Gayet tabi ki emeğe saygı, o ayrı mevzu...Kimin kitabını, kime, kaçtan sattığı da bendenizi zerre ilgilendirmez...Ben olaya Devlet gözüyle bakarım abi, gerisi teferruattır...Yeni neslin bilmesi, öğrenmesi gereken çok şey var ama...Burada yazılanların özünden anladığım odur...
Mesela, Orhan Pamuk'un Cevdet Bey ve Oğulları romanında Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’ye dönen Türkçü profesör Gıyasettin Kağan olarak betimlediği, Türk Tarih Kurumu'nun ilk kongresinde "göç teorisi" kapsamında ileriye sürülen Orta Asya'daki göllerin kurumasına ilişkin tezin gerçek olmadığını iddia ederek alınan kararlara şerh düşen, bilahare 1939'da İstanbul Üniversitesi'nde Türk Tarih Kürsüsünü kuran Zeki Velidi Togan kimdir ?!...
“Ben de Freud’a “Ben Asya bozkırlarından gelen birisiyim, aceba ayaklarımı bu şartlara uydurabilir miyim” dedim? Freud beni odasına davet etti ve orada
daha altı-yedi yaşındaki bir kız çocuğun, babasına şehvet nazarıyla baktığına dair yazdıklarının Başkurt ve Kazaklar için varid olmadığını kendisine söyleyerek annemin öteki şiirini ona tercüme ettim ve bu şiirde “mührümü bozgan” sözü ile cinsî bir mevzua temas edildiğine ancak Dr. Freud’un risalelerini okuduktan sonra intikal ettiğimi söyledim. Ben onunla bundan sonra da birkaç defa görüştüm. O zaman Arap seyyahı İbn Fadlan’ın eski Oğuzlarda cinsî münâsebet anlayışının diğer İslamlardan ve Araplardan tamamen farklı olduğunu belirten yazılarını tahlil etmiş ve bunu Heredot’un eski Skitlerde cinsî münâsebete ait kayıtları ile karşılaştırmıştım.
İkinci görüşmemizde bunları Dr. Freud’a anlattım. Hatta ben ona:
“Siz bir mühim ve enteresan ilim olan psiko-analizi bu broşurlerinizdeki ‘felsefe’nize çevirmekle ancak yazdıkları romanlarda kız kardeşlerini çıplak halde anahtar deliğinden seyrettiğini utanmadan hikâye eden ‘pervers’ (sapık)lara okunacak eserler vermiş olursunuz,” dedim. Bu sözlerime hiç de kızmadı. O benimle bu mevzuda çok konuşmak istiyordu, fakat ben Avusturya’dan Almanya’ya geçtiğimden görüşmek mümkün olmadı.” (Togan 1999: 22)
İşte, bugün bizim DEAŞ dediğimiz örgüte ISIS (Mısır) denmesinin altındaki morfolojik gerçekler bunlardır...Kısa ve öz olaraktan Büyük Giza Piramidi'nin adının eski metinlerde "Yüce Işık" olarak geçtiği iddiasıyla bugünkü 1 doların arkasında bulunan (FETÖ'nün kripto elemanları arasındaki şifreleme için 1 doları seçmesinin nedeni de budur) ve adına kısaca Siyonizm dediğimiz, ellerinin altındaki ışıklı kürelere bakıp bakıp ara ara yaptıkları luminol gösterileri ile (Luminol, oksitleyici madde ile etkileşime girdiğinde mavi bir ışık yayar, bunu yeni nesil büyücü şapşallar çok kullanır) Dünyayı idare etmeye çalışan güçlerin tarihidir an itibariyle okuduklarımız...
Ve herkesin kafasında aynı soru vardır : lan rahmetli Atatürk yaptığı o son çalışmalar nedeniyle mi zehirlendi yoksa ?...Esasen, an itibariyle içerisinde bulunduğumuz -dolarizasyonun engellenmesi yönündeki- savaş bu savaştır...ayvagöbeknuri'nin "kapattırdığı" başlığın gelişme ve sonuç bölümleri buraya gidecekti ama olsun...
Bu başlıkta bulunsun bunlar...Sonuçta burayı OKUyanlar aynı gürûh, değişen bir şey yok yani...
Geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır...
Yer İmleri