Sayfa 1/237 1231151101 ... SonSon
Arama sonucu : 1998 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Türkiye Ekonomisi, Faiz, USD,BIST, Büyüme ve Makro Ekonomik Değerlendirmeler

Hybrid View

Previous Post Previous Post   Next Post Next Post
  1. Türkiye Ekonomisi, Faiz, USD,BIST, Büyüme ve Makro Ekonomik Değerlendirmeler

    Değerli Arkadaşlar;

    Bu başlığı açma sebebim genelde bu konu başlığı "Banka Mevduat Faizi ve Oranları" başlığı altında tartışmamız ve çoğunlukta da sadece mevduat faizi rakamı görmek isteyenler tarafından "Başlık Amacından Çıktı" şeklinde tam tartışmanın en verimli noktasında eleştiri almamız ve bu eleştri ile bu tartışma ortamını yarım bırakmamızdır. Bu başlığı ben "Türkiye Ekonomisi, Faiz, USD, BIST, Büyüme ve Makro Ekonomik Değerlendirmer" şeklinde yapılandırarak, malumunuz üzere birbiri ile sıkı sıkı bağları olan; bu konuları direkt olarak ayıramadığımız dan, kimseyi rahatsız etmeden gönül rahatlığı ile birbirimiz ile tartışabilmektir...

    Katkılarınız için şimdiden çok teşekkür ederim....

  2.  Alıntı Originally Posted by rxpu Yazıyı Oku
    Yüksek faiz düşük kur, Türkiye ekonomisini tahrip ediyor ancak büyümeyi de hormonlu da olsa yüksek gösteriyor.(yüksek borçlanma yüksek büyüme).
    Ancak ters strateji yani düşük faiz yüksek kur, teorik olarak ekonominin sorunlarını çözecek parametreler içerse de , halk buna gerek eğitim gerekse sermaye yapısı olarak yani güç olarak hazır olmadığı için bu yöne savruluş yukarıdaki tahribatın misliyle içinden çıkılmaz bir duruma evriliyor. (düşük büyüme,düşük istikrar, üretim çıktısının profilinden dolayı ihracatın döviz kuru artışına sınırlı tepki verebilmesi)

    Sonuçta yüksek faiz düşük kur ekonomide tahribat yaratmasına rağmen fiili olarak uygulanabilir bir yöntem, ancak düşük faiz yüksek kur uygulanması fiili olarak imkansızlıklar barındırdığından uygulamak ta fiili olarak mümkün olamıyor.
    Sn.RXPU yazılarınızın birçoğunda hemfikirim..

    Yalnız bazı sonuçlara ulaşmada yöntemlerimiz farklıdır... Aslında zihinleri özgür bırakma ile başlayabiliriz..

    Zihinleri özgür bırakmak bence çok önemlidir.. Dogmatik, empoze edilen kavramlar ile büyümek ve kafayı belirli şartlara entegre etmek. (Sözüm size değildir, genel Türkiye Eğitim Sisteminedir)

    Öyle ki; yüksek faiz düşük kur gerçeğidir.. Doğru.. O vakit USD 3,43 TL de tutmanın ciddi bir maliyeti vardır bu toplum üzerinde. Yani 1 gün boyunca çalışan her bir birey günün 1/3 ünün almış olduğu borcun sadece faizini ödemekle geçirmektedir..

    O vakit ödemeyelim bu yüksek faizi... Ama nasıl?

    İşte de tam da burası kafalarımızı özgür bırakmamız gereken yerdir... Şöyle ki;

    Yüksek faiz, yüksek enflasyondan ileri gelir, enflasyonun olma sebebi büyümektir..

    Yani; 5 adet mal var. 5 adet para var ise 6.cı malı üretirseniz 6. paranın olması gerekir. Yani 5 adet mal varken %1 enflasyon yaratıp 6.malı üretmeye teşvik etmek enflasyondur...

    Yani; enflasyon mantık çerçevesinden bakılınca mantıklı rasyonel ve olması gereken bir şeydir...

    Ama Türkiye Ekonomisinde büyüme%3,5 iken enflasyon %15 dir.. Yani enflasyon %15 ise büyümeninde %15 olması gerekirken; durum hiç de öyle değil...

