2008 de 2 ay Tokyo da yaşadım. Yemek kültürleri bizden çok çok farklı. Kahvaltılarda ot yemekten gına gelmişti. Hep otelde kaldım. Çok çalışkan , ciddi ve dürüstler. Amma en çok aklımda kalan şey , insanlarının , neredeyse adamın asabını bozacak derecede saygılı olmalarıydı. 36 milyon , her yer sanki staddan insan seli boşalıyormuş gibi geliyordu bana. Bir de inanılmaz içiyorlardı. İlk 2 hafta jetlag dan , her gece 3-4 gibi dışarı çıkardım , caddelerde içmekten resmen mort olmuş o saatte dünya kadar genç görüyordum. Yerlerde sürünüyorlardı. Böylesine gelişmiş bir ülkede bu şekilde dejenere bir gençlik , üzüyor insanı. Milyonlarca araç var trafikte ama neredeyse hiç korna sesi duyduğumu hatırlamıyorum. Polis yoktu hiç ortalarda. Bir kere yakuza ların tam ortasında kalmıştım , bir tek o zaman güvenliğimle ilgil harbi tırsmıştım. Eczanelerde kutuyla ilaç vermediklerini gördüm, eczacıların eczanelerinde doğal ilaç yaptıklarını, tablet le bunları verdiklerini görüp , israf felsefelerine hayran olmuştum. Saygı,saygı,saygı ve deliler gibi çalışmak . 2 ay da gördüğüm Japonya bu.
2009 da 2 ay Casablanca da yaşadım. Çok uzatmayayım. Sıkıcı . Havuzlu bir ev de kalmama rağmen , sıkıntıdan çatladığımı hatırlıyorum. Elle yemek yeme adetlerine hiç alışamadım. Bana çok iğrenç geliyordu. Ama şuna şaşırmıştım , insanlarını daha tembel bekliyordum , öyle değildi.
2010 da 4 ay Nairobi de yaşadım. Kültürü , yemekleri , insanları bir çok şeyi kendime çok çok yakın gördüm. Gelmek istemedim. İtiraf ediyorum , yürüttüğüm projeyi bilerek 15 gün uzattım. Mevsimi çok uygun bize, sadece haftada en az 3-4 gün öğleden sonraları 1 saate yakın yağan yağmuru biraz farklı geliyordu , o kadar. Beyazları beğeniyorlar , avm lerde benimle resim çektirmek isteyen o kadar çok insanla tanışmıştım ve çok hayret ediyordum. O zaman 42 yaşındayım ve 18-20 yaşında kızlarla defalarca resim çektirmek istediklerini söylerlerdi bana. :halay: Hafta sonları canlı country müzik dinlerdik , futbol maçı seyrederdik , arsenal ,chelsea çok taraftar vardı. Ama adamlar çok rahatlar , iş yaptırırken gamsızlar.
2011-2012 de istisnasız her cuma gidip , her pazartesi döndüğüm Bükreş te yaşadım. Dejenerasyonun tavan yaptığı yer. Sıkıcı şehir. Bekar gençler için belki kısa bir süre eğlenceli gelebilir ama öyle işlerle uğraşmayı sevmiyorum. İş yaparken son derece disiplinsizler , defalarca en ince ayrıntısına kadar tarif etmeme rağmen , ertesi gün işleri kontrol ederken içip,sızan , çok afedersiniz fabrikanın bahçesinde kuytu yerlerde grup ... yapan insanlarla uğraşmaktan 2 senede gına gelmişti. Yemekleri bize benziyor , ama kışın adamın resmen kemikleri donuyor. Bu işin bir an önce bitmesi için aşırı efor sarfettiğim yıllardı.
İstanbul. Hele son yıllarda iyice zıvanadan çıkartmasına rağmen en çok rahat ettiğim şehir. Bunu yazarken ailemin burada olmasını göz önünde bulundurmadan bunu belirtiyorum.
İş - yaşam dengesini kurarken , kendimce öngördüğüm en optimal hayat süreci , belki de artık neredeyse 50 yaşına geldiğimizden ötürü olabilir, tempoyu düşüreceksin , daha basit yaşayacaksın . Şimdiki aklım olsaydı , daha genç yaşlarda da o kadar kasmanın gereksiz olacağını kavrayabilseydim diyorum. Kariyer tabi ki önemli ama kıyaslanamayacak ölçüde 1 numaralı kararın , evleneceğin insan ile mutlu olabilmek , mutlu kalabilmeyi sürdürebilmek. Hayatını etkileyen 1.faktör bence. Sıkıntılı bir insansan , bekar yaşamak totalde getir/götürü hesabında daha mutlu kılar insanı.
Ülkemiz , gerçekten güzel. Zerre hoşlanmadığım iktidar uygulamaları çok üzse de , başka ülkeye göç etmeyi şahsen düşünmem , tatil için eyvallah ama burada doğduk , burada da ölmek isterim.