-
Italyan ressam Franco Dacquati'nin olum yildonumu (13 Temmuz 1988)
Ballerina, 1960s
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._ballerina.jpg
Franco Dacquati nel suo studio milanese di via Bagutta 12
https://upload.wikimedia.org/wikiped...coDacquati.jpg
-
Patrick Swayze, Demi Moore ve Whoopi Goldberg'un basrollerini paylastigi Ghost 13 Temmuz 1990 tarihinde vizyona girdi.
https://media.giphy.com/media/NloLmGVH4lNEk/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/mydMjgsAVjKMM/giphy.gif
-
Turk oyku, roman, deneme yazari Bilge Karasu’nun olum yildonumu (13 Temmuz 1995)
“Bizans Imparatoru, ibadet yerlerindeki, manastirlardaki tum dini resimlerin kaldirilmasini emretmistir. Bu emirde Imparatorlugun Araplar tarafindan kusatilmasi, Bizans’in dogu topraklarindaki askerlerin de bu goruste olmasi ve Imparator’un dogu topraklarindaki askerlerine ihtiyaci olmasý gibi yan etkenler de etkili olmustur. Andronikos cocuklugundan beri alismis oldugu yasam, dolayisiyla inanc biciminden ayrilmak istemedigine karar verir.”
https://i.dr.com.tr/cache/500x400-0/...00068268-1.jpg
“When the Emperor of Byzantium orders the destruction of all religious paintings and icons, Constantinople is thrown into crisis. Fear grips the monastery where Andronikos, a young monk, is thrown into a spiritual crisis. Amidst stirrings of resistance he decides to escape, leaving behind his beloved Ioakim, who must confront his own crisis of faith and decide where to place his allegiance. The dualities of dogma and faith, individual and society, East and West, are embodied in a story of prohibited love and devotion to the unseen.”
-
Stanley Kubrick'in yonettigi, basrollerini Tom Cruise ve Nicole Kidman'in ustlendigi Gozleri Tamamen Kapali'nin (Eyes Wide Shut) 21.yili ( 13 Temmuz 1999, California)
https://68.media.tumblr.com/9fc68ba4...jpb7o1_500.gif
https://25.media.tumblr.com/458bdc47...x7luo1_500.gif
-
-
‘Metal Masters’ Metallica, 8. albumu St. Anger'dan Some Kind of Monster'i 13 Temmuz 2004'de Elektra etiketiyle yayinladi.
https://pbs.twimg.com/media/D_VvEHSWwAEUWvH.jpg
-
1974'te Man Booker Odulunu, 1991'de Nobel Edebiyat Odulu'nu kazanan Guney Afrikali yazar Nadine Gordimer’in olum yildonumu (13 Temmuz 2014)
“Yalnizca yol kenarindaki yapraklari supuren copcu. Komsular gormus olabilir, ama bir hafta ici sabahinda herkes ya ise gitmistir ya da diger gundelik nedenlerle disaridadir. O, ailesinin evine vardiginda, kadin orada, park yeri girisinde gulumsuyordu ve birbirlerine sarilamayacak olmalarina neden olan bu tuhaf (ama gecici) durumu kabullenip dalga gecmeleri gerektigine dair isareti hemen hissetmisti. Gecmiste kalmis bir sarilma, gecmiste kalmis bir kucaklasmadan daha az duygusaldir. Her sey olagan. Copcu biten yazi supurerek geciyor. Isin saciyor. Kelimenin tam anlamiyla isin saciyor. Ama baslarinin uzerinde hale olan azizler gibi degil. Onu oldurmekte olan seyi tahrip etmek icin kullanilan zararli bir madde yuzunden cevresindekilere gorunmeyen tehlikeler saciyor. Sorun bogazindaydi. Tiroit bezi kanseri. Hastanede tecrit altinda tutuluyordu. Seslerden bile yalitilmisti; bir sure icin sesi yoktu, dilsizdi. Ses telleri de etkilenmis. Dokundugu her kim ya da ne olursa olsun, onlari yaydigi tehlikeye kontrolu disinda maruz birakiyor ve birakmaya devam edecek.” Yasamaya Bak
https://t3.gstatic.com/images?q=tbn:...0A1Ix_nOzx3y9M
“Only the street-sweeper swishing his broom to collect fallen leaves from the gutter.The neighbours might have seen, but in the middle of a weekday morning everyone would be out at work or away for other daily-life reasons.She was there, at the parents' driveway gate as he arrived, able to smile for him, and quickly sense the signal for them to laugh at, accept the strangely absurd situation (only temporary) that they could not hug one another. A foregone hug is less emotional than a foregone embrace. Everything is ordinary. The sweeper passes pushing the summer's end before him .Radiant. Literally radiant. But not giving off light as saints are shown with a halo. He radiates unseen danger to others from a destructive substance that has been directed to counter what was destroying him. Had him by the throat. Cancer of the thyroid gland. In hospital he was kept in isolation. Even that of silence; he had no voice for a while, mute. Vocal cords affected. He remains, he will be still, out of his control, exposing others and objects to what he emanates, whomever and whatever he touches.”
-
https://pbs.twimg.com/media/DUG1dO4UMAAeWhr.jpg
Yagdigini dusunuyorum onun
Kurakliktan saliverilmis diliyle
Agzinin acilmamis tepelerinden, dolarak
Yuklu mujdeyle,
Onun yukseldigini gordum
O apansiz bulutu, kuller icinden. Yerleserek
Bulustular kul rengi bir cemberde, icinde
Durmadan donen bir ruh.
Ah, o yagmali elbette
Akildaki bu kusatma tutmali bizi
Tuhaf kederler icinde, ogreterek
Kederin sessizligini.
Ve onun nasil cirpindigini
Urkutup saydam seyleri kanatlari ustunde
Bizim istediklerimizin, koyu ozlemleri yakiýp
Kacinilmaz vaftiz torenlerinde.
Yagmur dudukleridir calinan
Boyun egme inceliginde,buralardan uzakta.
Hala boyun egmeyen, bu, benim
Ciplak kayalari coken dunyamin
Bulusmasidir seninle.
Wole Soyinka
-
"Nasil mi ogrendim? Ona yalan soyluyordum.
Kasim. Ders calisma iznindeydim. Son sinif ogrencilerine sinavlardan iki hafta once evde kalip sinava hazirlanma izni verilirdi. Bir arkadasin evinde ders calisacagimizi soyleyip sinemaya tuyuyordum. Bizleri ancak bir yildan bu yana sinemalara almaya baslamislardi; boylece cifte ozgurlugun tadini cikariyordum: dersi asmak ve Beyazlarin oturdugu bir banliyonun sinemasindaki kahverengi suni kadife koltukta oturabilmek. Babam pek varlikli degildi ama annemle babam, kiz kardesimle benim gencligimizi kendilerininki gibi parasizlik yuzunden heder etmek istemiyorlardi; bana verdikleri harclik, o gunlerdeki SIKISIKLIKLARININ elverdiginden cok fazlaydi. Yeni acilan kultur merkezindeki sinemalardan birinin bes matinesine girmek icin fuayede bekliyordum.
Tam o sirada, bir baska sinemanin bir onceki matinesinden babam ve bir kadin cikti. Babam karsimdaydi; birbirimizi gordugumuz anda, o beni degil, ben onu yakalamis oldum. Insanlar aramizdan gelip gecerken biz oylece durduk. Sonra babam, yanindaki kadinla birlikte, sinemanin karanligindan isigina cikanlarin goz kamasikligi icinde yanýma geldi.
Hannah’i hatýrladin, degil mi, dedi. Kadin da, bakislarimi babamdan kendisine cevirmem icin ister istemez gulumsedi –cunku yanaklarimi kasan, ensemden yukariya soguk su yuruyormus duygusu veren sorular, yanitlar, kavrayislar, safdillik ve dus kirikligiyla yuklu bakislarimi babamdan ayiramiyordum– tabii tanisiyoruz, ben Hannah Plowman, dedi..." Nadine Gordime, Oglumun Oykusu
https://images-na.ssl-images-amazon....1W0VGVU0RL.jpg
How did I find out? I was deceiving him.
November. I was on study leave — for two weeks before the exams pupils in the senior classes were allowed to stay home to prepare themselves. I would say I was going to work with a friend at a friend's house, and then I'd slip off to a cinema. Cinemas had been open to us only a year or so; it was a double freedom I took: to bunk study and to sit in the maroon nylon velvet seat of a cinema in a suburb where whites live. My father was not well off but my parents wanted my sister and me to have a youth less stunted by the limits of an empty pocket than they had had, and my pocket-money was more generous than their precarious position, at the time, warranted. So I was in the foyer waiting to get into a five o'clock performance at one of the cinemas in a new complex and my father and a woman came out of the earlier performance in another.
There was my father; the moment we saw one another it was I who had discovered him, not he me. We stood there while other people crossed our line of vision. Then he came towards me with her in the dazed way people emerge from the dark of a cinema to daylight.
He said, You remember Hannah, don't you — And she prompted with a twitching smile to draw my gaze from him — for I was concentrating on him the great rush of questions, answers, realizations, credulity and dismay which stiffened my cheeks and gave the sensation of cold water rising up my neck — she prompted, Hannah Plowman, of course we know each other..."
-
“Gece, insanlarin icinde uyuklayan korkulari uyandirdi; onlari uyanik tuttu. Onlari, yani hem insanlari, hem korkularini. Bunu acikca soylemek gerek.
Insanin yalniz aydinlik gun yaratigi oldugu da masal. Korkularini bastirip –ister uykuya dalarak, ister goz kirpamayarak- sabahi beklemenin, sabaha gene de ulasacagini kavusacagini ummanin hazzini, oteden beri, duya duya yasadigini kim cikip yadsiyabilir?
Ancak, gece, ine donustur; ilik sularda yuzus, yalanlardan pek cogunun gerisine oncesine donustur. Kendisi de bir yalana dayansa bile.”
https://i.idefix.com/cache/600x600-0...00068278-1.jpg
“La nuit a réveillé les peurs qui sommeillaient dans les hommes ; les a tenus en éveil. Et les hommes et leurs peurs. Il faut le dire ouvertement.
Et c'est une fable que l'homme soit seulement une créature de la clarté, du jour. Qui peut nier qu'il vit depuis toujours en réprimant ses peurs dans la jouissance d'attendre le matin — soit en s'abandonnant au sommeil, soit sans pouvoir fermer l'oeil —, d'espérer atteindre, retrouver encore le matin ?
Or, la nuit c'est le retour à la tanière, le flottement dans les eaux tièdes ; c'est le retour en arrière, au temps d'avant la plupart des mensonges. Même si elle-même se fonde sur un mensonge.”
-
“Celik, cinar, dag, tas… Ozledigimiz saglamlik ornekleri madenler, bitkiler dunyasinda, doganin dayanip suregelmis bicimleriyle insanin bicimledigi dogada aradik, bulduk. Insanin dunyada bulduklariyla yapabildiklerinde. Ama insanin kendi hep zayif, gucsuz, ciliz bir yaratik gibi gorundu gozumuze. Oyle olmasa, ne diye su gibi, bu gibi saglam, dayanikli, sert olmasi gerektigini soyleyelim; ne diye buna inanalim, inandiralim? Insan kendinden cok yaptiklarina, hazir bulduklari yardimiyla yarattiklarina guvenmis olsa gerek. Perdenin onunu tek dunya sanir cogu insan. Oysa perdenin ardinda, ipleri ellerinde tutanlarin dunyasini bilenler, yalniz, ipleri ellerinde tutanlardir.” Bilge Karasu, Gece
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“L'acier, le chêne, le roc, la pierre... Nous avons cherché et trouvé les exemples de solidité auxquels nous aspirons dans le monde des minéraux, des végétaux, dans les formes de la nature qui ont résisté et persisté et dans la nature mise en forme par l'homme. En ce que l'homme a trouvé et a pu faire dans le monde. Mais l'homme lui-même a toujours paru à nos yeux comme une créature faible, sans force, chétive. S'il n'en était pas ainsi, pourquoi dirions-nous qu'il faut qu'il soit solide, résistant, dur comme ceci, ou comme cela ; pourquoi le croirions-nous, le ferions-nous croire ? L'homme a dû se fier plus qu'à lui-même à ce qu'il a fait, à ce qu'il a crée avec l'aide de ce qu'il a trouvé prêt.”
-
sabah viop topiðine þunu yazdým ; resim ve heykel yapmayan toplum bilim üretemez ...
anlamadýlar...
derince düþünme yetileri neden dürtüsel yanýtlara baskýn gelemiyor , bizim toplumda... antik yunan olmasaydý medeniyet nereye ?
-
Italyan yazar, Humanist ve Medici ailesinin cocuklarinin ozel ogretmeni (Agnolo Angelo Ambrogini / Mons Politianus (Montepulciano) Angelo Poliziano'nun dogum yildonumu (14 Temmuz 1454)
Kopuk gercek, deniz gercek dersin,
Ve kabuk gercek, ruzgarin esmesi gercek:
Tanrica'nin gozlerinin parladigini gorursun,
cevresinde guldugunu gogun ve ogelerin:
Ilk saatler kum beyaz giysiler icinde;
Havanin onlari dalgalandirdigini,
ve duzgun cozulmus saclari.
Bir olmadigini, farkli olmadigini yuzlerinin,
kiz kardeslerine cok
uygun duser gibi gorundugunu.
Yemin edebilirsin dalgalardan ciktigina
Tanrica'nin sag eliyle sacini
tuttugunu,
otekiyle tatli elmasini orttugunu;
Ve, kutsal ve tanrisal ayakla damgalanmis oldugu icin,
kumun ot ve ciceklerle donandigini;
Sonra hos ve gergin gorunusle,
Uc Nympha tarafindan kucaga alindigini,
Ve yildizli giysiye sarindigini
https://image.anobii.com/images/0/0/...c8cd1cf67d.jpg
Vera la schiuma e vero il mar direste,
Il nicchio ver, vero il soffiar de' venti.
La Dea negli occhi folgorar vedreste ;
E 'l ciel riderle attorno e gli elementi:
L' Ore premer l'arena in bianche veste;
L' aura increspar li crin distesi e lenti:
Non una, non diversa esser lor faccia,
Come par che a sorelle ben confaccia.
Ci.
Giurar potresti che dell' onde uscisse
La Dea premendo colla destra il crino,
Coli' altra il dolce pomo ricoprisse;
E stampata dal pie sacro e divino,
D' erba e di fior la rena si vestisse:
Poi con sembiante lieto e pellegrino
Dalle tre Ninfe in grembo fosse accolta,
E di stellato vestimento involta.
http://www.psupress.org/images/cover...37-3md_294.jpg
-
Italyan ressam Gregorio Pagani'nin dogum yildonumu (14 Temmuz 1559)
Piramo e Tisbe, XVI secolo (Galleria degli Uffizi, Firenze)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Florencia.jpeg
Madonna in trono e santi, 1596
https://upload.wikimedia.org/wikiped...1596%2C_01.jpg
-
Italyan ressam (Antonio Franchi) Il Lucchese'nin dogum yildonumu (14 Temmuz 1638)
La Maddalena Che Rinucia Alle Vanità, XVII secolo
https://media.mutualart.com/Images/2...05bb2ef60.Jpeg
Giardino di Venere, XVII secolo
https://antico.tornabuoniarte.it/wp-...4-768x1024.jpg
-
Flaman ressam Pieter Faes'in dogum yildonumu (14 Temmuz 1750)
Still life of flowers in an urn on a stone ledge, with peaches and grapes, 1780s
https://upload.wikimedia.org/wikiped...and_grapes.jpg
Medallion with Apollo surrounded by fruits and flowers, circa 1782
https://upload.wikimedia.org/wikiped...nd_flowers.jpg
-
-
Fransiz ressam Jean-Joseph Bonaventure Laurens'in dogum yildonumu (14 Temmuz 1801)
Arlesienne du temps de Daudet et Bizet, XX e siecle
https://upload.wikimedia.org/wikiped...t_et_Bizet.jpg
Arlésiennes en costume, XX e siecle
https://upload.wikimedia.org/wikiped...en_costume.jpg
-
Italyan ressam Francesco Scaramuzza'nin dogum yildonumu (14 Temmuz 1803)
Prometeo ruba il fuoco protetto, 1850 circa (Prometheus stole fire) Parma, Biblioteca Palatina
https://upload.wikimedia.org/wikiped...a_Prometeo.jpg
Divina Commedia, Purgatorio canto IX, Dante sogna di essere afferrato da un’**uila, XIX secolo
https://upload.wikimedia.org/wikiped...C_Canto_IX.jpg
-
Ingiliz oryantalist ressam John Frederick Lewis'in dogum yildonumu (14 Temmuz 1804)
Sifa Icin Dua, 1872
https://pbs.twimg.com/media/D8mogwIU8AAC1n1.jpg
The street and mosque al Ghouri in Cairo, 1875
https://upload.wikimedia.org/wikiped...i_in_Cairo.JPG
-
Ingiliz ressam Edward Matthew Ward'in dogum yildonumu (14 Temmuz 1816)
The South Sea Bubble, 1846
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Sea_Bubble.jpg
Leicester and Amy Robsart at Cumnor Hall, 1866
https://upload.wikimedia.org/wikiped...umnor_Hall.JPG
-
Isvicreli-Fransiz yazar (Anne Louise Germaine de Staël) Madame de Staël’in olum yildonumu (14 Temmuz 1817)
https://www.weimar-lese.de/media_wei...e_de_sta_l.jpg
"Fichte dis dunyayi, varligimizi sinirlayan ve dusuncenin kafa yordugu bir sinir olarak gorur. Onun sisteminde bu sinir ruhun kendisi tarafindan yaratilir ve ruhun surekli faaliyeti, yine kendisinin sekillendirdigi dokulari etkiler. Fichte’nin metafizik benlik uzerine yazdiklari biraz Pygmalion heykelinin uyanisini hatirlatir. Heykel bir kendini bir uzerine yerlestirildigi kaideyi elleyerek sirasiyla soyle dermis:'Bu benim, bu ben degilim.' Heykel, Pygmalion’un elini tuttugunda ise soyle haykirimis: 'Bu da benim!' ”
https://images-na.ssl-images-amazon....1vgs9TWi6L.jpg
"Die äußere Welt betrachtet Fichte nur als einen Markstein unseres Daseins, auf dem unser Gedanke arbeitet. n seinem System ist dieser Markstein von der Seele selbst geschaffen, deren fortdauernde Tätigkeit sich an dem von ihr gebildeten Gewebe übt. Was Fichte über das metaphysische Ich schreibt, gleicht ein wenig dem Erwachen der Bildsäule Pygmalions, die, indem sie abwechselnd sich selbst und den Stein befühlt, auf dem sie aufgestellt ist: 'das bin ich, das bin ich nicht.' Aber, als sie, Pygmalions Hand fassend, ausruft: 'auch das bin ich!' "
https://qqcitations.com/images-citat...ael-163452.jpg
“Ask bir kadinin yasaminin tum oykusu, erkegin ise yalnizca bir seruvenidir. / Liebe ist die Geschichte des Lebens einer Frau; die Episode im Leben eines Mannes. / L'amore è tutta la storia della vita d'una donna, un episodio soltanto in quella dell'uomo. / Love is the whole history of a woman's life, it is but an episode in a man's.”
https://quotefancy.com/media/wallpap...form-one-s.jpg
“En buyuk mutluluk, kisinin duygularini harekete gecirmesidir. / Le plus grand bonheur est de transformer les sentiments en actions. / Das grösste Glück ist es, die eigenen Gefühle in die Tat umzusetzen. / La più grande felicità è trasformare i sentimenti in azioni.”
-
Amerikali ressam Jervis McEntee'nin dogum yildonumu (14 Temmuz 1826)
Mount Desert Island, Maine, 1864 (National Gallery of Art, Washington, D.C)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...-_DSC00124.JPG
A Cliff in the Katskills, ca. 1885 (Brooklyn Museum)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rt_Project.jpg
-
Italyan ressam Tito Troja'nin dogum yildonumu (14 Temmuz 1847)
Ritratto del Cardinal Tommaso Maria Martinelli, 1884
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Martinelli.jpg
Madonna della cintura tra Santa Monica e Sant'Agostino, XIX secolo
http://www.cassiciaco.it/navigazione...roja/troja.jpg
-
Fransiz ressam Edmond Antoine Anne Tapissier'nin dogum yildonumu (14 Temmuz 1861)
La Dentellière (The Lacemaker, 1889)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...%A8re_1889.jpg
Bergère et son troupeau au repos (Shepherdess and Her Flock at Rest, circa 1900)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...u_au_repos.jpg
-
Avusturyali ressam Gustav Klimt'in dogum yildonumu (14 Temmuz 1862)
https://arthistoryproject.com/site/a...pped.400x0.jpg
“Benimle ilgili ozel bir þey yok. Ben her gun sabahtan aksama kadar resim yapan bir ressamim. Hakkimda bir sey bilmek isteyen, resimlerime dikkatlice bakmali ve ne oldugumu ve ne istedigimi anlamaya calismali. / Es ist nichts Besonderes an mir. Ich bin ein Maler, der Tag für Tag von morgens bis abends malt. Wer jemals etwas über mich wissen will, sollte sich meine Bilder genau ansehen. / Non c'è niente di speciale in me. Io sono un pittore che dipinge giorno dopo giorno dalla mattina alla sera. Figure e paesaggi, ritratti meno spesso. Chi vuole sapere qualcosa su di me - come artista, l'unica cosa notevole - deve guardare con attenzione le mie foto e cercare di vedere in loro quello che sono e quello che voglio fare.”
Giuditta I (Judith and the Head of Holofernes, 1901)
http://www.artslife.com/wp-content/u...2/06/klimt.jpg
Il Bacio (The Kiss, 1907 - 1908)
https://1.bp.blogspot.com/-LAvxjLd_R...inter-gold.jpg
-
Isvecli kimyager ve muhendis Alfred Nobel, 14 Temmuz 1867'de Ingiltere, Surrey, Redhill'in 2 mil kuzeyindeki Merstham ocaginda ilk dinamit denemesini yapti.
https://media1.tenor.com/images/7776...itemid=5063386
https://thumbs.gfycat.com/KindlyDens...ry-max-1mb.gif
-
Italyan ressam Umberto Prencipe'nin dogum yildonumu (14 Temmuz 1879)
Casale in Garfagnana, 1917
https://media.mutualart.com/Images/2...f7b4579cd.Jpeg
Forte dei Marmi, 1919
https://media.mutualart.com/Images/2...30a11e3a2.Jpeg
-
Isvicreli heykeltiras ve sanatci (Adelaide Nathalie Marie Hedwig Philippine d'Affry) Duchess of Castiglione Colonna'nin olum yildonumu (14 Temmuz 1879)
https://pbs.twimg.com/media/D_a9oP8XoAAM3Uy.jpg
-
Sherif Pat Garrett, 14 Temmuz 1881 tarihinde Fort Sumner, New Mexico’da bulunan Maxwell Ranch'de 21 yasindaki kanun kacagi Billy the Kid'i (dogum ismi: Henry McCarty, Takma isimleri: William H. Bonney / Kid Antrim) silahla vurarak oldurdu.
(Billy the Kid Lincoln County Courthouse Hapishanesinde tutukluyken kacti ve kacarken iki gardiyani oldurdu ve Fort Sumner’a kacti.)
https://pbs.twimg.com/media/DEsF49uWAAAeH9S.jpg
https://i2-prod.mirror.co.uk/incomin...ng-The-Kid.jpg
Bazi Film uyarlamalari:
https://pbs.twimg.com/media/DErxoybXcAAu7z9.jpg
-
Ingiliz ressam ve grafiker Edward Calvert'in olum yildonumu (14 Temmuz 1883)
Elemental Life, 19th century (National Gallery)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...al_Gallery.jpg
Dance around the Golden Tree, 19th century
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rd_Calvert.jpg
-
Italyan ressam Luigi Campini'nin olum yildonumu (14 Temmuz 1890)
Ritratto di gentiluomo, XIX secolo
https://upload.wikimedia.org/wikiped...gentiluomo.jpg
Ritratto di Giacomo Tempini, XIX secolo
https://www.capitoliumart.it/media/c.../0313-0001.jpg
-
Ozellikle unlu sanatcilarin, politikacilarin ve entelektuellerin biyografik romanlariyla taninan Amerikali yazar Irving Stone’un dogum yildonumu (14 Temmuz 1903)
“Kelimelerle arasi asla iyi degildi, o soylemek istedigini resimle soyluyordu. Bu yuzden veda etmek istiyorsa, vedasini da resmetmesi gerekirdi. Vedanýn resmi yapilamazdý ki. Kimse elvedayi resmedemezdi.” Yasama Tutkusu
https://images-na.ssl-images-amazon....1EwuqJqbHL.jpg
“He desperately wanted to say Goodbye. But words have never been his medium. He would have to paint goodbye. However, one cannot paint the farewell. One cannot paint goodbye.”
“ ‘Resim yapmayi’ diyordu Delacroix, ‘agzimda dis, cigerimde nefes tukendiginde kesfettim.’ ”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“ ‘I discovered painting,’ said Delacroix, ‘when I no longer had teeth or breath.’ ”
-
Polonya asilli Amerikali yazar Isaac Bashevis Singer'in dogum yildonumu (14 Temmuz 1904)
http://www.azquotes.com/public/pictu...ger-392136.jpg
"Onlar ne biliyor ki, -butun bu akademisyenler, butun bu dusunurler, dunyanÝn butun liderleri- ne biliyorlar ki senin hakkinda? Onlar butun turlerin en haini olan insanin yaratilis tacini giydigine ikna etmisler kendilerini. Diger butun canlilar sadece iskence gorsunler, yiyecek olsun, giysi olsunlar, sonunda yok edilsinler diye yaratilmislar onlara gore. Hayvanlar icin butun insanlar bir Nazi; hayvanlar icin bu, sonsuz Treblinka'dan baska bir sey degil."
“Hayvanlari oldurmekle Hitler tarzinda gaz odalari yaratma ve Stalin tarzi toplama kamplari kurmak arasinda sadece kucuk bir adim vardir… Insan elinde bir bicak ya da tufekle durup da kendinden daha zayif olanlari oldurmeye devam ettikce adalet diye bir sey olmayacak.”
https://utpress.utexas.edu/sites/def...z_2511_CVR.jpg
“There is only one little step from killing animals to creating gas chambers a' la Hitler and concentration camps a' la Stalin...There will be no justice as long as man will stand with a knife or with a gun and destroy those who are weaker than he is.”
-
Italyan ressam Giovanni Acci'nin dogum yildonumu (14 Temmuz 1910)
Autoritratto, 1940
https://upload.wikimedia.org/wikiped...vanni_Acci.jpg
Donna con i limoni, 1950s
https://upload.wikimedia.org/wikiped...limoni.tif.jpg
-
-
Rus ressam Vladimir Ivanovich Ovchinnikov'un dogum yildonumu (14 Temmuz 1911)
Kazan Cathedral, 1983
https://media.mutualart.com/Images/2...49a92a3a0.Jpeg
Noah's Ark, 2005
https://media.mutualart.com/Images/2...55f8274e1.Jpeg
-
Italyan ressam Antonio Berti'nin olum yildonumu (14 Temmuz 1912)
Famiglia Castellani, XX secolo
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Castellani.png
Campo fiorito in Toscana, XX secolo
https://images.fineartamerica.com/im...onio-berti.jpg
-
Italyan yazar Natalia Ginzburg’un dogum yildonumu (14 Temmuz 1916)
“Delia bes kardesli, babasi ciftci, annesi ev hanimi olan ve yavas yavas olgunlasmaya baslayan bir kizdir. Kardeslerinden en buyugu de kentte oturan Azelia’dir. Ailesi fazla zengin olmayan Delia’nin en buyuk istegi bir an once zengin bir kisiyle evlenip sehirde luks bir hayata sahip olmakti. Ablasi Azelia boyle yapmisti ve su anda sehirde cok luks bir hayata sahipti.” Kente Giden Yol
https://www.edscuola.it/archivio/ant...s/ginzburg.jpg
“Dalia, la disgraziata protagonista, vive in piccolo paesino di campagna, con una madre che non sopporta – sentimento ricambiato, e i suoi fratelli. La sua vita però è divisa tra il piccolo paese, che vuole lasciare, e la città, fonte sempre rinnovata della sua gioia e delle sue speranze. E’ lì che vive la sorella maggiore Azalea, sposata col suo ricco marito, che le permette di vivere tra agi e lussi.”
“Savasin, hemen, hepimizin yasamini altust edecegini sanmistik. Buna karsilik yillar boyu pek cok kimse evinde, hic tedirgin edilmeden, eskiden ne yapiyorduysa onu yapmayi surdurerek gecirdi. Artik herkes, aslinda yakayi kolay siyirdigini, islerin altust olmayacagini, ne evlerin yikilacagini, ne kacmak zorunda kalinacagini, ne de baski gorecegini dusunup rahat bir soluk almaya hazirlaniyorken, birden her yerde bombalar, mayinlar patladi, evler yerle bir oldu, sokaklar yikintilarla, askerlerle, siginmacilarla dolup tasti. Artik hicbir sey olmamis gibi davranan, gozlerini kapayip kulaklarini tikayan, kafasini yastigin altina sokan kimse kalmadi, hic kimse. Italya'da savas boyle basladi.” Aile Sozlugu
https://www.liceogullace.edu.it/bibl...2006-Copia.jpg
“La guerra, noi pensavamo che avrebbe immediatamente rovesciato e capovolto la vita di tutti. Invece per anni molta gente rimase indisturbata nella sua casa, seguitando a fare quello che aveva fatto sempre. Quando ormai ciascuno pensava che in fondo se l'era cavata con poco e non ci sarebbero stati sconvolgimenti di sorta, né case distrutte, né fughe o persecuzioni, di colpo esplosero bombe e mine dovunque e le case crollarono, e le strade furono piene di rovine, di soldati e di profughi. E non c'era più uno che potesse far finta di niente, chiuder gli occhi e tapparsi le orecchie e cacciare la testa sotto al guanciale, non c'era. In Italia fu così la guerra.”
-
Alman sair, denemeci, oyun yazari ve elestirmen ve Dadacilik hareketinin kurucularindan Hugo Ball, ilk dadaist manifestoyu 14 Temmuz 1916 tarihinde yayinladi.
"...Dilin nasil eklemlenmis oldugunu ortaya koymak ise yarar. Ben birakiyorum seslileri aylak aylak dolassinlar. Birakiyorum seslileri, basbayagi olagelsinler, tipki bir kedinin miyavlamasý gibi... Sozcukler belirir, sozcuklerin omuzlari, bacaklari, kollari, sozcuklerin elleri. Au, oi, uh. Insan cok fazla sozcuk ortaya salmamali. Bu lanet olasi dile, sanki borsacilarin para tutmaktan asinmis elleriyle bulastirilmis gibi yapisan butun pislikleri temizlemeye bir siir dizesi yeter. Sozcugu basladigi ve bittigi yerde istiyorum..."
https://pbs.twimg.com/media/DEoiajcXcAEDN_e.jpg
"...Da kann man nun so recht sehen, wie die artikulierte Sprache entsteht. Ich lasse die Vokale kobolzen. Ich lasse die Laute ganz einfach fallen, etwa wie eine Katze miaut... Worte tauchen auf, Schultern von Worten, Beine, Arme, Hände von Worten. Au, oi, uh. Man soll nicht zu viel Worte aufkommen lassen. Ein Vers ist die Gelegenheit, allen Schmutz abzutun. Ich wollte die Sprache hier selber fallen lassen. Diese vermaledeite Sprache, an der Schmutz klebt, wie von Maklerhänden, die die Münzen abgegriffen haben. Das Wort will ich haben, wo es aufhört und wo es anfängt. ..."