Türkiye'de ve bölgesel olarak;

-Biden ile birlikte BOP ilerler, İran'a müdahaleye başlarlar. Suikast bunun öncül göstergesi. İran nükleer anlaşmadan çekildi, hızla uranyum zenginleştirme işine devamla, bir an evvel nükleer silaha kavuşmuş olmayı hedefleyecek. Zaten muhtemelen çok yaklaşmışlardır. Pakistan modelini taklit ediyorlar, Kanada tipi reaktörlerle, ağır su reaktörleriyle. Hatta bence elde etmiş bile olabilirler ilk prototipleri. Balistik füzeleri zaten var. Eğer bunu başarırsa bir anda farklı bir lige çıkacak Kuzey Kore gibi, yani bu saatten sonra bunu hedefleyecekler. Öte yandan tesisleri çok hassas, hepsi bir yerde, bir hava bombardımanı ile yerle bir edilebilir. Bu bölgeyi savunan Rus menşeli hava sistemleri hem az hem de ABD nin saldırısını karşılayacak düzeyde değil.

Dolayısıyla, sanki İran'ı yeniden anlaşmaya davet edecekler, süreç aksadığında da vuracaklar gibi gidişat.

Akabinde, Suriye ve Irak'ın şekillendirilmesi hız kazanabilir. Bu paralelde İsrail bir şekilde oyuna dahil olacak görünüyor. Bölgesel olarak yeni işbirliklerine girişti ve çok silahlandı. Bir şeylere hazırlık yapıyor. Silahlanma durumuna bakıldığında tamamen Suriye'de yaşanan hibrit harekata yöneldiği görülüyor. Silah teknolojisi olarak farklı bir kulvarda. Emsali görülmemiş işleri var. Adamlar ağır zırhlı personel taşıyıcı konseptine yöneldi, hepsi reaktif zırhlı, hepsine aktif korunma sistemi taktı, hepsine taarruz helikopterlerinden atılan ısı termal güdümlü Spike füzesi monte etti. ZPT ama tank gibi. 1000 tane yaptı ya da hala devam ediyor. O güçle yardırdı mı, Suriye güneyinden girer Irak'a elinin kolunu sallayarak gider. Suudlar zaten yeni kankaları.

Yani, önce ve eş zamanlı İran baskılanıp, Suriye ve Irak şekillendirilecek. Irak Kuzeyi Yönetim bağımsızlık ilan ettiğinde ilk tanıyan İsrail olmuştu, hatta Türkiye ambargosuna karşın hava köprüsü konuşulmaya başlanmıştı. Sonradan ABD ve İng bu ilanı zamansız bulup dışlayınca Barzani geri adım atmak zorunda kaldı, ama bu sadece bir virgül, eninde sonunda, hatta yakında bu olacak.

-Bu süreçte muhtemelen Türkiye'yi İran ile birlikte karşılarına almak istemeyecekler. Bu da yakın dönemde ilişkiler düzelecek, yaptırımlar ötelenecek anlamına gelebilir. Ya da bunun kombinasyonları olabilir, kararlar alınır, ekonomik olarak bu kararların etkileri yöneltilebilir, ama uygulanmayabilir, uygulanması uzun sürecek bir pazarlık sürecine yayılabilir. Yani ekonomik baskı ile bölgesel müdahalelerinden enterne edilmek istenebiliriz. Bunun dozu, kontrollü bir kriz şeklinde olabilir.

-2030 larda, sıra Türkiye'ye gelecek. Kaderimizi de 2020-2030 arası yaşayacaklarımız belirleyecek. Yukarıda sayılan süreçte, ekonomik kriz olursa, yönetim değişmez daha da otoriterleşirse, değişmeyen yönetim alternatif eksenlerde (Çin Rusya v.b.) açılım başaramazsa, bunun üzerine 10 yıl süren ağır bir ambargoya/dışlanmaya maruz bırakılırsak, 2030 a geldiğimizde her anlamda bitik durumda oluruz. Ve muhtemelen bütün güneydoğuyu, Akdeniz'deki kazanımları, KKTC' yi, kaybederiz.

Dünya'da ise, yine malumun ilanı;

-Deniz gücündeki ilerlemeye bakılırsa, 2030 larda Çin ile ABD arasında bir sıcak temas olması kaçınılmaz görünüyor. Bu da Hint Okyanusundan Kızıldenize kadarki coğrafyanın Çin'in nüfuz bölgesi olacağı anlamına geliyor. Zaten Bir Kuşak bir Yol Projesi kapsamında bu eksene çok büyük paralarla yatırımlar yapıyor. Aslında İran bu kapsamda ABD'yi 10 yıl daha oyalayabilirse, Çin ile kuruluşu yakalayabilir. Ama fırsat vermeyecekler gibi görünüyor.
----------------------------------------------------------------------------

Bölgesel olarak, haritayı açtığımda, bölge ülkelerinin başlarına gelenleri kronolojik olarak derlediğimde(Irak, Mısır, Suriye, Libya, Ürdün, Yemen, Lübnan, Suudi Arabistan v.b.), ve bölgede silahlanan ülkeleri, yeni işbirliklerini tabloya eklediğimde, bundan başka bir şey göremiyorum.

Türkiye'nin son 20 yılda yaşadıklarını derlediğimde, 2 nci Körfez Krizinden itibaren; Ergenekon, Balyoz, Casusluk Davaları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz darbe girişimi, PKK, Hendek Operasyonları, Suriye bataklığı...; AB ve diğer bölge ülkeleri ile mukayese edildiğinde (o dönem) çok büyük ve güçlü konvansiyonel bir kara ordusuna sahip durumundaki hedef ülkenin, ordusunu törpüleme, tüketme, muharebe gücünü indirgeme faaliyetler zinciri olarak görüyorum. Yani tezkerenin meclisten geçmediği o günden bu yana bunlar planlı olarak yapıldı. ABD tarafından yapıldı. Şimdi de tam bu işlerin adamı ve onun ekibi ABD'de yönetimi ele geçirdi.

Bence,

-Bu çerçevede, geri adım atmalı, tornistan yapmalı, ve 20 yıl kazanmalıyız. 2030 lara kadar en azından, 10 yıl. Bazen kısa vadede yanlış gibi görünen kararlar uzun vadede doğru olabilir. Devletler birey gibi düşünmemeli. Evet milliyiz, yerli olmayı mümkün olan ölçülerde savunmalıyız, mesele haklılıksa haklıyız, mesele yapılanları görmekse görüyoruz, lakin hayatta kalmak için her şey mübahtır, bir tırpan sallanıyor ve biz eğilmeliyiz, maalesef. 10 yıl içinde devran dönebilir, ABD ekonomik krize girebilir, artık dünya jandarmalığı yapmaktan vazgeçebilir, bu orduyu Çin ile yarışacak şekilde finanse etmeye (kuvvetle muhtemel) devam edemeyebilir, Çin bütün dikkatleri üstüne çekebilir, yeni iki kutuplu dünyada tekrar yeni roller yazılabilir, bu arada paçayı zaten sıyırmış da oluruz.
--------------------------------------------

Bireysel olarak;

-Yolu yarılayalı çok oldu. 2021'den itibaren vizyonum, televizyonu kapat izleme, gazete okuma, iç ve dış siyaseti takip etme, kendini gündemden izole et. Ne kadar şimdiye kadar s...dirik diye tabir ettiğim işler varsa onlara giriş. Parayla/para için yaşamak bir yere kadar. Para peşinde koşarken zamanı harcadık, ki geri dönüşü yok, satın alınabilir değil. Hiç bir şey, sevdiklerinizden çaldığınız zamandan, kendinizden çaldığınız zamandan kıymetli değil, kefenin cebi yok, kaderin sizin planlarınızdan haberi yok. Anılardan ibaretiz, kaliteli anılarımız kadar zenginiz, tersindense yine anılmak için yatırım yapmalı, hayat bir gündür o gün de bugündür konseptinde yaşamalı. Yarına çıkacağımız belli değil, 2050 yi kim bilebilir, bilse bunun ne anlamı olur.

Saygılar..