Sayfa 12/20 İlkİlk ... 21011121314 ... SonSon
Arama sonucu : 155 madde; 89 - 96 arası.

Konu: Sevdiğimiz Şiirler

  1. #89
    Bahçe kapısından sızdılar...
    Aralık kalmış neresi varsa hayatımın...
    Bünyede bastırılmamış ne kadar isyan varsa ordan.
    Daha asitli bir yalnızlık için
    Dilek tutuyorum şarkılara,
    Sıradaki benim şansıma diyorum;
    Haberler başlıyor birden,
    Benden,
    Hazin biçimde bahseden.
    Kumsalların istenmeyen kaç kum tanesi varsa
    Önde gideniyim her tazyikli alkışta..
    Zayii makamında bestelenmiş yazılar kaldı avluda.
    Gitme diye
    Yalan bile söylerim,
    Yerini söylerim
    Ne saklamışsan
    Kal diye!
    Bu yaz'ı serin tutalım diye
    Çıplak tenlerde,
    Geceyarısı tatlı bir soğukluk olsun diye
    Her sevişme,
    Aramızdaki her üryan gelişme!
    Hem gidenedir bu şiir
    Hem gelecek olana....
    O da biraz oyalanıp
    Gider nasılsa?
    Hep haberler başlayacak biliyorum,
    Hangi şarkıyı seçsem şansıma.
    Şimdi şifa niyetine giriyorum sulara.
    Mavisine değil denizin.
    Sade tuzuna.
    Yılmaz Erdoğan

  2. #90
    Kente yanlızlık gelirdi sen uyuyunca
    Yüzümde mevsim değişirdi uyandığında
    Bilmezdin gizliden seni sevdiğimi
    Aşkın içimde solardı adın bahardı
    Eteğini koştururdun sokağımızda
    Sokak sus pus olur sana bakardı
    Bilmezdin gizliden izlediğimi
    Gözlerim gözlerinden korkardı
    Hatırlıyorum adın bahardı
    Sokakta bir bayramdı durakta bekleyişin
    Sanki sonsuz bir ayrılıktı okula gidişin
    Bilmezdin her sabah seni yolcu ettiğimi
    Yüreğim yol boyu ardından ağlardı
    Hatırlıyorum adın bahardı
    Yılmaz Erdoğan

  3. #91
    Tanrım nereye baksam yeşil kasırgalar
    O sevip gitmekse o
    Çok uzak ve yemyeşil bakmaksa
    Tanrım nereye baksam yeşil kasırgalar
    Yılmaz Erdoğan

  4. #92
    Biz ne zaman içsek,
    Köfte geç gelir
    Ve oturur muhabbetin terkisine
    Çıplak bir efkar sözcüğü
    Biz ne zaman içsek,
    Sabah akar meycinin cebine
    Günde kaç kez öpüşür ki akrep ile yelkovan
    Biz ne zaman içsek,
    İç değilizdir aslında.
    Dışımızda bronz bir akşam sözcüğü,
    Çırıl bir efkar sözcüğü
    Delikanlı kıvamında sevda değilse de
    Tabansız sevişmelerdeki el değmemiş pişmanlık
    Biz ne zaman içsek,
    iç değilizdir aslında.
    Bu alkol ikindisi şiirle
    Şimdi burda açılsaydın
    Adımın baş harfi gibi
    Belki ağustos kokardı ağustos
    Sen,
    Fikrini ipotek etmiş kiralık sevdalara
    Senine boyuna sevilmiş sen
    Yalanı sevdasından büyük sen
    Bir bil-sen.
    Biz ne zaman içsek seni düşünüyoruz
    Genzimizde göl gözyaşları
    Biz ne zaman içsek,
    İç değilizdir aslında.
    Dışımızda bronz bir İzmir akşamı...
    Yılmaz Erdoğan

  5. #93
    nasıl hecelersen hecele
    hep aynı biçimde yazılıyor
    ayrılık
    çok yol bilenler geçti
    ayağını yordamına göre uzatan
    kurdun kuşun bileceği hal değilmiş ya öylesi işte
    eski sözlere yeni kafiye bulmak gerekmez
    suyu sefası kendine yeten
    stabilize bir eğlenmektir hayat
    her sevdalıya aşık atmak gerekmez
    sen, o hep önden giden
    çatallanan bahçesindeyken sevişmenin
    ki çıplak ve bensizliği ele almışken
    ne anlattığını bilmek istemeyen
    şiirler getiririm arkandan
    bir devrik cümlem kalır acınası
    iki çekingen benzetmem belki
    ve derisi soyulmuş bir nakaratım kalır
    yoluna ağladığım o türküden
    artık ehemmiyeti kalmaz
    köprünün
    ve hoş gül içimlik suların
    ya da
    -içkiden olsa gerek-
    masayı yıkan ormancının
    nasıl kıydın diye sormanın da manası yoktur
    suç delilleri ortadadır
    ve zaten
    kim olsa katılır akışına gerisinin
    aman ormancı
    canım ormancı
    köyümüze bıraktın
    yoktan bir acı
    acı köyde ya o yüzden türkü,
    yoksa roman olacak
    kentimizde geçse öyküsü
    bir de gülüşün kalır
    dişlerinin etrafından
    ve bilişin kalır
    her şeyi ama her şeyi
    eski haliyle
    Yılmaz Erdoğan

  6. #94
    Sevmek gibi geliyordu her şey,
    sevmek gibi gidiyordu kadın
    adının anlattığı,canın teni yakmasıydı,
    bir bulut evet ama aslolan
    bulutun suyu yağmasaydı...
    'bir insanı sevmekle başlıyordu her şey'
    ve boşanmak için
    en az iki şahit gerekiyordu
    Yılmaz Erdoğan

  7. #95
    Aşkımız iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı;
    gözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi.
    Hiç düşündün mü belki
    Belki, eline en yakışan takı benim elim.
    Belki de en belli olacak yalan, benim söylediğim...
    Belki sen ve belki ben...
    Yoksulluk, kirden rengi tanınmayan
    bir beyaz tutsaklık...
    İnsan kendine iltica edebilir mi?
    Ölü olarak ele geçiriliyor en sıcak insan sözleri..
    Ve hüznüm bir kamu morgunda işe başladı.
    Yılmaz Erdoğan

  8. #96
    Adını anmak güzeldi,
    dost ağızlarda sana dair cümlelerin
    ıslatılması...
    Adını anmak...
    Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel
    avuntularına sırt çevirip senden söz açmak...
    Biraz gülünç, biraz sitemkar...
    güzeldi...
    Adının Türkçedeki yankısı özeldi...
    Seninle yoğurt yemek, kendi Kanlıcanlı,
    Sülalesi Kandilli yoğurtçunun mekanında...
    Denize amors durup, yüzüne
    cepheden bakmak güneşli bir mavilikte....
    güzeldi..
    İpe sapa konuşlanmaz bahanelerle elini tutmak,
    yüzünde
    Yüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi...
    Güzeldi'li geçmiş zamanları düşünüyorum
    şimdi...
    Cümlelerimiz öznesiz...Umursayan yok,
    Kanlıca'daki yoğurdu...
    ve eşikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir
    aşkın mührüdür artık...
    Yılmaz Erdoğan

Sayfa 12/20 İlkİlk ... 21011121314 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •