1950’de yönetim kurulu Bay Pozzi, Bellasi, Pio Caimi ve Bayan Becker’in
temsilcisi addedilen Bern’li avukat Zumstein’den meydana gelmişti. 1954’de,
yönetim kurulu Pio Caimi, Pianta ve Avukat Zumstein’den meydana geliyordu.
Avukat Zumstein 5 Aralık 1955 tarihli mektupla istifasını verdi.1950’ye kadar,
bina noter Baillod tarafından yönetiliyordu, onun vefatı ile yerine Neuchatel’de
noter H-jean_Paul Bourquin geldi. Bu kişi şirketin hesaplarını ve yönetim
kurulunun raporlarını hazırlıyordu.
27 Aralık 1954’de, şirket binayı satabilecek şekilde amacını değiştirdi. Nitekim
bina şirket merkezi Lugano’da bulunan Asteria anonim şirketine aynı ayın 30’unda
satıldı, satış fiyatı 560.000 Fr idi, bunun 455.802,50’si ödenmiş, ipotek alınmış
ve bakiyesi en geç 15 Şubat 1955’de ödenecekti.
** B- 16 Ocak 1956 tarihli talep ile, Bayan Becker Tessin’li yöneticilerin
şirketi yönetme tarzlarından şikayet ederek şirketi kendi menfaatleri yönünde
sürdürdüklerini iddia ederek şikayetçi oldu, Villamont şirketine mahkemeden
celp göndererek Neuchatel Cumhuriyeti ve Kantonu mahkemesinde dava açtı,
talepleri şöyle sıralanabilir :
1) Şirketin feshedilmesine karar verilmesi,
2) Şirketin feshinin emredilmesi ve tarafsız bir tasfiye memurunun tayin edilmesi,
3) Davalı şirketin yargı masraflarını ve harçlarını ödemeye mahkûm edilmesi.
Davacı kadın iddialarına destek olarak, ‘’Caimi Grubu†olarak adlandırdığı
bir hissedarlar çoğunluğunun birkaç yıldan beri şirketi bu grubun menfaatleri
doğrultusunda işletmekten geri kalmadığını ve bu haklarının bu grup tarafından
tamamen hiçe sayıldığını kanıtlama yönünde bir dizi olay ileri sürüyordu.
** C- Davalı şirket talebin reddedilmesini ve davacı Bn. Becker’in mahkeme
masraflarını ve harçlarını ödemeye mahkûm edilmesini talep etti.
Davalı şirket Caimi grubunun varlığına itiraz etti. Şirkete göre yönetim kurulu
daima usulüne uygun şekilde ve şirket menfaatlerini gözeterek hareket etmişti.
Davacı Bn. Becker BK’nun 736. maddesinin 4. bölümü gereğince şirketin feshini
talep etmede haklı gerekçeleri kanıtlama durumunda değildi.
** D- 7 Ekim 1957 tarihli karar ile Mahkeme Villamont gayrimenkul şirketinin
feshedilmesi kararını verdi ve tasfiyesini emretti, talebin ikinci iddiasını yetkisizlik
sebebiyle kabul edilemez olarak ilan etti ve yargı masraflarını ve harçlarını davalı
şirkete yükledi.
** E- Villamont gayrimenkul şirketi kendi serbest bırakıcı iddialarını ele alarakmenfaat çatışması yaratan bu işlemi el altından gerçekleştirdiler ve yasa dışı bir
madde ile donattılar.†Diğer taraftan, şahitliğini güvene layık bulduğu Avukat
Zumstein’in ifadesini dikkate alan kanton Mahkemesi Caimi Grubunun şeklen
Avukat Zumstein’e danıştığını veya hiç danışmadığını, tüm kararları yönetim
kurulu oturumları dışında aldığını kabul etti.
İster ipotek tesisi, ister hissedarlara ödünç para, binanın tamir işleri verilmesi,
Asteria SA şirketi ile görüşmeler, Carlo Caimi’ye muhtelif tutarlar verilmesi olsun,
davacının temsilcisi devamlı olarak bir oldu-bitti karşısında bırakıldı. Sonuç
olarak, hiçbir şeyden artık haberdar edilmedi. Her şeyin önceden kararlaştırıldığı
oturumlara katılmaktan kaçındı ve istifa etti.
İstinafa başvuran şirketin doğruluğunu tartışmadığı bu olaylar karşısında istinafa
başvuru haksız olarak gözükmektedir.
Birinci hâkimlerin doğru şekilde ortaya koydukları gibi, bundan ortaya çıkan
sonuca göre Bayan Becker sadece çoğunluğa sahip hissedarları temsil eden yönetim
kurulunun şu veya bu kararları konusunda şikâyetçi değildir, aynı zamanda belirli
bir yıldan bu yana, daha doğrusu şirketin amacının değiştirilmesinden bu yana
bu aynı kişilerin, tekrarlanan bir dizi eylemin kanıtladığı gibi, şirket fonlarını
kendisinin yasal menfaatlerini tamamen göz ardı ederek yönetim kurulu üyelerinin
yakınlarının veya yabancı şirketlerin menfaatleri yönünde kullanmalarından
ve şüphesiz bunlardan menfaat elde etme sebepleri olduklarından şikâyetçidir.
Böyle olaylar şüphesiz duruma göre farklı yansımalara sahiptir. Fakat bunlar,
hissedarlarının muhakkak surette kişisel ilişkilere sahip oldukları özellikle
küçük bir anonim şirket söz konusu olduğu dikkate alındığında, konumuz
davada özellikle vahimdir. Oysa çoğunluk grubun temsilcilerinin şirket malları
üzerinde tasarrufta bulunma kolaylığı ve hatta hafifliği dikkate alındığında,
istinaf mahkemesi önünde davalı durumunda olan kişinin uzun vadede şirket
mali dengesini bozma riskini taşıyan ve buna bağlı olarak kendisine dikkate
değer bir zarara yol açabilecek bu tür olayları hoş göremeyeceğine hükmetmesi
tamamen anlaşılabilir bir durumdur.
Olayın gerçeği şirketin dâhili işleyişinde bozukluk olması ve bu şartlarda Bayan
Becker’in fesih talep etmede haklı olduğudur (RE 67-II-165).
Yer İmleri