Bu Kitabı Yeni Bitirdim...

[BORA YAŞAR]

Emekli büyükelçi Onur Öymen'in tahsil ve meslek dönemini kapsayan bir otobiyografisi...

Özellikle, Kıbrıs'ta ve uzun bir süre Almanya'da Bern büyükelçiliği görevinde yaptıklarına kitabında yer vermiş.

Kitabın dili pek sevimli değil. Bürokrat raporu dili.

Yakın tarihimizde önemli bir çok olayın içinde ya da kenarında bulunmuş bir bürokratın anıları o yaşta bulunmam dolayısıyla bana o günleri ve bazı siyasi simaları hatırlatması açısından ilginç geldi.


Meraklısına...

[BORA YAŞAR]

Birinci Dünya Savaşında Çanakkale Savaşı dışında İngilizlere karşı alınan askeri zaferin komutanı Halil Paşa.

Enver Paşanın amcası. Araları sadece bir yaş.

Savaşmadığı bir cephe kalmamış.

Kafkas Harbinden sonra yenilerek silah bırakılan savaş sonunda, Sovyetlere sığınmış.

Kurtuluş Savaşına katılmak için geldiği Ankara'da, belki de Enver Paşa'nın çok yakını olması nedeniyle soğuk karşılanmış, oradan Kurtuluş Savaşına yaşamsal önemde Sovyet yardımını sağlamak üzere Sovyet Rusya'ya gitmiş bir komutan.

Sovyet Rusya'dan Mustafa Kemal'in istemi üzerine ayrılmak durumunda kalması ve Kurtuluş Savaşı süresince Avrupa'da kahırlı sürgün hayatı yaşamı.

Kurtuluş Savaşından sonra aldığı izinle İstanbul'a gelmesi.

Gazi Mustafa Kemal'le buluşmak üzere Ankara'ya gelmesi.

Kitabın 242. sayfasında bu buluşma ile ilgili şunları anlatmakta:

"Hemen Ankara'ya hareket ettim. Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı ziyaret ettim. Son buluşmamız ve bin bir meçhul içinde, bin bir kararlar verdiğimiz günler Sivas'taydı. Şimdi o, gayesine erişmişti. Ben de vatan dışında ve bu vatan için her fırsatta bir şeyler yapmaya çalışmıştım. O vatana ihanet etmemiştim. Gazi, buluşmamızdan çok memnun göründü. Kendisine, bir vazife almam imkanı varsa bu ciheti mi yoksa serbest hayatı mı tercih etmemin uygun olacağını sordum. Arkadaşları ile konuşarak cevap vereceğini söyledi.

İki gün sonra bir yaver vasıtası ile Çankaya Köşküne davet edildim. Kendisi ile buluştum. Ben hiç bir şey sormadan o, "Halil Paşa, düşündüğün gibi, hayatta serbest kalmaklığın daha muvafık olacaktır," dedi. Teşekkür ettim. Bir müddet sonra ayrıldım."


Bence hayatının özeti bu.

İsteyen dilediği gibi yorumlar...

[BORA YAŞAR]

Yaz aylarının sıcak günlerinde kitap okumak zor olmalı.

İki aydır başlığa uğramamışım.

Aslında bu dönemde elime aldığım ve iyi niyetle okumaya çalıştığım üç adet kitabı bitiremedim.

Ne kadar zorlasam da olmadı.

Kızımın elime tutuşturduğu aşağıdaki kitabı severek okudum.Yaşadığımız zamana ait, ABD de bir azınlık halka ait (Meksikalı insanlar) roman. Sekiz on tane hikayeden oluşuyor.

Sıcak üslubu, zekice ifadeleri, sıkılmış ve sıkışmış insana dair o ruh haliyle bir haftada okudum.

Kitaptan bir bölüm...

"Sert olmalısınız. Steve McQueen ya da Kennedy gibi. Küba yüzünden o nonoş Kruşçev bize bulaştığında, Kennedy, 'Çarşamba günü o füzeleri kaldırmazsanız cuma gününe kadar ortalığı savaş alanına çeviririz,' dedi. Ciento por ciento Americano, tu sabes (yüzde yüz Amerikalı olmak budur , anlarsınız ya).

