-
Cilginlar kralicesi veya Tiffany'de Kahvalti (Breakfast at Tiffany's ) 5 Ekim 1961 tarihinde vizyona girdi.
"Bu hayatta zengin ve unlu bir kisi olmayi istemezdim demiyorum. Bu benim planlarimda var ve gunun birinde bunu basaracagimi da umuyorum. Fakat oyle olsa bile, benligimin pesim sira gelmesini isterdim. Guzel bir sabah uyanip da Tiffany'de kahvalti ettigim zaman bile yine kendim olmak isterdim."
https://pbs.twimg.com/media/DLYEqmGX0AAqA_H.jpg
"I don't mean I'd mind being rich and famous. That's very much on my schedule, and someday I'll try to get around to it; but if it happens, I'd like to have my ego tagging along. I want to still be me when I wake up one fine morning and have breakfast at Tiffany's."
https://media.giphy.com/media/3ZmkCUNDVet8s/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/qeMbj4CjaRgf6/giphy.gif
-
-
Akademi, BAFTA, SAG, Emmy, Grammy ve Golden Globe Odulleri sahibi Ingiliz aktris Kate Winslet'in dogum gunu (5 Ekim1975)
http://68.media.tumblr.com/tumblr_mcq79e4f0Y1rtzlzf.gif
http://akns-images.eonline.com/eol_i...ie_dancing.gif
-
http://im.haberturk.com/2017/10/05/v...74aee4997c.jpg
"Beni daha da utandiran bir sey vardi. Bu sefer sanki bir bebekmis gibi bir yastigi gogsume bastiriyordum. Yavas yavas dans ediyordum, gozlerim kapaliydi, duydugum dizeleri ben de soyluyordum:
"Ah bebegim, bebegim, beni asla birakma..."
https://images-na.ssl-images-amazon....1RpWxQqD3L.jpg
"In fact, to make it all the more embarrassing, it was one of those times I'd grabbed a pillow to stand in for the baby, and I was doing this slow dance, my eyes closed, singing along softly each time those lines came round again:
Oh baby, baby, never let me go ..."
-
"45'ligi olan bir adam, kitabi olan bir adamla karsilastiginda 45'ligi olan adam, olu bir adamdir. / Quando un uomo con la pistola incontra un uomo con un libro, quello con la pistola è un uomo morto."
https://pbs.twimg.com/media/DLX_YFZX0AMFCfF.jpg
-
Barok stilinin en etkili ve lider Italyan ressamlarindan Santi di Tito'nun dogum yil donumu (6 Ekim 1536)
Ritratto di ragazza (Portrait of Girl, 1584-1586)
http://68.media.tumblr.com/ab45d1603...rvs1s0_540.jpg
-
Ingiliz sair Alfred Tennyson'in dogum yil donumu (6 Ekim 1892)
https://pbs.twimg.com/media/DGh8iFBUAAAXr2l.jpg
Gunbatimi ve aksam yildizi
acik bir cagri bana.!
Engellenmenin inlemesi olmayabilir,
denize saldigimda.
Ama, su gel-git uykuda gorunen,
ses ve kopukle dolu fazlasiyla;
sonsuz derinliklerden cekilince
doner yuvaya.
Alacakaranlik ve aksam cani
ve karanlik sonra;
ayriligin kederi olmayabilir
engine acilinca.
Sel tasiyabilir beni uzaklara
zaman ve mekan sinirlasa da.
Umarım gorurum kilavuzumu yuz yuze,
engeli asinca.
-
Turk edebiyatinin en onde gelen yazarlarindan Yasar Kemal'in dogum yil donumu (6 Ekim 1923)
"Ince Memed hicbir koyde barinamıyor, gunlerce ac susuz, bir de cocukla daglarda kaliyordu. Birkac kere Yuzbasi Faruk'un pususuna dusmusler kurtulmuslardi. Bugunlerde eger Kerimoglu olmamis olsaydi, Ince Memed'in hali dumandi. Nerede olursa olsun mermi, ekmek, para yetistiriyordu. Vayvay koyunden gelen paralar da Kerimoglu yoluyla ulasiyordu.Bayrami Koca Osman kadar Kerimoglu da dort gozle bekliyordu. Sunun surasinda ne kaldi."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
http://image.anobii.com/anobi/image_...4eb84bcb2d0828
"Memed non poteva più scendere in nessun villaggio. Per giorni e giorni rimase sui monti con le sue donne e il bambino. Patirono la fame e la sete. Più di una volta fu sul punto di cadere in una delle imboscate che gli tendeva il comandante Faruk. Se non fosse stato aiutato da Kerimoglu e dalla sua tribù, non si sarebbe salvato. Dovunque egli si trovasse, Kerimoglu gli faceva avere cibo e munizioni e il denaro dei contadini di Vayvay. Come Koca Osman, anche Kerimoglu aspettava con impazienza l'anniversario della fondazione della repubblica. Mancava poco ormai."
-
Rus ressam Alexander Shilov'un dogum gunu (6 Ekim 1943)
Autoritratto (Self portrait, 1997)
http://static.kulturologia.ru/files/...shilov-004.jpg
-
Agatha Christie'nin Fare Kapani (Trappola per topi - The Mousetrap) oyunu 6 Ekim 1952 tarihinde Londra West End'de basladi.
http://i.telegraph.co.uk/multimedia/...W_2206265b.jpg
http://4.bp.blogspot.com/-HSmkyKss8B...p%2BEnding.jpg
-
Pulitzer(1956) Odullu Amerikali sair Elizabeth Bishop'in olum yil donumu (6 Ekim 1979)
http://s1.dmcdn.net/HsobB/x480-xIT.jpg
Labrador sarisidir, hulyali Eskimo'nun
yagladigi yer. Bu sevilesi koylari oksayabiliriz,
cicek acmalari beklenir sanki bir camin altinda,
ya da sanki gorunmez baliklara temiz bir kafes olurlar.
Sahil kasabalarinin adlari dokulur denize,
komsu daglari kesen kentlerin adlari
hani nedenini kat be kat asar ya cosku
iste boylesi bir heyecani duymustur burada matbaaci.
Bu yarimadalar iki parmak arasinda alirlar suyu
depo kumaslarinin duzlugunu hisseden kadinlar misali.
-
George Michael, Faith single'ni 6 Ekim 1987 tarihinde yayinladi.
https://img.discogs.com/ttV8EJ0ZjRR_...85556.jpeg.jpg
-
Ilk Akademi Odulunu alan Amerikali sinema, televizyon ve tiyatro aktrisi Bette Davis'in olum yil donumu (6 Ekim 1989)
http://24.media.tumblr.com/c51483220...9yoho1_500.gif
https://media.giphy.com/media/ZFQAFiDHmAC3e/giphy.gif
-
"Cogu zaman onu bahcede bir orumcek aginin dokusunu yahut gece acan bir cicekteki cig tanelerini inceler halde buluyordum. Bocekler, bitkiler, kristaller, recineler, dikenler ve cumle doga, Sems'e kitaplardan ve risalelerden daha ilgi cekici, daha ilham verici geliyordu. Ama tam da ben kitap okumaya duskun olmadigini dusunurken, bir bakiyordum elinde asirlik bir el yazmasi, ozenle tek tek cozuyor harflerin manasini; daha fazla okumak ugruna gunler gecelerce uykusuz kaliyor. Sonra gene bir bakiyordum tek bir kitabin kapagini acmadan haftalar gecirmis. Bu durumu kendisine sordugumda soyle dedi: "Insan, aklini ac ve muhtac bir bebek farz edip kasik kasik bilgiyle doyurmali. Ama nasil ki bazi yiyecekler bebege agir gelirse, bazi bilgiler de akla agir gelir, onu da unutmamali." Meger kirk kuralindan birisi bu konudaymis. Besinci Kural: Aklin kimyasi ile askin kimyasi baskadir. Akil temkinlidir. Korka korka atar adimlarini. "Aman sakin kendini" diye tembihler. Halbuki ask oyle mi? Onun tek dedigi: "Birak kendini, koy gitsin!"Akil kolay kolay yikilmaz. Ask ise kendini yipratir, harap duser. Halbuki hazineler ve defineler yikintilar arasinda olur. Ne varsa harap bir kalpte var!" Elif Safak, Ask
https://images-eu.ssl-images-amazon....Y445_QL70_.jpg
"Nutriva una grande curiosità per tutto ciò che era nuovo e insolito, ed era un grande osservatore della natura. Quante volte l'ho sorpreso in giardino ad ammirare la simmetria di una ragnatela o lo scintillio delle gocce di rugiada su un fiore notturno. Insetti, piante e animali sembravano interessarlo e ispirarlo più di libri e manoscritti. Ma proprio quando iniziavo a pensare che leggere non gli interessasse, lo trovavo immerso in qualche antico volume. Poi, di nuovo, era capace di starsene settimane intere senza leggere o studiare alcunché.Quando lo interrogai al riguardo, disse che bisognava tener soddisfatto l'intelletto, ma stando attenti a non viziarlo. Intelletto e amore sono fatti di materiali diversi, spiegò. L'intelletto lega le persone con i suoi nodi, senza rischiare nulla. L'amore, invece, scioglie ogni vincolo, e tutto rischia. L'intelletto è sempre prudente, e consiglia: "Attento agli eccessi dell'estasi"; l'amore invece dice: 'Oh, non ci pensare troppo! Buttati! '. l'intelletto non si spezza facilmente; l'amore invece in un attimo si riduce in briciole. Ma tra le rovine si nascondono tesori. Un cuore infranto nasconde tesori preziosi."
-
"Bir kadin onemli birisidir; bazen uc kupayi da birden kazanirsin: iyi yemek, iyi seks, iyi sohbet. Cogu erkek bunlarin tekine bile razidir, ikisini elde edince de bir istiridye kadar mutlu olur. Ama dinle, bir sey soyleyecegim. Iyi bir adam iyi bir şeydir, ancak dunyada iyi bir kadindan daha mukemmel bir sey yoktur. Bu annen olabilir, karin, sevgilin, kiz kardesin, ya da omuz omuza calistigin bir meslektasin olabilir. Hic fark etmez. Boyle bir tane bulunca, yanindan ayrilma. Gozunu korkutan birini gorunce de, tabanlari yagla." Toni Morrison, Ask
https://images.gr-assets.com/books/1...332l/11326.jpg
"A woman is an important somebody and sometimes you win the triple crown: good food, good sex, and good talk. Most men settle for any one, happy as a clam if they get two. But listen, let me tell you something. A good man is a good thing, but there is nothing in the world better than a good good woman. She can be your mother, your wife, your girlfriend, your sister, or somebody you work next to. Don't matter. You find one, stay there. You see a scary one, make tracks."
-
-
-
Kirisikliklar yalnizca gulumsemelerin biraktigi izler olsun. / Le rughe dovrebbero semplicemente indicare il posto dove erano i sorrisi" Mark Twain
https://pbs.twimg.com/media/DLcdPagWkAAu6q5.jpg
-
"Bizi mutlu eden insanlara minnet duyalim.Onlar ruhlarimiza cicek actiran sevimli bahcivanlardir. / Dobbiamo essere grati alle persone che ci rendono felici. Sono i premurosi giardinieri che fanno fiorire la nostra anima." Marcel Proust
https://pbs.twimg.com/media/DLZuA5GXUAA3QlM.jpg
-
Italyan bayan ressam Rosalba Carriera'nin dogum yil donumu (7 Ekim 1675)
Ritratto della contessa Anna Katharina Orzelska (Portrait of the countess Anna Katharina Orzelskai 1730)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...a_Orzelska.jpg
-
Amerikali sair, yazar, editor ve edebiyat elestirmeni Edgar Allan Poe'nun olum yil donumu (7 Ekim 1849)
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...ening-star.jpg
Yaz ortasindaydi
Ve geceyarisi
ve yildizlar yorungelerinde
Olgun olgun pirildarken
Daha parlak isiginda
Kendisi goklerde
Kole gezegenlerin arasinda
Isigi dalgalarda olan soguk ayin
Soguk tebessumune dikmistim gozlerimi
Fazlasiyla-fazlasiyla soguktu benim icin
Derken kacak bir bulut
Gecti ortu niyetine
Ve ben sana dondum
Yukseklerdeki ihtisamina
Magrur aksam yildizi
Senin isigin daha degerlidir benim icin
Cunku yuregime mutluluk verir
Goklerdeki gururun geceleri
Ve daha cok begenirim
O alcaktaki daha soguk isiktan
Senin uzaklardaki atesini.
"Ilk karsilasmamiz Montmartre Sokagi'ndaki karanlik bir kitaplikta oldu. Ikimiz de ayni kitabi ariyorduk, ender bulunan, pek onemli bir kitapti. Bu olay bizi birbirimize yakinlastirmaya yetti. Tekrar tekrar bulustuk. Bir Fransiz'in kendisinden soz ederken takinacagi tam bir acik yureklilikle anlattigi aile oykusu, beni pek ilgilendirmisti. Okudugu kitaplarin cokluguna da sasip sasip kaliyordum, ama asil ruhumu bir ates gibi saran yaratici hayallerinin sıcakligi, canliligi, tazeligiydi. Paris'te o zaman aramakta oldugum seyleri ararken, boyle bir adamin dostlugu, benim icin degeri olculmez bir hazineydi, bu dusuncemi acikca ona soyledim. Sonunda kentte kaldigim surece beraber oturmaya karar verdik, ben onun kadar darlik icinde olmadigimdan, bir ev tutup ruhlarimizin karanlik havasina uyacak bir bicimde dosemeyi uzerime aldigim ev, St Germain'in dis mahallelerinde issiz bir yerdeydi, zamanin asindirdigi cirkin, neredeyse yikilacak eski bir yapiydi, ne oldugunu sorup ogrenmedigimiz bazı bos insanlar yuzunden yillarca bos kalmisti."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Ci incontrammo la prima volta in un'oscura libreria di Rue Montmartre, dove il fatto fortuito di essere entrambi alla ricerca dello stesso volume, raro quanto singolare, ci portò a intrattenere più stretti rapporti. Da allora ci rivedemmo spesso. Mi interessò vivamente la sua piccola storia familiare, che egli mi narrò nei minimi particolari, con tutta quella franchezza di cui e capace un francese, ogniqualvolta discorre di se stesso. Mi stupì la vastità delle sue letture; e, soprattutto, sentii il mio spirito infiammarsi a contatto dello stravagante fervore, della vivida freschezza della sua immaginazione. Considerando ciò che allora mi interessava scoprire a Parigi, pensa, che la compagnia di un uomo simile sarebbe stata per me un tesoro inestimabile, e francamente glielo confidai. Alla fine combinammo di abitare insieme durante il mio soggiorno nella capitale; e poiché la mia situazione finanziaria era meno precaria della sua, potei addossarmi le spese dell'affitto e dell'arredamento, in uno stile che si confacesse alla tetraggine un po' fantastica del mio e del suo carattere, di una casa grottesca, rosa dal tempo, da lungo disabitata a causa di certe superstizioni che trascurammo di indagare, che sorgeva, semidiroccata ormai, in una zona solitaria e squallida del Faubourg Saint-Germain."
-
Italyan sanatci ve ressam Mimmo Rotella'nin dogum yil donumu (7 Ekim 1918)
I cinquanta facce di Marilyn (The fifty faces of Marilyn)
https://image.invaluable.com/housePh...-L79611514.jpg
Gli Sposati (The Married, 1964-1972)
http://arzclub.com/wp-content/upload.../Rotella02.jpg
-
-
Avustralyali roman, oyun ve kurgudisi kitap yazari Thomas Keneally'nin dogum gunu (7 Ekim 1935)
"Polonya'nin en soguk sonbaharinda, uzerinde pahali paltosu ve paltosunun altindaki cift dugmeli smokiniyle; yakasinda siyah uzerine altin bir Hakenkreuz bulunan uzun boylu genc bir adam, Krakow'un eski merkezinin kenarinda bulunan Straszewskiego Sokagi'ndaki son moda bir apartmandan cikti ve bu karanlik dunyaya ragmen parildayan Adler marka devasa bir limuzininin acik kapisinin yaninda, agzindan buharlar cikararak onu bekleyen soforunu gordu.
