Sayfa 11/178 İlkİlk ... 9101112132161111 ... SonSon
Arama sonucu : 1419 madde; 81 - 88 arası.

Konu: Tarihte Bugün

  1. 1870 İran Şahı Nasreddin Qaçar ın akıllara zarar haremi









    Buda şah Nasreddin Qaçar'ın kendisi.
    47 yıl hüküm sürmüş. Saltanatı 3.000 yıllık İran devletinin en uzun saltanatı oldu. Şah Nasır el Din in hareminde 100 kadın bulunmaktaydı. Ancak ilginçtir ki günümüz estetik değerleriyle uyuşmaz. Şahın karısı Anis el Doleh'de bıyıklıydı. Çünkü o dönem kadınların yüzündeki kılları alması yasaktı.
    Haremin fotoğraflarını saray fotoğrafçısı olan rus Anton Sevryugin çekti.


  2. 1976 - Süt Kardeşler filmi oyuncuları set arasında.. Fotoğrafı çeken rahmetli Kemal Sunal


  3. 1982 Anayasası referandumda halktan %91.3 oy aldı,..!
    Her insan hata yapabilir değil mi?


  4. 1990 - Suikaste uğrayan Muammer Aksoy'un cenaze töreni.
    Törende Muammer Aksoy'un fotoğrafını taşıyan, kendisi de suikaste uğrayan Uğur Mumcu



  5. İtalyan Gazeteleri Gözünden...
    1912 Rodos'ta Osmanlı garnizonunun İtalyan general Ameglio'ya teslim oluşu


  6. #86
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    20,011
    Blog Entries
    12
     Alıntı Originally Posted by metin Yazıyı Oku
    Osman Pamukoğlu - 1993 yılında düzenlediği ikiyaka operasyonu ile tek yaralı ve şehit vermeden 4 günde 600 teröristi etkisiz hale getiren EFSANE KOMUTAN

  7. TEKNOLOJİNİN NERESİNDEYİZ..
    Robotik cerrahide çığır açan "da vinci" robotu,
    kavanoz içindeki üzüm tanesinin kabuğunu dikiyor.



  8. ARAPLAŞAN TÜRK EKONOMİSİ
    Öncelikle ak parti taraftarlarının sık sık hönkürdükleri 70 yıllarda yaşanan olağan üstü fiyat artışlarının sebeplerini yazayım.. Arapların İsrail savaşı sonrası petrol satışını durmaları nedeniyle sadece Türkiye de değil tüm dünyada petrol fiyatları 4 misli artmıştır. Malumunuz akaryakıt 4 misli artınca tüm ürünlerin fiyatı da göreceli olarak artar. Neyse, ardından 74 Kıbrıs harekatı ile ülkemize uygulanan ambargo zaten allak bullak olan ekonomiyi iyice daraltmış karaborsacılık başlamıştır. O karamsar dönemim suçunu devamlı Ecevit e atmak nankörlük olur.

    Çünkü o dönemde Milli Cephe hükümet i kuran Demirel in Benzin vardı da biz mi içtik sözü Türk siyasi hayatının önemli kalıplarından biri olmuştur.

    Zira yaşananlar siyasi yada politika uygulamalarının sonucu değil, tamamen dünya ekonomisi ve hammadde fiyatlamasının bir sonucudur.

    İç ve dış borçlanma konusunda doğru bilgi sahibi olabilmek için öncelikle tarihimize göz atmakta fayda vardır. ilk olarak 1788 yılında Cezayirli Hasan Paşa'dan 600.000 kuruşluk borç alınmış, arkasından sarraflardan ve zenginlerden borç istenmiştir. İlk dış borçlanma ise Kırım savaşı nedeniyle başlamış. Ve artarak devam etmiştir. Ara dönemi uzun uzun yazmayayım. İmparatorluğun dağılması ve cumhuriyetin kurulmasıyla Bu kötü gidişat Atatürk tarafıında durdurulmuş tüm dış borçlar ödenerek bir çok fabrika ve sanayi yatırımı yapılmıştır..Sırf bu dönemdeki istikrarlı duruşu nedeniyle bile Atatürk ün hakkı ödenmez.

    Atatürk döneminde sadece 1929 dünya buhranı nedeniyle, 1930 yılında Amerikadan 10 milyon dolar alınmış. 5 yıl içinde taksitle ödenmiştir. 1945 yılında Imf kurulana kadar Türkiye bir daha dış borç almamıştır. 1947 yılından itibaren Türkiye ımf nin daimi üyesi olmuş ve devamlı borçlanır hale gelmiştir.

    Çoğu dünyadaki siyasi ve ekonomik dengelerden kaynaklanmakla beraber Türkiyede yaşanan krizler
    1946 Krizi (İnönü dönemi - II dünya savaşı kaynaklı)
    1958 Krizi (Menderes dönemi Dış borçlar ödenememiş devalüasyon yapılmıştır)
    1974 Krizi (Ecevit, Demirel, Erbakan..vs Petrol fiyatlarının 4 misli artışı)
    1980 Krizi ( Demirel dönemi - II petrol krizi petrol 2 misli arttı)
    1982 krizi (Bülent Ulusu Darbe yönetimi - Bankerlerin sebep olduğu kriz)
    1990 krizi (Turgut Özal dönemi I. körfez savaşı nedeniyle yaşanmış)
    1994 krizi (Tansu Çiller dönemi hiper enflasyona yol açan kamu harcamaları)
    2000 krizi (B.Ecevit dönemi Bankaların likidite sorunu ve faizlerin yükselmesi)

    Şimdi gelelim ağzınıza sakız ettiğiniz 2001 krizine;
    2000 krizinde ekonomik dengeler alt üst olmuş faizler yükselmişti. O dönem çıkış yapan yabancı fonlar için ımf devreye girip kredi açtı. Fakat çok değil sadece 3 ay sonra anayasa kitabı konulu olay yaşanınca sadece 2 gün içinde Türkiye deki yabancı fonlar ellerindeki tahvilleri satarak toplam 7.5 milyar dolar talep ettiler. Gecelik faizler %5000 leri gördü. Dolar kısa sürede 650 den 1.000 liraya çıktı.

    Kısacası istikrarı, yani dış ve iç ödemeler dengesi bozulan Türkiye için anayasa kitabı olayı sadece tetikleyici rol üstlenmiştir. Erdoğanın ara ara dile getirdiği ekonomik tetikleyiciler yada faiz lobisi asıl o zaman devreye girdi.

    IMF konusunda da temel gerçek Erdoğanın anlattığı borcu sıfırladık, borç vermeye başladık şeklinde değildir. One munıte olayı ile başlayan Arap seviciliği tavan yapmış. Türkiye o zamana kadar hiç bilmediği arap sermayesi ile tanışmıştır. O dönemden itibaren sadece Amerikan tahvili alan fakat batan bankalar (örnek: Lehman krizi) nedeniyle milyarlarca dolarını kaybeden Araplar için devlet güvencesinde ve yüksek faizli Türk tahvilleri çok karlı bir yatırım olmuştur.

    Türkiye nin devamlı çevirmek zorunda olduğu iç ve dış borçlanma için çıkardığı tahvillere gelen yoğun arap talebiyle faizlerde göreceli bir düşüş yaşanmıştır. Ancak bu Türkiye nin borcu bitti, kasası para ile doldu demenin gerekçesi değildir. Türkiye halen borçlanmaya devam etmektedir. Değişen tek şey kaynak olarak ımf nin ve Avrupa sermayesinin devreden çıkarak yerine arap sermayesinin gelmesidir..

    Fakat ekonomideki bu borçlanma tercihi, beraberinde Arapları memnun etme gayretini de beraber getirmiştir. Erdoğanın sık sık Müslümanlar lehine yada Avrupa aleyhine atıp tutması hatta ağırlığı suni Müslümanlardan oluşan Suud, katar ve B. Arap emirliklerinin finans kesimine şirin görünmek için alevi Müslümanlar aleyhine de hönkürmesi bundandır.

    Görülen o ki yakın zamanda yaşadığımız Almanya ve Hollanda krizleri benzeri avrupa ülkeleri ile dönem dönem devam edecektir. Ve her krizin ucu Müslüman-hıristiyan vurgusuna dönüşecektir. Bunlar sade vatandaşımız kadar arap sermayesinin de faiz almaktan ziyade daha çok hoşuna gitmektedir.

    Nitekim ülkelerin ekonomik verilerini inceleyip not veren kuruluşların Türkiye yi yatırım yapılabilir ülke seviyesinden aşağı düşürmeleri tesadüf değildir. Bir ülke sadece borcunu düzenli çeviriyor diye yüksek not alamaz. Tüm üretim, istihdam, mili gelir vs. hesaplanır.

    Kısacası, Türkiye halen iç ve dış borçlanmasını arttırarak devam ettirmektedir. Borç kaynaklarındaki değişim bizim çocuklarımızın hatta torunlarımızın borçlu doğması gerçeğini değiştirmez.

    Ekonomik anlamda düze çıkmamızın 2 yolu var. Birincisi Erbakan dönemi nde uygulanan Denk bütçe yapıp borçlanmayı azaltacağız. İkincisi ise mutlaka sanayi, bilim, teknoloji alanında ciddi yatırımlar yapıp dünyaya mal satarak dış ticaret açığını düşüreceğiz.

    Bu iş.., ak parti, chp, mhp yani siyaset işi değildir. Partiler üstü, Milli bir hedef olmalıdır. Kamplaşarak, bir birimizi öteleyerek bir yere varamayız. Aklın yolu birdir. Tamam yol, köprü vs de bir ihtiyaç ancak ekonomik anlamda kurtuluş yolumuz bu değil..



    NOT : Tüm dünyayı etkisi altına alan 2008 krizi ile günümüzde yaşadığımız döviz krizini bilahare ele alacağım. Bakalım gerçekten teğet mi geçmiş yoksa Binali efendinin dediği gibi dolardan bize ne dolsa ne olur dolmasa ne olur gibi önemsizmiymiş
    Son düzenleme : metin; 15-03-2017 saat: 00:11.

Sayfa 11/178 İlkİlk ... 9101112132161111 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •