, tam ağzından.. Dırdırı ile bana hayatı zehreden ağzından vur fahişeyi ki, bir daha konuşamasın.. O adam da güya en iyi dostum. Arkadaş karısına göz koyan o namussuzu da tam aletinden vur ki, bir daha kimsenin karısına dokunamasın. "
Tetikçi almış tüfeği eline, dürbüne dayamış gözünü.. Parmak tetikte..
Ama bir türlü çekmiyor.
"Çekecek misin o tetiği, yoksa çekmeyecek misin, hadi artık"
diye söylenmiş adam.
"Seni çok sevdim" demiş tetikçi... "Biraz daha sabırlı olursan bir taşla iki kuş vurup sana bin dolar kazandıracağım..
-
Japonyada hırsız yakalayan bir robot icat etmişler.
Amerikada 5 dakikada 180 hırsız yakalamış.
Italyada 5 dakikada 80 hırsız yakalamış.
Fransana 5 dakikada 30 hırsız yakalamış.
Türkiyede 5 dakikada robotu çalmışlar :)
-
Adamın birinin çok sevdiği bir koyunu varmış. Bu koyun hiç gebe kalamıyormuş. Adam, komşu köyde birinin koçu olduğunu ve hangi koyunla çiftleşirse hamile bıraktığını duymuş. Bunun üzerine koyununu el arabasına koymuş, çıkmışlar yola, köye vardıklarında selam verip adamın yanına yaklaşmış.
-Yahu gardaş senin koçun methini duydum koştum geldim. Hele bizim koyuna da bir çare.
-Aman gardaş lafımı olur. Amma 30 liranı alırım.
-Tamam.
Neyse çiftleşme gerçekleşiyor ve adam koyunu tekrar el arabasına koyup giderken koçun sahibine soruyor:
-Hamile kalıp kalmadığını nereden anlayacağız?
-Yarın sabah ahıra girince bak. Koyun eğer yatıyorsaaa hamiledir. Yok ayaktaysa hamile değildir.
Neyse sabah oluyor adam bir heyecanla ahıra koşuyor. Bakıyor ki koyun ayakta.
Ulan diyor yine tutmadı.
Karısı demiş ki bi daha götür.
Adamın ki de bir ümit koyunu tekrar el arabasına bindirip gitmiş.
Bu sefer 40 lira alıyor koç sahibi.
Ertesi sabah adam koşa koşa ahıra gidiyor ki bi de ne görsün koyun yine ayakta.
Adam iyice sinirleniyor. Neredeyse koyunu kesecek.
Karısı adamı sakinleştirip koyunu tekrar götürmesi için adamı ikna ediyor.
Adam koyunu götürüyor ama koç sahibi adam bu sefer 50 lira alıyor. Adam daha da sinirleniyor söylene söylene eve geliyor.
Koyunu ahıra atıp gidiyor.
Sabah ise yatağına uzanmış umutsuz ve sinirli bi şekilde karısına:
-Hele git şu koyuna bak. Oturuyor mu ayakta mı.
Kadın gidip bakıp geliyor ve diyor ki:
-Koyun ne oturmuş ne de ayakta bey. Arabaya binmiş seni bekliyor :)
-
Bir Profesör, "Yiyecek mi,yoksa cinsellik mi, önemli?" diye bir araştırma yapıyor. Üçgen şeklinde olan bir zeminde bir köşeye erkek
fare, diğer köşeye dişi fare, üçüncü köşeye ise yiyecek
koyuyor. Erkek fareyi serbest bırakınca bakalım nereye gidecek...
Erkek fare, peynire gidiyor... Peyniri belki çok seviyor diye, peynir yerine
ceviz konuyor... Erkek fare, cevize gidiyor...Ceviz yerine kek konuyor...
Keke gidiyor...Her
seferinde erkek fare yiyeceğe gidiyor...Bunun üzerine profesör:
- Demek ki... YEMEK SEKSden daha önemli diyor..
Bir asistanı profesöre itiraz ediyor:
- Hocam... Dişi fareyi değiştirelim KARISI OLABİLİR!
SM-N910C cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.
-
Ramazan ayında köy meydanında gençler oturur. Bayanın biri karşıda cam siliyor. Milletin içinden bir gence işaret eder. Genç dayanamaz gider ve o işi hallederler.
Eyvahh! Ne yaptım ben 61 gün oruç tutacam. Oruç gitti der.
Koşar imama:
- Hocam durum bundan ibaret
Hoca: İki horoz verirsen o iş tamam.
Fetva verilir*
_ Oğlum canın çekince birşey olmaz, oruç bozulmaz. Gusül abdesti al,oruca devam demiş.
Adam kolay işi öğrenmiş her gün kadını hallediyor, abdest alıyor duştan çıkıyor ve köy meydanında kahveye oturuyor. Millet _Oğlum bu ne hal Ramazan Ayı'nda her gün banyo yapıyorsun? deyince
Vallahi Kafama göre bir hoca buldum s......me göre takılıyorum demiş. Yani bizim spek de kafasına göre bir ortam buldu. Keyfine göre takılıyor.
LG-H870 cihazımdan*hisse.net mobile app*kullanarak gönderildi.
-
Temel hastalanınca kanser olduğunu ve az bir ömrü kaldığını öğrenmiş.
Çevreye AIDS olduğunu ve yakında öleceğini anlatmış.
Doktoru duyunca çağırmış ve demiş ki temel sen kansersin, niye AIDS olduğunu söyledin herkese.
Temel :ben öleceğim fadimeyi garantiye alıyorum demis
SM-N910C cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.
-
Temel İtalya’da Fiat fabrikasında çalışan bir işçi…
Dönemin Sovyet lideri Krusçev resmi bir ziyaret için İtalya’ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de var.
Fabrikanın tezgahları arasında dolaşırken Temel’e rastlamış. Herkesin gözü önünde ”Vay Temel…” diye sarılıp kucaklaşmış. Orada ayaküstü sohbet etmişler.
Tüm protokol bu dostluktan şaşkın… Konuk gittikten sonra patron Temel’i çağırıp, Krusçev’i nereden tanıdığını sormuş. Temel “Hiiç” demiş. ”Ben eskiden komünisttim… 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova’ya göndermişti. Orada tanışmıştım.”
Olay unutulmuş… Üç beş ay sonra bu kez Amerika başkanı Nixon gelmiş İtalya’ya. Yine aynı program ve fabrika ziyareti. Tezgahların arasında ‘”Vay Temel,vay Nixon…” muhabbeti.
İyice meraklanan patron ziyaretten sonra Temel’i yine çağırtmış. Soru da cevap da aynı; ”Bir ara Amerika’ya göç etmeye kalkıştım. New York’ta başım polisle belaya girdi. Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu…”
Olay bu kadarla kalsa iyi. İki ay sonra Fransa başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca Patron Agnelli derin bunalımlara girmiş. Kendisini tanıyan yok. Yanında çalışan Temel’in uluslararası çevresi var.
– De Gaulle’ü nereden tanıyorsun?
– Nazilere karşı Paris’te yeraltı savaşı yapıyorduk… Özel kuryesiydim.
– Sen herkesi tanır mısın?
– Evet, hemen hemen…
Patron iyice hırslanmış.
– Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin.
Temel gülmüş. “Tabii. Yakın arkadaşımdır.”
Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış:
– İspatla… İspatlayamazsan kovarım…
Temel:
– Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.
Patron Pazar’ı iple çekmiş. Vatikan’da Papayı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış. Bir süre sonra Papa balkona çıkmış. Yanında Temel… Kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor. O sırada bir kargaşa olmuş. Biri bayılmış…
Temel bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papaya “Bana müsaade” deyip meydana koşmuş. Agnelli yerde yatıyor… Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor.
Temel çevresindekilere, “Bu benim patronumdur; ne oldu?” diye sorunca biri cevap vermiş:
– Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna dönüp, “Şu sağdaki bizim Temel, ama yanındaki kim?” diye sorunca seninki düşüp bayıldı…
SM-N910C cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.
-
Temel'le Fadime'ye ormanda saldırırlar.
Temel'i ağaca bağlayıp Fadime'yi soyarlar;
Fadime"Temel bunlar galiba,beni .."
Temel:"Başım ağrıyo de.
-
Papazin papagani çok terbiyeli ve usluymus.
Gözünde gözlük, elinde kutsal kitap devamli dua edermis.
