Sayfa 5590/7020 İlkİlk ... 459050905490554055805588558955905591559256005640569060906590 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 44,713 - 44,720 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Jamaica dogumlu Amerikali sair Louis Aston Marantz Simpson’in dogum yildonumu (27 Mart 1923)

    Migferleri, silahlari, cikin ve kabanlari ile
    gectiler bir ormandan, ilerlerde bir yerde
    silahlar gumburdedi. Boynu cevreleyen cembercesine
    her yanda kirmiziya boyaniyordu gece.

    Durdular ve kazdilar. Birer kostebek misali
    agaclarin altindaki camurlu topraga coktuler.
    cok gecmeden siperlerde ki nobetciler
    fark ettiler ilk kari, donmaya baslamisti ayaklari.

    Ilk bomba gurultuyle dustu safak vakti.
    Taradi karli ormani bombalarla kursunlar,
    uzun gunler boyunca. Simsiyahti artik karlar.
    Kirmizi basliklari icinde cesetler dondular.

    O muharebeden en cok aklimda kalan
    gozlerdeki yorgunluk ve bir sigarayi saran
    ellerin nasil ince durdugu ve o parlayan korun
    nasil koruklendigi son nefeslerle geride kalan.



    Helmet and rifle, pack and overcoat
    Marched through a forest. Somewhere up ahead
    Guns thudded. Like the circle of a throat
    The night on every side was turning red.

    They halted and they dug. They sank like moles
    into the clammy earth between the trees.
    And soon the sentries, standing in their holes,
    Felt the first snow. Their feet began to freeze.

    At dawn the first shell landed with a crack.
    Then shells and bullets swept the icy woods.
    This lasted many days. The snow was black.
    The corpses stiffened in their scarlet hoods.

    Most clearly of that battle I remember
    The tiredness in eyes, how hands looked thin
    Around a cigarette, and the bright ember
    Would pulse with all the life there was within.

  2. Amerikali sair Francis Russell 'Frank' O'Hara'nin dogum yildonumu (27 Mart 1926)



    Nasil da matraksin bugun New York
    tipki Swingtime'daki Ginger Rogers gibisin
    ve St.Bridget'in biraz sola meyleden kulesi gibisin
    burada henuz atlamisim V-gunleriyle dolu yataktan disari
    (biktim usandim D-gunlerinden) ve mavisin sen orada hala
    kabullenirsin beni aptalca ve ozgurce
    butun istedigim bir odadir orada
    ve icinde de sen olacaksin
    ve trafik SIKISIKLIGI bile oyle kalin bir yoldur
    degil mi ki insanlar birbirlerine surtunup durur
    ve kilitlenir onlarin cerrahi gerecleri
    desteklerler birbirlerini
    geri kalan zamaninda gunun (amma da gun)
    bir slayt gosterimini denetlemeye giderim ve derim ki
    bu resim o kadar da mavi degil

    nerede Lana Turner
    yemege cikti
    ve Garbo sahne arkasinda Met'te
    herkes paltosunu cikariyor
    ki gosterebilsinler gogus kafeslerini gogus seyredicilerine
    ve kucukk cantalardaki taytlariyla ve ayakkabilariyla
    danscilarla doludur park
    ki SIKLIKLA West Side Y'de spor yapanlarla karistirilmislar

    neden olmasin ki
    bagiriyor Pittsburgh Pirates cunku kazanmislar maci
    ve bir anlamda hepimiz kazanmisiz maci
    yasiyoruz

    apartman dairesi bosaltildi eglence olsun diye
    tasraya tasinan escinsel bir cift tarafindan
    bir gun oncesinden tasindilar
    bicaklamalar bile yardimci oluyor nufus patlamasina
    yanlis bir ulke olsa bile
    ve butun bu yalancilar terk etmisler Birlesmis Milletler'i
    ickiye olan ihtiyacimiza oranla (ki cok hoslaniriz ickiden)
    artik ilgimizi cekmemektedir Seagram binasi
    ve yasli adam ustune oturabilsin ve bira icsin diye
    ve henuz gunes parildiyorken daha
    karisitarafindan gun ilerlediginde alasagi edilsin diye
    sarkuterinin hemen yanindaki
    kaldirima konmus olan su kucuk kutu

    ah tanrim nasil da harika
    yataktan cikmak
    ve o kadar cok kahve icmek
    ve o kadar cok sigara icmek
    ve seni o kadar cok sevmek

  3. Ingiliz yazar Enoch Arnold Bennett’in olum yildonumu (27 Mart 1931)

    “ Zamanin en guzel tarafi, asla tamamini pesinen harcayamayacak olmanizdir. Bir sonraki yil , bir sonraki gun , bir sonraki saat hic bozulmamis ve bosa harcanmamis sekilde sizi bekler. ”



    “ The chief beauty about time is that you cannot waste it in advance. The next year, the next day, the next hour are lying ready for you, as perfect, as unspoiled, as if you had never wasted or misapplied a single moment in all your life. ”



    “ Yapilan bir hata, o anda yapilacak en iyi sey olduguna ictenlikle inanmaktir. ”

  4. Arjantinli yazar, roman ve deneme yazari Abelardo Castillo'nun dogum yildonumu (27 Mart 1935)

    " Ernesto onun dondugunu (nasil dondugunu) haber almis miydi, hic ogrenemedim, ama hemen sonrasinda El Tala’ya gitti ve tum yaz boyunca onu ancak bir iki kez gorduk. Yuzune bakmak zor geliyordu. Sanki Julio’nun aklimiza soktugu o fikir –cunku Julio’nun fikriydi; tuhaf, rahatsiz edici, pis bir fikirdi– kendimizi suclu hissettiriyordu. Hayir, kimse sutten cikmis ak kasik degildir elbet. O yasta, oyle bir yerde kimse pirupak degildir. Ama iste tam da bu yuzden, oyle olmadigimiz, saf ve merhamet dolu hicbir yanimiz olmadigi icin, sonucta biz de herkese fazlasiyla benzedigimiz icin o fikirde rahatsiz edici bir sey vardi. Utanc verici, canice bir sey. Cekici. Ozellikle de cekici.

    Uzun zaman onceydi. Kasabanin cikisina yapilan otoyol uzerindeki Alabama adli benzin istasyonu hala acikti. Alabama kendi halinde bir lokantaydi, en azindan gunduzleri kendi halindeydi ama gece yarisina dogru basit bir gece kulubu tarzi bir seye donusuyordu. El Turco ust kata birkac oda ekleyip kadin getirmeyi akil edince o basitligi de kalmadi. Bir kadin getirdi... " Ernesto’nun Annesi



    " Si Ernesto se enteró de que ella había vuelto (cómo había vuelto), nunca lo supe, pero el caso es que poco después se fue a vivir a El Tala, y, en todo **uel verano, sólo volvimos a verlo una o dos veces. Costaba trabajo mirarlo de frente. Era como si la idea que Julio nos había metido en la cabeza –porque la idea fue de él, de Julio, y era una idea extraña, turbadora: sucia– nos hiciera sentir culpables. No es que uno fuera puritano, no. A esa edad, y en un sitio como **uél, nadie es puritano. Pero justamente por eso, porque no lo éramos, porque no teníamos nada de puros o piadosos y al fin de cuentas nos parecíamos bastante a casi todo el mundo, es que la idea tenía algo que turbaba. Cierta cosa inconfesable, cruel. Atractiva. Sobre todo, atractiva.

    Fue hace mucho. Todavía estaba el Alabama, **uella estación de servicio que habían construido a la salida de la ciudad, sobre la ruta. El Alabama era una especie de restorán inofensivo, inofensivo de día, al menos, pero que alrededor de medianoche se transformaba en algo así como un rudimentario club nocturno. Dejó de ser rudimentario cuando al turco se le ocurrió agregar unos cuartos en el primer piso y traer mujeres. Una mujer trajo... "

  5. Turk edebiyatinin en buyuk nesir ustasi kabul edilen Turk yazar ve roman yazari Halit Ziya Usakligil'in olum yildonumu (27 Mart 1945)

    " Maun sandalla musademeyi andiran bu tesaduflere artik o kadar alismis idiler ki, bugun Kalenderden donerken gene onun adeta carparcasina yakindan siyirip gecisini fark etmemis gorunduler. Beyaz sandalin SIK, zarif suvarilerinde kucuk bir telas eseri, bir ufak hasyet sayhasi bile uyandiramiyarak gecen maun sandala Peyker basini bile cevirmedi, arkasini sahile vererek Anadolu kiyisina dumanlarini serpen bir vapura dalmis gozleriyle Bihter'in beyaz ortusunun icinde vakar ve endise dolu cehresi tamamiyle kayitsiz kaldi; yalniz, valideleri, sariya boyanmis saclarinin altinda gozlerinin manasina derin bir mubhemlik veren genis bir surme cenberiyle cevrilmis gozlerini cevirdi, ucunda gizli tesekkur manasi titreyen bir serzenis bakisiyla maun sandala busbutun yabanci kalmadi.

    Aralarinda mesafe biraz uzanir uzanmaz, bu uc kadinin kayitsiz vakarina birden halel geldi, en evvel valide — kirk bes senenin henuz izalesine muvaffak olmadigi bir sebap vehmile mesirelerde etrafa dagilan tebessumleri kendi lehine isnat etmek ihtiyatini takip ederek — dedi ki : ' Bu adnan bey de!... Artik adet oldu, mutlaka her cikista tesaduf edecegiz; bugun Kalenderde yoktu, degil mi Bihter?... "



    " They had become so accustomed to these chance encounters with the mahogany boat, resembling collisions, that returning today from Kalender they appeared not to notice the way it skimmed by them so closely. It passed the stylish white boat without being able to awaken the slightest trace of haste or the smallest cry of alarm from its passengers. Peyker, sitting slightly athwart so as to be able to command a view of both sides, did not even turn her head; with her back to the coast, Bihter’s solemn and worried face in her white veil gave no evidence of having seen it, her eyes lost in contemplation of a ferry that scattered its smoke along the Anatolian shore. Only their Mother, with her hair dyed blonde, turned eyes encircled by a wide band of kohl that gave an uncertainty to their expression, and with a reproachful look that quivered with hidden gratitude, remained not wholly a stranger to the mahogany boat.

    As soon as some distance stretched out between the caïques, the indifferent dignity of these three women was broken, first by the Mother, who, after her habit of assuming, with delusions of youthfulness that her forty-five years had not yet been able to erase, any smiles bestowed by promenaders, exclaimed: ‘This Adnan Bey!… It has become a custom now, we must chance upon him every time we venture out; he was not at Kalender today was he, Bihter?... "

  6. Dominikli-Amerikali sair, roman ve deneme yazari Julia Alvarez’in dogum gunu (27 Mart 1950)

    “ Sonbaharda okula dondugumuzde yeni kitaplar dagitildi, kapaklarinda malum kisinin fotograflari kabartmali olarak basilmisti; icindeki yalanlarin kiminle ilgili oldugunu kor insanlar da anlayabilsin diye herhalde. Tarihimiz artik Incil'le ayni olay orgusune sahipti. Biz Dominikliler, yuzyillar boyu Efendimiz Trujillo'nun gelmesini beklemistik. Epey igrencti. ” Kelebekler Zamaninda



    “ When we got to school that fall, we were issued new history textbooks with a picture of you-know-who embossed on the cover so even a blind person could tell who the lies were about. Our history now followed the plot of the Bible. We Dominicans had been waiting for centuries for the arrival of our Lord Trujillo on the scene. It was pretty disgusting. ”

  7. Gene Kelly ve Stanley Donen'in yonettigi, Gene Kelly, Donald O'Connor ve Debbie Reynolds'in basrollerini paylastigi Singin' In The Rain (Yagmur Altinda) filmi ilk kez 27 Mart 1952'de New York, Radio City Music Hall’de gosterime sunuldu.




  8. Amerikali filozof, kulturel yorumcu ve deneme yazari Susan Neiman'in dogum gunu (27 Mart 1955)

    " Gorunus ve gerceklik arasindaki farka dair tartismalari korukleyen sey dunyanin bize gorundugu gibi olmayabilecegi korkusu degil, gorundugu gibi olabilecegi korkusudur. / The worry that fueled debates about the difference between appearance and reality was not the fear that the world might not turn out to be the way it seems to us—but rather the fear that it would. " Modern Dusuncede Kotuluk



    " Rousseau, kotulugun sorumlulugunu Tanrinin ellerinden alip hakkaniyetli davranarak bizim ellerimize verdi. / Rousseau, took the responsibility for evil out of God’s hands and put it squarely in ours. "



    " Rousseau'nun inanc icin nedenleri basitti: Baska bir dunyada odul ve ceza olmaliydi, yoksa bu dunyanin istiraplari dayanilmaz olurdu. / Rousseau’s grounds for that faith were unembellished: there must be reward and punishment in another world. "

Sayfa 5590/7020 İlkİlk ... 459050905490554055805588558955905591559256005640569060906590 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •