-
Senegalli sair, politikaci ve kulturel teorisyen Léopold Sédar Senghor’un dogum yildonumu (9 Ekim 1906)
Ciplak kadin, kara kadin!
Giyinmissin yasamin kendi olan renginle, guzel olan biciminle!
Golgende buyumustum, ellerinin yumusakligi ortmustu gozlerimi.
Sonra, yazin ve oglenin sicaginda, birden buldum seni adanmis
toprak, kavrulan yuksek bir tepenin ustunde
Ve guzelligin ucan bir kartalin cakisi gibi carpiyor yuregime.
Ciplak kadin, kara kadin!
Olgun yemisin SIKI eti, kararmis sarabin acidan koyulasan renginde,
agzimi siirlere iten agiz
Ari cevrenli cayirlik urperiyor Dogu yelinin tutkusu oksayisiyla
Tam tam oymali cevrenin uzerine gerili gergin deri, inildiyor Fatihin
parmaklari altinda
Senin derin icten sesin kutsal ezgisidir en Yuce olanin.
Ciplak kadin, kara kadin!
En ufak bir solukta dinginlesiyor yag, yariscinin bogru ustundeki yag,
Mali Prensi'nin bogru ustunde
Gok tutuslu ceylan, cig damlalari derinin gece gogunde yildiz
O bagislamaz usun tatlari, cilli derinde al altin yansimalaridir.
Sacinin kara golgesinde kara sevdam aydinlanir dogan gunesiyle gozlerinin,
Ciplak kadin, kara kadin!
Yiten guzelligini turkuluyorum, olumsuz bir kaliba sokuyorum onu
Kiskanc bir kader seni yasamin koklerini beslemek icin dondurmeden kule.
http://www.sofoot.com/IMG/img-leopol...les-435788.jpg
Naked woman, black woman
Clothed with your colour which is life,
with your form which is beauty!
In your shadow I have grown up; the
gentleness of your hands was laid over my eyes.
And now, high up on the sun-baked
pass, at the heart of summer, at the heart of noon,
I come upon you, my Promised Land,
And your beauty strikes me to the heart
like the flash of an eagle.
Naked woman, dark woman
Firm-fleshed ripe fruit, sombre raptures
of black wine, mouth making lyrical my mouth
Savannah stretching to clear horizons,
savannah shuddering beneath the East Wind's
eager caresses
Carved tom-tom, taut tom-tom, muttering
under the Conqueror's fingers
Your solemn contralto voice is the
spiritual song of the Beloved.
Naked woman, dark woman
Oil that no breath ruffles, calm oil on the
athlete's flanks, on the flanks of the Princes of Mali
Gazelle limbed in Paradise, pearls are stars on the
night of your skin
Delights of the mind, the glinting of red
gold against your watered skin
Under the shadow of your hair, my care
is lightened by the neighbouring suns of your eyes.
Naked woman, black woman,
I sing your beauty that passes, the form
that I fix in the Eternal,
Before jealous fate turn you to ashes to
feed the roots of life.
-
-
Misirli yazar, mufessir, dusunce adamý ve Kutubculuk akiminin fikir babasi Seyyid Kutub’un dogum yildonumu (9 Ekim 1906)
“Islam inancina gore iki tur toplum vardir; Islam ve cahiliye toplumu, pek cok konuda birbirlerine taban tabana zit bir yasam bicimi surdururler. Islam toplumunda, Islam’in hukumleriyle hukmedilir. Hayati bicimlendiren kurallar, Allah’in cizdigi sinirlar icerisinde belirlenir. Cahiliye toplumunda ise beser eliyle duzenlenmis normlar, yasayi ortaya cikarir. Islam ahlak ve degerleriyle, Islam akide ve dusuncesiyle hukum kurulmayan toplumlar cahiliye toplumlaridir.”
https://i.idefix.com/cache/600x600-0...00558591-1.jpg
“Islam knows only two kinds of societies, the Islamic and the Jahili. The Islamic society is that which follows Islam in belief and ways of worship, in law and organization, in morals and manners. The Jahili society is that which does not follow Islam and in which neither the Islamic belief and concepts, nor Islamic values and standards, Islamic laws and regulations, or Islamic morals and manners are cared for.” Signposts on the Road, or Milestones
“Islamin yuce Peygamberi buyuruyor ki: ‘Adamin biri yolda giderken siddetle susar. Bir kuyu bulur. Kuyuya inip su icer. Sonra da cikar, tam bu sirada susuzlugundan soluyan ve toprak yiyen bir kopek gorur. Adam. (kendi kendine): Benim susadigim gibi bu kopek de susamis, der. Bunun uzerine kuyuya inip ayakkabisini su ile doldurur. Daha sonra ayakkabisini kuyudan cikana kadar agziyla tutar. Ciktiktan sonra kopege su verir. Allah, onun bu davranisini över ve ona magfiret eder.’ Ashab: ‘Ya Rasulullah bizim hayvanlardan dolayi ecir almamiz soz konusu mu?’ diye sordu. Allah'in Resulu: ‘Evet, her canli icin ecir vardir.’diye buyurdu.”
https://i.idefix.com/cache/600x600-0...00203444-1.jpg
“Il va encore plus loin en étendant le devoir de compassion à tout être en qui palpite la vie. Le noble prophète de l’Islam a dit : ‘Un homme qui cheminait fut pris d’une grande soif. Il trouva un puits dans lequel il descendit pour boire. Quand il en ressortit, il vit un chien haletant qui mangeait de la boue pour étancher sa soif. L’homme se dit : Ce chien est en proie à une soif semblable à celle que je viens d’éprouver. Il redescendit dans le puits, puisa de l’eau avec sa chaussure qu’il prit entre les dents pour remonter et donna à boire au chien. Dieu le récompensa et lui pardonna ses pêchés.’ Ses compagnons demandèrent alors au Prophète : ‘’Serons-nous récompensés si nous sommes compatissants avec les animaux ?’’ Il répondit : ‘’Vous serez récompensés pour avoir bien traité tout être vivant.’ “La justice sociale en Islam
-
Fransiz aktor, yonetmen ve senarist Jacques Tati'nin dogum yildonumu (9 Ekim 1907)
https://theplaylist.net/wp-content/u...cques-02-g.jpg
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ti_013575a.jpg
“Ben istiyoɾum ki film, siz sinema salonunu teɾk ettikten sonɾa baslasin. / Je veux que le film commence quand vous quittez la salle. / I want to; Let the movie begin after you leave the movie theater.”
https://i.imgur.com/2JbgiB0.gif
https://www.youtube.com/watch?v=Y354ovuHTkQ
-
9 Ekim 1911
"Kirk yasina gelebilirsem, ust dudaginin biraz aciga cikardigi disleri one firlamis yasli bir kizla evlenecegime iliskin bir duygu yasiyor icimde. Paris ve Londra'da bulunmus Froylayn Kaufmann'in ust ortadaki dislerinin, diz kesimlerinden gecici sure birbiri uzerine atilan bacaklar gibi ust uste binmis bir gorunumu var. Ama kirk ysini zor bulacagim; ornegin, basimin sol yanininda SIK SIK kendini belli eden, dokununca sanki icte bir ur varmis hissini veren gerginlik, boyle bir seyin pek gerceklesmeyecegini gosteriyor. Yol actigi sikinti ve uzuntuleri bir yana birakip salt ortadaki duruma bakarsam diyebilirim ki, bende ders kitaplarinda rastlanan kafatasi kesitleri ya da canli vucutta basvurulmus adeta agrisiz otopsi girisimi bir izlenim uyandiriyor gerginlik; oyle bir otopsi ki, bicak biraz serinleterek, sakingan, cokluk durup tersyuz ederek, bazen oldugu yerde devinimsiz kalarak, calisir durumdaki beyin loplarinin hemen yani basinda bulunan zaten yaprak inceligindeki zarlari daha da ince dilimlere ayira ayira ilerlemesini surduruyor..."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
9. October 1911
"Sollte ich das 40te Lebensjahr erreichen, so werde ich wahrscheinlich ein altes Mädchen mit vorstehenden, etwas von der Oberlippe entblößten Oberzähnen heiraten. Die obern Mittelzähne des Frl. Kaufmann, die in Paris u. London war, sind gegeneinander verschoben, wie Beine, die man in den Knien flüchtig kreuzt. Vierzig Jahre alt werde ich aber kaum werden, dagegen spricht z. B. die Spannung, die sich mir über die linke Schädelhälfte öfters legt, die sich wie ein innerer Aussatz anfühlt und die auf mich, wenn ich von den Unannehmlichkeiten absehe und nur betrachten will, den gleichen Eindruck macht wie der Anblick der Schädelquerschnitte in den Schullehrbüchern oder wie eine fast schmerzlose Sektion bei lebendem Leibe, wo das Messer ein wenig kühlend, vorsichtig, oft stehenbleibend und zurückkehrend, manchmal ruhig liegend blätterdünne Hüllen ganz nahe an arbeitenden Gehirnpartien noch weiter teilt..."
-
Amerikali yazar Belva Plain’in dogum yildonumu (9 Ekim 1915)
" 'Kiziniz Tina'nin cinsel tacize ugradigi suphe goturmeyen bir gercek' dedi doktor. Sally Grey, doktorun muayenehanesinden cikarken buyu bir sok yasiyordu...
New York yakinlarindaki Scythia'da yasayan Grey Ailesi, nesiller boyu buradaki verimli topraklari isleyerek, gida sektorunde dev bir paya sahip olmustur. Buyukbaba Oliver Grey, yogun islerini iki oglu ve yegeni Dan'e birakip, muhtesem malikanesinde antikalarini ve gumus atlikarinca biblosunu parlatarak yasamak isterken, beklenmedik tehditlerle karsi karsiya kalmistir.Grey Ailesi, bir taraftan topraklarini kaybetmek korkusu, diger taraftan da aniden ortaya cikan, sirlarla dolu yakin bir kadin akrabanin esrarengiz gucu ile sarsilacaktir..."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
" 'There's no doubt in my mind,' said the psychiatrist. 'Your Tina has been sexually abused.' Sally Grey stumbled out of the doctor's office numb with shock and disbelief...
For generations Greys dominated the upstate New York city of Scythia. Now Oliver Grey, the silver-haired patriarch, has bowed out, leaving Grey's Foods to his two sons and his nephew Dan. But as outside forces threaten the business, the once unimpeachable dynasty is shattered from within -- by a tormented child obsessed with an heirloom silver carousel...and by a family member bent on revenge, a woman with an unspeakable secret and the power to destroy them all..."
https://izquotes.com/quotes-pictures...ain-285591.jpg
“Ne kadar da caresiziz, kafesteki kuslar gibi, hirs bizi yakaladiginda!”
-
Polonyali sair, yazar, oyun yazari ve cevirmen Tadeusz Różewicz’in dogum yildonumu (9 Ekim 1921)
Sair dizeler yazan biridir
ve dizeler yazmayan biri
zincirleri kiran biridir sair
ve kendini zincire vuran biri
inanan biridir sair
ve bir turlu inanmayan biri
yalan soylemis biridir sair
ve kendisine yalanlar soylenmis biri
dusmeye yatkin biridir sair
ve ayaga kalkabilen biri
cekip gitmeye calisan biridir sair
ve bir turlu gidemeyen biri
https://api.culture.pl/sites/default...?itok=-6el9qit
A poet is the one who writes poems
And the one who does not
A poet is the one who sheds ties
And the one who impose them to himself
A poet is the one who believes
And the one who cannot
A poet is the one who lied
And the one who was lied to
The one who fell
And the one who rises
A poet is the one who drift away
And the one who canoot
-
Rus sair, nesir yazari, oyun yazari, tercuman, elestirmen ve tarihci Valery Yakovlevich Bryusov'un olum yildonumu (9 Ekim 1924)
Sen bir kadin, sen kitaplar arasinda kitapsin.
Rulolanmis, muhurlenmis fermansin.
Satirlarin duman ve soz tasar.
Yazitlarin her deminde cilginlik var.
Sen bir kadin, sen bir cadi meyisin!
Yudum alir almaz, sen bir ates gibisin.
Ates yudumlayan, cilesini ceker.
Iskence altinda cilgin seni over.
Sen bir kadin, varliginla haklisin.
Yuzyillardan beri gok taci sahibisin,
Ve hicligimizde ulu imgesin - sen!
Senin icin bu piranga cileler,
Sana hizmetle kumdur kayalar,
Ve asirlardir duamiz - sana!
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ov_c._1900.jpg
You are a woman; you’re a book of books,
You are a scroll furled up upon impression;
Its lines replete with words and ruminations,
And every instant’s wild in its crooks.
You are a woman, the witches brew creation,
Which sets on fire hardly reaching lips,
But fire-swallowers subdue their own shrieks
By drowning mad torture in laudations.
You are a woman and in this you’re just,
From the inception crowned in constellations,
A deity epitome within our chasms!
We serve you grinding rocky foundations,
We bear iron burden for your sake,
And pray to you with fervor in your wake!
-
Ingiliz sarkici, soz yazari ve muzisyen John Winston Lennon'in dogum yildonumu (9 Ekim 1940)
https://i.redd.it/b005eo720c651.jpg
https://www.askideas.com/media/59/Wh...ohn-Lennon.jpg
“Ben 5 yasimdayken annem bana hep hayatin anahtarinin mutluluk oldugunu anlatirdi. Okula gitmeye basladigim zaman, sinavda bana 'Buyuyunce ne olmak istiyorsun?' diye sordular. Ben de onlara 'Mutlu olmak istiyorum' diye cevap verdim. Onlar bana, soruyu anlamadigimi soylediler. Ben de onlara, hayati anlamadýklarini soyledim. / Quando avevo cinque anni, mia madre mi ripeteva sempre che la felicità è la chiave della vita. Quando andai a scuola, mi domandarono come volessi essere da grande. Io scrissi “felice“. Mi dissero che non avevo capito il compito, e io dissi loro che non avevano capito la vita.”
https://media.giphy.com/media/mMNjyBuf6dKKc/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/6yHvHiKYGVcwU/giphy.gif
https://www.youtube.com/watch?v=EJ72bYyEtBg
-
Wings dizinde Sicilyali taksi soforu Antonio Scarpacci karakterine; Monk dizisinde Dedektif Adrian Monk katakterine hayat veren Lubnan asilli Amerikali tiyatro, televizyon ve sinema aktoru Tony Shalhoub’un dogum gunu (9 Ekim 1953)
https://pbs.twimg.com/media/Ej3_0aOX...jpg&name=large
https://media2.giphy.com/media/l2QE6...Oi40/giphy.gif
-
-
(Ernesto Guevara de la Serna) Ernesto ‘Che’ Guevara'nin olum yildonumu (9 Ekim 1967)
http://static2.tripoto.com/media/travel-story/83.jpg
"Deniz her zaman benim en buyuk sirdasim olmustur; ona anlatilan her seyi dinler ve derinliklerine gomup sirlarinizi kimseye soylemez. En iyi tavsiyeleri o verir, istediginiz her sekilde yorumlayabilirsiniz onun huzurlu sesini. / Para mí fue siempre el mar un confidente, un amigo que absorbe todo lo que le cuentan sin revelar jamás el secreto confiado y que da el mejor de los consejos: un ruido cuyo significado cada uno interpreta como puede."
-
Fransiz yazar (Emile Herzog) Andre Maurois'un olum yildonumu (9 Ekim 1967)
"Beceriksizlik etmeyin. O kadar seviyorum ki sizi. Ama dikkat edin; cok gururluyum.Boyle birkac olaydan sonra ne kadar seversem seveyim, birakip gidebilirim sizi... Belki dogru bir sey olmaz yaptigim, ama nasilsam oyle kabul etmeli beni."Iklimler
https://www.uzinadecarte.ro/wp-conte...80-350x435.jpg
"Be careful about this. I love you very much. But beware: I'm extremely proud. I'm extremely proud. I have it in me to leave you, even though I love you,if there are more scenes like this ... I may be in the. I may be in the wrong, but you will have to accept me as I am."
"Kentte yalniz oldugum zaman, gunlerimi muzelerde geciriyor, ya da odamda Venedik, Roma uzerine yazilmis kitaplar okuyordum. Dis dunya bana ancak basyapitlar arasindan gecerek ulasabiliyordu sanki. Odile renklerin, seslerin evrenine goturdu beni hemen." Iklimler
https://images.gr-assets.com/books/1...l/13536842.jpg
"When I had been alone in the city, I had spent my days in museums, or I stayed in my room reading about Venice and Rome. It was as if the outside world reached me only through masterpieces. Odile immediately introduced me to the world of colors and sounds."
-
1.200'e yakin insani Holokost'tan kurtaran Alman is adami Oskar Schindler, 9 Ekim 1974’de hayata veda etti.
https://images-na.ssl-images-amazon....Y445_QL70_.jpg
https://www.azquotes.com/picture-quo...-111-82-31.jpg
]“Benim icin calisan insanlari tanýdim. Insanlari tanidiginizda, onlara karsi insanlar gibi davranirsiniz. / Ich kannte die Leute, die für mich gearbeitet haben. Wenn Sie Menschen kennen, müssen Sie sich ihnen gegenüber wie Menschen verhalten.”
https://www.azquotes.com/picture-quo...r-52-95-74.jpg
“Guc elinde her turlu oldurme imkani varken bagislayabilme becerisidir; gercek guc merhamettir. / Macht ist, wenn wir zwar jede Rechtfertigung haben um zu töten, es aber nicht tun.”
-
Alman rock grubu Scorpions, 4.studyo albumu Virgin Killer'i 9 Ekim 1976'da RCA Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/EGayhkHX...pg&name=medium
-
Belcikali soz yazari, sarkici, muzisyen, aktor ve yonetmen Jacques Brel’in olum yildonumu (9 Ekim 1978)
https://pbs.twimg.com/media/DBgVRbTXYAASD9v.jpg
Size, bitmeyen ruyalar ve
birkacini gerceklestirme istegini diliyorum
Size, ne sevmek gerekiyorsa sevmenizi
ve ne unutmak gerekiyorsa unutmanizi diliyorum
size,tutkular diliyorum
size, sessizlikler diliyorum
size,kuslarin civiltilariyla uyanmanizi
ve cocuk kahkahalarý diliyorum
size, ilgisizlige ve zorluklara
cagimizin olumsuz erdemlerine dayanmanizi diliyorum
Size, ozellikle siz olmanizi diliyorum.
https://pbs.twimg.com/media/CuFI533WYAAynjG.jpg
Foto: Brassaï, Paris de Nuit
"Beni birakma. Unutmak lazim. Hersey unutulur. / Ne me quitte pas. Il faut oublier. Tout peut s'oublier."
-
Ingiliz heavy metal grubu Judas Priest, 5.studyo albumu Killing Machine'i 9 Ekim 1978'te Columbia Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/EGayYYyX...pg&name=medium
-
Polonyali sair ve deneme yazari Czeslaw Milosz, 9 Ekim 1980 tarihinde 'Siddetli catismalarin dunyasinda insanin maruz kaldigi sartlari odun vermez bir muhakeme gucuyle ifade etmesinden' gerekcesiyle Nobel Edebiyat Odulunu kazandigi aciklandi.
Roma, Campo Dei Fiori;
Zeytin ve limon sepetleri,
Sarapla yikanmis,
Ciceklerle bezenmis kaldirimlar,
Masalara saciyor saticilar
Pembe urunlerini denizin,
Siyah uzum salkimlarini,
Tuyleri uzerine dusen seftalilerin.
Iste tam bu meydanda
Yakildi Giordano Bruno;
Tutusturdu cellat,
Bakislari altinda, merakli serserilerin
Ve daha sonmemisti alevler,
Doluverdiginde tavernalar;
Baslarinda zeytin ve limon sepetleri,
Ortalikta dolasirken saticilar...
https://pbs.twimg.com/media/DVL2IIIXkAAsS7j.jpg
A Roma in Campo dei Fiori
ceste di olive e limoni,
spruzzi di vino per terra
e frammenti di fiori.
Rosati frutti di mare
vengono sparsi sui banchi,
bracciate d'uva nera
sulle pesche vellutate.
Proprio qui, su questa piazza
fu arso Giordano Bruno.
Il boia accese la fiamma
fra la marmaglia curiosa.
E non appena spenta la fiamma,
ecco di nuovo piene le taverne.
Ceste di olive e limoni
sulle teste dei venditori...
https://www.antiwarsongs.org/img/upl/campo_fiori.jpg
-
Ingiliz besteci Andrew Lloyd Webber'in dunya capinda en populer muzikal eserlerinden biri olan The Phantom of the Opera, promiyerini 9 Ekim 1986'da Londra, Her Majesty's Theatre'da yapti.
https://i.pinimg.com/originals/15/13...f2377f77eb.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=vQG0iqPj708
-
William Goldman'in ayni isimli romanindan uyarlanan, Cary Elwes, Mandy Patinkin, Robin Wright'in basrollerini paylastigi Prenses Gelin (The Princess Bride - La storia fantastica), 9 Ekim 1987'de Amerika'da vizyona girdi.
http://www.playhousesquare.org/asset...3eb461fbdc.jpg
-
Bruce Springsteen, 8.studyo albumu Tunnel of Love'i 9 Ekim 1987 tarihinde Columbia etiketiyle piyasaya surdu.
https://images-na.ssl-images-amazon....L._SL1500_.jpg
-
Turk yazar ve ogretmen Yusuf Atilgan’in olum yildonumu (9 Ekim 1989)
“Kadinin biraktigi gibi duruyordu her sey: yatagin ayakucuna dogru atilmis yorgan, kirisik yatak carsafi, terlikler, sandalye, basucu masasindaki gece lambasi, bakir kullukte bitmeden sondurulmus iki sigara, tepside caydanlik, suzgu, cay bardagi, kasik, kucuk bir tabakta bes seker (alti seker koymustu o gece bir cay icebilir miyim acaba demisti odaya girince ucluk caydanlikta demlemisti cayi bir elinde tepsi kapiyi vurmustu girin yatagin kiyisinda oturuyordu paltosunu cikarmis kara kazagi iri yuvarlakli gumus kolyesi bakmisti zahmet oldu size sonra o koye nasil gidilecegini sormustu oyleyse saat sekizde uyandirin beni lutfen olagan bir seymis gibi nufus kagidim yok demisti. Kokuyu ertesi sabah o gittikten sonra odaya girerken duydu; kapiyi cabucak kapadi; isigi sondurmemisti giderken.”
https://edebiyatvesanatakademisi.com...yurt_Oteli.jpg
“He leaves her room as it was: the quilt thrown back, the rumpled sheet, the slippers, the chair, the reading lamp on the bedside table, two half-smoked cigarettes stubbed out in the copper ashtray, the teapot, strainer, tea-glass and spoon, the small dish with its five lumps of sugar (that night he had brought her six Could I have some tea she’d asked and he had brewed it in the three-serving pot then tray in hand had knocked Come in she sat there on the edge of the bed coat off black sweater necklace of large silver balls she’d looked up Sorry for the trouble and asked how to reach that village Then wake me at eight casually saying she carried no ID. The next morning he had noticed the scent on entering and quickly shut the door. She had left the light on.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Il referma la porte, mit la clé dans sa poche. La lumière était allumée. Il s'adossa à la porte et regarda autour de lui. Tout était comme elle l'avait laissé : la courtepointe repoussée au pied du lit, le drap froissé, les pantoufles, la chaise, la lampe de chevet, deux cigarettes à moitié fumées dans le cendrier en cuivre, la théière sur le plateau, la passoire, le verre à thé, la cuillère, cinq sucres dans une petite assiette (il avait mis six sucres, je peux avoir un thé avait-elle dit cette nuit là en entrant dans la chambre..)"
https://media.senscritique.com/media...ere_patrie.jpg
-
Ingiliz rock grubu Queen, The Miracle albumunun 4. single'i Scandal'i 9 Ekim 1989'da Parlophone, EMI, Capitol eitkteleriyle yayinladi.
https://pbs.twimg.com/media/EGay2qlW...pg&name=medium
-
Amerikali thrash metal grubu Slayer, 5.studyo albumu Seasons in the Abyss'i 9 Ekim 1990'da Def American Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/EGayLTjW...jpg&name=large
-
Amerikali thrash metal grubu Testament, 4.studyo albumu Souls of Black'i 9 Ekim 1990 tarihinde Atlantic ve Megaforce etiketletiyle piyasaya surdu.
http://i0.kym-cdn.com/photos/images/...56/083/742.gif
-
Italyan oyun yazari Dario Fo, 9 Ekim 1997 tarihinde ‘Ortacag soytarilarina ozgu bir sekilde egemen gucleri ignelemesi ve sokaktaki insanin onurunu yuceltmesi’ gerekcesiyle Nobel Odulunu kazandigi aciklandi.
https://upload.wikimedia.org/wikiped...d/DarioFo1.jpg
"Girtlagimiza kadar boka battigimiz dogru; bu yuzden basimizi dik tutarak yuruyoruz. / Siamo nella merda fino al collo, ma è per questo che camminiamo a testa alta."
KOMISER: Peki sen ne zaman okudun?
SANIK: On alti ayri akil hastanesinde, tam yirmi yillik egitimim var benim. Kendim gibi binlerce deliyi inceledim. Gunbegun, hatta geceleri bile... Cunku normal ruh doktorlarindan farkli olarak geceleri de onlarla uyuyordum. Hatta bazen yatak yoklugundan ayakta uyuyorduk. Her seye ragmen, beni sikayet eden o sizofreni hastasina ne kadar dogru teshis koymusum, bir inceleyin...
http://media.gettyimages.com/photos/...re-id678737473
COMMISSARIO - Appunto ma tu, quando mai hai studiato?
INDIZIATO - Io, per vent'anni ho studiato, in sedici manicomi diversi su migliaia di matti come me... giorno per giorno e anche di notte... perché io, a differenza dei normali psichiatri, dormivo con loro... magari di piedi con altri due, perché mancano sempre i letti. Ad ogni modo, s'informi, e vedrà se non gli ho fatto una diagnosi più che perfetta a quel povero schizofrenico per il quale mi hanno denunciato...
-
Brezilyali sair ve diplomat João Cabral de Melo Neto’nun olum yildonumu (9 Ekim 1999)
https://4.bp.blogspot.com/-4JP8Q36VG...280_102012.jpg
Nehir ikiye boluyordu sehri
sokakta karsidan karsiya gecen
bir kopek,
meyveyi ikiye ayiran
bir kilic gibi.
Bir kopegin uysal dilini
ya da huzunlu karnini
ya da bir kopegin gozlerinin
kirli islak bezi olan
bir baska nehri
hatirlatiyordu nehir.
Tuysuz
bir kopek gibiydi nehir.
ne mavi yagmurdan haberi vardi,
ne de gul rengi pinardan,
ne bardaktaki sudan,
ne surahilerdeki sudan,
ne sudaki baliklardan,
ne de suyun uzerindeki ruzgardan.
Bildigi yengeclerle
camur ve pasti,
balgam gibi yapiskan
camuru da biliyordu.
herhalde ahtapotu
ve kesinlikle
istiridyeler icinde yasayan
atesli kadini da biliyor olmaliydi.
Nehir
baliklara hic acilmaz
ne titrek isiga,
ne de baliklardaki
o bicaksirti tedirginlige
acilir,
baliklara hic acilmaz.
Ciceklerle acilir
yoksul ve kara
kara derili adamlar ve kadinlar gibi.
Dilenmek zorunda olan
zenciler gibi bakimsiz
bitkilere acilir.
bir zencinin kecelesmis
saclari gibi sert yaprakli
mangrovlarda acilir.
Gebe bir kopegin
yumusak karni gibi
catlamadan.
siser nehir.
Bir kopegin dogumu gibidir
nehrin dogumu,
akiskan ve omurgasiz.
kaynayip kopurdugunu de hic gormedim
(ekmegin piserken
kabardigi gibi).
Sessizce tasir nehir sisen yoksullugunu
kara toprakla gebe.
sessizce koyverir kendini:
el ya da ayak diye
kara kil pelerinler,
kara kil cizme ya da eldivenlerle
icine dalanlara.
Zaman zaman
kopekler gibi nehir de
kokar sanki.
sulari koyulasir
ve isinir,
bir yilanin
koyu ilik dalgalanisiyla
akarak.
Sanki bir akil hastasinin
durgunlugu vardir nehirde.
hastanelerin, hapishanelerin,
yetimhanelerin, kirli ve yarali
hayatlarin, icinden suruklenip
gectigi (kirli ve bogucu
camasirlarin) durgunlugu.
Sanki kuf ve okseotu
burumus
curuyen saraylarin
durgunlugu.
Icinden suruklenerek gectigi
o pernambuco yemek odalarinin
bin turlu seker akitan
kalin govdeli agaclarin durgunlugu.
(iste orada,
sehrin ‘kulturlu aileleri’
sirtlarini nehre donmus,
kara kara dusunuyorlar
duzyazilarinin siskin yumurtalarini.
mutfaklarinin huzuru icinde
yuzsuzce karistiriyorlar
yapiskan tembelliklerinin
tencerelerini.)
Herhangi bir agacin
meyvesi olabilir mi bu nehir?
neden boyle olgunlasmis
bir suymus gibi gorunuyor?
neden uzerindeki sinekler
her an konacaklarmis gibi.
Bu nehir sulari hic
sevincten cavlanlar gibi sicramis mi?
hic akip gittigi bir yerde
bir sarki ya da pinar olmus mu?
oyleyse
neden maviye boyamislar gozlerini
haritalarda?
https://3.bp.blogspot.com/-A50aA6oyK.../49544_864.jpg
The city is crossed by the river
as a street
is crossed by a dog,
a piece of fruit
by a sword.
The river called to mind
a dog's docile tongue,
or a dog's sad belly,
or that other river
which is the dirty wet cloth
of a dog's two eyes.
The river was
like a dog without feathers.
It knew nothing of the blue rain,
of the rose-colored fountain,
of the water in a water glas,
of the water in pitchers,
of the fish in the water,
of the breeze on the water.
It knew the crabs
of mud and rust.
It knew silt
like a mucous membrane.
It must have known the octopus,
and surely knew
the feverish woman living in oysters.
The river
never opens up to fish,
to the shimmer,
to the knifely unrest
existing in fish.
It never opens up in fish.
It opens up in flowers,
poor and black
like black men and women.
It opens up into a flora
as squalid and beggarly
as the blacks who must beg.
It opens up in hard-leafed
mangroves, kinky
as a black man's hair.
Smooth like the belly
of the pregnant dog,
the river swells
without ever bursting.
The river's childbirth
is like a dog's,
fluid and invertebrate.
And I never saw it seethe
(as bread when rising
seethes).
In silence
the river bears its bloating poverty,
pregnant with black earth.
It yields in silence:
in black earthern capes,
in black earthen boots or gloves
for the foot or hand
that plunges in.
As sometimes happens
with dogs, the river
seemed to stagnate.
Its waters would turn
thicker and warmer,
flowing with the thick
warm waves
of a snake.
It had something
of a crazy man's stagnation.
Something of the stagnation
of hospitals, prisons, asylums,
of the dirty and smothered life
(dirty, smothering laundry)
it trudged through.
Something of the stagnation
of decayed palaces,
eaten
by mold and mistletoe.
Something of the stagnation
of obese trees
dripping a thousand sugars
from the Pernambuco dining rooms
it trudges through.
(It is there,
with their backs to the river,
that the city's "cultured families"
brood over the fat eggs
of their prose.
In the complete peace of their kitchens
they viciously stir
their pots
of sticky indolence.)
Could the river's water
be the fruit of some tree?
Why did it seem
like ripened water?
Why the flies always
above it, as it about to land?
Did any part of the river
ever cascade in joy?
Was it ever, anywhere,
a song or fountain?
Why then
were its eyes painted blue
on maps?
-
Gary Fleder’in yonettigi, John Cusack, Rachel Weisz, Gene Hackman’in basrollerini paylastigi Juri (Runaway Jury), promiyerini 9 Ekim 2003 tarihinde Los Angeles, (Pacific Theatre) The Cinerama Dome’da yapti.
https://m.media-amazon.com/images/M/...zNDI@._V1_.jpg
https://pbs.twimg.com/media/Ej4h6EFX...jpg&name=large
-
Fransiz filozof, edebiyat elestirmeni ve elestirel dusunce yonteminin kurucusu Jacques Derrida'nin olum yildonumu (9 Temmuz 2004)
"Bugun, cok sayida yerde, ahlaki yeniden tesis etmek ve ozellikle bu konuda kaygilanmak icin ciddi nedenleri olanlara guven telkin etmek icin sempatik ve endise verici bir caba gozlemlenebilir veya bu cabaya istirak edilebilir. Bazi zihinler, Yapi cozumde, sanki tek ve yegane olarak mevcutmus gibi, ahlaksizligin, ahlakdisiligin ya da sorumsuzlugun modern bir formunu teshis ettiklerine inanmislar; daha ciddi, daha az aceleci ve Yapi cozum'e daha fazla egilimli olan digerleri ise, bugun bunun tam tersini iddia etmektedirler. Bunlar, ‘etik’, ‘moral’, ‘sorumluluk’, ‘ozne’, vb guzel isimler altinda teshis edilebildigine inanilan bu seylere iliskin olarak surekli, asiri, dogrudan ya da capraz, ancak giderek daha yogun bir dikkate taniklik edecek olan, cesaret verici ve giderek daha cok sayida isaret ortaya cikarirlar. Yanit olmayana geri donmeden once, sayet odev ve sorumluluk duygusuna sahipsek, bu iki ahlakcilikla, ahlakin bu iki onarimiyla ve yapi cozumun yeniden ahlakilestirilmesi de dahil olmak uzere, ilisigin kesilmesi gerektigini en dogrudan bicimde ilan etmek gerekecek."
https://pbs.twimg.com/media/DEwjNY-WAAEivYW.jpg
"One can today, in many different places, attend to or participate in a congenial and disturbing task: restoring morality and, especially, reassuring those who had serious reasons for being troubled by this topic. Some souls believe themselves to have found in Deconstruction a modern form of immorality, of amorality, or of irresponsibility, while others, more serious, in less of a hurry, better disposed toward so-called Deconstruction, today claim the opposite; they discern encouraging signs and in increasing numbers which would testify to a permanent, extreme, direct, or oblique, in any event, increasingly intense attention, to those things which one could identify under the fine names of ‘ethics,’ ‘morality,’ ‘responsibility,’ ‘subject,’ etc. Before reverting to no-responding, it would be necessary to declare in the most direct way that if one had the sense of duty and of responsibility, it would compel breaking with both these moralisms, with these two restorations of morality, including, therefore, the remoralization of deconstruction, which naturally seems more attractive than that to which it is rightly opposed, but which at each moment risks reassuring itself in order to reassure the other and to promote the consensus of a new dogmatic slumber."
-
Fransiz yazar ve cevirmen Jean-Marie Gustave Le Clézio, 9 Ekim 2008 tarihinde ‘Mevcut medeniyet altinda ve otesinde insanligin kasifi; duygusal coskunun, siirsel maceranin ve yeni hareketlerin yazari’ gerekcesiyle Nobel Edebiyat Odulunu kazandigi aciklandi.
“Agaclarin kor, sagir ve dilsiz olduklarini soyleyenler vardir. Ama bu dogru degildir. Bir agactan daha gevezesini bulamazsiniz, tabi once cekingenligini bir kenara biraksin, size ulassin. Ustelik her yerde, butun yapraklarinda gozleri vardir. Ama bunu kimse bilemez. Agaclar biraz utangac olduklarindan, cevrelerinde biri oldugunda, cogu zaman gozlerini kapali tutarlar.”
https://pictures.abebooks.com/isbn/9...873-us-300.jpg
“Il y a des gens qui disent que les arbres sont aveugles, et sourds et muets. Mais ce n'est pas vrai . Il n'y a rien de plus bavard qu'un arbre, quand il est apprivoisé. Et aussi ils ont des yeux partout, sur toutes leurs feuilles. Mais ça personne ne le sait. Comme les arbres sont un peu timides, ils gardent généralement leurs yeux fermés quand il y a un homme dans les environs.”
-
Goncourt Odullu Isvicreli yazar ve ressam Jacques Chessex’in olum yildonumu (9 Ekim 2009)
“Vietnam'da baris icin, Urdun'e Israil hava akinlarini protesto etmek amaciyla, cinsel ozgurluk isteyerek, bayan Golda Meir'in aleyhinde, Nixon'a karsi, Amilcar Cebral'in olumunun ocunun alinmasi bahanesiyle, yani her firsatta gosteriler duzenlerlerdi. Bardaktan bosanircasina yagan yagmur altinda bildiriler dagitilar, buz gibi soguk kis gunlerinde sokaklarda atom silahlarina karsi posterler satarlar, kar altinda dinsel sloganlar haykirirlar, sonra isi kartopu oynamaya dokerler, birbirlerine avuc avuc kar firlatirlar, sonra da kosa kosa sinifa girer, oyundan yorgun dusmus kopek yavrulari gibi siralarina cokerlerdi."
http://maglm.fr/wp-content/uploads/2015/07/l_ogre.jpg
“Pour la paix au Vietnam, contre les raids israéliens en Jordanie, pour la liberté sexuelle, contre Mme Golda Meir, contre Nixon, pour venger la mort d’Amilcar Cabral. Ils distribuaient des tracts ronéotypés sous la pluie battante, ils colportaient des posters anti-atomiques dans la bise glaciale, ils scandaient des slogans oecuméniques sous la neige, ensuite ils se battaient à coups de boules, se savonaient à pleines poignées fondantes, couraient, s’écroulaient sur leur table de classe comme des petits chiens épuisés.”
-
Amerikali hard rock, heavy metal ve glam metal grubu Kiss, 20.studyo albumu Monster'i 9 Ekim 2012 tarihinde Universal Music Group etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/EGazABzW...jpg&name=large
-
Polonyali yonetmen Andrzej Wajda'nin olum yildonumu (9 Ekim 2016)
https://static.prsa.pl/images/13171f...6a70a04bf0.jpg
– Ne dusundum biliyor musun? Daha birkac saat once tanistik ama bana, sanki birbirimizi daha uzun suredir taniyormusuz gibi geliyor.
– Nicin hep su koyu gozlugu takiyorsun?
– Ulkeme olan karsiliksiz askimin hatirasi. Bir anlami yok aslinda
https://66.media.tumblr.com/96e6e6eb...dl57o1_500.gif
– You know what just occured to me? We me just a few hours ago, but I feel like we've known each other much longer.
– Why do you always wear those dark glasses?
– They are a souvenir of reconciled love for my homeland. Its nothing, really.
https://66.media.tumblr.com/700aba50...2he3o1_500.gif
-
"Bir oteli yonetmekle bir kurumu, genis bir isletmeyi, bir ulkeyi yonetmek ayni seydi aslinda. Insan kendini, olanaklarini tanimaya, gercek sorumlulugun ne oldugunu anlamaya baslayinca bocaliyordu, dayanamiyordu. Ulkeleri yonetenler iyi ki bilmiyorlardi bunu; yoksa bir otel yoneticisinin yapabileceginden cok daha buyuk hasarlar yaparlardi yeryuzunde."
https://i.gr-assets.com/images/S/com...l/25448635.jpg
"Gestire un hotel e gestire un’istituzione, una grande impresa, un paese erano in fondo la stessa cosa. Quando un uomo comincia a conoscere se stesso, a rendersi conto delle proprie possibilità, quando capisce quali sono le vere responsabilità, vacilla, non ce la fa. È una fortuna che i governanti dei paesi non lo sappiano, altrimenti qui, in questo mondo, farebbero molti più danni di quanti ne può fare il responsabile di un hotel."
-
Rhona Mitra, Rupert Penry-Jones, Ellie Bamber’in basrollerini paylastigi ve Ingiltere'den amcasi George Huyton'un korumasi altinda yasamasi icin gonderilen 17 yasindaki yetim Lucy Gladwell’in hikayesine odaklanan Prisoners Of Paradise’dan ilk gorsel yayinlandi.
https://www.trendycow.net/wp-content...ve-780x470.jpg
-
Darkstar Pictures ve Viking Film, Vicky Knight, Katherine Kelly, Eliza Brady-Girard’in basrollerini paylasrigi ve bir asit saldirisindan ciddi sekilde yaralanan Ingiliz annenin yasam mucalesini konu edinen Dirty God’in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/FXLGxvbgSuE
-
Amazon Prime, super kahraman animasyon Invincible’in teaserini yayinladi.
https://youtu.be/BHTo7Z13CZo
-
SF Studios ve STX Films, Alexander Dreymon, Keith David, Allison Williams’in basrollerini paylastigi ve tropik bir adada dugune katilmak icin kucuk bir ucakta ucan bir ciftin pilotlari kalp krizi gecirince verdikleri hayatta kalma mucadelesine odaklanan Horizon Line’nin fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/WH_zew-XjK0
-
Netflix, gercek hayattan gizemli kayip vakalari, sasirtici cinayetler ve gercekustu karsilasmalarin yer aldigi efsanevi belgesel dizisinin surukleyici yeni uyarlamasi Unsolved Mysteries’in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/zK5bNwWGegU
-
Amazon Prime, Daniel Abraham ve Ty Franck'in roman serisinden uyarlanan, Steven Strait, Cas Anvar, Dominique Tipper’in basrollerini paylastigi bilim kurgu dizisi The Expanse’in 5.sezonundan fragman yayinladi.
https://youtu.be/aZZpURGQzT0