Sayfa 13/20 İlkİlk ... 31112131415 ... SonSon
Arama sonucu : 155 madde; 97 - 104 arası.

Konu: Sevdiğimiz Şiirler

  1. #97
    Sus pus olmuş puslu bir İstanbul muydu yüzünyoksa çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne.
    Dolmabahçe'de, çay tadında...
    Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında, tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
    Ben rehnedilmiş yelkovan gibi...Hani akrep'i seven ama yüreği takvim yokuşlarında...
    Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı, sesinin sesimde yankılanmasının...Sanki perdedekine üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün içime...Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim seyir defterimde...Ve ben amerikanca bir filmi kürtçe seyrediyorum.
    Kadın, Beyoğlu'nda bir kış akşamında, üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan muzdarip yürüyordu...Adam da...Yürümek hiçbir şeyi çözmüyordu, bazı aralık akşamlarında...Parmağında yaralı bir öyküyü taşıyordu adam...Kadının yüzünde bir hüzün...Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...Soğuğun ve karanlığın vehameti!
    Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi küçültülmüş, daraltılmış..İlk sahibinin o pantolonla yaşadığı şeyler, yani pantolonu pantolon yapan anılar, bazı ilkbahar bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen yazlar...Yaşananlara bir beden büyük geliyor artık hayat!
    Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık olmak içinse erken...Beni sevda yerimden vurdu yine zaman...Şimdi sana söylenecek tek cümle:
    BENDE SANA YETECEK KADAR BEN KALMADI...
    Yılmaz Erdoğan

  2. #98
    Bizi bilirsin;
    avuçla su içmeyi
    marifet biliriz,
    yenilmeyi bir de
    kendi sahamızda...
    bizi bilirsin;
    saçımızı ıslatmayı fiyaka biliriz,
    limonla!
    tesbih yaparız,
    düş kırıklarından..
    bizi bilirsin;
    ağzının içinde oturmak isteriz
    ve rutubetin en yakıştığı yer biliriz
    ağzını...
    bizi bilirsin;
    yaşamak biliriz,
    vademiz dolduğunda
    avuçlarında gömülmeyi...
    Yılmaz Erdoğan

  3. #99
    ""Bir tek dileğim var mutlu ol yeter†sözünün
    bir kamyon yükü
    anlam taşıdığı günlerdi
    Kaldırımlar toz ve kağıt topakları
    Ankara’nın
    Ankara’nın sonbahar yaprakları
    ayvalar sarı
    hüzünler olgun
    yaz yorgunu gövdeler serili betonlarda
    Ben yanımda çok acıklı
    epey yol üstü sözler getirmiştim.
    “Sanki terk edilmiş bir viraneyim
    her yanım dağılmış yıkılmışım benâ€
    Okul önlük mevsimi
    ve kaplanması kitapların
    cumhuriyet gazetesiyle
    bir ön beslenme çantası kompleksi
    malum şu otlu peynir meselesi
    Saçlarını süt mısırı örgü yapmış
    bir al yüz koca göz görüyorum.
    Sanki o tehlikeli yolun başındayım
    Aşk’a geliyorum!
    ama yanıma hep
    köy zılgıtlı sözler almışım
    arabesk kalıyorum
    her kent soylu aşkın karşısında
    “Bir kulunu çok sevdim†diyorum
    “O beni hiç sevmiyor†diyorum
    “Kalbimi ona verdim
    artık geri vermiyor†diyorum.
    temmuz 2000, kemer
    Yılmaz Erdoğan

  4. #100
    bir kuğunun boynuna dokunurken…
    yol bir yere gitmez
    içerde
    düz saçlara uğrar
    ayak üstü bir akşamüstü
    her plansız ürperişin sonu
    hüsran
    ve hüsran
    çok sanat müziği bir kelimedir
    yol bir yere gitmez
    o bir durma biçimidir
    yol yoluyla gidebilir yare
    yoldan çıkabilir apansız
    ve ömür bitebilir yoldan önce
    ama yol bir yere gitmez
    o bir durma biçimidir
    yaşamak
    hızlı bir ölme biçimidir
    düşünce ışıktan yavaşsa
    erken gidilmelidir
    gerdan sözcüğüne
    bir kuyumcuda da rastlayabilirsin
    bir kasapta da
    kalbin sızlamaz
    bir kuzu yüreğini vitrinde görünce
    o bir beslenme biçimidir
    ama korkarsın
    kurdun sevdiği havadan
    ayakkabı yaparsın yılandan
    yol bir yere gitmez
    o bir durma biçimidir
    her garantiyi istersin hayattan
    oysa ölümle yaşam arası
    uzun malum ince bir yol
    bir yere gitmez
    o bir ölme biçimidir
    iyi yolculuklar denmez bir gidene
    yapılamaz çünkü
    çok yolculuk bir seferde
    yolcu denmez her gidene
    herkes o yolun taraftarı olmayabilir
    hiç bir sürgün
    gittiği yolu sevmez mesela
    yol bir yere gitmez
    o bir susma biçimidir
    soğuk bir taşıtın uğultusunda
    (ağustos 2000, gevaş)
    Yılmaz Erdoğan

  5. #101
    Büyüdükçe,
    sentetik zamanlara
    kangren ayaklar bastım,
    izi kaldı
    ömrümün...
    Kara çaldılar yüzüme
    bütün kara parçalarında
    elbette
    'afrika dahil'
    parça başı çalışan
    kiralık katildi zaman.
    Gülüşüm sivas yangını,
    ağlarsam kızma...
    ölmek bile
    yakışıyor bazı adama...
    Yılmaz Erdoğan

  6. #102
    gözüme ilişti gözün
    içimde infilak saati!
    yasak baktın nikotin sıcaklığıma,
    bir sigara daha yaklaşıyor bahar...
    ellerin yanında değil,
    gemiler kalkıyor avuçlarından
    bütün limanlara bir telaş,
    yaklaşıyor bahar...
    deniz altında bir zindan düşü,
    ayıp sarılmalar, lanetli öpücükler
    bilinmez bir nemrut esrarı
    arkadaş dağlar gibi korkusuz korkular...
    kekikler yeşeriyor
    yaklaşıyor bahar
    bir deliliğin eşiğinde
    amansız mekansız
    sofrasız
    yani aç, ilaçsız
    ve
    hiçbir şiirin eskitemediği
    gözlerin,
    gözlerimin önünde
    el pençe divan...
    bahar damarı çatladı toprağın
    bir nefes daha yaklaşıyor bahar.!
    Yılmaz Erdoğan

  7. #103
    “Korkmuyor musunuz†diye sormuştum Zonguldak’ta bir madenci ağbime.
    “Korkup da napacan†demişti, “korkuyla yaşanmaz ki.â€
    Kocaman harflerle ‘önce güvenlik ’ yazıyordu önünde konuştuğumuz duvarın üstünde.
    Önce düşük maliyet.
    Önce yüksek kâr.
    Önce maksimum kapasite.
    Önce karanlık.
    Önce sessizlik.
    Önce duman.
    Önce ölüm.
    Şimdi kriz masalarında kifayetsiz bir telaş.
    Hiçbir yaraya derman olmayan başsağlığı mesajlarımız, gözyaşlarımız.
    “Çizmelerimi çıkarayım mı†diyor mahşerin ortasında çok yüksek kapasiteli bir kalp sahibi,
    “Ambulans kirlenmesin.†Bir de temizlik maliyeti eklenmesin masraflarınıza benden ötürü.
    Hadi şimdi gider pusulasına yazın kardeşlerimizin vasiyetlerini.
    Vergiden düşün babasız kalan çocukların acısını.
    Soğuk rakamlar üzerinden bir hayat kurun karanlık ve ıslak maden dehlizlerinde.
    Bu işin sorumlularını affetmeye hiçbir kulun gücü yetmez. Bunu ancak Yaradan yapabilir.
    Allah sizi affetsin.
    Çıkarın o pahalı çizmelerinizi.
    Dünya daha fazla kirlenmesin.
    Yılmaz Erdoğan

  8. #104
    Çöle kıyısı olan kentlerin
    limanları sıkıcı olur
    kuş uçar gemi geçmez,
    kervan zaman içinde.
    böyle kentlerde insan
    fırtına gibi sever,
    sevdiği için ağlamayı.
    hangi türküde sevmekten bahsedilse
    ben hicaz olurum
    elimi ıslatır elinin teri
    ziyan olurum
    seni sevmekle ıslanır akşam sefalarım
    hangi türküde sevmekten bahsedilse
    bu çölde ben
    'şair burada yaşadığı kenti çöle benzetiyor'da
    bahsedilen şair olurum
    Yılmaz Erdoğan

Sayfa 13/20 İlkİlk ... 31112131415 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •