Alıntı:
...... Arazi düzeltme çalışmaları başlayınca geri dönülmez yola girildiğini içim kan ağlayarak idrak ettim. Ortada bir cinayet vardı.
Ümitsiz bir şekilde bu yatırım kararının ülke ekonomisi için ne kadar zararlı olduğunu anlatan yazılar yazmaya başladım. Yapılması gereken zaten başlamış olan Atatürk Havalimanı kapasite artırımına devamla, Sabiha Gökçen'in ikinci pistini hızla bitirmekti. Bu iki havalimanının toplam kapasitesi yılda 160 milyon yolcuya kolayca çıkarabilecekti. Üçüncü bir havalimanına uzun süre ihtiyaç olmayacaktı. Gerekirse, eskiden de sıkıştıkça kullanılan Çorlu Havalimanı ihya edilerek devreye alınacaktı. Hatta bir aralık, Atatürk Havalimanı'nı kurtarmak için, "Mademki; mekân rantı yaratılmak isteniyor, öyleyse yeni havalimanı için düzeltilen arazi imara açılsın" diye bir öneride de bulundum. Kimse yemedi tabii.
KORONAVİRÜS SALGINI ARANAN FIRSATI YARATTI
Üçüncü değil, birinci olan bu havalimanı İGA (İstanbul Grand Airport) adıyla açıldı. Bırakın bu havalimanının "lokasyon" ve "scale" yanlışlığını, meğer pist ve terminal tasarımı da "yolcu düşmanı" olarak yapılmış. Basının yandaş kalemlerinin sürekli övmelerine rağmen,
İGA'dan şikayetlerin ardı arkası kesilmedi.
Kamuoyunda Atatürk tekrar devreye alınsın,
İGA ile birlikte hizmet versin, fikri taraftar trendyol Elektronik indirimleri
toplamaya başladı. Zaten başkanlık uçakları da Atatürk'te inip kalkıyordu. Bu da yanlış
anlamalara yol açıyordu. Bu sapkınlığa daha fazla izin verilemezdi. Atatürk Havalimanı en kısa sürede kullanılmaz hale getirilmeliydi. Bir vesile gerekiyordu. Derken koronavirüs salgını çıktı. Harika! Mesela 12 milyon metrekare arazisi olan bu tesiste, sanki başka yer yokmuş gibi davranıp, iki pisti de battal eden bir yere bir "salgın hastalık" hastanesi yapılsa kim itiraz edebilirdi? Stratejik yönetim işte buydu: Hedefi belirle, fırsatı kolla, uygun zamanı bul, darbeyi vur!