http://666kb.com/i/dh1c17eayli6kao4b.png
Printable View
http://666kb.com/i/dh1cfb66nuyyc68ij.png
CAN ATAKLI
https://www.facebook.com/kemalatam/v...4204454906969/
evet de acaba diye düşünen varsa bir kez izlesin derim..
tabiki evet diyenlerin izlemesine gerek yoktur.
Topiğin ismi yorumsuz ama 1 kez ihlal edeceğim, çıkarı yokken doğruları savunan yanlışları eleştiren insanların, mevki ve makam verilince birden U dönüşü yaparak yanlış bulup eleştirdikleri fikirleri ölümüne savunmaları insanın aklına şu soruyu getiriyor;
Bunlar bu VATAN'ın ve insanın haklarını koruyabilir mi? (yumuşak sordum ama soruları hayal gücünüze bırakıyorum.)
Sn STAH üstad;
Gerçekleri açıklamaktan dilimizde tüy bitti, yazmaktan ellerimiz yoruldu, eski forumdan bile 3 kez ceza yedim :) mahkemelere verildik, akıl sağlığımızı yitirmemeye çalışıyoruz..
Ama en başta ATATÜRK, sonra atalarımızın bu günleri görebilelim g.t kıllı olmayalım diye çektiği acılar yanında bizim çektiklerimiz ne ki?
Bizim de gelecek nesillere aydınlık, yaşanabilir bir Türkiye bırakmak en azından boynumuzun borcudur..
O yüzden sonuçları ne olursa olsun, paylaşmaya doğru bildiklerimizi haykırmaya devam edeceğiz...:rules:
Sevgiler&Saygılar
http://i.hizliresim.com/DP8vOy.png
http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/...sidir-1456097/
1993 yılında Refah Partili Erdoğan: Başkanlık sistemi bir özentinin sonucu ya da ABD emperyalizminin bize bir tavsiyesidir
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Başkanlık' tartışmaları Başbakanlığından beridir devam ediyor. Ancak 1993 yılında yine Erdoğan, başkanlık sistemi hakkında söyledikleriyle en çok karşı çıkan isimlerden biri olduğunu ortaya koyuyor.
Gazeteci – yazar Metin Sever ile Cem Dizdar, 1993’te Türkiye gündeminde yer alan “2. Cumhuriyet tartışmalarını” aynı isimde bir kitapta topladılar. Konuyla ilgili 20 kişiyle özel röportajlar yapan Sever-Dizdar ikilisi aynı zamanda Refah Partisi MKYK üyesi Tayyip Erdoğan’la RP İstanbul İl Başkanı sıfatıyla görüştüler. O kitapta yer alan başkanlık sistemi ve eyalet tartışmalarıyla ilgili Başbakan Erdoğan’ın görüşleri şöyle:
Başkanlık sistemi için neler söyleyeceksiniz?
Türkiye buna hazır değil. Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu ya da ABD emperyalizminin bize bir tavsiyesi. Bunun oluşması için siyasette serbest piyasanın oluşması lazım.
Ülke içinde yaşayan bazı gruplar insanlar milli yapı içerisinde kalmak istemezlerse ne olacak?
Onun kararını yine halk verecek..........
http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/...-oldu-1542251/
Bahçeli’nin geçmişteki ‘başkanlık sistemi’ sözleri yeniden gündem oldu
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni anayasa konusunda Başbakan Binali Yıldırım'la uzlaştıklarını açıkladı. Anayasa değişikliği içinde çok tartışılan yönetim sistemi değişikliğine dair maddeler de bulunuyor. Başbakan Yıldırım yeni sistem için, “Bu değişiklikte Cumhurbaşkanı’nın partisiyle ilişki devam edecek. Yapılan en önemli değişiklik budur†dedi. AKP ile MHP'nin bu konuda uzlaşması sosyal medyada Bahçeli'nin geçmişte söylediklerini yeniden gündeme getirdi.
Yeni anayasa görüşmeleri üzerinde AKP ile MHP’nin mutabakata varması tartışma konusu oldu. Görüşme maddeleri içinde yer alan ‘partili cumhurbaşkanı’ ve ‘sistem değişikliği’ konuları, MHP lideri Bahçeli’nin başkanlık sistemi hakkında geçmişte söylediklerini yedinden gündeme getirdi.
İşte Bahçeli’nin konuyla alakalı sosyal medyada paylaşılan bazı geçmiş mesaj ve sözleri;
Hedeflenen Başkanlık Sistemi Değil Başkancı Sistemidirhttps://t.co/emizlndJ7i
— MHP (@MHP_Bilgi) 1 Haziran 2016
Oturmuş, teamülleri yerleşmiş parlamenter sistemi yıkmak ve başkanlık kılıfıyla diktatörlüğe geçmek yenilikse, bırakın eskiden bakalım.
— Devlet Bahçeli (@dbdevletbahceli) 30 Ocak 2015
Devlet Bahçeli: “Erdoğan ve Öcalan başkanlık sisteminde söz kesmiş, bölücü çevrelerden gelen mesajlar da bunu doğrulamıştır.â€
— MHP (@MHP_Bilgi) 17 Şubat 2015
“Erdoğan’a Başkanlık İçin Çalışan Truva Atıâ€: @YouTube aracılığıyla http://t.co/KVS1exhNH6
— MHP (@MHP_Bilgi) 11 Mayıs 2015
AKP’NİN TEK PROJESİ BAŞKANLIK, BAŞKA SÖYLEDİĞİ YOK: @YouTube aracılığıyla http://t.co/Fa6yF1gMwg
— MHP (@MHP_Bilgi) 3 Mayıs 2015
Ankara'da başkanlık falı açanların, partili cumhurbaşkanlığı olsun diyenlerin bereketsizlik ve beceriksizliği ortadahttps://t.co/bigmPPgJpr
— MHP (@MHP_Bilgi) 8 Haziran 2016
—————–
ʻʻ
8 Aralık 2015 MHP grup toplantısı:
'Bahçeli: Başkanlık Sistemi tartışması yeniden gündeme geliyor. Propagandası yapılan budur. Alttan alta işlenen, servis edilen, medyayla güçlendirilen, sistemin etkilendiği, tıkandığı söylemleridir. Bunların tutar ve kayda değer bir yanı yoktur. Mesele Erdoğan'ı güvence altına almaktır. Mesele Erdoğan'ın kişisel gayesinin tatmin olmasıdır. Erdoğan başbakanken de cumhurbaşkanıyken de çift başlılıktan şikayetçidir. Çünkü sözünden başka söz söylenmesini kaldıramamaktadır. Devleti aile şirketi gibi yönetmek istemiştir. Her gittiği devletin yönetim sistemine özenmiştir. ABD'ye gidip onların sistemini övmüştür, Meksikaya gidip yine Meksika'daki sistemi övmüştür, Fransa ziyaretinde ise Fransız tarzı başkanlık sistemini övmüştür. Allah'tan şu sıralar Kuzey Kore'ye gitmemiştir yoksa Türkiye'nin geleceği kapkara olmaktan kurtulamayacaktır. Erdoğan ne yapmaya çalışmaktadır? Bu milletin yegane derdi Erdoğan'a koltuk imal etmek midir? Peki Erdoğan başkan olduktan sonra krallık ilan etmeyeceğine kim garanti verebilir. Oğlunu ikinci Erdoğan olarak tahta geçirmeyeceğine kim garanti verecektir. Türkiye'nin yeni Putin'i yavaş yavaş oluşmaktadır.'
Devlet BAHÇELİ
ʻʻ
8 Şubat 2015 Kırşehir mitingi:
'Erdoğan, 'bu gömlek bu bedene dar geliyor' diyerek milletimizin aklıyla, irfanıyla alay etmektedir. Milli Görüş gömleğini giyen Erdoğan, BOP gömleğini giyerek milletimizi yıllarca kandırmış, zamanımızı çalmıştır. Ancak milletimiz gömlek değiştirmez. Değiştireceği gömleği de asla giymez. Şerefini gömlek gibi giyip çıkaran, tarafsızlık yeminini ampul gibi yakıp söndüren bir şahsiyet Türkiye'ye istikamet çizemez, milletimizin aklını artık çelemez. Erdoğan açıkça siyaset yapmakta, suç işlemekte, vatana ihanet konusunda arka arkaya delil üretmektedir. Erdoğan baştan aşağı yalan olup çıkmıştır.†'Bu yolla anayasayı değiştirip Öcalan canisiyle ve başkanlık sistemini kurma hedefine sabitlenen Erdoğan, geri dönülmeyen bir mecraya sapmıştır. Erdoğan'ın istek ve arzuları Kırşehir'in çıkarına değildir. Erdoğan'ın umduğu, beklediği, dayattığı başkanlık sistemi Kırşehir'in büyümesine, zenginleşmesine hizmet etmeyecektir. Böyle giderse, sistem değişikliği ve yeni bir rejim nakli konusunda ısrar devam ederse, uyarıyorum Türkiye'de demokrasi rayından çıkabilecektir. Erdoğan'ın şu anda tek kaygısı kendisini ve etrafını emniyete almak, geleceklerini de garanti etmektir. 'Bizim millete hizmetten başka gayemiz yok' sözü hikayedir. 'Hak davasından gayrı davamız yok' sözü ise kuyruklu yalandır. Çünkü Türk milleti, 7 Haziran'da iktidarı değiştirirse ki olacak olan budur, ne kadar kıyıda köşede haram yiyen ve hain varsa mutlaka hesaba çekilecektir. Merhum Neşet Ertaş ne güzel de söylemiş: 'Can yakıp da kalp kırma. Senin de gül benzin solacak bir gün. Her canlının kalbi Allah'a bağlı, herkes ettiğini bulacak bir gün.' Allah'ın şaşmaz adaletidir; herkes ettiğini bulacak, yaptığını çekecektir. Buna imanımız tamdır.â€
Devlet BAHÇELİ
http://666kb.com/i/dh3q69vnarqswmevl.png
http://666kb.com/i/dh3q7ok54745tb64x.png
http://666kb.com/i/dh3q8ldjt02iz6mz5.png
http://666kb.com/i/dh3q9crnb8732vzrl.png
http://666kb.com/i/dh3qagiynimw8mggh.png
http://666kb.com/i/dh3qbdo3b02ngbwep.png
http://666kb.com/i/dh3qcbsvpzr0me7rl.png
YILMAZ ÖZDİL.
Feyzioğlu: Sayın Cumhurbaşkanı’nın yine aldatıldığını gördüğümüz için üzgünüz
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, "Sayın Cumhurbaşkanı'nın 13 Mart 2017 tarihinde basına yaptığı Türkiye Barolar Birliği ile ilgili gerçeklerle örtüşmeyen açıklamaları dehşetle izledik. Sayın Cumhurbaşkanı'nın yine aldatıldığını gördüğümüz için üzgünüz. Sayın Cumhurbaşkanına sözümüz var. Siz, Bakanlar Kurulu ve Anayasaya rağmen fiilen başkanlığını yaptığınız iktidar partisi, en milli kaygılarla ve yürekten dile getirdiğimiz uyarılarımızı tartışmaya bile gerek görmediniz. Bu sebeple, Türkiye Barolar Birliği ve pek çok baromuz halk oylaması öncesinde en üst makamı, yani vatandaşlarımızı bilgilendirmek için kanuni görevlerini yerine getirmektedir" dedi.
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün katıldığı TV kanalının canlı yayınında, kendisine yönelik açıklamaları hakkında yazılı bir açıklama yaptı. TBB Başkanı Feyzioğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a cevaben yaptığı yazılı açıklama şöyle:
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın 13 Mart 2017 tarihinde basına yaptığı Türkiye Barolar Birliği ile ilgili gerçeklerle örtüşmeyen açıklamaları dehşetle izledik. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yine aldatıldığını gördüğümüz için üzgünüz. Öncelikle Hollanda’nın, Almanya’nın ve bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bakanlarına yönelik kısıtlamalarını kınıyoruz. Türkiye Barolar Birliği ve baroların Avukatlık Kanunu uyarınca görevi Anayasa değişikliği paketini ve içerdiği tehlikeleri Cumhurbaşkanına, Bakanlar Kuruluna, milletvekillerine ve Türk Milletine anlatmaktır. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanına sözümüz var: Siz, Bakanlar Kurulu ve Anayasaya rağmen fiilen başkanlığını yaptığınız iktidar partisi, en milli kaygılarla ve yürekten dile getirdiğimiz uyarılarımızı tartışmaya bile gerek görmediniz. Bu sebeple, Türkiye Barolar Birliği ve pek çok baromuz halkoylaması öncesinde en üst makamı, yani vatandaşlarımızı bilgilendirmek için kanuni görevlerini yerine getirmektedir.
Biz, Sizden farklı olarak elbette tarafız. Siyasi partilerden yana değil tarafımız. Yargı bağımsızlığından, hukukun üstünlüğünden, bağımsız ve etkin savunmadan yana tarafız. Getirmek istediğiniz sistemde memleketin tüm hakim ve savcılarının bir siyasi parti genel başkanına ve onun vasıtasıyla kendisinin il ve ilçe başkanlarına bağımlı kılınmak istenmesinin karşısındayız.
Sayın Cumhurbaşkanı, bizi, Avrupa’da dolaşarak Anayasayı anlatmakla suçladınız. Yurtdışında bu amaçla ve birkaç saatliğine tek bulunduğumuz tarih, 18 Şubat 2017’dir. Anladığımız kadarıyla bu defa da tarih konusunda aldatılmışsınız. Aynı tarihte Başbakanınızın da Almanya’da ‘evet’ mitingi yaptığı eminiz malumlarınızdır. Sayın Başbakana yönelik bir öfkenizi görmedik. Bizden sonra 1 Mart’ta Hollanda’da ‘evet’ propagandası yapan İktidar Partisi Milletvekili Sayın Mustafa Köse’ye de bir söz söylediğinizi duymadık. Demek ki tarafsızlık yemini etmiş ve Türk Milletinin tamamını temsil etmesi gereken Siz, halkoylamasında Milletimizin önüne konacak iki seçenekten ‘evet’i savunanları vatandaş, diğerlerini terörist olarak görmektesiniz. 16 Nisan tarihi yaklaştıkça maalesef bu suçlamaların dozu artmış, akıl ve mantıkla izah edilebilirliği giderek kalmamıştır.
MAALESEF YİNE ALDATILMIŞSINIZ
Türkiye’yi terörist unsurlarla dolaşarak bir çalışma yaptığımızı da söylemişsiniz. Maalesef yine aldatılmışsınız. Türkiye’nin yetişmiş en vasıflı Anayasa hukukçularından biri olan ve bildiklerini Türk Milletiyle paylaştığı için üniversitesindeki görevine Sizi kızdırma korkusuyla son verilen Prof. Dr. Süheyl Batum mu terörist unsur Yoksa hayatını Türk tarihi araştırmalarına adamış, Anadolu’da devletlerin nasıl yıkılıp kurulduğunu ve Selçuklu ile Osmanlı tarihini en iyi bilen, maalesef bildiklerini Türk Milleti’yle paylaştığı için partisinden ihraç edilen Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu mu?
Birlikte yol yürümekten onur duyduğumuz, Anayasa değişikliğinin tehlikelerini kendi şehirlerinde anlatmak için gece gündüz çalışan baro başkanlarımız ve on binlerce avukat meslektaşımız mı?
Evet – hayır seçenekleri arasında ‘hayır’ seçeneğini tercih edecek milyonlarca vatandaşımız terörü desteklemekle suçlanabilir mi?
Anayasanın Türkiye’ye maliyetini anlatmak üzere yola düşmüş Kardak kahramanları, kumpas mağduru kahraman asker ve polislerimiz terör destekçisi olmakla suçlanabilir mi?
Elbette biz avukatların arasında da Anayasa değişikliğine olumlu bakan meslektaşlarımız da var. Biz bunlara saygı duyuyoruz. Onları vatan hainliğiyle ya da terör örgütünün değirmenine su taşımakla suçlamayı aklımızın köşesinden bile geçirmeyiz. Üstelik biz sürecin başında 100 bin meslektaşımızın görüşünü alarak yola çıktık. Hep şunu söylüyoruz; halk oylamasında tercihi ne olursa olsun her vatandaşımız Türk Milleti’nin asli unsurudur.
CUMHURBAŞKANI TARAFSIZLIKLA TÜM MİLLETİ KUCAKLAMALIDIR
Şöyle bir cümle sarf ettiğinizi duyduk; ‘Avukatların tamamı hayır mı diyor ki Türkiye Barolar Birliği Anayasa değişikliğine hayır verilmesi gerektiğini söylüyor’ Keşke böyle demeseydiniz. Türk Milleti’nin yüzde ellisinden fazlası hayır dediği halde, Siz ettiğiniz yemine ve Anayasa madde 103’e göre Türk Milleti’nin tamamını temsil etmeniz gerektiği halde Milletimizin yüzde elliden fazlasını nasıl dışlar, düşman ilan edersiniz. Gerçekten Sizin için üzgünüz.
ELBETTE Kİ GÖREVİMİZ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İLE İLGİLİ HALKI BİLGİLENDİRMEKTİR
Anayasa değişikliği sürecinde Milletimizi biz bilgilendirmeyecektik de, Size göre bu görevi acaba hangi meslek örgütü veya sendika üstlenmeliydi Elbette bu ülkede yaşayan herkesin ve her meslek örgütü, sendika ve sivil toplum örgütünün görevidir Anayasa konusunda bilgilendirme yapmak. Ancak elini vicdanına koyan herkes bilir ki bu öncelikle Türkiye Barolar Birliği ve baroların görevidir. Yoksa Siz sadece futbolcular konuşsun ve ‘evet’ propagandası yapsın mı istiyorsunuz
CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI HERKESE AÇIK OLMALIDIR
Sayın Cumhurbaşkanı, demişsiniz ki; ‘Bundan sonra kapımız TBB Başkanı’na kapanmıştır.’ Bizi sanırım Sizden ikbal bekleyen bazılarıyla karıştırdınız. Bugüne kadar Sizinle ve Sizden önceki cumhurbaşkanlarıyla, Türk Milleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en milli meseleleri dışında hiçbir görüşmemiz veya yazışmamız olmamıştır. Ayrıca bu cümleniz 16 Nisan’da geçmesini arzu ettiğiniz Anayasa değişikliği ile nasıl bir devlet yapısı hayal ettiğinizin de üzücü bir ikrarıdır. Yani benden olana devletin kapısı açık, benim emrime girmeyene devletin kapısı kapalıdır demektesiniz.
DAHA ÖNCE UYARMIŞTIK, YİNE UYARIYORUZ
Peki hatırlayalım. Ne zaman, hangi durumlarda biz devletimizi yönetenleri yine en milli duygularla, en milli kaygılarla uyarmıştık.
Savcısı benim dediğiniz kumpas davalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin omurgasına balyoz indirilirken uyarmıştık. Önceki Genel Kurmay Başkanı Sayın Başbuğ, devletin içine yerleştirilmiş bir çete tarafından tutuklamaya sevk edilirken uyarmıştık. O tarihte Başbakan olarak Size ve Sayın Cumhurbaşkanına yazmış olduğumuz açık mektup devletin arşivindedir. Bu çetenin hedefinde sırada siz varsınız demiştik. 2010 Anayasa değişikliği yazılırken bununla yargıyı belirli yapılara teslim ediyorsunuz diye uyarmıştık. Habur’daki çadır tiyatrosu kurulduğunda uyarmıştık. 21 Mart 2013’de bölücü terör örgütünün İmralı’daki mahkum reisinin yazdığı söylenen ‘barış mektubu’ denilen yazının, aslında Ortadoğu’da başlayacak savaşların habercisi olduğu konusunda uyarmıştık. Sözde barış sürecinde devletimizin kandırıldığını, bazı şehirlerimizin bir büyük kalkışma için terör örgütü tarafından cephaneliğe çevrildiği konusunda uyarmıştık. Bu uyarılarımız dinlenmediği için maalesef evlatlarımız şehit oldu. Uluslararası hukuk alanında Türkiye Cumhuriyeti itibar kaybetti. En haklı davamızı bile üst üste yaptığınız yanlışlar sebebiyle devletimiz yurtdışında savunamaz hale geldi.
