"Sadece" teknik açıdan bakılırsa yakıt kolay.
Zor olann
tohum,
daha zoru
kooperatifleşme ...
|
|
Bir tartışma başlatmak isterim. Ülkemizdeki tarım problemi hakkında fikir ve önerilerimizi yazalım tartışalım.
Tarımdaki en büyük mazot, devlet mazotu çiftçiye maliyetine verdiğinde vergi almadığında fiyatlar düşer mi? Dolayısıyla düşen fiyatlar enflasyon ve faizi aşşağıya çekmez mi?
Devletin en büyük gelir kalemi yakıttan aldığı vergiler. Şimdi bundan feragat etmek istemiyor ancak alınan yakıtın yüzde kaçı çiftçi tarafından alınıyor bunun hesabı kolaylıkla yapılır.
Uzun vadeli iyi bir fikir duruyor şahsım adına.
Devletin yolsuzluk kısmına girmeyeceğim çünkü yolsuzluk tarafı engellenirse bence cari açık diye bir şey kalmaz, fazla veririz. Fazlalık çiftçiye mazot parası aktarılırsa enflasyon ve faiz olayı kalmaz.
"Sadece" teknik açıdan bakılırsa yakıt kolay.
Zor olann
tohum,
daha zoru
kooperatifleşme ...
Önce planlama gerekli, tüketim ile üretimi makul seviyelerde buluşturup, eksiğini ithalat fazlasını ihracat İle telefi etmek gerekli.
İşte asıl sorun bu üretim ile tüketim ihtiyacı arasındaki dengeyi kurabilmek.
Bu nasıl sağlanır, akılcı tarım planlama ve politikaları ile olur.
Öyle üretim çok olduğunda tarlada bırakılan az olduğunda olmayan döviz ile borçlanarak ithal ederek sorunu çözmenin doğru bir yol olmadığı şimdiye kadar anlaşılmış olsa gerek.
Çözüm öncelikle Allahın verdiği aklın kullanılması önceliğimiz olmalıdır.
Devamı gelecek inşaallah.
Sevgi ile kalın.
Sorun şu ki; tükettiğimiz kadar üretemiyoruz. Üretmiyor değiliz. Rakamı örneklendiriyorum.
Yılda 1,5 ton et tüketiyoruz fakat 1 ton üretiyoruz kalan yarım tonu ithal ediyoruz mecburiyetten. Bütün hepsi böyle, tükettiğimiz kadar üretmiyoruz.
Denge kurmaya çalışarak bunu yapamayız, dediğim gibi eğer bizim 1,5 tona ihtiyacımız varsa 2 ton et üretip, yarım tonu ihraç edersek başarı sağlarız.
Batının su sıkıntısı var ilerleyen yıllarda daha da artacak. Biz ise su bakımından en iyi konumdayız bunu iyi değerlendirmeliyiz. Tarım üretimimiz hollandadan yüzde 90 daha küçük
Hollanda, coğrafyası sebebiyle toprağın değerini çok önceden kavradı vizyonunu politikasını buna göre şekillendirdi,
aslında bir nevi zorunluluktan mecburen tarım devine dönüştü ...
Aslen her şeyde olduğu gibi,
insanın/memleketlerin karşısına çıkan güçlükler onların o konuda güçlü olmasını talep ediyor.
Bizde bu alanda böyle bir zorluk olmadı, hatırlarsanız çocukluğumuzdan beri "dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri"idik
haliyle tarım ve hayvancılıkta önemli bir vizyon gelişmedi/geliştiremedik yada sözde kaldı ...
Bugün dünya'da konuyla ilgili söz sahibi ülkelerde 1950'lerden buyana endüstriyel tarım uygulanıyor
bizim ise 90'larda başlanması gereken bu sisteme halen geçilmiş değil ...
Yol haritası belli ancak çooook geç kalındı,
düzgün bir vizyon oluşturulup herhangi bir programa geçilse bile, teknolojik-ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı maalesef 90'larda ki gibi kolay olmayacak ...
|
|
Bence hiç bir zaman hiç bir şey geç değil.. söz konusu devlet olunca hiç geç değil.
Biz amerikanın ambargo uyguladığı dönem bu mecburiyete kaldık. Bu minvalde aselsan ve bir çok şirket kuruldu. Fakat ambargo kalkınca aynı tas aynı hamam oldu.
Hatırlarsanız ağaç kesmek, özellikle zeytin ağacı kesmek cinayet suçu gibi ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyordu. Emsal cezalar vardı 8 ila 20 yıl arasında. Fakat özal bu yasayı kaldırınca beton ve banker ekonomisine dönüştük anında. Tarıma, çiftçiye yatırm kesildi, köy halkı şehire yerleşti, büyük göçler oluştu. Bu yıldan itibaren kendi kendine yeten ülke durumundan çıktık. Bana soracak olursanız bu politika vatana ihanettir ancak kahraman ilan edildiler..
Yer İmleri