Beyazlardan en iyi intikam alma yöntemi kapitalizmdir. Ve beyazlar 'her köşede fırsat' saçmalığına bayılırlar. Meksikalılar sahip olmadıkları şeyleri düşünmekle çok meşgul oldukları için bunu anlamazlar. Mayalıların sıfırı icat ettiklerini biliyor muydunuz? Hiçbir şeye sahip olmamanın ne demek olduğunu ne demek olduğunu Meksikalılardan başka kim iyi bilebilir?"

[BORA YAŞAR]

Lisede okurken iyi bir kitap okuyucusuydum.

Okul kitaplığımız o dönemin şartlarına göre yeterli kitaba sahipti.

Fransız, Rus ve İngiliz klasiklerini o dönemde okudum.

Amerikan edebiyatı ise bu ağır kitaplardan sonra bana son derece keyifli gelmişti.

Caldwell, Steinbeck, Saroyan, London, Faulknergibi yazarların rahat üslupları ve çağımızı anlatmaları beni cezbetmişti.

Bunların içinde Hemingway ise benim kahramanım olmuştu.

O yıllardaki trajik ölümünün de bunda etkisi vardır kanımca.

Fakültede ve sonraki yıllarda Hemingway'in hemen tüm kitaplarını (kimilerini İngilizce aslından olmak üzere) okudum.

Hala kitaplığımda epey Hemingway bulunur.

Bu sene kızımın da gelişen ilgisiyle yeniden Hemingway okumaya başladım.

Nick Adams, Hemingway'in tanınmış bir hikaye kahramanı.

Yani bizzat kendisi.

BU kitapta Hemingway'in sağa sola saçılmış Nick Adams hikayeleri, Hemingway'in hayatına göre bir kronolojik sıralamayla okuyucuya sunulmuş.

İlginç de olmuş.

Ağırlıkla ormanda geçen alabalık avlanma hikayeleri aralarına serpilmiş hayat hikayesi de keyifle okunuyor...

Hemingway'i, yirminci yüzyılın en ilginç yaşam öyküsüne sahip olan yazarının tüm kitaplarını salık veririm okuma meraklılarına...

[Gosas]

"Dr. Yüksel Pazarkaya’nın yeni çevirdiği “Mustafa Kemal’in Ordusunda Bir Alman Yüzbaşı” adlı kitap bir hazine değerinde. Sayın Pazarkaya iyi ki gün ışığına çıkardı bu gömüyü… 1925 yılında yayımlanan sözkonusu anı kitabı neden mi çok önemli? Kitabın yazarı Hans Tröbst, Türk Kurtuluş Savaşı başlayınca, Mustafa Kemal’e ve bağımsızlık savaşımıza büyük hayranlık duyar. Bu nedenle Anadolu’ya ulaşıp Kurtuluş Savaşımıza katılmaya karar verir. Uzun süren yolculuk sonunda önce İnebolu’ya, izin verilmesinin ardındansa Ankara’ya varır. İsteği, cephede, savaş alanında görevlendirilmektir."

Anı kitaplarını çok severim.

Özellikle de bir eski pencereden bizim toplumumuza bakan yabancıların anı ve gezi kitaplarını.

Zaten sayıca fazla da değildir bunlar.

TÜYAP tarafından kısıtlı sayıda bastırılan ve tanıtım için belirli bir çevreye gönderilen bu kitap, bu ülkenin Kurtuluş Savaşı gibi az bilinen bir konuda, bir Alman Yüzbaşı'nın bizim ordumuzda görev yaparken kaleme aldığı günlük olması açısından da bence bir hazine değerinde.

Son derece olumsuz koşullarda gerçekleştirilen Türk'ün varolma savaşını hiç bir kaygı taşımadan objektif olarak kendi gözünden veren Alman Yüzbaşı iyi bir iş yapmış.

Eksiklerimizi, organizasyon beceriksizliklerimizi, ihanetlerimizi, asker kaçaklarımızı hemen gördüğü her şeyi yazmış.


Meraklısı bir yolunu bulup edinsin ve de kitaplığına koysun derim...

selam bu kitabi arıyorum bulamadım yardim edermisiniz okumak istiyorum bu kitabi
Boyle gozel kitaplar jeden bulunmaz çok saçma cokkk

[uzay44]

"Dr. Yüksel Pazarkaya’nın yeni çevirdiği “Mustafa Kemal’in Ordusunda Bir Alman Yüzbaşı” adlı kitap bir hazine değerinde. Sayın Pazarkaya iyi ki gün ışığına çıkardı bu gömüyü… 1925 yılında yayımlanan sözkonusu anı kitabı neden mi çok önemli? Kitabın yazarı Hans Tröbst, Türk Kurtuluş Savaşı başlayınca, Mustafa Kemal’e ve bağımsızlık savaşımıza büyük hayranlık duyar. Bu nedenle Anadolu’ya ulaşıp Kurtuluş Savaşımıza katılmaya karar verir. Uzun süren yolculuk sonunda önce İnebolu’ya, izin verilmesinin ardındansa Ankara’ya varır. İsteği, cephede, savaş alanında görevlendirilmektir."

Anı kitaplarını çok severim.

Özellikle de bir eski pencereden bizim toplumumuza bakan yabancıların anı ve gezi kitaplarını.

Zaten sayıca fazla da değildir bunlar.

TÜYAP tarafından kısıtlı sayıda bastırılan ve tanıtım için belirli bir çevreye gönderilen bu kitap, bu ülkenin Kurtuluş Savaşı gibi az bilinen bir konuda, bir Alman Yüzbaşı'nın bizim ordumuzda görev yaparken kaleme aldığı günlük olması açısından da bence bir hazine değerinde.

Son derece olumsuz koşullarda gerçekleştirilen Türk'ün varolma savaşını hiç bir kaygı taşımadan objektif olarak kendi gözünden veren Alman Yüzbaşı iyi bir iş yapmış.

Eksiklerimizi, organizasyon beceriksizliklerimizi, ihanetlerimizi, asker kaçaklarımızı hemen gördüğü her şeyi yazmış.


Meraklısı bir yolunu bulup edinsin ve de kitaplığına koysun derim...

TÜYAP baskısı tükenmiş.Kırmızı Kedi Yayinevi'nden yeni baskıya ulaşmak mümkün.Ben de merak ettim kitabı alacağım.

[Koray]

Kitap fuarının son günü ...

[BORA YAŞAR]

Epeydir uğramadım başlığa.

Kitap okumadığımdan değil tabi.

Elimde genellikle birden fazla kitap olur okuduğum.

Eski kitap okuma hızım da kalmadı itiraf etmek gerekirse.

Bitirdiğim son kitap, Osmanlı tarihinde üzerinde en çok konuşulan, tartışılan, hep olumsuz yönleri ortaya getirilen, belirli kesimin yerden yere vurduğu, bir kesimin de methiyeler düzdüğü II. Abdülhamit'in, kızı Ayşe Sultan tarafından anlatılan hayatı.

Bir biografi değil tabi.

Bir padişah kızının babasının hayatı çevresinde o dönemde gördükleri, hatırladıkları kısaca anıları ile Sarayın merasimleri, yeme içme alışkanlıkları, giyim kuşam tarzları, kısaca saray yaşantısını topladığı bir anı kitabı.

Abdülhamit üzerine anlattıklarına gelince, bir kızın çok sevdiği kendi öz babası hakkında düşünceleri ne kadar objektif olabilir ki...

Kitapta yazılanları bu açıdan eleştirilmesi bence anlamsız.

Böyle bir iddia ile okunmaz bu kitap diye düşünüyorum.

Ben, o dönemin sarayında olup biteni, mutfağını, yaşantısını, adetlerini, merasimlerini, hiyerarşisini, bir sultanın ağzından dinlemek ilginç olur diye almıştım kitabı.

Şahsen çok mutlu oldum.

Konuya benim açımdan bakanlara tavsiye ederim bu kitabi....