Sayfa 846/852 İlkİlk ... 346746796836844845846847848 ... SonSon
Arama sonucu : 6816 madde; 6,761 - 6,768 arası.

Konu: Bana kalırsa.

  1. #6761
    Duhul
    Jul 2018
    İkamet
    akdeniz - karadeniz.
    Gönderi
    4,399
    TCMB faizi 5 Puan daha artırmış. Her ne kadar borsa dışında dursamda, borsadan çektiğim nakiti bir yerlerde tutmam gerekiyor. O sebeple yüzeyselde olsa dünya ekonomisini takip etmeye çalışıyorum.

    En son altın çıkabilir diye yazmıştım ama bana güvenmeyin demiştim. O ara ons 1915 civarıydı. 1960 yaptı sonra hızlı bir 1810 yaptı sonra hızlı 1980 yaptı.
    Silkeleme mi yaptılar, korkutmamı anlayamadım. Bahane olarak hamas-israil öne sürüldü ama bence o sadece bahaneydi. Kontrol ingilteredeki 5 siyonist bankada. Altını düşürdülermi doğu cephesi ülkeleri ucuza altın alıyor. Yükseltseler büyük ihtimalle son yıllarda siyonistler portfoy azaltmıştır o sebeple işlerine gelmeyecek. 2005 - 2020 arası ons fiyatını 5 kat fiyat artırmışlardı, o ara realize yapmışlardır. Son dönem olduğu yerde tutuyorlar.

    Faizler çok yükseldi. Borsa için risk oluşturmaya başladı. Borsadaki paranın az bir kısmı faize dönebilir veya borsadan para çıkmasada yeni giriş olmayabilir. Yeni girenlerin yükselişte bayağı bir katkısı olmuştur. En son BIST deki kişi sayısı 6milyon civarı diye okumuştum. Ukrayna savaşı öncesi ben çıkarken 3 küsürdü.

    Bankaların verdiği paraya uyguladığı faiz çok oynak değildir ama mevduata verdikleri faiz acaip farklı. Ben ilk defa bu kadar uçuk fark gördüm. Rakamları bir kaç hafta önce yazdım diye hatırlıyorum, şimdi bir daha bakmayayım ama yanlış hatırlamıyorsam milyon üzeri verilen faiz %50 ile %20 arasında değişiyordu.

    Akbank nakitini nereye bağladı ise acaip nakite sıkışmış olmalıki en yüksek mevduat faizini veren banka akbank dı.

    İşler karışık. Borsada olan açısından da dışardakiler açısından da.

    şimşek in ekonomiyi yapısal anlamda düzeltemeyeceği açık ama yaptığı hamleler le para piyasası oyuncularını çok etkiliyor. Üzerine batı ile siyasi kavga var. Görüntüdemi gerçektemi, derece ne kadar belli değil. tayyip batıya bağırdıkça, israil ve abd ile olan iş hacmimiz artıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu denir.

    Benim kafa da karışık.

    Piyasa kurallarımızdan biri de ne idi.?

    Kafan karışıksa, kararsızsan, ilgili konudaki bilgin yetersizdir. Zaten Ukrayna savaşından beridir piyasanın durumu hakkındaki bilgim yetersiz, o sebeple kafamın karışık olması doğal.


    .
    Son düzenleme : alicemal; 27-10-2023 saat: 15:44.
    Yazmamışsam, pozisyonum aynen devam ediyor demektir.
    @NeAcaipDunya

  2. #6762
    Duhul
    Jul 2018
    İkamet
    akdeniz - karadeniz.
    Gönderi
    4,399
    Elon Musk'ı ahlaksız bulduğumdan mesafeli dururdum. Arada onla ilgili haberlere bakar ve adamı anlamaya çalışırdım.

    Gerçekten dahimi.?

    siyonistlerin merkezinde bu kadar yükseldiğine göre siyonistlerle bağı ne.? Ne kadar kontrolleri altında?

    Bunları anlamaya çalışırdım. Kendime ne yakın ne uzak hissediyordum.

    Ahlaksız ama diğer yanda amerikayı eleştirir, CIA nın gizli bazı bilgilerini açığa çıkarır filan.

    Son paylaşımı ile, adamı X'de takibe almaya başladım.

    X de Bu resmi koyarak açıklama olarakta şunu yazmış.

    https://twitter.com/elonmusk/status/...107162/photo/1

    "İran savaş istiyor.
    Ülkelerini bizim amerikan üslerinin tam ortasına koymuşlar."
    Yazmamışsam, pozisyonum aynen devam ediyor demektir.
    @NeAcaipDunya

  3. #6763
    Duhul
    Jul 2018
    İkamet
    akdeniz - karadeniz.
    Gönderi
    4,399
    İlhan Cihaner adaylıktan çekilmiş.

    4 aday içindeki BENCE en düzgün aday oydu.

    Çakma gandi'nin uzun süredir bunadığını düşünüyorum. Hırsızları, katilleri, batı uşaklarını, partiye doldurdu. "Millet sağcılara oy veriyorsa bende en sağcı olurum" diyerek hareket edecek kadar zeka özürlü biri haline gelmiş.

    özgür özel'in görüntüsü ve konuşmasına bakıyorum. Tahminimce zakâ yaşı taş çatlasa 17. Güçlünün peçete tutucusu olmayı başarı sanan biri. Konuşmaya bile değmez biri. cehape deki gelişmeleri takip etmedim ama galiba imamoğlu'nun emanetçisiydi. Artık ne vaad aldı ise, yerini sonrasında imamoğluna devredecek. imamoğlu hakkında çok şey yazmıştım zaten. Gürcü tayyip'in Ermeni versiyonu.

    Örsan Kunter Öymen'i hiç tanımıyorum. Yarı Alman'mış ve şu an Feyziye Mektepleri Vakfı'nın üniversitesinde hocalık yapıyormuş. Akademisyen. Etiketi çok sağlam. Yani ünlü olan okullarda okumuş mezun olmuş. Karakterini bilmiyorum, ÜRETTİĞİ işleri, ülke hakkında görüşlerini bilmiyorum. Etikete bakarak da karar veremem çünkü özal ve erbakan yüksek eğitimli. Çikita Muz şarkısını yazıp söyleyen kişi yüksek eğitimli. Pek çok belediyeyi soyan belediye başkanları yüksek eğitimli. GDO yu serbest bırakan, ilaç sistemimizi ithalata bağımlı hale getiren bakanlar yüksek eğitimli. Okumakla bilgi sahibi olursun ama genetiğin bakidir. O bilgi zekâ ile hırsızlık da yaparsın, uzay üssüde yaparsın. kılıçdaroğlu ve imamoğlundan daha iyi olabilir gibi görünüyor. Tip olarak ülkeyi ibrani kökenli yahudilere teslim eden Boris Yeltsin'i andırıyor biraz.

    Birazcık tanıdığım kişi İlhan Cihaner. O başa geçsin isterdim. akp'nin herkesi sindirdiği sırada fetö'ye karşı gelip adamlarını tutuklayan savcı. Algıdan, güçlüden ve sürüden etkilenmediği açık. Buda akıllı olduğunu gösterir. Akıllı insan kötü olamaz. Zeki insan en kötülerden biri olabilir ama akıllı insan kötü olamaz. Herkes belli ölçülerde zararlıdır. Bilmeden birbirimize zarar veririz ama bilerek yapıyorsan kötüsündür.

    Cihaner'in sıfır seçilme şansı vardı ama üzücü durum. chp, baykal dan beridir geri gidiyordu, kılıçdaroğlu döneminde cehape olmuştu.

    Ya imamoğlu(özel) ya kılıçdaroğlu kazanacak. İki durumdada Atatürk'ün CHP'si bitti gitti.

    kılıçdaroğlu kazanırsa katilleri hırsızları doldurmaya devam edecek. Kötünün geldiği yerde iyi insan uzun süre durmaz, duramaz. İyi insan sayısı sıfıra inecek.
    imamoğlu kazanırsa ikinci bir tayyipimiz olacak. adnan menderes ve tayyip erdoğan(Bizzat akp li ethem sancak akp yi abd kurdu diye medyaya söylemişti. Benim uydurmam değil. Bunuda bazılarına hatırlatayım hemen celallenmeyin.)(özal da fena değil). Bu ülkeyi batıya tesliminde en büyük rolleri üslenmiş olan kişiler. Üçüncü olarak ermeni imamoğlu olur.

    tayyip erdoğan ve akp sini tarikat veya dinci olarak görmeyin. tarikatlar ve din olayı sadece ARAÇ. asala yerine pkk nın kullanılması gibi, sadece araç. Bu araçları kullanan ingiltere, israil ve abd. imamoğluda o araçlardan sadece biri. Tüm partiler araçdı ama kimi lider tam teslim olmadı, bazen dur diyebildi. Sınırları vardı. Kimi liderler ise abd ve ingiltereye her şeyi vermeye çalıştı. imamoğlu'nun da onlardan biri olacağından eminim.



    .
    Son düzenleme : alicemal; 04-11-2023 saat: 15:03.
    Yazmamışsam, pozisyonum aynen devam ediyor demektir.
    @NeAcaipDunya

  4. #6764
    Duhul
    Jul 2018
    İkamet
    akdeniz - karadeniz.
    Gönderi
    4,399
    Yazmışken adnan menderes'i tekrar hatırlayalım.(ilerde akp içinde bu listelerden bolca yayınlanacak)

    adnan menderes ve o dönem hakkında tuttuğum notları olduğu gibi asayım. Düzenleme ile uğraşmayayım. Renkli olan kısmı önceden düzenleyip buraya daha önce bir kaç kez asmışım. Notlarımın bir kısmıda söylenti den ibaretti. O kısmı asmadım. Ben olumlu-olumsuz söylentiden etkilenmem ama okuyanların bir kısmı etkilenebilir.
    Aşağıdaki kısım pek çok yerden topladığım özetler. İnandığım kısımları almışım. Benim inanmam hepsinin doğru olduğu anlamına gelmez.


    ----------

    Aydın daki mendereslere ait çiftliğin adı Çakırbeyli Çiftliği. akp 2022 Ocak da orada adnan menderes müzesi açtı.

    Atatürk döneminde, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, baldızının damadı Adnan Menderes'i Tarım Bakanı yapmak için çok kulis yaptı. Atatürk istemedi. Oysa Atatürk, "köylü topraksız bırakılmamalıdır" anlayışını hayata geçirecek/ toprak reformu yapacak Tarım Bakanı arıyordu. Benzerini İnönü yapmak istedi; o da başaramadı. Adnan Menderes'in başını çektiği toprak ağaları, "Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu"na karşı çıkıp CHP'den istifa etti.

    1946 yılının Ocak ayında chp Aydın Milletvekili Adnan Menderes, chp Kars Milletvekili Fuat Köprülü, chp İçel Milletvekili Refik Koraltan, chp İzmir Milletvekili celal bayar Demokrat Parti'yi (DP) kurdu. bayar, parti başkanlığına getirildi. celal bayar amerikan ajanıydı ve 1960'da idam cezası aldığı halde bir bahane ile Türkiye den abd tarafından alınıp götürüldü. İdamdan kurtuldu.
    1945 de Çiftçiyi topraklandırma kanununa muhalefet ettikleri için chp den ihraç ediliyorlar. 1946 da DP yi kuruyorlar.
    Mayıs 1950'de halkın büyük desteğiyle iş başına gelen DP, 27 yıllık tek parti dönemini sona erdirdi ve serbest seçimle iktidarı kazanan ilk siyasi parti oldu.

    Seçimlerde DP yüzde 55 oy alarak 416 milletvekili ile Meclis'e girdi. Aynı seçimde CHP 69 sandalye kazanarak hüsrana uğradı.

    -- 1946-1950 4 sene. abd ve ingiliz parası-medyası 4 senede halkı çevirmişler. Çok kısa süre.--

    Özet:
    -----------------------------------------------------------------------

    menderes dönemi Bugünki akp döneminin birebir aynısı. Buda devlet yönetimi ve zihniyeti açısından 1950 lere kadar yani taaa 70 yıl geriye gittiğimizi gösteriyor.


    2009 yılı civarı 30 yıl geriye gittik demiştim. Meğerse 70 yıl geriye gitmişiz.

    adnan menderesin yaptıklarının bazılarının özeti. hatırlayalım. 1950 ve 1960 tarihleri arasında 10 yıl başbakanlık yapıyor. abd ajanı celal bayarın kurduğu partide ön plana oturtuluyor.

    * demiryolları yerine karayollarına ağırlık veriliyor. Tüm dünyanın harıl harıl demiryolu döşediği dönemde, biz koç ailesinin ithal edip satacağı ford otomobilleri için, fakir halkın parası ile otomobillere alt yapı yapıyoruz. Otomobil ithal edip satan yahudi koç ailesini zengin ediyoruz.
    * okur-yazar oranının 1955-60 döneminde gerilediği, 1955'te % 41 iken 1960'da % 39,5 e düşüyor.
    * 1954 sonrası Pek çok ürün bulunamaz hale geliyor. nal çivisi bile bulunamıyor, şeker, ekmek karneye bağlanıyor. 1955 Ankara'da 21 kuruşluk düğmeyi 25 kuruşa sattığı gerekçesiyle bir esnaf 1 yıl hapis, 3 yıl ticaretten uzaklaştırma ve 1.000 lira para cezası veriliyor. akp döneminde 2019 da Fiyatı arttı diye soğan depolarını nasıl basmışlardı.? Hiç bir sonuç alamamışlardı, baskınlar göstermelik, halkın gazını alma, suçlu icad etme yöntemiydi, soğan depoları zaten akp nin verdiği depo teşvikleri ile akp lilerce kurulmuştu.
    * her fırsatta Atatürke dönemine ve Atatürk'e hakaret ediliyor. menderes dönemindeki yokluk için, 1. dünya savaşı, kurtuluş savaşı ve 2. dünya savaşı kıtlığından geçen ismet inönü dönemi suçlanıyor.
    * imam hatip eğitimi başlatılıyor. kuran kursları açılıyor. din dersi zorunlu hale geliyor.(abd istemiş olmalı) 18 yıldır Türkçe okunan ezan, halkın anlayamadığı arapçaya dönüyor.
    * 1954 de Köy enstitüleri ortadan tamamen kaldırıldı. Nelson Rockefeller eli ile ABD'den Türkiye'ye öğretim müfredatları dayatıldı. imam hatipler, kuran kursları açılıp, HALKA kaliteli eğitim veren köy enstitüleri kapatılarak, halkın eğitimsiz cahil kalmasının temelleri atılıyor. Ülkenin eğitimli halk sayesinde kalkınması istenmiyor. Kolay ele geçirilip yönetilmesi için eğitimsiz, cahil, her söyleneni doğru sanan, sorgulamayan, halk kitleleri gerekir. O dönem medya, gazeteler, dergiler tamamen yahudiye ait. O dönem para ise abd ve ingiliz siyonistlerinde var ve bu siyonistler bu gücü Türkiyedeki yahudilere iş ortaklıkları aracılığı ile aktarıyor. Seçim kazanmanın en önemli yolu para(toplum liderlerini satın alma) ve medya(algı yaratma). O dönem ikiside sadece yahudide var.
    * 1954 de madenleri yabancılara açıyor. Atatürk döneminde madenlerin kontrolu Türklere geçmişti. Bazı madenler devletçe yabancılardan satın alınmış, geri kalandada %51 Türk olacak şartı getirilmişti. 1954 de bu şartlar kaldırıldı.
    Atatürk dönemi yapılan Maden kanunları: 1926 yılında ise 1906 tarihli Maden Nizamnamesi'nde değişiklik yapılarak, madenler üzerindeki yabancı spekülasyonunu önlemek amacıyla, "Devlete ait bilinen madenlerin hükümetçe ya doğrudan doğruya veya Türk şirketleri ile 30'lu yıllarda sırasıyla Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) ve Etibank (1935) kuruldu. 1937'de ilk olarak daha önce Deutsche Bank'ın izinlerine sahip olduğu Engori bakır hisse senetleri satın alındı. Ereğli Kömür Havzası 1940'ta devletleştirildi. birlikte idaresi
    veya kâra devletin katılması kaydıyla yüzde 51 sermayesi Türk vatandaşlarına ait şirketlere ihalesi. hükmü konmuş.
    yabancıların maden arayabilmelerini öngören ilk yasa, 1954 yılında Demokrat Parti tarafından yapıldı. Yasa arama ruhsatı alınmasında vatandaşlık ayrımı koymuyordu. Kanunun 145. maddesinde ise madenlerde çalışan yüksek eğitimli, fen memuru, ustabaşı ve uzman işçilerin "yabancı" olabilecekleri belirtilmişti. Aynı dönemde çıkan 6326 sayılı Petrol Kanunu, da yabancıların Türkiye'de petrol aramalarına olanak tanıyordu.
    Doğal kaynaklarda devletin kontrolü, 1960 darbesinin ardından kaleme alınan 1961 anayasasına da girdi (md. 130). Madde özel sektörün madencilik alanındaki faaliyetlerinin özel kanunlarla düzenlenebilmesini öngörüyordu. MADDE 130.- Tabii servetler ve kaynakları, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Arama ve işletmenin Devletin özel teşebbüsle birleşmesi suretiyle veya doğrudan doğruya özel teşebbüs eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır.
    1978'de ise "Devletçe İşletilecek Madenler Hakkındaki Kanun" adlı bir düzenleme çıkarıldı. Bu kanuna göre o zamana kadar ruhsatı alınmış madenlere devlet el koyamayacak, ancak sonrasında yapılacak aramalar devletçe yönetilecekti. Kanun çıktıktan hemen sonra hükümet değişince bu politika da terk edildi. Hikmet Sami Türk 2 Nisan 1980'de Milliyet için kaleme aldığı yazısında, 1978'deki kanunun tamamen devletleşmenin yolunu açtığını, ancak daha sonra bu politikanın terk edildiğini yazmıştı.
    Yeraltı kaynaklarının devletin himayesinde olduğu ibaresi 1982 anayasasında da korundu. 1961 anayasasında olduğu gibi özel sektörün maden faaliyeti sırasında bulundurması gereken şartların kanunla düzenlenebileceği ifade edilmiş. Haziran 1983'te çıkan bir kanunla 1978'te devletleştirilen maden sahalarının özelleştirmelerinin önü açıldı ve yabancılardan alınan sahaların ruhsatlarının geri verilmesi emredildi. Jeoloji Mühendisliği Dergisi'nde yer alan bir makaleye göre, uygulamada 24 Ocak kararları etkiliydi. Bu kanun 24 ocak kararlarının devamıdır ve 24 ocak kararlarını devletin başı demirelle ekonomi bakanı özal almıştır. Kararlar uygulamaya konulamadan darbe olmuş, darbe sonrası uygulamaya konulmuştur. kasım 1983 dede özal lı anap başa geçmiştir.
    ...5 Haziran 2004 de akp döneminde maden yasası yeniden değişiyor. Bu kanunla Türkiyedeki her şeyi maden kapsamına alıyorlar. Yasada, YER KABUĞUNDA VE SULARDA NE VARSA HEPSİ MADENDİR deniyor. Türkiye'nin dört bir yanında dağlar delik deşik, su kaynakları, ormanlar, tarım arazileri, meralar, zeytinlikler ve hatta binlerce yıllık arkeolojik miras hiçe sayılarak vahşi bir madencilik yürütülüyor. En çok öne çıkanlar ise mermer ocakları. Türkiye'nin hemen her bölgesinde büyük bir orman yağmasına, tarihi ve doğal varlıkların tahribine, su kaynaklarının zehirlenmesine, yaban hayatının yok edilmesine neden olan madencilik uygulamalarının yasal zemininin devleti yönetenler eliyle oluşturulduğu ortaya çıkıyor. Maden arama açısından Kısıtlanmış olan alanlarıda özel sektöre açıyor ve taşımacılığına vergi indirimi getiriyor. Maden izinleri kolaylaştırılıyor, ÇED kapsamından çıkarılıyor
    * koreye asker gönderip abd ye üs kurma ve petrol arama hakları veriliyor. (abd istemiş açık)
    * medya ve yargıyı ele geçiriyorlar. kendilerinden olmayana işten atma korkusu ve polis zoru ile gözdağı veriyorlar.
    * Başbakan Adnan Menderes'e göre muhalefet, "Siyasi sapıklık, sahte ihtilalcilik, inkarcılık, adi ve alçak iftiracılık, sahte hürriyetçilik ve tedhişçilik' yapmaktaydı.
    * 1954 seçimlerinde DP hile yaptı iddiası ile oylar yeniden sayılacakken. Oyların olduğu bina yakılıyor, delil kalmadığı için seçim geçerli sayılıyor.
    * Seçmen kütükleri hazırlanırken, CHP'li seçmenler "kütük'ten yok ediliyor. Oy kullanamadan evlerine dönüyorlar. 1957 seçimleri, 1946 seçimleri ile birlikte tarihimizin en şaibeli seçimleri olmuş.
    * Dış borç 1950 yılında toplam 2 milyar 450 milyon iken 1959'da tam iki katına çıkarak, 4 milyar 894 milyona yükseldi. (Yahudi taktiğidir bir ülkeyi borca sokup, yularını eline almak.)
    * Cumhurbaşkanı da, Başbakan da demokrasiyi askıya almaktan ve muhalifleri ölüm cezası ile cezalandırmaktan söz etmeye başlamışlardı.
    * 1958 de menderes, Said-i Nursî'nin yaşadığı Emirdağ'a gider. Said-i Nursî, bu olaydan sonra ülke içinde gezilere başlar. menderes Risale-i Nurların ilk kez serbestçe basılması için 1956'da talimat vermiş ve kağıt tahsisi yapmış.(nursi büyük ihtimalle abd nin desteklediği tarikatlerden, abd isteği ile adnan menderes bu tarikate destek vermiştir. 1960 ve sonrasıda siyasiler, CIA emri ile olsa gerek, devlet eli ile fetullaha destek veriyorlar.)
    * 28-04-1960 öğrenci gösterilerine polis baskısı 1 öğrenci ölür, İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edilir.
    * 1952'de NATO'nun isteği üzerine komünizme karşı gayri-nizamı harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi kurdu. (abd istemiş olmalı)
    * 1954 yılında Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi. (abd istemiş olmalı)
    * Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları Menderes döneminde özelleştirildi veya ekonomik olmadıkları için kapatıldı. Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra ismet inönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikası Menderes döneminde NATO standartlarına uymadıkları gerekçisiyle kapatıldılar(abd istemiş olmalı)
    * Tahkikat Komisyonu"nu kurdu. 15 DP milletvekilinden oluşan komisyon hem suçlama hem de yargılama hakkına sahipti. Komisyon 5 kişiden fazla yan yana yürümeyi bile yasakladı.
    * Turan Emeksiz hükümete karşı istanbul Üniversitesi'nde düzenlenen bir protesto mitinginde polisin açtığı ateş sonucu öldü. Hüseyin Onur ise sol bacağı kesilerek kurtarıldı.
    * menderes hükümeti, ordu darbe yapacak gerekçesiyle daha 6 Haziran 1950'de, Genelkurmay Başkanı Nafiz Gürman olmak üzere bütün üst komuta kademesi dahil olmak üzere 15 general ve 150 albayı re'sen emekliye sevk etti.
    * Kamu geliri/GSMH; CHP'nin iktidarı bıraktığı 1950'de 16.1 iken, DP iktidarı sonunda 1960'da 12.9'a düştü.
    * Kamu açığı/GSMH; 1950'de 1.5 iken, 1960'da 2.7'ye çıktı.
    * Ekonomik büyüme 1950'de 9.4 iken, 1960'de 3.4'e düştü.
    * Üreten ülkeyi tüketen, ithal eden haline dönüştürdü. Dovize ihtiyaç oldu, doviz kalmayınca 2 Ağustos 1958 de TC tarihinin ilk deveülasyonunu ilan etti, 1 dolar, 280 kuruştan 900 kuruşa çıktı. %220 artış. 3 gün sonra 5 Ağustos 1958 de moratoryum ilan etti. Tek alacaklı abd idi. Borçlar yeniden yapılandırıldı.
    * Enflasyon 1950'de (eksi) -4.3 iken, 1960'da 7.4'e fırladı.
    * Ana vatanı Anadolu zeytinyağını sağlık düşmanı gösterip, ABD'den getirilen asıl sağlık düşmanı margarin yağlarını mutfaklara kim soktu. Üstelik margarin ithalatını Gümrük vergisinden ve diğer vergilerden muaf tuttu.
    * Savunma sanayyinden Türkiyeyi çekip ithal bağımlı hale getirdi.
    * DP iktidar olur olmaz Dünya Bankası'ndan James M. Barker başkanlığındaki heyet Türk tarımını çökertti.
    * israili 1949 da chp başbakanı islamcı sarıklı denen şemsettin günaltay tanıyor. günaltay için kripto sabetaycı deniyor, imam hatipleride ilk açan bu adam. 1950-1960 döneminde israilin en hakiki dost ve müttefiki idi. ben guryon, makamında menderes i ziyaret etmişti. 4 Temmuz 1950'de ilk ticaret anlaşması imzalandı. Türkiye, israil kurulduktan yaklaşık bir yıl sonra 9 Mart 1950'de Tel-Aviv'de elçilik açmış, ilk elçisini de 1952 yılında göndermiştir. Türkiye'nin tanıma kararı aldığı İsrail Devleti, 29 Kasım 1947 tarihli kararla sınırları belirlenmiş olan İsrail'di.
    * 1958 de adnan menderes, israil le ortak işler çeviriyordu. aaron j. clein "mossad operasyonların efendisi" kitabından "Mossad'ın kurucu başkanı Reuven Şiloah, 1958 yılında (Türkiye'de Demokrat Parti döneminde) kendisinin planladığı "Periferi Doktrini" kapsamında "Türkiye-İsrail-İran (Şah dönemi) Arasında İstihbarat ve Güvenlik İşbirliğini" tesis etti. Türk başbakanı Adnan Menderes ile İsrail başbakanı David ben Gurion 29 Ağustos 1958 tarihinde Ankara Esenboğa Havalimanında bir araya geldiler ve "İstihbarat İşbirliği" resmen başladı. Hatta Tel Aviv'de, bugün Mossad'ın eğitim merkezi olarak kullanılan binalardan biri, o yıllarda "Periferi Doktrini" kapsamında Türk, İsrailli ve İranlı istihbarat görevlilerinin ortak merkeziydi: İsrailli istihbarat görevlileri "Beyaz katta", Türk meslektaşları "Sarı katta", İranlılar ise "Mavi katta" çalışıyorlardı. " Yine kitaptan özet: "Türkiyedeki Darbelerden sonrada israil ilişkisi hep sürdü."



    menderesin partisi DP yi kuran celal bayar denen yahudidir. abd nin adamıdır. Türkiyeyi sömürgeleştirme hareketinin bir parçasıdır. menderes idam edildiğinde, CIA elemanları tarafından Türkiye tehdit edilerek celal bayar, "yaşlı" bahanesi ile kurtarılıyor. Kullanışlı aptal, abd ye hizmet eden menderes ise asılıyor.

    celal bayar dışarıdan yahudi parası, ve içeriden yahudi medyası ile destekleniyor ve parti kurdurtuyorlar. Kullanışlı aptal olarakta menderes seçilmiş olmalı. Dev yahudi parası(satın aldıkları siyasiler, dini liderler, toplum önderleri, köy ağaları), TR deki medyası(gazeteleri dergileri) sayesinde seçimleri kolay kazanıyorlar.

    Savaş yaralarını sarmakla uğraşan, demokratik seçim nedir bilmeyen ülkede, bu işin profesyoneli olan yahudilerin seçim kazanması kolay oluyor. Daha ikinci seçimde farklı şekilde kazanıyorlar. Bugüne kadarda hiç bir seçimi kaybetmiyorlar. Tüm partilerin arkasında onlar var. Ya tamamen parti kendi projeleri, yada içerideki adamları, ülkedeki şirketleri, dev paraları, hakim medyaları, sayesinde kontrolleri altında.

    Bu işleri yapabilmeleri için medya şart. Para ve siyonist misyoner okullar da yetiştirilip devlete yerleştirilen öğrenciler ise ise diğer ayaklar. tarikatlar en kolayı, onlar alınıp satılabiliyor. celal bayarda misyoner okul mezunu pek çok diğer siyasetçimiz gibi.

    adnan menderes o dönem Aydın'da toprak ağası. İsmet İnönü hükümeti döneminde 1945 de çıkan köylülere toprak dağıtma yasasına karşı.

    adnan menderes yargılandığı içinde özal dönemine kadar 20 yıl rahat ediyoruz. özal dönemi hazırlığı ise şöyle yapılıyor.

    Para ile sağ ve sol gruplar oluşturuluyor. Bu grupları kuranlar abd ve ingiliz ajanı ama gruba girenler ve sempatizanların durumdan haberi yok. Her bir gruba bir ideoloji veriliyor. Siz sosyalistsiniz, siz milliyetçi ve dindarsınız, siz devrimcisiniz vb. Sempatizanlar bu düşüncelere hizmet ettiklerini sanırken aslında kendi ülkelerine zarar verirken abd ye hizmet ediyorlar. Medya yahudinin elinde, para onlarda, sürekli körükleniyor.

    Sonra bu grupları birbirlerine düşman edip ellerine silah ve para verip saldırtıyorlar. Oluşan kaos ortamında askere, eğer bu kaosu sonlandırmak için darbe yaparsanız arkanızdayız, karşınızda değiliz diyerek destek veriliyor.

    darbe ve sonrasında özal ailesi ile menderes in bıraktığı yerden devam ediliyor. Birdahada siyasiler yargılanmıyor. her yaptıkları yanlarına kalıyor.

    Medyada yazan bazılarına bakın "siyasetçi yargılanmamalı, seçimle gelen seçimle gitmeli" filan diye sizi şartlandırıyorlar. Bunlar yahudiye hizmet eden vatan haini insanlar, yada bizzat yahudiler. Aptal olanlarıda çok ya, bilmeden hizmet ediyorlar. Mesela ege hoca yada fatih altaylı bir şey dese, onun dediğinin tersini aptal olanlar korkudan söyleyemezler, tersine aynısını söylerler. Bu kadar önemli yerde olan adam söylemişse doğrudur diye.

    Birde siyasetçi ile beraber haksız zenginleşen medyada "siyasetçi yargılanmamalı" der. Siyasetçi yargılansa, medya yazar ve patronlarının pislikleride ortaya çıkacak. medya ve siyasetçi aynı yataktadır.


    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    --Aydın da toprak ağası ailenin çocuğu.--

    --1945 de kabul edilen köylüyü topraklandırma kanununa karşı.--

    --DP de kuruculardan biri. 1946 seçimini kaybediyorlar. 1950 seçimini kazanıyorlar. DP tüzüğünde ve hedeflerinde Atatürk ün mirasından tek kelime iyi yönde geçmiyor. "Atatürk ilkelerinden Toplumun benimsemediklerini kaldıracağız" diyor.--

    --Seçilince ilk icraatı, ülkeyi din etkisi altına sokma çalışmaları.--

    --kuran kurslarının açılmasının önünü açıyor. 18 yıldır Türkçe okunan ezanı arapçaya çeviriyor.--

    --menderes, 1950 de başa geçiyor, baskı ile tam bir diktatör oluyor. 1960 yılında asılıncaya kadar krallığını sürdürüyor.--

    --------------- recep peker -------------
    1946 seçimlerini chp kazanır. Hükümeti kurma görevi Recep Peker'e verilir.
    Recep Peker demokratik bir rejimin mutlak eşitlik sayesinde mümkün olacağını düşündüğü için toplumda azınlıkların da tam eşitliğe ve her türlü haklara sahip olması gerektiğini şu sözlerle dile getirmiştir.603 "Eğer geçmişte bazı sınırlamalar ve
    sakatlıklar olmuşsa biz bunu derhal düzeltmeliyiz." Recep Peker yaptığı bu açıklamanın arkasında durmuş ve hükümetin kurulmasından birkaç ay sonra gerekli kanuni düzenlemeler yapılarak azınlıkların yedek subay olmaları önündeki engel kaldırılmış, ordu içerisinde bütün birliklerde görev yapmaları ve silah taşımaları mümkün kılınmıştır. Ayrıca 1930'lu yıllarda kapatılan azınlık kurumlarının yeniden açılmasına izin verilmiştir. Ekonomideki liberalleşme ve dış destekli sermaye akışı azınlıkları tekrar ekonomik olarak güçlendirmiştir.604
    Gayrimüslim vatandaşlar 21 Ekim 1945 tarihinde CHP'nin yayınladığı bir beyanname 605 ile siyasi partilere üye olabilmiş ve bu siyasi partilerin adayı olarak seçilerek TBMM'ne girebilmişlerdir. Gayrimüslim temsilciler 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesinden sonra Kurucu Meclis'te de Devlet Başkanı temsilcisi olarak yer almışlardır.
    ---------------------

    "3 Aralık 1950'de Arap harfleriyle tedrisat yapmak için gizli ya da aleni dershane açanlar hakkında 23 Eylül 1931 gün ve 12073 sayılı kararnamedeki yasaklama kaldırılacak ve böylece Kur'an kurslarına yeşil ışık yakılacaktı."

    Menderes'in, 1951 yılında DP İzmir İl Kongresi'nde söylediği: "Şimdiye kadar baskı altında bulunan dinimizi baskıdan kurtardık. İnkılap softalarının yaygaralarına ehemmiyet vermeyerek ezanı Arapçalaştırdık. Türkiye bir Müslüman devlettir ve Müslüman kalacaktır. Müslümanlığın bütün icapları yerine getirilecektir."

    Radyoda Kur'an ve mevlit okutulmaya başlanmış, 1951'de 1925 tarihli Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına Dair Kanun'un 1. maddesi değiştirilerek 19 türbenin açılmasına izin verilmişti. 1930'larda öğrenci yetersizliği nedeni ile kapatılan, 1949'da kurs şeklinde açılan imam-hatipler 1951'de okula dönüştürüldü.

    Atatürk büst ve heykellerine saldırılar yine bu dönemde başlayacaktı.

    --1952 de din dersi kurnazca yöntemlerle zorunlu hale getiriliyor.--

    1945 yılında dili sadeleştirilmiş olan Anayasa, 1952 yılında, DP iktidarında, Fuat Köprülü ve arkadaşlarının verdikleri kanun teklifinin yasalaşması ile yeniden 1924'teki haline sokulacaktı. Gericilik 10 yıllık DP iktidarının değişmez parçası olacaktı.

    Ülke içinde arap kurallarına dönerken, dış politikada ise batı ya güdümlü hale getiriliyor. Şu anki akp gibi. Ülkeyi arabistana benzetmeye çalışırken hükümet ise sürekli batı ile iç içe, batının her dediğini yapan bir hükümet.

    Menderes 1948 de seçim konuçmasında: "Milli veya bağımsız diye adlandırılan dış siyaset gerçekte Birleşmiş Milletler'deki demokrasi anlayışından uzaklaşmak demektir" Açıkça batıya bağlanıyor ama arap kanunlarını yürürlüğe koyuyor. Tam özal, demirel ve akp hükümetleri gibi.

    1950 de koreye asker gönderme kararıda chp nin itirazına rağmen menderes alıyor.
    1950 de abd ye Türkiyede üs kurma haklarınıda veriyor.

    Yine DP hükümeti benzer şekilde meclis onayı almayı gerekli görmeden, ABD ile, karşı tarafa birçok siyasal, ekonomik ve askeri ayrıcalık tanıyan 54 ikili antlaşma imzalayacaktı.

    --(DP nin abd emrinde olduğu her hali ile yapılanlardan açıkça belli.)--

    7 Mart 1954'te çıkarılan Petrol Yasası ile yabancı şirketlere Türkiye'de petrol çıkarma ve elde edilen karın yarısına sahip olma hakkı tanınıyordu. Böylece petrolü millileştirmişken bundan vazgeçen ilk ülke Türkiye oluyordu.

    8 Ağustos 1951 tarihinde DP Milletvekili Hamdullah Suphi Tanrıöver Meclis'te yaptığı konuşmada vites yükseltecek, 'Atatürk diktatördür' diyecekti.

    --ismet inönü yede karalama kampanyası başlatılıyor.--

    --menderes, tamamen tayyip erdoğanın dili ve üslubu ile konuşuyor.--

    menderes inönü için: "Dünkü diktatör böyle konuşmaya başlarsa buna nifak çıkarmak ve tehlike yaratmak isteğinden başka bir mana verilemez." Benzetme çok ağırdı.

    Menderes, daha sonraları İnönü'ye, 'tiyatrocu', 'yalancı', 'vatandaş düşmanı' gibi sıfatlar kullanmaktan çekinmeyecek, (32) yine İnönü için 'baykuş' ve hatta 'profesyonel bir cani' yakıştırmalarında bulunacaktı. 'Çişini tutamayan İsmet Paşa'yı bu millet hiçbir zaman iktidara getirmez' diyecekti. (33)

    DP iktidarı, halk iktidarı olarak adlandırılmasına karşın, halkın eğitiminde ve gelişiminde önem sahibi olan kurumları yok etmekte tereddüt etmedi.

    --Kominizm düşmanlığı bu dönemde halka empoze ediliyor.--

    4 Mayıs 1951'de Menderes, Meclis'te yaptığı konuşmada "Halkevleri, Halkodaları faşist anlayış ve düşüncelerin ürünüdür. Bunlar sosyal yapımız içindeki tümüyle gereksiz, boş, geri ve yabancı unsurlardır" diyecekti. Oysa Halkevleri, Atatürk'ün ölümüne dek geçen ilk sekiz yıl içinde dahi 23.750 konferans, 12.350 temsil, 9.050 konser, 7.850 film gösterisi ve 970 sergi gerçekleştirmişti. Aynı dönem içinde 2.557.853 yurttaş Halkevleri kütüphanelerinden yararlanmış, 48 bin yurttaş çeşitli kurslara katılmış, 50 dergi yayımlanmıştı.

    CHP'ye ilk darbe olarak düşündükleri 'Halkevlerinin kapatılması' sonrası hedef büyütüldü. 1953 yılı biterken, el konmak istenen artık CHP'nin tüm mallarıydı. Meclis'te tamamı DP'li milletvekillerinden oluşan bir geçici komisyon kuruldu. Komisyon, CHP'nin parti örgüt binalarına, eşya ve araçlarına, Ulus gazetesi ve matbaasına, kısacası parti ile ilgili tüm varlığa el konulması ve bunların hazineye devredilmesi ile ilgili kanun teklifini kabul ederek Genel Kurul'a gönderdi. (39) Teklif Meclis'te de kabul edildi. CHP, malı, mülkü ve hatta beş kuruş parası olmayan bir partiydi artık. Ve genel seçimlere sadece 4.5 ay kalmıştı.

    Yeni yılın ilk ayında, 27 Ocak 1954'te, 6234 sayılı yasayla aydınlanmanın kaleleri, Köy Enstitüleri kapatıldı. Köy Enstitülerini kapatma sürecini ilk başlatan aslında CHP olmuştu. DP tarafından daha hızlı bir biçimde içleri boşaltıldı ve nihayet kapılarına kilit vuruldu. Kapatıldıklarında, o güne kadar yetiştirmiş oldukları insan sayısı, 16 bin 400 öğretmen, 7 bin 300 sağlık memuru, 8 bin 756 eğitmendi.

    --Okur yazar oranının düştüğü tek dönem menderes dönemi--
    okur-yazar oranının 1955-60 döneminde gerilediği, 1955'te % 41 iken 1960'da % 39,5 e düştüğü görülecekti.

    İktidar, devlet kontrolü altındaki kağıt ve resmi ilan tahsisi ile kredi açma olanaklarını kullanarak kendisini destekleyen gazeteleri teşvik ederken, muhalif olanları baskı altına alıyor ve yayın politikalarını değiştirmeye çalışıyordu. (43) Tirajları çok düşük ama devletin ilan ve kağıt olanaklarından sorunsuzca yararlanabilen iktidar destekçisi 'besleme basın' yaratılmıştı.

    1954 seçimleri öncesi basını baskı altında tutacak olan kanun değişiklikleri yapıldı. Bu değişikliklerde en çok tartışmalara neden olacak olan 'ispat hakkının ortadan kaldırılmasıydı.' Örneğin gazetenizde, bir Bakan hakkında yolsuzluk haberi yaptınız. O Bakanın itibarını zedelediğinizi öne sürerek savcı hakkınızda dava açabilirdi. Ancak haberiniz yüzde yüz doğru ve Bakanı ömür boyu hapse mahkum edecek dahi olsa elinizdeki belgeleri mahkemede ortaya koyarak haberinizin gerçekliğini ispat etme hakkınız yoktu. Üstelik bir de üstüne siz suç işlemiş sayılıp hapis ve para cezası alıyordunuz. Konu edilen Bakan da meclis çoğunluğu kararıyla bir soruşturma açılıp Yüce Divan'a sevk edilmediği takdirde kurtuluyordu.

    1954 seçimleri öncesi Halkevleri, Köy Enstitüleri, Millet Partisi kapatılmış, CHP'nin bütün mal varlığına el konulmuştu. Basın iyice baskı altına alınmıştı.

    Cumhurbaşkanı celal bayar tarafsız olması gerekirken, 1954 seçimlerinde menderese destek veriyor.

    O yılların tanığı olan gazeteci Altan Öymen DP iktidarının demokrasi anlayışını şöyle tanımlıyordu: 'Seçimi kazanırsam her istediğimi yaparım. Hukukun ilkeleriymiş, Anayasa'nın kurallarıymış, bunların anlamını ben belirlerim. Yanlış yapsam bile, gene seçilirsem gene yaparım. Çünkü seçmen bana bu hakkı vermiştir'

    1954 seçimlerinde Cumhuriyetçi Millet Parti'li Osman Bölükbaşı'nı seçen Kırşehir il olmaktan çıkarılacaktı. (49) Kırşehir cezalandırılırken, muhalefete destek veren ya da verecek olan tüm illere de gözdağı veriliyordu.

    İnönü'nün memleketi olan ve CHP'nin birinci geldiği Malatya ise ikiye bölünüyor , Adıyaman il oluyordu.

    Muhalefetin sesini radyodan duyurması da bundan sonra imkansız olacak, 1954'ten 1961'e kadar muhalefet radyodan uzak tutulacaktı.

    Plansız yapılan yatırımlar ve uygulanan liberal ekonomi sonrası yokluk ve pahalılık baş göstermişti. Önce nal çivisini, fiyatı 4 katına çıkmış olmasına karşın, piyasada bulmak imkansızlaşmıştı. Sonra, kahve, otomobil ve kamyon lastiği, ilaç, şeker, röntgen filmi vs. nal çivisini izleyecekti.

    İkinci Dünya Savaşı koşulları olmasına nedeni ile ülkede yokluk yaşanmasını ve bazı gıda maddelerinin karneye bağlanmış olmasını her fırsatta dile getirerek CHP yi yerden yere vurmuştu DP. Şimdi ortada bir savaş olmamasına karşın, kahve, şeker gibi gıda maddeleri aile ya da kişi başına belli miktarlarda veriliyordu.

    Avrupa'nın başlıca buğday ihracatçısı olarak görülen Türkiye, 1954'te buğday ithal etmeye başladı.

    Menderes döneminde demiryolu politikasından vazgeçilip, karayolu yapımına ağırlık verilirken, uçak fabrikaları da bir bir kapatıldı.

    Ekim 1957'de Adana'da yaptığı konuşmada, 'İstanbul'u ikinci bir Mekke, Eyüp Sultan Camiini de ikinci bir Kabe yapacağız' diyecekti.

    4 Ağustos 1958'de devalüasyon oldu, dolar 2.80'den 9 TL'ye çıktı. Siyasi krize ekonomik kriz de eklendi.

    Hayat pahalılığı konusunda Türkiye dünyada Brezilya'dan sonra ikinci durumdaydı ve işsizlik çok ciddi boyutlara varmıştı. (83) Plansız, programsız keyfi kararlara göre yapılan çalışmalar ciddi israflara yol açarken ağır bir dış borç yükü oluşmuştu. (84)

    Dış borç 1950 yılında toplam 2 milyar 450 milyon iken 1959'da tam iki katına çıkarak, 4 milyar 894 milyona yükselecekti. (85)

    6 Eylül 1958'de Başbakan Adnan Menderes, 'İdam sehpalarında can verenlerden ders alsalar ya' diyerek muhalefeti tehdit edecekti.

    Sonradan DP'li Bakan Ethem Menderes'in günlüklerinden öğrenileceği üzere Bayar da çalışma arkadaşlarına: "Tehlikeli vaziyetteyiz, icap ederse diktatörlükle idare edeceğiz" (08.11.1957) "İcap ederse İsmet Paşayı da sehpaya götürmekte hiç tereddüt etmem." diyecekti. (14.11.1957)

    Cumhurbaşkanı da, Başbakan da demokrasiyi askıya almaktan ve muhalifleri ölüm cezası ile cezalandırmaktan söz etmeye başlamışlardı.

    19 Ekim 1958'de Başbakan Menderes, Said-i Nursî'nin yaşadığı Emirdağ'da Nurcular tarafından hilafet ve saltanatı temsil eden iki tuğralı, yeşil bayrak açılarak karşılandı. Menderes'in Emirdağ'ı bu ziyaretini özel bir destek işareti olarak değerlendiren Said-i Nursî, bu olaydan sonra ülke içinde gezilere başladı. ( Menderes Risale-i Nurların ilk kez serbestçe basılması için 1956'da talimat vermiş ve kağıt tahsisi yapmıştı)

    Kayseri Yeşilhisar'da CHP ve DP'liler arasında süregelen gerginlikler yaşanmakta ancak kolluk kuvvetleri tarafından sadece CHP'liler gözaltına alınmaktaydı. Bu yüzden, İnönü, 3 Nisan 1960'da toplanacak olan Kayseri Kongresi sonrası Yeşilhisar'a geçip olayları yerinde inceleme kararı almıştı. Ancak Kayseri'ye hareket edeceği günün sabahı saat 4'te Kayseri Valisi'nin telgrafı İnönü'ye ulaşacak, kendisine "Kayseri'de tahrik ve tertipler sonucu hava gergindir. Bu yüzden 3 Nisan'da yapılacak CHP Kongresi yasaklanmıştır. Gelmenize gerek yoktur." denecekti.

    İnönü, Vali'ye yanıtını hemen yazacaktı: "Kayseri Kongresi'nin ertelendiğini teşkilata bildirdim. Ancak Yeşilhisar olayları Meclis'e yansımıştır. O olayları incelemek üzere Kayseri'ye geliyorum."

    İnönü ve beraberindeki heyetin Ankara'dan bindikleri tren Kayseri'ye 49 km kala Himmetdede İstasyonu'nda askerlerce durdurulacaktı. Trene binen Vali Yardımcısı İnönü'ye Kayseri'ye giremeyeceğini söyleyecek, 2 saat 55 dakika süren tartışmalar sonrası tren Kayseri'ye hareket edecek ve haberi duyan büyük bir kalabalık İnönü'yü sevgi gösterileri ile karşılayacaktı.

    Fakat Kayseri'den karayolu ile Yeşilhisar'a gitmek isteyen CHP heyetine izin verilmeyecekti. Yol askeri birlikler tarafından kesilmişti. Kayseri Valisi Ahmet Kınık olay yerine gelen CHP heyetine, Ankara'dan aldığı emrin kesin olduğunu bildirecekti.

    Yapılan uzlaşma sonucu Vali askeri birlikleri kaldıracak, CHP heyeti de Yeşilhisar'a gitmeyi erteleyip Ankara'ya geri dönecekti. (100)

    Nisan 1960'da yaşanan bu olayların sonucunda Demokrat Parti ülke siyasetine bomba etkisi yaratacak bir önerge ile meclise geldi. Özetle 'ihtilalcilik' ve 'isyancılık' ile suçladıkları ve memleket genelinde siyasi tansiyonun yükselmesinin nedeni olarak gördükleri CHP ve bir kısım basına yönelik Tahkikat Encümeni kurulması önerisiydi bu.

    7 Nisan 1960 tarihli grup konuşmasında Menderes: "Ahlaksızlar, namussuzlar sizi kapatıyoruz, diye TBMM kararı ile CHP'yi kapatmak lazımdır. Bunların hakkından ancak Meclis gelir. Meclis de muhalefet değil DP grubudur." sözleri ile öncesinde işaret fişeğini yakmıştı.

    18 Nisan 1960 günü meclis oturumunda yaşanan bu olaylardan sonra 15 DP milletvekilinden oluşan Tahkikat Encümeni kurulmasına karar verildi.

    Ve sadece 3 saat sonra Encümen radyodan ilk bildirisini açıkladı. Buna göre bütün siyasi faaliyetler durdurulmuştu. Partilerin bırakın miting yapmasını, üye kaydı yapması dahi artık yasaktı. Ayrıca basının meclis tutanaklarını yayınlanması da, encümenin yaptığı tahkikatların basında yer alması da yasaklanmıştı. Gazeteler sadece encümenin bildirilerini yayınlayabileceklerdi. (106)

    Böylece, muhalefetin siyasi faaliyetler ile de, basın yolu ile de halka düşüncelerini anlatabilmesi olanaksızlaşmış, seçmen ile bütün bağı koparılmıştı. DP'liler ise 'hükümet faaliyeti' adı altında hiçbir yasağa takılmadan çalışmalarını yapmaya devam edecek, 'siyasi faaliyet' yasağı sadece muhalefet için uygulanacaktı.

    28-04-1960 öğrenci gösterilerine polisin güç kullanması sonucu 1 öğrenci ölür, İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edilir.
    Ertesi gün - 29 Nisan 1960 - Ankara Üniversitesi öğrencileri protesto gösterileri yapacak, bu sefer sadece bahçeye girmekle kalmayacak olan polis, fakülte binalarında öğrencilere karşı güç kullanacaktı. Öyle ki, Siyasal Bilgiler Fakültesi verilen 'ateş' emri sonrası taranacak ve birçok öğrenci yaralanacaktı.

    30 Nisan günü bu kez liseliler sokaklardaydı. Galatasaray, İstanbul Erkek, Vefa, Kabataş Lisesi öğrencileri üniversiteli ağabey ve ablalarına destek verdi.

    Menderes ise ne yazık ki yangına körükle gidiyordu. 'Bütün bu gazeteleri kapatacağız, bu adamları içeri tıkacağız. Üniversitenin temelinin altına gireceğiz. Belki bu akşam, belki yarın akşam, bir hususi mahkeme derhal kuracağız' diyecekti. 'Gerekirse tek başımıza silahları alır onları mahvederiz' (115) sözleri tam bir talihsizlikti.

    2 Mayıs günü sıkıyönetim Komutanlığı gece sokağa çıkma yasağı getirdi. Sokakta 5 kişiden kalabalık topluluklara ateş edileceği bildirildi

    5 Mayıs günü Kızılay'da, göstericiler hükümeti istifaya davet edecek, orada bulunan Menderes yuhalanacaktı. Menderes, Bayar ve İçişleri Bakanı Namık Gedik Başbakanlıkta bir araya gelecek, Bayar Namık Gedik'e dehşet verici talimatını verecekti: "Şimdi Kızılay'a git, halkla göstericileri birbirinden ayır, sonra göstericilere ateş açtır." Kızılay'a giden Gedik kalabalık etrafını sardığından çok şükür ki Bayar'ın emrini yerine getiremeden geri gelecekti.

    19 Mayıs günü kutlamaları hükümet tarafından yasaklanacak ancak halk Anıtkabir'e akın edecekti. Fakat bunun bedeli o insanlar için ağır olacak, ziyaretçiler Polis Enstitüsü civarında polisin saldırısına uğrayacaktı. Çoğu kadın birçok kişi coplanıp, yerlerde sürüklenecekti. (121)

    21 Mayıs günü ise Harbiyeliler Kızılay ve Çankaya'ya doğru resmi üniformaları ile sessizce yürüyecekti. (122) Artık ihtilal bağıra bağıra gelmekteydi.

    Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ise 22 Mayıs 1960 tarihinde yapılan son Bakanlar Kurulu toplantısında: "Tek çare vardır, Halk Partisi'ni kapatmak ve bütün mebuslarını tevkif etmektir" diyecekti.

    DP taraftarı, anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ali Fuat Başgil olaylar nedeni ile hükümetin istifa etmesini önerecek ancak Bayar bu öneriye karşı çıkacaktı. Cumhurbaşkanı'nın, "Tenkit zamanı geçti, şimdi tenkil (ortadan kaldırma) zamanıdır" sözleri son şansın da yitirilmesine neden olacaktı.

    Ülke 27 Mayıs sabahı Albay Alpaslan Türkeş'in radyodaki sesi ile uyanacak ve bir grup subay, emir-komuta zinciri dışında hareket ederek yönetime el koyacaktı. 10 yıllık Demokrat Parti iktidarı sona ermişti.

    27 Mayıs askeri müdahalesi hep konuşuldu ama.

    Demokrat Parti'nin otoriter bir iktidar olarak muhalefetin siyasi çalışmalarını yasaklaması, sivil toplumu, üniversiteleri, basını sürekli cezalandırması, yargıyı yürütmeye bağlamaya çalışması apaçık bir 'sivil darbeydi.'

    Gökhan Cebeci

    ---

    Menderes 17 Eylül 1961 günü, arkadaşları Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan ise 16 Eylül 1961 günü 'Anayasayı ihlal ettikleri' gerekçesiyle haklarında verilen idam kararının inafaz edilmesiyle asılmışlardı.

    İhtilalin en önemli isimlerinden Korg. Cemal Madanoğlu: Ben o sırada istifa etmiştim. İstifa tarihim 6 Mayıs 1961. Türkeş ekarte edildikten sonra komite içinde ikinci bir Türkeş kafası belirdi. Bunlar iktidarda kalmak için ortalık karışsın istiyorlardı. Menderes o yüzden idam edildi. 27 Mayıs'tan sonra DP'nin uzantısı olan AP geldi. Seçimleri aldı. DP memleketi borç batağının içine koymuştu. Biz bu batakçı siyasetin faturasını ihtilalden sonra yüklerıdik. Eğer biz ihtilal yapmasak DP kendi kendini yiyecekti. O ekonomik, bunalım DP'yi düşürecekti

    ve CHP iktidara gelecekti. Biz ihtilal yaparak bu yolu tıkamış olduk. Bugünkü bilincimle 27 Mayıs'ı yapmam. Bırakınm millet kendi işini kendisi yapsın.

    Cemal Madanoğlu: Memleket ihtilal havasında ama CIAdurumu bilmiyor. Belki ihtilale memnun da oldular. Ama bilmiyorlardı ki, işler demokrasiye gidecek. Kitapçıların raftarı sol, ilerici kitaplarla dolacaktı. CIA işe sonradan el attı ve ordunun içine girdi. Milli Emniyet teşkilatı iyice örgütlendi. Ordu da kıpırdayamaz oldu. "Bugün her beş subaydan biri MİT'e rapor verir" diyorlar. Ne birlik duygusu kaldı ne de asker arkadaşlığı. 1960 öncesinde de etkiliydiler gerçi, ama mesela bizden haberleri yoktu. Sonra Eminsu'lara ödenen 40-50 bin liraları Amerikalıdan aldık."


    -----------------

    celal bayar - Bayar, 1903 yılında İnegöllüzade Refet Bey'in kızı Reşide Hanım'la evlenerek, bu evliliğinden Refi, Turgut ve Nilüfer adlarında üç evladı oldu.

    Bayar, 1883 yılında Bursa'nın Gemlik ilçesinin Umurbey köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Umurbey'de tamamlayan Bayar, ardından Bursa'da İpek Meslek Yüksekokuluna gitti.
    College Francais de l'Assomption'da eğitim gören Bayar, hukuk ve bankacılık alanlarında çalıştı.

    Yargılamalar neticesinde Bayar, 15 Eylül 1961'de Yassıada Mahkemesi tarafından idama mahkum edildi.

    Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevirilerek Kayseri Bölge Cezaevi'ne nakledildi.
    Bayar, 7 Kasım 1964'te rahatsızlığı nedeniyle serbest bırakıldı.
    1903 yılında Reşide Hanım'la evlenen ve üç çocuğu olan Celal Bayar 22 Ağustos 1986 günü İstanbul'da vefat etti.

    *** http://www.sonsayfa.com/Haberler/Siy...du-171572.html
    Bayar nasıl idamdan kurtuldu
    1950'lerde Türkiye'nin en önemli iki casusundan biri olan Kardinal Roncalli, 1958'de Vatikan'a gidip Papa oluyor...
    2 yıl sonra yakın dostu Celal Bayar idama mahkum ediliyor. Devreye giren Papa şu mesajı iletiyor: Bayar'ı idam ederseniz dünyayı karşınıza koyarım

    -İkinci Dünya savaşı sonrası İstanbul'daki casuslar aleminde biraz daha dolaşalım istersen. O dönemdeki en çarpıcı ajanlar kimlerdi?

    1950'lerde Türkiye'deki en önemli iki casustan biri de Kardinal Roncalli...

    1960'da Bayar idama mahkum edilince, o günlerde Papa olan Roncalli, Türkiye'ye dört kardinal yolluyor. "Celal Bayar'ı idam ederseniz dünyayı karşınıza koyarım" diye de tehdit ediyor. O yıllarda Bayar'ın asılabilmesi için yaş haddini kaldırmışlardı. Ama Papa'nın bildirisinden sonra yaş haddi tekrar gündeme geldi ve Bayar idamdan kurtuldu.

    ---------------

    Cemal Gürsel (Cemal Ağa): 13-Ekim-1895 Erzurum Hınıs doğumlu. Kuleli askeri Lisesi'nde son sınıf öğrencisiyken Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine okuluna ara vererek 4. Kolordu'da subay olarak göreve başladı. 1 Eylül 1929 tarihinde kurmay subay olarak Akademi'den mezun oldu. Askerlik hayatı boyunca Çanakkale, Suriye, Filistin, Kurtuluş Savaşı gibi pek çok cephede görev yaptı. Gazze cephesinde İngilizlere esir düşerek Mısır'da 2 yıl boyunca tutsak kaldı. 6 Ekim 1920 tarihinde serbest bırakıldı.
    1960 ilk askeri darbeyi yapan kişi, adnan menderesi astı. As diye baskı yapanın İnönü ve chp olduğunu söylüyor. kendisi ile beraber darbe yapan türkeş ise asmayalım diye ısrar etmiş.
    Darbecilerden bazıları Suphi Karaman, sadi koçaş. bunlar planlamayı yapıp Cemal Gürsel i soradan dahil etmişler gibi. Darbeyi yapan Milli Birlik Komitesi (MBK). Bunlar soradan Cemal Gürseli dahil ediyorlar.
    ABD, darbeden sonra yeni hükümeti tanıyan ilk devlet oldu.
    Devrim arabası, Türkiye'de tasarlanan ve üretilen ilk otomobil. 1961 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla, Eskişehir Demiryolu Fabrikası'nda, 129 günde üretildi.


    .
    Son düzenleme : alicemal; 04-11-2023 saat: 15:02.
    Yazmamışsam, pozisyonum aynen devam ediyor demektir.
    @NeAcaipDunya

  5. #6765
    Duhul
    Jul 2018
    İkamet
    akdeniz - karadeniz.
    Gönderi
    4,399
    imamoğlu kazanmış, cehape yi ermeniler tamamen ele geçirdi.

    ermenileri partiye dolduran çakma gandi idi. Sebebini tahmin etmek zor değil. çakma gandi parti başından ayrılmayınca, çevresinde aklı başında olanlar eleştirmeye başlamıştır. Çakma gandi de eleştirenleri gönderdi ve yerine "sen büyüksün, kazanırsın, akıllısın" diyenleri doldurmaya başladı.

    Çakma gandi ye "sen büyüksün, kazanırsın, akıllısın" Bunu kim der? Aklı başında ve iyi niyetli olanlar dermi? Demez. Şahsi yada başka planları olanlar der. Amaç CHP yi ele geçirmektir. abd ve ingiltere nin diğer ülkeleri sömürgeleştirmek için kullandığı, robert kolej, ingiltere üniversiteleri gibi okullarda yetiştirdiği ermeniler, cehape yide ele geçirdi.

    Meclisdeki diğer partiler zaten ermenilerin elinde. mehape öyle, mehape den çıkan iyi parti öyle, zannmıca bebecan, davutoğlu, abdullah gül, tamamen tipleri ve geliş şekillerine bakarak ermeni olduklarını düşünüyorum. Liderleri erdoğan zaten kendisi Gürcü olduğunu söyledi.

    Partilerimiz tamamen ingiltere-abd ye çalışan azınlıkların eline geçti.

    imamoğlu hakkında benim olumsuz eleştirilerimden başka bir şey görmeyip belkide bana kızıyorsunuz çünkü akp karşısındaki tek umudunuzuda elinizden almaya çalışıyorum. imamoğlu eğer devlet başına geçerse, geçişi sonrası 5 yıl içinde, geçemezse yaklaşık 20 yıl içinde imamoğlunu görürsünüz.

    Ben şimdiden -hatta bir kaç yıl olmuştur onun hakkında yazmam- size söylüyorum.

    Peki yerel seçimler ne olur.?

    Benim gibi gören bir azınlık cehape ye oy vermeyi bırakır. Alevilerin tuzu kuru olanları bırakır. Hali ile biraz oyları azalır ama diğer yanda tarihin en berbat partisi devletin başında. Ülkenin %60 ını dahada fakirleştirmiş. imamoğlu bunlardan oy alarak kaybolan oyları yerine koyabilir.

    Hatipliğine bağlı olarak oyları artırabilirde. Peki iyi bir hatipmi? tayyip gibi eğitimli, eğitimsiz olan kalabalıkları doğru olmayan söylemleri, gerçekleştiremeyeceği zaten gerçekleştirmeye niyetide olmadığı vaatleri ile peşine takabilirmi?

    Şu ana kadar görünen adamın hatipliği berbat. Yalan söyleme becerisini bilmiyorum ama iyi bir hatip siyasetçide bu nitelik çok önemli. akp döneminde fakirleşen, ezilen de büyük bir kalabalık var. kılıçdaroğlu Alevi diye oy atmayanlar, imamoğlunun ismine kanıp oy atarlarmı.? Atarlar.

    Belirsizlik çok. Bekleyip göreceğiz.
    Yazmamışsam, pozisyonum aynen devam ediyor demektir.
    @NeAcaipDunya

  6. #6766
    Duhul
    Jul 2018
    İkamet
    akdeniz - karadeniz.
    Gönderi
    4,399
    Filistin-israil konusundaki ilk tahminim gerçekleşmeye devam ediyor.

    israil, Gazze'yi işgal amaçlı hareketlerine devam ediyor. Yerel halkı çıkarmaları lazımdı, sivil halkı öldürerek o bölgeden atmaya çalışıyor. Süper üstün abd ve acaip gelişmiş modern, medeni avrupa ya ait 100 tane gemi, israile destek amaçlı israil kıyılarına demirlemiş.

    Bizim batı hayranlarımız sevindilermi?

    Tabi böyle anlarda iç güdülerimiz devreye girer. Beyin, yaptığını haklı gösterecek argümanlar aramaya başlar ve gerçekleri göz ardı eder.

    hamas denen teröristler önce saldırdı sivilleri öldürdü kadınları kaçırdı.

    Beyin bunun gibi argümanlarla kendini rahatlatmaya çalışır. Hayvani tarafımız bir halt yer, beyin vicdanı rahatlatmak için olası argümanları toplar ve kendini inandırmaya çalışır.

    hamas'ı kuran belli, destekleyen besleyen belli. ingiltere, israil ve batılılar. Bizzat kendi demeçleri ile ortada.

    Sonuçta gazze yi tamamen boşaltıyor. Önceden kontrolu israil deydi, şimdi yerleşimide israile ait olacak ve topraklarına katacak.

    Aynı anda Batı Şeria ve Lübnan'ıda halleder diye düşünüyordum. Ama şu an tamamen Gazze ye odaklanmış durumda. Batı Şeria'yı da işgal edecekmi.? Yoksa Gazze büyük lokma geldi, Batı Şeria ve Lübnan'ı daha sonrayamı bırakacak.

    Neticede Gazze hamas, yani israilin kontrolundeydi. İşgali kolay görünüyordu. Sadece milyonlarca insanı dışarı atmalıydı ve ciddi bir sebep olmadan onları dışarı atamazdı. hamas saldırısı bu sebebi onlara verdi.

    Batı Şeria ve Lübnan ise hamas'ın kontrolunde değil. Başta iran ın kurduğu ve desteklediği olmak üzere daha güçlü grupların elinde.

    gazze çok kolay olması gerekirken zorlanıyorlar, Batı Şeria ve Lübnan çok çok daha zor olması gerekir.
    Yazmamışsam, pozisyonum aynen devam ediyor demektir.
    @NeAcaipDunya

  7. #6767
    Duhul
    Jul 2018
    İkamet
    akdeniz - karadeniz.
    Gönderi
    4,399
    Alttaki yazıyı yayınladım. Sonra kanunu tekrar incelemek için sildim. Yazıda hatalı bilgi vermeyeyim diye otopark kanununa tekrar baktım. Yazdığım doğru olduğundan yazıyı tekrar yayınladım.

    Sokak yollarımız, ilçe yolları.

    Parasını biz veriyoruz, vergilerimizle yapılıyor. İlçelerimizdeki yollar bize ait.

    Her apartman yapıldığında ya kendi otoparkını yapmak zorunda veya yapmıyorsa belediyeye otopark yapması için para vermek zorunda. Apartmanları yapan müteahhitlerin neredeyse %99'u kendi otoparkını yapmayıp belediyeye otopark yapsın diye para ödüyor. O parayıda daire fiyatına ekleyip yine vatandaştan almış oluyor. Yani belediyenin yapması gereken otoparkın parasınıda peşin veriyoruz.

    Peki mahallenizde size hizmet eden, parasını peşin ödediğiniz belediye otoparkı gördünüzmü?

    Görmediniz.

    Parasını ödediğimiz yolları belediye çevirip park parası alıyormu?

    Alıyor.

    Belediyeye hem otopark parası ödediniz ama yapmadı, üzerine senin mahallendeki yolunu da gasp edip park ettiğinde park parası aldı.

    Peki bunun kaçımız farkındayız?

    Ben de tam farkında değildim, medyanın algı operasyon yöntemlerini bu linkden okurken uyandım.
    https://eksiseyler.com/medyanin-kitl...yon-teknikleri

    Bu linkte zaten az çok farkında olduğumuz yöntemlerin çoğunu yazmış.

    Medya bu kadar önemlidir.

    Medyanın önemini çok yazmışımdır. Halkın kabul etmeyeceği anormal bir şey yapılacakken, önce medya sizi hazırlar kıvama getirir. Sonra o anormal iş yapılınca herkes normal karşılar. Hatta çoğumuz alkış tutarız, itiraz edeni döveriz.

    Güçlü çıkar grupları bunu çok kullanır. Medyasız iş yapmazlar.

    Mesela dünyanın en büyük parası siyonist devlerdedir. Tüm dünyada kârlı şirketleri almak isterler, madenleri, limanları, tarlaları, ormanları almak isterler.

    Bunun için önce o ülkenin her şeyini satışa açmaları gerekir. Bizde bunu ilk kim yaptı özal ailesi. Sonraki dalga akp ailesi.

    Kimse ses çıkarmadan ülkeyi satışa çıkarmak için halk medya ile kıvama getirilir.

    "Gelişmek istiyorsak dünyaya açılmalıyız."(koşulsuz şartsız herşeyi satın)
    "Bizimde dünyada etkin dev şirketlerimiz olması için şirketlerimiz birleşmeli"(yani satılmalı)
    "Ekonominin gelişmesi için, dev şirketlere ve finansa destek olmak gerekir."
    "Gazeteler TV ler özgür olmalıdır, denetlenmemelidir". Böylece istediğimizi yazar halkı yönlendiririz.

    Buna benzer yazılarla, programlarla halkı hazırlarlar. Sonra siyasete soktukları ve devletin başına para ve medya gücü ile getirdikleri adamları kanunları çıkarır halk da alkışlar.

    ---

    Aslında belediyeden yediğimiz kazığa o linkteki yazıyı görünce uyandım. Aslında kazığı belediye atmıyor belediye dediğimiz cansız kurum. Kazığı belediye başkanları ve yanına topladığı ekipler atıyor.

    Demem oki bu linki okumaya başlamadan önce aslında Türkiyedeki Çin medyasını araştırıyordum. Takip ettiğim bir link(criturk.com) kapanmıştı, yenisini arıyordum. Derken nasıl olduysa "gruplarda insan sayısı arttıkça o grubun zeka seviyesi düşer" diye bir yazı gördüm. İlgimi çekti yazı ve detay araştırmaya başladım. İlgili konuda araştırma yaparkende belediyeden yediğimiz kazığı fark ettim. Çok alakasız olmuş. Çin den girip bize giren belediyelere uyandım.
    Yazmamışsam, pozisyonum aynen devam ediyor demektir.
    @NeAcaipDunya

  8. #6768
    Duhul
    Jul 2018
    İkamet
    akdeniz - karadeniz.
    Gönderi
    4,399
    Yargıtay ile Anayasa mahkemesi(AYM) kapışıyor.

    Başta ilgimi çekmemişti. "İki hırsız birbiri ile kapışıyor" demiştim.

    Benim gözümde siyasi partiler, halkı-çalışanı soymak için kurulmuş örgütlerdir.

    "Yargıtay akp kontrolundedir, AYM ise henüz akp kontrolune geçmemiş demekki." diye düşünmüştüm. AYM'yide cehape savunmaya başlamış.

    Demekki AYM'nin savunduğu şey cehape li siyasilerin işine yarıyor olmalı veya sadece akp ye karşı olmak için toz kaldırıyorlar demiştim.

    İş uzayınca bu kez yazılanları okudum.

    Gerçektende çok çok önemli bir konuymuş. Partiler üstü bir konu. Parti denen soytarı gruplarına bırakılamayacak bir konu. Direk bizi ilgilendiriyor.

    Siyasiler her durumda kendini kurtarır, ne canlarına, ne mallarına, ne gelirlerine bir zarar gelmez. Bu olay direk halkın %60 ına kazık olarak girecek bir konu.

    Generaller(ordu) nasıl akp(akp+fetö yani abd) tarafından hapse atıldı.? Olaylar nasıl başladı.?

    İlk önce Albay Dursun Çiçek suçlandı. Sahte bir belge ile Albay'ın üzerine suç attılar. Ondan öncede biri gece karanlıkta genelkurmayın önünde gazetecilere generalleri suçlayan bilgiler vermişti. Generallere operasyonun ilk ip ucu buydu. Genelkurmay önünde yapılması Generallerin hedef alındığını gösteriyordu.

    Çiçek Albay'a dava açılınca "bu işi generallere kadar götürürler" dedim ve önceki forum dada yazdım. Yani delilli.

    İşin önemini ne cehape anladı nede sivil toplum kuruluşları. İş generallere kadar gitti. Ordu hapse atıldı.

    fetö gibi abd emrindeki örgütlerin tek korktuğu kurum, önlerindeki tek engel ordu ve generallerdi. Önlerinde baraj setiydi. Set yıkılınca sular vadiye doldu ve önüne geleni alltına aldı.

    Sonrasında tüm kanunlar hızla değiştirildi, ülke malları kontrolsuzce satışa çıkarıldı, yargı sistemi bozulup tarikatlar her yere yerleştirildi, eğitim sistemine tarikatlar sokuldu, devlet yarı özel şirketlerine tarikatlar dolduruldu. Suriyeye saldırıldı, milyonlarca kara cahil adam ülkeye göçmen olarak dolduruldu, ülkedeki eğitimli kesimden her yıl onbinlerce kişi yurt dışına kaçmaya başladı, ülkede kara cahiller ordusunun oranı hızla artmaya başladı, ilaç sektörü, maden sektörü, yabancıların kontrolune girdi, vb. vb. Tonla aklıma gelmeyende vardır.

    Çiçek Albay'ın önünde bu ülkeyi seven herkes kale olmalıydı. Olay Albay Dursun Çiçek'in kurtarılması olayı değildi, ülkenin kurtarılması olayıydı. Albay katil, hırsızda olabilirdi önemi yoktu. Kurtarılması gerekirdi. Eğitimli, bilinçli kesim ordu'yu sevmediği için Albay'ın arkasında durmadı. Generaller yanlız bırakıldı.

    SONUÇ

    Ülke tarikatların elinde.

    Son cumhurbaşkanlığı seçiminde ne demiştim? Bu seçim son seçim, eğer yine akp kazanırsa artık kimse tarikatları başımızdan indiremez. Hep tayyip kazanır. Afrika ve üçüncü dünya ülkelerinde öyledir. Hep baştaki kazanır. Çünkü seçimler gerçek seçim olmaz. Kimin kazanacağı devletin başındaki kişi belirler. Kontrol tamamen onun eline geçmiştir. Seçim sonucunuda istediği gibi açıklar.

    Yargıtay ve AYM'nin kapışmasının detaylarına baktım.

    Başta maç ortada sanmıştım. İki tarafında savunması mantıklıydı. Ancak anayasada bir madde var. Eğer Yargıtay ve AYM bir konuda anlaşamazsa, üst mahkeme AYM dir onun söylediği geçerlidir yazıyor.

    Yani yargıtay itiraz etme hakkı yok. Açık bir uç yok, tamamen kapatılmış. Muallak olan, ortada olan, yoruma açık bir şey yok. Yargıtay kanunlara göre AYM ye karşı gelemez.

    Buna rağmen karşı geliyor ve üzerine AYM nin üyelerini sindrmek amaçlı mahkemeye veriyor.

    Bu olay Çiçek Albay olayıdır.

    Eğer Yargıtay AYM'yi yenerse, gerçekte bizi yani halkı yenmiş sayılır. Tabi halkın soyan değil soyulan %60'ını kast ediyorum. Soyan %40 kazanmış olacak.

    Soyulan %60 bu olaya müdahil olmazsa, kötü yönde gidişimiz aynı hısda devam edecek. Fakir çok daha fakir, zengin çok daha zengin olmaya devam edecek.

    Eğer AYM kazanırsa kötü taraf bir yara almış olacak ama yollarına devam edecekler. İyi taraf bir kale kazanmış olacak ama ezilmeye devam edecek.
    Yazmamışsam, pozisyonum aynen devam ediyor demektir.
    @NeAcaipDunya

Sayfa 846/852 İlkİlk ... 346746796836844845846847848 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •