Bana kalırsa.

[alicemal]

Bu memlekette neden insanların kimlikleri ön planda tutulur anlamam

İnsanlar yaptıkları ve yapmadıkları ile değerlendirilmesi gerekir der mutemer kitle ama kimse aslında böyle düşünmüyor toplum sadece Kendi değer yargıları ile düşünüyor ..Bir hamamböceği öldürürsen kahraman, bir kelebeği öldürürsen şeytansın. Ahlakın estetik standartları vardır.der
Friedrich Nietzsche

Peki bu haklı bir bakış açısı mı.....

Fatih Altaylı eleltirelim tamam ama bunun karşılığında Emine şenlikoğlumu okuyalım yada kırık testi mi okuyalım tartışalım

Bu ülkenin gerçeğidir Ermeni, Kürt , Alevi
Ne zararı var
Ekonomi de hırsızlık ve yolsuzluk cari açık bunlara mı aittir
Tarikat yurtlarında tecavüz ve badeleme mi bunlara aittir
Milyonlarca dolara camiler yapıp memelektin arka sokaklarında fakirlikten intihar Eden insanların nedeni bunlarmı
Siyasal İslam'cı partilere 39 millet vekilini kim verdi
Memlekette eleştiri yapılmak için eleştiri yapılmaz ortaya somut bir şey konulmalı bir gazeteci yâda imam yâda siyaset çi yeri ve zamanı geldiğinde doğruyu konuşmuyor ise benim açımdan en kötüsünü zaten yapmıştır ...
Memlekette kimin kimden peydahlandığı meselesine girerseniz çoğunuz ya Rum ya Ermeni ya Alevi ya Kürtsünüz...o çok sevdiğimiz canım Osmanlılar var ya 36 padişahın 33 annesi Türk değil Yahudi Hristiyan ve Rum kökenlidir.....nokta


Redmi Note 9 Pro cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.

Bir üstteki yazım selimhan abimizede cevap oldu.

Ama yinede bir kaç cümle ekleyeyim.

ibrani kökenlilerden başka hiç bir soy için iyidir kötüdür demem. İyi ve kötü özellikleri yazabilirim bu bilgidir. ibrani kökenliler bir sebeple kendilerini üstün ırk olarak görüyorlar ve kendileri hariç herkesi alt ırk hayvanlar olarak görüyorlar. Bu sebeple ibrani soyundan toplu olarak kötü bahsederim. İyi yanlarını görsemde fark etmez. 10 kişiyi yeni doğramış elinde kanlı balta olan adamın ağzındaki gül'ü dikkate almazsın.

ermeni soyu hakkında yazdıklarım soy'u kötüleyen bir şey değil. Tamamen verilere dayalı tesbit. Durumu anlatıyorum, kötüler veya iyiler demiyorum. Kullanılıyorlar.

Azeri savaşındada fransızlarca Azerilere saldırtıldılar. Yine halk olarak topluca kullanıldılar. Orada kötü olan ermeni halkı değil Ermeni halkını saldırtan kişilerdi. Para alan paşinyan sadece piyon. asıl emri verenler fransayı yönetenler. belki ortak hareket edilmiştir, fransa, abd ingiltere. Onlarda ibrani kökenliler.

Yaklaşım tarzımı anlatabildim mi bilmiyorum.

Sığır sürüsü paniğe kapılıp harekete geçmiş önüne geleni eziyorsa sığır sürüsüne kötü diyemezsin. Sığır sürüsü önüne geleni eziyor dersin. Bu bir durum tesbitidir. Sürüye kötü veya iyi demiyorsun. Olay anlatıyorsun. Kötü olan sürüyü harekete geçiren eli silahlı kovboylar.

Sığır deyince yine alınganlık olacak.

Benim anne tarafındada biraz Ermeni olduğu söyleniyor. Anlatabiliyormuyum. Olayı anlatmak başka bişey.

selimhan duygusal yaklaşıyor buda normal tabiki.

---

Şimdi 3 gün uyumam lazımda nasıl uyuyuyacaksın. Düngece 02:00 de eve vardım, 02:30 da uyudum, 06:00 hop gözler açıldı. Dahada uyuyamadım.

[alicemal]

Dün döviz bozmam gerekiyordu. Benim banka TEB'e gittim bozmadılar. Döviz işlemi bugün kapalı dediler.

Düşündüm, yarın(yani bugün)merkez bankası kararı var dövizi etkileyecek. Demek o sebeple işleme kapamışlar.

Bugün banka değiştirme kararı aldım, yine İş Bankasına geçeceğim. TEB de olma sebebim borsa oyunu açısından avantajlıydı. Dünki döviz işlemini kapama gibi önceki yıllarda pek çok ahlaksızlık yaptılar yine tembellikten banka değiştirmemiştim. Dün yaptıkları noktayı koymama sebep oldu. Dün çok yorgun, bitkin, bezgin, psikolojik olarak çökmüş halde ve terliydim. Yıllardır işlem yaptığım banka, beni geri çevirerek kapıyı suratıma çarpmış oldu. O psikoloji ile 10 kat fazla etkilendim.

---

Geçmişte "hayatta doviz almam, alanı da yargılamam" demişliğim çoktur. O zaman bendeki bu döviz nereden çıktı.? Çelişmedimi.?

Dovizi satın almadım, İstanbulda yaptığım işin bir kısmı dövizle ödendi. Mecburen aldım. Bugünde bozdum. Zarara bakmadım ki zarar ettim. Sabah iş bankasında hesap açarken bozdurdum. Şu an döviz yükseliyor gibi ama ben düşerken bozdum. Umrumda olmaz.

Daha öncede yazdığım gibi. Kendi zararıma gibi bile görünse, doğru zannettiğim şey ne ise onu yaparım. Zarar kısa vadededir, uzun vadede mutlaka kazanırsın desem yanlış olur çünki benim gibi davrananlar çok azınlıkta ise, hiç bir zaman geleceğin olmaz. Ettiğin zararla kalırsın. Yinede yapmam.

AYDIN kişi bu şekilde davranır. Önce toplumun faydasını hesaplar. Toplumun faydası sonuçta kendine dönecektir. Aslında toplumu öne alırken kendi çıkarını korumuş oluyorsun. En önemlisi gelecek nesilleri çocuklarını ve torunlarını korumuş oluyorsun.

[MHTMHT2]

Ali cemal abi seni keyifle okuyorum. Olaylara bakış açın ve anlatış tarzın çok farklı. Sıkılmadan yazdıklarını okutuyorsun. Etrafıma bakıyorum eğitimli kesim dahil gelecek için endişelenen kimse yok. Herkes kendi menfaatine odaklanmış. Bu durum la ilgili düşüncelerini merak ediyorum. Genlerimiz mi böyle yoksa bu hale mi getirildik. Teşekkürler

Dün döviz bozmam gerekiyordu. Benim banka TEB'e gittim bozmadılar. Döviz işlemi bugün kapalı dediler.

Düşündüm, yarın(yani bugün)merkez bankası kararı var dövizi etkileyecek. Demek o sebeple işleme kapamışlar.

Bugün banka değiştirme kararı aldım, yine İş Bankasına geçeceğim. TEB de olma sebebim borsa oyunu açısından avantajlıydı. Dünki döviz işlemini kapama gibi önceki yıllarda pek çok ahlaksızlık yaptılar yine tembellikten banka değiştirmemiştim. Dün yaptıkları noktayı koymama sebep oldu. Dün çok yorgun, bitkin, bezgin, psikolojik olarak çökmüş halde ve terliydim. Yıllardır işlem yaptığım banka, beni geri çevirerek kapıyı suratıma çarpmış oldu. O psikoloji ile 10 kat fazla etkilendim.

---

Geçmişte "hayatta doviz almam, alanı da yargılamam" demişliğim çoktur. O zaman bendeki bu döviz nereden çıktı.? Çelişmedimi.?

Dovizi satın almadım, İstanbulda yaptığım işin bir kısmı dövizle ödendi. Mecburen aldım. Bugünde bozdum. Zarara bakmadım ki zarar ettim. Sabah iş bankasında hesap açarken bozdurdum. Şu an döviz yükseliyor gibi ama ben düşerken bozdum. Umrumda olmaz.

Daha öncede yazdığım gibi. Kendi zararıma gibi bile görünse, doğru zannettiğim şey ne ise onu yaparım. Zarar kısa vadededir, uzun vadede mutlaka kazanırsın desem yanlış olur çünki benim gibi davrananlar çok azınlıkta ise, hiç bir zaman geleceğin olmaz. Ettiğin zararla kalırsın. Yinede yapmam.

AYDIN kişi bu şekilde davranır. Önce toplumun faydasını hesaplar. Toplumun faydası sonuçta kendine dönecektir. Aslında toplumu öne alırken kendi çıkarını korumuş oluyorsun. En önemlisi gelecek nesilleri çocuklarını ve torunlarını korumuş oluyorsun.

SNE-LX1 cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.

[alicemal]

Ali cemal abi seni keyifle okuyorum. Olaylara bakış açın ve anlatış tarzın çok farklı. Sıkılmadan yazdıklarını okutuyorsun. Etrafıma bakıyorum eğitimli kesim dahil gelecek için endişelenen kimse yok. Herkes kendi menfaatine odaklanmış. Bu durum la ilgili düşüncelerini merak ediyorum. Genlerimiz mi böyle yoksa bu hale mi getirildik. Teşekkürler

SNE-LX1 cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.

MHTMHT2 sağol.

---

Parça parça geçmiş yazılarda bunun yanıtı var. Aslında geçmiş yüzlerce sayfanın hayatı ve canlıları anlatan bölümleri alınsa, kolaylıkla bir kitap çıkar ve ders kitabı olur. Yazdıklarım aslında sadece notlarımın %10'u. Tamamını bir süre sonra bir yerde yayınlamayı düşünüyorum da o konuda çok tembelim.

---

Soruna 2 türlü yanıt verilebilir.

Birincisi hayatın içinden bir yanıt. İnsan genetiği ve bizim ülkeyi kontrol altında tutmak isteyen güçlülerin planlarından bahsedebilirim ki bolca bahsettim. Türkiyeyi sömürmek ve henüz çıkarılmamış madenlerini sahiplenmek için dış destekli içimizdeki ibranilerce kontrol altında tutuluyoruz. Tüm partilerimiz kurduruldu ve kontrol altında. Ülkeyi çok etkileyen tarikatların hepsi ingiliz-abd üretimi. Yüzlerce yıllık planlar bunlar ve devam ediyor edecek.

İnsanoğlunun %80 i çok kolay kontrol edilebilir düşünmeyen ezbere yaşayan insanlar. Aynı oran bizdede var ve kolaylıkla bir yöne sürülebiliyorlar. Bundan kurtuluş yok. Hali ile akıllı insanlar bireysel çözüm peşinde koşuyorlar. Benim gibi yazdıkları ile halkı bilinçlendirmeye çalışıyorlar ancak gerçeğinde farkındalar.

Genetik tüm dünyada aynı. Bize özel değil ve güçlülerce kontrol edilmeye açık. Aslında güçlü gruplarda aynı genetikte. Güçsüzleştiklerinde sürü oluyorlar, güçlenince kral oluyorlar ve diğerlerini yönetmeye çalışıyorlar. Güçlü dediğim gruplar akıllı özel gruplar değil. Halkın geneli ile aynılar. Akıllı olanlar güç peşinde koşmaz, diğer insanları sürü yapıp sürmeye çalışmaz. Gerçeğin farkındadırlar. Doğru ile yanlışı bilirler, hayatı bilirler.

Bu cevap umutsuzluk vaad etsede aslında çözümde sunuyor. Mevcut duruma uyum sağla ve bireysel çözümünü üret. Oy verirken, seçim yaparken doğruyu yap ama kalanı bizim kontrolumuzda değil, olmasıda gerekmiyor. Ailen olarak gördüklerinle mutlu olmaya çalış.

İkincisi ise felsefi soyut yanıt.
Bu yazacağımı anlaması çok çok zor o sebeple kısa keseceğim. Anladım sanacaksın, basit sanacaksın ama gerçekte anlamamış olacaksın. Bunu tecrübemle gördüm.

Hayat anlamsızdır.

Doğa yı düşün. Irmak akar, rüzgar eser dallar sallanır, dağdan taşlar yuvarlanır, kuşlar uçarlar.

Bunları seyrederken iyi veya kötü diye sınıflandırıyormuyuz.? Hayır, sadece oluyor ve seyrediyoruz. Doğru yanlış demiyoruz. Sadece oluyorlar. Anlam katmıyoruz.

İnsana ait hayat da öyle. Bir insanın diğer insana kazık atması hatta daha ileri gideyim bıçaklayıp öldürmesi, gerçekte esen rüzgardan daha anlamlı değil. Sadece olur.
İnsan dediğimiz şey, diğer canlılarda doğanın bir parçası. Aynen taşlar, yapraklar, renkler, yağmur gibi. Herşey sadece oluyor.
Kontrol etmeye, değiştirmeye çalışabilirsin ama değişen bir şey olmaz. Doğanın, evrenin parçasıyız ve hiç bir şeye anlam yüklememek gerekir.

Buda felsefi, soyut özet cevap. Doğduk, yaşadık, ölüp gideceğiz ve doğa için yaşayıp ölmemiz hiç bir anlam ifade etmiyor.

Yaw ne biçim cevap bu, doğa için öyle ama benim için öyle değil hissediyorum, acı ve sevinç yaşıyorum, yaralanıyorum, seviyorum, çocuğum oluyor. Doğa için anlamsız ama benim için anlamlı.!

Evet haklısın. Ama sen kimsin.? (Sen derken herhangi bir insanı kast ediyorum)

Konu çok derin ve felsefi. Kişi ve beden olarak ben kimim.? O mutluluk ve acıları yaşayan ben, kimim. Neyim.?

Bu konulara girmem gerekiyorki anlatmayı henüz başaramadığım konular. Anlamak için uzun yıllara dayanan hazırlık aşaması gerekiyor ki yinede çok istisnai insanlar gerçekten ancak anlayabiliyor. Aslında konuya hakim kişilerce çelişkili şeyler yazdım ama forumda bu konuya hakim kimse yok o sebeple rahatlıkla çelişkili yazabilirim kimseyi bağlamaz.

[alicemal]

tayyip kazandı, mevcut düzen beş sene daha devam edecek. Halkın %60'ı hızla fakirleşmeye devam edecek. Alınan zamlar yıl sonuna kadar ancak dayanacak. yerel seçim var diye tekrar zamlar alacaksınız ama onlarda eriyecek.

İstanbul da ve şu an yaşadığım yerde ilk defa çöp karıştıran normal kadınlar gördüm. Artık utanmayı bırakmışlar. Gündüz vakti çöpleri karıştırıyorlar.

20 sene önce büyük marketlerin artık manav ürünlerini almak için kavga eden kadınları görmüştüm ama gündüz çöp karıştıranları ilk defa gördüm.

Hızla fakirleştiğimizi 15 yıldır yazıyorum. Geleceğimizi harcadıklarını yazıp duruyorum.

Daha kötüsü nefret dahada yaygınlaşmış. Nefret konusundada epey yazmıştım. 15-20 yıl önce sadece futbal takım taraftarları nefret kusardı. kalan nefret kızgınlık düzeyindeydi veya bireysel.

Şu an ise toplumsal hal almaya başlamış. Çok basit şeylerde bile nefretle saldırmaya başladık.

Dün gördüm, turistik belde. Herkesin rahat hissetmesi gereken bir yer. Minibüz durağına yakın bir lüks araba park etmiş. Minibüs geldi, durdu, şoförü indi ve lüks arabanın camına doğru yürüyerek bağırmaya başladı. Eskiden olsa düdük çalar gitmesini sağlardı ve iş biterdi. Hatta ona bile gerek duymazlardı.

Bu basit bir örnek eminim pek çok yerde çok daha fazlasına denk geliyorsunuzdur ama görmüyorsunuzdur.. Ben maalesef sadece bunları görüyorum.

Nefret yaygınlaşıyor ve her yere giriyor.

Gerçekte nefretin sebebi çocukluktan başlayarak başta devlet olmak üzere düzenli olarak güçlülerce ezilmemiz. Ezileni koruyan ise hiç bir kurum yok. Devletin görevi ezileni korumak ama başta devlet eziyor.

Hayat boyu eziliyorsunuz ve tepki gösteremiyorsunuz. Bağırdığınızda karşınızda polisi, avukatı, generali, mafyayı, yönetici grubu, siyasetçiyi, belediye yöneticisini, tarikat elemanını veya güçlü bir grubu buluyorsunuz.

Tepki göstermeden hayat boyu eziliyorsunuz.

Bu birikim de çok alakasız yerlerde ortaya nefret olarak çıkabiliyor. Dişinize göre birini görünce hemen saldırabiliyrsunuz.

Bunlar iyi günler. 2010 dan beridir diyorumdur bunlar iyi günler diye.

[maltepe]

tayyip kazandı, mevcut düzen beş sene daha devam edecek. Halkın %60'ı hızla fakirleşmeye devam edecek. Alınan zamlar yıl sonuna kadar ancak dayanacak. yerel seçim var diye tekrar zamlar alacaksınız ama onlarda eriyecek.

İstanbul da ve şu an yaşadığım yerde ilk defa çöp karıştıran normal kadınlar gördüm. Artık utanmayı bırakmışlar. Gündüz vakti çöpleri karıştırıyorlar.

20 sene önce büyük marketlerin artık manav ürünlerini almak için kavga eden kadınları görmüştüm ama gündüz çöp karıştıranları ilk defa gördüm.

Hızla fakirleştiğimizi 15 yıldır yazıyorum. Geleceğimizi harcadıklarını yazıp duruyorum.

Daha kötüsü nefret dahada yaygınlaşmış. Nefret konusundada epey yazmıştım. 15-20 yıl önce sadece futbal takım taraftarları nefret kusardı. kalan nefret kızgınlık düzeyindeydi veya bireysel.

Şu an ise toplumsal hal almaya başlamış. Çok basit şeylerde bile nefretle saldırmaya başladık.

Dün gördüm, turistik belde. Herkesin rahat hissetmesi gereken bir yer. Minibüz durağına yakın bir lüks araba park etmiş. Minibüs geldi, durdu, şoförü indi ve lüks arabanın camına doğru yürüyerek bağırmaya başladı. Eskiden olsa düdük çalar gitmesini sağlardı ve iş biterdi. Hatta ona bile gerek duymazlardı.

Bu basit bir örnek eminim pek çok yerde çok daha fazlasına denk geliyorsunuzdur ama görmüyorsunuzdur.. Ben maalesef sadece bunları görüyorum.

Nefret yaygınlaşıyor ve her yere giriyor.

Gerçekte nefretin sebebi çocukluktan başlayarak başta devlet olmak üzere düzenli olarak güçlülerce ezilmemiz. Ezileni koruyan ise hiç bir kurum yok. Devletin görevi ezileni korumak ama başta devlet eziyor.

Hayat boyu eziliyorsunuz ve tepki gösteremiyorsunuz. Bağırdığınızda karşınızda polisi, avukatı, generali, mafyayı, yönetici grubu, siyasetçiyi, belediye yöneticisini, tarikat elemanını veya güçlü bir grubu buluyorsunuz.

Tepki göstermeden hayat boyu eziliyorsunuz.

Bu birikim de çok alakasız yerlerde ortaya nefret olarak çıkabiliyor. Dişinize göre birini görünce hemen saldırabiliyrsunuz.

Bunlar iyi günler. 2010 dan beridir diyorumdur bunlar iyi günler diye.

işte ipin koptuğu veya zurnanın zırt dediği nokta burası...ezilenler kendinden zayıfları zevkle daha fazla eziyor..

[ayhan53]

tayyip kazandı, mevcut düzen beş sene daha devam edecek. Halkın %60'ı hızla fakirleşmeye devam edecek. Alınan zamlar yıl sonuna kadar ancak dayanacak. yerel seçim var diye tekrar zamlar alacaksınız ama onlarda eriyecek.

İstanbul da ve şu an yaşadığım yerde ilk defa çöp karıştıran normal kadınlar gördüm. Artık utanmayı bırakmışlar. Gündüz vakti çöpleri karıştırıyorlar.

20 sene önce büyük marketlerin artık manav ürünlerini almak için kavga eden kadınları görmüştüm ama gündüz çöp karıştıranları ilk defa gördüm.

Hızla fakirleştiğimizi 15 yıldır yazıyorum. Geleceğimizi harcadıklarını yazıp duruyorum.

Daha kötüsü nefret dahada yaygınlaşmış. Nefret konusundada epey yazmıştım. 15-20 yıl önce sadece futbal takım taraftarları nefret kusardı. kalan nefret kızgınlık düzeyindeydi veya bireysel.

Şu an ise toplumsal hal almaya başlamış. Çok basit şeylerde bile nefretle saldırmaya başladık.

Dün gördüm, turistik belde. Herkesin rahat hissetmesi gereken bir yer. Minibüz durağına yakın bir lüks araba park etmiş. Minibüs geldi, durdu, şoförü indi ve lüks arabanın camına doğru yürüyerek bağırmaya başladı. Eskiden olsa düdük çalar gitmesini sağlardı ve iş biterdi. Hatta ona bile gerek duymazlardı.

Bu basit bir örnek eminim pek çok yerde çok daha fazlasına denk geliyorsunuzdur ama görmüyorsunuzdur.. Ben maalesef sadece bunları görüyorum.

Nefret yaygınlaşıyor ve her yere giriyor.

Gerçekte nefretin sebebi çocukluktan başlayarak başta devlet olmak üzere düzenli olarak güçlülerce ezilmemiz. Ezileni koruyan ise hiç bir kurum yok. Devletin görevi ezileni korumak ama başta devlet eziyor.

Hayat boyu eziliyorsunuz ve tepki gösteremiyorsunuz. Bağırdığınızda karşınızda polisi, avukatı, generali, mafyayı, yönetici grubu, siyasetçiyi, belediye yöneticisini, tarikat elemanını veya güçlü bir grubu buluyorsunuz.

Tepki göstermeden hayat boyu eziliyorsunuz.

Bu birikim de çok alakasız yerlerde ortaya nefret olarak çıkabiliyor. Dişinize göre birini görünce hemen saldırabiliyrsunuz.

Bunlar iyi günler. 2010 dan beridir diyorumdur bunlar iyi günler diye.

işte ipin koptuğu veya zurnanın zırt dediği nokta burası...ezilenler kendinden zayıfları zevkle daha fazla eziyor..

Daha beter olsunlar
Hiç umrumda değil.

[Desidero74]

Çok sevdiğimiz Osmanlılar ın anaları Sırp Ermeni Yahudi imiş, onu Osmanlıları çok sevenlere anlatın, biraz aklı olan kimse Türklerden Osmanlı hayranı olmaz, zira Osmanlı'nın idaresi en büyük zulümü Türk lere yapmış, okutmamış, ticaret ve zanaat ten uzak tutmuş, rençber likle mahv olmasına izin vermiştir.
Bugün Osmanlı cılık yapanlar Osmanlı başta olsaydı köylerinden dışarı çıkamaz ve sarayda at bakıcısı olmayı hayal ederek göçerlerdi.
Ancak Türklerin dünyadaki asimilasyona en yatkın millet olması sebebiyle, ki Avrupa'da 3, nesil de net görülür, hala Ermeni, Yahudi, İngiliz, Amerikalı sevgisi ile dolu saflık sınırı nı zorlayan Türkler sebebi ile bu ülkede cirit atılmaktadır.
Bu yazdıklarım yabancı düşmanlığı anlamına asla gelmesin belki bu forumlarda İngiliz ve Amerika lı arkadşları en fazla olanlardan biriyim zaten bu ülkeyi sömüren sokaktaki İngiliz değil onların elitleri ama bunu ifade ederken böyle etmek gerekir ayrıca adamlar benim ülkemde üretilen en iyi peyniri, en iyi çayı, en iyi domatesi, en iyi kayısıyı yiyecek ve sonunda aaa bak borcunuz gene bitmedi bi 200 yıl çalışsanız bitmez diye sömürecek burada da saftirikler nerede bu azınlıklar daha da fazla gelsinler yetmez felan diye feveran edecek.
Osmanlılar bize
Kanunnâmelerde veya bazı tarih kitaplarında yer alan “Etrâk-ı bî idrâk = İdrâksiz Türkler” tabirlerini boşuna söylememiş.