5,00 satım fiyatıyla aldık
vade tarihinde Payın fiyatı 4,80
(5,00-4,80)*100*100=2.000 kar
opsiyon primi ödenen 1.100 ise
net kar 900 böylece net gelir 50.900 olmaz mı ?:Sad:
Printable View
Opsiyon 2.000 kar bırakır tamam da; 50 binden alıp 48 bine sattığınız* hisselerin spottaki zararı da 2.000 TL. Onu düşmezseniz; opsiyon almak "eksi maliyetli" bir işe dönüşür; herkes yapar. Opsiyon yaparak hedge yapan kişinin, bunu yapmayıp risk alan kişiye göre net-net her zaman daha az kazanması gerekir. Zarar riskini azaltmanın tek yolu budur.
*Tabloda belki bunu açıkca yazmadıkları için kafa karıştırmış olabilir. Tablo sanki opsiyonla spot işlemler bileşikmiş gibi sonuç çıkarmış (B kolonu, ilk 2 satır) ancak gerçekte opsiyon neti ve spot işlem tarafı birbirinden bağımsız çalışır. Ayrıca aynı tarihe spot satış emri vermeniz gerekir yoksa stoktaki hisseleri elde tutmaya devam etmiş olursunuz.
Bağımlı Merkez Bankası döneminde banka senedinin anlamı
15 Mayıs 2017
Erdal Sağlam
HÜKÜMET ile bankacılar arasındaki soğuk savaş bitmiş görünüyor. Bankaların KGF kredilerinde gösterdiği büyük iştah, referandum öncesi piyasanın rahatlatılmasını sağladığı için hükümetin çok hoşuna gitti. KGF kredileri batmasın ve seçimlere kadar büyüme artsın diye bankalarla işbirliği sürecek.
Geçen haftaki Bankalar Birliği Genel Kurulu’nda Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, bankacılık sektörüne şimdiye kadar olmadık övgüler sundu. Bir müjde olarak, “Banka senedi çıkarılıp kredilerini satma imkânı getireceklerini, bunları Merkez Bankası’nın alıp, piyasaya likidite sunacağını” açıkladı.
Bence niyet açık; her gün riski büyüyen araçlarla bankaların kaynak sıkıntılarını rahatlatarak, borçlanmayla harcamaları yükseltip, seçimleri kazanmak...
İşin tuhaf tarafı; bankacılar tüm riskleri görmelerine rağmen hükümetin bu yöntemine uyup, kısa vadede karlılığını artırmaktan başka bir şey düşünmüyorlar. Tüm bankacılar riski görüyor, bazıları ise “Bu işin sonu yok tamam da, devlet batmamıza izin vermez” diyerek, rahatça risk aldığını söylüyor.
Çünkü işin sonu kötü; Merkez Bankası’nın banka senedi alması demek, eski kısa vadeli borç, eski görev zararı uygulamasının hortlaması, popülist kararların sonunda para basarak karşılanması anlamına geliyor. Son küresel krize neden olan türev piyasaları da unutmayalım.
Bankacılarla konuştuğumuzda bu banka senedini sevmiş görünüyorlar. Bazıları kendileri için bir imkân olduğunu ama bunu kimin satın alacağını bilmediklerini söylüyor. Bazıları bu imkanın verilmesinin iyi olduğunu, zaten Merkez Bankası yasasında bunu satın almasının yasak olduğunu, o nedenle fazla risk yaratmayacağını savunuyor. Son dönem kargaşasını fırsat bilip Hükümete yanaşmayı seçen bazı bankacılar ise Merkez Bankası bu senetleri alsa bile sorun olmayacağını, bunun çok ülkede olduğunu belirtiyor. Yani Canikli gibi konuşuyorlar; belki de Canikli’ye bu teklifi götürüp, kabul ettiren de onlar.
BANKACILARA SORULAR
Canikli’nin konuşmasındaki ton da çarpıcı. Canikli, Merkez Bankası’nın son dönemde büyük başarı sağladığını, geç likidite penceresi ile gösterge faizin artırılmasının aynı olmadığını belirtip, “Bu geçici şartlar ortadan kalktığında ve şartlar oluştuğunda herhangi bir kurulun faiz indirmek için karar almasına gerek olmaksızın Merkez Bankası fonlama yöntemini değiştirerek tekrar kaldığı yerden devam edecek” diyor.
Aynen banka senedinde olduğu gibi, Merkez Bankası’nın ne yapacağını açıklıyor. Politikayı Merkez Bankası’nın değil hükümetin belirlediği çok açık...
İşte “Merkez Bankası bu kâğıtları zaten alamaz” diyen bankacılara sormak gerekiyor; böyle bir Merkez Bankası sizce hükümet “al” dediğinde banka senetlerini almayacak mı? Sizce yasa çıkarıp, ya da gerek olmadan KHK ile yasal hale getirmeyecek mi? Hangi ülke ve yönetimdesiniz, farkında mısınız?
Çağdaş kuralları olan, kurumları bağımsız karar alan bir ülkede sektöre yeni bir imkân getirildiğini mi düşünüyorsunuz? Hükümet sizi düşündüğü için, finansal sektörü derinleştirmek için mi banka senedini getiriyor?
Tüm bunların riski çok ağırlaştırarak ötelemek anlamına geldiğini, sonunda faturanın sektöre, ardından halka çıkacağını görmüyor musunuz? KGF kredilerini Hükümetin üzerinizde kurduğu baskı nedeniyle, biraz da kısa dönem işinize geldiği, batmış kredileri yüzdürme imkanı verdiği için bu kadar iştahla kabul ettiğinizi unuttunuz mu? Tamam kamuoyuna açıkça söyleyemezsiniz ama; KGF kredilerinin 1 yıl sonra yaratacağı sorunu görmüyor musunuz? Görmüyorsanız; 1994 ve 2000 krizlerini yaşamış büyüklerinize bir sorun...
Bu sefer 1994 yılına benzemez. Veriler:
1993 yılı toplam cari açık : 6.4 milyar dolar (24 yıllık dolar enflasyonu ile bugüne çevrilmiş hali: kabaca 13 milyar dolar)
1993 yılı bankaların döviz açık pozisyonu : 4.5 milyar dolar (24 yıllık dolar enflasyonu ile bugüne çevrilmiş hali: kabaca 9 milyar dolar)
Bugünkü tablo:
2016 cari açık: 40 milyar dolar
2016 bankaların döviz açık pozisyonu
(Döviz yükümlülükleri 320 milyar dolar)-(Yurt içi döviz mevduatı 160 milyar dolar)=160 milyar dolar
Back to the 1994 feat Tansu Çiller olursa kendini şanslı say. Yani diyorum ki veriler cari açığın ve dış borcun dolar enflasyonundan arındırdıktan sonra dahi ciddi oranda arttığını gösteriyor. GSYH de büyüdü bu rakamlar normal diyenler çıkacaktır, ama o GSYH yüklü bir devaluasyon ile dolar bazında bir anda söndüğünde rakamların aslında kağıt üzerinde ne kadar sabırlı durduğunu görmüş oluruz.
Ege Cansen'in okuldan hocası Prof.Dr. Sadun Aren'in (1922-2008) 2 kitabını aldım, ara sıra yazıyordu Sadun hoca bize böyle öğretti diye. Merak ettim, okuyalım bakalım.
https://c1.staticflickr.com/5/4173/3...69e91ab8_o.jpg
İlk kitabı okudum. İkincisi ilk kez gördüm.
Finansal korunma kitabını/bitirdim Fabrizio bey finansal korunma olayını basit örneklerle açıklamış. Giriş düzeyi için güzel bir kitap fakat kesinlikle takviye lazım.
üstad selam,
esnafa faizsiz kredi verme (kosgeb),
emlak konut için olsada konut kredilerini 240 aya çıkarma,60 sıfır faiz konut kredileri...
kredi garanti fonu çıkartmalar vs.
(son 1 sene içinde hatırladığım bunlar..)
şimdide banka senedi çıktı...
sokaktaki düz vatandaş olarak anladığım piyasaya para enjekte ediliyor.
okuduğum kadarıyla bunu her ne pahasına olursa olsun anlayışıyla yapıyorlar.
kendi adıma, ülkem adına korkuyorum. endişe duyuyorum.
peki sizin gibi bankacılığı finans piyasasını bilenler bu konuda ne düşünüyorsunuz?
bu sürdürülebilir bir durummudur ? öngörüleriniz, düşünceleriniz nelerdir ?
son bir sorumda şu...
abd deki emlak krizi, kredilerin satılması (birkaç kez) ile çıkmıştı diye biliyorum.
bu banka senedi olayı benzer bir uygulamamıdır ?
selam,
Tüm kıdemli bankacılar bilir ki bizde olan şekliyle bu işin sonu: Yunanistan'ın son 5 yıldaki halidir. O noktaya henüz uzağız ama ısrar edilirse gidilecek yer orası (el parasıyla tüketimin sonucu).
ABD'de ev kredilerinin paketlenerek finansal piyasalarda ufak parçalar halinde satılması krizin çıkmasını hızlandıran bir sebepti. Batık kredileri yüksek faiz hevesiyle alanlar, daha fazla kötü kredi verilmesine ön ayak oldu. Bizde o seviyeye ulaşacak bir talep ve hacim olması imkansız. Talep piyasadan (ve özellikle yabancılardan) gelmeyince, sihirli kelime "likidite"yi kullanarak bunu TCMB'ye yaptırmaya çalışacaklar. FED bunu QE ismi altında yıllardır yaparak ekonomisini canlandırıyor diyecekler. Sorun şu ki dolar bir dünya parası. FED'in elini tutabilecek güçte bir karşı taraf yok. ECB ve BOJ aynı şekilde. Bizde ise böyle bir güç yok ve aynısını denemek ya cari açık ya da enflasyon patlamasıyla sonuçlanır orta vadede (ilk 2 yıl işler çok iyi gibi gözükür ancak sonuçlar daha uzun vadede kesindir)
Kredi, gelecekte elde edilecek bir değerin şimdiden aktifleştirilebilmesidir. Bu anlamda kredi, her zaman, gelecek üzerine oynanan bir kumardır, olmayan bir şey üzerine girilen bir bahistir.
devamı: 5 maddede 'banka senedi' (Ümit Akçay)
@jondowes
Dün soruyu Viop forumda sordum dönüş olmadı.
VİOP USD/TL vadeli işlemlerdeki kurlar yada oluşan hacimler yada gün sonu açık pozisyon sayısı
piyasadaki kur için öncü gösterge olarak kullanılabilinir mi ?
Eğer cevap evet ise hangi sözleşmelere odaklanmak gerekiyor (vade açısından) ?
Çok fazla kalabalık yok zaten paylaşın bir şey olmaz.
Yön için öncü gösterge olmaz. VIOP'ta 3 tip yatırımcı var:
1. Bireysel (ağırlığı yerliler)
2. Kurumsal (yerli, yabancı fonlar ve spekülatörler)
3. Banka arbitraj masaları
İlk 2'sinin amacı net: yönü bilip para kazanmak. Çok az bir kısım da hedge amaçlı işlem yapıyordur.
Bir de, spot ile vadeli arasındaki anomalileri düzeltecek şekilde "arbitraj" işlemi yapan banka masaları var. örnek işlemleri:
Güncel spot dolar fiyatı 3.5500 diyelim. Haziran vadeli kontrat ise 3.5940'dan işlem geçiyor olsun. Vadeli fiyatın hesaplama mantığı basit: vadeye kadar olan faiz farkını kura yediriyorsunuz. Ve diyelim ki güncel faiz oranlarıyla, olması gereken swap point 500 pip. Yani, future kontratının "teorik" fiyatı 3.5500 + 0.0500 = 3.6000 ancak piyasa bundan 60 pip ucuza işlem geçiriyor. Banka bu nedenle kontratı yüklü olarak almaya başlar ve fiyatı 3.6000'a yaklaştırır. Çünkü kendi fonlamasında bundan para kazanmış olur. Dikkat: banka kur pozisyonu almaz. Vadelide uzun'ladığı kuru spotta satar; sadece vade farkına pozisyon almış olur. Net fx pozisyonu sıfırdır. Tabi bunun için minimum 500 bin dolar işlem yapar; işlem hacmi binlerle ölçülmeyen cılız vadelerde buna girmez. En yakın 2 vade, temel hedefleridir.
Bu arbitraj akımı nedeniyle, vadeli kontratlar teğet geçecek kadar olmasa da teorik fiyata yaklaşır. Makas çok açıksa, bankaların müdahalesi beklenir. Aynı şey endeks kontratında da geçerli. Fakat endeksin spotunda anlık işlem mümkün olmadığından oradaki makasa müdahale daha "tatlı" farklar için olur. Bu nedenle endeks kontratındaki teorik fiyattan uzaklaşma daha keskin ve dalgalı olabilir. Vadelerden birini long diğerini short taşıyarak vade farkını makul seviyede tutmaları da olasıdır.
Özet: Spot nereye giderse vadeli de oraya gider. Olması gereken de budur. Vadeli kontratların "yön" ima ettiğini düşünen kimseler, türev ürünlerin yapıtaşlarını yeterince incelememiş demektir. Zaten şu da klasik bir kuraldır: herhangi bir öncü gösterge düzenli olarak çalışsaydı; piyasa onu keşfeder ve yönü sürekli bilerek para kazanırdı, ve peşinde başkalarını da oraya sürüklerdi. Bu da o öncüllüğü kısa sürede yok ederdi. Tek bir finansal veriye bakıp bir piyasanın yönünü bilemezsiniz. Piyasa mantığına aykırı.
Vadelide uzun'ladığı kuru spotta satar; sadece vade farkına pozisyon almış olur:plc: Temiz iş...
Soru 1:
Teorik fiyat hesaplarken, faiz oranı mesela USD/TL teorik fiyatı için hangi faiz oranıdır ? USD/TL için hesaplama nasıl yapılır ? Bildiğimiz forward fiyatı, teorik fiyat mıdır ?
https://finansrisk.com/2012/06/14/ar...ing-borclanma/
Soru 2: Fed faiz artırımlarında option future piyasaları çok ön plana çıkıyor ? Dediğiniz mantık ABD için de geçerli mi ? sanki orada türev piyasalar yön veriyor spot ona yanaşıyor ?
Cevap 1: Bu faizleri birileri telkin etmez, piyasa kendi oluşturur; bu nedenle başka bir kaynak aramayın. Ana kaynak burası zaten. "Swap faizleri düştü yükseldi" diye bahsedilen faiz; "ima edilen forward rate faizi"dir. Hesaplama yapılırken döviz tarafı sabit libor alınır; diğer paranın faizi oynar. Forward kuru bir sonuçtur; nedeni de spot kur hareketi ve forward faiz seviyesidir.
Cevap 2: FED faizini, FED belirler. Bu faiz "spot" olarak işlem gören, piyasaya tam olarak açık bir oran değildir. Belli bir otorite tarafından deklare edilen, piyasa tarafından direkt olarak fazlaca kımıldatılayamayan bir "veri"dir. Future'lar sadece bunun geleceğini tahmin etme yeridir. Yukarıda anlattığım spot-vadeli piyasa işlemlerini "spot piyasası" bulunan finansal ürünler için diye düşünün. Spotu trade edilmeyen ürünlerde öyle bir bağlantı olamaz.
TL CCS faizi yazdığınız yere "2 aylık forward faizi" yazın o zaman doğru olur. CCS kısaltmasının konuyla ilgisi yok. Demin de söyledim. Bir yerlerden 2 aylık faize ulaşmaya çalışmayın, başka bir yerdeki faizi alıp 2 aylığa çevirmeyin. 2 aylık faiz; 2 aylık faizdir. Bu kadar. Bir kaynağı yok. Başka bir yerden elinize gelmeyecek o faiz. Zaten trade edilen şeyin kendisi o. Bir alıcı ve bir satıcı arasında işlem kaçtan bağlanırsa; faizi de o geçen işlem belirler... Bir formüldeki bütün bilinmezleri bir yerden sabitlemeye uğraşıyorsunuz; piyasa neyi değiştirecek o zaman?
Sayin jonDowes;1)11.47deki yazinizdan ornegin 100000usdimizi spot kuru 3.55 varsayarak bugun satsak ve 45 gun 14,600/0 tl faiz orani ile 45gun 30/6 a vadeli yapan bir yatirimcinin eline 3.6043tl gececek;30/6 vadeli viop usd long kontrat Alirsa 100 adet forward usd fiyat I 3.60a kadar(komisyonlar dahil) usd miktari arttigi icin kar mi etmis olacak?yoksa 45gunluk 0/0 4 usd faizini eklemedigi icin zarar mi etmis olacak bunu anlayamadim?
2)Amerikan hisse senetlerini;f/k Oranlarini ozellikle teknoloji ;yeni endustrileri internette nerelerden TAkip edebiliriz;tesekkurler
1. Ben de sorunuzu anlamadım açıkçası. 3.6043 forward satıp aynı miktarı VIOP'ta 3.6000'tan aldığınız bir senaryo mu bu? eğer öyleyse, 43 pip kazanmanız beklenir ancak forward'ın vade sonu kuruyla, VIOP'un vade sonu uzlaşma kuru birebir uymaz. 43 beklediğiniz kar 83 veya 3 pip de olabilir. Çünkü birebir aynı piyasalar değil. Birini bankayla diğerini VIOP'la yapıyorsunuz. Yoksa, VIOP ile mevduat getirisini mi kıyaslıyorsunuz? Faizle ilgili sorduklarınızı anlamadım, daha uzun ve açık yazabilir misiniz?
2. Tüm finans sitelerinde her şirketin kendine özgü verilerine ulaşabilirsiniz. örnekler:
https://finance.yahoo.com/quote/GOOG...tistics?p=GOOG
https://www.google.com/finance?cid=658890
http://www.marketwatch.com/investing/stock/msft
veya, toplulaştırılmış listelere bakabilirsiniz:
https://www.theonlineinvestor.com/top_25_low_pe_ratios/
http://www.moneycontrol.com/stocks/m...e=0&sortcode=0
Sayin Jon dowes; benim 100000usdim bankada mevcut oldugunu varsaydimspot kurdan 3,55 bugun tlye donup sonra 45gun 14,60o/o Oran ile mevduati Yaptim(haziran Sonu viop uzlasma gunune bugun den 45gun oldugunu varsaydim;30/6vadeli viop kontratini da yine bugun 360dan aldigimiz varsaydim; bura da bir arbitraj Kari yakalayip yakalamadigimi merak ettim(ilk Basta tlye dondugum usd in 45gunluk usd faizini alamadigim icin kar mi zarar mi anlayamadim.
2)türk corporate eurobondlar ozellikle banka bonolarindan subordinated olarak 2015den once ihrac edilenler ve. Simdi ihrac edilenler(Basel kriterlerine gore. Tier1(ihraccinin call hakki oldugu soylendi bu kagiti 110dan aldiysak banka 100den call edebilir mi"zarar dogar bu durumlarinin anapara sanirim""the maturity of tier 1debt is perpetual however the issuer has the right to call the bond at the earliest after five years;then at each coupon date.calling the bond is only possible if sufficient funds are available for repayment.intereset can be paid on a fixed or floating basis,the bond is not collateralised nor guaranteed"denmekte
Upper tier 2de(upper tier 2 debt is perpetual,and its coupons are deferrable and cumulative ,interest and principal can be written down. Denilmekte
Lower tier 2 debt has a fixed maturity at least 5 years and interest payments may only be suspended in the case of bankruptcy
Denmekte
Bu uc tier den hangisine alici icin daha avantajli. ;cevaplariniz icin tekrar tesekkurler
Sayın @Jondowes
Sanırım benim kafam durdu.
Teorik Fiyat = Spot * [ ( 1+ TL forward faizi) / ( 1+ $ Libor Faizi) ]
Teorik fiyatı elde etmek için forward faizi'ne ihtiyacımız yok mu ? Buradaki forward faizi olmadan nasıl teorik fiyat hesaplanabilir ? Buradaki forward faizlere ilişkin bilgi veren bir veri kaynağı yok mudur ? Eğer herşeyi yanlış anladıysam bir teorik fiyatlama simülasyonu yapabilir misiniz?
1. soru:
Şimdi oldu. Alternatifleri özetleyelim:
1. 100.000 USD mevduat 45 gün %4 faizle net getiri = 404 USD
2. a) 100.000 USD karşılığı TL 45 gün %14 faizle net getiri = 5.208 TL
b) Dolar hareketinden gelecek riski birebir bertaraf etmek için VIOP'ta açılacak long pozisyonun maliyeti =
45 günlük yaklaşık swap point 480 pip (0.0480) x 100.000 USD = 4.800 TL (maliyet)
b şıkkında beklenen net getiri = 5.208 - 4.800 = 408 TL = 115 USD net getiri
Sonuç: 115 USD < 404 USD
sentetik dolar mevduatı (TL mevduat + VIOP) getirisi < düz dolar mevduat getirisi
Yani sizin dolar mevduatı yapmak yerine TL faizi alıp VIOP'ta dolarınızı korumanızın ek bir getirisi yok. Tam tersine faiz kaybınız olur. Hem de burada varsaydığımız VIOP'taki koruma %100 efektif çalışıyor; gerçek hayatta tamı tamına VIOP vade sonu kurundan dolar almanız mümkün olmayabilir bir miktar kayıp da oradan gelir.
Bu farkın nedeni de şu: VIOP'ta doların etkin faizi, mevduata göre çok daha düşük. Ayrıca, TL mevduat yaptığınızda ciddi bir miktarı da stopaja ödüyorsunuz. Bu nedenle salt dolar mevduatı yapmaya göre bu şekilde bir yapıda kayıp yaşamış oluyorsunuz. Bu aslında piyasadaki TL faizi yatırımcılarının kullandığı "swaplı mevduat"ın tam tersi. Para getirmeyeceği; götüreceği... oradan da belli. TL mevduatı yapay olarak "dolar mevduat + forward satış" şeklinde oluşturduğunuzda; düz TL mevduata göre daha yüksek bir getiri elde ediyorsunuz. Bunun tersi ise getiriyi düşürüyor. (Pratikte bankalar swaplı mevduatta oluşan o ekstra getirinin çoğunu cebe atarlar. Düz mevduata kıyasla daha ufak bir ek faiz verirler. Bu onlara böyle bir ek ürün oluşturmaları için teşvik verir. Yoksa zaten swaplı mevduat diye bir ürün olmazdı)
Benim dün 11.47'de yazdığım mesajın ise bu konuyla direkt bir ilişkisi yok. Vade farkının olması gereken teorik olarak hesaplanmış bir sayı vardır, onu sağlamak için bankalar piyasada işlem yaparlar. Fark kapanıncaya kadar ters işlem yaparak kendilerine arbitraj oluştururlar. Orada yazılanın özeti bu. Mevduatla kıyaslama gibi bir şey yok.
2. soru:
Hangi tip eurobondu alacağınız size kalmış ancak geri çağrılabilir olmasını zarar olarak algılamayın. Zaten ilk 5 yılda 110-100=10 farkından çok daha fazlasını faiz getirisi olarak verecek (fiyatı 110 mu bilmiyorum örneği sizden aldım). Faizlerin düşeceğini düşünen bir banka bu tipte bir tahvilini geri çağırabilir; bu tamamen o günün şartlarına bağlı. Bu bankaya verilen bir hak. Bunun karşılığında da o eurobond ek bir faiz sunuyor. 5 yıl boyunca daha yüksek faiz kazanma karşılığında, 5. yıl sonunda tahvili kaybetme riski size cazip geliyorsa; geri çağrılabilir eurobondları alabilirsiniz. Eurobondların Tier 1-2 olması bireysel yatırımcıları pek etkilemez; o daha çok kurumsal yatırımcıların yatırım prospektüsleriyle alakalı bir risk sınıflandırması.
Forward faizine bu hesabı yapmak için ihtiyaç var. Ancak bu faiz, işlemi yapan 2 tarafın imzayı attıktan sonra ortaya çıkar. Yani siz ex-ante fiyat bulamazsınız ancak tahmin edebilirsiniz. Kesin hesaplar ise ex-post olur.
Başka deyişle: diyelim ki 2 ay vadeli forward fiyatı 3.6050 olarak imzalandı. Bu imza sayesinde; "sonrasında" bu forward'daki ima edilen TL faizinin (implied TL yield) %12.34 olduğunu hesaplayabilirsiniz. Forward kurun 3.6050 veya ima ettiği swap point'in 550 olduğunu bilmeden; %12.34 faiz oranına ulaşamazsınız. Tarafların; swap pointi ve forward kuru hesapladığı yegane şey zaten o TL faizinin girdi olarak kullanılması. Spot kur piyadan alınır; dolar libor piyasadan alınır; bunlar zaten anlaşma öncesi hazırdır. Anlaşılacak olan şey; tarafların "pazarlık ettiği" şey; tamamen TL faizidir. Konuşma jargonunda bu tabii faiz değil swap point üzerinden yürür. Ancak matematiksel "özü" TL faiz pazarlığıdır. Bir taraf TL faizi %12.22'den hesaplayıp forward hesaplar ve teklif eder. Diğer taraf %12.45'ten hesaplar ve teklif eder... En sonunda %12.34'den anlaşarak imzayı atarlar. Bu esnada spot kur veya libor değişebilir ama bu, pazarlığın özünü değiştirmez. Siz herhangi kesin bir işlemin bu sonucunu görmeden en iyi ihtimalle piyasadaki ima edilen faizlere
"12.22 bid - 12.45 offer" veya "530 pips bid - 560 pips offer"
şeklinde ulaşabilirsiniz. "Endikatif" forward kuru da bunların ortalamasını kullanarak hesap edebilirsiniz. Bulduğunuz kur veya swap point "endikatif"tir; yani işlemi yapacaklar arasında pazarlığa tabiidir.
Sardı korkular....
Dr. Nuri SEVGEN
İstiklal Marşımıza büyük şairin neden "Korkma..!" diye başladığını hiç düşündünüz mü?
Ya da korkunun diğer tüm motivasyonlardan daha güçlü bir yapısı olduğunu hiç düşündünüz mü?
Daniel Kahneman, psikoloji ve matematik dallarında alt yapısı olan Davranışsal Finans alanındaki en önemli referanslardandır. Araştırmalarının temeline inildiğinde yatırımlarda en büyük güdünün korku olduğuna vurgusu dikkat çeker. Öyle ki; hızlı kazanç ile yaşanan duygusal coşkunun asla kayıp ile yaşanan duygusal çöküntü ile eşit olamayacağını belirtir. Buna da çok basit bir örnek vermek gerekirse; 5 TL ile aldığınız bir piyango biletine 5000 TL çıkınca yaşanan duygusal coşkunun hemen o parayı harcama odaklı olduğunu gösterirken, beklenmedik %10'luk bir zararın yaratacağı duygusal çöküntünün kazanç ile yaşanan sevinçten daha güçlü olduğudur. Hatta işi daha dramatik hal ile anlatmak gerekirse; Kahneman'ın anlatmak istediği, bir yakınınızın doğumu ile oluşan sevincin asla bir yakını kaybetmenin yaratacağı duygusal çöküntüden üstün olamayacağıdır.
Yani, korkularımız içerisinde en yoğunu "kaybetme korkusu"dur. Yakınımızı, hayatımızı ya da varlığımızı kaybetme korkusu daima kazancın getireceği motivasyondan çok daha güçlüdür. İşte bu nedenledir ki insanlık tarihinde, hapis cezası ile özgürlüğü kaybetmek, iyi vatandaş olmayı motive ederken, cehennem korkusu da iyi bir dindar olmayı daima motive eden güç olmuştur.
"Neler anlatıyorsun, piyasa ile bunların ne alakası var?" demeyin. Zira piyasalardaki "korku" oynaklığın ana sebebidir. İşte bu nedenle VIX endeksi daima takip edilir ve bu endekse "korku endeksi" denir. VIX, S&P500 endeksindeki hisse senetleri üzerine yazılmış opsiyonların volatilitesinin ölçülmesi ile oluşturulmuştur. VIX endeksi bir volatilite endeksidir. Volatilite de "standart sapma"nın uluslararası literatürdeki adıdır.
Peki nedir bu standart sapma?
Kaba bir anlatımla; standart bir hareket bandından sapma olasılığıdır.
Bir kaç gün öncesine kadar bahse konu bu endeks 23 yılın en düşük seviyesine ulaşarak %9 seviyelerine kadar geriledi. Bu durum standart fiyat hareket bandından sapma olasılığının %9 civarında olduğu şeklinde yorumlanabilir. Yani yatırımcılar fiyatlarda büyük dalgalanma beklemediklerinden opsiyonlara büyük talep göstermedikleri de bu anlamdan çıkarılabilir. Zira eğer fiyatların sert bir dalgalanmaya gireceği beklentisine girilirse ilk yapılan "korkunun" getirdiği etki ile opsiyonlar alarak riskten korunma güdüsü olacaktır. Bu durumda opsiyonlara doğru oluşan bu talep opsiyon fiyatlarını (prim fiyatlarını) ve bu fiyatı belirleyen volatilitenin yükselmesine neden olacaktır. Yükselen bu değer VIX endeksini yükselteceğinden dolayı piyasadaki korkunun ölçülmesi sağlanmış olacaktır. İşte bu nedenle VIX endeksine "korku endeksi" denmektedir.
Dün ABD borsalarında Trump etkisi ile başlayan negatif fiyatlama, geleceğe dair korkuların yeniden hortlaması ile VIX endeksinin önceki güne göre %40 civarında yükselmesine ve %10 seviyelerinden %14 seviyelerine gelmesine neden olmuştur.
Demek ki Kahneman haklıymış. Korku motive edici bir güç olarak özellikle korkunun en düşük olduğu yerde ortaya çıkarsa reaksiyonun daha da büyük verilmesine neden olurmuş. Yoksa Trump ile ilgili olan haberler sadece birer tetik etkisi görmüştür. Gerisini bilinç altımız halletmiştir.
İktisata giriş kitaplarından hatırladığımız arz-talep etkisi piyasayı belirleyen en önemli kavramdır. Arzın artışı fiyatların daha aşağıda oluşmasına neden olurken talebin arzı yenmesi tam tersi bir etkiye neden olur. Piyasanın etkin bir fiyatlama yaptığını belirleyecek olan da bu arz-talep dengesi oluşurken bu etkiye katılımın ne kadar yüksek olduğunu gösteren işlem hacmidir. Hacim yüksekse piyasada oluşan fiyatın daha etkin olduğunu kabul ederiz.
Şimdi gelelim bu korkunun piyasalara olan etkisine. Daha iki gün önce piyasa, "mayısta sat ve git (sell in may and go away)" etkisinin bu mayısta olmayacağını düşünüyordu. Dün Trump etkisi ile olanlar bu etkinin yeniden akıllara kazınmasına neden olmuşa benziyor. Bu etkinin çabuk mu atlatılacağı ya da bir miktar daha etkileyip etkilemeyeceğini belirleyecek olan ise dün yaş*****n ve bu sabah süren satışların etkisinin ne kadar yüksek bir katılım ile olduğudur. İşte bu nedenle bugünlerde odaklanacağımız gerçek işlem hacimleri olmalıdır.
O grafikler içindeki en teknik kaçan kısım o.
At The Money (yani spot kura strike değeri atanmış olan) USD/TRY fx opsiyonların, işlem vadesine göre volatilite fiyatları. Kurumsal yatırımcılar, özellikle fonlar ve bankalar için fx opsiyonlar birer oynaklık (yani "vol") alıp satma aracıdır. Dün nasıl ki "fx forward/future'larda aslında trade edilen şey TL faizidir" demişsem, opsiyonlarda da aynı şey "oynaklık/volatilite" için geçerli. Opsiyon fiyat formülündeki tüm girdiler piyasadan alınır; sadece volatilite üzerinden teklifler hazırlanır... Grafikten örnek, 1 ay önce 14 olan 3 aylık volatiliteyi o dönem satmış olan kurum (yani opsiyon primi kazanmış), bugün (kalan vade süresi olan) 2 aylık volatiliteyi 12'den geri alarak (volatilite riskini kapatıp kalan vade için prim ödeyerek, opsiyon satın alarak, vol riskini sıfırlayarak) aradaki farkı kazanabilir.
Sayın @jondowes
Aşağıdaki sayfada
"O günden beri" ile başlayan cümlede yabancıların döviz ve borsa arasında sürekli bir spekülasyon ağı kurduğuna ilişkin görüşe katılıyor musunuz?
https://i.resimyukle.xyz/HSW21.jpg
Tabi ki böyle.ve buna da BİST alet oluyor.bizleri yabancıya ezdirecek politikaları güdüyor.küçük yatırımcı neymiş borsadan kaçıyormuş. Tv'deki işi bildiklerini zannedenler, dolar şu seviyeye gelecek, şuradan düşmez diyorlar.düne kadar 3.66 nın altına inmez diyenler kime çalıştı anlamadım.ve senelerden beri bu devam ediyor.insanlarımız yatırımın ne olduğunu bilmiyor.makro ekonomiyi bilmeyen vatandaş yatırım enstrümanları hakkında uzmanlaşıyor.finansal piyasaları bilmeyen bir sürü İİBF akademisyeni var.
Discovery Elite cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.
Olayın sayısal mekaniği doğru da, yabancıları tek sorumlu düşmanmış gibi gösteren tavra katılmam.
1. Ülkenin ciddi şekilde dolarize olmasına yabancılar mı neden oldu? Türkler mi?
2. Ciddi yüksek dış borçla büyüme stratejisini yabancılar mı başlattı? Türkler mi?
3. Yabancıların faiz gelirlerine sıfır stopaj uygulayan regülatörler yabancı mı? Türk mü?
4. Yabancılar ülkeye sıcak para getirirken kurun düşeceği belliyse, Türklerin dolar satmasına engel olan mı var?
5. Sıcak para ülkeden çıkarken, yerliler dolar alıp kendilerini koruyamıyor mu? Tutan mı var?
Sanki yerlilere bir haksızlık varmış, onların para kazanması mümkün değilmiş gibi anlatılan bu "tarza" katılmam. Türkler istiyor ki armut piş ağzıma düş. Türk parası 1.5 yılda %50 değer kaybetti. En değerli olduğu noktada giren yabancıların ciddi para kaybettiği neden yazılmıyor? Veya Dolar/TL kuru 4.00'e çok yaklaştığında, dolar satma riskini alamayan, kur 5 olacak diye bekleyen "uyanık"lar neden trendi kaçırınca hep yabancıları suçluyor? Bunlar basit milliyetçilikler. Türkiye'de sermayenin akışını TCMB ve dolayısıyla TBMM belirler. Bu kadar büyük haksızlık varsa, dolar gelmesine engel olursunuz hiçbir sıkıntı kalmaz.
İşin aslı: Yabancının o "çok" para kazandığı enstrümanlar Türklere de açık. Risk alana, getiri şansı da aynı derecede var (birkaç vergi dezavantajı sonucu çok değiştirmez). Bundan fazlası, gereksiz kıskançlığa girer. Yabancının TR'den o kadar para kazanmasını istemiyorsanız, dolara muhtaç olmayacaksınız; cari açığınızı kapatıp, enflasyonu sıfırlayacaksınız, bu kadar basit. Onlara gücünüz yok mu? Öyleyse, sermaye kontrolleri getireceksiniz, sıcak para da gelmeyecek, borçla "ekonomi büyütüyoruz" da diyemeyeceksiniz. Yabancıların kurguladığı "hain plan"lar yok. TR'nin bir döviz ve sermaye politikası var. O politika neye izin veriyorsa, küresel sermaye de bulduğu her alanda para kazanmaya çalışıyor. Bu Brezilya'da da böyle, Endonezya'da da... Beğenmeyen ülkelere zorla para girişi de olmaz, kapıları kapatırsınız oyun biter.
Sayın @jondowes
Arkadaşlar forumda cevapladılar ancak sizinde görüşünüz almak isterim.
" kgf ile verilen para nereye gidiyor. Faiz yükseldiğine göre para bankacılık sistemine dönmüyor anlamına mı gelir ?"
"Birde verilen bu bol kredinin ve artan mevduat faizinin bir yan etkisi olacak mıdır ? İlk olarak nereden patlak verir.
Saygılarımlaü
hisse.net kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
KGF ile verilen paralarda %30 civarı bir "kaçak" var. Yani TR bankacılık sistemi dışına çıkıyor. Kredi çekenler bununla altın/döviz alıp yastık altı veya yurt dışı yapıyor olabilir. Eski kredileri ödeme, yapılandırma veya dövizi bankadan alıp sistemde tutma bunu etkilemiyor hatırlatmak gerekirse. Bu fark direkt "kredinin mevduattan fazla artması" ile sonuçlanıyor ve mevduat faizini arttıran ana unsur da bu. Tek başına KGF sistemi faizleri arttırmaz; sistemden para çıkışı nedeniyle fon piyasasındaki arz/talep dengesi bozuluyor, bu da kaynak ihtiyacının faizleri yükseltmesiyle devam ediyor. (Bu konuda sayısal bir analiz okumuştum, bulursam ekleyeceğim)
Faizlerin artması zaten kendi başına bir sonuç. Normal işleyişte olsa enflasyonu dizginlemeye destek olurdu ama aynı zamanda "parasal bollaştırma" anlamına da geldiği için, ciddi bir katkısı olacağı da şüpheli. İlk akla gelecek sonucu: bütçe açığının artması ve Hazine'nin faiz giderlerinin yükselmesi. Bu da orta vadede vergilerin arttırılması ile sonuçlanacak (Mehmet Şimşek'in olduğu bir ortamda kesin diye bakabilirsiniz). Ek olarak: "banka seneti" olayının TCMB'ye paslanmayacağını düşünüyorum, bu olursa olay farklı yerlere gider.
Sn jondowes,
Sistemdeki kaçağı neden rakamlarda göremiyoruz.(daha doğrusu ben göremiyorum). Dolar alınarak yastık altına çekilse veya yurt dışına havale edilse bunu görmemiz gerekirdi. İşin TL kısmına gelince, TL yüksek faizli bir para birimi olduğundan TL yi yastık altına almak mümkün değil. Yani kredi alınan TL ile dolar dahi alınsa bu TL leri başkaları alacak ve yine yüksek faizden dolayı bankacılık sistemine sokacak. Burada kaçak tam olarak nerede oluşuyor?
Tek ihtimal dediğiniz gibi dolar veya altın. Ancak gerek firmaların DTH ları gerekse şahısların DTH larına baktığımızda KGF nin başlangıcına göre bankacılık sisteminin dışına çıkan kayda değer bir meblağ yok. TL de yukarıda belirttiğim gibi yastık altına giremeyeceğine göre para aktarım mekanizması nerede bozuluyor?
evds 'den aldığım Türk bankacılık sistemi kümülatif verileri (TL+döviz):
TOPLAM MEVDUATLAR VE FONLAR
17-03-2017 1.526.708.881
12-05-2017 1.585.506.990
fark= 58.8 milyar TL
VERİLEN KREDİLER
17-03-2017 1.746.105.842
12-05-2017 1.821.581.151
fark= 75.5 milyar TL
Kredinin mevduata göre ekstra artış miktarı = 16.7 milyar TL
Aynı dönemdeki emisyon artışı = 1.7 milyar TL
Emisyon hariç, aradaki fark olan 15 milyar TL; sistemin kaçağı. Bu fark nedeniyle bankalar kaynağa daha da sıkıştı ve faizler arttı. Bunun bir kısmı "aktarım mekanizması" kaynaklı olarak "doğal sebepli" sayılabilir (zorunlu karşılıklar nedeniyle, kabaca 5-6 milyar TL'si). Kaçak olan 9-10 milyar TL'lik kısımla ilgili: yastık altına gideni bilemeyiz, sadece bir varsayım. DTH'larda ise azalma olmasına gerek yok; TL kredi çekip aynı gün hem dolara çevirip hem yurtdışına yollarsanız; DTH toplamını etkilemeden parayı çıkartmış olursunuz. Ayrıca dövizi yurtdışına çıkartmanın banka dışı yolları da mevcut zaten, biraz dolambaçlı olsa da.
1.8 trilyon kredi içinde mevduatta 15 milyar TL lik azalma yine de faizi bu derece baskılayamaz diye düşünmüştüm. Zira sözkonusu 15 milyar TL tcmb'nin günlük GLP ile fonladığı miktarın %15 i bile değil. GLP nin bir günden diğer güne dalgalanması dahi bazen 15 milyar TL 'nin üzerinde bir rakam tutuyor.
Ancak bir başka bakış açısıyla 1.1.2017 ye dönersek, orada dahi Krediler ile mevduat arasında kabaca 300 milyar TL açık var. O zaman dahi bu açık devasa boyuttaymış ve sanırım bankalar bunu kısmen özsermayelerinden kısmen yurtdışı borçlanma ile kapatıyorlar. Yani durum zaten 1.1.2017 de de baskı altındaymış ama duvar bu baskıya eğilmeden yada dikkat çekmeden dayanabiliyormuş, Şu anki durumda ise duvara 1.1.2017 ye göre ufak bir ek yük gelmesine rağmen duvarın mukavemet limitinde çalışıldığından ufak ek yüklerle bile eğilmeler fark edilmeye başlanmış.
Belki de bundan sonraki her ek yük örneğin ek 5-10 milyarlık yükler bir önceki 15 milyara göre daha fazla eğim yaratacak, zira dediğim gibi duvarın mukavemet limiti aşıldığı için artık eğilmeler daha belirgin görülebiliyor.
Sizin verdiğiniz detaylı bilgilerden bu şekilde yorumladım.
Ayrıca tcmb'nin yarattığı 1.7 milyar TL lik emisyonu hangi evds linkinden görebiliyoruz. Bu emisyonu hangi araçlar ile yaratmış? (tahvil satın alma, zorunlu karşılıkları düşürme v.b)
üstad, yukarıdaki hesapta kur farkları elimine edilmiş mi? gördüğüm kadarıyla 17/03 kapanışı 3.64, 12/05 kapanışı 3.57.. 200 milyar dolar civarındaki dövizli mevduatta kur farkı 15 milyar kadar azalışa tekabül eder mevduat tarafında (kredi artışının nerdeyse tamamı TL kredilerden oluştuğundan orada kur farkı hesabı yok)
15 milyar genel para arzında çok büyük bir rakam değil ama;
1. sistemde zaten ciddi şekilde likidite açığı var
2. GLP faizi düzenli şekilde arttırıldı
3. Likidite açığının artışına karşı koruyucu bir tedbir alınmadı.
Bunların toplam etkisi sayesinde mevduat faizleri arttı, önlenmek istense bu faiz artışı durdurulabilirdi. Bu bir tercih. Ana faktör de (enflasyonla beraber) bu likidite kaçağı. Şunu da atlamamak lazım: bankalar krediyi uzun vadeli veriyor. GLP fonlaması gecelik. Yasalar, tebliğler ve kendi risk yönetimleri gereği "kredi verelim ama gecelik fonlayalım" diyemezler teknik olarak. Her halükarda mevduat toplamak zorundalar, bunu da nispeten rahat bankaların elinden yüksek oranla müşteri kaparak yapıyorlar şu an olduğu gibi. Alternatifi: sermaye arttırmak, o da yabancı ortaklara baskıyla olur: zaman alır, kolay değil.
Emisyondaki 1.7 milyar artış çok fazla değil, büyük kısmı banknot olabilir (3-4 milyar TL yeni banknot basıldığı aylar oluyor). evds'de TCMB bilançosunun detayı var ancak tek başına emisyon artış sebebini ayıklayamazsınız.
Kur düzeltmesi yapacaksanız sadece "yeni krediler - yeni mevduatlar" üzerinden değil, toplamlar üzerinden gitmek zorundasınız çünkü likidite kaçağını toplamlar üzerinden hesapladık. Toplamda: döviz cinsi krediler ve mevduatlar arasında 140 milyar TL fark.
17.03 TCMB kuru 3.6123
12.05 TCMB kuru 3.5925
Kur düşüş oranı %0.5. Yani kurdan gelen fark 140x0.5= 700 milyon TL olacaktır. Kredi-mevduatı genel olarak birbirine yakın düşündüğüm için dün bunu hesaplamadım; etkisi de analizi değiştirecek kadar fazla değil.
Sn jondowes , detaylı bilgiler için tekrar teşekkürler.