Artan

236,50 10 13:29
25,54 9.99 12:55
256,50 9.99 13:31
39,48 9.97 13:32
37,78 9.95 13:30
Artan Hisseler

Azalan

792,00 -10 13:32
53,00 -9.09 13:32
2,98 -8.87 13:32
122,00 -7.58 13:32
2,27 -6.58 13:30
Azalan Hisseler

İşlem

13.377.298.906,00 13:32
6.632.161.182,75 13:32
5.753.749.982,24 13:32
5.204.076.961,15 13:32
4.232.608.203,52 13:32
Tüm Hisseler
Sayfa 378/379 İlkİlk ... 278328368376377378379 SonSon
Arama sonucu : 3025 madde; 3,017 - 3,024 arası.

Konu: Dev'ayna Masalları

  1. Trading'de temel mantık predictive (tahmine dayalı) değil, reactive (fiyat akışına göre tepkisel) olmalı. Bunların ne olduğunu kısa bir şekilde özetleyelim:

    Predictive Yaklaşım (Tahmine Dayalı)

    Dünyada genelinde olduğu gibi Türkiye'de de trading'e ilk defa başlayanlar ve hatta trading yapanların büyük bir kısmı teknik formasyonlar, fibonacci seviyeleri, destek direnç seviyeleri, vb bazlı analizleri kullanarak fiyatın nereye gideceğini tahmin etmeye ve ona göre işlem yapmaya çalışırlar. Mesela "burada bir yükselen üçgen formasyonu var, yukarı kırılırsa fiyat üçgen yüksekliğinde yukarı gider", fiyat geri çekilirken "fibo 0,613 bölgesinde tepki görür", "burada bir destek var, oradan alırsam ve dirence kadar tutarsam şu kadar %'lik bir kazanç elde edebilirim." şeklinde predictive (tahmine dayalı) bir işleme girme eğilimindedir. Burada bir geleceği öngörme durumu söz konusudur. "Bu hisse % şu kadar yükselecek, çünkü..." gibi bir iddia temellidir. Burada trader, henüz gerçekleşmeyen bir şeyi kesin gerçekleşecekmiş gibi varsayar. Bu tip bir trading yönteminde subjektiflik ve duygusal karar alma riski yüksektir ve piyasanın irrasyonelliği arttığında psikolojiler kolay kırılır, son derece yanlış tercihler yapılır ve çoğu zaman rövanşist alım satımlara ve daha fazla hasar almaya gebedir. Bu süreçlerden bir çoğumuz geçmiştir. Bazılarımız takip edilen bu yöntemin yanlış olduğunu kısa zamanda anlamış ve bırakmış, bazılarımız ciddi hasarların sonucunda bunu terketmiş, bazılarımız ise hâlâ İngilizce'de 'holy grail' şeklinde ifade edilen mutlak kazandıracak 'kutsal kâse'nin, kaybetmeyen 'sihirli bir formül'ün peşinde zamanını heba etmeye devam etmektedir.


    Reactive Yaklaşım (Fiyat Akışına göre Tepkisel)

    Yukardaki yöntemin aslında bir trader'a gerçek anlamda para kazandırmadığı, en az teknik formasyonların gereği oluşan fiyat hareketleri kadar başarısız olan formasyon örneklerinin de olduğunu, kesinlikle kırılmaz gibi düşünülen en sağlam desteklerin kırıldığı, ve fiyatın öngörülenin aksine gittiğinde zarar keslerin bir türlü yapılamadığı ve ciddi hasarların oluştuğunu çabuk farkeden, öğrenen ve bunun sürdürülebilir bir yöntem olmadığını anlayan trader artık fiyatın yönünü öngörme fiilinden vaz geçip, sadece fiyatın akış yönüne göre işlem yapma yöntemini benimsemiştir 'reactive yaklaşım'da. Trader bu yöntemde kesinlikle geleceği tahmin etmeye çalışmaz; gerçekleşen fiyat hareketlerine tepki verir. "Eğer X olursa, Y yaparım mantığıyla bir sistem oluşturur, karar anı subjektif öngörülere değil tamamen veriye dayanır. Böyle bir yöntemde risk yönetimi çok daha stabil olur. Predictive olmadığı için önceden karar alınmaz, bu nedenle fiyat biraz geriden takip edilir, bir trend başladığında fiyatın dönüşüne göre biraz daha geç girip, trend bittiğinde biraz daha geç çıkılır, ama büyük hatalar önlenmiş olur. Burada yön açısından yapısal belirsizlik kabul edilmiş, subjektif öngörüler terkedilmiş ve olay fiyatın gidişatına bırakılmıştır. Sistem denilen şey öngörülere dayalı değil, "ben bilmiyorum, sinyal gösterirse pozisyon alırım." koşul-mekanizma-rutin setine bağlanmıştır. Burada öngörüler değil, kural setleri uygulandığı için davranışsal hatalar azalır, risk yönetemi çok daha objektif olur. Sistematik trading denilen şey aslında bunun belki de en iyi ifade edilmiş halidir.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

  2. Biz insanlar kavramsallaştırdığımız ve/veya resmedebildiğimiz şeyleri daha iyi idrak etmeye ve fikren ve zihnen sindirmeye meyilliyizdir. Bu sebeple bazı şeyleri zaten biliyor ve yaşıyor olsak da isimlendiremediğmiz, adını koyamadığımız için bazen buna reaksiyon da gösteremeyebiliriz. Bu nedenle yatırım ya da trading hayatımızda önemli bulduğum kavramları ve hayatımıza etkilerini fırsat ve zaman buldukça paylaşmaya çalışıyorum.

    Bu kavramlardan birisi de Sunk Cost Fallacy (Batık Maliyet Yanılgısı). Peki nedir bu?

    Genel olarak bunu daha önce harcadığımız zaman, para, emek ya da kaynaklar sözde boşa gitmesin diye kötü bir karara devam etmek şeklinde yorumlayabiliriz. Yani bazı maliyetleri geri alamayacağımızı düşünerek almış olduğumuz kötü bir karara devam etme hatası.

    Peki bu neden bir yanılgıdır? Çünkü batık maliyet dediğimiz şey zaten harcanmış, geri alınamayan ve gelecekle ilgili kararımızı etkilememesi gereken bir maliyettir. Mantıklı ve rasyonel olan bu kötü karara ve batık maliyete devam etmek değil, gelecekte en iyi getiriyi sağlayacak seçeneğin hangisi olabileceğine kafa yormaktır. Bu işte yanılgılı karar ise "bu işe çok para/zaman harcadım, artık bu aşamadan sonra bırakamam." tarzında bir yol izleyip batıklık durumunu daha da derinleştirmektir.

    Zarar eden bir pozisyonu kapatmamak "bu hissede çok zarar ettim, satarsam zarar kesinleşir." gibi bir mantıkla devam etmek buna güzel örneklerden birisidir. Oysa zarar zaten gerçekleşmiştir ve asıl sorulması gereken bu pozisyonun gelecekteki beklentisinin ne olduğudur. Eğer beklentide bir düzelme yoksa ve her şey kötü gitmeye devam edecek gibi görünüyorsa, yanlışta devam etmenin bir anlamı yoktur. "Para harcayıp, bilet aldım" diyerek bitmediği halde kötü bir filmi izlemeye devam etmek gibi mantıksız bir yaklaşımdan başka bir şey değildir aslında. İnsan kötü giden filmi bırakıp kalan bir saatini daha verimli, daha faydalı, daha mutlu edici bir şey ile geçirebilir pekâlâ.

    Peki bu tür bir yanılgıya neden düşüyoruz? Çünkü geçmiş maliyetlerimizi 'çöp' olarak kabul etmekte zorlanıyoruz. Zihnimiz ve bilinçaltımız buna karşı çıkıyor. 'Loss aversion' diye de tabir edilen 'kayıptan kaçınma' belki daha iyi bir ifadeyle 'kaybı kabul etmekten kaçınma' mekanizmamız devreye giriyor. Yaptıklarımızda tutarlılık ihtiyacı duyuyor ve yatırım kararlarımızı meşrulaştırmaya çalışıyoruz.

    Yapmış olduğumuz yatırımlarda, açmış olduğumuz pozisyonlarda zarar eden pozisyonu taşımak, pozisyonumuzu açtığımız yere yani break-even noktasına döner bir şekilde diye beklemek, kayıplı pozisyonlarımızda ortalama düşürmeye çalışmak, stratejimizin yanlış olduğunu anladığımızda bile "çok emek verdim" diye bırakamamak batık maliyetimizi derinleştirmekten başka bir şey getirmemektedir aslında. En büyük risk yönetimi hatası tam da buradan doğar aslında.

    'Zarar kes' dediğimiz şey aslında "yaptığın yanlışın maliyetini küçük tut, seni de beraber dibe çekmesine mani ol." demektir.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

  3. Elinize sağlık.
    Forum da dahil yatırımcı çevrelerinde geçmişte,
    "Teknik mi, Temel mi?" benzeri tartışmalar sıklıkla yaşandı.
    7/24 açık, komisyonsuz, yüksek kaldıraçlı coin piyasaları ise herkesi teknik analizci(!) yaptı.
    Trend çizgileri vb...


    Predictive yöntem başta bizimki gibi insider yoğun piyasalar için oldukça zor...
    Çok sayıda makro-mikro veri takibini de gerektiren bir yöntem.

    Reactive ise doğru uygulandığında daha akılcı görünüyor naçizane bana...
    Tabii tarihinde hemen hiç USD baz kazandırmayan piyasada "temettü emekliliği" diye yatıp kalkan bir rüzgara(güruha) karşı işemek zor.
    Al,sat,tut,yakala,sık,bırak vb. tavsiye için aracı kurumunuzla görüşün.

  4. Batık maliyet yanılgısı konusunda baskın olan ana psikolojik etken, vazgeçilecek kararın gelecekte yeni pozisyondan daha iyi performans gösterme ihtimalinin neden olduğu baskı diyebilir miyiz?

    Tüm piyasalar uyumlu hareket ediyorsa hatalı bir kararı benzeriyle değiştirmek yerine stratejiyi kökten değiştirmek gerekebilir. Örneğin yatırımcılığa sünger çekip bir önceki yazınızdaki trade modelini benimsemek gibi radikal bir değişim yapmak, katlanılacak zarar realizasyonu için geçerli bir sebep sayılabilir. İki hisse arasında değişim yapmak belirsizliği artırmak demek, eski pozisyonunuza göre de iyi performans gösterme baskısı hissedersiniz.

  5.  Alıntı Originally Posted by KısaVade Yazıyı Oku
    Elinize sağlık.
    Forum da dahil yatırımcı çevrelerinde geçmişte,
    "Teknik mi, Temel mi?" benzeri tartışmalar sıklıkla yaşandı.
    7/24 açık, komisyonsuz, yüksek kaldıraçlı coin piyasaları ise herkesi teknik analizci(!) yaptı.
    Trend çizgileri vb...


    Predictive yöntem başta bizimki gibi insider yoğun piyasalar için oldukça zor...
    Çok sayıda makro-mikro veri takibini de gerektiren bir yöntem.

    Reactive ise doğru uygulandığında daha akılcı görünüyor naçizane bana...
    Tabii tarihinde hemen hiç USD baz kazandırmayan piyasada "temettü emekliliği" diye yatıp kalkan bir rüzgara(güruha) karşı işemek zor.
    Yorumlarınız ve feedback'leriniz için teşekkürler.

    Burada şu noktayı atlamadan vurgulamak istiyorum:

    Predictive yöntemin pabucunu tamamen dama atmak gibi bir niyetim yok. Predictive yöntem, sadece teknik analiz bazlı fiyat öngörülerini değil, içerisinde özellikle hisse senedi piyasalarında kullanılan finansal analizleri ve buna bağlı gelecek fiyatlamalarını öngörü gibi bir davranış modelini de kapsıyor. Özellikle hisse senedi piyasalarında dünya genelinde kabul edilen genel görüş nedir? Spekülatif ve manipülatif hareketler fiyatlarda dalgalanmalara neden olsa da sonuçta orta-uzun vadede fiyatı etkileyen şeyin hisse senedinin dayanak varlığı olan şirketlerdeki finansal gelişmeler olduğu ve bunun bir şekilde fiyatlandığı düşüncesi. Bunu reddedecek ya da tamamen kabul edecek ispatlanmış bir durum yok. Bu konuda yapılmış akademik çalışmalar var, bu tezi ya da aksini doğruladığını iddia eden. Hangisinin doğru olduğuna inanmak subjektif bir kabul şekli. Ancak sonuçta işin o kısmı da varsayılan bir 'eder'e göre 'ucuzluk' ve 'margin of safety' bulma çabasının etrafında dönüyor. Neye göre ve kime göre ucuzluk sorusunun ise objektif bir karşılığı yok. İster değerleme çarpanlarına bağlı, isterse şirketlerin ürettiği nakit akışlarına bağlı olsun, yapılan her 'eder' hesaplama mantığı o hesabı yapanın subjektif ön kabullerine bağlı olarak bir değer çıkarıyor karşımıza. Ve sonuçta bu tip hesaplamalara bağlı olarak ya da olmayarak, etkilenerek ya da etkilenmeyerek, tamamen piyasanın olayı nasıl algıladığı ile ilgili bir durum var. Mesela Buffet'ın bir ülkedeki borsaların toplam piyasa değerinin o ülkenin toplam GSMH değerinden büyük olamayacağı tezi oldukça tutarlı görünse de, aslında o da bir varsayım. Eğer bu piyasa tarafından mutlak bir doğru kabul edilse idi bu değer aşılmaya başladığında hemen buna göre fiyatlamaların gelmesi ve borsaların yönünü aşağı çevirmesi gerekli idi. Ama pratikte biz bunu görmüyoruz. Neden? Bildiğimiz ekonominin kurallarının değiştiğini, özellikle bilişim ve teknoloji şirketlerinin net varlık hesaplarının sadece finansal defter değerlerine göre yapılamayacağı, ortadaki know-how'a rakamlarla değer biçilemeyeceği, bunun bilançolarda gerçek anlamda yansıtılamayacağı ve bu nedenle eski değerleme usulleriyle gerçekçi bir eder hesaplama mantığının oluşturulamayacağı gibi bir algı oluştu. Ve oluşan her algı kendi yeni gerçekliğini tekrar tekrar üretmeye başladı ve bu döngü 'artık bu kadarı da fazla' diyene kadar devam edecek gibi görünüyor. Tüm bunları dikkate aldığımızda finansal veriler bazlı predictive yöntem uygulamak realist görünmüyor.

    Reactive yöntemdeki bakış açısı aslında zımnen 'fiyatın her şeyi içerdiği' tezine dayalı ve bu da çokça tartışılan bir konu. Bilginin fiyatlamalarda etkisinin olmadığı gibi bir iddia değil bu. Aksine fiyatın içerisinde bizim erişebildiğimiz ya da erişemediğimiz tüm bilgilerin dahil edildiğini varsayıyor. Fiyatlamada bilgiler ve bilgilerin ürettiği algılar elbette önemli. Bilgiye önceden erişenin kendine bir alfa oluşturma potansiyelinin olduğu da bir gerçek. Mesela batmakta olan bir firmanın bu durumunun bilgisine bizden önce erişenler buna göre pozisyon alabilir, ya da devrim niteliğinde bir ürün ortaya çıkaranların bilgisine önceden erişebilenler finansal tablolara ya da yatırım faaliyet raporlarına henüz yansımamış bu bilgiyi çok önceden hem de fahiş miktarlarda pozisyonlar alarak fiyatlayabilirler. Evet bu durumda bilgiye önceden erişenlerin bu bilginin karşılığında predictive bir yöntemle pozisyon aldıklarını ve bundan para kazanma potansiyellerinin olduğunu kimse inkar edemez. Ancak burada bizim kendi perspektifimizden olayı değerlendirmemiz gerekiyor. Biz retail yatırımcılar ya da trader'lar olarak, çapımızın büyüklüğü ne kadar olursa olsun, ciddi bir maliyet karşılığında erişilen bu bilgilere (buna insider bilgiler de diyebiliriz) onlarla eş zamanlı erişebilme şansımız var mı? Bu soru bence yatırım dünyamızı oluşturan ve ne kadar hareket edebileceğimizi belirleyen dairenin çapının büyüklüğünü ya da gelecekte ne kadar büyüyebileceğini etkileyecek temel kıstas. Mesela ortalama bir midcap şirkette bile çok fahiş kazanımlar elde edilebilir bazı bilgilere önceden sahip olabilsek. Bunun için ya içerden birileri olmamız ya da onlardan bilgi akışına sahip olmamız ya da belli maliyetlerle bu bilgiyi satın almamız gerekli. Bu işin etik ve dahi yasal olup olmaması durumu başka bir tartışma konusu, ancak dünyada 'insider trading'in olmadığını iddia etmek bence fazla romantik bir yaklaşım. Uluslararası ilişkileri nasıl reel-politik domine ediyor ve barışa bağlı ve win-win usulüne dayalı romantizm gerçekte karşılığını bulamıyorsa, finansal piyasalarda da romantizmin pek bir karşılığı yok. Terim belki yerinde olmayabilir, ama burada da reel-politik uygulama durumunda ve zorunluluğundayız. Başta işin maliyeti olmak üzere türlü sebeplerle, bilgiye erişim önceliğimizin olmadığı gerçeğini düşünürsek, rasyonellik gereği, mental olarak reactive modele yatırım yapmak daha anlamlı duruyor.
    Son düzenleme : deva-i dert; Bugün saat: 11:54.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

  6.  Alıntı Originally Posted by yelpaze Yazıyı Oku
    Batık maliyet yanılgısı konusunda baskın olan ana psikolojik etken, vazgeçilecek kararın gelecekte yeni pozisyondan daha iyi performans gösterme ihtimalinin neden olduğu baskı diyebilir miyiz?
    Kesinlikle bu baskının etkisi inkar edilemez. Vermiş olduğumuz bir yatırım kararında, işler bizim beklentimizin aksine evrildiğinde zararla pozisyon kapatıp başka pozisyon açıp, onda da zararlı pozisyona düşmektense mevcut zararlı pozisyonun break-even noktasına gelebileceğini umut etme ve bekleme fikri bu konuda oldukça etkili. Bunu doğrulayabilecek miktarda örnek de bulunabilir ya da tecrübe edilmiş olabilir.

    Mesela kötü, sıkıcı bir akışta devam eden bir filmin belli bir yerden sonra aniden başka bir ritme ve heyacana evrilmesi potansiyelinin olduğu gibi. Filmin devamının da aynı sıkıcılıkta devam etmemesi ihtimali her zaman var ve biz o filmi yarıda bıraktığımızda belki sonraki heyecanlı kısmı da terk etmiş oluyoruz. Ancak bu durumun hangi sıklıkla yaşandığı da önemli bir veri.

    Varsayalım bu ihtimalin gerçekleşme ihtimali diğer açılacak pozisyonda elde edilebilecek potansiyel getiriden yüksek. (Böyle bir öngörümüz var.) Bu durumda dahi zarar kes yaptıktan sonra aynı pozisyonda fiyatın iyileşmeye başladığı senaryoda tekrar pozisyona girme şansımız yok mudur? Bazı senaryolarda belki kendi satış maliyetimizin üstünde tekrar pozisyon açma ihtimali olsa da, büyük çoğunlukla daha iyi (ucuz) bir fiyattan tekrar pozisyon açma ihtimali yok mudur, fiyatın aşağı yönlü gittiği durumlarda?

    Mesela bir kaç yazı öncesinde kurgusu Anıl Özekşi'ye ait OTT ve/veya MOST kullanımı mantığını anlatırken aşağı ya da yukarı yönlü hareketli stop loss kuralı uygulaması olayındaki verdiğimiz referansa bağlı olarak yorum yapalım:



    Biz 4 nolu aşamada o varlıkta bir kazanç potansiyeli görerek pozisyon açtık ve pozisyon bizim aleyhimize işleyecek şekilde gelişti. 5 nolu aşamada verdiğimiz kararda bir yanlışlık ya da zamanlama hatası yaptığımızı gördük ve zarar kes yaptık. Fiyat düşmeye devam ederse eğer, ve bu pozisyonun aslında açacağımız başka bir pozisyondan daha anlamlı sonuçlar doğuracağına olan inancımız çok daha yüksek ise, bu durumda 9 nolu aşamada tekrar pozisyona giremez miyiz?

    Bu senaryonun fazla ideal göründüğünü iddia edebiliriz. Belki fiyat hemen bizim satışımızın arkasından yukarı döndü. Böyle bir ihtimal de var. Bu sefer sistemimiz fiyattan bir adım geride geldiğinden satış fiyatımızın muhtemelen daha yukarısından giriş yapmamıza neden oldu. Bu durumda ekstra bir de maliyet kaybımız oldu. Evet böyle bir senaryo ihtimali de var. Ancak burada ekstradan 1 birimlik kayba üzülmek mi daha kabul edilebilir bir durum, yoksa fiyatın daha aşağılara gittiği durumda ekstradan 4-5 birim daha fazla kayba üzülmek mi?

    Yani doğru yerde olduğumuzu, ama zamanlama hatası yaptığımızı öngörsek bile 'batık maliyet yanılgısı'nda anlatıldığı gibi bir mantıkla olaya devam etmemek, işin rengi bizim lehimize değiştiğinde tekrar pozisyon almak büyük ihtimalle daha düzgün sonuçlar çıkaracaktır.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

  7. Detaylı yanıtınız için teşekkürler. Atladığım bir nokta daha aklıma geldi.
    Ötekiler ne düşünür? Çevremizdeki diğer insanlarla etkileşimi ve onların tepkilerine karşı durumumuzu da hesaba katmalıyız. Dikkat ederseniz işin psikolojik boyutu mekanik tasarımların kullanışlılığıyla yarışır ölçüde.

    Insider kavramı aslında çok net değil, şirketlerin en üst düzey patronları bile bildikleri dışında risklere maruz olduğunu düşünmektedir.

    Etkin piyasa hipotezine kesinlikle inanıyorum, katılımcıların gelecek öngörülerini ve kredi-ipotek piyasalarının, aşırı dalgalanmaları mantıklı kılan etkilerini de bu hipotezin parçası saymak şartıyla tabi.

  8.  Alıntı Originally Posted by yelpaze Yazıyı Oku
    Detaylı yanıtınız için teşekkürler. Atladığım bir nokta daha aklıma geldi.
    Ötekiler ne düşünür? Çevremizdeki diğer insanlarla etkileşimi ve onların tepkilerine karşı durumumuzu da hesaba katmalıyız. Dikkat ederseniz işin psikolojik boyutu mekanik tasarımların kullanışlılığıyla yarışır ölçüde.

    Insider kavramı aslında çok net değil, şirketlerin en üst düzey patronları bile bildikleri dışında risklere maruz olduğunu düşünmektedir.

    Etkin piyasa hipotezine kesinlikle inanıyorum, katılımcıların gelecek öngörülerini ve kredi-ipotek piyasalarının, aşırı dalgalanmaları mantıklı kılan etkilerini de bu hipotezin parçası saymak şartıyla tabi.
    Duygulardan arınma diye bir ihtimal söz konusu bile değil. Sonuçta insanız ve her yazılan çizilenden, her algıdan etkilenme potansiyeli taşıyoruz ve aldığımız ya da alacağımız kararlarda bunların etkisi yadsınamayacak kadar büyük. Hatta en rasyonel sistemi bile kursak ve bu her daim gözümüzün tam önünde bile dursa, o sistemin verdiği sinyallere teslim olup, kendimizi ikna edip pozisyon açmak ya da kapamak da o kadar kolay değil. Psikoloji her daim devrede olacaktır. Algoritmik bir sistem kurmak da dahil bu işe. Çünkü ikna olmazsanız, psikolojik savaşa girerseniz, o sistemi de durdurmak bir tık'a bakar sonuçta. Fiyatların bu kadar küçük zaman aralıklarında çok hızlı bir şekilde değiştiği bir finansal piyasada oynaklıklardan etkilenmemek de çok zor. Ama sonuçta eskilerin tabiriyle 'ya bu deveyi güdeceğiz ya bu diyardan gideceğiz.' Bu işten kazanmanın maliyetleri ile ve kendimizle ve çevreyle psikolojik savaşın verdiği hasarlar ile yaşamayı öğrenmek zorundayız. Ya da yatırım alanımızı ve şeklimizi değiştireceğiz. Üçüncü bir yolu ben henüz öğrenebilmiş değilim.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

Sayfa 378/379 İlkİlk ... 278328368376377378379 SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •