Barok donem Italyan besteci Giuseppe Domencio Scarlatti'nin dogum yil donumu (26 Ekim 1685)
https://pbs.twimg.com/media/DNDByZ4W0AA-a62.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=hC_4oETZhK8
Printable View
Barok donem Italyan besteci Giuseppe Domencio Scarlatti'nin dogum yil donumu (26 Ekim 1685)
https://pbs.twimg.com/media/DNDByZ4W0AA-a62.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=hC_4oETZhK8
Ingiliz ressam William Hogarth'in olum yil donumu (26 Ekim 1764)
Un partito di pesca (A Fishing Party, 1730)
https://pbs.twimg.com/media/DNDd3MQX4AAFWuy.jpg
La campagna elettorale (An Election Entertainment, 1755)
https://i1.wp.com/www.frammentiarte....size=660%2C509
Italyan diyalekt Sairi Trilussa'nin (Carlo Alberto Salustri) dogum yil donumu (26 Ekim 1871)
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/i...fAUWa1s9EA93yg
https://marialuisafazio.files.wordpr...73688322_n.jpg
"Benim degerim su kadarcik, dogru"
diyordu Bir, bizim Sifira.
"Ama senin degerin ne,? Hic.
ister is ustunde, ister is dusunurken,
sifira sifir,elde var sifir.
Oysa ben, senin gibi tam
bes tane sifirin basina konsam,
ne ederim bilir misin?
Yuz bin ederim, yuz bin.
Bir sayi isi bu.
Asagi yukari, hani su,
onune sifir yigildikca
sistikce sisen
bir diktatoorun durumu
http://www.enniolicci.it/wp-content/...lalibberta.png
"Dinle bak ozgurlugu anlatayim simdi de sana"
diyordu yutucu yutturucuya,
"Bir ulusun ozgurlugu neye benzer bilir misin?
Daglardan akip gelen suya
Basibos birakirsan o suyu,
gecsin dersen istedigi yerden,
deniz dek irmaklara akar gider o,
hicbir ise yaramadan, bosu bosuna.
Oysa biri cikar da yol gosterir, uysallastirisa onu,
cevirtirse yolunu fabrikaya dogru,
bir de bakarsin donduruverir turbini,
guc olmus , donusuvermis isiga."
"Hay aklinla cok yasa
sen emi?"
dedi yutturucu yutucuya,
isletirken bir elektrik santralini
ya da donduruken bir degirmeni
varsin turkuler soylesin ya da homudansin ne cikar!
Goz yummali bosalmasina onun arada bir,
hakkini cignememeli.
Amerikan yazar Napoleon Hill'in dogum yil donumu (26 Ekim 1883)
'Hayat bir satranc tahtasidir ve karsinizdaki rakibiniz zamandir. Eger harekete gecmeden once tereddut eder ya da hemen harekete gecmeyi ihmal ederseniz tahtadaki piyonlariniz zaman tarafindan alinacaktir. Kararsizliga tahammul edemeyen bir rakibe karsi oynuyorsunuz!'' Dusun ve Zengin Ol
https://d3fa68hw0m2vcc.cloudfront.ne...172976731.jpeg
“Life is a checkerboard, and the player opposite you is time. If you hesitate before moving, or neglect to move promptly, your men will be wiped off the board by time. You are playing against a partner who will not tolerate decisions!”
Pinokyo romaninin Italyan yazari Carlo Collodi'nin (Carlo Lorenzini) olum yil donumu (26 Ekim 1890)
https://pbs.twimg.com/media/DNC_vTyX4AAiZiv.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DEDs3tDXYAAAz_i.jpg
https://pbs.twimg.com/media/CmnmC6FXYAAPDOg.jpg
“Kucuk okuyucularim bir agizdan, 'Bir Kral vardi!' diye bagiracaklar.
Hayir, cocuklar bir yanlislik yapiyorsunuz, vaktiyle bir tahta parcasi vardi."
https://pbs.twimg.com/media/DND1ANTX4AA_Fsc.jpg
En iyi Drama dalýnda Golden Globe Odulu sahibi Ingiliz aktor Bob Hoskins'in dogum gunu (26 Ekim 1942)
https://pbs.twimg.com/media/DNDwaqrVwAAnogq.jpg
https://media.giphy.com/media/3cHdNFajtLxPG/giphy.gif
Yunan yazar, sair, siyasetci ve filozof Nikos Kazancakis'in olum yil donumu (26 Ekim 1957)
"Ben bir seye ozlem duydum mu ne yaparim bilir misin? Bir daha bikip da hatirlamayacak kadar yerim yerim.Ya da tiksintiyle hatirlamak icin. Bak bir zamanlar cocukken kirazlara karsi anlasilmaz tutkum vardi. Param olmadigi icin azar azar aliyor, yiyor yine istiyordum. Gece gunduz kiraz dusunurdum, salyalarim akardi; iskenceydi bu! Gunun birinde kizdim mi, utandim mi, bilmiyorum; baktim ki kirazlar bana istediklerini yaptiriyorlar ve beni rezil ediyorlar, ne plan kurdum bilir misin? Geceleyin yavasca kalktim, babamin ceplerini yokladim, gumus bir mecidiye bulup caldim. Sabah sabah da kalktim, bir bahceye gidip bir sepet dolusu kiraz aldim, bir cukurun icinde oturup basladim yemeye. Yedim, yedim, sistim, midem bulandi, kustum. Kustum patron! O zamandan beri de kirazlardan kurtuldum; bir daha gozume gorunmelerini dahi istemedim. Ozgur oldum. Artik kirazlara bakip soyle diyordum. Size ihtiyacim yok! Sarap icin ayni seyi yaptim, sigara icin de. Hala iciyorum ama istedigim anda harp diye bicakla keser gibi kesiyorum. tutku bana egemen olamamistir. Yurdum icinde ayni sey. Hasret cektim, biktim, kustum kurtuldum!" Zorba
https://images-na.ssl-images-amazon....19Y9Q1XA1L.jpg
"When I have a longing for something myself do you know what I do? I cram myself chockful of it, and so I get rid of it and don't think about it any longer. Or, if I do, it makes me retch. Once when I was a kid - this'll show you -1 was mad on cherries. I had no money, so I couldn't buy many at a time, and when I'd eaten all I could buy I still wanted more. Day and night I thought of nothing but cherries. I foamed at the mouth; it was torture! But one day I got mad, or ashamed, I don't know which. Anyway, I just felt cherries were doing what they liked with me and it was ludicrous. So what did I do? I got up one night, searched my father's pockets and found a silver mejidie and pinched it. I was up early the next morning, went to a market-gardener and bought a basket o' cherries. I settled down in a ditch and began eating. I stuffed and stuffed till I was all swollen out. My stomach began to ache and I was sick. Yes, boss, I was thoroughly sick, and from that day to this I've never wanted a cherry. I couldn't bear the sight of them. I was saved. I could say to any cherry: I don't need you any more. And I did the same thing later with wine and tobacco. I still drink and smoke, but at any second, if I want to, whoop! I can cut it out. I'm not ruled by passion. It's the same with my country. I thought too much about it, so I stuffed myself up to the neck with it, spewed it up, and it's never troubled me since."
1960 ve 1970’lerin en onemli Ingiliz Rock gruplarindan, Beatles ve Rolling Stones’a benzetilen The Who, 6.studyo albumu Quadrophenia'yi Track Records araciligiyla 26 Ekim 1973 tarihinde piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DNC0sGgUQAABHot.jpg
Family Guy, American Dad!, ve The Cleveland Show'un yaraticisi, Amerikali animator, yazar, yapimci, aktor, sarkici, seslendirme sanatcisi ve yonetmen Seth MacFarlane'in dogum gunu (26 Ekim 1973)
https://pbs.twimg.com/media/DNDxA_9X0AAnZtS.jpg
https://media.giphy.com/media/cjyVhuFnRywN2/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/z01IbTX1dit0I/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/fIRlp168XuC6Q/giphy.gif
Ingiliz rock grubu Queen ve David Bowie Under Pressure sarkisini 26 Ekim 1981 tarihinde yayinladilar.
https://www.vinilonegro.com/wp-conte...8135927951.jpg
https://media.giphy.com/media/KvgnSARqRfcNq/giphy.gif
http://38.media.tumblr.com/tumblr_lr...vo1_r1_500.gif
James Cameron'in yonettigi, Arnold Schwarzenegger ve Linda Hamilton'in oynadigi aksiyon-bilim kurgu Yokedici (The Terminator) 26 Ekim 1984 tarihinde vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....6,1000_AL_.jpg
https://media.giphy.com/media/cK2VRRN1ZBdao/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/7EXmibVdejwl2/giphy.gif
Testere 4 (Saw IV) 26 Ekim 2007 tarihinde Amerika ve Turkiye'de vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....xOTM3._V1_.jpg
http://www.impawards.com/2007/posters/saw_iv.jpg
Kariyerine Charlie Chaplin ile cocuk karakter olarak baslayan Amerikali aktor ve komedyen Jackie Coogan'in dogum yil donumu (26 Ekim 1914)
https://s-media-cache-ak0.pinimg.com...c27e796351.jpg
https://media.giphy.com/media/HoQtdqwoWOfMk/giphy.gif
https://1.bp.blogspot.com/-asd3bx7ZI.../The%2BKid.gif
http://24.media.tumblr.com/tumblr_lh...5n55o1_500.gif
"Tabut kuma acilmis cukura indirildi. Colun hafif esen ruzgari tabutun egreti omurgasini cozmeye baslamisti bile. Omurga, sessizce akan derecikler gibi cukurun icine dagiliyordu. Uzerine avuc avuc kum atan ellerin hareketinde o anda gulunc bir sey vardi; defalarca ruzgara karismis olan bu toprak dunyanin hicbir yerinde rastlanamayacak bir tozdan ibaretti ve bana, yasli adam, bozulma tehdidi altindaki bu yeni mekanini sevmis gibi geliyordu. Kum kivrimlarinin altindaki kumullar gibi hareket eden bu toprak, avini sonsuza kadar icinde saklamiyordu. Topraga bunca kokle sarilmis ve sonunda buyulu bir solukla yeniden canlanmis olan bu sabirli ve sagir, son derece kopuk, son derece hafif yasamda bana gore, bu gocebe kabileyle, belli belirsiz yeniden harekete gecmis olan bu toprakla baglantili olagan ustu sasirtici bir simge vardi. Burada sonsuza kadar surecek dinlenmeden soz eden bir sey yoktu; tersine, her seyin sonsuza kadar surecek bir degisime adandiginin bize ve iyiymiþ gibi gorunenin disinda bir baska yere yoneltilmis oldugunun guclu guvencesi vardi. Yasli adamin duyarliliga prim vermeyen dalgin gulumseyisini animsayarak kendimi onun tarafindan anlasilmis ve bagislanmis hissettim; o gunun ikindi vakti mezarlikta hava guzeldi, kisin ilk sabahlarindan birinde yapraklari onune katip goturen ruzgar gibiydik." Sirte Kiyisi
https://pbs.twimg.com/media/DNEDQO3XkAAO2YF.jpg
"Si calò la barra nella sua fossa di sabbia.Il vento leggero del deserto ne smussava già le crestine friabili, e essa scivolava nella fossa in ruscelletti continui e silenziosi. C'era qualche cosa di superfluo nel gesto compassato delle mani che ora lasciavan cadere sul coperchio, l'una dopo l'altra,il loro pugno di sabbia: quella terra ante volte mischiatasi al vento era polvere più che in qualunque altro luogo del mondo,e io sentii che il vegliardo avrebbe amato quel suo rifugio così precario. Quel suolo che si muoveva come le dune sotto la sua coperta di sabbia, non dava l'idea di dover tenere la sua preda per sempre. C'era per me un simbolo enormemente conturbante in quella vita paziente e sorda, attaccata alla terra da tante radici, e ripresa, alla sua ultima fine, fatta così libera, leggera, da quel soffio misterioso: un simbolo che si combinava con quel corteo nomade, con quella terra lievissimamente rimassa in moto.Non c'era niente là che parlasse dell'ultimo riposo, ma al contrario la lieta testimonianza che tutte le cose sono eternamente rimesse in gioco, e destinate ad altro di quello che noi avevamo pensato; ricordai il sorriso distratto del vegliardo, che non incoraggiava gli intenerimenti, e mi sentii compreso e scusato. Si stava bene, quel pomeriggio, nel cimitero, come, in una prima mattina d'inverno, nel vento secco che spazza le foglie morte dalle vie."
Italyan besteci, keman virtuozu, gitarist ve kompozitor Niccolò Paganini’nin dogum yil donumu (27 Ekim 1782)
https://cps-static.rovicorp.com/3/JP...er=allrovi.com
“Non sono bello, ma quando mi ascoltano, le donne cadono tutte ai miei piedi“
(Yakisikli biri degilim ama keman calinca butun kadinlar ayagima kapaniyor.)
https://static.fanpage.it/wp-content...mortensen1.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=WV5wDqJ5WU4
Modernizm ve Romantizm akiminin uyelerinde Galli sair Dylan Thomas’in dogum yil donumu (27 Ekim 1914)
http://www.mark-davis-photography.co...e%201%20sm.jpg
Gozyaslarim sessiz suruklenmeleri gibidir
Bir kaç buyulu gulden petallerin,
Ve butun kederlerim yarigindan akar
Hatirlanmayan karlarin ve goklerin
Sanirim, degmis olsaydim yeryuzune,
Parcalanacakti;
O kadar acikli ve guzeldir,
O kadar urkek bir ruya gibi.
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...n-the-moon.jpg
Le mie lacrime sono come il quieto cadere
di petali da qualche magica rosa,
e il mio dolore scorre dalle crepe
di cieli e nevi di cui non è memoria.
Se toccassi la terra
credo che andrebbe in polvere;
è così triste e bello,
così tremulamente come un sogno.
https://4.bp.blogspot.com/-IB94ot-QF.../Thomas+4.jpeg
Bir sehri yikti kagidi imzalayan el
Solugu kesti bes egemen parmak
Ciftlestirdi oluler evrenini, bir ulkeyi boldu
Bes kral bir krali olume gorurdu
Egik bir omuza uzanan guclu el
Tebesirle kenetlenmis parmak eklemleri
Cinayetlere bir son veriyor
Gorusmelere son veren kalem
Bir hastaligi cogaltiyor guclu el
Agustos bocegiyle birlikte aclik ve kitlik
Karalanmis bir imzayla buyuktur
Insanlara hukmeden el
Krallar oluler sayar, yaralari yumusatamaz
Ve alnini oksayamaz kimsenin
Gokyuzu ve sefkat ellerin emrindedir
Ama gozyasi yoktur ellerin.
Akademi Odulu adayligi bulunan ve Emmy Odulu sahibi Ingiliz aktor ve komedyen John Cleese’nin dogum gunu (27 Ekim 1939)
https://media.giphy.com/media/MXL0A2vZUx0e4/giphy.gif
http://33.media.tumblr.com/2c6dc4631...2b8po1_500.gif
https://media.giphy.com/media/wi9yHmX7Sztuw/giphy.gif
Albert Camus tarafindan yazilan SIKIYONETIM (L'etat de Siege - The State of Siege - Lo stato d'assedio) oyunu, 27 Ekim 1948 tarihinde Paris, Theatre Marigny’de promiyerini yapti.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
http://media.gettyimages.com/photos/...ure-id56230698
“Ben ancak cellatlari hor gorme. Ne yaparsan yap, bu insanlar senden yucedir. Arasira birini oldurseler bile, cilginlik aninda yaparlar bu isi. Sense yasaya ve mantiga dayanarak kiriyorsun insanlari. Alay etme one egik baslariyla, yuzyillardir korkunun kuyruklu yildizlari geciyor tepelerinden. Urkekliklerine bakýp gulme, yuzyillardir sapýr sapýr dokuluyorlar, sevgileri paramparca oluyor. En buyuk suclarina bile bir ozur bulunabilir. Dunya kuruldu kurulali kendilerine karsi islenen ve senin de, ustune tuy dikmek uzere su pis duzeninle yasalar baglamayi, dusundugun suclaraysa hicbir ozur bulamiyorum.”
https://image.slidesharecdn.com/lost...?cb=1330354249
“Io non disprezzo che i carnefici. Qualunque cosa tu faccia, questi uomini saranno sempre più grandi di te. Se uccideranno sarà in’ora di pazzia. Tu invece massacri secondo la legge e la logica. Non beffarti dei loro dorsi curvati, poiché da secoli le comete della paura passano sopra di loro. Da secoli essi muoiono e il loro amore è straziato. Il loro delitto più grande avrà sempre una scusa. Ma non ci sono scuse al delitto che è sempre stato commesso contro di loro e che, alla fine, tu hai avuto l’idea di codificare nello sporco ordine che è il tuo!”
Akademi Odullu Italyan aktor Roberto Benigni’nin dogum gunu (27 Ekim 1952)
https://www.studioarcobalenotour.it/.../benigni02.jpg
https://media.giphy.com/media/YprmcChI3IgBW/giphy.gif
https://66.media.tumblr.com/e4c0ec34...xqlpo1_500.gif
https://78.media.tumblr.com/e948ff32...pwv1o1_400.gif
https://media.giphy.com/media/l0Exds...GQmc/giphy.gif
James Dean ve Natalie Wood’un oynadigi drama filmi Asi Genclik (Rebel Without a Cause), 27 Ekim 1955 tarihinde vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....8,1000_AL_.jpg
https://imgc.allpostersimages.com/im...92-8363135.jpg
https://media.giphy.com/media/4EXyrxIsl6uic/giphy.gif
http://25.media.tumblr.com/06f7566c3...s5k0o1_500.gif
Amerikali sair ve yazar Sylvia Plath'in dogum yil donumu (27 Ekim 1932)
“Ne kadar hevesli olursan ol, karakterinin kaderin oldugundan ne kadar emin olursan ol, elektrik lambasinin sahte neseli parlakliginda, saatin yuksek sesli tiktaklarinin esliðinde yapayalniz odandayken ne gecmiþ ne gelecek, hicbir seyin gerçek olmadigina dair ciplak ve aci gercegin farkina varmaktan kendimi alikoyamam. Ve neticede su ani olusturan yegane sey olan gecmis ya da gelecekten yoksunsan, neden simdinin bos kabugunu kirip canina kiymiyorsun ki? Ancak kafatasimin icinde duran, "Dusunuyorum, oyleyse varim!" sozunu papagan gibi yineleyen, mantik yurutebilen, o soguk, gri organ parcasi her zaman bir sapak, bir yokus, yeni bir cikis olacagini fisildiyor. Iste bu yuzden bekliyorum.” Gunlukler
https://images-na.ssl-images-amazon....1BhvpgxcQL.jpg
“I can't deceive myself that out of the bare stark realization that no matter how enthusiastic you are, no matter how sure that character is fate, nothing is real, past or future, when you are alone in your room with the clock ticking loudly into the false cheerful brilliance of the electric light. And if you have no past or future which, after all, is all that the present is made of, why then you may as well dispose of the empty shell of present and commit suicide. But the cold reasoning mass of gray entrail in my cranium which parrots, ‘I think, therefore I am,’ whispers that there is always the turning, the upgrade, the new slant. And so I wait.”
https://i2.wp.com/www.carteggiletter...e21.jpeg?w=744
Gulumseseydi ay, sana benzerdi.
Guzel bir seyle ayni izlenimi
Birakirsin, fakat yok edicisin.
Ikiniz de isigin buyuk odunc alicilarisiniz.
Acilanir dunyaya onun O-agzi; seninkiyse umursamaz.
Ve her seyi tasa dondurmek senin ilk katkin.
Bir anit mezara uyaniyorum; buradasin,
Tikirdatarak parmaklarini mermer masaya, sigara ariyorsun,
Bir kadin kadar kindarsin, fakat o denli urkek degilsin,
Ve yanitlanamayacak bir seyler soylemeye can atiyorsun.
Ay da hor gorur tebaasini,
Fakat gunduz vakti maskaranin biridir.
Hosnutsuzluklarin, ote yandan,
Ulasir mektup kutusuna hos araliklarla,
Beyaz ve yazisiz, karbon monoksit gibi yayilir.
Hic bir gun yok ki senden haber gelmesin,
Dolanip durursun belki Afrika’da, fakat dusunursun beni.
(Sylvia Plath, Venedik’te, 8 Nisan 1956)
https://2.bp.blogspot.com/-pw8d85Q6Y..._1_flipped.jpg
https://2.bp.blogspot.com/-7y1udnzki...ice_1_blog.jpg
Ingiliz New Wave muzik grubu Duran Duran'in solisti, Ingiliz soz yazari ve muzisyen Simon Le Bon’in dogum gunu (27 Ekim 1958)
http://easyxana.altervista.org/wp-co...le-bon-gif.gif
https://media.giphy.com/media/UixN7VDL1YKIg/giphy.gif
Cin-Tayland asilli Ingiliz Keman sanatcisi Vanessa Mae'in dogum gunu (27 Ekim 1978)
http://en.protothema.gr/wp-content/u...014/07/z4s.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=Tgb0jK143MI
Bob Dylan, 22.studyo albumu Infidels’i 27 Ekim 1983 tarihinde piyasaya surdu.
https://img.discogs.com/QneqC6-g6M9K...-2208.jpeg.jpg
Buyuk Tikinma (La grande abbuffata - La grande bouffe - The Big Feast, 1973) filminin Ugo'su; Cilginlar Kulubu (Il vizietto - La Cage aux Folles - Birds of a Feather) filminin Renato Baldi'si Italyan aktor Ugo Tognazzi'nin olum yil donumu (27 Ekim 1990)
http://www.cinema4stelle.it/immagini...eabbuffata.jpg
https://78.media.tumblr.com/4f08e628...d7lko1_400.gif
https://68.media.tumblr.com/936742e9...d7lko1_400.gif
http://giffetteria.it/archivio/anatrafine.gif
AC/DC, Belfast’taki King's Hall’de verdigi canli konserin albumunu 27 Ekim 1991 tarihinde yayinladi.
https://is5-ssl.mzstatic.com/image/t.../600x600bf.jpg
Ingiliz roman yazari Ian McEwan, 27 Ekim 1998 tarihinde Amsterdam romaniyla The Man Booker Odulunu kazandi.
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._2015_logo.png
http://news.bbc.co.uk/olmedia/155000..._mcewan300.jpg
“Soguk bir Subat sabahi iki eski dost, Molly Lane'e son bir saygi gosterisinde bulunmak uzere onun cenaze toreninde bulusurlar. Clive, Ingiltere'nin en basarili bestecisi, Vernon da saygin bir gazetenin yayýn yonetmenidir. Bu iki kisinin ortak noktasi, bir zamanlar yasam dolu Molly'nin asigi olmalaridir. Ancak Molly, bu ikisiyle de, kocasiyla da yetinmemis, Baþbakan adayi olan, sag egilimli, tutucu Disisleri Bakani ile de iliskiye girmistir. Bu bakanin sirrini ise Molly, bilmektedir. Ancak onun olumunu izleyen gunlerde Clive ile Vernon'un yaptiklari tuhaf bir anlasma, bu iki eski dostun aralarindaki yakinligi alabildigine sarsar. Disisleri Bakaninin sirrinin gundeme getirilmesi konusunda sorumluluk tasidigina inanan Vernon'la benmerkezci bir ahlak anlayisi olan Clive'nin arasinda ahlaksal bir duello baslar.”
https://images-na.ssl-images-amazon....hc0EC2%2BL.jpg
“On a chilly February day, two old friends meet in the throng outside a London crematorium to pay their last respects to Molly Lane. Both Clive Linley and Vernon Halliday had been Molly's lovers in the days before they reached their current eminence: Clive is Britain's most successful modern composer, and Vernon is editor of the newspaper The Judge. Gorgeous, feisty Molly had other lovers, too, notably Julian Garmony, Foreign Secretary, a notorious right-winger tipped to be the next prime minister.In the days that follow Molly's funeral, Clive and Vernon will make a pact with consequences that neither could have foreseen. Each will make a disastrous moral decision, their friendship will be tested to its limits, and Julian Garmony will be fighting for his political life.”
Bryan Adams, 8.studyo albumu On a Day Like Today’i 27 Ekim 1998 tarihinde piyasaya surdu.
http://img.dooyoo.co.uk/GB_EN/orig/0/0/3/2/5/32589.jpg
https://img.discogs.com/K9PojmlmtlTr...85443.jpeg.jpg
Amerikali rock and roll sarkicisi ve soz yazari Lou Reed’in olum yil donumu (27 Ekim 2013)
https://media.giphy.com/media/10ZjMu7oHMu7fi/source.gif
https://www.youtube.com/watch?v=QYEC4TZsy-Y
“Yasamimin, oykudeki yesil incir agaci gibi onumde dallanip budaklandigini goruyordum.Her dalin ucunda tombul, mor bir incir gibi essiz bir gelecek beni cagiriyor, goz kirpiyordu. Incirlerden biri, bir es, mutlu bir yuva ve cocuklardi. Bir baskasi, unlu bir ozan, oteki parlak bir profesor, biri sasirtici editor Esther Greenwood, oburu Avrupa, Afrika ve Guney Amerika, biri Constantin, Sokrates, Attila ve garip adlari degisik meslekleri olan daha bir yigin asik, bir baskasiysa Olimpiyat takim sampiyonu bir kadindi. Bu incirlerin uzerinde ve otesinde, ne olduklarini pek cikaramadigim daha bir suru incir daha vardi. Kendimi dallarin catallandigi noktada otururken goruyordum.Ve incirlerden hangisini sececegime bir turlu karar veremedigim icin acliktan oluyordum. Hepsini ayri ayri istiyordum incirlerin, ama birini secmek otekilerin hepsini kaybetmek demekti. Ve ben orada karar veremeden otururken incirler burusup kararmaya basliyor ve birer birer topraga, ayaklarimin dibine dusuyorlardi.” Sylvia Plath, Sirca Fanus
https://edajeapristoblogsu.files.wor...camp.jpg?w=620
“Vidi la mia vita diramarsi davanti a me come il verde albero di fico del racconto.Dalla punta di ciascun ramo occhieggiava e ammiccava, come un bel fico maturo, un futuro meraviglioso. Un fico rappresentava un marito e dei figli e una vita domestica felice, un altro fico rappresentava la famosa poetessa, un altro la brillante accademica, un altro ancora era Esther Greenwood, direttrice di una prestigiosa rivista, un altro era l’Europa e l’Africa e il Sudamerica, un altro fico era Costantin, Socrate, Attila e tutta una schiera di amanti dai nomi bizzarri e dai mestieri anticonvenzionali, un altro fico era la campionessa olimpionica di vela, e dietro e al di sopra di questi fichi ce n’erano molti altri che non riuscivo a distinguere. E vidi me stessa seduta alla biforcazione dell’albero, che morivo di fame per non saper decidere quale fico cogliere. Li desideravo tutti allo stesso modo, ma sceglierne uno significava rinunciare per sempre a tutti gli altri, e mentre me ne stavo lì, incapace di decidere, i fichi incominciarono ad avvizzire e annerire, finché uno dopo l’altro si spiaccicarono a terra ai miei piedi.”
Kolay degil ifade etmek yaptigin degisikligi.
Eger hayattaysam simdi, o halde olmustum,
Gerci, bir tas gibi, ondan etkilenmeden,
Durmustum aliskanlik oldugu üzere.
Bir parmak bile oteye cekmedin beni, hayir
Ne de biraktin benim kucuk ciplak gozum ilissin diye
Goge dogru yeniden, umutsuzca, kuskusuz,
Kavrayarak maviligi, ya da yildizlari.
Bu degildi o. Uyudum, de ki: bir yilan
Gizlenmis siyah kayalarin arasinda siyah bir kaya gibi
Kisin beyaz boslugunda
Komsularim gibi, mukemmelce bicimlenmia
Milyonlarca yanaklarin benim bazalt yanaklarimi
Eritmek icin her an konmasindan
Hiczevk almayarak. Gozyaslarina donustuler,
Cansiz mizaclara aglasan meleklere,
Fakat ikna edemediler beni. Dondu o gozyaslari.
Her olu kafada buzdan bir migfer siperligi vardi.
Ve uyumayý surdurdum kivrik bir parmak gibi.
Ilk gordugum þey temiz havaydi
Ve sebnemde yukselen sarmas dolas damlalardi
Ruhlar misali seffaf. SIK ve ifadesizce
Yatiyordu etrafta bir suru tas.
Bilmiyordum onu neye kullanacagimi.
Parildadim, fare adimlariyla tirmandim, ve sacildim
Dokmek icin kendimi bir sivi misali
Kus ayaklari ve bitki govdeleri arasinda.
Kandirilmamistim. Biliyordum seni hemencecik.
Agac ve tas isildadi, golgesiz.
Parmak uzunlugum cam misali seffaflasti.
Mart surgunu gibi tomurcuklanmaya basladim.
Bir kol ve bir bacak, ve kol, bir bacak.
Tastan buluta, derken yukseldim.
Simdi andiririm bir cesit Tanriyi
Yuzerek havanin arasindan ruh-vardiyamda
Bir buz tabla misali temiz. Bir armagandir bu.
http://libreriamo.it/wp-content/uplo...lvia-Plath.jpg
Non è facile dire il cambiamento che operasti.
Se adesso sono viva, allora ero morta
anche se, come una pietra, non me ne curavo
e me ne stavo dov’ero per abitudine.
Tu non ti limitasti a spingermi un po’ col piede, no-
e lasciare che rivolgessi il mio piccolo occhio nudo
di nuovo verso il cielo, senza speranza, è ovvio,
di comprendere l’azzurro, o le stelle.
Non fu questo. Diciamo che ho dormito: un serpente
mascherato da sasso nero tra i sassi neri
nel bianco iato dell’inverno-
come i miei vicini, senza trarre alcun piacere
dai milioni di guance perfettamente cesellate
che si posavano a ogni istante per sciogliere
la mia guancia di basalto. Si mutavano in lacrime,
angeli piangenti su nature spente,
Ma non mi convincevano. Quelle lacrime gelavano.
Ogni testa morta aveva una visiera di ghiaccio.
E io continuavo a dormire come un dito ripiegato.
La prima cosa che vidi fu l’aria, aria trasparente,
e le gocce prigioniere che si levavano in rugiada
limpide come spiriti. Tutt’intorno giacevano molte
pietre stolide e inespressive,
Io guardavo e non capivo.
Con un brillio di scaglie di mica, mi svolsi
per riversarmi fuori come un liquido
tra le zampe d’uccello e gli steli delle piante
Non m’ingannai. Ti riconobbi all’istante.
Albero e pietra scintillavano, senz’ombra.
La mia breve lunghezza diventò lucente come vetro.
Cominciai a germogliare come un rametto di marzo:
un braccio e una gamba, un braccio, una gamba.
Da pietra a nuvola, e così salii in lato.
Ora assomiglio a una specie di dio
e fluttuo per l’aria nella mia veste d’anima
pura come una lastra di ghiaccio. E’ un dono.
Sylvia Plath, Ask Mektubu / Lettera d’amore
http://media.pronetsrl.it/uploads/20...sie/poesia.jpg
Fakat yatay durmayi yeglerdim.
Mineralleri ve anne sevgisini sogurarak
Her Mart piril piril yaprak acacak
Bir agac degilim ben; toprakta degil koklerim.
Payima dusen Ah'lari cezbeden
Ve yakinda yapraksiz kalacaginiý bilmeyen
Ihtisamla resmedilmis bahce tarhinin guzelligi de degilim.
Olumsuzdur bir agac, kiyaslandiginda benimle
Ve bir cicek basi daha bir irkiltir, uzun olmasa bile,
Birinin uzun omrunu, digerinin curetini isterim.
Bu gece, yildizlarin miniminnacik isiklari altinda,
Agaclarla cicekler serin kokularini yaymakta.
Farkina varmaz hicbiri, yururum aralarinda.
Uyurken en mukemmel sekilde onlara
Benzemek zorundayim diye dusunurum ara sira
Dusunceler bulanmakta.
Uzanip yatmak, daha dogal geliyor bana.
Sonra gokle ben konusuruz acikca,
Ve faydali olacagim ben en son kez yattigimda:
O vakit dokunur bana agaclar ilk kez, ve cicekler zaman ayirir bana.
Magnet Releasing (Magnolia Pictures'in bir yan kurulusu) Warner Bros. ve Takashi Miike'nin yonettigi Blade of the Immortal'in posterini yayinladi.
http://cdn2-www.comingsoon.net/asset...heimmortal.jpg
Clubhouse Pictures ve Lucky Chap Entertainment, Margot Robbie, Bobby Cannavale'in oynadigi aksiyon-drama-spor I, Tonya'nin posterini paylasti.
https://pbs.twimg.com/media/DNGnyReVwAA3i5r.jpg
Kuzey Avrupa Ronesansi'nin onemli ustasi ve klasik edebiyat arastirmacisi, humanist bilgin ve ilahiyatci Erasmo da Rotterdam'in (Desiderius Erasmus) dogum gunu (28 Ekim 1466)
“Oyleyse soruyorum, kendisinden nefret eden adam baskasini sevebilir mi? Kendisiyle anlasamayan kisi baskasiyla anlasabilir mi? Kendisinden bile bikmis usanmis kisi baskasina keyif verebilir mi? Bana gore, insan Delilikten daha deli degilse bu sorular karsisinda sadece susar.”
https://pbs.twimg.com/media/Cv101OmXEAA4Si7.jpg
“Now tell me: can a man love anyone who hates himself? Can he be in harmony with someone else if he's divided in himself, or bring anyone pleasure if he's only a disagreeable nuisance to himself? No. one, I fancy, would say he can unless there's someone more foolish than Folly”
17. yuzyilin en onemli dusunurlerinden, dusunce ozgurlugunu, insan eylemlerini akla gore duzenlemek anlayisini en genis olcude yayan ilk dusunur, Ingiliz klasik liberal filozof John Locke’un olum yil donumu (28 Ekim 1704)
“Cocugun gosterisliligi sebebiyle yeni giysi arzulamasi saglanir; ve kucuk kiz yeni elbisesini giydiginde anne ona kucuk kralicem ve prensesim diyerek onun kendisini begenmesini ogretmekten baska ne yapabilir? Boylece kucukler daha kendileri giyemeden kýyafetlerinden gurur duymayý ogrenirler. Ebeveynleri o kadar erken yaslarinda onlara ogretmisken neden buyuduklerinde terzinin yaptigi bir elbisenin dis gorunusuyle kendi degerlerini bicmeye devam etmesinler ki?”
http://2.bp.blogspot.com/-lU6amkrTna...oughts%2B2.jpg
“A child is set a-longing after a new suit, for the finery of it; and when the little girl is tricked up in her new gown and commode, how can her mother do less than teach her to admire herself, by calling her, her little queen and her princess? Thus the little ones are taught to be proud of their clothes, before they can put them on. And why should they not continue to value themselves for their outside fashionableness of the taylor or tirewoman's making, when their parents have so early influenced them to do so?”
Jonathan Swift’in yazdigi Gulliver'in Seyahatleri (Gulliver's Travels), 28 Ekim 1726 tarihinde Londra’da yayinlandi.
http://www.kidsmomo.com/wordpress/wp...rs-travels.jpg
“Bu ulke halkinin bilgileri cok eksik: sadece ahlak, tarih, siir ve matematikten olusuyor; bunlarda da herkesten ustun olduklarini kabul etmek gerek. Ama matematik yalniz hayata faydali olacak seylere, tarim islerinin gelismesine ve mekanik sanatlarina uygulaniyor.”
http://www.mainlesson.com/books/lang...r/zpage010.gif
“The learning of this people is very defective, consisting only in morality, history, poetry, and mathematics, wherein they must be allowed to excel. But the last of these is wholly applied to what may be useful in life, to the improvement of agriculture, and all mechanical arts; so that among us, it would be little esteemed.”
https://78.media.tumblr.com/add73b39...rha3o1_400.gif
Rus sair ve oyun yazari Velimir Khlebnikov’un dogum yil donumu (28 Ekim 1885)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...nikov_1908.jpg
Yildizlara bakmak uzun uzun.
Bir olum hukmu imzalamaktan.
Cok daha hos gelir.
Ciceklerin sesini dinlemek
“Iste Hlebnikov!” diye mirildanan sesini
Bahcede dolasirken
Cok daha hos gelir evet
Beni oldurmek isteyenleri olduren
Tufekleri gormekten
Nicin hicbir zaman
Yonetici olamayacagini
Anladiniz mi simdi.”
http://image.anobii.com/anobi/image_...f70cbafbac487f
Per me è molto più piacevole
guardare le stelle
che firmare una condanna a morte.
Per me è molto più piacevole
ascoltare la voce dei fiori,
che sussurrano <<È lui>>
chinando la testolina,
quando attraverso il giardino,
che vedere gli scuri fucili della guardia
uccidere quelli
che vogliono uccidere me.
Ecco perché io non sarò mai,
e poi mai, un Governante.