vayy
güzel çizgiler....
dolar alasım geldi.
Printable View
bir tek ben mi geriliyorum ya bu akşam seansında? valla ya nasıl takip ediyorsunuz ya...sinir harbi gibi anasını satayım...bik bik bik 1 kademe al 1 kademe ver 2 al 1 ver...bu nedir ya? her gün ömrümüzden 4 saati çalıyorlar resmen...
Koçum senin anlayamadığın şey badem spor senin yaptığın sisteme göre hareket etmiyor bariz kendi sistemleri var .
Bugun seansı canlı seyretsen ne demek istediğimi anlarsın , senin bahsettiğin tarihlerde yabancı istediği gibi top koşturuyordu , şimdi yabancının sattığı çoğu tahta ellerinde , üzerine makinalar da kondu istedikleri gibi uçuruyorlar bunlarda her tepenin tepesi var yeterki ortam çok bozuk olmasın.
derler derler.
400 e insin 200 derler,
500 e çıksın 700 derler.
derler Ali derler.
Alıntı:
Vakti zamanında İstanbul’da Sarayburnu ile Büyükada arasında 2 kişilik kayığıyla bir nevi taksicilik yapan Ali isminde yiğit mi yiğit, yakışıklı mı yakışıklı, çapkınlığıyla da dillere destan bir kayıkçı varmış.
Vakti zamanında İstanbul’da Sarayburnu ile Büyükada arasında 2 kişilik kayığıyla bir nevi taksicilik yapan Ali isminde yiğit mi yiğit, yakışıklı mı yakışıklı, çapkınlığıyla da dillere destan bir kayıkçı varmış.
Müşterileri çoğunlukla son vapura yetişmesi asla mümkün olmayan, Büyükada'da ikamet eden Kumkapı meyhanelerinin gayr-i müslim konsomatrisleriymiş. Konsomatris dediysek, sakin ola umumi kadın ile karıştırılmaya. . Dönemin konsomatrisleri, efkâr dağıtılan meyhane ve pavyon sofraları müdavimlerini daha ilk kadehi yudumlamadan sarhoş edecek kadar güzel ve bir o derece de namuslularmış. Müşteriyle iliksileri sadece ve sadece müessesenin onları kolayca söğüşleyebileceği kıvama kadar sarhoş etmekmiş. Lakin bu kadınların ortak yanları varmış ki, o da bizim Kayıkçı Ali’ymiş.
Ali'nin kayığına binip de, Büyükada'ya varmadan, Heybelinin hemen arkasında mehtap altında, dalga üstünde Ali'nin tezgâhından geçmeyen yokmuş. Ali de Ali’ymiş hani. Öylesine bir çekiciliği varmış ki, kayığına müşteri olup da kürek çeken kaslı kollarını, ay ışığında parlayan kavruk tenini gören daha Kınalı'ya bile varmadan Ali'nin karşısında bir mum gibi eriyormuş. Eee, Kayıkçı Ali de müşteri velinimettir anlayışıyla hiç birine hayır demiyor sessizce isini görüyor ve lakin kayıkta olanı biteni asla ve asla hiç bir mecliste mevzu bahis etmiyormuş.
Günlerden bir gün, Çukurova’nın güzelliği ve dirayeti dillere destan, uğrunda bıçaklar çekilen kursunlar atılan, mekânlar basılan Afet-i Devran Neriman’ı Kumkapı'nın en ünlü meyhanelerinden birine transfer olmuş. Bu Neriman Venüs kadar güzel, lakin Rahibe Teresa kadar da frijitmis. Rivayet olunurmuş ki Neriman’ı tezgâhından geçirecek er kişi henüz ahir zamana intikal etmemiş, o mübarek ana o yavuz yiğidi daha doğurmamıştır. .
Her nasılsa Temmuz gecelerinden bir mehtaplı gecede, Afet-i Devran
Neriman’ın Büyükada'ya gitmesi icap etmiş. Çevresindekiler acele etmemesini, sabahın ilk vapurunu beklemesini önermişler. Dinlemeyip ısrar edince de Ali'nin namını anlatmışlar. Şuh bir kahkaha savurmuş Neriman,
- 'Hahahayyyyt, demiş, O kayıkçı parçası mı namusuma el sürecek?'
Aman yapma etme büyük konuşma, Ali'nin kayığına binip de donuna dokunmadan inen yok demişler, dinletememişler.Nihayet binmiş Neriman Ali'nin kayığına.. “Çek” demiş Büyükada'ya.. “Hayhay” demiş Ali.. Vira bismillah çekip asılmış küreklere.
Moda burnu hizasına geldiklerinde, Neriman dayanamayıp göz ucuyla kaçamak bakışlar atmaya başlamış Ali'ye... Bir yandan Ali'nin namının hiç de haksiz olmadığını düşünürken bir yandan da içinde kıpraşan karşı koyamadığı arzuya gem vurmaya çalışıyormuş. .Bir kaç kez göz göze gelmişler... Ali hiç ses etmemiş. Derken Neriman’ın kaçamak bakışları sıklaşmış.. Zapt etmeye çalıştığı arzuları coştukça coşuyormuş..Öte yandan da uğruna erkeksiz yaşadığı belki de eline erkek eli değmeden mundar olup öte aleme hicretine sebep olacak namı geliyormuş aklına... O içinde böyle fırtınalar yasarken, Ali sessizliği bozuvermiş, bir yandan küreklere asılırken bir yandan da nasihat verir gibi, of çeker gibi mırıldanmaya başlamış;
- 'Derleeeeeer, derleeeeeer, derleeeeeer, derleeeeeer. ..'
Ses etmemiş Neriman.. Ali devam etmiş ,
- 'Derleeeer, derleeer, derleeer, derleer...'
Neriman zaten hormonlarıyla amansız bir cenk halinde, Ali'nin umursamazlığı ve “derleeer derleeer “seklindeki hu çekmesi iyice sinirlerini bozmuş ve çıkışmış:
- 'Ne derler be!? Ne derleeeer?'
Ali sakin, türkü kıvamında, sanki kendi kendine sesli düşünüyormuş gibi devam etmiş..
- 'Derleeer derleeeer. Ali'nin kayığına bindin bir kere Neriman. Vermesen de verdi derleeer...derlerrr derler….
Ben olsam reisin yerinde faizi Kabataş merkez bankasına bağlı üstleri çıplak, deri pantolonlu, elleri eldivenli bir grup erkek yaptı derim işin içinden çıkarım..:kahkah: Reisi lobicilere mi yedirelim?..:oleyo: ayıp ayıp..