Sofor, "Kaldirima dikkat edin, Herr Schindler," dedi.
"Dul bir kadinin kalbi gibi buz tutmus."
Bu uzun boylu genc adam, yasaminin son gunlerine kadar cift dugmeli takimlar giyecek, bir muhendis sayildigi icin buyuk ve bas dondurucu araclar ilgisini her zaman cezbedecek, bir Alman olmasina ragmen, hatta orta olcekte nufuzlu bir Alman olmasina ragmen, Polonyali bir soforun hic cekinmeden uyduruk fakat dostane sakalar yapabilecegi bir adam olarak kalacakti."
https://images-na.ssl-images-amazon....14HFOPuVwL.jpg
"In Poland's deepest autumn, a tall young man in an expensive overcoat, double-breasted dinner jacket beneath it and - in the lapel of the dinner jacket - a large ornamental gold-on-black enamel Hakenkreuz (swastika) emerged from a fashionable apartment building in Straszewskiego Street, on the edge of the ancient center of Cracow, and saw his chauffeur waiting with fuming breath by the open door of an enormous and, even in this blackened world, lustrous Adler limousine.
"Watch the pavement, Herr Schindler," said the chauffeur.
"It's as icy as a widow's heart."
In observing this small winter scene, we are on safe ground. The tall young man would to the end of his days wear double-breasted suits, would - being something of an engineer - always be gratified by large dazzling vehicles, would - though a German and at this point in history a German of some influence - always be the sort of man with whom a Polish chauffeur could safely crack a lame, comradely joke."
-
-
-
Stanley Kubrick'in yonettigi, Kirk Douglas ve Laurence Olivier'in oynadigi 3 Akademi Odullu Spartacus filmi 7 Ekim 1960 tarihinde vizyona girdi. (1961 En Iyi Yardimci Oyuncu, En Iyi Goruntu Yonetmeni Akademi Odulu)
https://images-na.ssl-images-amazon....60,999_AL_.jpg
https://media.giphy.com/media/x6ljVfrZ2gXMQ/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/VazaB6HgYIw9O/giphy.gif
-
William Friedkin'in yonettigi, Gene Hackman, Roy Scheider ve Fernando Rey'in oynadigi 3 Akademi Odullu The French Connection (Kanun Kuvveti) filmi 7 Ekim 1971 tarihinde vizyona girdi. (1972 En Iyi Film, En İyi Aktor ve En Iyi Yonetmen Akademi Odulleri)
https://images-na.ssl-images-amazon....xODI@._V1_.jpg
https://media.giphy.com/media/cLR3QPAPU6JfW/giphy.gif
http://68.media.tumblr.com/c2cd8bc1f...r4j8j1_500.gif
-
Amerikali thrash metal grubu Slayer, 3.studyo albumu Reign in Blood'u 7 Ekim 1986 tarihinde yayinladi.
https://i.imgur.com/o3okZiV.gif
-
Amerikali thrash metal grubu Exodus, 2.studyo albumu Pleasures of the Flesh'i 7 Ekim 1987 tarihinde yayinladi.
http://product-images.highwire.com/5...flesh-lp-f.jpg
-
Amerikali yazar Toni Morrison, tum romanlarindaki hayalperest ve siirsel anlatimindan dolayi 7 Ekim 1993 tarihinde Nobel Edebiyat odulunu kazandi.
"Sevginin asla sevenden daha iyi bir yani yoktur. Kotu insanlar kotu bir bicimde, sert insanlar sert bir bicimde, gucsuzler gucsuz, aptallar aptalca severler, ama basibos bir adamin sevgisi asla, guvenli degildir. Sevilenin bir kazanci yoktur. Yalnizca seven alir sevgiden payini. Sevilen ise yolunmus kaza doner, etkisizlesir, sevenin bakislarinda donup kalir." En Mavi Goz
https://images.gr-assets.com/books/1...51l/820665.jpg
"Love is never any better than the lover. Wicked people love wickedly, violent people love violently, weak people love weakly, stupid people love stupidly, but the love of a free man is never safe. There is no gift for the beloved. The lover alone possesses his gift of love. The loved one is shorn, neutralized, frozen in the glare of the lover's inward eye."
-
Isvicreli psikiyatr Carl Gustav Jung'un The Red Book'u (Kirmizi Kitap) olumunden 48 yil sonra 7 Ekim 2009 tarihinde yayinladi.
"Ruhun sonrasiz verimli diyarlarina giden yolu kim biliyor? Yolu basit gorunumlere bakarak ariyorsunuz, kitaplari inceliyor, her turlu fikre kulak kabartiyorsunuz. Bunun ne yarari var? Yalnizca bir yol var bu da sizin yolunuz. Yol mu ariyorsunuz? Benim yolumdan uzaklasmaniz icin uyariyorum sizi. Bu sizin icin yanlis yol da olabilir. Herkes kendi yoluna gitsin."
https://3.bp.blogspot.com/-EMY4kjHz1...Edition001.jpg
"Who knows the way to the eternally fruitful climes of the soul? You seek the way through mere appearances; you study books and give ear to all kinds of opinion. What good is all that? There is only one way and that is your way. You seek the path. I warn you away from my own. It can also be the wrong way for you. May each go his own way."
-
Perulu roman, oyku ve oyun yazari, elestirmen Mario Vargas Llosa, 7 Ekim 2010 tarihinde Nobel Edebiyat Odulunu kazandi.
Flora sabahin dordunde gozlerini acti ve "Bugun dunyayi degistirmeye baslayacaksin Florita," dedi icinden. Birkac yila kalmadan adaletsizligi silip insanligi donusturecek olan carklari harekete gecirme fikrinin agirligi altinda ezilmedi; bir adim sonra karsisina cikacak zorluklarla yuzlesmek icin guclu ve sakindi. Tipki bundan on yil once o aksamustu, Saint-Germain'de, Saint-Simoncularin ilk toplantisinda, Prosper Enfantin'in dunyayi kurtaracak mesih ciftten bahsettigi zaman oldugu gibi, kendi kendine metanetle soz verdi: "Mesih-kadin sen olacaksin! Cilgin hiyerarsileri, bilime olan fanatik sevdalari ve iktidara sanayicileri getirip ilerleme kaydetmek icin toplumu bir sirket gibi yonetme fikirleriyle zavalli Saint-Simoncular! Onlari artik cok geride biraktin Enduluslu." Cennet Baska Yerde
https://pictures.abebooks.com/isbn/9...366-uk-300.jpg
She opened her eyes at four in the morning and thought, Today you begin to change the world, Florita. Undaunted by the prospect of setting in motion the machinery that in a matter of years would transform humanity and eliminate injustice, she felt calm, strong enough to face the obstacles ahead of her. It was the same way she had felt on that afternoon in Saint-Germain ten years ago, at her first meeting of Saint-Simonians, when she listened to Prosper Enfantin describe the messianic couple who would save the world and vowed to herself, You'll be that Woman-Messiah. Poor Saint Simonians, with their elaborate hierarchies, their fanatical love of science, their belief that progress could be made simply by putting industrialists in government and running society like a business! You had left them far behind, Andalusa.
-
-
18. yuzyilin Ingiliz yazari ve Tom Jones'u kaleme alan Henry Fielding'in olum yil donumu (8 Ekim 1754)
"Bu ahlaksiz ******lar, gunahlarini namuslu adamlarin kapilarina birakmaktan daha kotu ne yapabilirler ki! Siz sucsuz oldugunuzu biliyorsunuz ama, dunya alem ayıplayabilir sizi. Peydahlamadiklari cocuklarin babasi sanilmistir nice durust adamlar. Eger cocuga bakarsaniz, herkes daha kolayca inanir bu iftiraya. Zaten belediyenin bakmasi gereken bir pice ne diye siz bakacakmissiniz? Namuslu bir insanin cocugu olsaydi, ben de bakardim. Ama hepimiz gibi Tanri'nin kulu saymadigim, dunyaya bicimsiz gelen bu yaratiklara el surmek isime gelmez benim. Aman! Nasil da les gibi kokuyor! Yuzum tutsa da size salik verebilsem, bu pici bir sepete koyup kilise bakicisinin kapisina gonderin, orada birakin derdim. Bu gece hava guzel. Biraz yagmur ve ruzgar var sadece. Eger bunu iyice sarip sarmalayip sicak bir sepete koyarsak, sabahleyin biri onu buluncaya degin yuzde elli yasar. Eger olurse, ona iyi baktigimiz icin, gorevimizi yerine getirmis oluruz gene de. Zaten bu ceşit yaratiklarin buyuyup analari gibi olacaklarina, gunah islemeden olmeleri daha hayirlidir belki de; cunku kotulukten baska bir sey beklenemez bu piclerden."
http://d28hgpri8am2if.cloudfront.net...5581426_hr.jpg
"Than for such wicked strumpets to lay their sins at honest men's doors; and though your worship knows your own innocence, yet the world is censorious; and it hath been many an honest man's hap to pass for the father of children he never begot; and if your worship should provide for the child, it may make the people the apter to believe; besides, why should your worship provide for what the parish is obliged to maintain? For my own part, if it was an honest man's child, indeed--but for my own part, it goes against me to touch these misbegotten wretches, whom I don't look upon as my fellow-creatures. Faugh! how it stinks! If I might be so bold to give my advice, I would have it put in a basket, and sent out and laid at the churchwarden's door. It is a good night, only a little rainy and windy; and if it was well wrapt up, and put in a warm basket, it is two to one but it lives till it is found in the morning. But if it should not, we have discharged our duty in taking proper care of it; and it is, perhaps, better for such creatures to die in a state of innocence, than to grow up and imitate their mothers; for nothing better can be expected of them."
-
Rus sair Marina Ivanovna Tsvetayeva'nin dogum yil donumu (8 Ekim 1892)
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...n-so-early.jpg
Hayatimda oyle erken, oyle erken yazildi ki siirlerim
Kendimin henuz bir sair oldugunu bilmiyordum daha.
Pinarin damlaciklari misali cebren ayrilirlar benden,
Bir roketin devinmesine benzer gene de.
Ansizin saldirir siirler benden, isgal eder, uykunun ve tutsunun
Sarmaladigi tapinaktaki bazi minicik iblisler misali.
Genclik ve olumdur ele aldigi konular. Siirlerim,
Her daim okunmadan kalan dizelerim!
Degisik kitapcilarin tozu arasinda firlatilmis buraya ve oraya,
Dokunulmamis simdiye dek herhangi bir okurun parmaklarinca!
Degil mi ki siirlerim, degerli saraplar gibi saklanir derinlerde,
Bilirim, zamani gelir onlarin bir gun.
-
Ingiliz cocuk kitaplari yazari Kenneth Grahame, Sogurlerdeki Ruzgar (The Wind in the Willows9) kitabini 8 Ekim 1908 tarihide yayinladi.
"1Kostebek, butun sabah evini bahara hazirlamak icin cok ama cok calismisti. Once supurge ve toz bezleriyle bogusmus; sonra bir elinde firca diger elinde boya kovasi merdivenlerin,basamaklarin, sandalyelerin uzerinde, bogazina ve gozlerine toz dolana,siyah kurku boyaya bulanana, agriyan bir sirt ve yorgun kollara sahip olana kadar kosturup durmustu.Sonsuz arayis ve ozlem ruhu ile Kostebegin karanlik ve basik tavanli kucucuk evine bile yayilan bahar, her yerdeydi; nefes aldigi havada, ayak bastigi toprakta... Onu cevreleyen her yerde... Tam da bu yuzden Kostebegin "Bahar temizliği de neymis!" diye soylenerek elindeki fircayi yere firlatip ceketini bile almadan disariya firlamasina sasmamak gerekir. Yukarilardan bir sey, emredercesine onu cagiriyordu. Bu cagriya uyan Kostebek, dik tunelin yolunu tuttu. Evleri gunese ve havaya yakin olan hayvanlar icin cakil kapli binek arabasi yollari ne ise bu tunel de Kostebek icin oydu."
https://ccjjharmon.files.wordpress.c...3/willows.jpeg
"The Mole had been working very hard all the morning, spring-cleaning his little home. First with brooms, then with dusters; then on ladders and steps and chairs, with a brush and a pail of whitewash; till he had dust in his throat and eyes, and splashes of whitewash all over his black fur, and an aching back and weary arms. Spring was moving in the air above and in the earth below and around him, penetrating even his dark and lowly little house with its spirit of divine discontent and longing. It was small wonder, then, that he suddenly flung down his brush on the floor, said, "Bother!" and "O blow!" and also "Hang spring-cleaning!" and bolted out of the house without even waiting to put on his coat. Something up above was calling him imperiously, and he made for the steep little tunnel which answered in his case to the gravelled carriage-drive owned by animals whose residences are nearer to the sun and air."
https://www.amazon.co.uk/Wind-Willow.../dp/1405264152
-
-
Cocuk Edebiyatinin Stephan King'i Amerikali yazar R. L. Stine'in (Robert Lawrence Stine veya Jovial Bob Stine) dogum gunu (8 Ekim 1943)
"Diane, diger arkadaslari gibi evden gizlice cikarak, gecenin karanliginda sonsuz huzur bulan ve cilginliklar yapan dostlariyla bulustugu zaman sok mutludur.
Dianenin erkek arkadasi Lenny, kendisiyle cok ugrasan ogretmeni Bay Crowellden intikam almayi dusunmektedir. Bu yuzden Ona bir oyun oynamayi planlar." Korku Gecesi
https://images.gr-assets.com/books/1...929l/89795.jpg
"Diane loves sneaking out in the middle of the night. Her friends do, too. They have the town all to themselves. Every night they come up with a new prank to play.
But then Diane's boyfriend, Lenny, wants revenge on a teacher, and the pranks turn to murder. Now Diane and her friends are in too deep."
-
Avusturyali cocuk kitaplari yazari Felix Salten'in olum yil donumu (8 Ekim 1945)
"Bambi ormanin kuytu bir kuytu bir kosesinde dunyaya geldi. Burasi, ancak annesine ve kendisine yetecek buyuklukteydi. Bugulu gozlerle etrafina bakindi. Henuz cevresindekileri net goremiyordu. Biraz zorlanarak da olsa once iki, sonra dort bacaginin uzerinde dikildi. Incecik bacaklari, tir tir titriyordu. Heyecanlandi; duseceğini sandi. Fakat dusmedi; ayakta durmayı basardi.
Az ilerideki agaca tunemis olan saksagan:
"Ne guzel bir yavru, diye bagirdi. Ne kadar guzel cesur ve becerikli bir yavru! Ah! Yeni dogmus bir yavrunun hemen ayaga kalkabilmesi gercekten cok ilginc. Aferin sana minik karaca! Aferin sana minik karaca!"
https://images-na.ssl-images-amazon....1816gRUnLL.jpg
Bambi came into the world in the middle of the thicket, in one of those little, hidden forest glades which seem to be entirely open but are really screened in on all sides. There was very little room in it, scarcely enough for him and his mother. He stood there, swaying unsteadily on his thin legs and staring vaguely in front of him with clouded eyes which saw nothing. He hung his head, trembled a great deal, and was still completely stunned.
The magpie perched on a neighboring branch.
"What a beautiful child,"cried the magpie. "What a beautiful child, How amazing to think that he should be able to get right up and walk! How interesting! I've never seen the like of it before in all my born days."