-
Amerikali bilim kurgu - fantazi yazari, editor, sair ve elestirmen Linwood Vrooman Carter’in dogum yildonumu (9 Haziran 1930)
Yol uzun ve zorluydu,
Gokyuzu soguk ve gri,
Beyaz ay donmus olu bir parca gibi
Hirsiz ve fahise, kral ve asker,
Savasci, buyucu, sahtekar ve ozan
Bu yolda benimle geldiler.
Ruzgar, bilenmis bir bicak gibi keskindi
Islak, tozlu denizlerden eserken;
Kuru, siyah,
Iskelet gibi agaclar
Firtinada hayalete benzerdi
Yasam kopuklu bir sarap benim icin,
Yagma, sehvet ve savasimdan olusan,
Ve ben bu sarabi en keskin tortusuna kadar ictim.
Ben vahsi topraklardan,
Gorkem ve buyu ulkesine gelen savasciyim
Celik, ates ve kanla kazandim
Insanoglunun kazanabilecegi herseyi.
Oynadigim kumarda
Seytani kendi oynunda yendim
Gorkem, seref, parilti ve un
Ve olumun gulen kafatasiyla alay ettim...
https://farm4.staticflickr.com/3840/...2bafdfcb_b.jpg
The road was long and the road was hard,
And the sky was cold and grey:
The dead white moon was a frozen shard
In the dim dawn of day:
But thief and harlot, king and guard
Warrior, wizard, knave and bard
Rode with me all the way.
The wind was sharp as a whetted knife
As it blew from the wet salt seas;
The storm wind stirred to a ghostly life
The gaunt black skeletal trees:
But I drank the foaming wine of life
Wine of plunder and lust and strife
Down to the bitter lees.
A boy, from the savage north I came
To cities of silk and sin.
With torch and steel, in blood and flame,
I won what a man may win:
Aye, gambled and won at the Devil's game
Splendor and glory and glittering flame
And mocked at Death's skull-grin.
-
-
Amerikali bilim kurgu yazari Joe William Haldeman’in dogum gunu (9 Haziran 1943)
"Bundan sonra uzun zaman o korkmus, panik halindeki yaratiklari coskuyla gebertenin ben olmadigimi kendi kendime hatirlattim. ‘Ben sadece emirleri uyguladim’in insanlik disi hareketler icin gecersiz bir ozur oldugu yirminci yuzyilda kabul edilmisti. Ama emirler bilincaltinin derinlerdeki kuklacisindan geldiginde ne yapabilirdiniz ki?
En kotusu de yaptiklarimin o kadar da insanlik disi olmadigi hissiydi. Sadece birkac nesil onceki atalarimiz da ayni seyi, hipnotik sartlandirma olmadan baska insanlara bile yaparlardi. Insan irkindan tiksiniyordum, ordudan tiksiniyordum ve bir yuz yil boyunca bu benligimle yasama olasiligindan korkuyordum.. Neyse ki, her zaman hafizami sildirebilirdim."
https://images.gr-assets.com/books/1...511l/21611.jpg
“I spent a long time after that telling myself over and over that it hadn't been me who so gleefully carved up those frightened, stampeding creatures. Back in the twentieth century, they had established to everybody's satisfaction that "I was just following orders" was an inadequate excuse for inhuman conduct but what can you do when the orders come from deep down in that puppet master of the unconscious?
Worst of all was the feeling that perhaps my actions weren't all that inhuman. Ancestors only a few generations back would have done the same thing, even to their fellow men, without any hypnotic conditioning. I was disgusted with the human race, disgusted with the army and horrified at the prospect of living with myself for another century or so Well, there was always brainwipe.”
https://images-na.ssl-images-amazon....1WkMKvsHHL.jpg
“Gecmiste savaslar sosyal reformlari hizlandirmis, teknolojik gelismeler saglamis hatta sanatsal yaraticiligi ateslemislerdi. Bu savas ise ozellikle bu olumlu yan etkilerin hicbirini saglamamak icin birebirdi. / Wars in the past often accelerated social reform, provided technological benefits, even sparked artistic activity. This one, however, seemed tailor-made to provide none of these positive by-products.”
https://images-na.ssl-images-amazon....1HfnYfTqYL.jpg
“1143 yillik savas varsayimlarla baslamis ve sirf iki irkin iletisim kuramamasi yuzunden surmustu. Konusmayi basardiklarýnda ilk soru ‘Bunu neden baslattiniz?’ ve yanit da ‘Biz mi baslattik?’ olmustu. / The 1143-year-long war hand begun on false pretenses and only because the two races were unable to communicate. Once they could talk, the first question was 'Why did you start this thing?' and the answer was 'Me?’
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Cinsiyetsiz bir robotla barda oturuyordum ve kahrolasi gezegende benim disimdaki tek normal insan oydu. / Sitting here in a bar with an asexual cyborg who is probably the only other normal person on the whole goddamned planet.”
-
Amerikali yazar Betty Mahmoody’nin dogum gunu (9 Haziran 1945)
“Mehtap'i alma istegim mudire hanimi fena halde kizdirdi. Aylardan beri benim yanimda olan mudire hanim kocama ragmen bana elinden gelen yardimini sunmustu. Ama su anda onun gozunde buyukelcilikteki yetkilileri okula getirmekle affedilmez bir hata yapmistim. Aslinda gelen gorevliler Isvicreliydi; ama sonucta Amerika'yi temsil ediyorlardi. Sahin Hanim'in gorevi ise Amerikan karsiti egitim yapmakti. Mudire olabilmesinin nedeni bu politik goruse sahip olmasindandi. ‘Kizinizi size veremeyiz’ dedi Sahin Hanim. ‘Burada Islami yasalar gecerlidir. Burasi Islami yasalarla yonetilen bir okuldur ve bu yasalar cocugun babasina ait oldugunu soyler. Biz de bu kurallara uymak zorundayiz. Hal boyle olunca cocugu size teslim etmemize imkani yok.’ ‘Ama vermelisiniz’ diye bagirdim. ‘Cocugun canini yakacak!’ " Kizim Olmadan Asla
https://booktrib.com/wp-content/uplo...y-mahmoody.jpg
“Mrs. Azahr translated my declaration, and Khanum Shaheen's reply. As the words came through to me, they reflected a solemn, even angered, change in the principal's demeanor. For months, and especially this morning, she had clearly sided with me in my war against my husband. But I had now committed the unpardonable sin of bringing officials of the U.S. Interest Section into her sphere. Technically they were Swiss officials, but they represented America. Khanum Shaheen's job was to think, teach, and preach anti-American propaganda. She had been handpicked for her position because of her firm political beliefs. Khanum Shaheen said, "We cannot give her to you. This is Islamic law. This is an Islamic school and we have to abide by the law, and the law is that the child belongs to the father. In this situation there is no way we would give the child to you." "You must!" I screamed. "He will hurt her."
-
Amerikan cinayet romani yazari Patricia Cornwell’in dogum gunu (9 Haziran 1956)
“Kendimizi gucsuz hissettigimizde kendimizi guclu hissetmemizi saglayacak seyler yapariz. Gorunusumuz. Giysilerimiz. Evlerimiz. Arabalarimiz..."
https://images.gr-assets.com/books/1...5l/6062945.jpg
“When we feel powerless, we do things that make us feel powerful. Our appearance. Our clothing. Our homes. Our cars…”
“Ben sehirlerin kisilikleri olduguna inaniyordum; orada yasayan ve orayi idare eden insanlarin enerjisini aldiklarina. / I believe cities have personalities; they take on the energy of the people who occupy and rule them.”
https://images.gr-assets.com/books/1...03l/320167.jpg
-
-
Fransiz Kubist ressam (Jacques Villon) Emile Méry Frédéric Gaston Duchamp’nin olum yildonumu (9 Haziran 1963)
Le Petit Manège, rue Caulaincourt, 1905 (University of Michigan Museum of Art)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...tit_manege.jpg
Fillette au piano (Girl at the Piano, 1912)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...New_York...jpg
-
-
1967 Yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Guatemalali yazar ve diplamat Miguel Angel Asturias'in olum yildonumu (9 Haziran 1974)
"Bir idam mahkumu idamindan 12 saat once hukumetin emriyle son istegini yerine getirecek olan askeri yargicin onune cikarilmisti. Asil amac, ifadesini degistirmesi kosuluyla suclunun bagislanmasiydi. Hazircevap sanik, ‘son istegim bir cocuk yapmaktir’ diye yanit vermisti. ‘olur’ diyen sorusturma yargici da iyi bir saka yapiyor kanisiyla bir ****** getirtmisti. Sanik, hic ilismedigi kadini yine geri gondermis ve yargic yanina gelince ona sunu soylemisti: ‘Yeteri kadar ****** cocugu var dunyada!’ "
https://http2.mlstatic.com/el-senor-...7_052018-F.jpg
“Sonrió para su saliva recordando la anécdota de **uel reo político condenado a muerte que, doce horas antes de la ejecución, recibe la visita del Auditor de Guerra, enviado de lo alto para que pida una gracia, incluso la vida, con tal que se reporte en su manera de hablar. ‘Pues la gracia que pido es dejar un hijo’, responde el reo a quemarropa. ‘Concedida’, le dice el Auditor y, tentándoselas de vivo, hace venir una mujer pública. El condenado, sin tocar a la mujer, la despide y al volver **uél le suelta: ‘¡Para hijos de puta basta con los que hay!’ “
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Who was visited by the Judge Advocate General twelve hours before the execution, to offer him a favour, even his life, on behalf of the authorities, if he would change his testimony. ‘Very well, the favour I shall ask is to leave a son behind me,2 replied the prisoner point-blank. ‘Granted,’ said the Judge Advocate, and thinking himself smart he sent for a prostitute. The condemned man sent the woman away untouched, and when the Judge Advocate General returned he said to him: ‘There are quite enough sons of whores already!’ "
-
The Rolling Stones, 14.Ingiltere ve 16.Amerika studyo albumu Some Girls’u 9 Haziran 1978’de Rolling Stones Records etiketiyle piyasaya surdu.
http://wwwrollingstones.wpengine.net...600x600-75.jpg
-
-
Avusturyali sair, yazar ve cevirmen Ernst Jandl’in olum yildonumu (9 Haziran 2000)
https://pictures.abebooks.com/ANTIQU...2422608126.jpg
baba gel anlat savasi
baba gel anlat nasil sevkedildin
baba gel anlat nasil cektin tetigi
baba gel anlat nasil vurulup yaralandin
baba gel anlat nasil sehit oldun
baba gel anlat savasi
bu adamin siirlerinde is yok
once
aldim birini, surdum dazlak kafama.
bosuna, sac mac bitirmedi.
sonra
ovdum biriyle sivilcelerimi.
iki gunde orta buyuklukte patates
oldu cikti hepsi, doktorlar sasti.
sonra
kirdim ikisini tavaya,
suphelendim, yemedim kendim,
kopegim yedi, oldu.
sonra
koruyucu diye kullandim birini.
sokuldum kurtaj parasini.
sonra
birini taktim gozume,
girmeye kalktim iyi bir kulube
celme takti kapici,
kapaklandim yere.
verdim yargimi sonra da
yukarida.
http://files.hanser.de/Files/Article...=100&width=278
die gedichte dieses mannes sind unbrauchbar.
zunächst
rieb ich eines in meine glatze.
vergeblich. es förderte nicht meinen haarwuchs.
daraufhin
betupfte ich mit einem meine pickel. diese
erreichten binnen zwei tagen die größe mittlerer kartoffeln.
die ärzte staunten.
daraufhin
schlug ich zwei in die pfanne.
etwas mißtrauisch, aß ich nicht selber.
daran starb mein hund.
daraufhin
benützte ich eines als schutzmittel.
dafür zahlte ich die abtreibung.
daraufhin
klemmte ich eines ins auge
und betrat einen besseren klub.
der portier
stellte mir ein bein, daß ich hinschlug.
daraufhin
fällte ich obiges urteil.
-
Amerikali sair Richard Ghormley Eberhart’in olum yildonumu (9 Haziran 2005)
Agacta yankilanan piriltilara git
Safak isiklariyla yikadigi zaman
Duru renkleriyle karanlik agaci
Korkmadan bu utkuda sen de yucel.
Kusun soyledigi sarkilara git
Yanmaya duran agaci gordugunde
Unlu agac kusu isittiginde
Ovguler soyle onun kutsalligina.
Sonra topraga git elinle dokun
Agac ol, kus ol, ne oluyor duy
Gorulmeyen isinlarla kendinden gec
Ve goklerde isitilmemis sarkilarla.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
Go to the shine that’s on a tree
When dawn has laved with liquid light
With luminous light the nighted tree
And take that glory without fright.
Go to the song that’s in a bird
When he has seen the glistening tree,
That glorious tree the bird has heard
Give praise for its felicity.
Then go to the earth and touch it keen,
Be tree and bird, be wide aware
Be wild aware of light unseen,
And unheard song along the air.
-
Iskoc yazar Iain Banks'in olum yildonumu (9 Haziran 2013)
"Porteneil’e tek basima gidip kutuphanede bana ogrettigi seyleri kontrol etmeye basladigimdan beri babam bana karsi daha durust davranmak zorunda kaliyor, ama ben kucukten durustce hatta saflikla sorulmus sorularima yalan yanlis cevaplar verip beni kandirirdi. Senelerce Pathos'un Uc Silahsorler'den biri olduguna inandim, Fellatio'nun Hamlet'teki bir karakter, Vitreous'un Cin'de bir sehir olduguna ve Irlandali koylulerin Guinness'i turbayi ayaklariyla cigneyerek yaptiklarina." Esekarisi Fabrikasi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Ever since I was able to go into Porteneil alone and check things up in the library my father has had to be pretty straight with me, but when I was younger he used to fool me time after time, answering my honest if naive questions with utter rubbish. For years I believed Pathos was one of the Three Musketeers, Fellatio was a character in Hamlet, Vitreous a town in China, and that the Irish peasants had to tread the peat to make Guinness."
"Su deliler. Hepsi ulke, ordu ya da din baskanlari. Yani gercek deliler... Belki de bir onlarin akli basinda. Ne de olsa guc ve para onlarin guclerine guc katiyor, onlari koruyor, vergileriyle onlara oyuncaklar aliyor; siginaklarina ve tunellerine saklanip butun buyuk savaslardan onlar sag cikiyor."
https://images.gr-assets.com/books/1...62l/567678.jpg
"The madder people. A lot of them seem to be leaders of countries or religions or armies. The real loonies... They're the ones who get everybody else to do what they want them to do, and get them into power and protect them and pay taxes and buy them toys, and they're the ones who'll survive another big war, in their bunkers and tunnels."
-
“Gece inince kuzey ruzgari bastirdi. (Kuzey ruzgari Murmansk denizinden gelir, bir melek gibi haykirarak ve toprak birdenbire oluverir ) Soguk korkunc oldu. Birden, vurulan camin o kendine ozgu titrek sesiyle su donuverdi. Deniz, goller, nehirler bir anda isi dengesinin bozulmasiyla donuverirler. Denizin dalgalari bile oylece havada kalakalir boslukta asili bir buz dalgasina donusur.”
https://img.ibs.it/images/9788845928673_0_0_1595_75.jpg
“Durante la notte scese il vento del Nord (il vento del Nord scende dal mare di Murmansk, come un angelo, gridando e la terra muore all’improvviso). Il freddo divenne terribile. A un tratto, col suo caratteristico suono vibrante di vetro percosso, l’acqua gelò. Il mare, i laghi, i fiumi gelano all’improvviso per la rottura, che avviene da un istante all’altro, dell’equilibrio terrmico. Perfino l’onda marina si ferma a mezz’aria, diventa una curva onda di ghiaccio, sospesa nel vuoto.”
-
Guillaume : ‘Eger bugun Napoli’ de cocuklar satiliga cikarildiysa, bu demektir ki her zaman satilmislar. Italya icin yuz karasi.’
‘Yo, hayir, ‘ dedim, ‘Napoli’ de cocuklarin satildigi hic olmamistir. Acligin bu noktaya gelebilecegini asla dusunemezdim. Ama suc bizim degil. ”
” Sucun bizde oldugunu mu soylemek istiyorsunuz. ” dedi General Guillaume.
” Hayir, sizin sucunuz degil. Cocuklarin sucu. ”
”Cocuklarin mi? Hangi cocuklarin? ” dedi General Guillaume.
”Cocuklarin iste, o cocuklarin. Italya’ da cocuklarin ne berbat bir soy oldugunu siz bilmezsiniz. Hem yalniz Italya’ da degil, Avrupa’ nin her yaninda. Kendilerini pazarda harac mezat satmaya analarini zorlayan onlardir. Hem nicin, biliyor musunuz? Para edinmek icin, metres tutabilmek, bir elleri yagda bir elleri balda yasayabilmek icin. Artik tum Avrupa’ da, metresleri, atlari, otomobilleri, satolari, bankada hesaplari bulunmayan cocuk kalmadi. Herbiri birer Rothschild. Avrupa’ da cocuklar, bizim cocuklarimiz ahlaksizligi ne raddeye vardirmislar, hayaliniz almaz. Tabii hic kimse bunun agza alinmasini istemiyor. Avrupa’ da boyle seyleri soylemek yasak. Ama isler bu merkezde. Eger analar cocuklarini satmayacak olsalardi, ne olurdu bilir misiniz? Cocuklar, para edinmek icin analarini satarlardi.
Hepsi saskinlik icinde bana bakakalmisti.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Se oggi a Napoli si vendono i bambini, è segno che si son sempre venduti. Ed è una vergogna per l'Italia. "
"No dissi io "a Napoli non si son mai venduti i bambini. Non avrei mai creduto che la fame potesse giungere a tanto. Ma la colpa non è nostra/'
"Vorreste dire che è nostra?" disse il Generale Guillaume.
"No, non è colpa vostra. E' colpa dei bambini."
"Dei bambini? di quali bambini?" disse il Generale Guillaume.
"Dei bambini, di quei bambini. Voi non conoscete che razza terribile siano i bambini, in Italia. E non in Italia soltanto, ma in tutta Europa. Son loro che obbligano le loro madri a venderli sul mercato pubblico. E sapete perché? Per far denaro, per poter mantenere le proprie amanti a far la vita di lusso. Ormai non c'è un bambino, in tutta Europa, che non abbia amanti, cavalli, automobili, castelli e conto in banca. Tutti Rotschild. Voi non immaginate neppure a che punto di degradazione morale siano giunti i bambini, i nostri bambini, in tutta Europa. Naturalmente, nessuno vuol che si dica. E' proibito dir queste cose in Europa. Ma è così. Se le madri non vendessero i loro bambini, sapete che cosa accadrebbe? che i bambini, per far denaro, venderebbero le loro madri.
Tutti mi guardavano stupiti. "
-
https://i.pinimg.com/originals/7c/c1...dae52c1c5d.png
…vatan da uyusun bu kole haliyle,
yildizlara,haydi parlayin, diyecegimiz gune dek,
yansitin gokyuzune bu cinlayan sevinci,
diyecegimiz gune dek sulara,
haydi uyanin, diyecegimiz gune dek olulere,
iste o gun geldi, diyecegimiz gune dek,
evlerimiz kurtuldu cellatlardan,
hayat zulumden ve korkudan kurtuldu,
kurtuldu yabancilardan toprak,
haydi, ekelim tohumu,
altin bugdayi devsirelim, tam zamani,
acalim kollarimizi, sarilalim sevgili vatanin boynuna,
gozlerimizde mutlulugun yagmuru;
evlatlarinin arasindasin iste,
evlatlarin iste seninle sarmas dolas,
diyecegimiz o mutlu gune dek,
vatan uyusun!
-
“Eski Marshalsea Hapishanesi'nin kapisindan ilk giriste gordukleri, coktandir mezarda gomulu nice goze cok da kasvetli gelmemistir: Zira umutsuzluk,felaketin ilk zalim saldirisina nadiren eslik eder. Sinanmamis arkadasliklara hala guvenir insan; mutlu gunlerinde dostlarin ihtiyac duyulmazken bol keseden sunduklari hizmetleri hatirlar; mutlu tecrubesizliginden oturu henuz umudunu yitirmemistir ve ilk sokun altinda ne kadar egilse de hayal kirikligi ve ihmallerin samyeli altinda boynu bukulene kadar o umut, yureginde kisa bir sure yeniden canlanir. Yine o ayni gozler ne kadar da cabuk, acliktan kadidi cikmis, kapali tutulmaktan rengi kacmis yuzlerde derin goz cukurlarindan dunyaya bakar hale gelirlerdi, tahliye umudu ve ozgurluk beklentisinden kulliyen mahrum borclularin hapiste curudugunu soylemenin mecaz yerine gecmedigi o gunlerde!” Charles Dickens, Mister Pickwick'in Seruvenleri
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Many eyes, that have long since been closed in the grave, have looked round upon that scene lightly enough, when entering the gate of the old Marshalsea Prison for the first time; for despair seldom comes with the first severe shock of misfortune. A man has confidence in untried friends, he remembers the many offers of service so freely made by his boon companions when he wanted them not; he has hope — the hope of happy inexperience — and however he may bend beneath the first shock, it springs up in his bosom, and flourishes there for a brief space, until it droops beneath the blight of disappointment and neglect. How soon have those same eyes, deeply sunken in the head, glared from faces wasted with famine, and sallow from confinement, in days when it was no figure of speech to say that debtors rotted in prison, with no hope of release, and no prospect of liberty!”
-
-
-
Portekizli sair Luís Vaz de Camões’in olum yildonumu (10 Haziran 1580)
En sevgili dusman, bu kadar SIK hatir kiran,
omrum ellerindeydi senin, o dalgasi denizin
seni yoksun biraktirincaya dek bir mezardan dunyaya ait olan,
yoksun birakarak, beni de, aklin huzurundan.
Bencil sular, bogan, bizi ayri tutar,
senin sevimli guzelliginle hosca vakit gecirerek icinde engin
soguk denizin, fakat surdugu surece benim kirilan hayatim,
sen herzaman benim kalbimin icinde hayatta olacaksin.
Ve benim yarim yamalak siirlerim eger kalirlarsa yeterince uzun
sure icin, senin askin, o kadar lekesiz, surup gidecektir
sonsuza kadar ve hic bitmeden, ben de, adina senin,
ovecegim seni herzaman sarkimla sarki soyleyen;
var oldukca anilari insanlarin,
olacak benim sarkilarim senin olmayan mezar yazin,
https://media.gettyimages.com/photos...dd-YMrNB2DBCM=
Dearest enemy, so often unkind,
my life was in your hands, until that wave
of the sea deprived you of an earthly grave,
depriving me, as well, of peace of mind.
The selfish drowning waters keep us apart,
enjoying your lovely beauty within the vast
cold sea, but as long as my broken life will last,
you’ll always be alive within my heart.
And if my ragged poems can last for long
enough, your love, so spotless, will persist
forever and ever, as I, on your behalf,
will praise you always with my singing song;
as long as human memories exist,
my poems will be your missing epitaph.
-
Hollandali ressam Willem van Bemmel’in dogum yildonumu (10 Haziran 1630)
Italianate landscape, 1667
https://upload.wikimedia.org/wikiped...mmung_1667.jpg
Bewaldete Landschaft mit einer Burgruine, 1708
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._Burgruine.jpg
-
Fransiz ressam Jean Raoux’nun dogum yildonumu (10 Haziran 1677)
Le jugement de Salomon, 1710
https://upload.wikimedia.org/wikiped...de_Salomon.JPG
La Chasse de Didon et Enée, 1714 (Montpellier, Musée Fabre)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...aoux-Didon.JPG
-
Teatro Nuovo di Pesaro (Simdi ismi Rossini), acilisini 10 Haziran 1818 tarihinde Gioacchino Rossini'nin La Gazza Ladra'si ile yapti.
https://media-cdn.tripadvisor.com/me...31/ansicht.jpg
https://cps-static.rovicorp.com/3/JP...er=allrovi.com
-
19. Yuzyilda Fransa'yi gercekcilik akimiyla tanistiran Fransiz ressam Gustave Courbet'nin dogum yildonumu (10 Haziran 1819)
Il disperato (Le Désespéré The Desperate Man, 1844 - 1845)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...%A9r%C3%A9.JPG
Gli spaccapietre (Les Casseurs de pierres - The Stonebreakers, 1849)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ourbet_018.jpg
-
Almanca librettosu Gottfried von Strassburg tarafindan yazilan, Alman besteci Richard Wagner'in besteledigi 3 perdelik Tristan ve Isolde (Tristan und Isolde) operasi ilk kez kez 10 Haziran 1865'te Munich, Königliches Hof- und Nationaltheater'da sahnelendi.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
https://upload.wikimedia.org/wikiped...e%2C_1865f.jpg
-
Fovizm hareketinin onculerinden Fransiz ressam ve heykeltiras André Derain'in dogum yildonumu (10 Haziran 1880)
Il Ponte di Charing Cross (Charing Cross Bridge, 1906)
http://cultura.biografieonline.it/wp...dre-Derain.jpg
Baigneuses, 1908
https://upload.wikimedia.org/wikiped...e_de_Paris.jpg
-
AFI'nin (American Film Institute) "100 yilin 100 Stari" listesinde 9. sirada yer alan, sinemanin en iyi aktorlerinden biri kabul edilen Amerikali aktor ve tiyatro oyuncusu Spencer (Bonaventure) Tracy'nin dogum yildonumu (10 Haziran 1900)
https://sep.yimg.com/ay/yhst-8576950...-photos-21.gif
-
Irlandali yazar James Joyce, hayatinin aski Nora Barnacle ile ilk kez bulustu.
Joyce ve Nora, Nora'nin calistigi Finn's Hotel yakinlarindaki Nassau Caddesi'nde 10 Haziran 1904 Cuma gunu ilk kez bir araya geldiler.
https://pbs.twimg.com/media/DB8mgAeXcAAxkOM.jpg
-
Amerikali yazar ve tarihci Edward Everett Hale'nin olum yildonumu (10 Haziran 1909)
https://izquotes.com/quotes-pictures...ale-234474.jpg
"Tek basimayim. Ama hala birim. Her seyi yapamam ama hala bir sey yapabilirim. Her seyi yapamayacagim icin yapmayi geri cevirmeyecegim. Yapabilecegim seyleri."
https://www.yesterdaysgallery.com/pi...dium/19375.jpg
-
Turk sair Oktay Rifat Horozcu’nun dogum yildonumu (10 Haziran 1914)
Kopurerek kosuyordu atlarimiz
Durgun denize dogru.
Bu ucus, guvercindeki,
Ozgurluk sevinci mi ne!
Opusmek yasakti, bilir misiniz,
Dusunmek yasak,
Isgucunu savunmak yasak!
Urunu ayirmislar agacindan,
Tutturabildigine,
Satiyorlar pazarda;
Emegin dallari kirlimis, yerde.
Isik kor edicidir, diyorlar,
Ozgurluk patlayici.
Lambamizi bozan da,
Ozgurluge kundak sokan da onlar.
Uzandik mi patlasin istiyorlar,
Yaktik mi tutusalim.
Mayin tarlalari var,
Karanlikta duruyor ekmekle su.
Elleri var ozgurlugun,
Gozleri, ayaklari;
Silmek icin kanli teri,
Bakmak icin yarinlara,
Esitlige ggiden.
Ben kafes, sen sarmasik;
Dolan dolanabildigin kadar!
Ozgurluk sevgisi bu,
Insan kapilmaya gorsun bir kez;
Bir urba ki eskimez,
Bir dus ki gercekten daha g.
Yigit suruculeri tarihsel akisin,
Isciler, evren kovaninin arilari;
Bir kara somunun cevresinde dondukce
Dunyamiza ozgurluk getiren kardesler.
O somunla dogrulur uykusundan akil,
Agarir o somunla bitmeyen gecemiz;
O gunesle bagimsizliga erer kisi.
Bu umut ozgur olmanin kapisi;
Mutlu gunlere insanca aralik.
Bu sevinc mutlu gunlerin isigi;
Vurur ustumuze usulca urkek.
Gel yurdumun insani gorun artik,
Ozgurlugun kapisinda dal gibi;
Ardinda gokyuzu kardesce mavi!
https://sanatkaravani.com/wp-content...-3-620x360.jpg
Our horses galloped foaming
to the calm sea.
What is this flight? Is it the dove's
joy of freedom?
It was forbidden to kiss, did you know
forbidden to think
forbidden to defend the work force.
They've picked the fruit from the tree
and they sell it in the market
for as much as they can get,
labor's broken branches on the ground.
Light is blinding, they say
and freedom is explosive.
Arsonists smash our lamps
and with oily rags set fire to freedom.
As soon as we reach out, they want an explosion
and they want us to catch fire when we light the flame.
There are minefields
bread and water wait in the darkness.
Freedom has hands
eyes, feet;
to wipe the bloody sweat
to look at tomorrows
heading straight for equality.
I'm the cage, you are the ivy;
tangle, tangle as much as you are able!
Love of freedom is this:
once you're tempted there's no escape
it's a habit that never gets old
a dream that is truer than reality.
The historic flow of brave herdsmen
the workers, bees of the universe's beehive;
milling round black bread
brothers who bring freedom to our world.
By that bread the mind is roused from sleep
our endless night dawns with that bread;
people attain independence with that sun.
This hope is the door to freedom
half-open to happy days.
This joy is the light of happy days
gently, timidly, its rays strike us.
Come people of my land, show yourselves
like a budding branch at the door of freedom
and behind you the sky is brotherly blue.
-
1976 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan, Kanada dogumlu Amerikali yazar Saul Bellow'un dogum yildonumu (10 Haziran 1915)
"Gunes kaybolmustu; kar atistiriyordu. Siyah asfaltin uzerine benek benek sacilmis, damlarin uzerinde yavas yavas birikmeye baslamisti. Bulundugum ucuncu kat yuksekliginden epeyce uzaklara kadar aciklik vardi. Yakinda gogun grisinden biraz daha acik tonda, bacalarindan dumanlar tuten damlar goruluyordu. Yoksul evler, depolar, ilan tahtalari, yol kemerleri, donuk bir isikla yanan elektrik lambalari, park etmis ve gelip gecen arabalar ve yol uzerinde tek tuk ciplak agaclar goruntuyu tamamlayarak uzaniyordu onumde."
https://stephanienikolopoulos.files....2/dangling.jpg
"The sun had been covered up; snow was beginning to fall. It was sprinkled over the black pores of the gravel and was lying in thin slips on the slanting roofs.I could see a long way from this third-floor height. Not far off there were chimneys, their smoke a lighter gray than the gray of the sky; and, straight before me, ranges of poor dwellings, warehouses, billboards, culverts, electric signs blankly burning, parked cars and moving cars, and the occasional bare plan of a tree. These I surveyed, pressing my forehead on the glass."
"Sabah sekiz bucukta kahvaltimi ederim. Sonra eve doner, pencere onundeki sallanan koltuguma yerlesip gazetemi okurum bastan sona, satir atlamaksizin. Once komik dizilere goz atarim. (Bunlarý izleyisim cocuklugumdan kalma bir aliskanliktir. Oyle ki, en yenilerini hatta en tatsiz olanlari bile okurum). Sonra ciddi haberlere gecerim, sutun yazarlarindan dedikodu sayfasina, yemek tariflerine, olum ilanlarina, sosyete haberlerine, reklamlara, cocuk bilmecelerine ve her seye tek tek goz gezdiririm. Gazeteyi elimden birakmak istemedigimden komik dizileri, herhangi birini atlamis olmayayim diye bastan okudugum coktur."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"At half-past eight I eat breakfast. Afterward I walk home and settle down to read the paper in the rocker by the window. I cover it from end to end, ritualistically, missing not a word. First come the comic strips (i follow them because I have done so since childhood, and I compel myself to read even the newest, most unpalatable ones), then I read the serious news and the columnists, and, finally, the gossip, the family page, the recipes, the obituaries, the society news, the ads, the children's puzzles, everything. Reluctant to put it aside, I even reread thecomics to see if I have missed anything."
-
Italyan sair, roman yazari, gazeteci, opera bestecisi ve libretto yazari Arrigo Boito'nun (Enrico Giuseppe Giovanni Boito) olum yildonumu (10 Haziran 1918)
https://www.unospitedivenezia.it/new...go_Boito_1.jpg
https://pbs.twimg.com/media/C3z2tuqWcAAe8Xf.jpg
"Seni gordugumde asik oldum. Ve sen gulumsedin, cunku biliyordun."
https://img.etsystatic.com/il/09bb97....jpg?version=0
-
Amerikaki Aktris ve sarkici (Frances Ethel Gumm) Judy Garland'in dogum yildonumu (10 Haziran 1922)
https://pbs.twimg.com/media/D8sWWaUXkAEoEp-.jpg
https://www.azquotes.com/vangogh-ima...f-10-66-47.jpg
"Baska birinin ikinci sinif bir versiyonu olacaginiza her zaman kendinizin birinci sinif bir versiyonu olun."
https://media.giphy.com/media/TY6eQN34iAeFq/giphy.gif
https://68.media.tumblr.com/tumblr_m...uwpuo1_500.gif
-
Turk dostu Fransiz roman yazari (Louis Marie Julien Viaud) Pierre Loti'nin dogum yildonumu (10 Haziran 1923)
http://www.azquotes.com/picture-quot...i-74-95-70.jpg
"Ah Istanbul! Beni buyuleyen isimlerden en cok buyuleyeni yine sensin."
16 Mayis 1876
"...Hos bir Mayis gunu, guzel bir gunes, bulutsuz bir gokyuzu... Yabancilarin kayiklari geldiginde, rihtimdaki cellatlar eserlerini son bir kez kontrol ediyordu: Asilan alti kisi kalabaligin onunde son korkunc cirpinislarini yasiyordu... Pencereler, catilar izleyicilerle doluydu, yakinlardaki bir balkonda, Turk yetkililer onlar icin alisilmis olan goruntuyu gulumseyerek seyrediyorlardi. Sultan'in hukumeti idam toreni icin fazla para harcamamisti. Daragaclari o kadar alcakti ki, mahkumlarin ciplak ayak parmaklari topraga degiyor, kasilip kivrilan tirnaklari kumlari kaziyordu.Idam sona erdiginde, askerler cekildi ve oluler gun batana kadar halkin seyrine birakildi. Ayaklari uzerine dikilmis gibi gorunen alti ceset, umursamadan gelip gecenler ve sessiz genc kadin gruplari arasinda, Turkiye'nin guzel gunesi altinda olumun dehset verici gulumseyisi gibi beklediler..."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
16 mai 1876
"... Une belle journee de mai, un beau soleil, un ciel pur ... Quand les canots etrangers arriverent, les bourreaux, sur les quais, mettaient la derniere main a leur oeuvre: six pendus executaient en presence de la foule l'horrible contorsion finale ... Les fenetres, les toits etaient encombres de spectateurs; sur un balcon voisin, les autorites turques souriaient a ce spectacle familier. Le gouvernement du sultan avait fait peu de frais pour l'appareil du supplice; les potences etaient si basses que les pieds nus des condamnes touchaient la terre. Leurs ongles crispes grincaient sur le sable. L'execution terminee, les soldats se retirerent et les morts resterent jusqu'a la tombee du jour exposes aux yeux du peuple. Les six cadavres, debout sur leurs pieds, firent, jusqu'au soir, la hideuse grimace de la mort au beau soleil de Turquie, au milieu de promeneurs indifferents et de groupes silencieux de jeunes femmes..."
-
Amerikali roman yazari (James Arnold Horowitz) James Salter’in dogum yildonumu (10 Haziran 1925)
http://www.azquotes.com/picture-quot...r-44-35-44.jpg
“Kadinlar seni taniyinca asik olurlar. Erkeklerse tam tersidir. Seni nihayet tanidiklarinda gitme vakitleri gelmistir bile. / Le donne si innamorano quando cominciano a conoscere un uomo. Gli uomini fanno l'esatto contrario: quando finiscono per conoscere una donna, sono pronti a lasciarla”
-
Amerikali cocuk edebiyati desinatoru ve yazari Maurice Bernard Sendak'in dogum yildonumu (10 Haziran 1928)
https://s3.amazonaws.com/sitecdn/quo...y-says.fw_.png
"Ben cocuklar icin yazmiyorum. Ben yaziyorum ve birisi cikip, 'bunlar cocuklar icin' diyor."
https://www.raptisrarebooks.com/imag...ned-1963-2.jpg
https://media.npr.org/assets/img/201...d-s900-c85.jpg
-
Amerikali biyolog, teorisyen, doga yazari ve yazar Edward Osborne Wilson'in dogum gunu (10 Haziran 1929)
“Insanin bugunku durumunu tam anlamiyla kavrayabilmek icin, turlerin biyolojik evrimini ve tarih oncesindeki sartlari da hesaba katmamiz gerekir. Insanoglunu anlama gorevi, sadece insani bilimlere birakilamayacak kadar onemli ve mesakkatli bir istir. Bugune kadar insani bilimlerin felsefeden hukuka, tarihten yaratici sanatlara dek cesitli dallari; insan dogasinin ozelliklerini, zaman zaman birbirlerine pasladiklari sonsuz bir dongu icerisinde olsa da, zekayla ve ince ayrintilarla dantel gibi isleyerek anlatmaya calismistir. Gelgelelim, insan dogasinin bircok farkli olasilik varken neden bu sekilde yapilandigini aciklamamislardir. Bu bakimdan, insani bilimlerin ne insan turunun varliginin anlami uzerine eksiksiz bir anlayis gelistirdigini, ne de gelistirebilecegini soyleyebiliriz. Bu durumda elimizden geldigince cevabini aramamiz gereken soru sudur: Biz neyiz? Bu buyuk bulmacanin cozumu, turumuzu yaratan sureci ve sartlari incelemekte yatar.” Insan Varliginin Anlami
https://www.washingtonpost.com/rf/im...jpg?t=20170517
"To grasp the present human condition it is necessary to add the biological evolution of a species and the circumstances that led to its prehistory. This task of understanding humanity is too important and too daunting to leave exclusively to the humanities. Their many branches, from philosophy to law to history and the creative arts, have described the particularities of human nature back and forth in endless permutations, albeit laced with genius and in exquisite detail. But they have not explained why we possess our special nature and not some other, out of a vast number of conceivable natures. In that sense, the humanities have not achieved nor will they ever achieve a full understanding of the meaning of our species’ existence. So, as best we can answer, just what are we? The key to the great riddle lies in the circumstance and process that created our species."
-
10 Haziran 1933 gecesinde tarihin en acimasiz Gangster cifti Bonnie ve Clyde arabayla yuksek hizda seyir halindeydi. Yoldaki insaat tabelalarini gormeden yollarina devam eden ikili yapimi suren koprunun barikatlarina carptilar.
Carpmanin etkisiyle Clyde camdan firlayip dere yatagina uctu. Bonnie ise alev alan arabanin icinde kaldi. Kendini zorla disari atan Bonnie'nin bacaginin bazi yerlerinde kemige kadar ulasan yaniklar ve yaralar olustu.
https://i.ytimg.com/vi/JC2YrK6QH_Q/maxresdefault.jpg
-
Superman'in ilk karikaturu DC Comics dergisinde 10 Haziran 1938 tarihinde yayinlandi.
https://www.680news.com/wp-content/b..._131911_hd.jpg