    Mesela AB de enflasyon %0,25 büyümede %0,3 gibi... Sağlıklı...
    Mesela ABD de enflasyon %2 gibi büyümede %2 gibi... Sağlıklı...
    Türkiye de enflasyon %15 gibi büyümede %3 gibi.. Sağlıksız...

    Peki aradaki %12 lik büyüme olmadan dolaşan para oranı nedir? İTİBARSIZLIKTIR...

    Şimdi burada aslında Türkiyenin ihtiyacı olan likitide ile sorun yoktur. Piyasada ihtiyaç olan TL emisyonu fazladan %12 oran ile dolaşmaktadır.. Tek sıkıntı bu fazla para imalata, üretime, istihdama, atölyeye, fabrikaya gitmiyor.. Dövize, faize yada altına kaçıyor..

    İşte de tam da bu sebebten dolayı PARİTELER Türkiye'de para gibi değilde hisse senedi gibi oynuyor...

    Dedim ya; kafaları özgür bırakalım...

    Neden büyüyelim.. Büyümeyelim.. Neden büyümek zorunluluğu hissediyoruz..

    Çünkü karınca gibi ürüyoruz.. Her yıl 1,500,000 genç istihdama katılıyor.. Hepsi, ev, araba, iş, maaş, elektirk, su , enerji istiyor... İşte bu sebeblerden dolayı büyümemiz gerekir...

    Ama büyürken şiraze bizlerde çok çabuk kayıyor, TL likitidesini ayarlayamıyor fazladan enflasyon yaratıyoruz..

    Peki neden?

    Çünkü maalesef ekonomi ile siyaseti ayrı düşününemezsiniz... Bizler her hükümet başa gelince (Sağcısı-Solcusu) devleti ele geçirmeye çalışır... Hükümetler neden devleti ele geçirmeye çalışır? Çünkü hala bazı konuları aşamamış bir toplumumuz vardır...

    Buradan ekonomi ile ilgili SOSYOLOJİ nin alakasına girmek isterdim ama girmeyeceğim.. Velhasıl, devletin sahibi olan toplum, hükümete; hükümetler devlete güvenmezler..

    İşte bu iç savaş halkı, toplumu ve o devletin parasını hırpalar, eritir, erozyona uğratır.. İşte bizde ki bu enflasyon oranı ile büyüme oranı arasındaki fark bundan kaynaklanır...

    Şu an hükümette AKP var. Devleti çok hırpaladılar.. Ama bir sonraki seçimlerde CHP başa gelsin; aynı şekilde onlarda devleti hırpalayacaklardır...

    Oysa; devletler hepimizindir.. Bugün Almanya da başa gelen hükümet yada ingiltere de asla devleti ele geçireyim mantığı ile çalışmaz...

    Kısaca; bu tip sosyolojik ve siyasi kavgalarımızı hallettikten sonra büyüme sevdamızdan vazgeçmemiz gerekir..

    Yani; nufüs planlaması.. Öncelikle her yıl 1,500,000 kişiyi iş gücüne katılmaktan alıkoymamız gerekir.. Piyasadaki fazla emisyon TL yi toplayıp kazanlarda yakmamız gerekir.. Sonra toplumsal ve siyasi barış..

    Ondan sonra yeniden ÜREME moduma geçmemiz gerekir...

    Ama biz tüm bu işleri yapmadan DİREKT ÜREME moduna girdiğimiz içinde; ekonomimizde sondan başa doğru oluyor...

    Bol kazançlar...

  3. #3
     Alıntı Originally Posted by selka Yazıyı Oku
    Sn.RXPU yazılarınızın birçoğunda hemfikirim..



    Ama Türkiye Ekonomisinde büyüme%3,5 iken enflasyon %15 dir.. Yani enflasyon %15 ise büyümeninde %15 olması gerekirken; durum hiç de öyle değil...
    Aynı fikirde olmadığım noktalar:

    Büyüme verileri reeldir diye biliyorum. Eğer büyüme %3.5 çıktıysa ve enflasyon %15 ise nominal büyüme %18.5 olmak zorundadır.

    Türkiye büyümesi bu dönem %5 geldiyse, enflasyon oranımız %11 ise kabaca %16 nominal büyüme oluşmuş demektir.

    Yüksek faizin birçok sebebi olabilir. Ama enflasyon benim görüşüme göre Türkiye gibi ülkelerde yüksek faizin değil, düşük faizin bir sonucudur. Yani enflasyon bir sebep değildir , her zaman bir sonuçtur.

    Peki yüksek faizin ana sebebi nedir? Yüksek faizi oluşturan gözden kaçtığını düşündüğüm en büyük sebep yüksek bir borca sahip olmaktır. Yüksek borcu olan yüksek faiz öder.

    Peki gelişmiş ülkelerin bu denli borcu olmasına rağmen neden faizleri yüksek değildir?. Çünkü onlar kendi senyoraj hakkına sahip oldukları (kendi basabildikleri) para üzerinden borca sahiptirler. Yani gelişmiş ve düşük faize sahip ülkelerin borçları aynı aile içinde bir babanın oğluna verdiği borçtan farksızdır. Bir babanın oğluna yüksek faiz ile borç verdiğine pek şahit olunmamıştır.

    Türkiye'de ise durum farklıdır. Türkiye senjoray hakkına sahip olmadığı para birimi üzerinden borçlanmaktadır ve bu borç nispi olarak büyük boyutlara ulaşmıştır. O nedenle Türkiye'nin faizi yükselmiştir.

    Karşılaştırma yapmak gerekirse gelişmiş ülkeler babasından borç alırken , Türkiye bankanın belirlediği şartlarda bankadan borç almaktadır. Belirli bir noktadan sonra faiz oranını borçlunun borç seviyesine göre banka belirler.
    En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
    https://twitter.com/r_x_p_u

  4.  Alıntı Originally Posted by rxpu Yazıyı Oku
    Karşılaştırma yapmak gerekirse gelişmiş ülkeler babasından borç alırken , Türkiye bankanın belirlediği şartlarda bankadan borç almaktadır. Belirli bir noktadan sonra faiz oranını borçlunun borç seviyesine göre banka belirler.

    Sizinle tartışmayı seviyorum Sn.RXPU.. Kendimi dedektif gibi hissetmeme sebep oluyor.

    Dedikleriniz doğrudur. Lakin, sizi okuyunca çaresizlik içinde kalınmışlık da hissetmedim dersem yalan olur. Senyoraj hakları vardır; bizim yoktur. Ama dünyanın sonu değildir ki bu.

    Lakin benim bu dediklerimi başaran ülkeler vardır. Taiwan, Tayland, G.Kore, Çin...

    Sorun biz bunu yapabilirmiyiz; yapamazmıyız?

    Bence yaparız. Ama yapmak istemeyiz...

    Bugün başbakan olsam ilk icraatım derhal nüfus planlamasını yeniden uygulamaya koymaktır... Yani; mevcut hükümet politikası ile taban tabana zıt..

    Lakin şu an 80,000,000 luk bir ülke iken; yapamayıpta, 100,000,000 luk bir ülke olunca yapabileceğimiz şey nedir?

    ....

    Bence rasyonel bir cevap yoktur... Peki; farklı şekilde aynı soruyu sorarsam...
    "100 milyonluk bir ülke olunca, g.tümüz tavana mı değecektir?"

    Hayır değmeyecek. Daha fazla borç, daha fazla cari açık, daha fazla faiz dediğiniz gibi sonuç olarak daha fazla enflasyondur..

    Bakınız anlaşılabilir olabilmek amacı ile çok daha rasyonel, günümüze uygun örnekler vererek fikirlerimi desteklemek istiyorum...

    Mesela;

    Almanya'da bugün 3,000,000 Türk yaşıyor. Türkiye'de malum 80,000,000 Türk yaşıyor. Ancak, Alman eğitim sisteminden geççen Türkler ile Türk eğitim sisteminden geçen Türkler arasındaki fark TOROS Dağlarından daha büyük...

    Şöyle ki; 3 milyon Türk ün yaşadığı Almanyadan dünya çapında futbol oynayanların sayısı Hakan Çalhanoğlu, Ersin Kaya- Fiyat Biçilemiyor (Melbourne), Rezan Çorlu (danimarkada) Onur Çapın, Ateş Vehbi, Okan Aydın, Azad Keser, Ferhat Yazgan, Fatih Eren, levent Ayçiçek, Emrullah Güvenç, Hasan Ateş, Serhat Koç, Serhat Çakmak, İsmail İsa, Keskiner Keskin, Uğur Albayrak vb... (Bu futbolcuların hepsi 25 yaş altı Alman Bundesliga da ilk 11 de top oynuyor)

    Dikkat ederseniz, Mesut Özil filan gibi en ünlüleri saymadım...

    Peki; Süper Lig den kaç futbolcumuz Almanya Süper Lİgte ilk 11 de oynayabilir...

    Arda mı? Avrupada futbolculuğu dışında herbirşeyle ilgisini duydum ama futbol ile ilgili hiçbir başarı duymadım.. Geç...

    Başka?.....

    2.cisi yok... Oysa biz burada 3 değil 80 milyonuz...

    Yani kısaca şunu demek istiyorum. Bu başarı ister ekonomide olsun ister futbolda olsun ÇOKLUK ile ilgisi yoktur. Atalarımızın sözü bile var. Nerde ÇOKLUK, diye....

    O sebeble nüfus planlaması şart... Nüfus ve gençlik kontrol altına alınmalıdır... İş aş bulamadıktan sonra arkadan gelen er yıl 1,500,000 genç anlamsızdır. Terörist yetiştirir kap kaççı yetiştirir durursunuz...

    Böylece sürekli %5 %7 büyüme derdimizi kenara koyarız..

    Büyüme derdiniz olmadımı ilk etapta faiz artırımları ile paranıza yeniden itibar getirirsiniz... Fazla likitideyi kazanlarda yakarsınız...

    Sonra Adaletli zenginden alıp fakire veren VERGİ SİSTEMİ kurarsınız...

    Bu vergi sistemi ile KAMU MALİYE niz TAŞ KALE gibi olur...

    Üzerine temel ürünerdeki vergileri (Benzin, Mazot, Ekmek, Peynir, Yumurta, Araç vb...) azaltır hatta tümüyler %0 yaparak halkı refahlatırsınız... Düşük vergiler altındaki halk daha kolay araç sahibi olur, daha kolay üretir, ürettiği malı daha ucuza ve daha bol satar...

    Satılan mal ihracaatı çoşturur, ithalatı azaltır, cari dengelerimiz ise tersine evrilir...

    Tersine Cari fazla veren ülke modunda USD fazlamız olur. USD fazlamız olursa USD a duyulan ihtyaç azalır, USD a duyulan ihtiyacımız azalınca yüksek faiz vermek zorunda kalmayız. Faizlerimizi tıkır tıkır 3 er 5 er indiririz. Faizler inerken USD çıkmaz, enflasyon düşer

    NİHAYETİNDE RAHAT BİR NEFES ALIRIZ....

    Tüm bu işleri yaptıktan sonra mevcut nüfus üretime, imalata, hizmete yetişemez işte o an NÜFUS PLANLAMASI nı kaldırırsın ve toplumu yeniden üremeye teşvik edersin...

    Geçenlerde yüksek lisans mezunu bir arkadaşım ile bu konuyu tartışıyorduk. Ben nüfus planlamasında bahs edince;

    Bana saçmalama TÜRK'ün zürriyetini kurutacaklar. Olmaz ÜREMEK lazım dedi..

    Konuyu kapattım... Sanki mikrobik canlıyız...

    Uzun lafın kısası Gelişmiş Ülkelerin sermayesi güçlü. Babaları zengin. Bizlerin değil. Benim babamda zengin değildi.Bende devlet okulunda okudum. Bu ülkede yetiştim...

    Ülke yönetmeyi, aile yönetmekten asla farklı bulmam...

    Şöyle ki;

    ODTÜ de okurken ; TED kolejinden gelen babaları zengin, lüks araçları olan ciks kıyafetli öğrenciler vardı... Benim ise öğlen yemek yiyecek param yoktu.... Otobüse binemeyip yürüdüğüm çok olmuştur....

    En az 500 kez öğleden sonra ki derslere aç girdiğimi bilirim... Zor günlerdi... Hem de çok...

    Okulumu bitirdim... Kafamı özgür bıraktım.. Çalıştım, didindim.. Pes etmedim...Mantıklı işlerde çalışıp, tecrübe edindim.. Eş edindim.. Yeri zamanı gelince 2 adet çocuk yaptım...

    Yaptıklarım ile övünmeyi asla sevmem...

    Ama şu an çok güzel bir evim, "Türk MAARİF KOLEJİ" ne giden 2 adet evladım, spor lüks bir aracım ve ciddi oranlarda mevduatım ve gayrimenkullerim, üst düzey bir maaşım oldu...

    Ama akşamdan sabaha olmadı bunlar... Uzun, titiz, mantıklı, düzenli, zamanlamaya uygun işleri yaparak oldu... Hem de aç karnıma...

    Bu ülke ise yukarıda saydıklarımı eğer okuduysanız;

    Tam tersinden yapıyor...

    1.ÜREME oradan başlıyor...

    İşte böyle olunca SN:RXPU Türkiye maalesef yurtdışı bankaların belirlediği şartlarda bankalardan borç almak zorunda kalıyor.

    Hiçbir şey düzelmiyor, yüksek faiz ve enflasyon altında yabancı fonların oyuncağı oluyoruz...

    Bol kazançlar....

  5. #5
     Alıntı Originally Posted by selka Yazıyı Oku
    Sn.RXPU yazılarınızın birçoğunda hemfikirim..

    Yalnız bazı sonuçlara ulaşmada yöntemlerimiz farklıdır... Aslında zihinleri özgür bırakma ile başlayabiliriz..

    Zihinleri özgür bırakmak bence çok önemlidir.. Dogmatik, empoze edilen kavramlar ile büyümek ve kafayı belirli şartlara entegre etmek. (Sözüm size değildir, genel Türkiye Eğitim Sisteminedir)

    Öyle ki; yüksek faiz düşük kur gerçeğidir.. Doğru.. O vakit USD 3,43 TL de tutmanın ciddi bir maliyeti vardır bu toplum üzerinde. Yani 1 gün boyunca çalışan her bir birey günün 1/3 ünün almış olduğu borcun sadece faizini ödemekle geçirmektedir..

    O vakit ödemeyelim bu yüksek faizi... Ama nasıl?

    İşte de tam da burası kafalarımızı özgür bırakmamız gereken yerdir... Şöyle ki;

    Yüksek faiz, yüksek enflasyondan ileri gelir, enflasyonun olma sebebi büyümektir..

    Yani; 5 adet mal var. 5 adet para var ise 6.cı malı üretirseniz 6. paranın olması gerekir. Yani 5 adet mal varken %1 enflasyon yaratıp 6.malı üretmeye teşvik etmek enflasyondur...

    Yani; enflasyon mantık çerçevesinden bakılınca mantıklı rasyonel ve olması gereken bir şeydir...

    Ama Türkiye Ekonomisinde büyüme%3,5 iken enflasyon %15 dir.. Yani enflasyon %15 ise büyümeninde %15 olması gerekirken; durum hiç de öyle değil...

    Mesela AB de enflasyon %0,25 büyümede %0,3 gibi... Sağlıklı...
    Mesela ABD de enflasyon %2 gibi büyümede %2 gibi... Sağlıklı...
    Türkiye de enflasyon %15 gibi büyümede %3 gibi.. Sağlıksız...

    Peki aradaki %12 lik büyüme olmadan dolaşan para oranı nedir? İTİBARSIZLIKTIR...

    Şimdi burada aslında Türkiyenin ihtiyacı olan likitide ile sorun yoktur. Piyasada ihtiyaç olan TL emisyonu fazladan %12 oran ile dolaşmaktadır.. Tek sıkıntı bu fazla para imalata, üretime, istihdama, atölyeye, fabrikaya gitmiyor.. Dövize, faize yada altına kaçıyor..

    İşte de tam da bu sebebten dolayı PARİTELER Türkiye'de para gibi değilde hisse senedi gibi oynuyor...

    Dedim ya; kafaları özgür bırakalım...

    Neden büyüyelim.. Büyümeyelim.. Neden büyümek zorunluluğu hissediyoruz..

    Çünkü karınca gibi ürüyoruz.. Her yıl 1,500,000 genç istihdama katılıyor.. Hepsi, ev, araba, iş, maaş, elektirk, su , enerji istiyor... İşte bu sebeblerden dolayı büyümemiz gerekir...

    Ama büyürken şiraze bizlerde çok çabuk kayıyor, TL likitidesini ayarlayamıyor fazladan enflasyon yaratıyoruz..

    Peki neden?

    Çünkü maalesef ekonomi ile siyaseti ayrı düşününemezsiniz... Bizler her hükümet başa gelince (Sağcısı-Solcusu) devleti ele geçirmeye çalışır... Hükümetler neden devleti ele geçirmeye çalışır? Çünkü hala bazı konuları aşamamış bir toplumumuz vardır...

    Buradan ekonomi ile ilgili SOSYOLOJİ nin alakasına girmek isterdim ama girmeyeceğim.. Velhasıl, devletin sahibi olan toplum, hükümete; hükümetler devlete güvenmezler..

    İşte bu iç savaş halkı, toplumu ve o devletin parasını hırpalar, eritir, erozyona uğratır.. İşte bizde ki bu enflasyon oranı ile büyüme oranı arasındaki fark bundan kaynaklanır...

    Şu an hükümette AKP var. Devleti çok hırpaladılar.. Ama bir sonraki seçimlerde CHP başa gelsin; aynı şekilde onlarda devleti hırpalayacaklardır...

    Oysa; devletler hepimizindir.. Bugün Almanya da başa gelen hükümet yada ingiltere de asla devleti ele geçireyim mantığı ile çalışmaz...

    Kısaca; bu tip sosyolojik ve siyasi kavgalarımızı hallettikten sonra büyüme sevdamızdan vazgeçmemiz gerekir..

    Yani; nufüs planlaması.. Öncelikle her yıl 1,500,000 kişiyi iş gücüne katılmaktan alıkoymamız gerekir.. Piyasadaki fazla emisyon TL yi toplayıp kazanlarda yakmamız gerekir.. Sonra toplumsal ve siyasi barış..

    Ondan sonra yeniden ÜREME moduma geçmemiz gerekir...

    Ama biz tüm bu işleri yapmadan DİREKT ÜREME moduna girdiğimiz içinde; ekonomimizde sondan başa doğru oluyor...

    Bol kazançlar...
    Hocam ne güzel döktürmüşsünüz, okurken gerçekten de keyif aldım. Takipteyim bundan sonra yorumlarınızı, paylaşımlarınızı

  6. #6
     Alıntı Originally Posted by selka Yazıyı Oku
    Sn.RXPU yazılarınızın birçoğunda hemfikirim..

    Yalnız bazı sonuçlara ulaşmada yöntemlerimiz farklıdır... Aslında zihinleri özgür bırakma ile başlayabiliriz..



    Ama Türkiye Ekonomisinde büyüme%3,5 iken enflasyon %15 dir.. Yani enflasyon %15 ise büyümeninde %15 olması gerekirken; durum hiç de öyle değil...

    Mesela AB de enflasyon %0,25 büyümede %0,3 gibi... Sağlıklı...
    Mesela ABD de enflasyon %2 gibi büyümede %2 gibi... Sağlıklı...
    Türkiye de enflasyon %15 gibi büyümede %3 gibi.. Sağlıksız...

    Peki aradaki %12 lik büyüme olmadan dolaşan para oranı nedir? İTİBARSIZLIKTIR...

    Şimdi burada aslında Türkiyenin ihtiyacı olan likitide ile sorun yoktur. Piyasada ihtiyaç olan TL emisyonu fazladan %12 oran ile dolaşmaktadır.. Tek sıkıntı bu fazla para imalata, üretime, istihdama, atölyeye, fabrikaya gitmiyor.. Dövize, faize yada altına kaçıyor..
    Büyüme konusunda şöyle farklı bakıyorum. Bildiğim kadarıyla açıklanan büyüme oranları reel. Yani enflasyondan arındırılmış oranlar.

    Eğer nominal büyümeyi hesaplayacaksak , kabaca örnek veriyorum Enflasyon %15 ve büyüme %7

    Bu durumda nominal büyüme %22 olur. ,yani bahsettiğiniz para arzı ile uyumludur.

    Peki buradaki sorun ne?

    Büyüme kalitesiz ve hormonlu. Keynezyen kısmı yüksek, gayrimenkul ve harcama ağırlıklı. İşte ana sorun bu.
    En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
    https://twitter.com/r_x_p_u

  7. #7
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Istanbul
    Yaş
    64
    Gönderi
    34,808
    Baslik hayirli olsun..
    Takip edecegim..
    Syg,

  8. #8
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Adana
    Yaş
    49
    Gönderi
    10,296
    Hayırlı olsun sn.selka
    Burdaki tüm yorumlarım yatırım tavsiyesi değildir.

Sayfa 1/237 1231151101 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •