IKIDE bir duyarsiniz: "Yabancilar borsaya girdi"... "Yabancilar
borsadan çikti..." "Yabanci sermaye Türkiye'ye sicak para akitiyor..."
Yabanci fonlar alima geçti..." "Yabanci fonlari satip kaçiyor..."
Bu yabancilarin bir özelligi var. Bunlar "kara biyikli"... Her ne
kadar yabanci gibi görünüyorlar ise de, hiç de yabanci degiller. Tamamina
yakini "bizden"!..
Nasil ki, yurt disina giden "kara biyikli" hemsehrilerimiz,
"Alamanci" olup, Alaman pasaportu ile arada sirada Türkiye'ye giris yapiyor
ise, ayni o biçim... Bizim paraciklarin bir kismi da dolar ve mark olarak
yurt disina çikiyor. sonra yabanci sermaye, yabanci fon, yabanci
yatirimcinin parasi olarak borsaya giriyor. Bono ve tahvil aliyor. Bizim
"kara biyikli" sicak paralar, Türkiye'ye bir giriyor, bir çikiyor. 1994
krizinde 5 milyar dolar "pattt" diye çikti. Bir süre sonra geri döndü...
Son krizde 5 milyar dolar "pattt" diye çikti. Su günlerde dönmeye basladi.
Dikkat buyurunuz, bizim kara biyikli sicak paranin miktari 5 milyar
dolar dolayinda donup kalmis.
(1) Turgut Özal'in getirdigi serbestlik içinde, isteyen Türk
vatandasi yurt disinda döviz hesabinda parasini tutabiliyor. Türkiye'den
istedigi kadar dövizi disariya havale edebiliyor.
(2) Türk firmalarinin yurt disinda isleri, iliskileri gelisti.
Müteahhitlerimizin, ihracatçilarimizin, bankalarimizin yurt disinda
birikimleri var. Bunlari Türkiye'ye hemen getirmek zorunda degiller.
(Bir ara açiklama. Bütün bunlar kanunlarin izin verdigi islemler.
Kanunlarin tek istedigi, yurt disindaki bu birikimlerin gelirinin vergi
beyannamesinde gösterilerek, vergisinin muntazam olarak ödenmesi. Bunun
disinda yurt disinda para tutmak yasak degil, günah degil, ayip degil.)
Yurt disinda dolarin ve markin faizinin bir tavani var. Yilda yüzde
5 veya yüzde 7'den fazla kimse faiz vermiyor. Halbuki "alismis, kudurmustan
beterdir"... Bizim "kara biyikli" yatirimcimiz yüksek faize alismis. Yüksek
faiz ister. Hemi de, vergisiz getiri bekler.
Nasil ki bizim Avrupa'da dolanan "kara biyikli hemserilerimiz",
Avrupa'da yasar ama ölmeye Türkiye'ye gelir ise, bizim "kara biyikli" sicak
paralar da Avrupa'da dolanip, faiz almak için Türkiye'yi ziyaret etmeye
bayilir.
Kör, nasil degnegini beller ise, bunlar da belleye belleye Istanbul
Borsasi ile Hazine Bonosu'nu bellemislerdir.
Kara biyikli sicak para Türkiye'ye genelde Londra üzerinden girer,
Londra'ya müteveccihen Türkiye'den kaçar.
Kara biyikli sicak para için Londra'da "A'la Turca" koskocaman bir
sistem olustu. Dünyanin en büyük yatirim bankalari, yatirim fonlari
Londra'ya teskilat kurdu. ABD'de, Ingiltere'de finans egitimi görmüs, cin
gibi, dünya standardinda, 25 ila 30 yaslarinda 250 kadar Türk genci
Londra'da bu sirketlerde çalisiyor.
Kara biyikli sicak para sahipleri Türkiye'den bankalarina talimat
veriyorlar: "Su kadar dolari Istanbul Borsasi'nda portföyü olan bir yatirim
fonuna aktariniz. Su kadar mark karsiligi Hazine Bonosu aliniz."
Londra'daki gençler bizim kara biyikli sicak paracilar için
kurduklari fonlara Istanbul Borsasi'ndan alima geçiyor. Hazine'nin bono
ihalelerine katiliyor. Tabii bütün bunlarin getirileri, döviz olarak ve
vergisiz biçimde disariya çikiyor.
Bunlar olurken Türkiye'de sevinç çigliklari duyuluyor: "Yabancilar
alima geçti. Borsa patladi... Hazine Bonosu'na yabancilardan büyük talep
var..."
Derken efendim, günü geliyor... Bizim kara biyikli sicak paracilar
borsanin çökecegi veya bono faizlerinin düsecegi ve hatta döviz durumunun
bozulacagi kaygisina kapiliyor... Senetleri satiyor, bonolari dolara
çeviriyor. Kara biyikli sicak paralarini "hooppp" disariya postaliyor... O
zaman bizim kamuoyunda basliyor dövünmeler... "- Yabanci fonlar borsadan
çekildi..." "- Sicak para Türkiye'yi terk etti..."
Sadık Üye
Gönderi Kuralları
Alıntı yaparak yanıtla
Yer İmleri