Sayfa 1684/2109 İlkİlk ... 684118415841634167416821683168416851686169417341784 ... SonSon
Arama sonucu : 16872 madde; 13,465 - 13,472 arası.

Konu: ...:::vobelıt:::...

  1. Sayın Deniz hocam. hayırlı ramazanlar. Geçen yazımda Esfender Korkmaz hocanın '' TL. REEL KUR ENDEKSİ yüzde 41 ucuz yazısını gündeme getirmiştim. Sonra sizlrin değerli yorumunuz geldi. Dün de Sayın Fatih Özatay ın şu yazısını alıntılıyorum '' Nedeni kim kazanırsa kazansın kur % 15-20 artsın? Makule dönülmesi halinde,risk priminde ve TL de değerlenme basıkıs göreceğiz. O zaman sorun, değerlenmeye karşıne yapılacağıolacak ; TCMB rezerv biriktirecek, BDDK kredi genişlemesine karşı önlemler açıklayacak. Evet son birkaç ayda TL reel olarak değerlendi. Ama hala oldukça değersiz bir bölgede. Kasdedilen ,seçim sonuçları ile makule dönüşün belirginleşmsi arasında ki süre ise , evet kurda dalgalanma olabilir. Ama temel eğilim önemli; o da reel değerlenme yönünde olacak ''
    Aynen böyle yazmış değerli Fayih Özatay hoca ki çok değerlidir. Keza değer verdiğim başka bir iktisatçıda Tl nin kim kazanırsa kazansın makuıle dönüşme halinde tL nin değerleneceği iddiasını FED bilançosuna bağlamış. Bunu da FED bilanço grafiğin deki devasa yükselen eğri ve pandemi öncesine göre katlanan faiz artışları ile bilaçonun 9 trilyon dolara çıktığını , tüm gelişen üleklere yüz milyarlaca dolar girerken bizde güvensiz ve irrasyonel ortamda çıktığını . bu dünyaya saçılan dolar ve euro jeza japon yeni falan bir tek Türkiyeye gelmediğini yazmış. Bu bana daha mantıklı geldi. hele ABD de batan bankanın bilançosunu çocukların bile yapmayacağı sıfır faizli tahvilerle tıka basa doldurması akıl alacak gibi değil. Onlarda Trump ı suçluyorlar BDDK denetim etkinliği azalttı diye falan. Bizde ise bankacılık tarfınıda açık pozisyon olmadığını düşük faili tahvil oranının yüzde 5-10 larda olduğunu ifade ediyorlar. Ancak kredi faizleri çok yükselirse eski karların kaybolacağını reel sektör batıkların oluşacağını fakat yine de büyük risk barındaımadığını ifave ediyorlar. Halbu ki çok büyük deprem tahribatını , seçim öncesi populist EYT gibi uygulamaların ve devasa genişleten TL emisyon hacmini ve genişleyen kamu maliyesinin etkilerini küçümdediklerini görüyorum.
    Zaten halihzırda yarı sermaye kontrolleri sürerken ve devamlı değişen regülasyonlarla günlük reaksiyonlarla 1 yıllık 190 milyar dolar dış borç artı her ay 10 milyar doları geçmiş dış ticaret açığı ile sonu facia ile biyecej KKM ile ekonomi girdiği tünelden hızla duvara doğru giderken Fatih hocanın değerlendirmesinin nasıl bir izahı olabilir ? Aklım mantığım almıyor. Sizleri yeteri kadar yorup da tekrar yorum yapmanızı beklemiyorum. Çünkü çok açık net tekrar tekrar yazıyorsunuz. Sizlerin yazıpta okumadığı tek bir yorumunuz dahi yok. Bizde ki emekleriniz büyük. Ancak Fatih hoca beni çok şaşırttı. Ben emekli bir binbaşı iken bu kasdar hassa bir konuda , hele ki böyle bir dönemde yatırımcıların pür dikkat kesildiği bir oramda bu kadar rahat nasıl yorum yapıyorlar halbuki kendisini son derece temkinli duruşu ile bilirdim. Dikkat ederseniz kim kazanırsa kazansın diyor.
    Dertleşmek istedim. Hayırlı akşamlarınız olsun.

  2. #13466
     Alıntı Originally Posted by Ayan Yazıyı Oku
    Sayın Deniz hocam. hayırlı ramazanlar. Geçen yazımda Esfender Korkmaz hocanın '' TL. REEL KUR ENDEKSİ yüzde 41 ucuz yazısını gündeme getirmiştim. Sonra sizlrin değerli yorumunuz geldi. Dün de Sayın Fatih Özatay ın şu yazısını alıntılıyorum '' Nedeni kim kazanırsa kazansın kur % 15-20 artsın? Makule dönülmesi halinde,risk priminde ve TL de değerlenme basıkıs göreceğiz. O zaman sorun, değerlenmeye karşıne yapılacağıolacak ; TCMB rezerv biriktirecek, BDDK kredi genişlemesine karşı önlemler açıklayacak. Evet son birkaç ayda TL reel olarak değerlendi. Ama hala oldukça değersiz bir bölgede. Kasdedilen ,seçim sonuçları ile makule dönüşün belirginleşmsi arasında ki süre ise , evet kurda dalgalanma olabilir. Ama temel eğilim önemli; o da reel değerlenme yönünde olacak ''
    Aynen böyle yazmış değerli Fayih Özatay hoca ki çok değerlidir. Keza değer verdiğim başka bir iktisatçıda Tl nin kim kazanırsa kazansın makuıle dönüşme halinde tL nin değerleneceği iddiasını FED bilançosuna bağlamış. Bunu da FED bilanço grafiğin deki devasa yükselen eğri ve pandemi öncesine göre katlanan faiz artışları ile bilaçonun 9 trilyon dolara çıktığını , tüm gelişen üleklere yüz milyarlaca dolar girerken bizde güvensiz ve irrasyonel ortamda çıktığını . bu dünyaya saçılan dolar ve euro jeza japon yeni falan bir tek Türkiyeye gelmediğini yazmış. Bu bana daha mantıklı geldi. hele ABD de batan bankanın bilançosunu çocukların bile yapmayacağı sıfır faizli tahvilerle tıka basa doldurması akıl alacak gibi değil. Onlarda Trump ı suçluyorlar BDDK denetim etkinliği azalttı diye falan. Bizde ise bankacılık tarfınıda açık pozisyon olmadığını düşük faili tahvil oranının yüzde 5-10 larda olduğunu ifade ediyorlar. Ancak kredi faizleri çok yükselirse eski karların kaybolacağını reel sektör batıkların oluşacağını fakat yine de büyük risk barındaımadığını ifave ediyorlar. Halbu ki çok büyük deprem tahribatını , seçim öncesi populist EYT gibi uygulamaların ve devasa genişleten TL emisyon hacmini ve genişleyen kamu maliyesinin etkilerini küçümdediklerini görüyorum.
    Zaten halihzırda yarı sermaye kontrolleri sürerken ve devamlı değişen regülasyonlarla günlük reaksiyonlarla 1 yıllık 190 milyar dolar dış borç artı her ay 10 milyar doları geçmiş dış ticaret açığı ile sonu facia ile biyecej KKM ile ekonomi girdiği tünelden hızla duvara doğru giderken Fatih hocanın değerlendirmesinin nasıl bir izahı olabilir ? Aklım mantığım almıyor. Sizleri yeteri kadar yorup da tekrar yorum yapmanızı beklemiyorum. Çünkü çok açık net tekrar tekrar yazıyorsunuz. Sizlerin yazıpta okumadığı tek bir yorumunuz dahi yok. Bizde ki emekleriniz büyük. Ancak Fatih hoca beni çok şaşırttı. Ben emekli bir binbaşı iken bu kasdar hassa bir konuda , hele ki böyle bir dönemde yatırımcıların pür dikkat kesildiği bir oramda bu kadar rahat nasıl yorum yapıyorlar halbuki kendisini son derece temkinli duruşu ile bilirdim. Dikkat ederseniz kim kazanırsa kazansın diyor.
    Dertleşmek istedim. Hayırlı akşamlarınız olsun.
    Bu konuda önceki sayfalarda çok sayıda yazı yazdım,ama özet olarak bir daha üstünden geçeceğim.Sadece Fatih Özatay ve Esfender Korkmaz değil,Uğur Gürses,Atila Yeşilada ve bazı başka ekonomistler de benzer görüşleri dile getiriyorlar.Bu ekonomistler boş kişiler değiller,bilgili donanımlı kişiler,ben de zaman zaman bu başlıkta bazı yazılarını paylaşıyorum.Ama bu konuda objektifliklerini kaybetmişler,duygularını işlerine karıştırmışlar diye yorumluyorum .Neden:

    1-AKP 21 yıl önce iktidara geldiğinde dış dünyadan çok büyük bir doğrudan dış yatırım ve portföy yatırımı gelmişti,iktidar değişikliğinde yine öyle olabileceğini umuyorlar olmalı.Ama artık şartlar çok değişti,Türkiye artık 20 yıl öncesinin Türkiyesi değil.20 Yıl önce IMF ile mutabakat halinde ,Kemal Derviş döneminde bir ekonomik restorasyondan geçilmiş,bankacılık sistemi temizlenmiş,ekonomi daha rekabetçi hale getirilmş ama esas önemlisi Türkiyenin Avrupa Birliğine üye olması için müzakerelere başlanma kararı alınması büyük bir çoşku yaratmıştı.Her müzakere geçmişte sonunda üyelik ile sonuçlandığı için ,önceden pozisyon almak için devasa bir dış doğrudan yatırım ve portföy yatırımı akını başlamıştı.Peki aradan geçen 21 yılda ne oldu.Türkiye yüzü batıya dönük,bir takım demokrasi eksiklikleri olsa da onu tamamlamaya çalışan Atatürk Türkiyesi avrupai bir ülke olmaktan çıkıp,tam bir ortadoğu ülkesi oldu.Özgürlüklerin kısıtlandığı,ifade ve toplanma gösteri yapma özgürlüklerinin kısıtlandığı,hukukun üstünlüğünün kalmadığı,bağımsız ve tarafsız bir yargının olmadığı,yolsuzluklar içinde yüzen,kurumlar ve kurallar ülkesi olmaktan çıkan polis devleti bir Türkiye.Ülkesinin ulusal çıkarlarını savunan laik bir ülke olmaktan,kendisini dünyadaki müslümanların sözcüsü ve bayraktarlığına tayin eden bunu üstüne vazife eden bir ortadoğu ülkesi oldu Türkiye.Türkiyenin dünyadaki toplumsal imajı değişti.Artık Pakistan,İran,Mısır gibi bir toplumsal imajı olan ve bu imajı sürekli işlenen bir Türkiye var.Bu yüzden de doğrudan dış yatırımlar dibe vurdu,ortadoğu ülkelerinden ve ruslardan gelen gayrımenkul yatırımları dışından doğrudan dış yatırım gelmemeye başladı.Bir iktidar değişikliğinde bu toplumsal imajın kısa/orta vadede değişmesi beklenemez,olumlu bazı adımlar atılsa bile,bir sonraki seçimde yine eski iktidarın yönetime geçme ihtimali nedeniyle doğrudan dış yatırım gelmez.Gelmesi için bu ihtimalin artık kalmadığının görülmesi yani çok uzun bir zaman geçmesi gerekir.

    2-Portföy yatırımlarında ise farklı bir durum var,orada yatırımcılar kazançlarına bakarlar.Ama başta emeklilik fonları kurumsal yatıım fonlarının yatırım yapabilmeleri için kendi tüzüklerine göre o ülkenin en az (-)BBB yatırım yapılablir nota sahip olması gerekir.Bizim ülke notumuz ise,2 rating kuruluşunda yatırım yapılabilir seviyenin 5 kademe altında,1 rating kuruluşunda ise yatırım yapılabilir seviyenin 6 kademe altında.Notumuzun kısa zamanda yatırım yapılabilir seviyeye ulaşması,doğru şeyler yapılsa da mümkün değil,en az 2 yıl süre gerektirir.
    Yatırımcıların kar kadar zararı da peşinen kabul ettiği hedge fonlar için böyle bir kural yok ama,bunlar göreceli olarak çok daha küçük hacimli portföy yatırımları,uzun vadeli stratejileri yok,kısa vadeli bir kazanç imkanı gördüklerinde hızla giren ve karını alıp çıkan fonlar.


    3-Ekonomide doğru şeyler yapılırsa CDS risk primimizin düşmesi gerçekçi bir beklenti,ben de katılırım.Ama yine de borçlanmamız yüksek maliyetli olmaya devam edecek.
     Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    https://www.paraanaliz.com/2023/duny...i-cag-g-49814/

    Büyük ölçüde katıldığım tespitler var:

    - 23 yıl süren bol ve ucuz para döneminin sona erdiğini kavrayamayan bir çok aktör var. Bunlar ya davranışlarını değiştirecek, ya da tarihin tozlu sayfalarına karışacak


    -Dez-enflasyonun yapısal nedenleri geride kaldı çünkü:

    SSCB'nin dağılması ve Çin'in Dünya Ticaret Örgütü'ne katılması ile global işgücü patlama yaptı ve birim işçilik ücreti düştü.
    Globalleşme, her türlü üretimin dünyanın en ucuz noktasına kaymasını sağladı.
    Sermayenin serbest dolaştığı, emeğin ise siyasi sınırlar içinde hapsolduğu bir ortam da birim işçilik ücretlerinin sürekli gerilemesi için ek bir fırsat yarattı. Karlılığı artan sermaye yatırm mallarını da daha ucuza üretti.
    Bu dönemde teknolojik evrim hızlandı ve büyük ölçüde hizmet sektörünü etkiledi (Sosyal medyayı düşünün), hizmet fiyatları yeterince artmadı

    -Gelelim günümüze ve oturduğumuz yerden geleceğe göz atalım:

    Globalleşme yerini Büyük Güçler arasında hükümranlık yarışına bıraktı. Artık üretim en ucuz mahalde değil, müttefik ülkeler arasında paylaşılıyor. Bu kendi içinde enflasyonist bir süreç. Ek olarak tedarik zincirlerinin yeniden teşkili fevkalade sermaye yoğun ve zaman alan bir süreç. Kapitalist yeni tedarik zincirine para yatırdığı zaman, doğal olarak bunun karşılığını almak için fiyat artırıyor.

    Küresel ısınma sürekli olarak gıda arzını tehdit ediyor. Artık yeni tarım alanları açmak da cazip değil, gıda fiyatları seküler artış trendine girdi.

    -bundan sonra enflasyonla mücadelenin asıl yükünü bilanço daraltma üstlenecek

    -global para arzı çok hızlı artarken, eşliğinde de yüksek borçla iş yapma alışkanlığı getirdi. Şimdi, bu sürecin tersine döndüğünü görüyoruz. Artık, kaldıraç pahalı. Borçlar ödenmek, işgücü verimliliği yükseltilmek, bilanço karından nakit akımı maksimizasyonuna dönmek zorundayız.
     Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    " Recent developments are likely to result in tighter credit conditions for households and businesses and to weigh on economic activity, hiring, and inflation. The extent of these effects is uncertain. "

    Yukarıdaki ifadeler Fed'in son toplantısındaki karar metninden.Son gelişmelerin hane halkı ve işletmeler için daha sıkı kredi koşullarıyla sonuçlanmasınun muhtemel olduğu ifade edilmiş.Bu ifade sadece iç piyasa için geçerli değil,bankaların uluslararası kredi açarken de daha isteksiz ve sıkı koşullara bağlayarak adım atacağı manasına geliyor.Bütün borçlanan gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye'nin dış borçlanmasını da daha zorlaştıracak ve maliyetini artıracak bir gelişme.
    Yukarıda önceki yazılarımda ifade etmiştim,küresel koşullar nedeniyle CDS primimiz düşse bile,dış borçlanmamız yüksek maliyetli olmaya devam edecek,ve küresel borçlanma piyasası da daralacak.

    4-Son 1 yılda asgari ücret %100 arttı,enerji maliyetleri %100'ün üzerinde arttı,sonuçta üretim maliyetleri 2 ye katlandı.Çok kabaca,rakamları yuvarlayarak yaklaşık olarak ifade ediyorum.Üretici 1 yıl önce 100 TL'ye 5 euro'ya imal ettiği ürünü,şimdi 200 TL'ye 8 euro'ya mal ediyor,ama dışarıdan geçen sene 5 euroya gelirken şimdi 5.5 euroya gümrük birliği,serbest ticaret anlaşmaları ve dünya ticaret örgütü DTÖ kurallarınca giriyor.Böyle olduğu için de ithalatımız ve dış ticaret açığımız her ay yeni rekor tazeliyor,yıllık 118 milyar dolara ulaşmış durumda.Enerji fiyatlarında sert düşüşe,ithalat için getirilen kısıtlamalara rağmen bugün açıklanacak Mart ayı dış ticaret açığının da yine yüksek olması bekleniyor. Üretici tüm karını kaybettiği gibi ,işyerini kapatmamak için sermayesinden yiyerek üretmeye çalışıyor.Bütün umudu seçimler sonrası işlerin değişeceği,kurların ithal ürünlerle rekabet edebilecek bir seviyeye gelmesi,bunun için dişini sıkarak dayanmaya çalışıyor.Bir değişiklik olmaz ise ,enflasyon nedeniyle her ay üretim maliyetleri artmaya devam ederken kurlar yerinde sayarsa,bu sefer onbinlerce işyerinin ithal ürünlerin fiyatlarıyla rekabet edemeyip kapandığını,milyonlarca kişinin de işsiz kaldığını görürüz.Ama muhtemelen böyle olmaz,çünkü bu devasa dış ticaret açığını finanse edecek bir döviz akışı yurt dışından gelmeyeceği için,daha fazla bu yük taşınamaz hale gelir,basınca dayanamayıp döviz yokluğundan kırılma oluşur ve ekonomi yönetiminin isteğinden bağımsız olarak döviz kurları dengelenir.Reel efektif kurun değerli olmadığı ise safsata,değerli olmasa Türkiye tarihinin en yüksek dış ticaret açığı verilirmiydi.Bu konuda daha önce yazmıştım.

     Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    -Reel efektif döviz kuru verisinin doğru olabilmesi için enflasyon rakamlarının doğru yayınlanması gerekir.Enflasyon rakamları uydurma olduğunda verinin de bir anlamı olmuyor.

    -Metodoloji olarak,gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler paketine göre hesaplama yapılıyor.Gelişmekte olan ülkeler paketinde olan; Azerbaycan, BAE, Cezayir, , Endonezya, Fas, Güney Afrika, ,Hindistan, Irak, İran, Katar, Kazakistan, Kolombiya, Libya, Malezya, Mısır, Romanya, Rusya, Sırbistan,Suudi Arabistan, Şili, Tayland, Ukrayna, Ürdün ve Vietnam gibi ülkelerden bazıları sabit kur rejimi uyguluyor.Bir ülke eğer sabit döviz kuru uyguluyorsa ve de enflasyon varsa parasının zaman içinde aşırı değerli hale geleceği açık ,o zaman tabii ki,bizim paramız da bu ülkelerin parasına karşı değersiz gözükür.Esfender hoca duayen bir ekonomist ama nasıl hesaplama yapıldığından, metodoloji'den haberi yok sanırım.

    -Daha yeni Ocak ayında aylık kabaca 10 milyar dolar cari açık verdik.Tanım olarak bir ülkenin denge döviz kuru normal ekonomisinin büyüme hızında(Türkiye için %4.5-%5) cari açık vermediği kurdur.Hem böyle devasa cari açık verip,had safhaya gelmiş döviz kıtlığı için giderek yeni yasakların uygulamaya konduğu bir ortamda TL'nin reel efektif döviz kuru oarak değersiz olduğu iddiası ancak mizah konusu olabilir.
    Türkiye'nin 12 aylık dış ticaret açığı 118.3 milyar dolara yükseldi.Sabit kurla birlikte her ay üzerine koyarak,yeni rekorlar kırarak gidiyor.Türkiye bir ithalat cenneti oldu.Asgari ücret %100 arttı,bütün üretim girdi maliyetleri aşırı yükseldi,ama kur sabit kaldığı için ,yerli mallara maliyet artışları yansırken ithal mallar ucuz kaldı,biraz daha bu politikalar devam ederse içeride ithal mal fiyatlarıyla rekabet edemeyen fabrikalar kapanacak ,milyonlarca kişi işsiz kalacak.
    Son düzenleme : deniz43; 03-04-2023 saat: 05:10.

  3. #13467
    https://www.cnbc.com/2023/04/02/saud...tput-cuts.html

    OPEC+ announces surprise oil cuts, while U.S. calls the move inadvisable


    Petrolde OPEC'ten gelen sürpriz üretim kesintisinden sonra:


    ICE Brent Crude (June 23)

    Last | 3:03 AM BST
    84.30
    quote price arrow up+4.41 (+5.52%)

    Suudi Arabistan ve diğer OPEC+ üyeleri Pazar günü, fiyat istikrarını desteklemeyi amaçlayan sürpriz bir hamleyle üretimlerinde günde yaklaşık 1.16 milyon varil daha kesinti yaptıklarını duyurdular.

  4. #13468
     Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku

    ...Peki aradan geçen 21 yılda ne oldu.Türkiye yüzü batıya dönük,bir takım demokrasi eksiklikleri olsa da onu tamamlamaya çalışan Atatürk Türkiyesi avrupai bir ülke olmaktan çıkıp,tam bir ortadoğu ülkesi oldu.Özgürlüklerin kısıtlandığı,ifade ve toplanma gösteri yapma özgürlüklerinin kısıtlandığı,hukukun üstünlüğünün kalmadığı,bağımsız ve tarafsız bir yargının olmadığı,yolsuzluklar içinde yüzen,kurumlar ve kurallar ülkesi olmaktan çıkan polis devleti bir Türkiye.Ülkesinin ulusal çıkarlarını savunan laik bir ülke olmaktan,kendisini dünyadaki müslümanların sözcüsü ve bayraktarlığına tayin eden bunu üstüne vazife eden bir ortadoğu ülkesi oldu Türkiye.Türkiyenin dünyadaki toplumsal imajı değişti.Artık Pakistan,İran,Mısır gibi bir toplumsal imajı olan ve bu imajı sürekli işlenen bir Türkiye var.Bu yüzden de doğrudan dış yatırımlar dibe vurdu,ortadoğu ülkelerinden ve ruslardan gelen gayrımenkul yatırımları dışından doğrudan dış yatırım gelmemeye başladı.Bir iktidar değişikliğinde bu toplumsal imajın kısa/orta vadede değişmesi beklenemez,olumlu bazı adımlar atılsa bile,bir sonraki seçimde yine eski iktidarın yönetime geçme ihtimali nedeniyle doğrudan dış yatırım gelmez.Gelmesi için bu ihtimalin artık kalmadığının görülmesi yani çok uzun bir zaman geçmesi gerekir...
    Merhaba, sn.deniz43. Yazdıklarınıza, yukarıya alıntıladıklarım da dahil katılıyorum. Ancak mevcut iktidarın değişmesi halinde üzerinde konuşulmadığını düşündüğüm bir olasılığı değerlendirmediğinizi düşünüyorum. Şöyle:

    Öncesinde de özellikle 12 Eylül'le birlikte hızlanan bir toplumsal-moral erozyon ve çürüme vardı, ancak bu süreç özellikle son 21 yılda hiç olmadığı kadar ivme kazandı ve istisnalar kural, kurallar istisna oldu. Tüm toplum az ya da çok bu çürümeden nasibini aldı. Bu tür çürüme-moral erozyon dönemlerinde aslan payı sürecin aktif öznesine düşer ve dışarıdan bakıldığında sapasağlam görünen özne aslında içten boşalmıştır. Dağılma için artık çok küçük bir gerekçe yeterli olacaktır. Bir dönemin ANAP'ı ve DYP'si buna iyi birer örnektir.

    Eğer 14 Mayıs -ki ülke tarihinde çok önemli bir eşiktir- 21 yıllık süreci kesintiye uğratacak bir sonuç üretecekse, bu sadece iktidar değişikliği ile kalmaz. Sorumlu öznenin dağılmasını ve 14 Mayıs sonuçlarının 15'inden başlayarak kuvvetli bir anaforla meclisin aritmetik olarak değişimini de mutlaka beraberinde getirecektir. Çıkar ortaklığı koşullar değiştiğinde eskisi gibi bütünlüğünü muhafaza edemez ve edemeyecektir. O zaman değerlendirmenizde yer aldığı gibi bazı süreçler için "çok uzun zaman" gerekmeyecektir. Tabii bunun yegane koşulu olası iktidar değişiminde yeni iktidarın rasyonel bir hesap sorma sürecini kararlılıkla yönetmesidir.

    O zaman parlamentoda iktidara ait merkez-sağ bir çoğunluk sağlanacak, ana muhalefet ise solda şekillenecektir.
    İşte Hendek! İşte Devekuşu!

  5. #13469
    ENAG Mart ayı Enflasyon Verisini Yayınladı

    Mart ayında aylık enflasyon artışı %5.08 ,yılın ilk 3 ayında %23.09 yıllık enflasyon artışı %112.51 oldu.

    https://enagrup.org

    https://enagrup.org/bulten/mrt23.pdf?v1

  6.  Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    Anketlerde muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı en az 10 puan önde gözükmüyorsa,planlarınızı Erdoğan'ın üçüncü dönem Cumhurbaşkanlığına göre yapın derim.Nedenini ay sonunda yazarım.
    Deniz bey, yazınızı merakla bekliyoruz.
    Burada yazdıklarım kendi kişisel görüşüm olup kesinlikle yatırım tavsiyesi değildir.

  7. #13471
     Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    ENAG Mart ayı Enflasyon Verisini Yayınladı

    Mart ayında aylık enflasyon artışı %5.08 ,yılın ilk 3 ayında %23.09 yıllık enflasyon artışı %112.51 oldu.

    https://enagrup.org

    https://enagrup.org/bulten/mrt23.pdf?v1
    TUİK'e göre ise;


    Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %50,51, aylık %2,29 oldu(arttı yazması gerekirken oldu yazmışlar)

    TÜFE'deki (2003=100) değişim 2023 yılı Mart ayında bir önceki aya göre %2,29, bir önceki yılın Aralık ayına göre %12,52, bir önceki yılın aynı ayına göre %50,51 ve on iki aylık ortalamalara göre %70,20 olarak gerçekleşti.


    Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık %62,45, aylık %0,44 arttı

    Yİ-ÜFE (2003=100) 2023 yılı Mart ayında bir önceki aya göre %0,44, bir önceki yılın Aralık ayına göre %6,25, bir önceki yılın aynı ayına göre %62,45 ve on iki aylık ortalamalara göre %113,73 artış gösterdi.

  8. #13472
    İTO İLE ÜFE de aylık -ta çok büyük fark var tam 10 kat enag sanırım üfeye bakmıyor
    69 mu yok daha neler. Bu yıl mı? İmkansız.Bozguncular ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?

Sayfa 1684/2109 İlkİlk ... 684118415841634167416821683168416851686169417341784 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •