Originally Posted by
drselcuk
*Kısaca Kur'ân tefeciliği yasaklamıştır. Riba faiz değil, tefedir. Adam ödünç verir, zamanında ödenmediği takdirde tefe miktarını artırır, bir veya birkaç ay içinde faiz miktarı ana parayı geçer. Alan yıkılır, veren âbâd olur. İşte Kur'ân bu uygulamayı yasaklamış,*"Ey inananlar kat kat riba yemeyin!"*buyurmuştur. Bu uygulamada sadece bir taraf kazançlı çıkar. Ödünç veren. Ödünç alan ise hep zarar eder.*
İmdi*bankaya yatırılan para yani mevduat hesapları bir ödünç de*ğildir. Paranın muhafazası ve bir miktar gelir sağlanması için bankaya yatırılır. Banka bu parayı çalıştırır, kazanç sağlar. Buna karşılık para sahibine de faiz denilen bir miktar fazlalık verir. Bunun Arapça adı faidedir, riba değil. Bu uygulamada karşılıklı menfaat vardır. Zarar eden yoktur.*Banka da kazanır, mudi' de kazanır. Bu uygulama bir çeşit mudarebe yöntemine benzer. Gerçi mudarebe kâr zarar ortaklığıdır ama sözde kâr zarar ortaklığına göre kurulan finans kuruluşları da aynen banka sistemiyle çalışmaktadır. Sadece ad değişikliği vardır, eskiden bir reklam vardı "Yok birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı bankasıyız" İşte böyle yok birbirlerinden farkları.*
Bana göre mevduat hesaplarından alınan faiz riba kategorisinde değildir. Ayrıca bankalar yasalarla kurulmuştur. Yani yasaldır. Siz faiz sisteminden kaçamazsınız. Maaşlar, emekli maaşları devletin uygulamaları hep faiz sistemiyle yürür. En büyük faizi de Diyanet İşleri başkanlığı alır. Önceden topladıkları hac paralarını bankalara yatırırlar, hem de en yüksek faizle ve hayli faiz geliri elde ederler. Demek onlara helal, zavallı halka haram ha. Faizi yasaklamış olan o hocalar, acaba zaman zaman devletin verdiği faiz farkını almıyorlar mı?*Benim kanaatim budur. * *
Yer İmleri