Special Days Image
Sayfa 173/250 İlkİlk ... 73123163171172173174175183223 ... SonSon
Arama sonucu : 1998 madde; 1,377 - 1,384 arası.

Konu: Türkiye Ekonomisi, Faiz, USD,BIST, Büyüme ve Makro Ekonomik Değerlendirmeler

  1.  Alıntı Originally Posted by discretus Yazıyı Oku
    şehir ile kanalın alaksı mı_?

    adamlar emlak projesi yapıyorlar.. bunu güvenlik için gerekiyor diye yutturuyorlar.. sende inanıyorsun..

    ne kadar anladığın belli oluyor..

    ayrıca..bir ülkenin nufusunu tek bir noktaya yığıyor ve arttırıyor bu proje.. ancak ülke düşmanlarının sevineceği bir şey bu.. zira bir savaş anında düşmanların en çok isteyeceği şey toplu hedef..
    Ben hükümetin dediğine inanmıyorum. Onların yapma nedeni ile benim isteme nedenim farklı. Kanal Istanbul yapılmalı,çevresinde yeni şehirler oluşturulmalı , bilişim için ayrı merkez, finans için ayrı merkez kurulmalı.

    Velakin bunlar yapılırken, istanbul nufusu azaltılmalı, istanbula giriş çıkış vizeye bağlanmalı. 2 kuşak istanbulda geçmişi olmayanlar istanbulda yaşamak için özel izin almalı.

    Bu izinlerde anca katma değeri yüksek bir alanda çalışıyorsa izin verilemli ( Aselsan,havelsan, yazılım şirketleri,denetim firmaları) vb gibi.

    Onların mantığıyla bneimki farklı. Yapılmalı, ama yönetenlerin zihniyetiyle değil.

    Osmanlı zamanında istanbulda yaşamak için özel vize gerekiyordu, içinden transit geçerken bile hacca ghitmek için özel izin alman lazımdı!

  2. Sinan Çuluk'tan alıntıdır

    Bu akşam arazilerin haraç mezat satılmasıyla başımıza ne çoraplar örüldüğünün hikayesine devam ediyoruz. Ayvalık özelindeki değişimi anlatan Konsolos Wilson raporu eski bir yazımda yer alıyor ama günceldir. Sadeleştiremedim, eğer okuyup anlamakta zorlananlar çok olursa onu da yaparım.
    (Eski yazı tekniğinde cümleler noktayla sonlandırılmayıp "ve" bağlacıyla devam ettirilirdi. Bu belgede de aynı şekilde olduğundan ve'leri kaldırıp cümleleri noktayla sonlandırdım.)

    BATI ANADOLU'DA RUM NÜFUSU NASIL ÇOĞALDI

    Batı Anadolu Tanzimat'a kadar büyük çoğunluğu Türk olan Osmanlı tebaasını barındırırken az miktarda Rum tebaa da mevcuttu. Baltalimanı Anlaşması ve Gülhane Hatt-ı Hümayunu (Tanzimat Fermanı) ile bu denge bozulmuş, Türk nüfusun yerini alan Rumlar dalga dalga sahillerden İç Batı Anadolu bölgelerine de yerleşmeye başlamışlardır. 1856 Islahat Fermanı ile hareket kabiliyetleri giderek artan bu kitle, birçok yerleşim biriminde sayı üstünlüğünü elde etmişlerdir. 1924 Mübadelesi ile Yunanistan'a geri gönderilenlerin büyük çoğunluğu bu toprakların asli unsuru değildi. Bu durumu etkileyici bir şekilde tespit eden İngiltere konsolosu Wilson'un raporundan öğreneceğimiz çok şey olduğuna inanıyorum.

    ------Metin-----

    İngiltere Devleti’nin Anadolu Konsolosu Mösyö Vilson’un devletine takdim etmiş olduğu raporun Levant Herald gazetesinde münderic sureti tercemesidir.

    Yirmi beş otuz seneden berü Anadolu kıt‘asının sâhil-i garbîsinde tedrîcî ve fakat şâyân-ı dikkat bir tahavvül-i milliyyet vuku‘ bulmakdadır ve sene be sene germiyeti tezâyüd itmekde olan işbu hâlin netîcesi bazı mahallerce kısmen ve bazı yerlerde külliyen ahâlî-i İslâmiyenin yerlerine Cezâyir-i Bahr-i Sefîd’den bir takım Rumların nakl-i hane ve iskânları kaziyyesidir ve bu keyfiyetin derece-i ehemmiyeti âtîyü’z-zikr ahvâl ile takdîr olunabilür, şöyle ki;

    Ayvalık kasabası Mora hadise-i ma‘lûmesi münâsebetiyle bin sekiz yüz yirmi bir sene-i Mîlâdiyesinde külliyen tahrîb edilmiş ve otuz sene müddet arazîsi hâlî kalmış iken bu günkü gün mahall-i mezkûrda otuz beş kırk bin nüfuslu bir Rum memleketi görülmekdedir. Bundan başka karaya birkaç yüz metro bu‘diyeti olan Lasfendiyazi nâm cezîre üzerinde dahi ehemmiyet cihetiyle Ayvalık ile iddi‘â-yı rekâbet idecek derecede bir memleket-i cedîde inşâ olunmakdadır. Mezkûr Ayvalık kasabasının tahrîbinde müşâreket-i külliyesi olup münhasıran İslâm ile meskûn bulunan Ayazmend kasabasında el-haletü hâzihî on iki aded İslâm hânesi kalup mâ‘adâsı Rumlara geçmişdir. Dikeli kasabasında bundan on beş sene mukaddem on on iki aded harâb hâne görülmekde iken bugünkü gün beş yüz aded Rum hânesi mevcûddur. Bu Rumlar palamut ve pamuk ticâret ve zirâ‘atiyle me’lûfdurlar ve Edremid’den İzmir’e varıncaya kadar arada mevcûd olan köyler cümleten Rumlar ile meskûndur.

    Bu hâvâlîde İslâmdan hiçbir büyük emlâk sâhibi mevcûd olduğunu işitmedim ve İzmir civârında kâ’in Burunâbâd, Hacılar, Pınarbaşı, Kokluca ve Südiğri ki bunlar elli sene mukaddem münhasıran İslâm ile meskûn iken bu günkü gün kâmilen Rumlar ile dolmuşdur. İzmir şehrinde tebe‘a-yı Devlet-i Aliyye’den otuz iki ve Elinozlardan yirmi üç bin ki cem‘an elli beş bin nefer Rum mevcûddur ve bunların tekessür-i nüfûsu yalnız sevâhilde vâki‘ memleketlere münhasır olmayup içerü taraflarda dahi bu hâl müşâhede olunmakdadır. Zîrâ Mağnisa ve Akşehir ve Bergama kasabalarında dahi Rum ahâlî ne derece sür‘atle tezâyüd itmekde ise ahâlî-i İslâmiye dahi ol sûretle tenâkus itmekdedir.

    Rum ahâlî ifrât-ı zekâ ve gayret ve efkâr-ı ticâret ile mecbûl olup tahsîl-i ma‘lûmatca olan hâhîş ve arzûları ise fevka’l-âdedir. İçlerinde mütemevvilce olanları evlâdlarını ikmâl-i tahsîlât-ı müktesebe-i ilmiyyeleri zımnında İstanbul’a ve Atina’ya göndermekdedirler ve bu gençler memleketlerine doktor ve tüccâr ve sâ’ir ebnâ-yı cinslerine kendülerini misâl olarak gösterüp gayretlerini tehyîc içün mektep mu‘allimi olarak avdet etmektedirler. Bunların serbestiyyete pek ziyâde meyl u muhabbetleri olup hükûmet-i ecnebiyyeden derece-i gâyetde müteneffirdirler ve eğerçi bu hâl bir elli sene müddet devâm edecek olur ise bundan büyük ve mühim bir mes’ele-i politikıyye hâdis olacakdır. İşbu Rum kolonileri çok kere kendü milliyetlerine mahsûs olan nakâyıs-ı efkâr-ı tezvîriyye ve televvün-i ahlâk ve kizb u düruğ ve fart-ı hırs-ı intifa‘ ve bazılarının sirkat ve haydûdlukla ta‘ayyüşe tenezzülü ve kesret-i isti‘mâl-i müskirât misillü ahvâl-i reddiyye ve mezmûme ile izhâr itmekdedirler.

    Ayvalık kasabası Rumların ticâretce olan gayret ve inhimâklerini isbâta kâfîdir. Kasaba-i mezkûrede bir ka’im-i makâm ve seksen nefer mikdârı asker-i nizâmiyeden mâ‘adâ İslâmdan ferd-i vâhid yokdur. Mezkûr kasabadan senevî Hazîne-i Devlet yetmiş beş bin lira kadar vâridât alup buna mukâbil iki nefer candarma ve birkaç nefer ma‘âşları müterâkim ve elbiseleri fenâ hâlde zabtiye istihdâm etmekdedir fakat Rumlar kendü mesâlih-i mülkiyelerini pek güzel idâre itmekdedirler. Şöyle ki ahâlî-i merkûme kendü zeytünlüklerini görüp gözetmek üzere altmış nefer korucu ve geceleri mahallâtı dolaşmak üzere on beş nefer bekçi istihdâm idüp bunlar içün beher sene iki bin lira sarf itmekdedirler. Bir o mikdâr meblağ dahi dört aded harîk tulumbası îçün istihdâm eyledikleri seksen nefere ma‘âş virirler. Bunlardan mâ‘ada evlâdlarının terbiyesi içün Atina’dan celb eyledikleri mu‘allim ve mu‘allimeler içün dahi senevî bin dört yüz lira tahsîl etmişlerdir. Kasaba-i mezbûrede bir büyük mektep mevcûd olup Hendese ve Tarih ve Coğrafya ve Fransızca ve Elenika ve Türkçe ve sâ’ire ta‘lîm olunur. Kızlar içün dahi başkaca bir büyük mektep mevcûd olduğundan mâ‘adâ gerek erkek ve gerek kızlar içün bir çok sıbyân mektepleri vardır. Kasaba-i mezkûrede on iki aded kilise ve büyücek bir hastahâne ve iki bin dükkân ve iki hotel ve zeytünyağı çıkarmak içün iki aded vapur makineli ve doksan aded el ile kullanılur ma‘saralar mevcûddur.

    Bunlardan başka bir çok sabun fabrikaları ve yirmi aded hava değirmeni ve yüz kıt‘a balık saydına mahsûs kayık ve bir çok kahvehaneler ve arak fabrikaları mevcûddur. Kasaba-i mezkûrenin mu‘âmelât-ı ticâreti gereği gibi tevessü‘ eylediğinden bu kere İzmir rıhtımını inşâ etmiş olan Mösyö Doser ile bir kumpanya limâna büyük gemiler girebilmek içün bin beş yüz metro tûl ve kırk dört metro arz ve altı metro umkunda bir kanal inşâsını mukâvele itmişdir.

    Kasaba-i mezkûrede yalnız Rumca tekellüm olunduğundan mesâlih-i câriyeye dâir mu‘âmelât ve muhâberât bu lisânda cereyân itmekdedir. Ka’im-i makâm Giridli olduğu gibi nâ’ib dahi Kesriyeli bir Arnavud olup a‘zâ-yı meclis ise cümleten Rum bulunmalarıyla Türkçe lisân tekellümüne ihtiyâc yokdur. Mahkemelerde dahi muhâkeme ve sâ’ire Rumca cereyân idüp mazbatalar dahi lisân-ı mezkûrde terkîm olunur ve fakat i‘lâmlar Türkçe yazılur. Rum ahâlînin bu sûretde memâlik-i sâhiliyyeye hicret ve oralarda takarrür ve ikametleri Yunanın takrîr-i istiklâlinden sonra Devlet-i Aliyye’nin zîr-i tasarrufunda bulunan Cezâyir-i Bahr-i Sefîd’de emniyet-i mâl u cân hâsıl olmuş ve Kırım Muharebesi’nden sonra konsoloslukların müdâhale ve tavassutları bu hâli bir kat daha te’yîd eylemişdir. Binaenaleyh cezâyir-i mezbûre ahâlîsinin nüfûsu tezâyüd etmeğe başlamış olduğundan cezâyir-i mezbûre arâzîsi bunları besleyemeyecek bir hâle gelmesiyle zarûrî mahall-i sâ’ireye hicret lâzım gelmişdir. Bunun üzerine ahâlî-i merkûme Anadolu-i garbînin münbit ve mahsûldâr olan sevâhili arâzîsine hicret etmişlerdir. Kırk sene müddetde Cezâyir-i mezbûreden Aydın Vilâyeti’ne geçmiş olan Rumların mikdârı iki yüz bin raddesinde tahmîn olunmakdadır.

    Müslümanlar ile Rumlar beyninde yaşamak içün vukû‘ bulmakda olan mesâ‘îde galebe Rumlar tarafında kalmışdır zîrâ Rumlar genç te’ehhül idüp yaşayışları dahi İslâmdan daha eyü hâlde yani tenâsüle müsâ‘id sûretdedir. Bir de zâten hîlekâr ve komşusu olan Müslümândan ziyâde ma‘lûmâtlı ve hükûmetin ta‘addiyâtından ve ale’l-husûs hidemât-ı şâkka-i askeriyeden masûndur.

    İslâma gelince bunlar nâdiren bir büyük familya teşkîl idebilür ve bu dahi şehirlerde iskât-ı cenîn ve itlâf-ı müvellidât maddelerinin kesret üzre vukû‘undan neş’et itmekde ve köylülerce dahi ta‘ayyüşce müzâyaka ve zarûret ve müsta‘id kâbileler ve tabiblerin fikdânı tedennî-i nüfûsa sebebdir. Köylülerin çocuklarından bir çoğunun senesine varmaksızın telef olmakda olmaları muhtemeldir. Bir de İslâmın îfâsına mecbûr olduğu askerlik ve katırcılık ve zabtiyelik misillü hıdemât pek ağır olduğu gibi kayıdsızlık ve ma‘lûmâtsızlık dahi munzam olmasıyla Rumlarla uğraşmaları gayr-i kabildir.

    Şimdi bu İslâm takımının ne sûretle terk ve tahvîl-i mahal itmekde oldukları bahsine nakl-i kelâm idelim, şöyle ki;

    Bir Rum bir karyeye gelür ve evvel emirde bir ufak ticâretle iştigâl yolunu tutar. Az müddet zarfında zengin olur ve köylüler ise evvel fakir olmağa başlarlar. Ba‘dehû merkûmun akrabâ ve müte‘allikâtı birer birer gelüp kendüsüne iltihâk iderler. Birkaç sene birbirini müte‘âkıben sû’i-hasâd vukû‘ bulur ise köylüler diğer mahallere dağılurlar. Bu hâlde arâzîleri Rumların yedlerine geçer ve zengince bulunan ba‘zı beyler dahi bu yolda terk-i arâzîye mecbûr olur. Çünkü mukaddemleri bunlar muhtâc oldukları şeyleri şundan bundan meccânen almağa muktedir iken şimdi çocuklarını evlendirmek içün Rumdan yirmi beş otuz faiz ile akçe istikrâzına mecbûr olup aldığı akçeyi ise asla te’diye ve îfâya muktedir olamadığından ve bu cihetle düyûnu tezâyüd eylediğinden mutasarrıf olduğu arâzîyi dâyine terk etmeğe mecbûr olur. Her yerde bu misillü fakîr Müslümanlar görülmekdedir.

    Ma‘a hâzâ ki bunların birkaç sene mukaddem hâllerince servet ve iktidârları olduğu söylenmekdedir ve her nerede arâzî fürûht olunur ise Rumlar tarafından iştirâ olunmakda olup İslâm’dan hiç kimsenin arâzî mübâya‘a iylediği işidilmemekdedir. Rumların böyle koloni teşkîl etmeleri bir kâ’ide ve nizâma müstenid olmayup İslâmın tenâkusu ise esbâb-ı tabî‘iyyedendir ve bu dakîkayı Rumlar dahi anlamamakdadırlar. Müslümanlar kayıdsız oldukları gibi me’mûrîn-i hükûmetin bu hâle nazar-ı dikkatleri celb olundukda "ne yapabilirüz, kader ve kısmet böyle" cevâbını viriyorlar. Ve’l-hâsıl derûn-ı memâlikde bir azîm tahavvülât hazırlanmakda olduğundan Mes’ele-i Şarkıyye ile iştigâl idenlerce bu dekâyıkın bilinmesi elzemdir.


    Türkiye, kazığın her türlüsünü ayrı ayrı deneyimleyebilmek için mükemmel bir yer. Burada yetişen biri dünyanın başka bir yanında sıkıntı yaşamaz.
    Re-twittlediklerim katıldığım anlamına gelmez!

  3. #1379
    mantığı farklıymış ? komediye bak..

    var olan bir gölü neden yok ediyorsun.. su kaynaklarını neden yokediyorsun..? neden ormanları yokediyorsun.. ? trakyayı ikiye ayırıp üstüne aptalca biçimde YENİ 10-15 tane köprü yapmak aptallık değil mi?

    nufus zaten 20 milyon.. 25 mi yapmak hedef ? koskoca ülkede yeni şehir kurulacak yer mi yok ?

    nerden baksan elinde kalır..
    It is not because things are difficult that we do not dare, it is because we do not dare that they are difficult. (Seneca)

  4. #1380
    a.k.p. partisi katar ve abd ye diyet ödüyor.. olayı emlak projesine döndürerek ayrıca para kazanalım mantığındalar: kanalın iki yanı da emlak projesi olarak tasarlanmış..

    adamlar yıllardır arap ülkelerinde sinsice bir EMLAK projesi olarak bunu pazarlıyor.. olayın güvenlikle alakası yok.. güvenlik için yapıyoruz demek açık bir yalandır..
    It is not because things are difficult that we do not dare, it is because we do not dare that they are difficult. (Seneca)

  5. '' İstitrad kabilinden olarak şunu da beyan ederim ki Beyoğlu’nda Taksim denilen mahalli pek çok kimseler bilir. Orada Rumların bir kilisesi vardır. Bu da malum. Kilisenin bulunduğu arsaya bu kilise nasıl yapıldı bilir misin? Kırk para ile.

    Rumlar Abdülmecid evail-i saltanatında hükûmete müracaatla bu arsaya bir kilise yapılmasına müsaade isterler. Halbuki hükûmet yeniden kilise inşasına öteden beri müsaade etmez idi. Tervic-i meram için Rumlar her nereye müracaat ederler ise de matlublarını istihsal edemezler fakat Galata Mahkeme-i Şer’iyesi başkatibi bu işi yapabileceğini anlarlar. Mahkeme başkatibine müracaat ederler. Uzatmayalım pazarlık uyar. Başkatip alacağı rüşveti aldıktan sonra bunlara der ki «İki nefer Rum delikanlısı hazır edin!! Bunları Taksim’de sizin arzu ettiğiniz arsada kavga ettiriniz» Zabtiyeler kavga eden o iki Rum delikanlısını tutarlar. Mahkemeye getirirler. “Siz nerede ve ne için kavga ettiniz” diye sorarlar. Onlar da “Taksim’deki eski Rum kilise arsasında alacak meselesinden dolayı kavga ettik” derler. Bunu mahkemenin siciline, zabtına geçirirler. Kaydeden ancak kiliseyi bu tarihten otuz sene sonra yaparsınız. Rumlar da kiliseyi yapalım da varsın otuz sene sonra olsun derler. Vakta ki otuz sene mürur eder. Abdülaziz’in evahir-i saltanatında Rumlar tekrar hükûmete müracaat ile bu arsaya kilise inşa edeceklerinden bahisle ita-yı ruhsat talebinde bulunurlar. Hulasa-i kelam mezkûr arsanın kadîmen kilise arsası olduğu ve bunun Galata Mahkeme-i Şeriyesi’nde kaydı bulunduğunu iddia ederler ve ne yaparlar ise yaparlar ruhsat alırlar. İhtiyar bir Rum mezkûr arsada bir mendil serer. O mendilin içine bir aded çil Mecidiye kuruşu koyar ve Rumlara hitaben «şu mendil içinde bulunan kırk para ile buraya bir kilise yapacağım siz de iane ediniz» der. Filhakika az bir zamanda kilise yapılır, meydana çıkar. Biz Müslümanlar ise mamur olan camilerimizi tahrip ederiz. Samipaşazade Subhi Paşa Evkaf Nezareti’nde bulunduğu zaman Beyoğlu’nda muhterik cami arsalarını ve oradaki mekâbir-i Müslimin’i Frenklere sattı. Şimdi de gazetelerde okuyoruz ki elyevm mevcud olan mekâbir-i Müslimin’den bazılarını ebniye inşa etmek için Evkaf Nezareti bir bedel mukabilinde taliplerine satacak ve oralardaki mevta kemiklerini başka mekâbire nakledecektir. Sen ne dersin azizim? ''


    Türkiye, kazığın her türlüsünü ayrı ayrı deneyimleyebilmek için mükemmel bir yer. Burada yetişen biri dünyanın başka bir yanında sıkıntı yaşamaz.
    Re-twittlediklerim katıldığım anlamına gelmez!

  6. Şimdi bu kanalın tabanından sızacak tuzlu su ne olacak? Yalıtılmış çatıların, terasların çoğu 1-3-5 bilemedin 10 yıl içinde akıtmaya başlıyor.

    Doğayla bu büyüklükte oynamak bence doğru değil. Kullanılabilir su kaynaklarını bozabilme riski varken, insanın susuzluğa sadece 3 gün dayanabildiği ortada iken herkesin iyice düşünmesi gerekir.

    1 litre petrolün 1 litre sudan ucuz olduğu yerler düşünülmeli. Su neden bu kadar değerli diye.


    Adam nükleer santral yapıyor, güya her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş ama yine sızıntı oluyor yine kaza oluyor. Bu sebeple insanın olduğu yerde, gelinen teknolojide hata her zaman olacaktır.
    Yukarıda yazdıklarım yatırım tavsiyesi değildir.

  7. http://uemek.blogspot.com/2020/01/ka...lyar.html#more

    Kanal İstanbul'un yıllık geliri 5 milyar dolar olacakmış!
    Yetkililerimizin açıklamalarını gördükçe ve duydukça, Kanal İstanbul hakkında gerçek anlamda bir fizibilite yapıldığından şüphelenmeye başladım.

    Ortalarda bir sürü gelir tahmini uçuşmakla beraber, en son Ulaştırma ve Altyapı Bakanı, Kanal İstanbul’un yıllık gelirinin $5 milyar olacağını söyledi. Bakan’ın tam açıklaması şu şekilde:“Hesabımıza göre Kanal İstanbul’dan geçecek gemilerden alacağımız para asgari yıllık net 1 milyar dolar civarı. Kanaldan 2035’te geçen araç sayısı 50 bini bulacak. 68 bin kapasiteli kanaldan 50 bin gemi geçtiğinde yıllık 5 milyar dolar gelir olacak.”

    İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçen gemilerden ücreti Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü (KIYEM) tahsil etmektedir.

    Aşağıdaki Grafik’te, KIYEM’in 2013-2019 yılları arasındaki gelirleri gösterilmektedir. Boğaz geçiş ücretleri KIYEM’in en önemli gelir kalemidir. KIYEM, bunun yanı sıra Türk Karasularında tekel olarak gemi kurtarma hizmetleri vermekte, işletmecilik esasları çerçevesinde batık çıkartmakta ve denizlerde ve karasularında güvenli seyre yönelik kurulmuş ve kurulacak olan sahil telsiz istasyonlarını işletmektedir.





    KIYEM’in 2013-2019 yılları arasındaki ortalama geliri $274 milyondur. 2019 geliri dokuz aylıktır. İlk 9 aylık performansa göre bu tutarı yıla çevirirsek ortalama gelir $284 milyon olacaktır.

    Ancak, gözden kaçırılmamalı ki gemi geçiş ücretleri sadece İstanbul Boğazı’ndaki geçişlerden tahsil edilmemektedir. Aşağıdaki resimden de görüleceği gibi Çanakkale Boğazı’na Ege ve Marmara denizlerinden girişlerde de geçiş ücret alınmaktadır.




    KIYEM’in yıllık $284 milyon gelirinin yarısının, Çanakkale Boğazı geçiş ücretleri dahil diğer gelir kalemlerinden oluştuğunu kabul edersek; İstanbul Boğazı’nın yıllık geliri $142 milyon olacaktır. Bu tarihler arasında ortalama gemi sayısı 43.707 ve gemi başına gelir ise $6.500 dolardır.

    Yetkililerin 50.000 gemiden bekledikleri yıllık gelir $5 milyar ise, gemi başına yılda 100 bin dolar ücret almayı hedefliyorlar demektir.

    Ancak bu arada şu soruların da cevaplandırılması gerekmektedir?

    1. Montrö Sözleşmesine göre 6.500 dolar ödeyerek İstanbul Boğazı’ndan geçme hakkına sahip olan bir gemi, 15 kat daha fazla ücret ($100.000) ödeyerek, Kanal İstanbul’dan neden geçsin?
    2. İstanbul Boğazı'ndan ortalamada yılda 43.700 gemi geçerken, Kanal İstanbul’da yılda neden 50.000 gemi geçsin?
    3. Peki bunlar olmayacaksa, Kanal İstanbul'dan yılda 5 milyar dolar elde etmek için şapkadan hangi tavşan çıkartılacak?

    Yetkililerin vergi mükelleflerini ikna etmesini bekliyoruz.
    Türkiye, kazığın her türlüsünü ayrı ayrı deneyimleyebilmek için mükemmel bir yer. Burada yetişen biri dünyanın başka bir yanında sıkıntı yaşamaz.
    Re-twittlediklerim katıldığım anlamına gelmez!

  8. Türkiye, kazığın her türlüsünü ayrı ayrı deneyimleyebilmek için mükemmel bir yer. Burada yetişen biri dünyanın başka bir yanında sıkıntı yaşamaz.
    Re-twittlediklerim katıldığım anlamına gelmez!

Sayfa 173/250 İlkİlk ... 73123163171172173174175183223 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •