-
Sayılganlar kredi yapılandırmalarindan istediğini alinca guzel haberlerle hisseyi yukarı taşıyıp satabildikleri kadar mali ky yükleme amacindalar, mal ky nın kucağındaykende sermayeyi bedelliyle bir milyara çıkarıp birde oradan götürecekler onlar için zaman sorunu yok mal onlarda para onlarda kredi yapılandırmalarindan kazanacakları para uğraştıklarına değer.
-
Ellerinde milyonlarca hisse var. Spk ile aralarindaki dava sonuclansin bizden cok onlar dusunecek aha buraya yaziyorum
-
Ey SPK
İYUKm.28 açık ve net ama belliki sizin bundan haberiniz yok.
Madde 28 - (DEĞİŞİK FIKRA RGT: 18.06.1994 RG NO: 21964 KANUN NO: 4001/13) . Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.
-
Aradan 30 gün değil aylar geçti ama Danıştay karar düzeltme kararına rağmen ilgili maddeyi uygulamayarak büyük bir hukuksuzluğa imza atıyorsunuz. Bu esnada aldığınız bütün kararlar da olduğu gibi olan yine biz küçük yatırımcılara olmakta. Şirket bir sürü banka ile kredi görüşmesi yapmasına rağmen Zeynep Tümer'in hisselerindeki bloke yüzünden hiç bir banka kredi vermeye yanaşmadı. Hisselerin değeri düştükçe düştü. Birçok küçük yatırımcının ailesi dağıldı ve birçokları da intihar etme noktasında..
-
Borsa İstanbulda yakın pazara alınması gereken ve ortaklara ait hisselere bloke konması gereken onlarca şirket varken SPK.nın gücü tek bir şirkete ve sahipsiz yatırımcısına mı yetiyor. Bir kaç örnek vermek gerekirse futbol hisselerinin neredeyse tamamı batak olmasına rağmen niçin bunlara hiçbir yaptırım uygulanmaz? BRKO denen şirket sürekli zarar açıklamasına rağmen iki yılda üst üste iki defa bedelli yapıyor ve buna izin veriyorsunuz ve üstelik 1 TL.nin de altında 0,41 kuruştan.
-
İdari yargı kararlarının gereklerine uygun işlem tesis edilmemesinden veya eylemde bulunulmamasından doğan zarardan işlem tesis etmeyen ya da eylemde bulunmayan idarenin sorumlu tutulabilmeşinin ön koşulu İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28 inci maddesinin ilk fıkrasında öngörülen sürenin geçmiş olmasıdır. 28 inci maddenin ilk fıkrasında yazılı süre içerisinde işlem tesis edilmemesinden veya eylemde bulunulamasından dolayı idare aleyhine tazminat davası açılabilmesi, idarenin bu davranışından dolayı maddi ve manevi bir zararın doğmuş bulunmasına ve bu zararın miktarının hesaplanabilir olmasına bağlıdır. İdarenin söz konusu davranışı, fıkrada yazılı sürenin geçmesiyle, lehine karar verilen bakımından, maddi veya manevi bir zararın doğumuna neden olabileceği gibi, bu nitelikteki bir zararın, daha sonraki bir tarihte doğması da olanaklıdır. Aynı şekilde; idarenin bu davranışının neden olduğu zararın belli aralıklarla tekrarlanması veya idarenin davranışının sürüyor olmasına bağlı olarak, miktarın zaman içinde artması ve bu yüzden, idarenin davranışının neden olduğu zararın önceden hesaplanamaz nitelikte bulunması da mümkündür.
Nitekim, yargı kararlarının yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zararın kesinleşme aşamalarındaki bu farklılık, zararın tazmini istemiyle açılan davalarda Danıştay daire ve kurullarında farklı değerlendirmeler yapılmasına yol açmış ve kararların farklı şekillerde sonuçlanmasına neden olmuştur.
Yargı kararlarının uygulanmamasından kaynaklanan zararın kesinleşme aşamasında ayniyet sağlanması mümkün bulunmadığına, zararın kesinleşme safhası her somut olaya göre değişkenlik gösterdiğine göre, 2577 sayılı Kanun'un 28 inci maddesinin 1'inci fıkrasında öngörülen sürede işlem tesis etmeyen veya eylemde bulunmayan idarelere karşı açılacak tazminat davalarında usul ve sürelerin belirlenmesi konusunda görüş birliğine varılması olanaksızdır.
Belirtilen sebeplerle Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarının gereklerine göre 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28 inci maddesinin 1'inci fıkrasında öngörülen sürede işlem tesis etmeyen idarelere karşı açılacak tazminat davalarında, usul ve sürelerin belirlenmesi konusunda içtihat birliğine gidilmesi mümkün olmadığından, içtihadın birleştirilmesine yer olmadığına 25.12.1997 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
-
Büyük Gen.Kur. 1996/2 E., 1997/2 K. Yukarıdaki kararın numarası.
-
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/37822577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesinin 1. fıkrasında da "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiç bir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez" şeklindeki hükümle Anayasanın 2. maddesinde yer alan "hukuk devleti" ilkesine uygun bir düzenleme getirilmiştir.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, her türlü işlem ve eylemi hukuka uygun, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren devlettir.
Anayasanın 2. maddesinde yer alan "Hukuk Devleti" ilkesinin doğal sonucu olarak idarenin mahkeme kararlarını "aynen" ve "gecikmeksizin" uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır. Diğer taraftan, Anayasanın 11. maddesinde; Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu belirtilerek Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü vurgulanmıştır.