-
Haddimi aşan konularda yorum yapacağım;
ABD halkının Trump gibi birinden medet umması, hiç bir anlamı olmayan gümrük tarife politikası ve son olarak Musk ile yaşanan delice tartışmalar bir şeylerin ters gittiğini gösterse de bir görmezden gelmek istiyoruz.
Okumaya sabrı olmayanlar için özet; ABD'de çok yoğun biçimde teknoloji alanına aktarılan iç ve dış kaynakların verimsizliği ile artan maliyeti(yanıcı-patlayıcı maddeler) bu spekülatif akımın neden olduğu balon niteliğindeki aşırı varlık değerlemeleriyle (oksijen) birleşerek beklenmedik bir olay(kıvılcım) sonucu reaksiyona girebilir. Enerji maliyeti de bir bariyer olarak teknolojinin karşısına dikilecektir.
ABD'nin gücünü biliyoruz ancak bu onu finansal krizlerden istisna haline getirmez. Bankacılık sektörü için bu durumu açıklamıştık. Merkezi planlamadan yoksun kapitalist düzenin bir sonucu olarak sermaye en popüler ve kısa vadede karlı alanlara yığılır hep. 15 yıldır teknolojik araştırmalara büyük kaynaklar tahsis edildi ve faizlerin düşük olduğu günlerde start-up'lar daha halka arz bile olmadan büyük değerlere ulaştı. Para ucuzken umut vaat eden fikirlere ilgi yüksekti ve kimse bu fikirlerin ticarileşmede başarısını umursamıyordu. Paranın değeri artınca yani faiz %0'dan %5'e çıkınca artık getiriler sorgulanmaya başlandı ve piyasalarda yıkım süreci başladı. Aşırı borçlu ve açık yapısıyla ABD hazinesi de piyasadaki paranın taliplilerinden biridir ve faizi yüksek tutarak özel teşebbüslere bir nevi rakip olur.
ABD'de bioteknoloji, yazılım, yapay zeka, blok zincir, oyunlar, meta gibi dijital teknoloji alanlarına büyük kaynaklar aktarıldı ancak bunların hepsi bir Ar-Ge girişimidir ve çok azı başarıya ulaşabilecektir. Gene de yatırımcılar tek bir başarılı girişimin bile tüm zararları silip üstüne kar bırakacağı bilinciyle bu işlere para vermekten çekinmez ancak burada en önemli güç faiz oranlarıdır. Faizler yükseldiğinde büyü kaybolur ve hesap sorulmaya başlanır. Serbest ekonomilerde yatırımcılara karışamazsınız ve onlar da hep birlikte popüler işe hücum eder. Aksini yapan dışlanır ve kovulur zira sonuçlar çabucak alınmalıdır. 2000 yılında internet balonu patladığında herkes nedenini biliyordu ama bilmek, insanları bugün aynı kısır döngüye dahil olmaktan alıkoymuyor.
Teknolojik yatırımlara öncelik verilirken geleneksel üretimi kötülemek de ihmal edilmedi. Enerji yatırımları dışlandı, sanki 3-5 yılda dünya değişecek gibi algı yaratıldı ve koltuğunu düşünen hiç bir yönetici buna itiraz edemedi. Elektrikli araçların yaygınlaşma hızı veya Almanya'nın Rus doğal gazı alımını tamamen durdurması bizleri daha da ikna etti. Küresel ekonomik durgunluk ta tuzu biberi oldu ve enerjiyi küçümsemeye başladık. Halbuki teknoloji üssel olarak ilerliyor, block chain ve AI ile ilgili yakın vadeli hayaller için mevcut elektrik kapasitesinin yetersiz kalacağı belli olduğu halde bu doğal bariyerin işleri nasıl alt üst edeceği düşünülmüyor borsacı ise bunları düşünmeye başlamalı. 2008 krizinin geldiği 2007'den belliydi ama 2009'a bile sarkan büyük bir global borsa paniğini engellemedi çünkü insanlar riskleri bildiğini söylese de hazırlık yapmadılar. Bugün de durum benzer, riskleri konuşuyoruz ama bunlara mental ve finasal olarak hazırlık yapmadığımızdan şok dalgaları geldiğinde paniklemekten başka bir performans gösteremiyoruz.
Son olarak, Trump'ın gümrük tarife politikaları hiç bir şey başaramayacak çünkü HATALI!!! bunu da sonra konuşuruz.
-
Sık sık dile getirdiğim gibi finans piyasaları spekülatif güçlerin, kısa vadeli etkileri dikkate değer kuvvetleri ile ilerliyor. Dijital teknolojiler bu işin en önemli denge noktası zira bunlar hem piyasa değerlemelerinin aşırı yüksekliğiyle(değerleme) hem de işlem yapabilme kolaylıkları sağlamalarıyla(teknoloji ve hız) baş roldeler. Geçtiğimiz yüzyılda bankaların ve finansal aracıların yerini şimdi teknoloji devrimi aldı, yığılma ve balonlaşma bu alanda oluyor ve patlayacak olan da teknolojiye ait dengeler olacak. Faizlerin artması, beklentilerle gerçekleşmeler arasındaki uyumsuzluğu su yüzüne çıkarmış oldu.
Piyasaları yukarı iten spekülatif kuvvetler carry trade, dijital paralar, halka arzlar, tahvil ihraçları, şirket birleşmeleri ve saın almalar, teknolojinin kaldıraç etkisi, düşük emtia fiyatları vs. sayılabilir. Bunları kutlarken şu soruyu da sormak gerekiyor; Acaba aşırı ısınma söz konusu mu?
İşte bu noktada siyaset devreye giriyor. Trump'a dair gelen haberler aslında dengesizliğin yansımasıdır. Durumun dengesi ve aşırı riskli olduğunu herkes biliyor, borçlanmaya dayalı dengeler, jeopolitik çekişmeler, ticaret açıkları ve istihdam konuları çok büyük sıkıntılara işaret etse de dijital teknolojik devrimin kaldıraç etkisi oyunun belirsiz süre devam edebileceğine işaret ediyor. 2010 öncesinde ABD bankalarının kendi piyasalarında ve diğer ülkelerde kredi yığılmasıyla sağladığı etki şimdi teknoloji ile elde ediliyor ve bu yeni bir durum. 1997 Asya krizi bu konuda en iyi örnek ama tek değil. 2 şer defa yaşanan zincirleme Latin Amerika krizleri, 2008 Subprime Mortgage krizi gibi likit kapital yani kredi bollaşmasına dayalı krizler farklı bir şekle bürünecek. Dijitalleşmenin beni korkutan yanı değerlerin kısa süreliğine bile olsa aşırı uçlarda salınabilecek olması çünkü dijital dünyada yerçekimi kuvveti zayıf ama bir anda güçlü hale de gelebilir. Bu kuvvetin adı enerji.
-
Banka-Kredi kaynaklı bir finansal spekülasyonda banka kredileri 3 işleve sahiptir;
1- Genel iş piyasalarında talep ve bolluğu artırarak ekonominin canlanmasını sağlar, böylece hisse senetlerine konu şirketler iyi karlılık rakamlarına ulaşır, hisse fiyatları taleple yükselmeye başlar.
2- Varlık fiyatları yükselir zira kredi bol ve ucuzdur. Gayrimenkul fiyatları ve popülaritesi bunun en yaygın göstergesi olur. En uç örnek olarak Lale Spekülasyonu gösterilir.
3- Kredili hisse senedi işlemlerini tetikleyecek uygunlukta faiz koşullarında, artan hisse fiyatlarının cazibesi krediyle işlem yapma iştahını artırarak hisse senetlerine ilave talep yaratır.
Spekülasyon 1929 öncesinde hisse senetlerindeyken 2008 krizi öncesinde gayrimenkuldeydi.
Dijital Teknolojiden güç alan bir spekülasyonda;
1-Hikaye çok önemlidir ve kulaktan kulağa yayılır. Geleceğe ilişkin teknoloji algıları toplumlarda güçlü biçimde kabullenilir ve mantık dışı varlık değerlemelerine ulaşılır. Yeni teknoloji girişimlerine de ilgi çok fazladır, fikir aşamasındaki geleceği belirsiz projelere milyarlar yatırılır ancak bir sorun vardır? Zamanlama... Hikaye güzeldir hatta gerçek hayatta karşılık da bulur ama oluşan değer-getiri-finansman dengeleri coşkulu kalabalıkların aceleciliğiyle örtüşmez. İngiltere'nin South Sea Spekülasyonu dönemi buna örnek olarak incelenebilir..
2-Yeni teknolojiler işlem yapma ve ürünlere ulaşılırlığı öyle kolaylaştırır ki; bankaların hisse senedini kredilendirmesi gibi etki yapar.
Tüm bu sistemlerin çöküşü korkunç olur çünkü aynı anda herşey ters döner. Kuruyan sadece yatırım kredileri olmaz hisse kredisi de buharlaşır. Fiyatları yukarı iten herşey aynı anda aşağı çekmeye çalışır. Tavandan krediyle aldığınız kağıdı size gerçek değerinin yarısında bile sattırırlar.
-
İster bireysel ister kurumsal olsun tüm yatırımcılar portföylerine belli yıllık kazanç hedefleri koyar ve buna göre kararlar almaya çalışırlar. İşte burada büyük 2 problem ortaya çıkar, Buffet-Munger ikilisi bu durumu çok iyi idrak etmiş gibi gözüküyorlar, yatırım kararlarında paradan çok zamanı yönetiyorlar.
1. problem portföy performans hedeflerinin psikolojik şartlanmaya neden olarak bakış açısını bozması. Portföye belli oranda getiri performansı hedefi koyduğunuzda etrafınızda olanları objektif değerlendirme yetiniz azalır. Hem kendi tecrübelerinizin hem de güncel olaylar ile verilerin hedeflerinize uyan kısımlarını kullanmaya ağırlık verirsiniz bir nevi senaryo tamamlama hali ancak bilinç altında etkili olan asıl güç pişmanlık kaygısıdır yani fırsat kaçırma korkusudur.
2. problem portföy performans hedefinin aslında bir sürü davranışı olması ve hedeflemelerin birbirlerine yakın olmaları nedeniyle yığılmaların oluşması. Doğal olarak herkes portföy performans hedeflerini şunlara göre belirler; etkin faiz oranları, benzer portföylerin geçmiş performansları, kişisel ya da kurumsal durumun gerektirdiği ihtiyaçlar ve geleceğe yönelik beklentiler, bazen popüler bir yatırım aracının performansına bakarak kendi beklentilerimizde çıpalama yapma ki; günümüzde bu tanıma en çok uyan altının performansıdır.
Görüleceği üzere performans hedefi bizim yatırım yaptığımız araçla ilgisi olmayan, tamamen kişiye veya aktüel zamana bağlı faktörlere dayanıyor. Aldığımız hisse belki beklediğimiz hareketi yapacak ama bizim keyfimize uyan dönemden biraz sonra olacak bu? Ama biz zamanlamayı kendi önceliğimize göre belirlersek bu tip fırsatlar heba olacak. Üstelik bunu bir sürü davranışı şeklinde gerçekleştirerek malubiyeti de perçinliyoruz.
Kesin hedeflere bağlı bir para yönetiminde Viop, Varant gibi son kullanma tarihi belli ürünler daha etkili sonuçlar verebilir ancak burada da otomasyon kullanarak riski geniş bir portföye yayabilenler ile oto pilotta takip yapabilenler avantajlı olacaktır.
Özet olarak parayı değil zamanı yönetmeliyiz. Para yönetimi esnasında karşılaşacağımız hiç bir sorun veya durum bizim çözüm üretebileceğimiz türden değil, pasif katılımcıyız. Öte yandan kendi zamanımızı yöneterek gerekli esnekliği sağlayabiliriz. Zaman kazandırıcı tedbirlerden biri temettüye odaklanmak olabilir ve şirketin iyi yönetilip yönetilmediği mevzusuna.
-
Bugün borsada önemli bir kapütülasyon (teslimiyet) noktasını göreceğiz. Son derece olumsuz ve belirsiz koşullara işaret eden haberler eşliğinde yatırımcı dayanıklılığı test edilecek. İşlem hacmi de önemli bir gösterge olacak.
Benim inancım borsanın bu olumsuz koşullara rağmen testi geçerek sert bir yükseliş için önemli bir engeli daha atlayacağı yönünde. Savaş ekonomisiyle ilgili dengeler kanıksandıkça piyasalar oyunun yeni kurallarına uyum sağlamaya başlayacaktır. Dünya zaten gırtlağına kadar nakde batmış üstüne altın ve crypto spekülasyonları sayesinde oluşmuş inanılmaz likit değerler serseri mayın gibi hareket ederken hisse senetlerinin bu iskontolu, uygun değerleri dikkat çekecektir. En azından asgari seviyelere doğru fiyat düzeltmeleri olması lazım.
Yatırım tavsiyesi olarak algılanmasın lütfen, sadece piyasa dengelerine ilişkin şahsi görüşlerimdir.
-
Ordular yaz-kış tatbikatları yapar, zorluklara karşı önceden hazır olmaya çalışır.
Elektrikli araçlara olan ilgi beklenmedik bir petrol şokuyla birleşirse FROTO ve TOASO pozisyonlarının performansları ne olur? Buna da kafa yormak lazım.
1-Adamlar Dole'nin muz gemileri gibi, sırayla limanlara uğrayıp yüklerini boşaltıyorlar. Bizim burada bir sitede 3 aile aynı anda aynı BYD'den birer adet aldılar. Togg da hükümet destekli bir E.V. projesi olarak destek görmeye devam ediyor.
2-Elektrikli araba olayı bir trende dönüştü. Konvansiyonellerin alternatifi gibi görüp buna göre değerlendirenlerin (batarya şarjı, kullanımı ve ömrü gibi konulara takılanlar) gelecek öngörüleri tutmayacak. Cep telefonlarının bataryaları hala 25 yıl öncekilerle aynı ama yapabildikleri öyle değişti ki; 25 sene öncenin markalarının hiç biri yok ortada.
3-Geçenlerde servise uğradım, araba camları 20 bin liralardan başlıyor. Biraz sohbet ettim, pert değil ama ağır hasarlı sayılabilecek yeni bir aracın sadece dış kısımları için çıkan fatura 2 milyonTL ki aracın sıfırının değeri kadar. Tamir, bakım, servis giderleri artık müşteriyi başlangıç maliyeti düşük basit araçlara ve kısa kullanım sürelerine yöneltebilir. Sonuçta BYD ve Tesla artık marka olarak da kabul görüyor.
4-Froto ticari araç üretimiyle her zaman önemli bir avantaja sahip olmuştur ama bizim hayali acil durum senaryomuzda Romanya yatırımının bu avantajı belli ölçüde nötrleyeceğini kabul edelim. Orada binek ve Ford'un başarısız olduğu E.V. araçlar üretiliyor. Stellantis geniş bir marka gurubuyla rekabet etmeye çalışıyor ama sektörün sert rekabet ortamında yeni bir yapılanma eğilimi var gibi gözüküyor.
5-Satışlardaki azalma ve yatırımların yüksek finansman giderlerinin kısa süreliğine de olsa bilançolara yansıyacak etkilerini de göz önüne alalım.
6-Konvansiyonel otomobil üreticileri düşük büyüme oranlı işlerinde keskin bir rekabetle boğuşurken Tesla ve BYD işin kaymağını paylaşıyor. Hızlı büyüyen segmentte durumun tadını çıkarıyorlar. Onların konvansiyonel araç cephesinde açtığı gediği kendileri gibi E.V.'ye odaklanmış alt markalar genişletebilir ve köklü markaların genişlemeye çalıştığı bu pazarda köpek balıklarının lokmalarından çalabilirler.
-
KONUŞULMAYAN GERÇEKLER
2002 yılında, George W. Bush babasın yarım bıraktığı işi tamamlamak üzere Saddam rejimini hedef aldığında bahane nükleer silahtı. Önce hava saldırılarıyla tehlike arz eden yerleri yok etmeye başladılar. Bu saldırılar tek uçakla başlayıp 3. ve 4. nesil jetlerle, gittikçe artan dozda ve aylarca devam etti. Kara harekatında da o dönemin yeni teknoloji tankları baş roldeydi. Afganistan operasyonunda ise ABD, uydudan, sahadan ve yüksek irtifalı istihbarat uçaklarından gelen tüm verileri tek karargahta değerlendirip kara-deniz-hava araçlarından en uygun olanı ile, uzaktan saldırı yapabilme kabiliyetleri geliştirilmeye başlandı ancak yapay zeka ile analiz henüz yoktu.
İsrail ise hem Suriye hem de İran ordusunun en önemli askeri hedeflerini hatta tüm komutanlarını, tek seferde, min. maliyetle, sürpriz saldırılarla yok etme kabiliyetini gösterdi. Ancak anahtar kelime sürpriz değil ileri teknolojidir. Günümüzde 5. nesil savaş uçakları, yüksek hassasiyetli askeri uydular, sahadan geleneksel yöntemlerle elde edilen veriler ile tüm verilerin yapay zekayla, hızla işlenerek otomatik karar alma mekanizmaları gibi en ileri teknolojiler devrede artık. Günlerdir ağır bir savaş söz konusu ama ortada eski nesil uçaklar ve tanklardan eser yok. Ukrayna-Rusya savaşı eski moda bir savaş olarak başladı ve her iki ordu envanterlerindeki tüm eski nesil ekipmanı kaybetti, şimdi onlar da modern harp teknikleriyle savaşa tutunmaya çalışıyorlar. Şu anda savaşların en önemli ve belirleyici silahı 5. nesil jetler olarak görülüyor, karada ise gene son nesil tanklar. Yapay zeka ise İsrail'in İran'a karşı gerçekleştirdiği aşırı karmaşık operasyonun komutanıydı. Hiç bir klasik orduda böyle bir başarı elde edecek kapasite yok.
Roketlere gelince, taşıdıkları başlıkların tahrip gücüyle orantılı önemleri var. Hitler bunları 80 yıl öncenin ilkel İngiliz ordusuna karşı kullandığında bile işe yaramadılar.
-
ABD İran'a direkt müdahil olursa Rusya'nın durumunu da aklımızda tutmamız gerekecek.
Daha önce Avrupa ve ABD'nin, batısından fazla sokulduğu gerekçesiyle Ukrayna ile savaşa tutuşmaktan çekinmedi. Belli ki ulusal güvenlik adına gözettiği sınırlar söz konusu. İran'da ABD varlığı, Rusya için güneylerinde ABD'nin müttefiki denebilecek Pakistan ve Türkiye'nin dahil olduğu çok geniş bir kuşatma alanına denk gelir. Bu alanı ortadan yarmanın yolu da Afganistan'dan geçiyor. Tabi Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan'ı da Rusya'ya dahil edersek geçerli olabilecek bir konu bu. Biraz da istihdam, ekonomi gibi konularla ilgili bu tip kararlar. Şimdilik orta-uzun vadeli bir mevzu olarak kalsın kenarda.
-Geçmişte Ruslar Afganistan'ı işgale çalışmıştı, deneyimleri var,
-Afganistan'ın çok ilkel bir yer olarak üstün güçlere hedef olması doğal,
-Savaş ekonomisi büyüdükçe ve üretim bu yöne kaydıkça yeni mücadele sahaları açılması gerekiyor.