Daha önceki her uyarımızın maalesef gerçekleştiği ve her aldatılmanızın ülkemizin büyük bedeller ödemesine neden olduğu gerçeğinin altını çizerek şimdi de uyarıyoruz.
TÜRKİYE’NİN ALTINA SAATLİ BOMBA YERLEŞTİRİLMEK İSTENİYOR
16 Nisan 2017’de halk oylamasına sunulacak olan paketin iç katmanlarında Cumhurbaşkanına denetimsiz ve sınırsız bir güç verilmesinin çok ötesinde Türkiye’nin altına saatli bombalar yerleştirilmek isteniyor. Küresel kuklacıların Sevr Antlaşması’ndan beri Türkiye’ye dayatmaya çalıştığı ve İmralı’da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmekte olan bölücü örgüt liderinin teşvik ettiği eyalet sistemi adı değiştirilerek Cumhurbaşkanının tek imzasıyla kurulabilir hale geliyor. Türkiye’nin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunması açısından hayati önem taşıyan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na koyduğumuz çekinceler de Cumhurbaşkanının tek imzasıyla kaldırılabilir oluyor. Bu, sonu felakete yol açacak yetkilerden haberiniz olduğunu düşünmek dahi istemiyoruz. Peki iki sene sonra kimin cumhurbaşkanı olacağını, ondan bir sonraki cumhurbaşkanının kim olacağını bilebiliyor musunuz Size defalarca seslendik. Davet edin, Sizi aldatmak isteyen küresel kuklacıların oyununu yüzlerine vuralım ve birlikte bozalım dedik. Siz ise her milli davada Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında dimdik duran bizleri yine düşman ilan ettiniz. Biz de gerçekleri Türk Milletine anlatmak için yollara düştük. Sayın Cumhurbaşkanı, mücadelemiz Türkiye içindir, Sizin torunlarınız da dahil gelecek nesillerimiz içindir. Biz, bunun için konuşmanızda bir tehdit olarak algıladığımız ‘Bedel ödeyeceksin’ cümlesindeki her türlü bedeli Türk Milleti için ödemeye hazırız. Türk Milleti dışında hiç kimseye minnetimiz, hiçbir makam-mevki sahibinden bir ikbal beklentimiz yoktur. Tek borcumuz, Allah’a olan can borcumuzdur, vadesi geldiğinde onu da verir alnımızın akıyla gideriz.”
DHA
başlık yorumsuz ama yeminlen kabus gibi bir ülke olduk yani
çok haklısın değerli arkadaşım..
kanunlarla bana verilmiş olan demokratik karar hakkımı,'' HAYIR'' olarak kullanacağım için sn.Cumhurbaşkanım bana, idamlık suç olarak kabul ettiğim DARBECİ VE TERÖRİST suçlamalarında bulunuyor..
kanunlara son derece saygılı olan ve şimdiye devletime ve kanunlarına karşı hiç bir yanlışı olmayan bir vatandaş olarak çok üzülüyorum..biz bu SUÇLAMALARI hak edecek hiç bir şey yapmadığımız gibi bu suçları işlemek isteyenlerle de her platformda mücadele ettik....
İFTİRA
"İftirayı işittiğiniz zaman, mümin erkeklerin ve mümin kadınların, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulunup da: "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?"nur/12
"Bir de dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki, bu şahitleri getiremediler, o halde onlar, nezdinde, yalancıların da kendileridir"nur/13
"Siz o iftirayı dilinize dolamıştınız. Hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığınız şeyi ağzınızla söylüyor ve onu önemsiz birşey sanıyordunuz. Halbuki bu, nezdinde büyük bir günahtır "nur/15
"O asılsız sözü duyduğunuz zaman: "Bunu konuşmak bize yakışmaz. Haşa! Bu büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?" (Nûr, 16)
Size şeytanların kimler üzerine inip durduğunu haber vereyim mi? Her günahkâr iftirâcı, yalancı, sahtekâr üzerine iner. Bunlar (şeytanın iftirâ ve yalanına) kulak verirler. Çoğu ise yalancıdır." (26/Şuarâ, 221-223).
“Kim bir hata yapar veya kasıtlı günah işler de onu bir suçsuzun üzerine atarsa, büyük bir bühtan/iftirâ ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.” (4/Nisâ, 112).
Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınıza pişman olursunuz." (49/Hucurât, 6).
http://666kb.com/i/di8vrzhoi4ontgqtn.png
Uyarıyorum…
Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde iç savaşları doğuran referandumlar artık tarihin karanlık sayfalarında çünkü batı destekli referandumlar 300 bin insanın ölmesine neden olan bir iç savaşa neden olmuş, ırkçı milliyetçiliği güçlendirmişti.
Referandum sürecini başlatan ve göz yuman sistem ise başkanlık sistemi olmuştu. Başkanlık sistemi ne kadar iyi niyetli olursa olsun “kötü niyetlerin” veya yetersiz siyasilerin eline geçerse felakete yol açıyor. Buna en güzel örneği iki açıdan hatırlatacağım.
MİLOŞEVİÇ’İN BÜYÜK YANLIŞI
Bosna halkı 1990′lı yıllarda tarihin kaydettiği en büyük zulümlerden birini yaşamıştı. Bosna’nın ayrılma sürecinde halkın Müslüman olma özelliğini çok iyi bilen Amerikan yönetimi bu bölgeye yönelik özel çalışmalar yürüttü.
Ali İzzetbegoviç, Avrupa’nın ortasında kendi verdiği isimle “Batı İslam Cumhuriyeti”ni ilan etti. Bu Sırp milliyetçilerin ekmeğine yağ sürdü. Tam bu noktada Bosna’da referandum tartışması başladı. O dönemde Yugoslavya Genelkurmay Başkanı Nebojsa Pavkoviç ile Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç arasında kapalı kapılar ardında büyük bir tartışma yaşandı.
Pavkoviç, Hristiyan veya Müslüman tarikatçı yapılanmaya karşı müdahale edilmesini savunurken Miloşeviç Bosna’nın iç kararına karışmayalım demişti. Tabi Yugoslavya sistemine göre son söz hakkı Devlet Başkanı’na aitti. Referandum kararı çıktı. Bosna’da referandum sonucunda çok yüksek oranda ayrılma kararı çıktı. Bunu fırsat bilen Çetnik çeteleri Bosna ve İslam aleyhinde propaganda yapmaya başladılar. Bosna içinde ayrılıkçılara karşı harekete geçme kararı verdiler.
Bu kararı veren üç isim Yugoslav Ordusu’nda görevli Albay Ratko Mladiç, en büyük paramiliter çejnik grubu Tigar’ın başı Jelko Raznatoviç (ARKAN) ve Bosna’daki Sırp azınlığın lideri konumunda olan Radovan Karadziç’ti. Referandum sonrasında Bosna’da tam bir Boşnak katliamı yaşanmaya başlandı. Sırp albay, ordu içinden temin ettiği silahları paramiliter gruplara dağıtıyor ve bu gruplar Yugoslavya’nın haklı savaşını dünya gözünde haksız çıkaracak eylemler gerçekleştiriyordu.
Nihayetinde savunmasız Boşnaklar Yugoslav Ordusu’ndan sağlanan silahlarla Sırp askeri gücüyle kitlesel biçimde yok ediliyordu. Dönüm noktası olan Srebrenitsa katliamı batının ekmeğine yağ sürmüştü. Tabi referandum fitildi. Fitil ateşlendikten sonra söndürülemedi.
BİRAZ CİDDİYET LÜTFEN..!!!!
http://666kb.com/i/di8vvkorr19668dl7.png
[img]http://666kb.com/i/d****6jhutx4ao789.png[/img]