Azgin disi bir papagani belki ondan terbiye alir diye ayni kafese koymuslar.
Papazin papagani kitabive gözlügü atmis,
- Tanrim sana sükürlerolsun, sonunda dualarim kabul oldu...
-
Üç astronot uzaya gidecek.
Bunlardan biri alman, biri ingiliz, biri de bizim temel.
Bunlar yıllarca gelmeyecekleri için en önemli ihtiyaçlarını sorarlar.
Alman bana sarışın, esmer, kumral hatun der. İngiliz bana bol bol içki der. Bizim temel baaa bol bol cigara der.
Neyse istekler temin edilip uzaya fırlatılıyorlar.
3 astronot aradan yıllar geçiyor geri dönüyorlar.
Tabi aileler merakla bekliyor. Önce alman iniyor dalyan gibi alman olmuş iğne iplik.
Sonra ingiliz iniyor adam zil zurna sarhoş.
Tabiki sıra temele geliyor. Temel kapıda görünür görünmez bi fırlıyor ağzında cigarayla:
- "Allahını seven baaa ateş versuuun.."
-
Temel ava çıkmış.
Akşama kadar hiçbir şey vuramayınca eve boş gitmemek için kasaptan bir tavşan almış.
Eve geldiğinde tavşanı gören Fadime :
– Ula bu soyulmuş tavşanı nasil vurdun daa!! deyince, Temel :
– Ormanda başka bir tavşanla sevişirken yakaladım, giyinmeye firsati olmadiii da...
-
Çocuklara söz verdim!
Bir sabah iki yavru tilki ormanda yürürlerken aniden önlerine beyaz bir tavşan atlayıp parmağını neredeyse bunların gözüne sokarak:
-Tidin ananizi tideceem!!! demiş.
Ödleri kopan minik tilkiler koşarak yuvalarına gitmişler.
Anneleri bunları soluk soluğa görünce ne olduğunu sormus.
Yavrular :
-Biz yolda yürürken bu sabah önümüze beyaz bir tavşan atlayıp:
-Tidin ananizi tideceemm!!!dedi. Çok korktuk, hemen eve geldik demişler.
Anne tilki çok sinirlenmi
-Kimmiş o tavşan, bir görürsem gününü gösteririm ben ona!demiş.
Ertesi gun yine yavrular ormanda oynarken aynı beyaz tavşan yine dehşetengiz bir şekilde ortaya çıkıp repliğini söyleyip ortadan kaybolmuş.
Yavrular akşam yine annelerine söylemişler ve anneleri daha da sinirlenmiş.
Bir sonraki gün anne tilki ormanda çocuklarını uzaktan izlemeye karar vermiş.
Saklandigi yerden beyaz tavşanın yavrularının önune atlayip:
-Haaa, tidin ananizi tideceem!! diye tehdit ettiğini görünce fırlayıp tavşanı kovalamaya başlamış.
Tavşan önde anne tilki arkada koşarlarken tavşan bir ağaç kovuğuna dalıp öbur tarafından çıkmış.
Ancak o hızla kovuğa dalan anne tilki kovuğa sıkışmış.
Kafası kovuğun içinde, poposu dışarıda kurtulmak için debelenirken tavşan kovuğun etrafından koşarak dolaşmış ve anne tilkinin arkasına geçip seslenmiş:
-Tidmiycektim ama çocuklara söz verdim!
-
videoaya anlatır oldular :kahkah:
https://youtu.be/xlr4mFL0WE4
-
Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu. Soygunculardan biri bankadakilere bağırır: “Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.” Herkes sessizce yatar…
*Bunun adı “Zihin Değiştirme Kavramı”dır. Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek…*
Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır. Ama bacaklar ortada… Soyguncu bağırır: “Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!”
*Bunun adı “Profesyonelliktir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş!*
Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar. Daha genç olanı (MBA derecelidir) daha yaşlı olanına (ki bu ise 6 yıl ilkokuldan sonra terk): “Abi, hadi şu paraları sayalım,” der. Daha yaşlı olanı der ki: “Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.”
*Buna “Deneyim” derler! Günümüzde deneyim kağıt diplomalardan çok daha önemlidir.*
Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söylemiş. Şef demiş ki: “Durun hele Müdürüm. Alacaklarını aldılar. Biz de bir 10 milyon daha alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara ekleyelim, ne dersiniz?”
*Buna “Dalgayı yakalamak” derler. Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu!*
*Müdür der ki; “Yahu, her ay bir soygun olsa harika olurdu. Ne eğlenirdik!”
*Buna “Sıkıntılardan kurtulmak” derler. Kişisel mutluluk işinden çok daha önemlidir.*
Akşam TV haberleri bankadan 100 milyon dolar çalındığını açıklamış! Çaldıkları paranın çok daha az olduğu bilen soyguncular oturup saymışlar parayı… Tekrar tekrar saymışlar. Bakmışlar hepi topu 20 milyon! Çok kızmışlar bu işe;*“Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyon çalabildik. Banka Müdürü bir el hareketiyle 80 milyon götürdü. Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!”
*Bu “Bilgi altından daha değerlidir” demektir…*
Banka Müdürü çok mutludur. Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini geri alabildiği için.
*Buna da “Çalıyor ama çalışıyor” derler.*
-
Temel’in neye aklı ermiyor?
Temel kendi kendine konuşuyor:
“Yarabbim, her şeyin doğrusunu sen bilirsin ama üç şeye aklım ermiyor:
1) Neden bu kadar çeşitli içki yarattın da bizi kararsız bırakaysun?
2) Neden karilari Ay gibi yaratmadun) Gece gelecek, gündüz kaybolacak idi!
3) En önemlisi, bütün vücudumuza 214 tane kemik koydun da, neden en lâzimli yere bir tane bile koymadun?
-
Bir aile, 30 yaşındaki oğullarını evlendirmek için bir çöpçatanla anlaşıyor, iyi bir eş bulmasını istiyor.
Çöpçatana gelinden beklentiler konusunda uzun bir liste vermişler…
İki hafta kadar sonra çöpçatan aileye çok iyi bir kız bulduğunu müjdeliyor.
Tam oğlunuza göre… Mutlu bir yuva kurarlar.
Namazını kılar, duaların çoğunu ezbere okur, harika yemek yapar, çocukları çok sever, çok çocuk sahibi olmak ister ve en iyisi de gerçekten bir içim su ve çok güzel !!
Bunları duyunca aile pek bi memnun olmuş.. hemen telaş başlamış, düğün dernek hazırlığı kararlaştırılıyor …
Ama bu arada damat adayı bi duraksamış ve çöpçatanın kulağına doğru eğilip sormuş
- Peki yatakta nasıl acaba?
- Valla… Kimisi iyi diyooor , kimisi kötü !!!
-
Dört sincap ağacın tepesinde kafaları çekiyorlarmış.
Maymun da diğer ağaçtan bunları izliyormuş.
İçki şişesi bir sincap’tan diğer sincaba elden ele dolaşıyormuş.
Maymun belli bir süre bunları izledikten sonra bakmış, sincaplardan biri artık sarhoş olup ağaçtan düşüp bayılmış.
Diğerleri farkına varmadan maymun hemen düşen sincabın yerini almış. Şişe tekrar birer yudumdan sonra dolaşmaya başlamış ama tam maymuna gelince sıra atlayıp diğer sincaba geçiyormuş.
I
Bir,iki,üç derken artık maymun dayanamayıp sormuş:
- “Eee,, bana neden vermiyorsunuz”
Sincaplardan biri cevap vermiş,
- “Oğlum, sen içme artık, baksana maymuna dönmüşsün”
SM-N910C cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.
-
1 Attachment(s)
AyazEk 22183
SM-N910C cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.
-
Birgün Carlsberg, Miller, Tuborg ve Efes Pilsen'in başkanları barda içmeye gitmiş. Garson gelince teker teker söylemişler;
- Ben bi Carlsberg alayım.
- Ben bi büyük Miller istiyorum.
- Ben Tuborg içeceğim.
Sıra Efes Pilsen'in başkanına gelince;
- Ben bir kola alayım. demiş. Garson gidince yanındakiler sormuş, "Yahu sen niye Efes Pilsen istemedin" diye;
- Kimse bira içmiyordu, ben de size uyayım dedim. demiş.
-
Matematik dersinde kadın öğretmen öğrencilere sorar:
- Bir ağacın dalında 5 tane kuş var. Taş attım, iki tanesini vurdum. Geriye kaç kuş kalır?
Öğrencinin biri parmak kaldırır ve cevaplar:
- Hiç kuş kalmaz çünkü diğerleri korkudan uçup gider.
Öğretmen gülümser:
- Hayır. Doğru cevap üç olacaktı ama bakış açını sevdim.
Öğrenci duruma çok bozulur ama pek göstermez. Ders devam ederken tekrar parmak kaldırır:
- Bir soru da ben sorabilir miyim?
Öğretmen izin verir.
- Sokakta üç kadın dondurma yiyerek yürüyor. Biri dondurmasını yalıyor, diğeri ısırıyor, diğeri de emiyor. Kadınlardan hangisi evlidir?
Öğretmen şaşırır, kızarıp bozarır ama cevap da vermek zorundadır:
- Hmm...şey..yalayan?
Öğrenci yanıtlar:
-Hayır, parmağında alyans olan. Ama bakış açınızı sevdim.
-
Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu:
"Para nerede?"
Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:
"Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi anlamıyorum."
Tercüman tercüme etti:
"Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş."
Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı:
"Şimdi sor bakalım, para nerede."
Tercüman işaretle sordu:
"Para nerede?"
Sağır-dilsiz kan ter içinde, işaretle yanıt verdi:
"Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var."
"Ne söyledi?" dedi baba.
Tercüman yanıtladı:
"Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g.t istermiş."
-
Bir tavşan ormanda koşarken , esrar saran bir zürafa görür. Ona:
- Dostum zürafa , içme bunu, sağlığına zararlı , koşalım form tutalım der ve başlar bunlar koşmaya.
Biraz sonra kokain çekmeye hazırlanan bir fil görürler ve tavşan:
- Fil arkadaşım , kokaini bırak , gel bizimle koş beraber form tutalım. diyerek ikna eder.
Biraz koştuktan sonra kendine eroin enjekte etmeye hazırlanan aslanı görürler. Tavşan:
- Sevgili aslan kardeş , batırma kendine bunu , gel bizimle koş, sana da iyi gelir. der.
Aslan yaklaşır tavşana ve yumruğunu indirir tavşanın suratına. Diğerleri şaşkın bir şekilde:
- Niye yaptın bunu, iyiliğimizi istiyordu. derler. Aslan:
- Bu salak her extacy aldığında ormanda deli gibi koşturuyor bizi. der.
-
Temel askerdedir. İlk gün komutan gelir ve:
- Benim adım Ali Kırç. Unutmayın Kırç, arada "r" var. Soyadımı yanlış söyleyen veya dalga geçen olursa yakarım.
Komutan ara sıra askerlere kendi soyadını sorar. En sonunda sıra Temel'e gelir.
- Temel söyle bakalım benim adım ne?
Temel düşünür ama bi türlü hatırlayamaz. O sırada arkadaşı kopya verir:
- Temel unutma arada "r" var.
- Haa hatırladım komutanım. Ali Gört!!!
-
Temel Amerika'ya gelir uçaktan iner pasaport olayı filan falan
Göçmenlik Bürosu'na alırlar bunu memur sorar :
- What's your name sir?
- Temel.
- Surname?
- Kaya.
- Sex?
Temel gayet sakin cevaplar:
- 3 times a week.
Memur şaşırır ve olayı toparlamaya çalışır...
- Sir you understood me wrong... I mean male? or female?
Temel yine hiç beklemeden cevaplar:
- Doesn't matter.
-
İki Yahudi arkadaş bir katolik kilisesinin önünden geçiyormuş. Kilisenin duvarında, katolik olmayanlara hitap eden büyük bir afiş asılıymış:
“ Bize gelip katolikliği kabul ederseniz hemen 30 bin dolar nakit para alacaksınız! â€
Yürümeye devam eden iki arkadaş bu teklifin ciddi olup olmadığını tartışmaya başlamış. Bir hafta sonra, aynı kilisenin önünde yeniden buluşmuşlar ve biri diğerine sırrını açmış:
“ O teklifin ciddi olup olmadığını hala merak ediyorum. †Bunun üzerine arkadaşından küçümser bir tavırla şu cevabı almış:
“ Ah siz yahudiler, aklınız fikriniz para! â€
-
Gariban bir köylü şehre inmişti. Büyük bir mağazada iki kişinin karşılıklı oturup konuştuklarını gördü. İçerde bir masa ve üç dört koltuktan başka bir şey görünmüyordu. Merak etti ve içeri girdi:
- Selamünaleyküm ağalar.
- Aleykümselam hemşerim ne istiyorsun?
- Merak ettim acaba burada ne satıyorsunuz?
Köylü ile dalga geçmek isteyen satıcı sırıtarak cevap verdi:
- Eşek satıyoruz.
Köylü de taşı gediğine yerleştirdi:
- Sadece ikiniz misiniz yoksa daha var mı ?
-
Temel bir yarışmaya katılır ve kazanır. Kendisine bir kitap hediye edilir. Kitabın adı da "Düz Mantık" tır. Temel hediyeyi alırken sorar;
-Bu kitapta ne yazıyor?
-Okuyunca öğrenirsin...
-Ben onunla uğraşamam, anlat bakiim sen bana.
-Pekala. Bak şimdi; senin evinde akvaryum var mi mesela?
-Evet var...
-O zaman içinde su da vardır?
-Evet var...
-İçinde su varsa balık da vardır?
-Evet var...
-Balık varsa hayvanları da seviyorsundur sen?
-Evet...
-Hayvanları seviyosan insanları da seversin herhalde?
-Evet...
-O zaman senin sevgilin de vardır?
-Evet var.
-Yaşlı görünüyorsun o zaman sen evlisindir?
-Evet.
-E karın olduğuna göre de, homoseksüel değilsindir?
-Evet.
-Bak gördün mü? Düz mantık buna denir işte...
Temel çok etkilenir. Kitabı alır koltuğunun altına eve doğru giderken Dursun'u görür...
Dursun sorar;
-Temel o ne?
-Düz mantık kitabı!
-Nası bişey bu anlat bakiim...
-Bak şimdi; sizin evde akvaryum var mı?
-Yook!
-O zaman sen i*nesin...
-
Adam aşırı kiloluymuş. Sağlığı tehlikeye düşünce doktoru en kısa zamanda otuz kilo zayıflamasını söylemiş. Nasıl yapayım diye kara kara düşünürken gazetede 'garantili zayıflatma' diye bir ilan görmüş ve hemen başvurmuş.
"3 günde 5 kilo" programına yazılmış.
Ertesi günü sabah kapısı çalmış. Açınca bir de ne görsün! Karşısında 20 yaşlarında, dünya güzeli, sportmen ve üzerinde giysi olarak bir çift Nike ayakkabı bulunan bir kadın!!! Kadın kendini tanıtmış, zayıflama şirketinden geldiğini söylemiş, sırtını dönüp koşmaya başlamış, sırtında bir etiket varmış, "yakalarsan seninim". Adam kızın arkasından koşmaya başlamış, kilometrelerce koşmuş, kan ter içinde kalmış ama kızı ormanda yakalamış ve beraber olmuş.
Programın dördüncü günü adam gerçekten de 5 kilo zayıfladığını görmüş. Şirketin zayıflatma metodunu çok beğendiğinden ikinci bir programa kaydolmuş. "5 günde 10 kilo". Ertesi günü yine kapısı çalınmış, karşısında daha da güzel genç bir kadın, üstelik üzerinde bir çift reebok ayakkabıdan başka bir şey yok ve sırtında yine bir etiket, "yakalarsan seninim". Adam yine canını dişine takıp kadının arkasından koşmuş ve kilometreler sonra yakalamış.
Programı tamamlamış ve altıncı gün hakikaten 10 kilo daha verdiğini sevinçle görmüş. Bu defa, şirketin "10 günde 20 kilo" programına kaydolmak istemiş ama şirket yetkilisi uyarmış, "emin misiniz, bu program gerçekten çok zor bir etaptır". Adam ısrar etmiş, bütün zorluklara katlanacağını söylemiş. Ertesi gün kapısı çalmış, heyecanla koşup açınca karşısında iri yarı sportmen genç bir adam görmüş. Üstelik adamın üzerinde sadece koşu ayakkabıları varmış, önünde de bir etiket; "yakalarsam benimsin".