Türkiye’yi artık piyasalar yönetecek
25 Haziran 2018
Dün gece AKP seçmeninin sevinç şölenini hayretle izlerken bir kez daha sevgili memleketimin içinden çıkılması çok güç bir hayal dünyasında yaşadığına kani oldum. Seçimin kaybedeni AKP, Kasım 2015’e göre 7 puan kan kaybetti. RTE de Bahçeli’nin desteği sayesinde kazandı. Artık ondan izin almadan ne kararname, ne de yasa çıkartabilir. Daha da önemlisi, seçimi de tekrarlayamaz. MHP desteği çektiği anda, AKP kendini muhalefette bulur.
Seçim sonuçlarını görüp de “Bakın, işte hiç bir şey değişmedi” diyenlere de şaşarım. Hemen her şey değişti. Size sıralayayım:
• Türkiye’de İslamcı akım gerileme dönemine girdi. AKP oy kaybetti, SP ise kazanamadı. Muhafazakar taban daralıyor.
• İyi Parti bünyesinde merkez sağ siyasete geri döndü. Akşener ve partisi medyadan tamamen aforoz edilmeleri ve nerdeyse sıfır mali kaynağa rağmen %10 oy aldı ya, var mı böyle bir şey?
• İsteyen Kürt realitesini reddeder, HDP’ye PKK uşağı der. Kürt oyunun tek sahibi Demirtaş’dır. Kürt seçmen kimliğinin farkında ve onun derdin çözülmeden de Türkiye huzura kavuşamaz.
• CHP’de Kılıçdaroğlu dönemi kapandı. Ama İnce’nin çok ciddi dezavantajlara rağmen %31 oy alması küçümsenemez. İnce’nin iktidar adayı olduğu gerçeği içerde ve dışarda partiye verilecek moral-motivasyon desteğini artıracak.
• Bahçeli kestirilmesi çok zor, ama çok ustaca hamlelerle hep ayakta kalmayı beceren bir aktör. Bakalım onun ortaklığında bu koca gemi nasıl bir rotaya girecek? Mesela geçmişte çok şikayetçi olduğu nepotist, kayırmacı, hortumcu işlemlere müsaade edecek mi? Rant paylaşımı nasıl şekillenecek? MHP adil pay alırsa, açıkta kalan AKP seçmeni ne yapacak?
RTE zafer konuşmasında “seçmenin mesajını anladık, partinin eksiklerini tamamlayacağız” dedi. Bakalım bu sözlerin altını nasıl dolduracak, ama sonuçlardan hiç de tatmin olmadığı ortadaydı.
Olamaz da zaten, çünkü Türkiye’yi Erdoğan ve AKP-MHP değil piyasalar yönetecek. Pazar günü de paylaştım, artık ekonomiyi kurtarmak için çok geç. Bu ekonominin çok sıkı bir istikrar programı ve acı verecek reformlara ihtiyacı var. Muhalefet kazansaydı dahi çok zorlu geçeceğine emin olduğum Mart yerel seçimleri öncesi böyle bir teşebbüse girişmezdi. Bahçeli’nin AKP’nin büyüme odaklı ve popülist ekonomi politikalarına bir itirazı olacağını sanmıyorum. AKP’nin ise çaresi yok, Mart’ta büyük kentleri kaybetmemek için seçmeni doyurmak zorunda.
Yani daha fazla harcayacak. Belki Erdoğan TL’nin geçici değer kazanmasını fırsat bilerek TCMB’den faizleri indirmesini rica edecek.
Dışarıya baktığımızda Gelişmekte Olan Piyasalar’dan para kaçışı sürüyor, Fed faiz artırımında kararlı, AMB tahvil alımlarını sonlandırıyor. Bu ortam Türkiye gibi devasa cari açığı olan ülkeler için toksik. İçerde ne pahasına olursa olsun büyümeyi canlı tutma girişimi de yeni ortama ayak uydurmamızı geciktirir. Ama büyümeyi teşvik edici her girişim yatırımcı ve kreditör bankaların zihninde yeni soru işaretleri oluşturarak Türkiye’ye F/X kaynak girişini daraltacak. TL yine dayak yiyecek, DİBS faizleri %20’leri aşacak, coşacak, kaçacak. Hazine borçlanırken ıkınacak, sıkınacak. Özel sektör krediye susayacak, istihdam bitecek, yatırım kuruyacak.
RTE pragmatik bir lider. Piyasalarla inatlaşmanın sonucunu gördü. Belki de AKP’nin oy kaybı kurda dalgalanmanın sonucuydu, göreceğiz. Bir kez daha aynı riski göze alacağını sanmam. Dolar/TL 5’e doğru giderse, piyasalar *ne isterse yapılacak. Bu isteklere Kopenhag Kriterleri’ne uyum ve Suriye’de ABD ile uzlaşma da dahil olabilir.
Zaten AMB QE’den çıkış kararını verdiği gün, AKP iktidarı dönemi kapanmıştı. Şimdi bir de Bahçeli ortak geldi artık siyasetin seyrini onlar belirlemeyecek.
Bence en önemlisi, muhalefet sandığa sahip çıkabildiğini, ve Türkiye’de eşit olmasa da serbest ve hilesizi seçim yapıldığını gösterdi. Az bir kazanım değildir. Seçimi kazanan MHP’li kardeşlerimi kutlarım. AKP’li kardeşlerime ise sadece üzülüyorum.
FÖŞ / Atilla Yeşilada