uygundur...
Printable View
Hiçbir yatırım fonunda süreklilik arz eden bir başarı yok.
Baktığınız ve başarılı gördüğünüz fonların çoğu TESADÜFEN başarı sağlamıştır.
Mesela altın fonudur. O dönem altın çok iyi yükselmiştir tüm altın fonları yüksek kar etmiştir.
Ayrıca yatırım fonlarının yönetim ücretleri bence fahiş.
Fon yılda %12 kar etmiş bir bakıyorsun %2 yönetim ücreti alıyor.
Yahu neyi başardın da bu kadar ücret alıyorsun bir de.
Hiçbişey yapmasan hazine bonosu alsan zaten o para kazanılıyorken milletin aklı ile dalga geçiyorlar bence.
Sonuç: Yatırım fonları vatandaşa değil bankalara veya fon sahibine gelir sağlar :)
Sevgili Moderatöre topikde yapmış olduğu temizlik için takdir ve tebriklerimi iletmiştim, o iletiyi silmiş; çok üzüldüm!
http://www.hisse.net/topluluk/showth...047#post605047
Sn Jondowes,Alıntı:
rxpu, 5.7.2017 wrote;
Bence müdahaleyi zorunlu karşılıkları düşürerek yapacaklar. Merkez bankası sıkı duruyormuş gibi görünecek ama ZK ile piyasadaki para aktarım mekanizması ve para hızı çok yüksek verime ulaşacak. Ama sonuç olarak para arzı para çarpanındaki verim artışından dolayı artacak. Ancak bunun powerpc'nin düşündüğü senaryoya göre daha ılımlı bir şey olduğunu düşünmeyin. Bence bu seçenek yani zorunlu karşılıkları düşürerek para arzını arttırma seçeneği zorunlu karşılıklar şu anki konumunda kalıp tcmb'nin piyasaya likidite vermesinden daha vahim sonuçlar oluşturabilir. Zira ZK sıfıra yaklaştıkça M3 para arzı büyüklüğü ve volatilitesi tcmb tarafından çok daha zor kontrol edilebilir hale gelebilir.
Hele hele düşük ZK oranı ile devletin KGF gibi enstrumanlarla kredi kullanma isteklilerinin teminat kapasitelerini yükseltmesi para arzını tcmb'nin ek likidite vermesine gerek kalmadan ciddi anlamda şişirecektir.
Hormonlu şişen para arzı dolar almak için her fırsatı kullanan yurt içi yerleşiklerin dolar talebini çok dengesiz ve geri dönülemez bir noktaya çekebilir.
Yaklaşık 20 gün önce piyasadaki TL sıkışıklığını zorunlu karşılıklara yapılacak bir müdahale ile çözmeye çalışabileceklerinden bahsetmiştim,
Bugün bddk tarafından yayınlanan bir kararname ile bankaların zorunlu karşılık yükümlülüklerinin *hafifletilmesi* için bankaların zorunlu karşılık için ayırdıkları kalemlerin tamamının %100 kaliteli varlık olarak kabul edileceği söyleniyor.
Yukarıdaki ifade bana biraz muğlak geldi, yine bir sabunlama girişimi hissediyorum ama bunu nasıl yapacaklarını tam anlayamadım. Zira %100 kaliteli olarak kabul edilecektir ibaresi ile sanki %100 kaliteli olmayan varlıklar da ZK'da %100 kaliteli kabul edilecek gibi garip bir anlam çıkıyor. Bugün yapılan düzenleme yukarıdaki eski yorumuma paralel bir gelişme midir?, Etkileri bakımından faizlere etkisinin (özellikle mevduat faizlerine) ne olmasını beklersiniz?
Para bollasacak faizler düşer kısa zamanda uzun vadede faizler risk artışında n dolayı artar.
Bu miktar nekadara tekabul eder ?
Bankaların uymak zorunda olduğu yasal oranlardan biri "likidite karşılama oranı"dır. Bu oran bilançoyu 30 günden kısa ve uzun varlıklar olarak 2'ye bölerek inceler ve her bir kaleme katsayı atar. Bu oran nedeniyle bankalar minimum 32 gün mevduat için iyi oran verebilirken tam 30 gün vadeye hiç iyi oranlar vermezler. Çünkü 30 günlük mevduat banka için neredeyse "çöp"tür. Ha piyasadan gecelik almışsın, ha 25-30 günlük mevduat toplamışsın. (faiz riski ayrı; bu oran bağlamında sadece)
Basitçe bir örnekle:
Bir banka 100 TL gecelik borçlanıp, sonra bununla gidip 100 TL'lik 5-10 yıllık ev kredisi veremez. Çünkü gecelik borçlanmanın zorlaşmasıyla birlikte, kredi geri gelmeyeceği için; likidite riski oluşur. Bu, uç örnek. Ancak "GLP arttı diye ev kredileri artamaz" derken bunu kastediyordum. Veya, "bankalar %3-4 dth toplamak varken neden %7 ile eurobond satar" anlatırken... Bunlar bankacılık yapmanın gerekleridir. Bankalar vade ve likidite risklerini törpülemek zorundadır.
Yani; pasiflerinin (borçlanmalarının) vadelerini uzatıp, aktiflerinin (borç vermelerinin, yatırımlarının) vadelerini de kısmen kısa tutmak zorundalar. Bunu ölçen ve denetleyen kısıtlardan biri bu "likidite karşılama oranı"dır. Bu oran hesaplanırken bankaların likidite varlıklarına katsayılar verilir (likidite durumlarına göre). Mesela kasalarındaki nakit para %100 likittir. Başka bir yere götürüp işlemden geçmesi gerekmez, hazır paradır. Ancak bankanın elinde hisse senedi varsa bu %100 likit değildir; önce gidip piyasada satması ve nakte geçmesi gerekir.
BDDK, şimdiye kadar %50 likit olarak değerlendirilen TCMB'deki zorunlu karşılıkları artık %100 katsayı ile "full likit" sayacak bir düzenleme taslağı hazırlamış (kararname değil, henüz ortada kesinleşen bir şey yok) : http://www.bddk.org.tr/WebSitesi/tur...16175ek_1.xlsx
Böylece, TCMB'de tutulan ZK'ların yarısı kadar daha bir tam likit tutar oran hesaplamasına girecek. Sonuçları:
- Hayır, bu değişiklik para arzını değiştirmez. Piyasaya ek para girmiş olmaz. KGF gibi bir kredi patlaması da yaşanmaz.
+ Bankaların likidite oranı rahatlayacağı için, daha uzun diye mevduat veya bonolara daha yüksek vermeleri gerekmez. En büyük fonlama aracı olduğu için oranı en çok etkileyen mevduat'ların oranlarını bir nebze sakinleştirebilir ama bu sadece likidite oranı bakımından sınırlarda gezinen, çok kredi vermiş, az mevduat toplamış bankalar için geçerli. Bir ihtimalle, düşük veren bankalarla yüksek veren bankaların arasındaki marjı biraz kapatabilir. Bundan fazlası olması için neden yok.
Piyasa etiği açısından:
TCMB'de her daim belli bir ortalama ZK tutulması gerekir. Aksi, sonsuz para arzına izin verme anlamına gelir (pratikte asla sonsuz olamayacak olsa da). Bu nedenle TCMB'deki ZK'ları full likitmiş, sonsuza kadar geri alınabilirmiş gibi saymak genel risk yönetimi açısından tutarlı değil. Şu anki yapıda bankalar 7 gün ZK tutmayıp sonraki 7 gün iki kat fazla ZK tutarak yine gereksinimlerini karşılayabilirler. Yani çok kısa süre için ZK'lar nakte dönüşebilir. Ama 14 gün boyunca sıfır ZK tutulması olanak dışı. Bu nedenle taslağın tek bir amaca hizmet edecek (mevduat faizlerini törpüleyici) şekilde mantığı olabilir. Sonuçta ZK'lar TCMB'de durmaya devam edecek. TCMB büyük bir kriz çıktığı için "ZK'larınızı geri alabilirsiniz, bir daha geri istersem haber veririm" gibi bir şey derse ancak bu likidite karşılama oranı bağlamında aynı yere gelinmiş olunur.