Sayın bullcosmos,
Kölelik ; Osmanlı'da 1882'de, Suudi Arabistan'da ise 1962'de resmen kaldırılmıştır.
Suudi Arabistan'ı özellikle yazdım çünkü orda 1961 yılında kölenizin olması gayet yasaldı. Tıpkı Osmanlıda 1881 yılına kadar yasal olması gibi.
Öncelikle Belçika kralına değineyim. Linkteki yazıda olduğu gibi 1885 yılından bahsediliyor. Halbuki o yıllarda Osmanlı zaten o bölgede varlığını kaybetmiş vaziyette.
1861 de kağıt üzerinde Osmanlıda görünen Mısır elden çıkmış, Ardından Cezayir, Tunus...vs..bir biri ardına işgal ediliyor eyaletler.
93 harbi dediğimiz 1877-1878 Rus harbi ise Osmanlının son gücünü bitirmiş.
Kısacası, Belçika kralı oralara göz dikerken bölgedeki otorite boşluğu asıl etkenlerden biri olmuş.
Bizim konumuz ise Belçika kralının bölgeye gelmesinden önceki dönem.
Sanırım kölelik ve köle ticareti denilince sizler, Amerika'da yapıldığı gibi insanlık dışı şartlarda barındırma, işkence, 3-5 mısır yedi diye kölelerin asılması gibi iğrenç olayları düşünüyorsunuz.
Hayır öyle değil.
Osmanlıda kölelik anlayışı İslam ile bütünleştirilmiş.
Mesela köle azad edilebiliyor. Köle cariyeden doğan çocuk özgür oluyor.
Hatta Osmanlıda geçmişte köle olup ta azad olan ve ticarete atılanlar bile mevcut.
Osmanlıda köleler tarla tapa işlerinden ziyade umumiyetle ev hizmetlerinde istihdam edilmişlerdir,
Padişah haremindeki cariyeler ise saraya yakın yöneticiler ile evlendirilebiliyor mesela..!
Yani direk olarak değersiz bir varlık muamelesi yok.
Osmanlıda kölelik kurumsallaşmış bir yapı.
Köle ticareti, Esirci taifesi denen meslek erbabı denilen kişiler tarafından yapılmaktaydı. Esirci esnafının başına Esirciler Kethüdası getirilmiştir. Esirciler emini devlete yıllık bir bedel (iltizâm) ödeyerek, bu görevi alabilmiştir. Köle satışından devlete onda bir oranında nafaka ve tellâliye adıyla vergi toplama işi de esirciler emininin görevidir Esircilik çok karlı bir iş olduğu için, esir tüccarları saygın zenginler arasında kabul edilmiştir. Köle ticareti ve esircilik dönem dönem çok fazla talep gören bir meslek olmuştur. Bununla beraber bu köle ticaretiyle Osmanlı topraklarına gelen kölelerin satışından pençik resmi adı verilen kölenin satış değerinin beşte biri oranında bir gümrük vergisi alınmaktadır Ayrıca zenci (siyahî) köleler üzerinden alınan gümrük vergisine Üsera-yı Zenciye Resmi denilmektedir.
Extra bilgi yazayım. Ünlü Türk bestecisi ve şair Buhurizade Mustafa Itri Efendi, bizzat kendi el yazısı ile Esirciler Kethüdası olmak için başvurmuş. Talebi uygun görülerek bu göreve atanmıştır.
Üsküdar Şer‘iye Sicilleri yani mahkeme-Kadı kayıtlarında bir çok işlenmiş dava vardır. Yani satın aldığım köle sakat-hastalıklı çıktı tarzı taleplerle davalar açılmıştır.
Keza 1443'de Osmanlı, Karamanlı savaş tutsakları İstanbul'da satılmıştır.
1610'lu yıllara ait bir pazar yönetmeliğinde İstanbul'da, kadın ve erkek, yüzün üzerinde köle tüccarı kaydedilmiştir..
1477'de İstanbul'da yalnızca köle, at ve koyun pazarlarının üç yıllık bileşik vergileri 360 bin akçe ya da 8.000 altına ulaşmıştır..
Kısacası.. Osmanlıda köle ticareti yapanlar resmen kayda alınmış. Bu işten elde edilen vergiler resmen gelir olarak işlenmiş, üstüne birde Kethüda atanmış olur da, biz bu ülkede köle ticareti yok diyebilirmiyiz?
Sarayda görev yapan sayıları 148 e kadar çıkan Habeş kökenli hadım harem ağaları köle değil midir?
Padişahın cariyeleri nasıl geldiler saraya? (Hepsi rızasıyla yada hediye olarak gönderilmedi)
Akıncılar ocağı niçin popülerdi?
Mesela, Osmanlı'nın akınlarının yoğunlaştığı bölgelere bağlı olarak, belirli dönemlerde satışa sunulan kölelerde belirli etnik gruplar baskın hale gelmiştir.
14. yüzyılda Rumlar ve Bulgarlar,
15. yüzyılda Sırplar, Arnavutlar, Eflaklılar ve Bosnalılar,
16. yüzyılda Macarlar, Almanlar, İtalyanlar, İspanyollar ve Gürcüler..
16. yüzyılın sonlarına doğru, Avusturya'nın güçlenip direnişe geçmesiyle birlikte, en büyük köle arzı Karadeniz'e dönmüş ve Osmanlı'nın köle ihtiyacı, bu işte uzmanlaşan Kırım Tatarları tarafından karşılanır olmuştur.
Rusya ve Polonya içlerine yapılan Kırım akınlarının doruğunda, 1514-1654 arasında, alışılmadık ölçüde yüksek sayıda tutsaktan söz edilir. 1578'de Kefe'de köle vergisinden elde edilen gelir 4.463.000 akçe tahmin edilmektedir. Bu miktar en yüksek vergi oranına, 255'e bölündüğünde yıl başına 17.502 köle sayısı elde edilir.
Canbek Giray Han'ın büyük Moskova seferinin ardından, 1614 yılında, Rus kaynaklarına göre, her Tatar askeri 5-10 köle ile gelmiş ve aynı dönemde Edirne'de ortalama köle fiyatları 40 altının üzerindeyken, Kefe'de, yetişkin erkek köle fiyatı 10-20 altına kadar düşmüştür.
1558-1596 yılları arasında Rus topraklarında yaklaşık otuz büyük Tatar akını kaydedilmiştir. 17. yüzyıl Rus kayıtlarına göre bu akınlarda 126.840 tutsak alınmıştır
Ve uzun uzun yazmak istemediğim bir çok ayrıntılı, yazılı kuralları mevcuttur.
Mesela müslüman köle konusunda ilginç bir anektod;
1759 tarihinde bir Rumun evinde Müslüman cariye bulundurduğu gerekçesiyle idam edilmiştir. Yasaktır çünkü. Gayrimüslim biri müslüman köle-cariye bulunduramaz. Bu olay üzerine gayrimüslimlerin birçoğu ellerindeki köleleri dinlerine bakmadan satmak durumunda kalmışlardır.
Çok daha fazla şey yazmak isterim aslında ama size kestirmeden bir tavsiyede bulunayım.
Rahmetli Halil İnalcık hocamız malumunuz tartışmasız tarih piridir.
Google "Halil İnalcık osmanlı köle" kelimeleri yazıp çıkan yazılara bir göz atın.
İlaveten "Osmanlı köle ticareti" diye aratıp Üniversitedeki tarih hocalarının PDF formatta yayınladıkları tezlere, konu başlıklarına bir bakın
İnanın hepsinde, kaynak göstererek hazırlanmış mükemmel derleme yazılar okuyacaksınız.
Sizin verdiğiniz link ve yazıdaki şahıs ise tamamen kendi görüşlerini hiç kaynağa dayanmadan düzleme yazmış. Kim olduğu, tarih konusundaki yetiside belli değil üstelik.
Son olarak resimlere açıklık getireyim.
O resimler aynı ressam tarafından bir anda resmedilmemiş. Neredeyse 300-400 yıllık bir zaman diliminde farklı ressamlar tarafından çizilmişler. Ben bazılarını seçtim aralarından. Daha çok var.
Hepsine hayal ürünü demek yanlış olmaz mı?
Bu adamlar bir yerlerde bir şeyler görüp esinlenmiştir demek daha doğru değilmidir.
Sonuçta resim çiziyor adam. Her hangi bir ideası yok. Ressam için gördüğünü çizmek daha kolaydır diye biliyorum.
Keza İstanbul esir pazarı merkezi, Yeni Besten’in yakınında Tavuk Pazarı adı verilen mevkide üç yüz odadan müteşekkil, iki katlı Esir Hanı denen bina imiş. Sonraki yıllarda ticaret azalınca olsa gerek oda sayısı 54 e kadar düşmüş. İşleyiş usulleri ve yöneticileri bellidir.
Hatta esirlerin satışında iyi para etsin diye süslü kıyafet giydirilmesini, makyaj yapılmasını yasaklayan emirnameler mevcuttur.
Peki Mısır'daki, Suriye'deki..vs yerlerde pazarın durumu nasıldı?
Dikkat ettiyseniz ağırlıklı olarak arap kıyafetli insanlar resmedilmiş.
Belli ki merkezden uzaklaştıkça otorite zayıflamış.
Özellikle bedevilerde tarla yok tapa yok. Erkek köleyi napsın?
Varsa yoksa cariye...!
Atmasyon tarih yazılarına gelincede, tabiki farkındayız. Hareme aile dışında birinin girmesi mümkün değil.
O yazarların hayal mahsülü hikayeler uydurdukları aşikar.
Keza bende çıkıp kaynak olmadan 2. Selim hamamda hatun peşinde koşarken düşüp öldü demiyorum.
Elimden geldiğince doğru kaynaklar kullanmaya çalışıyorum.
Size birde film tavsiye edeyim.
Zamanında Ruslara kan kusturan, fakat onlardaki slav bilincinin gelişip birlik olmalarını sağlayan Altın Orda devletinin kayıtları ile Rus belgelerine dayanılarak hazırlanan bir film. 2012 yılı yapımı "Orda" Bu filmin 28:25 saniyeden sonrasını özellikle izleyin.
Yer İmleri