Sayfa 206/2101 İlkİlk ... 1061561962042052062072082162563067061206 ... SonSon
Arama sonucu : 16802 madde; 1,641 - 1,648 arası.

Konu: ...:::vobelıt:::...

  1. #1641
     Alıntı Originally Posted by Ayan Yazıyı Oku
    Deniz hocam nereye gidiyoruz böyle ? Paylaşımlarınız için teşekkürler aynı zamanda. Dolar vadeli işlemlerde sort açılarak baskılanması bir metod mudur ?Sürdürülebilir mi ?Seçim sonrası için IMF çok dillendirilmeye başlandı. IMF e gitmeden mevcut ekonomi anlayışı ile ,rasyonel olmayan yama tedbirler ve genişlemeci mali politikalarla tıkanma zamanlaması yani sürdürülebilme ömrü nedir ?
    2019 yılı dolar kurunda gelmesi muhtemel atakların seyrini ve zamanlamasını dış ve iç faktörler olarak nasıl değerlendirirsiniz efendim.
    Selamlar.
    -15 Kasım tarihinde Merkez Bankasının döviz vadeli işlemlerde sort açmasıyla ilgili aşağıdaki yazıyı yazmıştım:

     Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    Viop'ta uzlaşma fiyatını tayin eden uzlaşma tarihinde spot piyasada oluşan fiyattır.Spot piyasada da dolar fiyatını yukarı ya aşağı iten mekanizmayı daha önce Ağustos ayında yazmıştım:
    --------------------------------------------------------------------------------------------------
    Teorik olarak sistem içinde birinin dövizi satıp diğerinin alması,paranın x hesabından,y hesabına geçmesi dövizin fiyatında düşüş ya da yükseliş yönünde bir etkisi olmaz ancak sistem içine dahil olacak ve arzı arttıracak,ya da sistem dışına çıkacak arzı azaltacak işlemler dövizin fiyatı üzerinde etkili olur.
    Örneğin birileri döviz satın alıp ya da bankadaki döviz tevdiat hesabındaki dövizini çekip yastık altına atar ya da yurt dışına gönderirse bu sistem içinden çıkış olduğu için döviz fiyatını yükseltici yönde etki yapar.Tersine yurt dışından yabancı bir fon gelip burada türk lirası varlıklara yatırım yaparsa sistem içindeki döviz arzı arttığı için döviz fiyatlarını düşürücü yönde etki eder.
    Yıl sonuna kadar reel sektör hariç sadece türk bankalarının Ağustos ayı dahil 22.5 milyar dolar sendikasyon kredisi geri ödemesi var,ayrıca reel sektörün de ticari borç ödemeleri-ve daha az miktarda kredi ödemeleri- var.Eğer bankalar yapacakları geri ödeme kadar yeni borç alamazlar ise yurt dışına net döviz ödemesi yapacakları bu da sistem içindeki döviz arzını azaltacağı için döviz fiyatlarını yükseltici yönde etki yapar.Ama iş sadece borç ödemeleri ile de bitmiyor,yıllık 57 milyar dolar ,aylık ortalama 5 milyar dolara da yakın da cari açığımız var.Yeni alınacak borçların bu cari açığı da karşılayacak şekilde geri ödeme tutarından daha yüksek tutarda olması ya da bu tutarda doğrudan veya portföy yatırımı gelmesi lazım ki sistem içindeki döviz arzında azalma olmasın döviz fiyatları dengede kalsın.Teorik olarak ,yapılacak dış borç ödemeleri ve cari açık finansmanı için sistem dışına çıkan döviz miktarı kadar,bunu dengeleyecek tutarda taze yeni döviz miktarı sistem içinde girmez döviz arzında bir azalma olursa o zaman döviz fiyatlarında yükseliş devam edecektir.Ancak siyasi ve ekonomik koşullarda yabancı yatırımcı güveni sağlanırsa o zaman sistem içine girecek döviz arzını arttıracağı için döviz fiyatlarında bir düşme olabilir.''
    ************************************************** *********************************
    Dolara yönünü veren yukarıda yazdıklarımdır.Sistem içinde paranın yer değiştirmesi(merkez bankasının satması bireysellerin ya da borçlu şirketlerin alması) yabancı paranın paritesini değiştirmez.Ancak dışarıya bir döviz çıkışı olursa ya da döviz arzında azalma olursa dövizin fiyatı artar(Mesela merkez bankası döviz rezervleri belli bir seviyenin altına düşünce yabancıların ellerindeki türk lirası varlıkları satıp çıkması veya bankaların ve şirketlerin borcunu %100 çeviremeyip yurt dışına net borç ödeyicisi olarak döviz çıkışı olması durumunda gibi...)Şu anda Ağustos ve Eylül ayında turizm gelirleri iyi olunca ve doların 6.5 tl'yi geçmesiyle dış ticaret açığında iyileşme ile Ağustos , Eylül ve muhtemelen Ekim ayında cari fazla verince yurt içine döviz giriş-çıkış miktarlarında dengelenme oldu ve kurlar artmadı.
    Ama döviz kurlarının gerilemesiyle ve eldeki stokların bitip yeni maliyetlerle ithalatın yeniden canlanması nedeniyle ve ısınma amaçlı doğal gaz alımlarının da eklenmesiyle ve ihracat yaptığımız ürünler için hesaplanan yurt dışı ÜFE endeksinin de çok yüksek bir seviyeye çıkması nedeniyle kar marjındaki azalmanın ihracatı frenleyici etkisi,yılbaşında asgari ücrete tahminen %25 zam yapılacak olması nedeniyle üretim maliyetlerinin artacak olması(Türkiye'de çalışanların %40'ı asgari ücret,%42'si asgari ücret ile 2 asgari ücret arası maaş alıyor)muhtemelen yılbaşından itibaren dış ticaret açığının yeniden yükseldiğini,turizm mevsiminin de bitmesiyle yeniden cari fazladan cari açık verme dönemine geçeceğiz,eğer dışarıdan bir sıcak para girişi olmaz ise döviz akımları negatife döndüğü için arz azalmasına bağlı olarak döviz fiyatlarında yeniden yükselme göreceğiz.Ancak yüklü miktarda yurt dışından doğrudan yatırım ya da sıcak para gelirse ya da çevireceğimiz borçlardan daha yüksek oranda yeni borç temin edilirse o zaman döviz akımları pozitife döneceği için döviz fiyatlarında yükselişi geri çevirebilir aksi takdirde döviz fiyatları yükselmeye devam edecektir.


    Dolayısıyla dolar fiyatında esas olan ,spot piyasa yukarıda açıkladığım mekanizmaya göre oluşan dolar fiyatıdır.Merkez Bankasının aldığı pozisyon aslında dış ticaret yapanlar ve yabancı para cinsinden riskini dengelemek isteyen piyasa aktörleri içindir,oluşan spot piyasa fiyatı üzerinde etkisi teorik olarak yoktur ama belki psikolojik olarak yönlendirici bir etkisi olduğunu ,ayrıca uzlaşma gününde-1 günlüğüne de olsa- merkez bankasının yoğun dolar satarak uzlaşma fiyatını etkileme gücü olduğu ifade edilebilir.Ancak merkez bankası böyle bir şeyi şu ana kadar yapmadı yaparsa da uluslararası piyasalarda merkez bankasının kredibilitesine büyük zarar vereceğinin bilincindedir ve onun için de böyle bir şeyi yapmayacağı kanısındayım.
    -Türkiye ekonomisinde yıllar içinde biriken,ekonominin taşıyıcı sütunlarını içten içe çürüten ciddi yapısal sorunlar var.Şu ana kadar yapılan günü kurtarıp çözülmesi gereken problemleri ileriye atıp zaman kazanmaya çalışmaktan başka bir şey değil.Ekonomi şu anda dibe doğru dalışta,tüm makroekonomik göstergeler bunu gösteriyor,ama henüz dibi bulmuş değiliz,ne zaman bulacağımız da belli değil.Türkiye ekonomisini sağlığına kavuşturmak için yapısal reformlar gerekiyor,ama sadece ekonomi ile sınırlı kalmayıp yatırımcı güvenini kazanmak,yurt dışından doğrudan yatırım çekmek için ekonomi ile ilgili yapısal reformları destekleyici hukuktan eğitime kadar değişik alanlarda da bir çerçeve içinde kapsamlı reformlar yapılması,ülkenin kıt kaynaklarının sadece verimli,katma değeri yüksek ve dış ticarete konu olan yatırımlarda değerlendirilmesi gerekiyor.Bu konuda nelere yapılabileceği ile ilgili, önceki yazılarımda bazı öneriler vermiştim.Ama ülke ekonomisinin şu andaki hali;bir hasta düşünün,diyabeti var,yüksek tansiyonu var,yüksek kolestrolü var,damarları tıkalı...ama hala tatlı yiyor,tuzlu yiyor,kilosu artmaya devam ediyor,soranlara da 'sağlığımda bir problem yok,her şey yolunda,gayet güzel gidiyor'' diyor.
    Bir probleme çözüm getirmek için önce problemin varlığını kabul etmek,sonra da problemin kökeni ile doğru teşhis de bulunmak gerekiyor.Tedavi aşamasına ise ancak bundan sonra geçilebilir.Ekonomi yönetimi ise henüz bu noktadan uzak,-2001 ekonomik krizinden sonra yapılanın tersine-operasyonun siyasi maliyetini göğüslemekten kaçındığı için sadece sorunlar öteleniyor ve ötelendikçe çözülmesi gereken problemler daha da ağırlaşıyor ve ödenecek faturanın maliyeti artıyor.
    IMF programı,ekonominin yeniden sağlığına kavuşturulması için seçeneklerden biri.Ama IMF'li ya da IMF'siz sorunlara çözüm getirecek kapsamlı bir program hayata geçirilmez ise,önceki ekonomik krizlerin tersine Türkiye çok uzun yıllar kriz içinde yolunda devam eder,yani ekonomi yıllık en fazla %2 büyüyebilir,zaman zaman hastanın ateşi çıkar ,negatif büyüme bölgesine geçer(-%1;+%2) büyüme bölgesinde düşük büyüme oranları,yüksek işsizlik oranları,yüksek enflasyon,yüksek borçluluk oranları,yüksek oranlı donuk banka kredileri,verimsiz işletmeler ile kriz içinde debelenip durur.Sonuç olarak bu durumu bir zaman sınırı olmadan sürdürebilirsiniz ama zaman zaman hastanın ateşi çıkar düşer fakat ekonominiz gittikçe dinamizmini kaybeder,hantallaşır,verimlilik düşer,halkın refahı düşer,giderek daha sorunlu bir ekonomiye dönüşürsünüz.

    -Yılbaşında yaptığım yıllık öngörülerde ,yıl sonu usd/tl öngörüsü olarak nedenleriyle,7.30-7.50 TL aralığını ifade etmiştim.Daha kısa vadede kurların seyri için etkili veya tetikleyici olabilecek çok sayıda değişken var,bunlardan hangisinin ne zaman devreye gireceği hakkında bir zaman verebilmek zor.Ama Nisan ayı sonuna kadar usd/tl paritesinde 7 TL seviyesini %50 ihtimalle görülebileceğini öngörüyorum.
    Son düzenleme : deniz43; 16-01-2019 saat: 07:29.

  2. #1642
    ************************************************** ******
    Sayı: 2019-01

    16 Ocak 2019

    Para Politikası Kurulu Kararı
    Toplantıya Katılan Kurul Üyeleri
    Murat Çetinkaya (Başkan), Ömer Duman, Uğur Namık Küçük, Emrah Şener, Murat Uysal, Abdullah Yavaş.

    Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 24 düzeyinde sabit tutulmasına karar vermiştir.

    Son dönemde açıklanan veriler ekonomideki dengelenme eğiliminin belirginleştiğini göstermektedir. Dış talep gücünü korurken finansal koşullardaki sıkılığın da etkisiyle iktisadi faaliyetteki yavaşlama devam etmektedir. Cari dengedeki iyileşme eğiliminin sürmesi beklenmektedir.

    İthal girdi maliyetleri ve iç talep gelişmelerine bağlı olarak enflasyon görünümünde bir miktar iyileşme gözlenmekle birlikte fiyat istikrarına yönelik riskler devam etmektedir. Bu çerçevede Kurul, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar sıkı parasal duruşun korunmasına karar vermiştir.

    Merkez Bankası fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları, para politikası kararlarının gecikmeli etkileri, maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkı ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir.

    Açıklanacak her türlü yeni verinin ve haberin Kurul'un geleceğe yönelik politika duruşunu değiştirmesine neden olabileceği önemle vurgulanmalıdır.

    Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti beş iş günü içinde yayımlanacaktır.

  3.  Alıntı Originally Posted by Cautionary Yazıyı Oku
    Güçlü seyir devam ediyor....haftalık aylığı yukarı kesti...100 bine kadar yükseliş beklentim devam ediyor...short çular dikkatli olsun derim.
    Güçlü seyir devam ediyor...biraz dinlenme sonrası 100 bine hareket devam bence,,

  4. #1644
    http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/conne...44dd1f-mxmre.p

    Merkez Bankası 2018 üçüncü çeyrek sonu itibariyle Finansal Hesaplar Raporunu açıkladı.Bu rapora göre Türkiye ekonomisinin toplam finansal
    varlıkları 12.798 trilyon TL, yükümlülükleri ise 14.805 trilyon TL
    düzeyine ulaştı. Dünyanın geri kalanına olan net yükümlülük ise
    bir önceki çeyreğe göre 197 milyar TL artarak 2.007 trilyon TL

    seviyesinde gerçekleşti.

    Toplam Ekonomi , Finansal Olmayan, Finansal, Genel Yönetim, Hane Halkı ,Dünyanın geri kalanı

    Finansal Varlıklar 12.798 5.003 5.435 715 1.644 1.394
    Yükümlülükler 14.805 7.589 5.199 1.395 622 3.509
    Net Finansal Değer -2.007 -2.585 235 -680 1.023 2.114


    Merkez Bankasının raporunda en çok dikkat çeken,reel sektörün 5.003 trilyon TL finansal varlığına karşı 7.589 trilyon TL borcunun olması,net finansal varlığının (-) 2.585 trilyon TL (430.8 milyar dolar) borç batağı içinde olması.

    YEP'e göre 2018 yılında öngörülen Türkiye GSYİH'sı 763 milyar dolar,bu rakama göre reel sektör şirketlerimizin net borçlarının GSYİH'ya oranı 430.8/763=%56.46,brüt borçları ise 1264.8/763=%165.77.Çok yüksek rasyolar.Reel sektör şirketlerimiz borçluluk sıralamasında Çin'den sonra dünyanın en yüksek borçluluk oranına sahip ikinci ülkesi durumunda.
    Son düzenleme : deniz43; 17-01-2019 saat: 06:29.

  5.  Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/conne...44dd1f-mxmre.p

    Merkez Bankası 2018 üçüncü çeyrek sonu itibariyle Finansal Hesaplar Raporunu açıkladı.Bu rapora göre Türkiye ekonomisinin toplam finansal
    varlıkları 12.798 trilyon TL, yükümlülükleri ise 14.805 trilyon TL
    düzeyine ulaştı. Dünyanın geri kalanına olan net yükümlülük ise
    bir önceki çeyreğe göre 197 milyar TL artarak 2.007 trilyon TL

    seviyesinde gerçekleşti.

    Toplam Ekonomi , Finansal Olmayan, Finansal, Genel Yönetim, Hane Halkı ,Dünyanın geri kalanı

    Finansal Varlıklar 12.798 5.003 5.435 715 1.644 1.394
    Yükümlülükler 14.805 7.589 5.199 1.395 622 3.509
    Net Finansal Değer -2.007 -2.585 235 -680 1.023 2.114


    Merkez Bankasının raporunda en çok dikkat çeken,reel sektörün 5.003 trilyon TL finansal varlığına karşı 7.589 trilyon TL borcunun olması,net finansal varlığının (-) 2.585 trilyon TL (430.8 milyar dolar) borç batağı içinde olması.

    YEP'e göre 2018 yılında öngörülen Türkiye GSYİH'sı 763 milyar dolar,bu rakama göre reel sektör şirketlerimizin net borçlarının GSYİH'ya oranı 430.8/763=%56.46,brüt borçları ise 1264.8/763=%165.77.Çok yüksek rasyolar.Reel sektör şirketlerimiz borçluluk sıralamasında Çin'den sonra dünyanın en yüksek borçluluk oranına sahip ikinci ülkesi durumunda.
    sence mb politika faizini sabit tutmakla doğru mu yaptı,örmeğin her ay 50 baz puan düşürse daha iyi olmaz mıydı,sonuçta piyasa yüksek faizden dolayı aşırı durgun......

  6. #1646
     Alıntı Originally Posted by ugolnili Yazıyı Oku
    sence mb politika faizini sabit tutmakla doğru mu yaptı,örmeğin her ay 50 baz puan düşürse daha iyi olmaz mıydı,sonuçta piyasa yüksek faizden dolayı aşırı durgun......
    Makroekonomi üzerinde yetkin bir akademisyene sorulduğunda;asla, ekonomi sert daralırken,işsizlik çok yüksek oranlara tırmanırken bu oranda reel faizleri doğru bulmazdı.Ama sorun TUİK'in enflasyon verisinin ne ölçüde gerçeği yansıttığı.Örneğin,benim hesaplarıma göre enflasyon yıllık %28'in üzerinde gözüküyor,o zaman da faizler gerçekte reel olarak negatif oluyor ve aslında düşük oluyor.
    Şu anda piyasada büyük bir nakit sıkışıklığı var,dolaşımdaki 1 yıllık para artışı ,4 Ocak itibariyle sadece %1.82, % 20'lerde ki enflasyonu dikkate alırsak reel olarak azalma var.
    Nakit sıkışıklığını azaltmak için piyasaya verilecek paranın dövize gideceği endişesiyle şirketler ödeme yükümlülüklerini yerine getiremiyor,ekonomi bütünüyle çöküşe gidiyor.Dövizin kamu otoritesi eliyle suni olarak değerinin altında düşük tutulduğu algısıyla TL mevduatlar çözülerek dövize geçiş yapıyor,bankaların TL cinsinden kredi vermesi ve nakit sıkışıklığını azaltmaya katkı vermesi giderek zorlaşıyor.Aslında çoktan batmış ve yaşama ihtimali olmayan şirketlerin kredileri kağıt üzerinde yeniden uzatılarak banka bilançolarındaki donuk krediler oranı yükseliyor,bu da bankaların yeni taze kredi vermesini zorlaştırıyor.Kısaca,dolaşım sistemindeki damarlar tıkanmış bunların açılması gerekiyor.Bu krizden çıkış için 24 Ocak 1980,5 Nisan 1994 ve 2001 Kemal Derviş programları gibi kapsamlı bir ekonomik program hazırlanması gerekiyor,bu program hukuktan,eğitime ekonomi dışındaki alanlarda da yapısal reformlarla bir bütün olarak açıklanmalı ve yatırımcı güveni kazanılmalı,dışarıdan da doğrudan yatırımcı çekebilmeli .Bu konuda neler yapılabileceği ile ilgili bir çok şey yazdım,burada da temel birkaç hususun altını çizmeliyim:

    1)1980,1994 ve 2001 ekonomik krizlerinde olduğu gibi,kamu otoritesi suni fiyat oluşumlarından geri çekilmeli,piyasaya ihtiyaç duyulan likidite verilmeli,serbest piyasa koşulları içinde kurlar ve faizler salınmaya bırakılarak kendi içinde dengelenmeli.

    2)Verimsiz,borçlarını ödeme imkanı olmayan,bu nedenle piyasada çalıştıkları firmaların bilançolarını da tehlike altına sokan firmaların iflasına izin verilmeli,piyasadan ayıklanmalı,piyasayı daha fazla bozmamasına izin vermeli,piyasayı sağlıklı bilançolara sahip,verimliliği yüksek şirketler domine etmeli.

    3)Kamu harcamalarında muhakkak tasarrufa gidilmeli,yatırım harcamaları dışındaki bütün harcamalar reel olarak azaltılmalı

    4)İşsizlik fonu çok daha geniş kapsamlı olarak sadece işini kaybedenler için kullanılmalı;hayatı boyuna hiç çalışmamış,üretmemiş,vergi vermemiş kişilere yapılan sosyal harcamalar azaltılmalı

    Hiç bir şey yapılmaz,-şimdi olduğu gibi- 'ekonomide bir sorun yok,her şey iyiye gidiyor' denilirse ne olur,yukarı sayfada yazdıklarımı görürüz.

  7. IMF gibi borç sağlayabilecek ve denetleyici bir otorite lazım bize...Tek çözüm bu...

  8. #1648
    Merkez Bankasının bugün yayınladığı veriye göre;Türkiye'nin Kasım 2018 sonu itibariyle,önümüzdeki 1 yıl içinde ödeyeceği kısa vadeli borcu bir önceki aya göre 624 milyon dolar artarak 174.471 milyar dolar oldu.

    KALAN VADEYE GÖRE KISA VADELİ DIŞ BORÇ STOKU (*)
    (Kasım 2018 itibarıyla) (Y.T:17.01.2019)
    (Milyar Dolar)


    MERKEZ BANKASI :5.931

    GENEL YÖNETİM (**): 4.450

    BANKALAR:92.046

    DİĞER SEKTÖRLER: 72.044

    TOPLAM 174.471


    (*) Orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine bir yıl ve daha kısa kalan dış borçları göstermektedir. (**) Hazine Müsteşarlığı tarafından yurtdışında ihraç edilen borçlanma senetlerinden (eurobond) itfasına bir yıl ve daha kısa vade kalanlar için yapılacak ödemeleri kapsamaktadır (yurtiçi yerleşik kişilerce satın alınanlar hariç).

Sayfa 206/2101 İlkİlk ... 1061561962042052062072082162563067061206 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •