Rocky filmine de esin kaynagi olan Italyan asilli boksor Rocky Marciano'nun olum yil donumu (31 Agustos 1969)
http://www.boxingnewsonline.net/word...Marciano-1.jpg
Printable View
Rocky filmine de esin kaynagi olan Italyan asilli boksor Rocky Marciano'nun olum yil donumu (31 Agustos 1969)
http://www.boxingnewsonline.net/word...Marciano-1.jpg
"Onu seviyorum, onun da beni sevmesini saglamaliyim. Sen ki yasamin tum gizlerini bilirsin, soyle bana, nasil bir buyu yapayim da Sibyl Vane beni sevsin? Romeo'yu kiskandirmak istiyorum. Tarihin olmus asiklari bizim guluslerimizi duysunlar da huzunlensinler istiyorum. Bizim atesimizden bir soluk onlarin topragina can versin, kullerini uyandirip aci cektirsin istiyorum." Oscar Wilde, Dorian Gray'in Portresi
http://www.pagepulp.com/wp-content/72.jpg
"I love her, and I must make her love me. You, who know all the secrets of life, tell me how to charm Sibyl Vane to love me? I want to make Romeo jealous. I want the dead lovers of the world to hear our laughter, and grow sad. I want a breath of our passion to stir dust into consciousness, to wake their ashes into pain. "
Restaurant ismi ilgincmis:kahkah::kahkah:
http://uberhumor.com/wp-content/uplo...552x3upwiz.jpg
Roma mannerist okulunun en populer uyelerinden biri olan Italyan ressam Taddeo Zuccari'nin dogum yil donumu (1 Eylul 1529)
Adorazione dei Magi (Adoration of the Kings, 1550)
http://www.arte.it/foto/600x450/e9/2...e_dei_Magi.jpg
Alman Barok muzik bestecisi Johann Pachelbel'in dogum yil donumu (1 Eylul 1653)
https://tehtarek.wordpress.com/files..._pachelbel.gif
https://www.youtube.com/watch?v=soIQ52hkMXw
Belcikali Barok ressam Jan Brueghel the Younger'in olum yil donumu (1 Eylul 1678)
Il Paradiso (The Paradise, 1620)
https://i1.wp.com/www.huma3.com/wp-c...?fit=381%2C534
Orman kahramani Tarzan ve Mars maceraisi John Carter karakterlerinin yaratıcisi Amarikali yazar Edgar Rice Burroughs'un dogum yil donumu (1 Eyluk 1875)
https://pbs.twimg.com/media/DIkldD6XoAEyhMd.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DIklwSSWAAEsdIn.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DIkl5ZGW4AATI5-.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DIkmXCtXoAAe9wg.jpg
Italyan aktor, yonetmen, senarist, yazar ve soz yazari Vittorio Gassman'in dogum yil donumu (1 Eylul 1922)
https://marteau7927.files.wordpress....riogassman.gif
http://68.media.tumblr.com/ab9502639...d7lko1_400.gif
https://media.giphy.com/media/11a9VlnHBFiWek/giphy.gif
Rocky filminin ilham kaynagi Italyan asilli Amerikali boksor Rocky Marciano'nun dogum yil donumu (1 Eylul 1923)
http://www.boxingnewsonline.net/word...no-Charles.jpg
https://media.giphy.com/media/FSLLqpiplxWAU/giphy.gif
Nashville filmi ile Akademi Odulu adayligi bulunan Amerikali aktris, komedyen, yazar, sarkici ve yapimci Lily Tomlin'in dogum gunu (1 Eylul 1939)
https://media.giphy.com/media/HGn2m5D6VYtXi/giphy.gif
http://queerty-prodweb.s3.amazonaws..../tomlin-14.gif
Ernest Hemingway, Yasli Adam ve Deniz (The Old Man and the Sea - Il Vecchio e il Mare) romanini 1 Eylul 1952 tarihinde yayinladi.
"Hem bu hatiri sayilir bir gunahtir bence. Aklina gunahi getirmenin sırasi mi simdi? Gunahi anmadan dusunecek bunca dert var.Hem ben ondan bir sey anlamam ki. Gunahin ne oldugunu anlamam, ona pek inanmam da. Belki balik tutmak da gunahtir. Gecimimi saglamak, baskalarini doyurmak icin yaptigim halde bu isin gunah oldugunu saniyorum. Ama o zaman her sey gunah sayilirdi. Gunahi munahi dusunmenin sirasi degil simdi. Bunun icin cok gec kaldik, hem millet bununla doyuruyor karnini. Baskasi dusunsun, bir ben mi kaldim aklini yoracak? Balik nasil balik olarak yaratiliyorsa, sen de balikci olmak icin yaratilmissin.''
http://www.difesaonline.it/sites/def...?itok=Z4BkmFfK
"È stupido non sperare, pensò. E credo che sia peccato. Non pensare ai peccati, pensò. Ci sono abbastanza problemi adesso, senza i peccati. E poi non riesco a capirli. Non riesco a capirli e non sono certo di credervi. Forse è stato un peccato uccidere il pesce. Credo proprio che sia così, anche se l'ho fatto per vivere e per nutrire molta gente. Ma allora tutto è un peccato. Non pensare ai peccati. È troppo tardi per pensarci e c'è chi è pagato apposta per farlo. Lascia che ci pensino loro. Tu sei nato per fare il pescatore e il pesce è nato per fare il pesce."
Alfred Hitchcock'in yonettigi, James Stewart ve Grace Kelly'nin oynadigi Rear Window (Arka Pencere), 1 Eylul 1954 tarihinde tum Amerika'da vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....3,1000_AL_.jpg
https://2.bp.blogspot.com/-pIXuIUunK...BHitchcock.gif
https://media.giphy.com/media/1isLGKA8hSKsw/giphy.gif
Kuba asilli Amerikali sarkici, soz yazari, aktris Gloria Estefan'in dogum gunu (1 Eylul 1957)
https://media.giphy.com/media/26ufes...ahK8/giphy.gif
http://68.media.tumblr.com/6abeac91f...sl3do1_400.gif
"Dudaklarina dokunuyorum senin, kenarlarini ciziyorum tek parmagimla, sanki benim elimden cikmis agzin, ilk kez aralaniyor sanki; gozlerimi kapamam yeterli, her sey yeniden yeniden basliyor, elimin altinda, her seferinde bir baska agiz doguyor istedigim turden, elimin secip yuzune yerlestirdigi nice agiz arasindan secilmis bir agiz bu, secen benim, kendi ellerimle yuzune cizivermek icin onca ozgur ben sectim, nasil oldugunu anlayamadigim bir rastlanti sonucu olarak, elimin altında ciziktirdigim agza tipa tip uyan bir agiz oluyor seninki. Bana bakiyorsun, cok yakindan, gitgide yaklasiyor yuzun, seyrediyorsun beni, tepegozuz sanki, gozlerimiz buyudukce buyuyor, ust uste gelerek iki goz tek goz oluyor: tepegozler birbirine bakmakta, soluklari karismis birbirine, agizlar buluyor bir digerini, dudaklar sicacik, kavgada, dil duslere henuz dokunmus, bir sessizlik dil uzerinde, bir eski koku, mis gibi, agir bir hava dolanip duruyor. O an iste, ellerim daliyor saclarina, derinlerini oksuyor agir agir, ikimizin de agzi cicek ve balık dolu sanki, sarmas dolas, opusuyoruz, hizli hizli, derin duyumlarla." Julio Cortázar, Seksek
http://www.mondadoristore.it/img/Ray...+Cort%C3%A0zar
"Tocco la tua bocca, con un dito tocco tutto l'orlo della tua bocca, la sto disegnando come se uscisse dalle mie mani, come se per la prima volta la tua bocca si schiudesse, e mi basta chiudere gli occhi per disfare tutto e ricominciare, ogni volta faccio nascere la bocca che desidero, la bocca che la mia mano sceglie e ti disegna in volto, una bocca scelta fra tutte, con sovrana libertà scelta da me per disegnarla con la mia mano sul tuo volto, e che per un caso che non cerco di capire coincide esattamente con la tua bocca che sorride sotto quella che la mia mano ti disegna.Mi guardi, mi guardi da vicino, ogni volta più da vicino e allora giochiamo al ciclope, ci guardiamo ogni volta più da vicino e gli occhi ingrandiscono, si avvicinano fra loro, si sovrappongono e i ciclopi si guardano, respirando confusi, le bocche si incontrano e lottano tepidamente, mordendosi con le labbra, appoggiando appena la lingua sui denti, giocando nei loro recinti dove un'aria pesante va e viene con un profumo vecchio e un silenzio. Allora le mie mani cercano di affondare nei tuoi capelli, carezzare lentamente la profondità dei tuoi capelli mentre ci baciamo come se avessimo la bocca piena di fiori o di pesci, di movimenti vivi, di fragranza oscura."
"Seni seviyorum, yalnizca seni, her zaman seni, sen omrum boyunca soludugum havasin, kalp atisimsin, icimdeki engin denizsin, baliklarin agima takilmasi icin yonlendirensin, gecemsin, gunduzumsun, ayaklarimin altindaki yolsun, boynumdaki kravatsin, tenimsin, kayigimsin, kahvaltimsin, sarabimsin, dostlarimsin, sabah kahvemsin, yaptigim resimlersin, resimlerimsin, yuregimdeki esimsin,karimsin, karimsin, karimsin..." Natasa Dragnic, Ilk Ask
http://ecx.images-amazon.com/images/...4,203,200_.jpg
"I love you only you always you my whole life long you are my breath my heartbeat you are infinite in me you are the sea that I see and the fish that I catch you have lured me into my net you are my day and my night and the asphalt under my shoes and the tie around my neck and the skin on my body and the bones beneath my skin and my boat and my breakfast and my wine and my friends and my morning coffee and my paintings and my paintings and my wife in my heart and my wife my wife my wife my wife..."
Fransız post-empresyonist ressam Henri Rousseau'nun olum yil donumu (2 Eylul 1910)
Il Sogno (The Dream, 1910)
http://www.henrirousseau.net/images/.../the-dream.jpg
Amerikali sinema ve televizyon aktoru Mark Harmon'in dogum gunu (2 Eylul 1951)
https://media.giphy.com/media/wPAUP9AGViPsI/source.gif
http://static.tumblr.com/71ec62b7399...8oscgg8g80.gif
Kanadali aktor, yapimci, yonetmen ve muzisyen Keanu Reeves'in dogum gunu (2 Eylul 1964)
https://media.giphy.com/media/MgkBTmxt18lGg/giphy.gif
http://66.media.tumblr.com/3829df4c4...70wdo1_540.gif
https://media.giphy.com/media/tmpZkIyEr4rTO/giphy.gif
Frida filmi ile Akademi Odul adayligi bulunan Meksika asilli Amerikali aktris Salma Hayek'in dogum gunu (2 Eylul 1966)
https://www.maxim.com/.image/t_share...ma-hayek18.gif
https://media.giphy.com/media/h3oWBgkZgDjeE/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/pPngR2A1PkJk4/giphy.gif
Ingiliz yazar, sair, filolog ve profesor J. R. R. Tolkien'in (John Ronald Reuel Tolkien) olum yil donumu (2 Eylul 1973)
https://pbs.twimg.com/media/DIpSrlvWsAEywIh.jpg
"Dunyanin butun gelgitlerine hakim olmak bizim elimizde degil. Bizim rolumuz, bizim rolumuz icine birakilmis oldugumuz yillari sikintidan kurtarmak icin elimizden geleni yapmaktir."
http://3.bp.blogspot.com/-2BjsIHZrzH...en%2Bquote.jpg
"Sende bilebileceginden cok daha fazla iyilik var nazik batinin cocugu. Dogru oranda karismis bir miktar cesaret, bir miktar bilgelik. Eger daha fazlamiz yiyecegi, neseyi ve sarkiyi altin yiginlarina yegleyebilseydi, burasi cok daha mutlu bir dunya olurdu."
"Giyim kusam zarifligine deger vermekle beraber, hemcinslerimin uzerindeki elbiselerin dikimindeki kusursuzluk derecesine hic aldiris etmem cok kere.
Ama bir akşam, Milano'da ozel bir toplantida tanistigim kirk yaslarinda gorunen bir adam, sirtindaki elbisenin puruzsuzlugu ve kesilisindeki mutlak guzellikle gercekten goz aliyordu.
Bilmiyorum kimdi bu adam, ilk kez karsilasiyordum kendisiyle, tanisma sirasinda, her zaman oldugu uzere, adini belleyebilmem mumkun olamamisti. Fakat, o gece toplantisinda bir ara yan yana geldigimizden gevezelige baslamistik. Terbiyeli ve pek kibar bir adama benziyordu, yuzunde belli belirsiz bir huzun vardi. Belki de asiri bir teklifsizlikle -Tanri korusaydi keske beni bu teklifsizlikten!- giyinisindeki zarifligi ovdum; terzisinin kim oldugunu sormak cesaretini bile gosterdim.
Adam, boyle bir soruyu bekliyormus gibi, bir tuhaf gulumsedi.
-Hemen hemen kimse bilmez onu, dedi, oysaki buyuk bir ustadir. Su var ki cani isteyince is cikarir. Birkac musteri için calisir sadece.
-Su halde, ben?...
-Yoo! Sansinizi deneyebilirsiniz, her zaman deneyebilirsiniz. Adi Corticella'dir. Alfonso Corticella, Ferrara sokagi 17 numaradadir.
-Cok para ister sanirim.
-Oyle gibime gelir ama, dogrusu ya, ne desem bos. Uzerimdeki elbiseyi dikeli uc yil oluyor, hesabini yollamadi daha bana.
-Corticella'mi? Ferrara sokagi 17 numara mi dediniz?
Tastamam, cevabini verdi mechul adam. Ve beni oracikta birakip baskalarinin arasina karisti.
Ferrara sokagi 17 numarada, baska evlerden farksiz bir ev buldum, Alfonso Corticella'nin barindigi yer de obur terzi evlerine benziyordu. Kapiyi kendi gelip acti. Ufacik tefecik yasli bir adamdi, kara saclari herhalde boyamaydi.
Hayret, hic itiraz etmedi. Aksine, musterisi olmami ister bir hali vardi. Adresini nasil elde ettigimi anlattim kendisine, makas vurusunu ovdum ve bana bir takim elbise dikmesini istedim. Tuysuz gri bir kumas sectikten sonra olculerimi aldi ve prova icin evime gelmekten kacinmayacagini soyledi. Kac para alacagini sordum. Acelesi yok, ne zaman olsa uyusuruz, diye cevap verdi. Ne sevimli adam, diye dusundum ilkin. Ama sonra, evime donerken, ufacik tefecik ihtiyarin icimde bir eziklik biraktigini fark ettim (belki de, pek israrli, pek yumuşak gulumseyisleri sebepti buna). Sozun kisasi onu bir daha gormek istemiyordum artik. Ama olan olmus, elbise ismarlanmisti. Yirmi gun kadar sonra da hazirdi takim.
Bana teslim edildiginde, aynamin onunde birkac saniye prova ettim. Olaganustuydu. Ama bilmiyorum nedendir, belki de ufacik tefecik sevimsiz ihtiyarin anisi yuzunden, bu elbiseyi giymeyi hic mi hic istemiyordum. Karariri verene degin haftalar gecti.
O gunu hatirlayacagim daima. Nisan ayinin bir Sali gunuydu ve yagmur yagiyordu. Takim elbisemi sirtima gecirdiğimde -pantolonu, yelegi ve ceketi- hicbir yanimi kasmadigini, yeni elbiselerde her zaman oldugu uzere kivrim yerlerinin pot yapmadigini zevkle gordum. Toz kondurulamayacak kadar kusursuz bir elbiseydi.
Adetimdir, ceketimin sag cebine hicbir sey koymam, ivir zivir kagitlarimi sol cebime koyarim, iste bu yuzden, ancak iki saat sonra, calisma odamda elimi nasilsa sag cebe kaydirdigimda orada bir kagit parcasi bulundugunu fark ettim. Terzinin hesap pusulasi miydi acaba?
Hayir. On bin liretlik bir banknottu.
Apisip kaldim. Bunu oraya koyan ben degildim herhalde, ote yandan, terzi Corticella'nin bir muzipligine hamletmek de sacmaydı. Terziden sonra elbiseye yaklasma firsatini bulan tek kisinin, evdeki hizmetci kadinin bir armagani da olamazdi. Yoksa bu Kutsal Katakulli piyangosunun bir bileti miydi? Gun isigina cevirip baktim, baska banknotlarla kiyasladim. Paranin bundan kusursuzu olamazdi." Dino Buzzati, Tanriyi Goren Kopek
https://images-na.ssl-images-amazon....1FBMKz6FnL.jpg
"Benché io apprezzi l'eleganza nel vestire, non bado, di solito, alla perfezione o meno con cui sono tagliati gli abiti dei miei simili.
Una sera tuttavia, durante un ricevimento in una casa di Milano conobbi un uomo, dall'apparente età di quarant'anni, il quale letteralmente risplendeva per la bellezza, definitiva e pura, del vestito.
Non so chi fosse, lo incontravo per la prima volta, e alla presentazione, come succede sempre, capire il suo nome fu impossibile. Ma a un certo punto della sera mi trovai vicino a lui, e si cominciò a discorrere. Sembrava un uomo garbato e civile, tuttavia con un alone di tristezza. Forse con esagerata confidenza - Dio me ne avesse distolto - gli feci i complimenti per la sua eleganza; e osai perfino chiedergli chi fosse il suo sarto. L'uomo ebbe un sorrisetto curioso, quasi che si fosse aspettato la domanda. "Quasi nessuno lo conosce" disse "però è un gran maestro. E lavora solo quando gli gira. Per pochi iniziati." "Dimodoché io... ?" "Oh, provi, provi. Si chiama Corticella, Alfonso Corticella, via Ferrara 17." "Sarà caro, immagino." "Lo presumo, ma giuro che non lo so. Quest'abito me l'ha fatto da tre anni e il conto non me l'ha ancora mandato.""Corticella? Via Ferrara 17, ha detto?" "Esattamente" rispose lo sconosciuto. E mi lasciò per unirsi ad un altro gruppo.
In via Ferrara 17 trovai una casa come tante altre e come quella di tanti altri sarti era l'abitazione di Alfonso Corticella. Fu lui che venne ad aprirmi. Era un vecchietto, coi capelli neri, però sicuramente tinti.
Con mia sorpresa, non fece il difficile. Anzi, pareva ansioso che diventassi suo cliente. Gli spiegai come avevo avuto l'indirizzo, lodai il suo taglio, gli chiesi di farmi un vestito. Scegliemmo un pettinato grigio quindi egli prese le misure, e si offerse di venire, per la prova, a casa mia. Gli chiesi il prezzo. Non c'era fretta, lui rispose, ci saremmo sempre messi d'accordo. Che uomo simpatico, pensai sulle prime. Eppure più tardi, mentre rincasavo, mi accorsi che il vecchietto aveva lasciato un malessere dentro di me (forse per i troppi insistenti e melliflui sorrisi). Insomma non avevo nessun desiderio di rivederlo. Ma ormai il vestito era ordinato. E dopo una ventina di giorni era pronto.
Quando me lo portarono, lo provai, per qualche secondo, dinanzi allo specchio. Era un capolavoro. Ma, non so bene perché, forse per il ricordo dello sgradevole vecchietto, non avevo nessuna voglia di indossarlo. E passarono settimane prima che mi decidessi.
Quel giorno me lo ricorderò per sempre. Era un martedì di aprile e pioveva. Quando ebbi infilato l'abito - giacca, calzoni e panciotto - constatai piacevolmente che non mi tirava o stringeva da nessuna parte, come accade quasi sempre con i vestiti nuovi. Eppure mi fasciava alla perfezione.
Di regola nella tasca destra della giacca io non metto niente, le carte le tengo nella tasca sinistra. Questo spiega perché solo dopo un paio d'ore, in ufficio, infilando casualmente la mano nella tasca destra, mi accorsi che c'era dentro una carta. Forse il conto del sarto?
No. Era un biglietto da diecimila lire.
Restai interdetto. Io, certo, non ce l'avevo messo. D'altra parte era assurdo pensare a un regalo della mia donna di servizio, la sola persona che, dopo il sarto, aveva avuto occasione di avvicinarsi al vestito. O che fosse un biglietto falso? Lo guardai controluce, lo confrontai con altri. Più buono di così non poteva essere."
"Elbette sevgi derken; bizi sonradan pismanlik duyacagimiz seyler soylemeye ve yapmaya iten, sectigimiz o kisi olmadan nefes alamayacagimizi dusunduren ve o kisiyi kaybetme fikriyle bile sarsilmamiza neden olan, sahip olunamayacak bir seye sahip olmak ve elde tutulamayacak bir seyi elde tutmak istedigimiz icin bizi zenginlestirecegine fakirlestiren o siddetli tutku patlamasindan soz etmiyorum.
Benim bahsettigim; kor gozleri acan, korkuya bile baskin cikan, hayata mana katan, doganin yikim kanunlarina kafa tutan, serpilmemizi saglayan, sinir tanimayan sevgi. Insan ruhunun bencillige ve olume ustun gelmesinden bahsediyorum." Jan-Philipp Sendker, Her Kalp Kendi Sarkisini Soyler
http://artofhearingheartbeats.com/wp...eatsFINAL1.jpg
"Of course I am not referring to those outburts of passions that drive us to do and say things we will later regret, that delude us into thinking we cannot life without a certain person, that set us quivering with anxiety at the mere possibility we might ever lose that person-a feeling that impoverishes rather than enriches us because we long to possess what we cannot, to hold on what we cannot.
No. I speak of a love that brings sight to the blind. Of a love stronger than fear. I speak of a love that breathes meaning into life, that defies the natural laws of deterioration, that causes us to flourish, that knows no bounds. I speak of the triumph of the human spirit over selfishness and death."
:kahkah::kahkah:
http://68.media.tumblr.com/9513a3220...qdgo1_1280.jpg
Romantik donemin onde gelen Ingiliz sairlerinden William Wordsworth'un 3 Eylul 1802 tarhinde yazdigi siir:
https://metrouk2.files.wordpress.com...bridgepoem.png
Dunya asla sunamaz bundan hos bir manzara:
Bu gonul oksayici gorkeme bakmayarak
Gecip gidenler varsa kof ruhlulardir ancak;
Sabah oyle guzel ki kent, canim urbalara
Burunup aciliyor simdi ta ovalara,
Goklere uzaniyor, sessiz sedasiz, ciplak,
Bunca gemi, sur, kubbe, tiyatro ve tapinak
Isiltilar serpiyor dumansiz havalara.
Gunes hic sacmamistir boyle bastan basa nur
Vadi, kaya ve tepe ustune yukselerek.
Hic gormedim, duymadim bu kadar derin huzur:
Irmak akip gider de keyfince yel yepelek.
Sevgili Tanrim! Sanki evlerin hepsi uyur
Ve sessizlige dalmis, yatar o ulu yurek
Uruguayli gazeteci ve yazar Eduardo Germán Hughes Galeano'nun dogum yil donumu (3 Eylul 1940)
"Yasam, isimsiz ve ansizken, yapayalnizdi. Elleri vardi, ama dokunacak kimsesi yoktu. Agzi vardi, ama konusacak kimsesi yoktu. Yasam hicbir cag ile tanimlanamiyordu henuz. Iste o zaman arzu yayini gerdi ve firlattigiı arzu oku yasami ikiye boldu ve yasam iki kisi oldu. Bu ikisi bulustular ve gulustuler. Birbirlerine bakmak gulduruyordu onlari ve birbirlerine dokunmak da." Aynalar
http://buketsahin.com/yahoo_site_adm...554409_std.jpg
"Life was alone, no name, no memory. It had hands, but no one to touch. It had a tongue, but no one to talk to. Life was one, and one was none.Then desire drew his bow. The arrow of desire split life down the middle, and life was two.When they caught sight of each other, they laughed. When they touched each other, they laughed again."
Amerikali sair, ressam, deneme ve oyun yazari E. E. Cummings'in ( Edward Estlin Cummings) olum yil donumu (3 Eylul 1962)
http://4.bp.blogspot.com/-jiX6xvcEtw...the+phrase.jpg
Hic gitmedigim bir yerde, sevincle otesinde
her turlu yasantinin, kendi sessizligi var gozlerinin:
en ince kimiltisinda birsey var icime gomen beni,
birsey dokunamayacagim kadar bana yakin
kolayca acar beni en urkek bir bakisin
parmaklar gibi kapamis olsam bile kendimi,
sen hep yaprak yaprak acarsin beni, Baharin
(dokunup ustaca, gizlice) acisi gibi ilk gununu
ya da beni kapatmaksa istedigin, ben,
hayatim kapaniriz guzelce, birden
karin her yere ozenle inisini
dusleyen yuregince su cicegin;
duydugumuz hicbir sey bu ulkede
erişemez gücüne sonsuz inceliğinin:
renkleriyle yapisinin beni baglayan,
olduren, hic durmadan, her nefeste
(bilmiyorum nedir bu sende olan, bu kapayan
ve acan; yalniz anliyor icimde birsey
gozlerinin sesini gullerden derin olan)
kimsenin yok, yagmurun bile, boyle kucuk elleri
Irlandali sair Louis MacNeice'in olum yil donumu (3 Eylul 1963)
https://pbs.twimg.com/media/CA0fntFWcAEIR-K.jpg
Zaman yoktu, zaman baska yerdeydi,
Iki bardak, iki iskemle vardi,
Iki insan, nabizlari ayniydi,
Yuruyen merdiveni durdurmuslardi:
Zaman yoktu, zaman baska yerdeydi.
Ince parmaklari kulunu silkti
Tropik agaclarda biten korlarin,
Kimin umurunda dunya, tomruklar kaca cikti
Onlar sahibiyken bu ucsuz ormanlarin,
Uzun parmaklari kulunu silkti.
Tanrı yahut ne demekse o
Buyuktur ki zamani durdurur boyle,
Kalplerin anladigi duydugu
Gercek olur vucudun huzuruyla,
Tanri yahut ne demekse o.
Zaman yoktu, sevgili buradaydi,
Yasamak degildi daha onceki,
Can sesi susmustu, ses havadaydi,
Her yeri bir isik isitmis, cunku
Zaman yoktu, sevgili buradaydi.
Golden Globe Odullu Amerikali aktor Charlie Sheen'in dogum gunu (3 Eylul 1965)
https://68.media.tumblr.com/5a61464b...n9yho1_500.gif
https://media.giphy.com/media/SHmNIzFf2KInK/giphy.gif
Italyan asilli Amerikali yonetmen Frank Capra'nin olum yil donumu (3 Eylul 1991)
https://3.bp.blogspot.com/-aaZ1xjVyi...theredlist.jpg
https://images-na.ssl-images-amazon....7,1000_AL_.jpg
http://i.quoteaddicts.com/media/q2/636813.png
''Bazi kizlar erkekleri gercekten degistirebileceklerini dusunurler. Komik olan su ki eger onlari gercek anlamiyla degiştirebilirlerse SIKILIRLAR. Cunku ugruna mucadele edecekleri hicbir sey kalmamistir. Kizlara sadece bunu yapmanin yeni bir yolu oldugunu dusunmeleri icin zaman vermelisin, hepsi bu. Bazilari bunu hemen anlar. Bazilariysa daha sonra. Bazilari asla. Ben bu konuda cok fazla endiselenmezdim.'' Stephen Chbosky, Saksi Olmanin Faydalari
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Derken aniden Sevgi ortaya cikar ve soyle der: "Bir kopruye dogru yurumekte oldugunu saniyorsun, oysa bu kopru sadece, sen onu seviyorsun diye var. Biraz soluklan ve gucunu toplayinca yeniden yoluna devam et, cunku hedefin senin ona dogru gittigini bilirse o da sana kavusmak icin kosacaktir." Paulo Coelho, Akra'da Bulunan Elyazmasi
https://c.o0bg.com/rf/image_371w/Bos...85-34983-3.jpg
"Love appears and says: You think you're heading toward a specific point, but the whole justification for the goal's existence lie in your love for it. Rest a little, but as soon as you can, get up and carry on. Because ever since your goal found out that you were traveling toward it, it has been running to meet you."
"Eski bir dag sarkisi derki..Ask kapiyi calinca geriye yalniz kapi kalir. Bunun disindaki her sey silinir gidermis...." Philippe Claudel, Brodeck'in Raporu
http://t1.gstatic.com/images?q=tbn:A...9ws-DGh6NRt8i_
"An old mountain song says that when love knocks at the door, everything else disappears and the door is all that remains..."
:kahkah::kahkah:
https://cdn.dopl3r.com/memes_files/f...rack-GnMcQ.jpg
Senin guzel bakislarinin essiz isigini
Calmaya calistigimi soyledi
Gel de gor deniz hakli miymis
Gel ve kalbimin dansini izle
https://youtu.be/8O8Lwfq-yyg?t=3
Dice che ho rubato La luce senza pari
Del tuo sguardo così bello
Vieni a sapere se il mare avrà ragione
Vieni qui a vedere ballare il mio cuore
Senza te non posso stare
Senza te
Anche con te sono solo
Senza te
Senza te conto le ore senza te
https://youtu.be/LIPc1cfS-oQ?t=2
Amerikali sarkici, sarki yazari ve oyuncu Beyoncé'un dogum gunu (4 Eylul 1981)
https://media.giphy.com/media/tknO24aAVsCQw/giphy.gif
http://gifimage.net/wp-content/uploa...once-gif-8.gif
Belcikali yazar Georges Simenon'in olum yil donumu (4 Eylul 1989)
https://pbs.twimg.com/media/DIzJdInXoAAvUAC.jpg
"Aksamin sekizinde daha Kees Popingo'nin kaderi tespit edilmemisti. Demek daha vakit vardi. Vakit vakit diyoruz ama ne vakti, hangi vakit? Yani simdiye kadar yapmis oldugu seyleri yapmayacak miydi, simdiden sonra sanki? Yuzlerce, binlerce gun, otekinden hemen hic farkli olmayarak gecmeyecek miydi sanki?
Simdi ona hayatinin birdenbire degisecegini, konsolun ustunde bir eli sandalyenin arkaligina dayali, ailesinin tam ortasinda yer almis resminin, butun Avrupa gazetelerinde basilacagini soyleselerdi, guler, omuzlarını silker, gecerdi." Trenlerin Gecisini Seyreden Adam
http://t0.gstatic.com/images?q=tbn:A...VOaeSKAkiB3a_m
"As far as Kees Popinga was personally concerned, it shoudl be admitted that at eight in the evening there was still time: his fate, among others, had yet to be sealed. But time for what? And what else could he have done other than what he did do, convinced as he was that his actions were of no more consequence than during the thousands and thousands of days that had gone before?
He would have shrugged in disbelief had someone told him that his life was about to change radically, that the photograph on the side table showing him standing in the middle of his family, with one hand casually resting on the back of a chair, would soon be printed in every newspaper across Europe."
''Bunu dinleyemem. Ben bir hicim, Anastasia. Ben bir insan musveddesiyim. Kalbim yok benim.''
''Evet, var. Ve ben o kalbi istiyorum. Hepsini. Sen iyi bir adamsin. Bundan sakin suphen olmasin. Ne yaptigina bir bak... Basardiklarina.'' Hickirdim.
''Benim icin yaptiklarina bak. Benim icin neye sirt cevirdigine,'' diye fisildadim.
''Biliyorum. Benim icin ne hissettigini biliyorum.''
Bana iri ve paniklemis gozlerle bakiyordu; tek duyabildigimiz dusta uzerimizden caglayan suyun surekli akisiydi.
''Beni seviyorsun.'' diye fisildadim.
Gozleri daha da irilesti ve agzi aralandi. Soluksuz kalmis gibi derin bir nefes aldi. Eziyet ceker gibi savunmasiz bir hali vardi.
''Evet,'' diye fisildadi. ''Seviyorum.''
E. L. James Karanligin Elli Tonu
http://www.eljamesauthor.com/images/...adesDarker.png
"I can't hear this.I'm nothing, Anastasia. I'm a husk of a man. I don't have a heart."
"Yes, you do. And I want it, all of it. You're a good man, a really good man.
Don't ever doubt that. Look at what you've done... what you've achieved," I sob. "Look what you've done for me... what you've turned your back on, for me," I whisper. "I know.
I know how you feel about me."
He gazes down at me, his eyes wide and panicked, and all we can hear is the steady stream of water as it flows over us in the shower.
"You love me," I whisper.
His eyes widen further and his mouth opens. He takes a huge breath as if winded. He looks tortured - vulnerable.
"Yes," he whispers. "I do."
''Seni sartsiz sevecegime, hayallerin konusunda sana destek olacagima, seni onurlandirip sana saygi duyacagima, seninle gulup seninle aglayacagima, umutlarimi ve hayallerimi seninle paylasacagima ve ihtiyac duydugunda sana teselli saglayacagima soz veriyorum. Ve yasadigimiz surece uzerine titreyecegime..." E. L. James Ozgurlugun Elli Tonu
https://pictures.abebooks.com/isbn/9...279-us-300.jpg
"I promise to love you unconditionally, to support you in your goals and dreams, to honor and respect you, to laugh with you and cry with you, to share my hopes and dreams with you, and bring you solace in times of need and to cherish you for as long as we both shall live..."